KOMİSYON KONUŞMASI

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, Sayın Bakan, Bakan Yardımcıları, YÖK Başkanı ve değerli bürokratlar; hoş geldiniz. Sunumunuz için teşekkür ederiz.

Şimdi, Türkiye'deki üniversitelerle ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum. Biliyorsunuz, her sene yapılır, uluslararası alanda da üniversitelerle ilgili bir sıralama olur ve bu esas itibarıyla da akademisyenleri saygın, yabancı bilim dergilerinde yayın yapmayla ilgili olarak bu endeksleri oluştururlar. Şimdi, bu ilk 500 üniversite içinde Türkiye'den hiçbir üniversite yok, bu ciddi bir mesele. 2024 verilerinden bahsediyorum, üstelik verileri de aldığım yeri de söylerim isterseniz, sizin eski bir vekilinizin verileridir aynı zamanda. 2024 verilerine göre İstanbul Teknik Üniversitesi 737'nci sırada yer alıyor bu sıralamada; 836'ncı sırada yer alan Bilkent Üniversitesi var yani Türkiye'deki sıralama açısından baktığımızda 2'nci; 3'üncü sırada Koç Üniversitesi geliyor ama dünya sıralamasında 961'inci sırada; efsane ODTÜ dünya sıralamasında 1.039'uncu sıraya düşmüş vaziyette, ODTÜ 4'üncü sırada; onu da vereceğim Sayın Başkan; Boğaziçi Üniversitesi 1.089'uncu sıraya gelmiş, 5'inci sırada Türkiye'de. Yani daha fazla uzatmayayım, tablo ortada ve önemli bir durum bu. Geçmiş yıllarda ilk 500'ün içine giren üniversitelerimiz vardı fakat belli ki gittikçe geriye düşen bir eğilim çok açıkça yaşanıyor. "Bu endeksler, bu tür endekslen neden önemli?" derseniz, şundan önemli: Eğitim açısından baktığımızda, yüksek eğitim açısından baktığımızda, dünyanın gittiği yönü ve dünyada esas olarak liderlik mücadelesinin -ekonomik anlamda da baktığımızda, demokrasi açısından da baktığımızda- hangi alanda, kimler arasında sürdüğünü gösteren bir endekstir bunlar aslında, o yüzden önemli; yoksa yani bu sıralama başka bir önemi yok. Baktığımızda, Türkiye'deki üniversiteler maalesef bu sıralamanın ve bu yarışın çok gerisinde yer alıyorlar. Bu, Türkiye'deki araştırma kültürü açısından ve üniversitelerin kalitesi açısından ciddi bir sorun olarak ortaya çıkıyor. Yani evet, 208 üniversitemiz olması şüphesiz önemli yani ben bunu küçümsemiyorum fakat sayıdan daha önemli olan şey, bu üniversitelerde kaliteli eğitimin olması. Kimse iddia edemez, siz iktidarda olsanız da bütün sayıları önümüze getirip başka bir şey anlatmaya çalışsanız da kimse "Türkiye'de bugün üniversitelerdeki akademik eğitim kalitesi geçmiş yıllara göre, 60'lı 70'li, 80'li yıllara göre daha üst düzeydedir." iddiasını kimse öne süremez; bunu açıkça tartışmak lazım. Bu acı bir şey, ben bundan dolayı sadece sizin iktidarınızı eleştirmiyorum; genel olarak baktığımızda, bu açıdan Türkiye'de ciddi bir sorun var, ona işaret etmek istiyorum.

Bir de bir araştırmaya denk geldim, onda da üzüldüm yine. Biliyorsunuz, dünyada bir de bir makale sahteciliği de var, hele hele son dönemlerde özellikle bu yapay zekâ vesaire meselesiyle birlikte artmış vaziyette, genel olarak dünyada artmış vaziyette. Hani, bizim eski dilde "intihal" dediğimiz fakat şimdi başka yollara da başvuruluyor. Orada da Türkiye bayağı önde geliyor yani dünyadaki ilk 3 ülkeden 1'i hâline gelmiş; makale sahteciliği açısından Hindistan, Nijerya ve Türkiye olmuş yani o konuda demek ki toplumumuzda ilginç eğilimler var. Şimdi, bu neden bu hâle geldi ve bu nasıl düzelir? Hani, bu öyle bir senede, iki senede düzelecek bir şey değil şüphesiz yani bunun düzelmesi için bayağı ciddi bir planlamaya ihtiyaç var.

Akademik kadrolar açısından baktığımızda, kaliteli akademik kadrolarda çok büyük bir erozyon yaşandı; bir kısmı biçildi, bir kısmı yurt dışına gitti çeşitli nedenlerle; ekonomik nedenler de olabilir, araştırma özgürlüğünün yeterince bulunamamasından kaynaklı da olabilir, özgür bilim yapmanın önünde bariyerler olmasından da kaynaklanabilir ama kaliteli akademik kadrolarda çok büyük bir erozyon yaşandı, açık ortada. Yani yurt dışında çok nitelikli bilim insanları var Türkiye'den gitmiş olan, zaman zaman onların ortaya koydukları çalışmaları, eserleri hep beraber gururla izliyoruz elbette ama Türkiye'de durum gerçekten biraz vahim demek gerekiyor yani bu konuya eğilmesi gerekiyor gerçekten Millî Eğitim Bakanlığının ve şu ana kadarki ortaya çıkan tabloda bu konunun vahameti fark edilmiş ve ona uygun adımlar atılıyor demek mümkün değil. Peki, topluma bakacak olursak bunun yansımaları, üniversitelerdeki bu durumun yansımaları nasıl oluyor? Yani ilginç araştırmalar yapılmış, yine çok ciddi bir kurumun yaptığı araştırma var, çok kapsamlı bir araştırma; üniversiteler ve üniversite öğrencileri, lise öğrencileri üzerine yapmış bu araştırmayı: Mesela, toplumun yarısından çoğu üniversite okumak yerine meslek sahibi olmanın doğru bir karar olduğunu düşünüyor -toplumda bu araştırmayı yapmışlar- yüzde 50'nin üstünde bir oran var, olabilir yani ben meslek eğitiminin, mesleki eğitimin -biraz evvel Yaşar Bey de söyledi- çok önemli olduğunu, Almanya örneğinin çok önemli olduğunu biliyorum; onu bir kenara koyuyorum, küçümsemek için söylemiyorum fakat daha ilginç olan şey, toplumun yarısı "Meslek kazanmak daha önemli üniversitede okumak yerine." demiş. Daha ilginci şu: Üniversite öğrencileri arasında ve lise öğrencileri arasında da bu eğilim güçlü ve bayağı güçlü, üniversitede okuyor öğrenci diyor ki: Burada okuyacağıma istihdam açısından gidip bir meslek eğitimi alsam daha iyidir diye düşünüyor ve bu oran da çok yüksek Sayın Bakan. Yani küçümsenmeyecek kadar yüksek bir oran bu, lise öğrencilerinde biraz daha düşük ama üniversite öğrencilerinde oldukça yüksek bir oran olduğunu görüyoruz. Yani bu şunu gösteriyor bize bir taraftan da üniversite eğitiminin toplumsal meşruiyeti düşüyor aslında Türkiye'de; bunu gösteriyor bize ve bu açıdan da gerçekten meselenin ele alınması ve düşünülmesi gerekiyor. Yani üniversite eğitimi çok vasatlaştırılmış vaziyette, vasat olmuş vaziyette; bu durumun mutlaka değişmesi gerekiyor. Benzer birçok sonuç var, vaktim kısıtlı olduğu için bunların hepsini tabii ki paylaşamayacağım. Bunun şöyle bir yanı da var, hep konuşuluyor, çeşitli örneklerle sormuşlar ailelere: "İmkânınız olsa çocuğunuzun eğitim için yurt dışına gitmesini ister misiniz?" diye. Türkiye ortalaması çok yüksek; yüzde 73 Türkiye ortalamasına baktığınızda, sosyal pozisyonlar açısından sormuşlar; orada da çok ilginç mesela, kendisini dindar muhafazakâr olarak değerlendirenler de yüzde 55 bu oran, geleneksel muhafazakâr olarak değerlendirenler de yüzde 74 bu oran "Yani imkânım olsa çocuğumu dışarıda okuturum." diyenler. Alt gelir, üst gelir dilimlerine göre de sorular var, cevapları var; partileri de sormuşlar "Hangi partiye oy veriyorsunuz?" diye, araştırmanın kırılımı. Mesela, AK PARTİ'ye oy verenlerin yüzde 48'i "İmkânım olsa çocuğumu yurt dışında okuturum." demiş; yüzde 48 yüksek bir oran. Milliyetçi Hareket Partisine oy verenlerin yüzde 61'i, CHP'de oran yüzde 90'a çıkmış ve diğer partilerde de oranlar görünüyor. Bunu söylememin nedeni de en başındaki konuya döneceğim. Yani bu toplumda yüksek öğrenim eğitim meselesindeki kalitesizleşmenin ve vasatlaşmanın yarattığı sonuç topluma nasıl yansıyor? Onun için bu örnekleri verdim ve bu konuda hakikaten bir şeyler yapmak gerekiyor. Özellikle vurguluyorum, Türkiye'de AR-GE'nin gelişmesi, bunu diğer bakanlıklarda hep tartıştık; AR-GE'ye yeterince kaynak ayrılmaması, bunun yeterince önemsenmemesi, bunun yarattığı üretimdeki sorunlar, ekonomi açısından baktığımızda, yüksek teknolojili ürün üretiminin düşük olması ve bunun ekonomiye yarattığı sonuçlar çok önemli. İhracat açısından da bunları tartıştık diğer bakanlıklarla ama bütün bunların dönüp dolaştığı, geldiği yer aslında şu oluyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun, iki dakika veriyorum.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Yani siz AR-GE'ye yeterince önem vermiyorsanız, siz yüksek teknolojili üretime yeterince değer vermiyorsanız o zaman üniversite alanında da eğitime yeterince değer vermiyorsunuz ya da tersinden bakalım: üniversitelerdeki akademik kaliteyi yükseltmiyorsanız AR-GE'nizi, geliştiremiyorsunuz, yüksek teknolojili üretime ağırlık veremiyorsunuz ve bunun Türkiye'ye sonuçları ekonomik açıdan da ticari açıdan da son derece ağır oluyor ve hep beraber bütün toplum bunu çekiyoruz. O yüzden, hani son cümlem, Millî Eğitim Bakanlığının üniversite eğitimi hakkında, akademik çalışmalar hakkında çok daha fazla kaynak yaratması, aktarması ve bu konudaki özeni geliştirmesi, kaliteyi artırması gerekiyor. Aksi takdirde bunun zararını hep birlikte çekiyoruz.

Teşekkür ediyorum dinlediğiniz için.