2006-12-14 - 14:40
''Ekonomik ve siyasi istikrarın muhafaza edilmesine en çok ihtiyaç duyulan bir dönemden geçerken ve bir yıl içinde genel seçim yapılacakken ortalığı
bulandırmak, sorumluluk sahibi devlet adamlarının davranışı değildir''
AK Parti Grup Başkanvekili Salih Kapusuz, ''Ekonomik ve siyasi istikrarın muhafaza edilmesine en çok ihtiyaç duyulan bir dönemden geçerken ve bir yıl içinde genel seçim yapılacakken ortalığı bulandırmak, sorumluluk sahibi devlet adamlarının davranışı değildir'' dedi.
Kapusuz, yaptığı yazılı açıklamada, AB zirvesi başta olmak üzere, uluslararası gündemi Türkiye'nin oluşturduğu bir dönemde herkesin çok dikkatli ve itidalli davranması gerektiğini belirtti.
Gündemde olmayan erken seçim dahil yapay gündem oluşturma çabalarının, ''tribünlere oynama gayretinden öteye bir şey olmadığını'' kaydeden Kapusuz, şu görüşleri savundu:
''Ekonomik ve siyasi istikrarın muhafaza edilmesine en çok ihtiyaç duyulan bir dönemden geçerken ve bir yıl içinde zaten genel seçim yapılacakken ortalığı bulandırmak, sorumluluk sahibi devlet adamlarının davranışı değildir... 2000 ve 2001 krizlerinin neden çıktığını, bize nelere malolduğunu kimse unutmamalıdır.
Mevcut parlamentonun yeni cumhurbaşkanını seçmesini meşru bulmayan Sayın Sezer, kendilerini seçen bundan önceki parlamentonun, halk tarafından tasfiye edilip Meclis dışı bırakıldığını unutmuş gözükmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı, bu duruma rağmen görevini sürdürmeye devam etmiştir.
Bugün, Türkiye Cumhuriyetinin yasama organını meşruiyet tartışmalarının içine sokmak doğru değildir. Anayasamıza göre, cumhurbaşkanlığı makamı
sorumsuzdur, ama bu sorumsuzluğun yasal olmasa bile vicdani bir sınırı olması gerekir.''
-''ŞANGHAY YA DA TAYVAN MODELİNE GİDERSE...''-
Ana muhalefet liderine de düşen önemli sorumluluklar olduğunu ifade eden Kapusuz, ''Sayın Baykal, yalan yanlış beyanlarla tribünlere oynayarak zihinleri bulandırmamalıdır'' dedi.
Kapusuz, herkesin Kıbrıs'ın, ''Türkiye'nin vazgeçilmezi, öncelikli milli meselesi'' olduğunu unutmaması gerektiğini belirterek, ''Bu kritik süreci, kriz
olarak yaşamaktansa dünya barışı ve medeniyetler buluşması adına fırsata dönüştürmek, iktidarıyla muhalefetiyle Türkiye'nin ve Avrupa ülkelerinin
menfaatine olacaktır'' görüşünü ifade etti.
Annan Planına ilişkin oylamada Kıbrıslı Rumların, Türklerle birlikte yaşamak istemediklerine ilişkin irade beyanında bulunduğunu kaydeden Kapusuz, şÖyle devam etti:
''Gelinen noktada AB, Kıbrıslı Türkleri yüzüstü bırakmıştır. Türklerin, Şanghay ya da Tayvan modeli tarzında bir modele gitmeleri durumunda, hiç kimse şaşkınlığa düşmemelidir. Bu tip modellerde iki ülke arasında ticaret yapılması, ille de o ülkelerin birbirlerini resmi olarak tanıması anlamına gelmez. Örneğin bugün, ABD yönetimi Tayvan'ı tanımamaktadır. Ama iki ülke arasında karşılıklı ticaret yapılmaktadır.
Limanların 1998 yılına kadar açık olduğu göz ardı edilmektedir. Sayın Baykal, madem limanlar ile Kıbrıs Rum kesiminin tanınması arasında direkt bir
ilişki kurmaktadır, o zaman kendilerinin iktidarda olduğu, hatta Dışişleri Bakanı, Başbakan Yardımcısı olduğu dönemde neden limanları kapatmamışlardır?
Baykal, 1995'de Gümrük Birliğini imzalarken, Rum yönetimi de AB'ye üyelik başvurusu yapıyordu ve Baykal, Gümrük Birliğini koz olarak kullanmayıp adeta seyirci kalmıştır.''
Kapusuz, ''Cumhurbaşkanı'ndan ana muhalefet liderine kadar her kademede devlet adamının sorumlu davranış göstermesi, Türkiye'yi dışarıda sıkıntıya sokmaması gerektiğini'' ifade etti.
Kapusuz, yaptığı yazılı açıklamada, AB zirvesi başta olmak üzere, uluslararası gündemi Türkiye'nin oluşturduğu bir dönemde herkesin çok dikkatli ve itidalli davranması gerektiğini belirtti.
Gündemde olmayan erken seçim dahil yapay gündem oluşturma çabalarının, ''tribünlere oynama gayretinden öteye bir şey olmadığını'' kaydeden Kapusuz, şu görüşleri savundu:
''Ekonomik ve siyasi istikrarın muhafaza edilmesine en çok ihtiyaç duyulan bir dönemden geçerken ve bir yıl içinde zaten genel seçim yapılacakken ortalığı bulandırmak, sorumluluk sahibi devlet adamlarının davranışı değildir... 2000 ve 2001 krizlerinin neden çıktığını, bize nelere malolduğunu kimse unutmamalıdır.
Mevcut parlamentonun yeni cumhurbaşkanını seçmesini meşru bulmayan Sayın Sezer, kendilerini seçen bundan önceki parlamentonun, halk tarafından tasfiye edilip Meclis dışı bırakıldığını unutmuş gözükmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı, bu duruma rağmen görevini sürdürmeye devam etmiştir.
Bugün, Türkiye Cumhuriyetinin yasama organını meşruiyet tartışmalarının içine sokmak doğru değildir. Anayasamıza göre, cumhurbaşkanlığı makamı
sorumsuzdur, ama bu sorumsuzluğun yasal olmasa bile vicdani bir sınırı olması gerekir.''
-''ŞANGHAY YA DA TAYVAN MODELİNE GİDERSE...''-
Ana muhalefet liderine de düşen önemli sorumluluklar olduğunu ifade eden Kapusuz, ''Sayın Baykal, yalan yanlış beyanlarla tribünlere oynayarak zihinleri bulandırmamalıdır'' dedi.
Kapusuz, herkesin Kıbrıs'ın, ''Türkiye'nin vazgeçilmezi, öncelikli milli meselesi'' olduğunu unutmaması gerektiğini belirterek, ''Bu kritik süreci, kriz
olarak yaşamaktansa dünya barışı ve medeniyetler buluşması adına fırsata dönüştürmek, iktidarıyla muhalefetiyle Türkiye'nin ve Avrupa ülkelerinin
menfaatine olacaktır'' görüşünü ifade etti.
Annan Planına ilişkin oylamada Kıbrıslı Rumların, Türklerle birlikte yaşamak istemediklerine ilişkin irade beyanında bulunduğunu kaydeden Kapusuz, şÖyle devam etti:
''Gelinen noktada AB, Kıbrıslı Türkleri yüzüstü bırakmıştır. Türklerin, Şanghay ya da Tayvan modeli tarzında bir modele gitmeleri durumunda, hiç kimse şaşkınlığa düşmemelidir. Bu tip modellerde iki ülke arasında ticaret yapılması, ille de o ülkelerin birbirlerini resmi olarak tanıması anlamına gelmez. Örneğin bugün, ABD yönetimi Tayvan'ı tanımamaktadır. Ama iki ülke arasında karşılıklı ticaret yapılmaktadır.
Limanların 1998 yılına kadar açık olduğu göz ardı edilmektedir. Sayın Baykal, madem limanlar ile Kıbrıs Rum kesiminin tanınması arasında direkt bir
ilişki kurmaktadır, o zaman kendilerinin iktidarda olduğu, hatta Dışişleri Bakanı, Başbakan Yardımcısı olduğu dönemde neden limanları kapatmamışlardır?
Baykal, 1995'de Gümrük Birliğini imzalarken, Rum yönetimi de AB'ye üyelik başvurusu yapıyordu ve Baykal, Gümrük Birliğini koz olarak kullanmayıp adeta seyirci kalmıştır.''
Kapusuz, ''Cumhurbaşkanı'ndan ana muhalefet liderine kadar her kademede devlet adamının sorumlu davranış göstermesi, Türkiye'yi dışarıda sıkıntıya sokmaması gerektiğini'' ifade etti.
