2005-03-22 - 14:22
Baykal, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmaya, Ankara Modern Çarşı esnafının sorunlarına değinerek başladı.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''İnsanların dini duygularını istismar ederek servet oluşturmaya çalışanların ortaya çıkardığı soruna'' TBMM'nin el koyması gerektiğini ifade ederek, ''TBMM'de bir komisyon kurulup bu olay aydınlatılmalıdır. Yoksa büyük vebal altında kalınır. Bunun geçiştirilmesi kabul edilemez'' dedi.
Baykal, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmaya, Ankara Modern Çarşı esnafının sorunlarına değinerek başladı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in ''Modern Çarşı'nın rantını farklı şekilde değerlendirmek istediğini'' ifade eden Baykal, bu nedenle esnafın mağdur edildiğini söyledi. Baykal, bu uygulamayı kınadığını bildirerek, ilgilileri esnafın sorunlarına sahip çıkmaya çağırdı.
Ankara'da ''hukuksuzluğun'' yaygın bir hal aldığını savunan Baykal, Konya Yolu üzerinde yeni bir yol projesi uygulanacağı gerekçesiyle vatandaşların haklarının ellerinden alındığını, vatandaşlar arasında ikilik yaratıldığını söyledi. Baykal, ''Kimse belediye başkanına etki edemez, ali kıran baş kesen, bildiğini okumaya devam eder'' diye konuştu.
"DİNİ DUYGULARIN İSTİSMARIYLA...''
''İnsanların dini duygularını istismar ederek servet oluşturmaya çalışanların ortaya çıkardığı soruna'', TBMM'nin el koyması gerektiğini bildiren Baykal, ancak bunu sağlamaya yönelik çabalarından bir sonuç alamadıklarından yakındı.
Din adamlarının yanındaki birtakım kişilerin işbirliği ile vatandaşların ellerindeki birikimlerin toplanarak ''Bir avuç haramzadenin çıkarı'' için harcandığını ifade eden Baykal, ''Buna TBMM'nin sessiz kalması mümkün değil'' dedi. Bu tür davranışların karşılıksız kalmayacağının herkese gösterilmesi gerektiğini kaydeden Baykal, siyasetçilerin de oy uğruna buna göz yumduklarını öne sürdü. Bu konuda derhal harekete geçilmesinin zorunlu olduğunu söyleyen Baykal, ''TBMM'de bir komisyon kurulup bu olay aydınlatılmalıdır. Yoksa büyük vebal altında kalınır. Bunun geçiştirilmesi kabul edilemez'' diye konuştu.
KARA DELİK KOMİSYONU
Konuşmasında ''Kara Delik Komisyonu'' olarak isimlendirdikleri ve banka batmaları araştıran komisyonun çalışmalarının sonuçlarından da söz eden Baykal, TBMM'de bu konuda da bir komisyon kurulması gerektiğini söyledi. CHP'nin bu konudaki raporunun ortaya çıktığını bildiren Baykal, bunu, ilgililerin dikkatine sunduklarını ifade etti. Baykal, bir araştırma komisyonu kurulmasına katkı yapmaya hazır olduklarını da kaydetti.
Raporun, Türkiye'de yaşanan krizin altındaki temel olayın ''bankalar krizi'' olduğu gerçeğini bir kez daha ortaya koyduğunu belirten Baykal, şunları söyledi:
''Ülkeyi yöneten teknik ve idari kadrolar, kriz gelirken üzerlerine düşen görevi yapmamışlardır, yetkilerini kullanmamışlar, zamanında müdahale edememişler ve kriz gelmiştir. Krizi 'Anayasa kitabının atılma krizi' gibi geçiştirmek mümkün değildir, bunun altında ciddi gerçekler yatmaktadır. Bir kısmı yıllardır izlenen ekonomik politikalarla ilgilidir, bir kısmı da kadroların zamanında girişim yapamamasından kaynaklanmaktadır. Türkiye'de özelleştirme heyecanı içinde kamu bankalarının dikkatsizce özelleştirilmesi sonucu özelleştirilen bankalar bir süre sonra içleri boşaltılmış, batmış şekilde tekrar devlete iade edilmişlerdir. Türkiye, 'Bankacılık sistemini çağdaş hale getirmenin yolu özelleştirmedir' dedi, eş dost özelleştirmesi yaptı. Sonra bu bankalar büyük yükle devlete iade edildi.''
Krizin mağdurları arasında geniş halk kitlelerinin yer aldığını belirten Baykal, milyonlarca vatandaşın faturayı ödemeye devam ettiğini söyledi. Baykal, bono alanların sorunlarının hala çözülememesinin büyük haksızlığa yol açtığını da kaydetti.
Bundan sonra batabilecek bankalarının yükünün TMSF tarafından karşılanıp karşılanmayacağı konusundaki tartışmalara da değinen Baykal, IMF'nin, ''yükü kamunun sırtlanması gerektiğini'' ısrarla Türkiye'ye söylediğini ifade etti.
KOYULHİSAR'DAKİ HEYELANIN ARDINDAN
Deniz Baykal, Sivas'ın Koyulhisar İlçesi'nin bir mezrasında meydana gelen heyelanı yerinde incelemek üzere oluşturulan heyetin çalışmalarını tamamlayarak bir rapor hazırladığını bildirdi. Raporun, hükümetin bu olaya sahip çıkmak için ''hiçbir şey yapmadığını'' ortaya koyduğunu ifade eden Baykal, vatandaşların kaderlerine terk edildiklerini savundu. Ortada büyük bir ihmal olduğunu, heyelan yaşanabileceğinin çok önceden saptandığını ve yetkililerin uyarıldığını belirten Baykal, ancak hiçbir şeyin yapılmadığını ifade etti. 6 yerleşim yerine yönelik heyelan tehdidinin de belirlendiğini bildiren Baykal, buralarda yaşayanların bir an önce başka yerlere yerleştirilmesi gerektiğini söyledi.
Bayındırlık ve İskan Bakanı Zeki Ergezen'in ''Olay yerinde şöyle bir göründükten sonra ortadan kaybolduğunu'' savunan Baykal, ''Koyulhisarlılar terk edilmişliğin, cenazelerini toprağın altından çıkaramamanın çaresizliğini yaşıyorlar'' diye konuştu.
ÇANAKKALE SAVAŞI'NIN YILDÖNÜMÜ
Baykal, Çanakkale Savaşı'nın 90'ıncı yıldönümü dolayısıyla bu savaşın önemini de dile getirdiği konuşmasında, ''Çanakkale Savaşı çok önemli tarihsel bir deneyimdi'' dedi. Savaşın, üzerinde durulacak önemli yönleri olduğuna dikkati çeken Baykal, ''Bizim için önemli yönü Mustafa Kemal Atatürk'ün, Türkiye toplumunun bunalım döneminde sorunları çözecek siyasi ve askeri kimlikle ortaya çıkmasıdır'' diye konuştu. CHP Genel Başkanı Baykal, bundan büyük bir ders çıkarmak gerektiğini vurguladı.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, AK Parti iktidarının Mavi Akım'da doğalgaz fiyatının belirlenmesiyle ilgili olarak gerçekleştirdiği yöntem değişikliği nedeniyle Türkiye'nin milyarlarca dolar kaybettiğini öne sürdü.
Mavi Akım ile ilgili bazı iddialar nedeniyle Yüce Divan'da yargılamanın devam ettiğine dikkati çeken Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Geçmiş iktidar, Mavi Akım dosyasıyla ilgili olarak yargılanıyor da bugünkü iktidarın Mavi Akım dosyasının durumu konusundaki tablo nedir? Mavi Akım'ı başkaları hazırladı onlar şimdi Yüce Divan'da...
Siz geldikten sonra ne oldu? Mavi Akım'daki fiyat belirleme mekanizmasını değiştirdiniz. Türkiye bundan ne kazandı, ne kaybetti? Bu konudaki dosya elimizin altındadır.
Türkiye, AKP iktidarının Mavi Akım'da doğalgaz fiyatının belirlenmesiyle ilgili yöntem değişikliği nedeniyle milyarlarca dolar kaybetmiştir. Bu, bir hukuki olay olarak değil, tek taraflı bir lütuf olarak ortaya çıkmıştır
Bakanlıkların pek çoğunda, çok üzüntü verici yolsuzluk olaylarının ortaya çıkmaya başladığını savunan Baykal, bunlarla ilgili dosyaları biriktirdiklerini, günü geldiği zaman teker teker ortaya çıkararak gereğini yapacaklarını söyledi.
Deniz Baykal, TCK'nın basına yönelik bazı maddeleriyle ilgili tartışmalara da değinerek, ''Bu iş olurken CHP ne yaptı?'' diye muhalefeti eleştirenler bulunduğunu belirtti.
TCK'nın AB ile ilişkiler bakımından ilgiyle izlenen temel bir yasa olduğunu, çıktığı dönemde hiçbir engellemeye maruz kalmaması konusunda kendilerine yönelik bir bekleyiş bulunduğunu ifade eden Baykal, şöyle devam etti:
''Başlarına taş düşse, 'taşı CHP attı' diyecek anlayışta olanlar var. Bu, bizim çıkardığımız bir yasa değil. Basınla ilgili düzenlemelerde bizi de rahatsız eden pek çok yön var. Basın özgürlüğü,demokratik rejimin, hukuk devletinin güvencesidir.
Konuşmasında, suç ve suçluluk tablosunun son dönemde ''vahim bir gelişme gösterdiğine'' dikkati çeken Baykal, ''Türkiye, bir suçlular ülkesine dönüşmeye başlamıştır. Suçluluk oranları kaygı verici biçimde artmakta, bir suç patlaması yaşanmaktadır'' diye konuştu.
Bunun altında, ''izlenen ekonomik ve sosyal politikaların'' yattığını söyleyen Baykal, bu sorunun sadece alınacak polisiye tedbirlerle, yasal önlemlerle çözümlenemeyeceğini belirtti.
Deniz Baykal, sorunun artık geçiştirilecek bir konu olmaktan çıktığını da belirterek, ''Başbakanın, bakanların, yetkililerin bu tabloyu Nevruz ateşinin üstünden zıplayarak örtbas etmeleri mümkün değildir'' dedi.
"Baykal, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'in, Irak'ta kendilerine karşı direnişin sürdüğünü ve amaçladıkları başarıya ulaşamadıklarını belirterek, bu başarısızlığı ''Türkiye'nin ABD'ye Kuzey Irak'tan giriş izni vermemesine'' bağladığını bildirdi. Baykal, ''Yani ABD Irak'taki başarısızlığının faturasını Türkiye'ye, 1 Mart tezkeresine ve onun da ötesinde CHP'ye yüklemiş bulunuyor, bunu kabul edemeyiz'' diye konuştu.
Türkiye'nin bir Irak politikası bulunmadığını ve bu konuda şimdiye kadar yapılanların tam bir fiyasko olduğunu ileri süren Baykal, ''Bu başarısızlığı getirip 1 Mart tezkeresine bağlıyorlar. Orada uygulanan politikaların 1 Mart tezkeresinden sonra oluşturulduğunu düşünmek kadar safdillik olamaz. Bu proje çok daha önceden hazırlanan ve Türkiye'nin haberi olduğu bir projedir. Yani etnik temellere göre Irak'ın yeniden yapılandırılma projesidir. Neye kızacağımızı iyi bilelim. İşbirliği yapılsa da Türkiye o işin dışında kalacaktı'' diye
konuştu.
Baykal, ''Türkiye'nin Irak'ta bir dış politikası bulunmadığını ve yapılanın ABD'nin izlediği dış politikaya uyma gayretleri olduğunu'' ileri sürdü.
Türkiye-ABD ilişkilerinin medyada değerlendirilme yönteminin çok tehlikeli boyutlara ulaştığını ve gelişmelerden kaygı duyduğunu belirten Baykal, ''bu gelişmelerden sonra yapılacak resmi destekli kampanyaların daha da tehlikeli olacağını'' söyledi. Deniz Baykal, ABDbasınında Türkiye'ye yönelik kırıcı ve yanlış değerlendirmeler yapılmaya başlandığını ve bunlara son vermek gerektiğini ifade ederek,''Türkiye dış politika suskunu olmuştur. 'Yanlış söylerim' diye susuyorlar, yanlış söyleme, çık doğruyu söyle'' dedi.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Suriye'ye yapacağı resmi gezi öncesinde, geziye ilişkin çeşitli iç ve dış değerlendirmelerin yapıldığını ve baskı anlamına gelecek bu değerlendirmeler sonrasında iktidar partisinin bir grup başkanvekilinin 'Ben olsam gitmezdim' dediğini hatırlatan Baykal, ''İşte bu demeç yılgınlığın, teslimiyetin korkaklığın somut örneğidir. Bu sözlere nasıl üzüldük bilemezsiniz'' dedi.
Cumhurbaşkanı Sezer'in tüm bunlar karşısında kendisine yöneltilen soruya, ''Elbette gideceğim'' yanıtını verdiğini hatırlatan Baykal, ''İşte bu söz her şeyi bitirmiştir. Başbakan dahi bu sözlerden sonra gitmenin doğru olduğunu söylemek zorunda kalmıştır. Sayın Başbakan bu konuda yönlendirici olacağına , bir yılgınlık ve teslimiyet görüntüsü sergiliyor''diye konuştu.
Mersin'de yapılan bir gösteride Türk bayrağının yakılmak istenmesi ve son günlerde bazı çevrelerce dile getirilen ''Konfederal çözüm'' önerilerinden büyük rahatsızlık duyduğunu ifade eden Baykal, sözlerini şöyle tamamladı:
''Bunları içimize sindirmemiz hiçbir şekilde mümkün değildir. Atatürk Kurtuluş Savaşı'nda İzmir Hükümet Konağına girdiğinde yere atılan Yunan bayrağını kaldırtarak, bayrağın bir millet açısından önemini vurgulamıştır. Bir o düşünceye bakın bir de o çapulculara... Ne acı manzara. Bunları özellikle söylüyor ve karşılaştırıyorum ki bu düşünceleri aklından dahi geçirenler biran önce vazgeçsinler.
İşin diğer bir tarafı da bu yapılanları sadece seyretmeye kimsenin hakkı olmadığıdır. Konfederal çözümlerde bulunanları biz dikkatlice izliyoruz. Ama bize asıl üzüntü veren Türkiye'yi yönetenlerin bu konudaki suskunluğudur. 70 milyonun şeref ve onuruyla oynamaya kimsenin hakkı yoktur. Kimsenin de Türkiye'nin bu haklarını teslim etmeye hakkı yoktur.''
Baykal, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmaya, Ankara Modern Çarşı esnafının sorunlarına değinerek başladı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in ''Modern Çarşı'nın rantını farklı şekilde değerlendirmek istediğini'' ifade eden Baykal, bu nedenle esnafın mağdur edildiğini söyledi. Baykal, bu uygulamayı kınadığını bildirerek, ilgilileri esnafın sorunlarına sahip çıkmaya çağırdı.
Ankara'da ''hukuksuzluğun'' yaygın bir hal aldığını savunan Baykal, Konya Yolu üzerinde yeni bir yol projesi uygulanacağı gerekçesiyle vatandaşların haklarının ellerinden alındığını, vatandaşlar arasında ikilik yaratıldığını söyledi. Baykal, ''Kimse belediye başkanına etki edemez, ali kıran baş kesen, bildiğini okumaya devam eder'' diye konuştu.
"DİNİ DUYGULARIN İSTİSMARIYLA...''
''İnsanların dini duygularını istismar ederek servet oluşturmaya çalışanların ortaya çıkardığı soruna'', TBMM'nin el koyması gerektiğini bildiren Baykal, ancak bunu sağlamaya yönelik çabalarından bir sonuç alamadıklarından yakındı.
Din adamlarının yanındaki birtakım kişilerin işbirliği ile vatandaşların ellerindeki birikimlerin toplanarak ''Bir avuç haramzadenin çıkarı'' için harcandığını ifade eden Baykal, ''Buna TBMM'nin sessiz kalması mümkün değil'' dedi. Bu tür davranışların karşılıksız kalmayacağının herkese gösterilmesi gerektiğini kaydeden Baykal, siyasetçilerin de oy uğruna buna göz yumduklarını öne sürdü. Bu konuda derhal harekete geçilmesinin zorunlu olduğunu söyleyen Baykal, ''TBMM'de bir komisyon kurulup bu olay aydınlatılmalıdır. Yoksa büyük vebal altında kalınır. Bunun geçiştirilmesi kabul edilemez'' diye konuştu.
KARA DELİK KOMİSYONU
Konuşmasında ''Kara Delik Komisyonu'' olarak isimlendirdikleri ve banka batmaları araştıran komisyonun çalışmalarının sonuçlarından da söz eden Baykal, TBMM'de bu konuda da bir komisyon kurulması gerektiğini söyledi. CHP'nin bu konudaki raporunun ortaya çıktığını bildiren Baykal, bunu, ilgililerin dikkatine sunduklarını ifade etti. Baykal, bir araştırma komisyonu kurulmasına katkı yapmaya hazır olduklarını da kaydetti.
Raporun, Türkiye'de yaşanan krizin altındaki temel olayın ''bankalar krizi'' olduğu gerçeğini bir kez daha ortaya koyduğunu belirten Baykal, şunları söyledi:
''Ülkeyi yöneten teknik ve idari kadrolar, kriz gelirken üzerlerine düşen görevi yapmamışlardır, yetkilerini kullanmamışlar, zamanında müdahale edememişler ve kriz gelmiştir. Krizi 'Anayasa kitabının atılma krizi' gibi geçiştirmek mümkün değildir, bunun altında ciddi gerçekler yatmaktadır. Bir kısmı yıllardır izlenen ekonomik politikalarla ilgilidir, bir kısmı da kadroların zamanında girişim yapamamasından kaynaklanmaktadır. Türkiye'de özelleştirme heyecanı içinde kamu bankalarının dikkatsizce özelleştirilmesi sonucu özelleştirilen bankalar bir süre sonra içleri boşaltılmış, batmış şekilde tekrar devlete iade edilmişlerdir. Türkiye, 'Bankacılık sistemini çağdaş hale getirmenin yolu özelleştirmedir' dedi, eş dost özelleştirmesi yaptı. Sonra bu bankalar büyük yükle devlete iade edildi.''
Krizin mağdurları arasında geniş halk kitlelerinin yer aldığını belirten Baykal, milyonlarca vatandaşın faturayı ödemeye devam ettiğini söyledi. Baykal, bono alanların sorunlarının hala çözülememesinin büyük haksızlığa yol açtığını da kaydetti.
Bundan sonra batabilecek bankalarının yükünün TMSF tarafından karşılanıp karşılanmayacağı konusundaki tartışmalara da değinen Baykal, IMF'nin, ''yükü kamunun sırtlanması gerektiğini'' ısrarla Türkiye'ye söylediğini ifade etti.
KOYULHİSAR'DAKİ HEYELANIN ARDINDAN
Deniz Baykal, Sivas'ın Koyulhisar İlçesi'nin bir mezrasında meydana gelen heyelanı yerinde incelemek üzere oluşturulan heyetin çalışmalarını tamamlayarak bir rapor hazırladığını bildirdi. Raporun, hükümetin bu olaya sahip çıkmak için ''hiçbir şey yapmadığını'' ortaya koyduğunu ifade eden Baykal, vatandaşların kaderlerine terk edildiklerini savundu. Ortada büyük bir ihmal olduğunu, heyelan yaşanabileceğinin çok önceden saptandığını ve yetkililerin uyarıldığını belirten Baykal, ancak hiçbir şeyin yapılmadığını ifade etti. 6 yerleşim yerine yönelik heyelan tehdidinin de belirlendiğini bildiren Baykal, buralarda yaşayanların bir an önce başka yerlere yerleştirilmesi gerektiğini söyledi.
Bayındırlık ve İskan Bakanı Zeki Ergezen'in ''Olay yerinde şöyle bir göründükten sonra ortadan kaybolduğunu'' savunan Baykal, ''Koyulhisarlılar terk edilmişliğin, cenazelerini toprağın altından çıkaramamanın çaresizliğini yaşıyorlar'' diye konuştu.
ÇANAKKALE SAVAŞI'NIN YILDÖNÜMÜ
Baykal, Çanakkale Savaşı'nın 90'ıncı yıldönümü dolayısıyla bu savaşın önemini de dile getirdiği konuşmasında, ''Çanakkale Savaşı çok önemli tarihsel bir deneyimdi'' dedi. Savaşın, üzerinde durulacak önemli yönleri olduğuna dikkati çeken Baykal, ''Bizim için önemli yönü Mustafa Kemal Atatürk'ün, Türkiye toplumunun bunalım döneminde sorunları çözecek siyasi ve askeri kimlikle ortaya çıkmasıdır'' diye konuştu. CHP Genel Başkanı Baykal, bundan büyük bir ders çıkarmak gerektiğini vurguladı.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, AK Parti iktidarının Mavi Akım'da doğalgaz fiyatının belirlenmesiyle ilgili olarak gerçekleştirdiği yöntem değişikliği nedeniyle Türkiye'nin milyarlarca dolar kaybettiğini öne sürdü.
Mavi Akım ile ilgili bazı iddialar nedeniyle Yüce Divan'da yargılamanın devam ettiğine dikkati çeken Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Geçmiş iktidar, Mavi Akım dosyasıyla ilgili olarak yargılanıyor da bugünkü iktidarın Mavi Akım dosyasının durumu konusundaki tablo nedir? Mavi Akım'ı başkaları hazırladı onlar şimdi Yüce Divan'da...
Siz geldikten sonra ne oldu? Mavi Akım'daki fiyat belirleme mekanizmasını değiştirdiniz. Türkiye bundan ne kazandı, ne kaybetti? Bu konudaki dosya elimizin altındadır.
Türkiye, AKP iktidarının Mavi Akım'da doğalgaz fiyatının belirlenmesiyle ilgili yöntem değişikliği nedeniyle milyarlarca dolar kaybetmiştir. Bu, bir hukuki olay olarak değil, tek taraflı bir lütuf olarak ortaya çıkmıştır
Bakanlıkların pek çoğunda, çok üzüntü verici yolsuzluk olaylarının ortaya çıkmaya başladığını savunan Baykal, bunlarla ilgili dosyaları biriktirdiklerini, günü geldiği zaman teker teker ortaya çıkararak gereğini yapacaklarını söyledi.
Deniz Baykal, TCK'nın basına yönelik bazı maddeleriyle ilgili tartışmalara da değinerek, ''Bu iş olurken CHP ne yaptı?'' diye muhalefeti eleştirenler bulunduğunu belirtti.
TCK'nın AB ile ilişkiler bakımından ilgiyle izlenen temel bir yasa olduğunu, çıktığı dönemde hiçbir engellemeye maruz kalmaması konusunda kendilerine yönelik bir bekleyiş bulunduğunu ifade eden Baykal, şöyle devam etti:
''Başlarına taş düşse, 'taşı CHP attı' diyecek anlayışta olanlar var. Bu, bizim çıkardığımız bir yasa değil. Basınla ilgili düzenlemelerde bizi de rahatsız eden pek çok yön var. Basın özgürlüğü,demokratik rejimin, hukuk devletinin güvencesidir.
Konuşmasında, suç ve suçluluk tablosunun son dönemde ''vahim bir gelişme gösterdiğine'' dikkati çeken Baykal, ''Türkiye, bir suçlular ülkesine dönüşmeye başlamıştır. Suçluluk oranları kaygı verici biçimde artmakta, bir suç patlaması yaşanmaktadır'' diye konuştu.
Bunun altında, ''izlenen ekonomik ve sosyal politikaların'' yattığını söyleyen Baykal, bu sorunun sadece alınacak polisiye tedbirlerle, yasal önlemlerle çözümlenemeyeceğini belirtti.
Deniz Baykal, sorunun artık geçiştirilecek bir konu olmaktan çıktığını da belirterek, ''Başbakanın, bakanların, yetkililerin bu tabloyu Nevruz ateşinin üstünden zıplayarak örtbas etmeleri mümkün değildir'' dedi.
"Baykal, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'in, Irak'ta kendilerine karşı direnişin sürdüğünü ve amaçladıkları başarıya ulaşamadıklarını belirterek, bu başarısızlığı ''Türkiye'nin ABD'ye Kuzey Irak'tan giriş izni vermemesine'' bağladığını bildirdi. Baykal, ''Yani ABD Irak'taki başarısızlığının faturasını Türkiye'ye, 1 Mart tezkeresine ve onun da ötesinde CHP'ye yüklemiş bulunuyor, bunu kabul edemeyiz'' diye konuştu.
Türkiye'nin bir Irak politikası bulunmadığını ve bu konuda şimdiye kadar yapılanların tam bir fiyasko olduğunu ileri süren Baykal, ''Bu başarısızlığı getirip 1 Mart tezkeresine bağlıyorlar. Orada uygulanan politikaların 1 Mart tezkeresinden sonra oluşturulduğunu düşünmek kadar safdillik olamaz. Bu proje çok daha önceden hazırlanan ve Türkiye'nin haberi olduğu bir projedir. Yani etnik temellere göre Irak'ın yeniden yapılandırılma projesidir. Neye kızacağımızı iyi bilelim. İşbirliği yapılsa da Türkiye o işin dışında kalacaktı'' diye
konuştu.
Baykal, ''Türkiye'nin Irak'ta bir dış politikası bulunmadığını ve yapılanın ABD'nin izlediği dış politikaya uyma gayretleri olduğunu'' ileri sürdü.
Türkiye-ABD ilişkilerinin medyada değerlendirilme yönteminin çok tehlikeli boyutlara ulaştığını ve gelişmelerden kaygı duyduğunu belirten Baykal, ''bu gelişmelerden sonra yapılacak resmi destekli kampanyaların daha da tehlikeli olacağını'' söyledi. Deniz Baykal, ABDbasınında Türkiye'ye yönelik kırıcı ve yanlış değerlendirmeler yapılmaya başlandığını ve bunlara son vermek gerektiğini ifade ederek,''Türkiye dış politika suskunu olmuştur. 'Yanlış söylerim' diye susuyorlar, yanlış söyleme, çık doğruyu söyle'' dedi.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Suriye'ye yapacağı resmi gezi öncesinde, geziye ilişkin çeşitli iç ve dış değerlendirmelerin yapıldığını ve baskı anlamına gelecek bu değerlendirmeler sonrasında iktidar partisinin bir grup başkanvekilinin 'Ben olsam gitmezdim' dediğini hatırlatan Baykal, ''İşte bu demeç yılgınlığın, teslimiyetin korkaklığın somut örneğidir. Bu sözlere nasıl üzüldük bilemezsiniz'' dedi.
Cumhurbaşkanı Sezer'in tüm bunlar karşısında kendisine yöneltilen soruya, ''Elbette gideceğim'' yanıtını verdiğini hatırlatan Baykal, ''İşte bu söz her şeyi bitirmiştir. Başbakan dahi bu sözlerden sonra gitmenin doğru olduğunu söylemek zorunda kalmıştır. Sayın Başbakan bu konuda yönlendirici olacağına , bir yılgınlık ve teslimiyet görüntüsü sergiliyor''diye konuştu.
Mersin'de yapılan bir gösteride Türk bayrağının yakılmak istenmesi ve son günlerde bazı çevrelerce dile getirilen ''Konfederal çözüm'' önerilerinden büyük rahatsızlık duyduğunu ifade eden Baykal, sözlerini şöyle tamamladı:
''Bunları içimize sindirmemiz hiçbir şekilde mümkün değildir. Atatürk Kurtuluş Savaşı'nda İzmir Hükümet Konağına girdiğinde yere atılan Yunan bayrağını kaldırtarak, bayrağın bir millet açısından önemini vurgulamıştır. Bir o düşünceye bakın bir de o çapulculara... Ne acı manzara. Bunları özellikle söylüyor ve karşılaştırıyorum ki bu düşünceleri aklından dahi geçirenler biran önce vazgeçsinler.
İşin diğer bir tarafı da bu yapılanları sadece seyretmeye kimsenin hakkı olmadığıdır. Konfederal çözümlerde bulunanları biz dikkatlice izliyoruz. Ama bize asıl üzüntü veren Türkiye'yi yönetenlerin bu konudaki suskunluğudur. 70 milyonun şeref ve onuruyla oynamaya kimsenin hakkı yoktur. Kimsenin de Türkiye'nin bu haklarını teslim etmeye hakkı yoktur.''
