2005-07-13 - 15:00
CHP GENEL BAŞKANI BAYKAL, HÜRPARTİ GENEL BAŞKANI OKUYAN İLE GÖRÜŞTÜ
Baykal, "Anayasal rejimimizin geleceğine yönelik bir sıkıntının ortaya çıkmaya başladığı açıktır" dedi
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Türkiye'de anayasal rejimin geleceğine yönelik bir sıkıntının ortaya çıkmaya başladığını savunarak, ''İlk kez bu hükümet dönemindedir ki teröre karşı Türkiye, sınır ötesinde tedbir alma imkanından yoksundur'' dedi.

Deniz Baykal, HÜRPARTİ Genel Başkanı Yaşar Okuyan'ı, TBMM'deki odasında kabul etti. Baykal, kabulde, Türkiye'nin çok önemli bir dönem yaşadığını söyledi. Hem Türkiye'nin dünya ile ilişkileri, hem Türkiye ekonomisi hem de Türkiye'nin genel siyasal çerçevesi konusunda toplumun giderek tedirginlik içine girmeye başladığını ifade eden Baykal, iktidarın gündeme getirdiği konuların ve aldığı yönlendirici bazı kararların ülkenin geleceği ile ilgili ciddi sıkıntıların ortaya çıkmasına yol açtığını öne sürdü.

Deniz Baykal, ''İnsanlar artık şu soruyu sormaya başladılar; 'Türkiye nere gidiyor?' Bunu vatandaş soruyor'' diye konuştu. Bu sorunun gidişle ilgili rahatsızlığın yansıması olduğunu savunan Baykal, şunları söyledi:

''Bu soru, Türkiye'nin geleceği ile ilgili kaygıların ortaya çıkması anlamına geliyor. Bir istikamet belirsizliği, ülkenin geleceği ile ilgili kaygılar, giderek ön plana çıkmaya başlıyor. Artık bu tartışmalar hükümetin içinde de yapılmaya başlandı. Hükümetin içinde yer alan bakanlar, hükümetin temel uygulamalarının yaratacağı sonuçlarla ilgili tereddütlerini yüksek sesle ifade etmeye başladılar. İzlenen politikaları desteklemiş olan çevreler, kaygıyla karşılıyorlar."

TERÖR
Türkiye'de terör yükselişi ile karşı karşıya kalındığını söyleyen Baykal, birden bire terörle ilgili, herkesi kaygılandıran bir tablonun ortaya çıkmaya başladığını ifade etti. Kısa bir süre önce Güneydoğu Anadolu'da yolların kesildiğini, 40 aracın durdurularak soyulduğunu ve bir askerin götürüldüğünü hatırlatan Baykal, ''Bu ne demektir? Burada uzun bir aradan sonra karayollarında güvenliğin bulunmadığı ortaya çıkmaya başlamıştır'' diye konuştu.

Baykal, karakolların basıldığını, saldırıların yapıldığını ifade ederek, Türkiye'de son bir yılda ölen insan sayısının Londra'daki patlamalarda ölenlerin iki katından fazla olduğunu söyledi. Ortada terör yokken, ''Teröre dikkat'' uyarısında bulunduklarını kaydeden Baykal, güvenlik güçlerinin sorumlu komutanlarının bir süre önce teröre dikkati çektiklerini ve ''C-4'ler yakaladık'' açıklamasında bulunduklarını hatırlattı. Bütün bunların altında, ''iflas etmiş Irak politikasının yattığını'' öne süren Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bugün Kuzey Irak'ta 6 bin PKK militanı serbestçe faaliyet gösteriyor, vur-kaç yapıyor. Böyle bir üsse sahipler. Bir üs oldu Kuzey Irak... Bunu, herkes biliyor. Buna karşı önlem almak herkesin görevi ve sorumluluğu. ABD'nin, İngiltere'nin görevi ve sorumluluğu. Irak hükümetinin ve bizim sorumluluğumuz. Kendimize karşı tedbir alma ihtiyacı içindeyiz. Yıllarca biz, Irak'tan gelen teröre karşı Irak sınırları içinde önlem aldık. Bu hükümet gelinceye kadar aldık.

İlk kez bu hükümet dönemindedir ki teröre karşı Türkiye, sınır ötesinde tedbir alma imkanından yoksundur. Biz tedbir alma imkanından yoksunuz ama terör oradan Türkiye'ye yönelik saldırılarını sürdürüyor. Bunun kurbanlarını da seyrediyoruz. Hükümet başsağlığı mesajı yayınlıyor, cenazelerde başsağlığı ziyaretinde bulunuyor. Bir hükümet için cenaze namazlarında bulunmak yetmez. Irak'ta çok ciddi yanlışlar yapılmıştır ve şimdi onun bedelini Türkiye ödüyor. Irak politikasındaki yanlışların bedeli Türkiye'ye terör olarak geliyor.''

EVE DÖNÜŞ YASASI
Baykal, hükümetin bir süre önce ''Eve Dönüş Yasası'' çıkardığını hatırlatarak, bu yasayı eleştirdi. Yasa çıktıktan sonra bir tek teröristin dağdan inmediğini savunan Baykal, ''Cezaevleri boşaltıldı. Cezaevlerinden PKK ve Hizbullah militanları çıktı. Onların bir kısmı şimdi olayların içinde'' dedi. Hükümetin yanlış bir terör politikası uyguladığını ileri süren Baykal, Hizbullah terörü karşısında gerekli cesareti hiçbir aşamada sergilemediğini de iddia etti.

HİZBULLAH
El-Kaide'nin İstanbul'da gerçekleştirdiği saldırılardan sonra dahi terör karşısında gerekli kararlılığın gösterilmediğini öne süren Baykal, ''Türkiye'de Hizbullah terörü bir gelenek haline geldi. Dünyada nasıl El-Kaide uluslararası terörün karargahı haline gelmişse, onunla bütünleşerek o çizgiden gidiyor '' diye konuştu. ''Bizim çocuklarımız, evlatlarımız burada eğitildi'' diyen Baykal, ''Türkiye'de terörü besleyen kanunsuz eğitim kurumlarına, çıkarılan yasalarla bir anlamda yeşil ışık yakıldığını'' söyledi. Hizbullah terörünün, dün ve bugün olduğunu, gelecekte de olacağını anlatan Baykal, buna karşı kararlı, ayrımsız ve etkin bir tavır takınılması, terörü besleyen odakları etkisiz kılacak önlemler alınmasını istedi. Türkiye'nin, terör karşısında ''gevşek bir iktidarın'' elinde olduğunu iddia eden Baykal, hükümetin özelleştirme politikalarını da eleştirdi.

KIBRIS
Kıbrıs konusuna da değinen Baykal, hükümetin Ankara Protokolü'nün yaygınlaştırılmasıyla ilgili ek protokolü imzalayacağını söyledi. Bu imzanın Kıbrıs Rum Kesimi'ni tanıma anlamına gelip gelmediği konusunda hükümetin ne düşündüğünü soran Baykal, protokol metnine, ''imzanın Kıbrıs Rum Kesimi'ni tanımak anlamına gelmediği şerhinin'' düşülmesi gerektiğini belirtti. Hükümetin, son zamanlarda Kıbrıs konusunda bir şey söyleyemediğini
savunan Baykal, Kıbrıs konusunda Londra-Zürih anlaşmalarının bir temel olmaktan çıkacağını kaydetti.

Protokol için TBMM'nin hükümete imza yetkisi vermediğini, MGK'da ve Bakanlar Kurulu'nda bir karar alınmadığını ifade eden Baykal, ''İmzayı, Türkiye'nin Brüksel'deki temsilcisi atacak. Atılan imza izlenen bütün politikaları çürütecek. Türkiye'nin Brüksel'deki büyükelçisine, kim 'o imzayı at' talimatını veriyor. Kim ona bu yetkiyi verdi, öğrenmek istiyorum'' diye konuştu. Ek Protokolün imzalanmasından sonra 'Kıbrıs Rum Kesimi' sıfatının
kullanılamayacağını, yerine ''Kıbrıs Devleti' denileceğini iddia eden Baykal, KKTC'yi kimsenin devlet olarak kabul etmeyeceğini ancak Rum
Kesimi'nin Kıbrıs Devleti olarak kabul edileceğini söyledi. Baykal, Rum gemi ve uçaklarının da protokolün imzasından sonra Türkiye'ye geleceğini öne sürdü.

ALMANYA
Türkiye'nin, AB'ye tam üyelik için Kıbrıs davasından taviz vereceğini savunan Baykal, ''18 Eylül'de Almanya'da seçim var. Bu seçimden sonra ne olacak? Kıbrıs davasından en büyük ödünü vereceğiz, AB ile başlayan müzakerelerin bir süre sonra tam üyeliğe değil de özel statüye yönelik hale getirilmek istendiğine hep birlikte tanık olacağız'' dedi. Baykal, ''Türkiye nereye gidiyor?'' sorusunun temel bir soru olduğunu ifade ederek, bu soru etrafında herkesin ortak bir dayanışma içine girmesini istedi. Baykal, ''Meydanın boş olduğunu zannetmesinler. Hükümet zannetmesin...'' dedi. Deniz Baykal, etkili bazı kesimlerin, hükümet içinde bazı etkili çevrelerle işbirliği içinde hareket ettiklerini de iddia etti.

OKUYAN'IN İDDİALARI
HÜRPARTİ Genel Başkanı Yaşar Okuyan ise Baykal'ın değerlendirmelerine katıldıklarını bildirerek, ''Bugün Türkiye, Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar hem Cumhuriyet'in temel kazanımlarının tasfiyesi hem üniter devlet yapımızın tasfiyesi hem de başta Kıbrıs olmak üzere dış politikadaki hiçbir dönemde karşılaşmadığımız ölçüde, son derece talihsiz bir sürecin içinde sürükleniyor'' diye konuştu. ''Gün, bu gündür. Artık devlete, Cumhuriyete, Türkiye'nin geleceğine sahip çıkma günüdür'' diyen Okuyan, parti ayrımı gözetmeksizin yurtseverlik çizgisinde her kesimin Türkiye'ye sahip çıkmasını istedi.

ÖZELLEŞTİRME
Okuyan, Meclis'in son haftasında çıkarılan özelleştirme ile ilgili yasa konusunda eleştirilerde de bulundu. ''Talanın, yasal bir kılıfa oturtulacağını'' iddia eden Okuyan, ''Bu özelleştirmeler, seçimler ve demokrasi açısından gelecekte etkili olacak. O zaman yeni bir ekonomik güç ve sınıf oluşturulacak'' diye konuştu. Terörün hiçbir dönemde bu kadar kendi kendine bırakılmadığını ileri süren Okuyan, şehit cenazelerindeki feryatların Anadolu'yu
kaplamak üzere olduğunu söyledi. AB raporlarında ''Türkiye Cumhuriyeti'' ifadesinin yer almadığını, onun yerine ''Türkiye'' kelimesinin kullanıldığını iddia eden Okuyan, AK Parti'nin iç politika kaygılarını, dış politikanın ana stratejisine dönüştürdüğünü öne sürdü. Teslimiyetçi politikalarla Türkiye'nin tasfiye edilme noktasına getirildiğini söyleyen Okuyan, tüm kesimleri Türkiye'ye sahip çıkmaya çağırdı.

SORULAR
Baykal, bir gazetecinin ''ABD yönetimi, 'Türkiye, sadece kendi topraklarında operasyon yapabilir. Irak'a giremez' açıklaması yaptı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusunu yanıtlarken de şöyle konuştu:

''Elbette Türkiye kendi sınırları içinde her türlü tedbiri alma imkanına sahiptir. Ama Türkiye'ye yönelik terörün nereden güç aldığını herkes biliyor. ABD'nin bu açıklaması çok doğal karşılanabilir ama bunun bir ön şartı var; Irak sınırları içindeki terör odakları etkisiz kılınır. Türkiye'deki teröre Irak'tan bir destek gelmez, bunun gereği yapılır o zaman mesele yok. C-4'ler nereden geliyor? Bunu ortadan kaldırsınlar. Irak'ta etkin olanlar kimse, tedbir almalı. ABD ikiz kulelere yapılan saldırılar nedeniyle 'terörle mücadelenin icabıdır' deyip Irak'a geliyor. Türkiye her gün Irak'taki terör odaklarının bedelini ödüyor ve Türkiye'ye 'Sakın ha sen çıkma' deniliyor. Bu, bir çelişkidir.''

-''TERÖR YÜKSELİYOR DİYORUZ...''-

Bir gazetecinin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, sabah saatlerinde muhalefeti eleştirerek, ''Güneş balçıkla sıvanmaz'' dediğini ifade etmesi üzerine Baykal, şöyle konuştu:

''Başbakanın görevi, Türkiye'deki muhalefet etme anlayışından şikayet etmek değildir. Başbakanın görevi, muhalefetin iktidara yönelik eleştirilerine icraatıyla gerekiyorsa da açıklamalarıyla cevap vermektir. Başbakan bunu bırakmış... Biz ne söylüyoruz, 'terör yükseliyor' diyoruz. Ne güneşi, ne balçığı... Boğazına kadar batmışsın. O, ampulü kadar konuşsun, güneşe yönelmesin. Gerçekler ortada... Türkiye, terör tehlikesine hızla yöneliyor, muhalefet olarak bundan şikayet etmek hakkımız değil mi? ABD'ye gittiği zaman Irak politikasıyla ilgili itirazlarını unutan kim?

Çok çabuk ağlaşmaya başladı Başbakan... Muhalefetten çok çabuk şikayet etmeye başladı. Daha dün bir, bugün iki... Bu kadar anlayışlı, sorumlu bir muhalefet var. Başbakan işine baksın. Başbakan işini yapamıyor. Başbakan ABD'nin büyük işadamları ile düşüp kalkıyor, Türkiye'deki milyonlarca fakir insanı unutuyor. ABD'deki işadamları ile ve kendisini destekleyen güç çevreleriyle ilişkileri, gerçeğin ortaya çıkmasını engellemeye yetmez. Tabii il başkanlarının önüne geçmiş, orada esip savuruyor. Onu da anlayışla karşılarız.''