2006-01-17 - 12:40
BAŞBAKAN ERDOĞAN: ''BUGÜNE KADAR YAKLAŞIK 1 MİLYON KANATLI HAYVAN İTLAF EDİLDİ VE BU HAYVAN SAHİPLERİNE TAZMİNATLARI KURUŞU KURUŞUNA ÖDENDİ''
Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada,sözlerine Türk milletinin geçen Kurban Bayramı'nı kutlayarak başladı.Bayramda üzücü gelişmeler yaşandığını belirten Erdoğan, Hac görevini yerine getirirken ölenlere rahmet, yakınlarına başsağlığı diledi.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
kuş gribi hastalığı sonrasında bugüne kadar yaklaşık 1 milyon
kanatlı hayvanın itlaf edildiğini ve bu hayvan sahiplerine
tazminatlarının kuruşu kuruşuna ödendiğini bildirdi.
Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada,
sözlerine Türk milletinin geçen Kurban Bayramı'nı kutlayarak başladı.
Bayramda üzücü gelişmeler yaşandığını belirten Erdoğan, Hac
görevini yerine getirirken ölenlere rahmet, yakınlarına başsağlığı
diledi.
Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinde başlayan ve diğer illere yayılan
kuş gribi hastalığı nedeniyle 4 vatandaşın hayatını kaybetmesinin
bayram sevincine gölge düşürdüğünü ifade eden Erdoğan, hükümetin konu
ile ilgili üzerine düşeni yaptığını ve yapmaya devam edeceğini
söyledi.

-''ŞEFFAF OLMANIN GAYRETİ İÇİNDE OLDUK''-

Başbakan Erdoğan, ''çok yönlü bir tehdit oluşturan'' hastalığın
duyulmasından sonra bazı AB üyesi ülkelerin liderlerinin arayarak
alınan tedbirleri takdir ettiklerini ve ''Bize düşen ne varsa yapmaya
hazırız'' dediklerini bildirdi.
Kanatlı hayvanlarda görülen bu hastalık ile ilgili bütün
gelişmeler ve bilgilerin anında kamuoyu ile paylaşıldığını ve hiç bir
şeyin gizli kalmadığını ifade eden Erdoğan, ''Şeffaf olmanın gayreti
içinde olduk, bu bizim için ilke kararı idi'' dedi.
Erdoğan, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ile Çevre
ve Orman Bakanlığı'nın ilk günden itibaren olayları takip ettiğini
kaydetti.

-''HASTALIK TEKRAR GÖRÜLDÜ''-

Türkiye'de ilk kuş gribi vakasının geçen yılın Ekim ayı başında
görüldüğünü anımsatan Erdoğan, bazı uluslararası kuruluşlarla yapılan
işbirliği sayesinde, başlangıçta 10 binin üstünde kümes hayvanı itlaf
edilerek hastalığın yok edildiğini söyledi. Hastalığın yayılmasındaki
en büyük etkenlerden olan göçmen kuşların göç yollarının Türkiye
sınırları içerisinde bulunduğunu anımsatan Başbakan Erdoğan,
hastalığın 15 Aralık 2005'te tekrar görüldüğünü kaydetti.
Şu ana kadar 13 ilde teyid edilmiş kuş gribi vakası olduğunu, 23
ilde ise şüpheli vaka görüldüğünü ifade eden Erdoğan, bugüne kadar
yaklaşık 1 milyon kanatlı havyan itlaf edildiğini ve bu hayvanların
sahiplerine tazminatlarının kuruşu kuruşuna ödendiğini bildirdi.
Başbakan Erdoğan, kesin kuş gribi teşhisi konulan 20 vatandaştan
4'ünün öldüğünü, 5'inin tedavi sonrasında taburcu edildiğini, 11
hastanın ise tedavisinin devam ettiğini kaydetti. Erdoğan, konuyla
ilgili olarak uluslararası işbirliği amacıyla ''Milletlerarası Grip
İzleme Ağı''na katıldıklarını söyledi.

-''GRİP VİRÜSÜNÜN TİPİNİ BELİRLEYEBİLECEK DURUMDAYIZ''-

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 14 ildeki bölge labaratuvarlarının
altyapılarını geliştirdiklerini belirterek, ''Bugün her ilden gelen
numuneleri inceleyerek grip virüsünün tipini belirleyebilecek
durumdayız'' dedi.
Ülkede henüz kuş gribi vakası görülmezken, sağlık personelini
hastalık konusunda bilgilendirdiklerini söyleyen Erdoğan, henüz kuş
gribi vakası yokken, 1 milyon kutu koruyucu ilaç siparişi verdiklerini
bildirdi. Erdoğan, bu ilaçtan hastalığın görüldüğü illere 15 bin kutu
dağıtıldığını, ayrıca 100 bin kutu daha temin edildiğini söyledi.
Erdoğan, ''Halk eğitimine yönelik broşürler, sağlık personelimiz
için eğitici materyaller hazırlayarak bunları illerimize ulaştırdık.
Yapılan hazırlık çalışmaları sonucunda sağlık personelimizin hastalık
ile ilgili uyanıklık derecesi artmıştır'' dedi.
Kuş gribinin görüldüğü hastaların ilk muayenelerinin ardından,
süratle üniversite hastanelerine sevk edildiğini ifade eden Erdoğan,
''Hastalığın insanlara bulaşmasından sonra paniğe kapılarak
hastanelere yığılan binlerce vatandaşımız olmasına rağmen ciddi bir
kargaşa yaşanmamıştır'' dedi.
Başbakan Erdoğan, kesinleşen kuş gribi vakalarını hemen
açıkladıklarını ve Dünya Sağlık Örgütü'ne bildirdiklerini dile
getirerek, Dünya Sağlık Örgütü yetkililerinin, Van'daki basın
toplantısında, Türkiye'nin konuyu erken teşhis edip, olaylara erken
müdahil olduğunu, şeffaf davrandığını, erken bildirimde bulunduğunu
beyan ettiklerini bildirdi.

-DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ'NÜN NOTU-

Erdoğan, Dünya Sağlık Örgütü'nün Türkiye'deki kuş gribi vakalarını
değerlendirdiği 9 Ocak tarihli notunda, Türkiye'deki referans
labaratuvarının test kalitesinin yüksek olduğunu, vakaların ölü veya
hasta kanatlılarla teması bulunduğunu, hastalığın insandan insana
geçişi konusunda bir delil olmadığını açıkladığını bildirdi.
Başbakan Erdoğan, ''Bütün vatandaşlarımız müsterih olsunlar ki,
devletimiz bütün imkanları ile nerede bir ihtiyaç varsa en kısa sürede
oraya intikal etmektedir. Personel, ilaç, tıbbi cihaz ve koruyucu
malzeme ihtiyaçları karşılanmaktadır'' diye konuştu.
Kamuoyunun tek elden, doğru ve hızlı bilgilendirilmesinin
önemine işaret eden Erdoğan, konunun ekonomik
boyutunun da göz ardı edilemeyeceğini vurguladı.
Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde, kanatlı hayvan üreticiliği
yaparak geçimini sağlayan önemli sayıda vatandaş bulunduğuna dikkati
çeken Erdoğan, şöyle konuştu:
''Şu bir gerçek ki şu ana kadar entegre tesislerimizde, hastalıkla
ilgili herhangi bir bulguya rastlanmamıştır. Hastalık, açıkta
yetiştirilen bazı kümes hayvanlarından bulaşarak yayılmaktadır. Bu
sebeple vatandaşlarımızın, entegre tesislerde kesilen beyaz et ve
yumurta tüketimi konusunda bir endişeye kapılmasına mahal yoktur.
Çünkü beyaz et ve yumurta, tüm vatandaşlarımız için değerli bir
protein kaynağıdır. Gereksiz endişeler ve bir takım spekülasyonlarla
vatandaşımızı bu önemli protein kaynağından mahrum etmenin, bu alanda
binlerce insanımızın ekmek yediği bir sektörü zarara uğratmanın,
Türkiye'nin yararına olmadığını bilmek zorundayız. Bu gibi durumlarda
ülke kamuoyunun bilinçli ve soğukkanlı tavır sergilemesi son derece
önemlidir.''

-''DÜNYADA ORTAK VE BİLİNÇLİ MÜCADELE...''-

Erdoğan, Türkiye'nin, kuş gribi görülen 25-26 ülkeden biri
olduğunu belirterek, hastalığın Türkiye'den önce dünyanın pek çok
bölgesinde ortaya çıktığını hatırlattı. Hastalığın, Hollanda, Belçika,
Romanya ve İtalya gibi Avrupa ülkelerinde, ABD ve Güney Asya
ülkelerinde de görüldüğünü kaydeden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Tüm dünyada kuş gribine karşı ortak ve bilinçli bir mücadele
yürütülmektedir. Avrupa'da virüs, entegre tesislerde de görülmüştür.
Hollanda'da 28 milyon, Belçika'da 14 milyon, İtalya ve ABD'de 10
milyonlarla ifade edilebilecek sayıda kanatlı hayvan itlaf edilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında Türkiye, şu ana kadar hastalıkla başarıyla
mücadele etmiş ve vatandaşlarımızın kaygıya kapılmasını gerektiren
boyutlarda bir durum şu an için söz konusu değildir. Bütün
dikkatimizle şüpheli ve mevcut hastaların takibini yapıyor, ihbarları
itinayla değerlendiriyoruz. Milletimiz, bu konudaki hassasiyetimizi,
dikkatimizi bilmelidir. Böylesine hayati boyutları olan meselede,
asılsız iddialarla kamuoyunu yanıltmak veya telafisi mümkün olmayan
zararlara yol açmak, kimsenin hakkı değildir. Bu sorumlulukla hareket
edilmesi, bizim milli bir görevimizdir.''

-''HAYVANLARA DOĞRUDAN TEMAS'' UYARISI-

Erdoğan, kuş gribiyle ilgili, kamuoyunu doğru bilgilendiren
medyaya teşekkür ederek, bu hassasiyetin devamını rica etti.
Vatandaşların kendini ve çocuklarını koruyabilmeleri için doğru
bilgilendirmenin çok önemli olduğuna işaret eden Erdoğan, halkı
bilgilendirmek için ilgili bakanlıkların bilim adamlarıyla birlikte
yoğun çaba içinde olduğunu, bu çabanın bundan sonra da devam edeceğini
bildirdi.
Vatandaşların, yabani kuşlara veya kendi yetiştirdiği kümes
hayvanlarına karşı çok dikkatli ve temkinli olması gerektiğini
kaydeden Erdoğan, şu ana kadar tespit edilen insan vakalarının
hepsinde, ilgili hayvana doğrudan yakın temasın söz konusu olduğuna
dikkati çekti. Erdoğan, özellikle çocukların, bu hayvanlardan uzak
tutulması gerektiğini ifade etti.

Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında, Türkiye'nin dış
Politikasına da değindi. Türkiye'nin dış politikada, dünyada cazibesini
artırmaya, ilişkilerini sağlam temeller üzerinde derinleştirmeye devam
ettiğini anlatan Erdoğan, dışarıda hareketliliğin, içerideki istikrar
ve dinamizmle paralel bir seyir izlediğini vurguladı. Erdoğan,
''Dünyaya nasıl bir ülke fotoğrafı veriyorsak, nasıl bir duruş
sergiliyorsak, dış politikada da onun karşılığını görürüz. Bu değişmez
bir kuraldır'' dedi.

-''İNİSİYATİF GELİŞTİREN, GÜCÜNÜ HİSSETTİREN...''-

Türkiye'nin daha önceki yıllarda olduğu gibi çevresinde olup
bitenleri seyreden değil, bugün inisiyatif geliştiren, önerilerde
bulunan, strateji üreten, irade koyan, gücünü hissettiren bir ülke
olduğunu kaydeden Erdoğan, dış politikada dostluk çemberini
alabildiğine genişletmenin önemini vurguladı. ''Bunun için bizim
barışçı elimiz uzun....'' diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
''Türkiye'nin içe kapalı olduğu geçmiş dönemlerde siyaset, siyah
ve beyazdan başka renk tanımazdı. Oysa aklın yolu bu değil. Siyaseti
dünyanın hiçbir yerinde dünyaya siyah-beyaz gözlüklerle bakarak
yapamazsınız. Barışın ve huzurun temin edilmesi için daima iki elin
birbirine kavuşması gerekir. Siyah-beyaz bir bakışla, dünyanın hiçbir
yerinde barışı sağlayamaz, hayata renk katamazsınız. Tıpkı sanat,
resim, edebiyat, felsefede, yani gerçek hayatta olduğu gibi siyasette
hayatı bütün renkleriyle kavramalısınız. Siyaseti bütün bir ülke için,
insanının mutluluğu için yapıyorsanız sadece bir bölgenin, bir şehrin,
bir sınıfın, bir zümrenin, bir ideolojinin partisi değilseniz, o zaman
ülkenizin çıtasını evrensel ölçekte yükseltirsiniz. Aksi takdirde
dünyaya sadece bağlı olduğunuz zümrenin gözüyle bakarsınız. Kendi
ufkunuzu daraltmakla kalmaz, ülkenizin ufkunu da daraltarak, halkınızı
ve ülkenizi geri götürürsünüz. Biz iş başında olduğumuz 3 yıl boyunca
bu anlayışla yaşadık. Sonuçlarını da hep birlikte yaşıyor,
görüyoruz.''
Erdoğan, Kurban Bayramı'nın ilk günü Japonya Başbakanı ve dün
Ürdün Başbakanı ile görüştüğünü, bugün de Bulgaristan Başbakanı ile
görüşeceğini, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün de beraberinde
işadamlarıyla Brezilya'ya resmi ziyarette bulunduğunu anlattı.
Başbakan Erdoğan, ''Bütün bu yoğunluk, Türkiye'nin artan önemini
göstermekle kalmıyor, Türkiye'nin iradesi, aklı ve siyasi perspektifi
hesaba katılmadan, dünya ülkelerinin de bu bölgeyi anlayamayacağı,
yorumlayamayacağını gösteriyor'' dedi.

-''HER GELİŞMEDEN ETKİLENEN BÖLGE...''-

Türkiye'nin, dünyadaki her gelişmeden doğrudan etkilenen sıcak bir
bölgede bulunduğunun unutulmaması gereğine işaret eden Erdoğan,
''Komşularımızın toprak bütünlüğü, iç güvenlikleri, siyasi
istikrarları, toplumsal huzurları bizi de yakından ilgilendiriyor. Biz
öteden beri savunduğunuz değerlerle, evrensel barışın ve huzurun
yanında olduk. Sonuna kadar da bu yolda böyle devam edeceğiz'' diye
konuştu.
Küresel barışın inşa edilmesinin, uluslararası toplumda herkesin
birbirini anlaması ve temas kurmasıyla mümkün olabileceğine dikkati
çeken Erdoğan, dünyada güç ve kuvvetin değil, adaletin, demokrasinin,
hukukun belirleyici olmasının, toplumların ve devletlerin karşılıklı
olarak atacakları doğru adımlarla mümkün olacağını kaydetti. Bu
adımlara insanlığın muhtaç olduğunu vurgulayan Erdoğan, medeniyet
tarihinin merkezi olan bu coğrafyada yaşanan acıların kendilerini,
aklın yolundan, diplomasiden, siyasi akıldan uzaklaştırmaması
gerektiğini gösterdiğini kaydetti.

-''EŞSİZ BİR MEDENİYET TECRÜBESİNE SAHİBİZ''-

Yürüttükleri siyasetin düşman kazanma siyaseti değil, dost kazanma
siyaseti olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, ''Bunu sadece kendimiz
için değil, dostlarımız, komşularımız için de söylüyoruz. Ekonomide,
diplomaside attığımız adımlar, bu anlayışımızın eseridir. Biz bu
tarihi coğrafyada eşsiz bir medeniyet tecrübesine sahibiz. Bu
tecrübeden yakın ve uzak dostlarımızın da çok iyi faydalanmaları
gerekiyor'' dedi.
Başbakan Erdoğan, şiddet sarmalı Ortadoğu'nun kaderinin, hiçbir
zaman şu anki tablo olamayacağını ve olmaması gerektiğini belirterek,
konuşmasını şöyle tamamladı:
''Kan ve şiddet siyaseti ne bir nefsi müdafaa siyasetidir ne de
bizi çözüme, insanlığı barışa kavuşturacak bir yöntemdir. Şiddet,
acizlerin yöntemi olabilir, biz barışın ve adaletin sözcüleri olmak
zorundayız. Bizim medeniyet tecrübemiz, insanlığın evrensel
meselelerini, evrensel bir dille ve akılla çözme siyasetini
zorlamaktadır. Bu aklın ve irfanın yoludur. Aksini kimse iddia edemez.
Ne içi boş sloganlarla ne teslimiyetle halklarımızın yüzünü
güldürebiliriz. Her durumda şiddetin karşısında durarak, kendimiz için
istediğimizi başkaları için de isteme cesaretiyle mutlu olabiliriz.
Türkiye her zaman dostlarının elinden tutar, onların önünü açar.
Onlara yol göstermeye devam edecektir.''