
2012-11-28 - 14:55
TBMM Adalet Komisyonu, ''anadilde savunma'' ve hükümlülerin cezaevinde eşleriyle görüşmesine imkan tanıyan tasarıyı değişikliklerle kabul etti.
TBMM Adalet Komisyonu, kamuoyunda ''anadilde savunma hakkı'' olarak bilinen ve dün görüşülmesine başlanan, Ceza Muhakemesi Kanunu İle Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nı görüşmek üzere, AK Parti Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya'nın başkanlığında toplandı.
CHP Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, ''(Savunma hakkı olmalıdır) diyoruz ama bunu söylerken, savunma hakkını hukuk alanının parçası olmak yerine, siyaset arenasının bir parçası olarak görmeyi de savunma hakkının ihlali olarak görüyoruz'' dedi.
Tasarının sorunu çözmekten ziyade yeni sorunlar yaratmaya aday olduğunu iddia eden Tezcan, ''Yargılama dilinin Türkçe dışında bir dil olmadığının anlaşılmasını sağlayacak bir düzenleme yapılmalı. 'Yeterince Türkçe bilmediğini belirten sanık ya da mağdura tercüman verelim' diye yazalım tasarıya'' diye konuştu.
CHP Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, anadilde savunma talebinin, özerklik talebinin yanında egemenlik talebi de olduğunu savunarak, uluslararası hukukta karşılığı olmayan bu talebin getirilmesinin kendilerini rencide ettiğini ifade etti.
Yılmaz, Mehdi Zana'nın anadilde savunma yapamadığı gerekçesiyle AİHM'e başvurduğunu ancak mahkemenin bu konuda Türkiye aleyhine karar vermediğini belirtti.
''Federalizmin yolunu açacak konuları birer birer getiriyorsunuz'' diyen Yılmaz, ''Büyükşehir yasasıyla bölge meclislerinin yolunu açtınız. Bunlar birer dayatmanın sonucu, Oslo ve İmralı'da yapılan dayatmaların sonucu getirildi'' diye konuştu.
Yılmaz, ''Dokunulmazlıklar Meclis'e neden şimdi gönderildi-'' sorusunu sorduklarını ifade ederek, dokunulmazlıkların, anadilde savunmada oluşacak tepkileri bastırmak için Meclis'e gönderildiğini iddia etti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in, ''Öcalan ile görüşülebilir'' dediğini kaydeden Yılmaz, dokunulmazlıkları kaldırılmak istenen milletvekillerine, ''siz PKK'lı teröristlerle kucaklaştınız, sarıldınız, biz de o yüzden sizin dokunulmazlığınızı kaldırıyoruz'' denildiğini kaydetti.
CHP'li Yılmaz, ''Bu suçsa, sayın Başbakanın da Bakanın da sözü var, o zaman onların da dokunulmazlığını kaldıralım, çünkü onlar da azmettirici. Eğer hukukçuysak Başbakanın da bakanın da dokunulmazlığının kaldırılması ve yargılanmaları gerekiyor'' diye konuştu.
Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya, tasarının tümü üzerinde yaklaşık 45 dakika konuşan Yılmaz'ı, konuşmasını makul sürede bitirmesi için sık sık uyardı. Bunun üzerine İyimaya ile Yılmaz tartıştı.
AK Parti Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu, anadilde savunma uygulamasının Macaristan, Romanya ve Slovenya'da da olduğunu söyledi.
MHP Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan, ''İktidar doğru teröristle görüştüğü, BDP'liler yanlış teröristle görüştüğü için mi dokunulmazlıkları kaldırılıyor-'' dedi.
''Türkiye'yi bölmek istiyorsanız bunu açıkça ortaya koyun, böyle bir niyetiniz yoksa ateşle oynamayın'' diyen Erdoğan, milletin kendilerini Meclis'e, birlik ve beraberliği korumak için gönderdiğini söyledi.
Adalet Bakanı Ergin, MHP Konya Milletvekili Faruk Bal'ın, ''Küresel bir dayatma sonucu gelen tasarıdır, BOP'un bir ayağı olarak gelmiştir. Libya ve Mısır'dan sonra sıra Türkiye'ye geldi'' dediğini ifade ederek, şöyle konuştu:
''Libya'da, Mısır'da Suriye'de insan hakları sağlanmadığı, özgürlükler temin edilmediği için o hareketler yaşandı. O coğrafyada antidemokratik iktidarlar iş başında olduğu, insan haklarının yıllardan beri tanınmamasından kaynaklanan bir birikim vardı. Türkiye, parlamenter demokrasiye dayalı bir sistemle yönetilmektedir ve uzun aşamalardan geçerek AB ile müzakere sürecine girmiştir. Şimdi bunu daha da ilerletmek isteyen bir ülkenin, Arap baharının peşine takılacağını söylemenin sosyolojik geçerliliği yoktur.
Türkiye'nin yıllardır yaşadığı terör sorunu var. '36 dilli mi yapmak istiyorsunuz, bölmek mi istiyorsunuz-' diye sorular yöneltildi. Her arkadaşımız bu ülkeye sevdasını, bağlılığı dile getiriyor. AK Parti milletvekilleri ve yürütme organı içinde olanlar da bundan farklı düşünmüyor. Hiç kimse bir diğerini, daha fazla memleket seven olarak göremez, onu, vatana ihanete varan eylemler içinde ölçüp tartamaz. MHP'nin siyasetteki tavrı yıllardır biliniyor, CHP'nin de görüşleri belli. AK Parti de 2002'den bu yana, ülkenin bütünlük içinde, barındırdığı bütün insanlarla barış içinde bir ve beraber özgürce yaşamasını deklare etmiştir. Toplum da buna prim vererek onu işbaşına getirmiştir. 2 yılda bir de siyaset kurumu halkın önüne giderek test edilmektedir. Milletin arzu etmediği bir işi yapsaydık, millet bizi gönderirdi. Siyasetimizi icraata dökerken birbirimizi farklı değerlendirmelerle yaftalamayalım.''
Habur'da yaşanan olaylara değinen Ergin, şunları kaydetti:
''Dağda silahla çatışan unsurların silahını bırakarak Türkiye'ye gelmesi, mevcut kanunlar içerisinde 'ben ülkeme geldim' demesi bizim yıllardır... İnsanlar düşünceleriyle mücadelelerini yapsınlar, silah ve şiddet yöntemi, hak arama yöntemi olamaz düşüncemizle çakışan bir şey midir- Habur'un ilerleyen safhalarında bu süreç sabote edilmiştir ama Habur düşüncesi, Habur fikri yanlış bir fikir, düşünce değildir. Özü itibariyle savaşan, bu milletin güvenlik güçlerine silah doğrultan unsurların silah bırakarak ülkesine gelmesi, o ülkenin adaletine teslim olması, bizim en nihayetinde varmak istediğimiz nokta değil de nedir Allah aşkına- İnsanları tek tek dağlarda öldürerek bitirmek midir politikamız- Sözü olan, bu ülkenin selameti, birliği için söyleyecek lafı olan buyursun gelsin. Demokratik platformlar açık, siyaset zemini açık, sivil toplum katılımcılara açık. Bu açıdan Habur platformuna yapılan göndermeler maksadı aşan göndermelerdir, Habur hadisesi silahlı yöntemlerle değil, demokratik yöntemlerle fikirlerin müzakere edilmesi süreci için oluşturulmuş bir platformdur ama bunun kötüye kullanılması neticesinde yargı gerekli işlemlerini yapmıştır. Devlet, silahla ve çatışma ile hak aramak isteyenlerle mücadele ediyor ama siyaset kurumu aynı zamanda bu sorunları çözmesi gereken kurumdur.''
TBMM Adalet Komisyonu, ''anadilde savunma'' ve hükümlülerin cezaevinde eşleriyle görüşmesine imkan tanıyan tasarıyı değişikliklerle kabul etti.
Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'na göre, sanık; iddianamenin okunması ve esas hakkında mütalaanın verilmesi üzerine sözlü savunmasını kendisini daha iyi ifade edebileceğini beyan ettiği başka bir dilde yapabilecek. Tercüme hizmetleri, il adli yargı adalet komisyonlarınca oluşturulan listeden, sanığın seçeceği tercüman tarafından yerine getirilecek.
Bu tercümanın gideri devlet tarafından karşılanmayacak. Bu imkan, yargılamanın sürüncemede bırakılmasına yönelik olarak kötüye kullanılamayacak.
Tasarının mevcut halinde, ''meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilen sanık'' ifadesi vardı. AK Parti'nin verdiği önergenin kabul edilmesiyle, bu ifade tasarıdan çıkarıldı.
Tercümanlar, il adli yargı adalet komisyonlarınca her yıl düzenlenen listede yer alan kişiler arasından seçilecek. Savcılar ve hakimler, bulundukları illerdeki listelerden değil, diğer illerdeki listelerden de tercüman seçebilecek. Adalet Bakanlığı, buna ilişkin yönetmeliği düzenlemenin kanunlaşıp yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde çıkarılacak. Yönetmelik uyarınca tercüman listeleri oluşturuluncaya kadar, sanık mahkemeye kendi tercümanını getirecek.
Türkçe bilmeyen sanığa tercüman verilmesi imkanı, soruşturma evresinde dinlenen şüpheli, mağdur veya tanıklar hakkında da uygulanacak. Bu evrede tercüman, hakim veya Cumhuriyet savcısı tarafından atanacak.
Hapis cezasının infazının hastalık nedeniyle ertelenmesi hallerine yeni bir erteleme nedeni getiriliyor. ''Ağır bir hastalık veya sakatlık nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettirememe'' hali de infazın ertelenmesi nedenleri arasına alınıyor. Buna göre; maruz kaldığı ağır bir hastalık veya sakatlık nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen mahkumun cezasının infazı, iyileşinceye kadar geri bırakılabilecek.
Kapalı cezaevine girdikten sonra gebe kalanlardan koşullu salıverilmesine 6 yıldan fazla süre kalanlar ile eylem ve tutumları nedeniyle tehlikeli sayılanlar hakkında infaz ertelemesi yapılmayacak. Bu kişilerin cezası, ceza infaz kurumlarında kendileri için düzenlenen uygun yerlerde infaz olunacak.
Tasarının ilk halinde, Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlardan mahkum olanlar hakkında infaz ertelemesinin yapılmayacağı hükmü vardı. Yapılan değişiklikle, Terörle Mücadele Kanunu kapsamında mahkum olanların infazı ertelenebilecek.
Üçer aylık sürelerle gerçekleştirilen hastalık değerlendirmeleri, birer yıllık sürelerle yapılacak.
Tasarıyla, hükümlünün istemiyle infazın ertelenmesi şartlarından bazılarında değişiklik yapılıyor, ayrıca erteleme kapsamı genişletiliyor.
Buna göre, kasten işlenen suçlarda 3 yıl, taksirle işlenen suçlarda ise 5 yıl veya daha az süreli hapis cezalarının infazı, çağrı üzerin gelen hükümlünün istemi üzerine Cumhuriyet başsavcılığınca ertelenebilecek.
Erteleme her defasında bir yılı geçmemek üzere en fazla iki kez uygulanabilecek. Erteleme süresi içinde hükümlü hakkında kasten işlenen bir suçtan dolayı kamu davası açılması halinde, erteleme kararı kaldırılarak ceza derhal infaz edilecek.
Erteleme; terör suçları, örgüt faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlar ve cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan mahkum olanlar, mükerrirlere özgü infaz rejimi uygulamasına karar verilenlerle disiplin veya tazyik hepsine mahkum olanlar hakkında uygulanmayacak.
Hapis cezasının infazına başlanmış olsa bile; hükümlünün yükseköğrenimini bitirebilmesi, ana, baba, eş veya çocuklarının ölümü, bu kişilerin sürekli hastalık ve malullüleri nedeniyle ailenin ticari faaliyetlerinin yürütülebilmesi, tarım topraklarının işlenebilmesinin imkansız hale gelmesi veya hükümlünün hastalığının sürekli tedaviyi gerektirmesi gibi zorunlu ve ivedi hallerde, cumhuriyet başsavcılığınca 6 ayı geçmeyen sürelerle hapis cezasının infazına ara verilebilecek. Ancak bu ara verme, iki defadan fazla olamayacak.
Erteleme isteminin kabulü, güvence gösterilmesine veya diğer bir şarta bağlanabilecek.
Kasten işlenen suçlarda 3 yıl, taksirle işlenen suçlarda 5 yıldan fazla hapis cezasının infazı için doğrudan yakalama emri çıkarılacak. Adli para cezasından çevrilen hapsin infazında hükümlüye öncelikle çağrı kağıdı gönderilecek.
Hükümlüler, kurum içindeki veya dışındaki genel durumları, eğitim ve iyileştirme faaliyetlerine etkin katılımları, kurum düzenine karşı tutumları ve kendilerine verilen işlerdeki gayretleri dikkate alınarak teşvik esaslı ödüllerden yararlandırılabilecek.
Bu madde hükümleri çocuk hükümlüler için de geçerli olacak. Hükümlülere verilebilecek ödüller şöyle:
-Kapalı cezaevlerinde bulunan evli hükümlüler, en geç 3 ayda bir kez olmak üzere, 3 saatten 24 saate kadar eşleri ile kurum veya eklentilerinde cezaevi personelinin yakın nezareti olmaksızın mahrem şekilde görüştürülebilecek.
-Çocuk hükümlülere, en geç 2 ayda bir kez olmak üzere, 3 saatten 24 saate kadar ana ve babasıyla veya vasisiyle kurum ya da eklentilerinde cezaevi personelinin yakın nezareti olmaksızın aile görüşmesi yaptırılabilecek.
-Haftalık ziyaret süresi 2 saate kadar uzatılabilecek. Kapalı ziyaret yerine açık ziyaret yaptırılabilecek.
-Üst üste kullanılmayan en fazla 3 haftalık ziyaret süresi toplu olarak kullandırılabilecek.
-Haftalık telefonla görüşme süresi veya sayısı 2 katına kadar artırılabilecek.
-Sosyal, kültürel ve sportif etkinliklerden öncelikli veya daha uzun süreli yararlanmaları sağlanabilecek.
-Haftalık harcama miktarı yarı oranında artırılabilecek. Tek kişilik odalarda televizyon bulundurma imkanı verilebilecek.
-Hediye verilebilecek. Takdir belgesi veya tavsiye mektubu verilebilecek.
Çocuk hükümlülerin, kendi istekleriyle başka cezavine nakillerinde nakil masraflarını devlet karşılayacak.
Çocuk eğitimevlerine nakiller, kurum görevlisinin nezaretinde yapılacak, açık cezaevine nakiller ise kurum görevlisi olmaksızın yapılacak. Hükümlünün, aynı il sınırları içinde bulunan cezaevleri arasındaki nakillerde aynı gün içinde; farklı illerde bulunan cezaevleri arasındaki nakillerde ise kurum amirinin 48 saati geçmeyecek şekilde belirleyeceği süre içinde nakledildiği açık cezaevine giriş yapması gerekecek.
Belirlenen süreler içinde açık cezaevine giriş yapmayan hükümlüler, firar etmiş sayılacak ve haklarında 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezası istenecek.
Çocuk hükümlüler için ziyaret süresi 1 saatten az, 3 saatten fazla olmamak üzere belirlenecek.
Ölüm veya hastalık nedeniyle hükümlüye verilen ''mazeret izni''nde de değişiklik yapılıyor ve hükümlünün nerede kalacağına açıklık getiriliyor.
Hükümlünün izin süresi içinde gece konaklaması gerektiği takdirde kendi evi, ana, baba, eş, kardeş veya çocuğunun evinde, güvenli görülen başka bir yerde ya da gidilen yerde bulunan kapalı cezaevinde kalmasına, gerekli güvenlik tedbirleri alınarak gidilen yerin valisi tarafından karar verilecek.
Açık cezaevinde bulunanlarla kapalı cezaevi kurumunda olup da açık ceza infaz kurumlarına ayrılmaya hak kazananlara, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini, güçlendirmelerini ve dış dünyaya uyumlarını sağlamak amacıyla 3 ayda bir, üç güne kadar izin verilebilecek.
İzin verilen tutuklunun, izin süresi içinde gece konaklaması gerektiği takdirde, kendi evi, bir yakınının evinde, güvenli görülen başka bir yerde ya da gidilen yerde bulunan kapalı cezaevinde kalmasına gidilen yerin valisi karar verecek.
Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazında aranan 6 aylık süre şartı, 31 Aralık 2015 tarihine kadar aranmayacak.
Tasarının, hükümlülere ödül verilmesine ilişkin maddesi, tasarının kanunlaşıp yayımlanmasından 2 ay sonra yürürlüğe girecek.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, ''anadilde savunma'' tasarısıyla ilgili eleştirilere, ''Yaptığımız tasarrufun hesabını millete vermeye hazırız, bu ülkede on yıllardır devam eden kavganın, terör illetinin giderilmesi bizim amacımızdır'' yanıtını verdi.
TBMM Adalet Komisyonu, ''anadilde savunma'' ve hükümlülerin cezaevinde eşleriyle görüşmesine imkan tanıyan tasarıyı değişikliklerle kabul etti.
Tasarı üzerinde görüşlerini açıklayan CHP ve MHP'li milletvekilleri, Anayasa'ya aykırı olduğu ve kabul edilmemesi gerektiğine ilişkin düşüncelerini açıklamaya devam ettikleri tasarıya şiddetle karşı çıktı.
CHP Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek, Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e, ''Habur fikri yanlış bir fikir, düşünce değildir. Özü itibarıyla savaşan, bu milletin güvenlik güçlerine silah doğrultan unsurların silah bırakarak ülkesine gelmesi, o ülkenin adaletine teslim olması, bizim en nihayetinde varmak istediğimiz nokta değil de nedir-'' cümlesindeki ''savaşan'' kelimesiyle neyi kastettiğini sordu.
Ergin, ''Elinde silah olan, dağlarda yaşayan insanlar, terör olgusunun faili olanlar kastedilmiştir'' dedi.
BDP Adana Milletvekili Murat Bozlak, CHP ve MHP'nin tasarıya çok yoğun eleştiriler getirdiğini belirterek, ''Kıyamet koparmanın bir anlamı yok'' dedi.
Türkiye'de Kürt meselesi olduğunu ve insanların ''Kürt meselesi Parlamento'da çözülsün'' dediğini dile getiren Bozlak, ''Bu meselenin çözümü, başta Anayasa olmak üzere yasalarda değişiklik gerektiren bir meseledir'' dedi.
Bu tartışmaları görünce Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun fiili olarak işlevini yitirdiğini iddia eden Bozlak, tasarının Anayasa'ya aykırı olmadığını kaydetti.
Bozlak, tasarıyla KCK davasında ortaya çıkan somut bir sorunun ortadan kaldırıldığını söyledi.
MHP İstanbul Milletvekili Celal Adan, ''Türkiye'ye meydan okuma var. 150 askerimizi, polisimizi öldürenler açlık grevine yattı, bilim adamları da çıktı, 'bu insanlık hakkıdır' dedi ama şehit olan bir tek polis ya da askerden bahsetmedi'' ifadesini kullandı.
Terör örgütü mensuplarının dağdan inmesinin istendiğini ifade eden Adan, ''Bu kararla dağa çıkışlar bin misli, onbin misli artacak. Amaç 'bağımsız Kürdistan' devleti, ölümüne bunun için uğraşıyorlar. Ama bu millet ülkeyi böldürmez. buradan çıkacak kararı, Kandil zaferle kutlayacak'' diye konuştu.
MHP Erzurum Milletvekili Oktay Öztürk, BDP'li Bozlak'ın konuşmasını kastederek, ''Zehirlerini kusup, ondan sonra çıkıp gidiyorlar. Her şeyde bu hareketlerini yapıyorlar. Bu milletin içerisinden yeni bir millet inşa etmenin mücadelesini veriyorlar'' dedi.
Tasarının Adalet Komisyonu'ndaki bugünkü görüşmeleri 9 saat sürdü. Komisyon, dün ve bugün olmak üzere, toplamda 15,5 saatlik mesai sonrasında tasarıyı kabul etti.
MHP'li Öztürk, tasarının kabul edilmesinin ardından, Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e, ''Çocuklarımıza isminizi ezberlettireceğiz, sonra onlara nasihatta bulunacağız, onlar da çocuklarına isminizi ezberlettirecek. Bu Meclis'te, 3.5 eşkiyanın tıksıra tıksıra yiyerek açlık grevi yapıp kanun çıkmasına sebebiyet veren bakan olarak isminizi ezberlettireceğiz'' dedi.
Bakan Ergin de herkesin tasarıyı benimsemeyebileceğini, bunun onların en demokratik hakları olduğunu söyledi.
''Bu masanın etrafında oturan hiç kimse bir diğerinden daha fazla vatanperver değildir'' diyen, her milletvekilinin milletin oyunu alarak buraya geldiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
''Hükümetimiz, bu milletin seçtiği çoğunluk içerisinden Anayasa'mızın öngördüğü yöntemlerle güvenoyu alarak işbaşına gelmiştir. Yaptığımız tasarrufun hesabını millete vermeye hazırız. Bu ülkede on yıllardır devam eden kavganın, terör illetinin giderilmesi bizim amacımızdır. Bu amaca ulaşmak için farklı siyasi parti mensuplarının farklı yöntemleri olabilir. Buna saygı duyarım ama AK Parti'nin de kendi yöntemleri vardır ve bu yöntemlerini topluma deklare etmiştir. 74 milyonun can ve mal emniyetini sağlamak için terör unsurlarına karşı her türlü mücadeleyi yapmak birinci önceliğimizdir. Ama onun ötesinde bu sorunun ortadan kalkması için, sosyolojik, kültürel, ekonomik sorunların yoğunlaşmasına neden olan hadiseleri tespit edip buraya getirip çözüm bulmak da bu siyaset kurumunun görev alanına girmektedir. Yapmak istediğimiz şey budur. O üslup da kişinin kendisine aittir.''
CHP Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, ''(Savunma hakkı olmalıdır) diyoruz ama bunu söylerken, savunma hakkını hukuk alanının parçası olmak yerine, siyaset arenasının bir parçası olarak görmeyi de savunma hakkının ihlali olarak görüyoruz'' dedi.
Tasarının sorunu çözmekten ziyade yeni sorunlar yaratmaya aday olduğunu iddia eden Tezcan, ''Yargılama dilinin Türkçe dışında bir dil olmadığının anlaşılmasını sağlayacak bir düzenleme yapılmalı. 'Yeterince Türkçe bilmediğini belirten sanık ya da mağdura tercüman verelim' diye yazalım tasarıya'' diye konuştu.
CHP Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, anadilde savunma talebinin, özerklik talebinin yanında egemenlik talebi de olduğunu savunarak, uluslararası hukukta karşılığı olmayan bu talebin getirilmesinin kendilerini rencide ettiğini ifade etti.
Yılmaz, Mehdi Zana'nın anadilde savunma yapamadığı gerekçesiyle AİHM'e başvurduğunu ancak mahkemenin bu konuda Türkiye aleyhine karar vermediğini belirtti.
''Federalizmin yolunu açacak konuları birer birer getiriyorsunuz'' diyen Yılmaz, ''Büyükşehir yasasıyla bölge meclislerinin yolunu açtınız. Bunlar birer dayatmanın sonucu, Oslo ve İmralı'da yapılan dayatmaların sonucu getirildi'' diye konuştu.
Yılmaz, ''Dokunulmazlıklar Meclis'e neden şimdi gönderildi-'' sorusunu sorduklarını ifade ederek, dokunulmazlıkların, anadilde savunmada oluşacak tepkileri bastırmak için Meclis'e gönderildiğini iddia etti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in, ''Öcalan ile görüşülebilir'' dediğini kaydeden Yılmaz, dokunulmazlıkları kaldırılmak istenen milletvekillerine, ''siz PKK'lı teröristlerle kucaklaştınız, sarıldınız, biz de o yüzden sizin dokunulmazlığınızı kaldırıyoruz'' denildiğini kaydetti.
CHP'li Yılmaz, ''Bu suçsa, sayın Başbakanın da Bakanın da sözü var, o zaman onların da dokunulmazlığını kaldıralım, çünkü onlar da azmettirici. Eğer hukukçuysak Başbakanın da bakanın da dokunulmazlığının kaldırılması ve yargılanmaları gerekiyor'' diye konuştu.
Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya, tasarının tümü üzerinde yaklaşık 45 dakika konuşan Yılmaz'ı, konuşmasını makul sürede bitirmesi için sık sık uyardı. Bunun üzerine İyimaya ile Yılmaz tartıştı.
AK Parti Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu, anadilde savunma uygulamasının Macaristan, Romanya ve Slovenya'da da olduğunu söyledi.
MHP Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan, ''İktidar doğru teröristle görüştüğü, BDP'liler yanlış teröristle görüştüğü için mi dokunulmazlıkları kaldırılıyor-'' dedi.
''Türkiye'yi bölmek istiyorsanız bunu açıkça ortaya koyun, böyle bir niyetiniz yoksa ateşle oynamayın'' diyen Erdoğan, milletin kendilerini Meclis'e, birlik ve beraberliği korumak için gönderdiğini söyledi.
Adalet Bakanı Ergin, MHP Konya Milletvekili Faruk Bal'ın, ''Küresel bir dayatma sonucu gelen tasarıdır, BOP'un bir ayağı olarak gelmiştir. Libya ve Mısır'dan sonra sıra Türkiye'ye geldi'' dediğini ifade ederek, şöyle konuştu:
''Libya'da, Mısır'da Suriye'de insan hakları sağlanmadığı, özgürlükler temin edilmediği için o hareketler yaşandı. O coğrafyada antidemokratik iktidarlar iş başında olduğu, insan haklarının yıllardan beri tanınmamasından kaynaklanan bir birikim vardı. Türkiye, parlamenter demokrasiye dayalı bir sistemle yönetilmektedir ve uzun aşamalardan geçerek AB ile müzakere sürecine girmiştir. Şimdi bunu daha da ilerletmek isteyen bir ülkenin, Arap baharının peşine takılacağını söylemenin sosyolojik geçerliliği yoktur.
Türkiye'nin yıllardır yaşadığı terör sorunu var. '36 dilli mi yapmak istiyorsunuz, bölmek mi istiyorsunuz-' diye sorular yöneltildi. Her arkadaşımız bu ülkeye sevdasını, bağlılığı dile getiriyor. AK Parti milletvekilleri ve yürütme organı içinde olanlar da bundan farklı düşünmüyor. Hiç kimse bir diğerini, daha fazla memleket seven olarak göremez, onu, vatana ihanete varan eylemler içinde ölçüp tartamaz. MHP'nin siyasetteki tavrı yıllardır biliniyor, CHP'nin de görüşleri belli. AK Parti de 2002'den bu yana, ülkenin bütünlük içinde, barındırdığı bütün insanlarla barış içinde bir ve beraber özgürce yaşamasını deklare etmiştir. Toplum da buna prim vererek onu işbaşına getirmiştir. 2 yılda bir de siyaset kurumu halkın önüne giderek test edilmektedir. Milletin arzu etmediği bir işi yapsaydık, millet bizi gönderirdi. Siyasetimizi icraata dökerken birbirimizi farklı değerlendirmelerle yaftalamayalım.''
Habur'da yaşanan olaylara değinen Ergin, şunları kaydetti:
''Dağda silahla çatışan unsurların silahını bırakarak Türkiye'ye gelmesi, mevcut kanunlar içerisinde 'ben ülkeme geldim' demesi bizim yıllardır... İnsanlar düşünceleriyle mücadelelerini yapsınlar, silah ve şiddet yöntemi, hak arama yöntemi olamaz düşüncemizle çakışan bir şey midir- Habur'un ilerleyen safhalarında bu süreç sabote edilmiştir ama Habur düşüncesi, Habur fikri yanlış bir fikir, düşünce değildir. Özü itibariyle savaşan, bu milletin güvenlik güçlerine silah doğrultan unsurların silah bırakarak ülkesine gelmesi, o ülkenin adaletine teslim olması, bizim en nihayetinde varmak istediğimiz nokta değil de nedir Allah aşkına- İnsanları tek tek dağlarda öldürerek bitirmek midir politikamız- Sözü olan, bu ülkenin selameti, birliği için söyleyecek lafı olan buyursun gelsin. Demokratik platformlar açık, siyaset zemini açık, sivil toplum katılımcılara açık. Bu açıdan Habur platformuna yapılan göndermeler maksadı aşan göndermelerdir, Habur hadisesi silahlı yöntemlerle değil, demokratik yöntemlerle fikirlerin müzakere edilmesi süreci için oluşturulmuş bir platformdur ama bunun kötüye kullanılması neticesinde yargı gerekli işlemlerini yapmıştır. Devlet, silahla ve çatışma ile hak aramak isteyenlerle mücadele ediyor ama siyaset kurumu aynı zamanda bu sorunları çözmesi gereken kurumdur.''
TBMM Adalet Komisyonu, ''anadilde savunma'' ve hükümlülerin cezaevinde eşleriyle görüşmesine imkan tanıyan tasarıyı değişikliklerle kabul etti.
Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'na göre, sanık; iddianamenin okunması ve esas hakkında mütalaanın verilmesi üzerine sözlü savunmasını kendisini daha iyi ifade edebileceğini beyan ettiği başka bir dilde yapabilecek. Tercüme hizmetleri, il adli yargı adalet komisyonlarınca oluşturulan listeden, sanığın seçeceği tercüman tarafından yerine getirilecek.
Bu tercümanın gideri devlet tarafından karşılanmayacak. Bu imkan, yargılamanın sürüncemede bırakılmasına yönelik olarak kötüye kullanılamayacak.
Tasarının mevcut halinde, ''meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilen sanık'' ifadesi vardı. AK Parti'nin verdiği önergenin kabul edilmesiyle, bu ifade tasarıdan çıkarıldı.
Tercümanlar, il adli yargı adalet komisyonlarınca her yıl düzenlenen listede yer alan kişiler arasından seçilecek. Savcılar ve hakimler, bulundukları illerdeki listelerden değil, diğer illerdeki listelerden de tercüman seçebilecek. Adalet Bakanlığı, buna ilişkin yönetmeliği düzenlemenin kanunlaşıp yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde çıkarılacak. Yönetmelik uyarınca tercüman listeleri oluşturuluncaya kadar, sanık mahkemeye kendi tercümanını getirecek.
Türkçe bilmeyen sanığa tercüman verilmesi imkanı, soruşturma evresinde dinlenen şüpheli, mağdur veya tanıklar hakkında da uygulanacak. Bu evrede tercüman, hakim veya Cumhuriyet savcısı tarafından atanacak.
Hapis cezasının infazının hastalık nedeniyle ertelenmesi hallerine yeni bir erteleme nedeni getiriliyor. ''Ağır bir hastalık veya sakatlık nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettirememe'' hali de infazın ertelenmesi nedenleri arasına alınıyor. Buna göre; maruz kaldığı ağır bir hastalık veya sakatlık nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen mahkumun cezasının infazı, iyileşinceye kadar geri bırakılabilecek.
Kapalı cezaevine girdikten sonra gebe kalanlardan koşullu salıverilmesine 6 yıldan fazla süre kalanlar ile eylem ve tutumları nedeniyle tehlikeli sayılanlar hakkında infaz ertelemesi yapılmayacak. Bu kişilerin cezası, ceza infaz kurumlarında kendileri için düzenlenen uygun yerlerde infaz olunacak.
Tasarının ilk halinde, Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlardan mahkum olanlar hakkında infaz ertelemesinin yapılmayacağı hükmü vardı. Yapılan değişiklikle, Terörle Mücadele Kanunu kapsamında mahkum olanların infazı ertelenebilecek.
Üçer aylık sürelerle gerçekleştirilen hastalık değerlendirmeleri, birer yıllık sürelerle yapılacak.
Tasarıyla, hükümlünün istemiyle infazın ertelenmesi şartlarından bazılarında değişiklik yapılıyor, ayrıca erteleme kapsamı genişletiliyor.
Buna göre, kasten işlenen suçlarda 3 yıl, taksirle işlenen suçlarda ise 5 yıl veya daha az süreli hapis cezalarının infazı, çağrı üzerin gelen hükümlünün istemi üzerine Cumhuriyet başsavcılığınca ertelenebilecek.
Erteleme her defasında bir yılı geçmemek üzere en fazla iki kez uygulanabilecek. Erteleme süresi içinde hükümlü hakkında kasten işlenen bir suçtan dolayı kamu davası açılması halinde, erteleme kararı kaldırılarak ceza derhal infaz edilecek.
Erteleme; terör suçları, örgüt faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlar ve cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan mahkum olanlar, mükerrirlere özgü infaz rejimi uygulamasına karar verilenlerle disiplin veya tazyik hepsine mahkum olanlar hakkında uygulanmayacak.
Hapis cezasının infazına başlanmış olsa bile; hükümlünün yükseköğrenimini bitirebilmesi, ana, baba, eş veya çocuklarının ölümü, bu kişilerin sürekli hastalık ve malullüleri nedeniyle ailenin ticari faaliyetlerinin yürütülebilmesi, tarım topraklarının işlenebilmesinin imkansız hale gelmesi veya hükümlünün hastalığının sürekli tedaviyi gerektirmesi gibi zorunlu ve ivedi hallerde, cumhuriyet başsavcılığınca 6 ayı geçmeyen sürelerle hapis cezasının infazına ara verilebilecek. Ancak bu ara verme, iki defadan fazla olamayacak.
Erteleme isteminin kabulü, güvence gösterilmesine veya diğer bir şarta bağlanabilecek.
Kasten işlenen suçlarda 3 yıl, taksirle işlenen suçlarda 5 yıldan fazla hapis cezasının infazı için doğrudan yakalama emri çıkarılacak. Adli para cezasından çevrilen hapsin infazında hükümlüye öncelikle çağrı kağıdı gönderilecek.
Hükümlüler, kurum içindeki veya dışındaki genel durumları, eğitim ve iyileştirme faaliyetlerine etkin katılımları, kurum düzenine karşı tutumları ve kendilerine verilen işlerdeki gayretleri dikkate alınarak teşvik esaslı ödüllerden yararlandırılabilecek.
Bu madde hükümleri çocuk hükümlüler için de geçerli olacak. Hükümlülere verilebilecek ödüller şöyle:
-Kapalı cezaevlerinde bulunan evli hükümlüler, en geç 3 ayda bir kez olmak üzere, 3 saatten 24 saate kadar eşleri ile kurum veya eklentilerinde cezaevi personelinin yakın nezareti olmaksızın mahrem şekilde görüştürülebilecek.
-Çocuk hükümlülere, en geç 2 ayda bir kez olmak üzere, 3 saatten 24 saate kadar ana ve babasıyla veya vasisiyle kurum ya da eklentilerinde cezaevi personelinin yakın nezareti olmaksızın aile görüşmesi yaptırılabilecek.
-Haftalık ziyaret süresi 2 saate kadar uzatılabilecek. Kapalı ziyaret yerine açık ziyaret yaptırılabilecek.
-Üst üste kullanılmayan en fazla 3 haftalık ziyaret süresi toplu olarak kullandırılabilecek.
-Haftalık telefonla görüşme süresi veya sayısı 2 katına kadar artırılabilecek.
-Sosyal, kültürel ve sportif etkinliklerden öncelikli veya daha uzun süreli yararlanmaları sağlanabilecek.
-Haftalık harcama miktarı yarı oranında artırılabilecek. Tek kişilik odalarda televizyon bulundurma imkanı verilebilecek.
-Hediye verilebilecek. Takdir belgesi veya tavsiye mektubu verilebilecek.
Çocuk hükümlülerin, kendi istekleriyle başka cezavine nakillerinde nakil masraflarını devlet karşılayacak.
Çocuk eğitimevlerine nakiller, kurum görevlisinin nezaretinde yapılacak, açık cezaevine nakiller ise kurum görevlisi olmaksızın yapılacak. Hükümlünün, aynı il sınırları içinde bulunan cezaevleri arasındaki nakillerde aynı gün içinde; farklı illerde bulunan cezaevleri arasındaki nakillerde ise kurum amirinin 48 saati geçmeyecek şekilde belirleyeceği süre içinde nakledildiği açık cezaevine giriş yapması gerekecek.
Belirlenen süreler içinde açık cezaevine giriş yapmayan hükümlüler, firar etmiş sayılacak ve haklarında 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezası istenecek.
Çocuk hükümlüler için ziyaret süresi 1 saatten az, 3 saatten fazla olmamak üzere belirlenecek.
Ölüm veya hastalık nedeniyle hükümlüye verilen ''mazeret izni''nde de değişiklik yapılıyor ve hükümlünün nerede kalacağına açıklık getiriliyor.
Hükümlünün izin süresi içinde gece konaklaması gerektiği takdirde kendi evi, ana, baba, eş, kardeş veya çocuğunun evinde, güvenli görülen başka bir yerde ya da gidilen yerde bulunan kapalı cezaevinde kalmasına, gerekli güvenlik tedbirleri alınarak gidilen yerin valisi tarafından karar verilecek.
Açık cezaevinde bulunanlarla kapalı cezaevi kurumunda olup da açık ceza infaz kurumlarına ayrılmaya hak kazananlara, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini, güçlendirmelerini ve dış dünyaya uyumlarını sağlamak amacıyla 3 ayda bir, üç güne kadar izin verilebilecek.
İzin verilen tutuklunun, izin süresi içinde gece konaklaması gerektiği takdirde, kendi evi, bir yakınının evinde, güvenli görülen başka bir yerde ya da gidilen yerde bulunan kapalı cezaevinde kalmasına gidilen yerin valisi karar verecek.
Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazında aranan 6 aylık süre şartı, 31 Aralık 2015 tarihine kadar aranmayacak.
Tasarının, hükümlülere ödül verilmesine ilişkin maddesi, tasarının kanunlaşıp yayımlanmasından 2 ay sonra yürürlüğe girecek.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, ''anadilde savunma'' tasarısıyla ilgili eleştirilere, ''Yaptığımız tasarrufun hesabını millete vermeye hazırız, bu ülkede on yıllardır devam eden kavganın, terör illetinin giderilmesi bizim amacımızdır'' yanıtını verdi.
TBMM Adalet Komisyonu, ''anadilde savunma'' ve hükümlülerin cezaevinde eşleriyle görüşmesine imkan tanıyan tasarıyı değişikliklerle kabul etti.
Tasarı üzerinde görüşlerini açıklayan CHP ve MHP'li milletvekilleri, Anayasa'ya aykırı olduğu ve kabul edilmemesi gerektiğine ilişkin düşüncelerini açıklamaya devam ettikleri tasarıya şiddetle karşı çıktı.
CHP Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek, Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e, ''Habur fikri yanlış bir fikir, düşünce değildir. Özü itibarıyla savaşan, bu milletin güvenlik güçlerine silah doğrultan unsurların silah bırakarak ülkesine gelmesi, o ülkenin adaletine teslim olması, bizim en nihayetinde varmak istediğimiz nokta değil de nedir-'' cümlesindeki ''savaşan'' kelimesiyle neyi kastettiğini sordu.
Ergin, ''Elinde silah olan, dağlarda yaşayan insanlar, terör olgusunun faili olanlar kastedilmiştir'' dedi.
BDP Adana Milletvekili Murat Bozlak, CHP ve MHP'nin tasarıya çok yoğun eleştiriler getirdiğini belirterek, ''Kıyamet koparmanın bir anlamı yok'' dedi.
Türkiye'de Kürt meselesi olduğunu ve insanların ''Kürt meselesi Parlamento'da çözülsün'' dediğini dile getiren Bozlak, ''Bu meselenin çözümü, başta Anayasa olmak üzere yasalarda değişiklik gerektiren bir meseledir'' dedi.
Bu tartışmaları görünce Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun fiili olarak işlevini yitirdiğini iddia eden Bozlak, tasarının Anayasa'ya aykırı olmadığını kaydetti.
Bozlak, tasarıyla KCK davasında ortaya çıkan somut bir sorunun ortadan kaldırıldığını söyledi.
MHP İstanbul Milletvekili Celal Adan, ''Türkiye'ye meydan okuma var. 150 askerimizi, polisimizi öldürenler açlık grevine yattı, bilim adamları da çıktı, 'bu insanlık hakkıdır' dedi ama şehit olan bir tek polis ya da askerden bahsetmedi'' ifadesini kullandı.
Terör örgütü mensuplarının dağdan inmesinin istendiğini ifade eden Adan, ''Bu kararla dağa çıkışlar bin misli, onbin misli artacak. Amaç 'bağımsız Kürdistan' devleti, ölümüne bunun için uğraşıyorlar. Ama bu millet ülkeyi böldürmez. buradan çıkacak kararı, Kandil zaferle kutlayacak'' diye konuştu.
MHP Erzurum Milletvekili Oktay Öztürk, BDP'li Bozlak'ın konuşmasını kastederek, ''Zehirlerini kusup, ondan sonra çıkıp gidiyorlar. Her şeyde bu hareketlerini yapıyorlar. Bu milletin içerisinden yeni bir millet inşa etmenin mücadelesini veriyorlar'' dedi.
Tasarının Adalet Komisyonu'ndaki bugünkü görüşmeleri 9 saat sürdü. Komisyon, dün ve bugün olmak üzere, toplamda 15,5 saatlik mesai sonrasında tasarıyı kabul etti.
MHP'li Öztürk, tasarının kabul edilmesinin ardından, Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e, ''Çocuklarımıza isminizi ezberlettireceğiz, sonra onlara nasihatta bulunacağız, onlar da çocuklarına isminizi ezberlettirecek. Bu Meclis'te, 3.5 eşkiyanın tıksıra tıksıra yiyerek açlık grevi yapıp kanun çıkmasına sebebiyet veren bakan olarak isminizi ezberlettireceğiz'' dedi.
Bakan Ergin de herkesin tasarıyı benimsemeyebileceğini, bunun onların en demokratik hakları olduğunu söyledi.
''Bu masanın etrafında oturan hiç kimse bir diğerinden daha fazla vatanperver değildir'' diyen, her milletvekilinin milletin oyunu alarak buraya geldiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
''Hükümetimiz, bu milletin seçtiği çoğunluk içerisinden Anayasa'mızın öngördüğü yöntemlerle güvenoyu alarak işbaşına gelmiştir. Yaptığımız tasarrufun hesabını millete vermeye hazırız. Bu ülkede on yıllardır devam eden kavganın, terör illetinin giderilmesi bizim amacımızdır. Bu amaca ulaşmak için farklı siyasi parti mensuplarının farklı yöntemleri olabilir. Buna saygı duyarım ama AK Parti'nin de kendi yöntemleri vardır ve bu yöntemlerini topluma deklare etmiştir. 74 milyonun can ve mal emniyetini sağlamak için terör unsurlarına karşı her türlü mücadeleyi yapmak birinci önceliğimizdir. Ama onun ötesinde bu sorunun ortadan kalkması için, sosyolojik, kültürel, ekonomik sorunların yoğunlaşmasına neden olan hadiseleri tespit edip buraya getirip çözüm bulmak da bu siyaset kurumunun görev alanına girmektedir. Yapmak istediğimiz şey budur. O üslup da kişinin kendisine aittir.''