| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 17 .11.2025 |
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hoş geldiniz Sayın Bakan, Bakan Yardımcıları ve değerli bürokratlar, sayın vekiller; sunumunuz için teşekkür ederiz.
Birkaç konuya çok kısa değinmek istiyorum. Bir tanesi, sizin sunumunuzda da belirttiğiniz, ifade ettiğiniz, Mecliste kurulmuş olan Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunun faaliyetleri, hedefi vesaire konusunda söyledikleriniz gerçekten çok anlamlı. Zaten o Komisyona da yarın, herhâlde, büyük ihtimalle siz de geleceksiniz, kapalı bir oturumda birlikte değerlendirmeler yapacağız, daha önce de gelmiştiniz, orada da yapmıştık bir değerlendirme. Tabii, bu Komisyonun çalışmalarının başarıyla sürmesi ve bir noktaya gelmesi ve Meclise, hem Genel Kurula hem ihtisas komisyonlarına önemli tavsiyelerde bulunması, gerçekten hepimizin beklediği, arzu ettiği bir şey; herhâlde öyle bir aşamaya da gelinecek gibi görünüyor, benim kanaatim o doğrultuda şimdiye kadar ki gelişmeler açısından baktığımızda.
Şimdi, sizin sunumunuzda söylediğiniz, Türk'ün de Kürt'ün de kardeşçe yaşadığı bir vatan belirlemesi gerçekten çok önemli. Yani kardeşçe yaşamak, bütün bu topraklarda var olan bütün halklar, bütün inançlar, bütün kimlikler, kültürler, ana diller için geçerli olan bir şey ve hepimizin özlem duyduğu bir şey. Yani özgür yaşamak, özgürce birlikte yaşamak, ortak vatanda birlikte yaşamak, eşit koşullarda birlikte yaşamak; bunların hepsi çok önemli meseleler ve bu konudaki eksikliklerimizi önümüzdeki dönemde hem yasal anlamda hem anayasal anlamda giderme konusunda bir iradenin ortada olması hem iktidar açısından hem de muhalefet açısından böyle bir iradenin var olması önemli, bunu öncelikle vurgulamış olayım. Yani eşit, özgür, demokratik bir ortamda kardeşçe, bir arada yaşamak, dediğim gibi, Türk'ün de Kürt'ün de Arap'ın da Gürcü'nün de Laz'ın da yani bu topraklar üzerindeki bütün farklı kimliklerin, kültürlerin, bütün zenginliklerimizin en büyük özlemlerinden bir tanesidir. Bunu ben de vurgulamış olayım.
Sizin yine sunumunuzda söylediğiniz, gerçekten önemli bir hedef var, "medeniyet ve kardeşlik hedefi" diyorsunuz. Bu da çok önemli. Yani kardeşlik; biz bunu geçen sene de konuşmuştuk hatırlarsanız, Komisyonda da konuştuk birkaç kere. Yani bugün baktığımızda, hem Türkiye sınırları içindeki hayat açısından bunu kastediyorum hem Orta Doğu elbette ki. Yani geniş Orta Doğu coğrafyasına da baktığımızda, bu kardeşlik hedefi önemli; konjonktürel olarak da tarihsel olarak da baktığımızda Türk-Kürt kardeşliğinin yeniden güçlendirilmesi, tesis edilmesi büyük önem taşıyor ve bunun için de hep birlikte bir çaba sarf ediyoruz.
Şimdi "medeniyet" dediğimizde gerçekten doğru Anadolu, Mezopotamya bir medeniyetler beşiği bakıldığında ve tarihteki yaşanmış olan bütün medeniyetlere ve bundan sonra da olacak olanlara bakıp bu medeniyetler beşiğini hem projelerimizle hem günlük politikalarımızla, ilişkilerimizle, ticari, ekonomik, kültürel ilişkilerimizle geliştirmek büyük önem taşıyor ve elbette ki bu medeniyetler beşiğine uygun olan bir zihniyeti geliştirmek büyük önem taşıyor. Yani zihniyeti özellikle vurgulamak istiyorum, bir zihniyet değişimine ihtiyaç var. Bu hepimiz için geçerli olan bir şey. Ben sadece hani iktidara dönük olarak bunları ifade etmiyorum, hepimiz için, iktidar, muhalefet yani toplumun bütün kesimleri için geçerli olan bir şey. Bir zihniyet değişimine... Ki hani bazen dil değişiminden bahsediyoruz "Dil ve üslubumuzu değiştirelim." filan diye, tabii ki dil ve üslup zihniyet değişmediği müddetçe değişmiyor. Dolayısıyla, zihniyet değişiminin yaşanması büyük önem taşıyor dil ve üslupta bir değişimin olması yönünde. Bir normalleşme dili hepimize lazım. Biz kendimizi katarak da bunu söylüyoruz, bu konuda çeşitli eksikliklerimiz var değil mi Orhan Bey?
ORHAN YEGİN (Ankara) - Evet.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Evet, anlaşıyoruz bu konuda.
Bir normalleşme diline hepimizin ihtiyacı var gerçekten. Tabii, bu hani bir günde, iki günde olacak şey değil ama bu süreç içinde bunu geliştirmek önem taşıyor. Hani siyaset açısından bakarsak nihayetinde buradaki siyasi partiler birbirinin rakibidir, siyasi rekabet var aramızda yoksa bir düşmanlık yok yani karşımızdakini -ya da onlar bizi öyle diyeyim- düşman olarak görmüyoruz, görmememiz gerekir aynı zamanda. Bu açıdan da topluma örnek olmak gerekiyor. Dolayısıyla, bu zihniyet değişimini de başlatmak, yaşamak büyük önem taşıyor.
Şimdi, bir örnek vereceğim izin verirseniz, belki bir eleştiri olacak biraz size yani sizin kadrolarınıza dönük olarak. Şimdi, çok taze olduğu için yani yoksa konuşmamda bu örneği hazırlamamıştım ama biraz evvel basına düştüğü için Batman yerel gazetesinde, Batman Olay gazetesinde "Batman Kayyumu DEM'li vekilleri topa tuttu." diye orada bir haber yapmışlar ve Batman Valisi, aynı zamanda Belediye Başkan Vekili olan bizim "kayyum" dediğimiz kişi hakikaten vekillerimize dönük -yani tanımlamak istemiyorum ama- yersiz ifadelerde bulunmuş. Şimdi, önce şunu söylemek istiyorum: Atanmış bir kişidir, atanmıştır -özellikle altını çiziyorum- haddi değildir seçilmişlere yönelik böyle bir dil kullanmak. Bunu özellikle vurguluyorum. Bizim vekillerimiz Batman'da seçilmiştir, hepsi Batman halkının rızasıyla, gidip iradelerini sandıkta göstermeleriyle seçilmişlerdir ve bir atanmışın halkın temsilcilerine yönelik böyle konuşması kayyum olsun olmasın -burada kayyum ve Vali çakışmış vaziyette- uygun değildir. Bunu özellikle söyleyeyim.
Bakın, diyor ki: "Bazı milletvekillerimiz var ağzıma almak istemiyorum." Yani böyle bir üslup olabilir mi? Vali aynı zamanda bu. Olmaz yani siz de takdir edersiniz. Diyor ki: "Gidiyorlar Ankara'dan hiç değilse Batman'a gel Batman'dan söyle ne söyleyeceğini." Allah, Allah, vekiller Ankara'da çalışmayacak mı Mecliste? Yani Mecliste bir eleştiri yapınca "Batman'dan gittiler Ankara'ya, konuşuyorlar." denilebilir mi böyle bir şey? Yani bu vekillerimizin Batman'da ne kadar zaman kaldıkları, ne faaliyet yaptıkları falan bu bizim partimizin meselesidir ve seçmenin, halkın meselesidir yani Batman kayyumunun meselesi değildir, Batman Valisinin meselesi değildir. Gerçekten sınırlarını aşan bir şey yani çok dikkatli bir şekilde konuşmaya çalışıyorum çünkü ben aslında onun anladığı dilden cevap vermeyi de biliyorum ama hani işte zihniyet değişimi falan dediğim için daha dikkatli konuşmaya çalışıyorum.
Şimdi, diyor ki: "Valiye, belediye başkanına, kayyuma -bu 3'ü de kendisinde birleşmiş zaten- ne söyleyecekseniz gelin Batman'da söyleyin, biraz performansınızı Batman'da görelim." Allah, Allah yani kahve konuşmasından daha beter. "Kavga edeceksiniz de gelin burada edelim. Ben varım hiç çekinmem, sonuna kadarda." Allah, Allah yani çok ilginç, Batman Valisi aynı zamanda. Ne kavgası? Sen vekillerle neyin kavgasını vereceksin? Böyle bir şey olabilir mi? Devam ediyor, bir sürü şey ondan sonra... Şimdi, şu üsluba bakın Sayın Bakan: "Gelin, Batman'a, Ankara'dan sallamakla olmaz." Şimdi, bu adam Batman Valisi. Devam ediyor "Ankara'dan bütün yalanınızı dolanınızı söylemek bile istemiyorum artık, sizinle uğraşmak da istemiyorum." Ya, sen kimsin? Sen kimsin Batman kayyımı, Batman Valisi? Bakın, söylenecek o kadar çok laf var ki burada keseyim, daha fazla uzatmayayım ama haddini aşan, ne dediğini bilmeyen, yerine yakışmayan bir bürokrat belli ki, böyleleri de var; bunu bir kenara koyalım. Niye bir kenara koyacağım? Bakın, Sayın Bakan, siz de biliyorsunuz, Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunda yaptığımız çalışmalar açısından yasal düzenlemeler önerilecek vesaire. Burada gündeme gelen düzenlemelerden bir tanesi de bu kayyımlarla ilgili olan, yerel yönetimleri ilgilendiren düzenleme. Dolayısıyla hakikaten -daha evvel de söyledim burada yani hem AK PARTİ hem MHP, Cumhur İttifakı açısından- bu konuda bir düzenleme yapılması gerektiğine dair yaklaşım olduğunu, bir irade olduğunu görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Oluç, buyurun lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ederim.
Tabii, detayları tartışılacak bu yasal düzenlemenin nasıl şekilleneceğine dair. Meclisteki muhalefet partilerinin ortaklaşa verdiği bir kanun teklifi var biliyorsunuz -10-11 partinin- bu kayyımlarla ilgili olarak bir yasal düzenleme yapılsın diye. Tabii ki bu da değerlendirilebilir, konuşulabilir ama nihayetinde, bu kayyım derdinin demokrasi adına, yerel demokrasi adına, seçim hukukuna, sandık hukukuna sahip çıkma adına, halkın iradesine saygı gösterme, sahip çıkma açısından bir yasal düzenlemeye ihtiyaç olduğu çok net, açık ortada ve bunun da çok gecikmeden yapılması gerektiği de ortada. Hani siz de bu alanda muhataplardan birisiniz Sayın Bakan yani kayyım atanmış olanlara söylerseniz biraz dillerine, söylediklerine, pozisyonlarına dikkat ederlerse iyi olur. Nihayetinde, eğer Türkiye'de demokrasi ve yerel demokrasi galip gelecekse, demokrasi ve yerel demokrasi güçlü çıkacaksa, alanı genişleyecekse o zaman, artık, kayyım olarak görevlerini sürdürme imkânları kalmayacaktır onların yani vali, kaymakam ya da hangi görevse -o beni ilgilendirmez- o görevlerini sürdüreceklerdir. Dolayısıyla bu konuyu da bilsinler yani o kadar fazla yüksekten atıp tutmak iyi olmuyor; sonra mahcup olurlar, günü geldiğinde olmasınlar deriz, herhangi bir bürokratımızın da mahcup olmasını istemeyiz.
Dinlediğiniz için teşekkür ederim.