KOMİSYON KONUŞMASI

SADULLAH KISACIK (Adana) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakanım, değerli bürokratlar ve basınımızın güzide mensupları; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, Sağlık Bakanlığı bütçemizin hayırlara vesile olmasını diliyorum. Yalnız şurada da baktığımız zaman Sağlık Bakanlığı bütçemizin artışı enflasyon artışına yeniliyor maalesef yani artmış gibi görünüyor ama vatandaşımızın enflasyona yenildiği kadar Sağlık Bakanlığı bütçesi de maalesef, enflasyona yeniliyor.

Şimdi, 2026 yılında Sağlık Bakanlığının bütçesi 1 trilyon 474 milyar 947 milyon lira ama faize ödeyeceğimiz, 2026 yılında faize ayrılan pay 2 trilyon 742 milyar lira. Yani şimdi düşünün, şu faize giden para olmazsa neredeyse Sağlık Bakanlığı bütçesini 2'ye katlayacağız, bu kadar sıra olmayacak, vatandaşlarımız bu kadar çile çekmeyecek; bunu her bütçede kıyaslıyorum çünkü faiz her bakanlığın bütçesini yeniyor maalesef. Düşünün, bu kadar doktorumuza, hastanemize, hemşiremize, ekipmana, ilaca verdiğimiz paranın daha fazlasını biz faize veriyoruz. Özellikle bunu her oturumda söylüyorum ki ekonomi yönetimi bundan ders alsın. Bakın, bizim kaynaklarımız maalesef sağlığa, eğitime, tarıma değil faize gidiyor; bu da bunun en iyi göstergesi.

Burada bir gösterge daha var, cari sağlık harcamasının gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payının uluslararası karşılaştırılması. Tabii, faize çok para gidince de Türkiye gördüğünüz gibi en sonda. Yani bakın, Meksika, Romanya, İrlanda, Polonya, Macaristan, Estonya bizden önde. Biz sağlığa ayrılan payda yine en sondayız. İşte aslında sağlık camiamızın yaşadığı sıkıntılar bunun eseri. Kaynağa en sonda para ayırıyoruz. Bunun sonucu olarak da sağlıkta problemler, sağlıkta şikâyetler artıyor.

Şimdi, Sayın Bakanım, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, tabii, burada birçok vekil arkadaşlarımız hastane sıkıntılarını, illerin durumunu söylediler. Ben biraz politika konuşmak istiyorum yani sağlık politikası konuşmak istiyorum. Sağlık Bakanlığı 2002 yılından itibaren Türkiye'nin en başarılı bakanlıklarından biriydi, gerçekten de çok büyük hizmetler yaptı. Yani Türkiye'de 2002 öncesi sağlık rezaletti yani biz de yaşadık, sabahın beşinde giderdik, 3 kişi kuyruğa girerdik, birimiz doktor birimiz ilaç kuyruğuna, diğeri para ödeme kuyruğuna vesaire tek başına gidip muayene olamazdınız. Evet, 2002 AK PARTİ iktidarıyla beraber hızlı bir yükseliş başladı ve tabii ki milletimiz de bunu takdir etti her zaman ama ne olduysa bu kamu hastaneleri dönüşümü oldu, sonra o başarılamadı, ondan sonra sağlıkta olan o ivme kaybedildi ve sağlıkta eskiye doğru bir dönüş başladı. Yani bizim eskiden siyasette sağlık en övündüğümüz yerdi ve kimsenin de şikâyet edemediği yerdi ama şimdi sağlıkta eskiye bir dönüş var, yine sıralar var. Kanser hastası beni arıyor, diyor ki: "Ya, ben MR çekileceğim ama üç ay gün verdi." Ben kendi kayınvalideme iki gün yoğun bakımda Adana'da yer bulamadım, iki gün yoğun bakımda Adana'da yer bulamadım. Yine vatandaş arıyor, diyor ki: "Ya, ameliyat olacağım ama doktor diyor ki yoğun bakımda boş bir yer olacak yani bir komplikasyon gelişirse seni ona göre oraya almamız gerekebilir." Yoğun bakımda yer olmadığı için ameliyat olamayan şikâyetler alıyoruz maalesef. Şimdi, böyle bir geriye dönüş başladı, ben bunun sebebini sormak istiyorum: Niye böyle bir geriye dönüş başladı?

Aslında, bana göre, kamu hastaneleri sistemi, genel sekreterlik sistemi eğer uygulanabilseydi doğru bir sistemdi, doğru bir sistemdi yani ben sağlığın sadece doktor bazlı yürütülmesinde sorun çıkacağına inanıyorum. Neden? Çünkü sizin sağlık yani bir hastaneyi düşünün, hastane sadece tıbbi işlemlerin yapıldığı yer değil, 10 binlerce hasta geliyor, orada yiyor, orada içiyor, lojistik var, ilaç lojistiği var, orada bir yaşam var yani ameliyat olunuyor, bir hafta, on gün orada kalınıyor. Mesela ben hep şunu eleştirmişimdir: Hastaneler, eskiden kantinler en iptidai yerlerdi yani gidersin, kantinde kâğıt bardakta vesairede çay içersin, bir tane tostu ya bulursun ya bulamazsın ama orada bir ömür geçiyor yeri geldiği zaman yani sağlık personeli hayatını orada geçiriyor, hastalar da yirmi gün, otuz gün, elli gün orada kalan hastalar var. Mesela, bizim Adana'da Balcalı Hastanesi var; Balcalı Hastanesine Şanlıurfa, Gaziantep, çevre illerden gelinirdi, inanın o holde yatak döşek serilir, orada insanlar tencerede kendi yemeğini kendi yapar, bir tane otel yoktu yanında. Şehir hastaneleri kısmen bunu çözdü, şehir hastaneleri kısmen bunu çözdü ama hastanelere sanki bir işletme gibi bakmak lazım. Kamu hastaneleri düzgün bir sistemdi bana göre otelcilik hizmetiyle, mali hizmetiyle vesaireyle ama biz bu dönüşümü sağlayamadık, ondan sonra da tekrar eskiye dönüldü vesaire ama şu anda şikâyet arttığına göre yanlış giden bir şeyler var yani eskiye geri dönüş var, bunun o anlamda iyi bir şekilde araştırılması gerekiyor.

Şimdi, benim diğer merak ettiğim bir şey, hastanelerimiz artıyor, eskiye göre çok daha büyük hastanelerimiz var, kapasitemiz daha çok, daha büyük ama hastanedeki kalabalıklar azalmıyor, hastanedeki kalabalıklar azalmıyor yani hastanelere oran anlamında daha yoğun bir gidiş var. Mesela, yine, bundan yirmi beş yıl önceye baktığımız zaman Adana'da 3 tane büyük hastane vardı, şimdi belki 7-8 tane büyük hastane var, ilçelerde kendi başına daha büyük hastaneler var ama o yoğunluğun azalmadığını görüyoruz. Burada önleyici sağlık politikasında bir eksiklik görüyorum ben. Biz Sağlık Bakanlığıyız, hep hastayı tedavi etme yönüne çok emek harcıyoruz ama bunun çok daha fazlasını vatandaşı nasıl daha az hasta etmeye harcasak, "Nasıl daha az şeker hastası olur, nasıl daha az kronik hastalıklara yakalanır."a harcasak belki hastanelerdeki yükü biraz daha azaltırız. Önleyici kısmını bir türlü geliştiremediğimizi görüyoruz yani önleyiciye ayrı bir politika geliştirilmesi taraftarıyım yani bizim temel göstergemiz hastaneye gelen sayısını azaltma olmalı. Bilmiyorum performans kriterlerinde var mı bu Sayın Bakanım?

SAĞLIK BAKANI KEMAL MEMİŞOĞLU - Aile hekimliğinde var.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Sağlık Bakanlığının performans kriterlerinde "Bu sene daha az hasta geldi." diye bir şey yok herhâlde değil mi, öyle bir kriter yok. Yani bence daha az hasta gelmesi bir kriter olmalı.

EROL KELEŞ (Elazığ) - Ama bunun için zaten önlemler alındı. Birinci basamağı güçlendiriyoruz, sağlıklı yaşam merkezlerini artırıyoruz. Bu dönem Sayın Bakanımız...

SADULLAH KISACIK (Adana) - Ama Vekilim, sonuç? Sonuç: Şu anda kalabalıklar artıyor. İşte, ben de onu diyorum yani hastaneler de artıyor, kalabalıklar da artıyor politik olarak.

Şimdi, yine bize gelen şikâyetlerden en büyük sorun, hastanelerimizde bir iletişim sıkıntısı var Sayın Bakanım, iletişim sıkıntısı. Bakın, doktor-hasta arasındaki tartışmaların, adli olaylara da bakın, genelde iletişimden kaynaklandığını görüyoruz. Bize gelen şikâyetler de öyle. Bakıyorum, gece adam arıyor, feryat ediyor, diyor ki: "Ya, Başkanım, haber alamıyoruz. Acil bana..." diyor. "Ağabey, durum ne?" "Yoğun bakımda hasta yatıyor." Bana diyor ki: "Haber alamıyoruz, ulaşamıyoruz." Çok büyük sıkıntılardan biri de bu. Aslında iş kolay, bir iletişim şeyiyle çözeceğiz. Ben şimdi, hastanelerin organizasyon şemasına baktım, bir iletişim birimi orada kurmak lazım. Şimdi, orada hasta hakları filan gibi var ama o belli mesai saatleri arasında çalışıyor filan. İnanın, bence en büyük şey, bir iletişim birimi. Bu iletişim birimini çözsek yani hasta yakınlarına zamanında, anında ulaşabileceği, rahatlatabilecek bir sistem kurulsa inanın memnuniyetin orada arttığını göreceksiniz. Bana gelen şikâyetlerin çoğunluğu hasta yakınının tam bir bilgi alamaması, durumun ne olduğunu bilememesi. Yani yoğun bakıma bırakmış, 3 katı da çıkamıyor, ister istemez orada bir huzursuzluk doğuyor. Bunları çözecek bir yapı.

Şimdi, teknoloji de gelişti, teknolojik imkânlardan da faydalanılarak, aslında, bu erişim sağlanabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SADULLAH KISACIK (Adana) - Bitiriyorum Başkanım.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun Başkanım.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Şimdi, benim eskiden beri bir hayalim var, ta Recep Akdağ zamanından bu yana, o zaman Necdet Ünüvar da Müsteşardı. Sağlıkta yapay zekâ kullanımı ilk önce başlanacak yer, bakın, sağlıkta. Nasıl bir şey? Şu anda veriler geldiği zaman şunu yapmamız lazım Sayın Bakanım: Elinizde veriler var. Bu kişinin öyküsüne bile ulaşabilirsiniz. Yani ben hastaneye gittim, kan değerlerim alındı. "Bunun annesi kim, babası kim, babasında aynı öykü var mı?" vesaire gibi yani bu e-nabızın...

SAĞLIK BAKANI KEMAL MEMİŞOĞLU - Yapay Zekâ Enstitüsü var zaten, onun için çalışıyoruz.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Çalışıyoruz...

SAĞLIK BAKANI KEMAL MEMİŞOĞLU - Bence ona bir bakın siz.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Yapay Zekâ Enstitüsü nereye bağlı? TÜBİTAK'ta mı?

SAĞLIK BAKANI KEMAL MEMİŞOĞLU - Bize bağlı. TÜYZE diye Yapay Zekâ Enstitüsü var, onu çalıştırıyoruz. Bugün size anlatsın arkadaşlar.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Tamam.

E-nabıza yansımamış ama ben onu görmedim.

SAĞLIK BAKANI KEMAL MEMİŞOĞLU - E-nabızda değil, TÜSEB'de.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Tamam.

SAĞLIK BAKANI KEMAL MEMİŞOĞLU - Makinelerin içine şimdi onu koyuyoruz. Mesela, radyoloji makinesinin içine koyuyoruz ilk defa. Tanıtımını yapacağız. Onları size arz edelim.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Tamam, güzel.

MURAT ÇAN (Samsun) - Başkanım, biz duyamıyoruz. Kendi aralarında konuşuyorlar.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Yani, e-nabızla bunu bu şekilde aslında çözme... E-nabızda da bunu biz bir şekilde... Mesela, bana şunu diyebilmeli: "Sadullah Kısacık, senin son 3 tahlilindeki şu değerlerin tehlikeli sınıra doğru gidiyor. Gel bakayım." diyebilmeli, diyebilmeli. Yani, bu yapı çok güzel, anında bana mesaj gelebilmeli. Yani bu yapay zekânın kullanacağı en önemli şey, bir an önce bunu yaparsak bu önleyici ve de faydalı olur, bazı krizleri önceden önler diye düşünüyorum.

Diğer bir sıkıntımız, bakın, şimdi, burada tesislerden bahsettik. Evet, devletimiz çok güzel sağlık binaları, çok güzel hastaneler, çok modern, çağdaş, tek odalı, otel konforunda hastaneler yaptı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SADULLAH KISACIK (Adana) - Tamamlayayım Başkanım.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Başkanım, selamlayın.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Ama temel sıkıntımız şu anda bunun işletilmemesi, işletilememesi; temel sıkıntımız oradaki personel. Hastanelerde biz de kalıyoruz, ben bakıyorum, temizlikte sorun var, sorun personelde, işletilememesinde. Onun için, bu işletmeye ayrı bir önem vermek lazım. Bence Sağlık Bakanlığının tesisleri tamam ama personel kalitesinde, personel işletilmesinde devletin o 657'den gelen hantallık var, taşerondan gelen ayrı hantallık var, bir de çoğu yerde, çoğu taşeron, maalesef, siyasi kadrolaşma olduğu için, biz de yaşıyoruz, doktor bir şey söylediği zaman, yönetici bir şey söylediği zaman hemen bir vekili arıyor, oradaki il başkanını arıyor vesaire, onun da sıkıntısı var ama bu, devletin o kadar emeğine zarar veriyor. İşletilmesine ayrı bir önem vermek gerekiyor diyorum.

Teşekkür ediyorum.