2006-02-07 - 15:30
Baykal, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, 'Sosyalist Enternasyonal Başkanı Yorgo Papandreu'yu telefonla arayarak, İslam dünyasını rahatsız eden karikatürlerin yayınlanmasının ardından yaşanan gerginliklerin önlenmesi için Sosyalist Enternasyonal'in devreye girmesini istediğini' söyledi.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada,
İslam dünyasını hedef alan karikatürlerin yayınlanmasının ardından yaşanan olayları değerlendirdi.
Baykal, 11 Eylül'den sonra, ''kolaycı yaftalamalar, suçlamalar ve (İslamiyet suçlu)'' anlayışının
hızla yaygınlaştığını vurguladı. Bu sürece engel olmanın, sorumluluk
sahibi herkesin görevi olduğunu dile getiren Baykal, bir yanlış
yapıldığını ve sorumluluğun üstlenilmesi gerektiğini belirtti.
Sosyalist Enternasyonal Başkanı, Yunanistan ana muhalefet partisi
PASOK Genel Başkanı Yorgo Papandreu'yu bugün aradığını bildiren
Baykal, şöyle konuştu:
''Sosyalist Enternasyonal'in, derhal sağduyunun sesini dile
getirmesi gerektiğini, bu çerçevede girişim yapmasının zorunlu
olduğunu düşündüğümü söyleyerek, bunu değerlendirmesini istedim. O da
büyük ilgi gösterdi. En kısa zamanda değerlendirip, gereğini
yapacağını söyledi. Sosyalist Enternasyonal olarak girişim yapmamızın
yararlı olacağını düşünüyorum. Bizim, sağduyu, aklı, mantığı dile
getiren bir tavır ortaya koymamızın imkanı sağlanır.''
-CHP'DEN GENEL GÖRÜŞME ÖNERGESİ-
Baykal, CHP'nin, bu konuda TBMM'de genel görüşme önergesi
vereceğini bildirdi.
Ülkeler arasında ''sakıncalı bir dağınıklık'' bulunduğunu belirten
Baykal, bazı AB ülkelerinde, dinler aleyhinde konuşma, suçlama
yapmanın yasak olduğunu, ancak İslamiyet'in kapsam dışı bırakıldığını
söyledi. Baykal, bunun hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğini kaydetti.
Baykal, partisinin TBMM grup toplantısındaki konuşmasında,
ekonomik durumu da değerlendirdi. Türkiye'de ''ekonomik cinayetler''
işlendiğini, bunlardan birinin de tarımda olduğunu belirten Baykal,
''Narenciyede bıçak kemiğe dayandı'' dedi.
Narenciyede 2003'ten bu yana uygulanan anlayışın değiştirilmesi
gerektiğini ifade eden Baykal, bu sektördeki ihracat kapısının
açılmasını, primlerin artırılarak yüzde 15'inin doğrudan üreticiye
ulaşmasını ve narenciyenin Hal Yasası kapsamından çıkarılmasını
istedi.
Tekel'de de ''taammüden cinayet'' işlendiğini savunan Baykal, iki
karlı fabrika olan Adana ve Malatya tütün fabrikalarının kapatılması
kararı alındığını anımsattı.
İktidarın yaptığı düzenlemeyle, Marlboro ve Samsun sigaralarının
ÖTV'lerinin aynı olduğunu kaydeden Baykal, ''Binlerce insan işsiz
kalacak, iki fabrika kapatıldıktan sonra meydan birilerine teslim
edilecek. 'Ekonomi yönetimini rasyonalleştireceğim; daha çok, kaliteli
ve daha ucuz üretim yapacağım' desen, alnından öperim ama 'Ben
kapatacağım' diyorsun. AKP, kotayı değil, tütün üreticiliğini
kaldırdı'' diye konuştu.
Deniz Baykal, 3-5 kişinin karı için ekonominin damarlarının
kesilmesine isyan ettiklerini dile getirerek, yapılanların
özelleştirme değil, imha etme olduğunu öne sürdü. Baykal, ''Bu
cinayetleri ilgililere ihbar ediyorum: Tekel ve narenciyedeki cinayeti
önleyin'' dedi.
-''YÜZLERİNE GÖZLERİNE BULAŞTIRIYORLAR''-
Geçen yıl 42.9 milyar dolar olan dış ticaret açığını ''tarihi bir
rekor'' olarak nitelendiren Baykal, Ocak 2006'daki ihracatın, bir
önceki yıla göre düştüğünü söyledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, ''Paradan para kazanma dönemi
bitti, şimdi üretimden para kazanılıyor'' dediğine işaret eden Baykal,
''Başbakan öyle zannediyor. Narenciye, pamuk, buğday üreticisi
kazanıyor mu? Yüzde 67 dolar faizi dünyanın neresinde var;
İstanbul'da. Dünyanın neresinde dolar bazında yüzde 21.5 getiri
sağlayan devlet borçlanması var. Bu, paradan para kazanmanın dik
alası, hası'' diye konuştu.
Erdoğan'ın, Türkiye'ye artık küresel sermayenin geldiğini
söylediğini belirten Baykal, Türkiye'ye gelen ciddi bir küresel
sermaye bulunmadığını savundu. Baykal, ''Türkiye'ye gelenler Ofer,
Oger sermayeleri, Dubai gayrimenkul yatırımcıları, rant peşinde koşan,
kapkaççı, Türkiye'nin avantasından pay almaya çalışan nitelikteki
sermayelerdir'' dedi.
Baykal, Telekom'un geçen yılki karının, bu kurumu alan şirketin
getirdiği kardan daha fazla olduğunu belirtti.
''Özelleştirme uygulaması yapıldı, yüzlerine gözlerine
bulaştırdılar'' diyen Baykal, son olarak TÜPRAŞ'ın iptal edildiğini
belirtti. Baykal, ''Kimseye duyurulmadan yapılan 750 milyon dolarlık
satışın hukuken kabul edilemez satış olduğu ortaya çıktığı anda bunun
hesabını sormak, CHP'nin boynunun borcudur'' dedi.
Baykal, Türkiye'nin temiz bir siyaset yönetimine
kavuşturulması gerektiğini söyledi.
Türkiye'nin yolsuzlukların hesabının verildiği, siyaseti
temiz, güvenilir bir ülke olarak insanlık aleminde yerini almasını
gerektiğini kaydeden Baykal, dokunulmazlıkların kaldırılmasının
Türkiye'de temiz bir siyaset döneminin açılmasının ön koşulu olduğunu
belirtti. İşadamı-bürokrat-siyasetçi üçgenin kırılması gerektiğini, bu
kısır döngü kırılmadan Türkiye'nin önünü açmanın mümkün olmadığını
ifade eden Baykal, ''Bunu yapamadık, yapamıyoruz. Niye yapamıyoruz,
güçlük nereden geliyor? Bir servet beyanının açıklanmasının günlerce,
haftalarca geciktirilmiş olması, o güçlüğün yansımasıdır'' diye
konuştu.
''Servet beyanı, yolsuzlukların ortaya çıkmasının sadece
biçimsel, mütevazı bir unsurudur'' diyen Baykal, şöyle devam etti:
''Sen bir servet beyanı vermişsin, bundan dolayı savcı dava açmış,
'doğru değil' demiş. Bilirkişi de 'doğru değil' demiş. O arada iktidar
değişmiş, yeni bilirkişi kurulmuş. Bilirkişi 'yok doğru' demiş. Ona
göre bir karar çıkmış ve o karar Yargıtay'a götürülmemiş.
Yani seninle ilgili, servet beyanını daha önce doğru yapmadığına
ilişkin açılmış olan kamu davası o konudaki şüphe, şaibe, kuşku
sağlıklı, ciddi işleyen bir yargı süreci sonucunda noktalanabilmiş
değil.''
Siyaset adamının hesabını verebilmesi,kazancını net bir şekilde
kamuoyuna anlatabilmesi gerektiğini belirten Baykal, ''Kimsenin
kazancının az ya da çok olmasıyla meşgul değiliz. Meşru, helal kazanç
başımızla beraber. Biriktirdin, tasarruf ettin, kazandın, doğru
yatırım yaptın, çalıştın... Helal kazanç helaldir ama helal olmayan
kazanç da haram ve zıkkım olsun.'' diye konuştu.
-TRABZON'DAKİ OLAY-
Konuşmasında, Trabzon'da İtalyan rahibin öldürülmesine de değinen
Baykal, ''Bu, Türkiye'ye yakışmamıştır. Bunun, Türkiye'nin kimliği ve
İslamiyetin özüyle hiçbir ilgisi olmadığını hep birlikte ilan
etmeliyiz. Ama şunu da sormalıyız; bu çocuklar hangi ortamda
yetişiyor? Nerede yanlış yapıyoruz, bunun arkasında ne var?
Çocuklarımıza neyi öğretiyoruz, özendiriyoruz? Kahramanları kimler?''
dedi.
Anayasa'da laiklik ilkesinin yer almasının 69. yıldönümü olduğuna
dikkati çeken Baykal, laiklik ilkesinin özünde düşünce özgürlüğünün
yer aldığını belirtti.
Laikliğin ortan kalktığı bir ortamda düşünce özgürlüğünün yerini
dogmaların, dayatmaların alacağını ifade eden Baykal, Atatürk'ün,
dünyada dini ve etnik kimliğe dayalı devletlerin ağırlıklı olduğu bir
dönemde, laikliği temel ilke olarak benimsediğini anlattı. Baykal,
şöyle devam etti:
''Bizim özümüzde bunlar var. Bizim özümüzde Mevlanalar, Hacı
Bektaş Veliler, Yunus Emreler, Edebaliler var. Böyle bir toplum
içinden gelen bir çocuğumuz, bir mabette din adamını öldürecek. Ah
yavrum ah, kendine hiç sordun mu, bu cinayete acaba Mevlana, Hacı
Bektaş Veli, Yunus Emre ne der?
Böyle bir kültür içinden geliyoruz. Kültürümüzün yozlaşmasına,
kültürümüze, değerlerimize bu kadar açık ihanet yapılmasına sessiz
kalmayacağız. Ona göre bir eğitim, kültür politikası, siyaset
anlayışını ortaya koyacağız.''
İslam dünyasını hedef alan karikatürlerin yayınlanmasının ardından yaşanan olayları değerlendirdi.
Baykal, 11 Eylül'den sonra, ''kolaycı yaftalamalar, suçlamalar ve (İslamiyet suçlu)'' anlayışının
hızla yaygınlaştığını vurguladı. Bu sürece engel olmanın, sorumluluk
sahibi herkesin görevi olduğunu dile getiren Baykal, bir yanlış
yapıldığını ve sorumluluğun üstlenilmesi gerektiğini belirtti.
Sosyalist Enternasyonal Başkanı, Yunanistan ana muhalefet partisi
PASOK Genel Başkanı Yorgo Papandreu'yu bugün aradığını bildiren
Baykal, şöyle konuştu:
''Sosyalist Enternasyonal'in, derhal sağduyunun sesini dile
getirmesi gerektiğini, bu çerçevede girişim yapmasının zorunlu
olduğunu düşündüğümü söyleyerek, bunu değerlendirmesini istedim. O da
büyük ilgi gösterdi. En kısa zamanda değerlendirip, gereğini
yapacağını söyledi. Sosyalist Enternasyonal olarak girişim yapmamızın
yararlı olacağını düşünüyorum. Bizim, sağduyu, aklı, mantığı dile
getiren bir tavır ortaya koymamızın imkanı sağlanır.''
-CHP'DEN GENEL GÖRÜŞME ÖNERGESİ-
Baykal, CHP'nin, bu konuda TBMM'de genel görüşme önergesi
vereceğini bildirdi.
Ülkeler arasında ''sakıncalı bir dağınıklık'' bulunduğunu belirten
Baykal, bazı AB ülkelerinde, dinler aleyhinde konuşma, suçlama
yapmanın yasak olduğunu, ancak İslamiyet'in kapsam dışı bırakıldığını
söyledi. Baykal, bunun hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğini kaydetti.
Baykal, partisinin TBMM grup toplantısındaki konuşmasında,
ekonomik durumu da değerlendirdi. Türkiye'de ''ekonomik cinayetler''
işlendiğini, bunlardan birinin de tarımda olduğunu belirten Baykal,
''Narenciyede bıçak kemiğe dayandı'' dedi.
Narenciyede 2003'ten bu yana uygulanan anlayışın değiştirilmesi
gerektiğini ifade eden Baykal, bu sektördeki ihracat kapısının
açılmasını, primlerin artırılarak yüzde 15'inin doğrudan üreticiye
ulaşmasını ve narenciyenin Hal Yasası kapsamından çıkarılmasını
istedi.
Tekel'de de ''taammüden cinayet'' işlendiğini savunan Baykal, iki
karlı fabrika olan Adana ve Malatya tütün fabrikalarının kapatılması
kararı alındığını anımsattı.
İktidarın yaptığı düzenlemeyle, Marlboro ve Samsun sigaralarının
ÖTV'lerinin aynı olduğunu kaydeden Baykal, ''Binlerce insan işsiz
kalacak, iki fabrika kapatıldıktan sonra meydan birilerine teslim
edilecek. 'Ekonomi yönetimini rasyonalleştireceğim; daha çok, kaliteli
ve daha ucuz üretim yapacağım' desen, alnından öperim ama 'Ben
kapatacağım' diyorsun. AKP, kotayı değil, tütün üreticiliğini
kaldırdı'' diye konuştu.
Deniz Baykal, 3-5 kişinin karı için ekonominin damarlarının
kesilmesine isyan ettiklerini dile getirerek, yapılanların
özelleştirme değil, imha etme olduğunu öne sürdü. Baykal, ''Bu
cinayetleri ilgililere ihbar ediyorum: Tekel ve narenciyedeki cinayeti
önleyin'' dedi.
-''YÜZLERİNE GÖZLERİNE BULAŞTIRIYORLAR''-
Geçen yıl 42.9 milyar dolar olan dış ticaret açığını ''tarihi bir
rekor'' olarak nitelendiren Baykal, Ocak 2006'daki ihracatın, bir
önceki yıla göre düştüğünü söyledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, ''Paradan para kazanma dönemi
bitti, şimdi üretimden para kazanılıyor'' dediğine işaret eden Baykal,
''Başbakan öyle zannediyor. Narenciye, pamuk, buğday üreticisi
kazanıyor mu? Yüzde 67 dolar faizi dünyanın neresinde var;
İstanbul'da. Dünyanın neresinde dolar bazında yüzde 21.5 getiri
sağlayan devlet borçlanması var. Bu, paradan para kazanmanın dik
alası, hası'' diye konuştu.
Erdoğan'ın, Türkiye'ye artık küresel sermayenin geldiğini
söylediğini belirten Baykal, Türkiye'ye gelen ciddi bir küresel
sermaye bulunmadığını savundu. Baykal, ''Türkiye'ye gelenler Ofer,
Oger sermayeleri, Dubai gayrimenkul yatırımcıları, rant peşinde koşan,
kapkaççı, Türkiye'nin avantasından pay almaya çalışan nitelikteki
sermayelerdir'' dedi.
Baykal, Telekom'un geçen yılki karının, bu kurumu alan şirketin
getirdiği kardan daha fazla olduğunu belirtti.
''Özelleştirme uygulaması yapıldı, yüzlerine gözlerine
bulaştırdılar'' diyen Baykal, son olarak TÜPRAŞ'ın iptal edildiğini
belirtti. Baykal, ''Kimseye duyurulmadan yapılan 750 milyon dolarlık
satışın hukuken kabul edilemez satış olduğu ortaya çıktığı anda bunun
hesabını sormak, CHP'nin boynunun borcudur'' dedi.
Baykal, Türkiye'nin temiz bir siyaset yönetimine
kavuşturulması gerektiğini söyledi.
Türkiye'nin yolsuzlukların hesabının verildiği, siyaseti
temiz, güvenilir bir ülke olarak insanlık aleminde yerini almasını
gerektiğini kaydeden Baykal, dokunulmazlıkların kaldırılmasının
Türkiye'de temiz bir siyaset döneminin açılmasının ön koşulu olduğunu
belirtti. İşadamı-bürokrat-siyasetçi üçgenin kırılması gerektiğini, bu
kısır döngü kırılmadan Türkiye'nin önünü açmanın mümkün olmadığını
ifade eden Baykal, ''Bunu yapamadık, yapamıyoruz. Niye yapamıyoruz,
güçlük nereden geliyor? Bir servet beyanının açıklanmasının günlerce,
haftalarca geciktirilmiş olması, o güçlüğün yansımasıdır'' diye
konuştu.
''Servet beyanı, yolsuzlukların ortaya çıkmasının sadece
biçimsel, mütevazı bir unsurudur'' diyen Baykal, şöyle devam etti:
''Sen bir servet beyanı vermişsin, bundan dolayı savcı dava açmış,
'doğru değil' demiş. Bilirkişi de 'doğru değil' demiş. O arada iktidar
değişmiş, yeni bilirkişi kurulmuş. Bilirkişi 'yok doğru' demiş. Ona
göre bir karar çıkmış ve o karar Yargıtay'a götürülmemiş.
Yani seninle ilgili, servet beyanını daha önce doğru yapmadığına
ilişkin açılmış olan kamu davası o konudaki şüphe, şaibe, kuşku
sağlıklı, ciddi işleyen bir yargı süreci sonucunda noktalanabilmiş
değil.''
Siyaset adamının hesabını verebilmesi,kazancını net bir şekilde
kamuoyuna anlatabilmesi gerektiğini belirten Baykal, ''Kimsenin
kazancının az ya da çok olmasıyla meşgul değiliz. Meşru, helal kazanç
başımızla beraber. Biriktirdin, tasarruf ettin, kazandın, doğru
yatırım yaptın, çalıştın... Helal kazanç helaldir ama helal olmayan
kazanç da haram ve zıkkım olsun.'' diye konuştu.
-TRABZON'DAKİ OLAY-
Konuşmasında, Trabzon'da İtalyan rahibin öldürülmesine de değinen
Baykal, ''Bu, Türkiye'ye yakışmamıştır. Bunun, Türkiye'nin kimliği ve
İslamiyetin özüyle hiçbir ilgisi olmadığını hep birlikte ilan
etmeliyiz. Ama şunu da sormalıyız; bu çocuklar hangi ortamda
yetişiyor? Nerede yanlış yapıyoruz, bunun arkasında ne var?
Çocuklarımıza neyi öğretiyoruz, özendiriyoruz? Kahramanları kimler?''
dedi.
Anayasa'da laiklik ilkesinin yer almasının 69. yıldönümü olduğuna
dikkati çeken Baykal, laiklik ilkesinin özünde düşünce özgürlüğünün
yer aldığını belirtti.
Laikliğin ortan kalktığı bir ortamda düşünce özgürlüğünün yerini
dogmaların, dayatmaların alacağını ifade eden Baykal, Atatürk'ün,
dünyada dini ve etnik kimliğe dayalı devletlerin ağırlıklı olduğu bir
dönemde, laikliği temel ilke olarak benimsediğini anlattı. Baykal,
şöyle devam etti:
''Bizim özümüzde bunlar var. Bizim özümüzde Mevlanalar, Hacı
Bektaş Veliler, Yunus Emreler, Edebaliler var. Böyle bir toplum
içinden gelen bir çocuğumuz, bir mabette din adamını öldürecek. Ah
yavrum ah, kendine hiç sordun mu, bu cinayete acaba Mevlana, Hacı
Bektaş Veli, Yunus Emre ne der?
Böyle bir kültür içinden geliyoruz. Kültürümüzün yozlaşmasına,
kültürümüze, değerlerimize bu kadar açık ihanet yapılmasına sessiz
kalmayacağız. Ona göre bir eğitim, kültür politikası, siyaset
anlayışını ortaya koyacağız.''
