2009-12-25 - 13:50
TBMM GENEL KURULU, 2010 YILI BÜTÇE KANUNU TASARISI ÜZERİNDE SON KONUŞMALAR İÇİN TOPLANDI
TBMM Genel Kurulunda, 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının son gününde, MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, AK Parti Grup Başkanvekili Nurettin Canikli, CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici, AK Parti Manisa Milletvekili Recai Berber, CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce söz aldı.
TBMM Genel Kurulunda 12 gün süren bütçe
mesaisinde son güne gelindi.

Genel Kurul, Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin başkanlığında saat 13.30'da
toplandı.

Genel Kurulda, 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerinde
ilk sözü, MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural aldı.

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, ''Hükümet,
nurtopu gibi doğurduğu krizi bile dünyanın krizidir diyerek sorumluluğu dışarıya
ithal ediyor. Reddi evlat yapıyor. Krizin onların olduğunu ispatlamamız için DNA
testi yaptırmamız gerekiyor galiba'' dedi.

Vural, 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi Kesinhesap Kanun Tasarısı üzerinde MHP grubunun
görüşlerini açıkladı.

Bütçe görüşmeleri sırasında, işçilerin emeğini, esnafın siftahını,
çiftçinin ürününü, emeklinin derdini anlattıklarını ifade eden Vural,
''Ecdadımızın emaneti değerlere sahip çıktık, statükocu diyenlere inat... Kan
üzerinden açılım reçetesi dayatmak isteyen vampirlere inat...'' diye konuştu.

Vural, bin yıllık kardeşliği, tarihi ve kimliğini hazmetmeyen
hazımsızlara karşı, inadına karşı durduklarını belirterek, şunları söyledi:

''Burada MHP olarak yine tekrarlıyorum: inadına kardeşlik, inadına huzur,
inadına Türk milleti, inadına Türkiye Cumhuriyeti...

'Ben her bedel ödemeye hazırım' diyerek yanlış yönetimlerinin bedelini
millete ödetip de sırça köşklerde oturup sahte kahramanlık taslayanlara,
işsizlerimizin, emeklilerimizin, esnafımızın, çiftçimizin sessiz hıçkırıklarını
unutup, kamera karşısında gözyaşı dökenlere hak ettiği dersin sandıkta verileceği
günlere de giderek yaklaşıyoruz. Mukadder son yaklaşıyor. Daha da yakın olması en
halisane dileğimizdir.''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bütçenin tümü üzerindeki görüşmeleri
sırasında, fona devredilen bankalarla ilgili sözlerini eleştiren Vural, ''MHP
olarak bizim, ne bu bankaların kuruluşunda, ne de bu bankalara verilen batık
kredilerde imzamız vardı. Batıran biz değiliz. Bu bankalar dirençsiz bir mali
sistemin parçasıydı. Biz sistemi güçlendirdik'' dedi.

Başbakan Erdoğan'ın, Merkez Bankası ile ilgili sözlerine de değinen
Vural, Erdoğan'ı, eski defterleri karıştıran ''müflis tüccara'' benzetti. Vural,
''Bundan medet bekleyen Başbakan'ın, 2009 yılına kadar bu konuda neden bir şey
yapmadığını da açıklaması namus borcudur, vebalıdır. 2001'de soygun olduğunu
söylüyorsun da sen ne yaptın sayın Erdoğan? Ne yaptın? Elini tutan mı vardı?
Paçandan çeken mi vardı?'' diye sordu.

''ADAM GİBİ MİLLETİN MENFAATLERİNİ KORUDUK''

Parti olarak, ''adam gibi'' milletin menfaatlerini koruduklarını,
dayatmalara karşı koyduklarını dile getiren Vural, ''Bugünkü gibi kapalı kapılar
altında teslimiyet belgeleri imzalayıp adamcılık nutukları atmadık. Sözde değil,
özde olduk. One minute deyip, yarım saat sonra özür dilemedik'' ifadelerini
kullandı.

Vural, Türkiye'nin kaynaklarının, ''kene gibi'' sömürüldüğünü ve
yabancılaştırıldığını ileri sürerek, hükümetin ne krizi öngörebildiğini, ne de
milleti kırıp geçiren krizi görebildiğini iddia etti.

Başbakan Erdoğan'ın 2004'te başlayan sarsıntıları, önce türbülans olarak
değerlendirdiğini, uçağın tecrübeli pilotuyla yolculuğa devam ettiğini
söylediğini ifade eden Vural, ''Bugün yere çakılan uçaktan paraşütle kurtulmaya
çalışıyorsun'' dedi.

''ÇEKİRGEYİ AÇILIM İPİNİN KADERİNE BIRAKTIN''

Vural, Erdoğan'ın ayrıca, ''Simit'', ''Polyanna'' gibi teorilere
başvurduğunu anlatarak, şu görüşleri dile getirdi:

''Son bir balon daha çıkardın. 'PKK siyasallaşır, bölücülük resmileşirse
açılım olursa Türkiye uçacak.' Demokratik açılım, ekonomide de sıçrama yaratacak"
diyerek bu seferde açılım bahanesiyle, 7 yıldan bu yana sıçramayan çekirgeyi
açılım ipinin kaderine bıraktın.

Ülkeyi yönetmeyi unutmuş, sorumluluktan kaçan Başbakan, iktidarda
olduğunu da unutmuş, çoğu zaman muhalefeti de suçlamaktan geri kalmıyor.
Beyefendi bizi yetersiz görüyormuş. Böyle muhalefet olur muymuş? Aslında
yaşadığımız sorunların sorumluluğunu da muhalefetin üzerine atacak. Bizi
suçlayacak. Zinhar ben sorumlu değilim, ülkeyi iyi yönetememiş olmamın sorumlusu
muhalefettir, diyecek günlerde yakın galiba. Şimdi size soruyorum,
vatandaşlarımızın içine düştüğü sıkıntılı duruma sürekli mazeret üretmenin ve
başkalarını suçlamanın altında yatan temel sorun ne olabilir: Bence Cesaret.
Cesareti olanlar, mazeret üretmez. Ülkeyi yönetenlerin mazerete sığınma hakları
da yoktur.''

57. Hükümet döneminde yaptıkları icraatları anlatan MHP'li Vural, ''Bugün
elinde işsizlik sigortası olmasaydı acaba, işsizlere kaynak nereden bulacaktın?
Çiftçiye doğrudan gelir ödemesi yapılmasaydı, bugüne kadar çiftçiye ne
ödeyecektin?'' diye sordu.

Oktay Vural, Başbakan Erdoğan'ın, ''Bu kriz Türkiye'nin krizi değildir,
hükümeti sorumlu göstermek yanlıştır'' dediğini ve bu ifadenin hiç inandırıcı
olmadığını savunarak, ''Hükümet, nurtopu gibi doğurduğu krizi bile dünyanın
krizidir diyerek sorumluluğu dışarıya ithal ediyor. Reddi evlat yapıyor. Krizin
onların olduğunu ispatlamamız için DNA testi yaptırmamız gerekiyor galiba''
dedi.

''VATANDAŞLARIMIZIN SÖZDE HELVACIZEDE OLDUĞUNU KESİN''

Erdoğan'ın, 2002'de Kastamonu'da, yaptığı açıklamaya da değinen Vural,
şunları kaydetti:

''Başbakan kendisinin helvayı yapacak kişi olduğunu ifade etmişti.
Helvayı kimin yaptığını ve yediğini ben bilmiyorum, ama vatandaşlarımızın sözde
helvacızede olduğunu kesin bir dille ifade edebilirim. İktidara gelince 3 yılda
sorunlar bitecek dedin, ülkeyi ne hale getirdin. Un dersen artık, buğdayı para
etmez hale getirdin, çiftçinin üreticinin ürününü tarlada bıraktırdın, ürününü
beş paralık yaptın, ürün ekilmez ve ürün doyurmaz hale geldi. Buğday ithal eder
hale geldik. Şekeri zaten yabancı glikoz üreticilerine teslim ettin, özelleştirme
ile fabrikaları kapatmaya başladın. Yağı da ithalata bağladın. Ne unumuz kaldı,
ne şekerimiz kaldı, ne yağımız kaldı. Helva yapacağım dedin milleti 36'ya
ayırdın, uyuyan fitneyi uyandırdın. Milleti huzursuz bıraktın. Bu tabloyu
gördükten sonra Hacivat herhalde 'Yıktın haneyi eyledin viran, varıp millete
haber vereyim heman' diyerek, bu sahneye son verirdi. Helvacı da işsiz
kalırdı.''

Vural, 2010 yılı bütçesinin ''hayırlı'' olmadığını ileri sürerek, ''Bu
hayırsız bütçeye, hayır demek, hayırlı olacaktır'' dedi.

MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır,
''demokratik açılım'' konusunda Hükümeti uyararak, ''Bu yol çıkmaz bir sokaktır;
çıkmaz sokağın sonu PKK ve Apo'nun istekleridir. Küresel güçlerin küresel
projelerine taşeronluk yapmayın'' dedi.

Şandır, 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının son gününde,
MHP grubu adına söz aldı. Şandır, yüzde 4 büyüme öngörüsüne dayalı hazırlanan
2009 bütçesinin yüzde 6.5 küçülme ile kapandığını, 10 milyar TL öngörülen açığın
ise 70 milyar lira olarak gerçekleştiğini belirtti.

AK Parti hükümetlerine, ''burnunun ucunu göremeyen sürücü'' benzetmesi
yapan Şandır, ''bütçe öngörüsünde yanıldığını'' ifade ettiği hükümetin,
söylediklerine inanmanın ve ciddiye almanın mümkün olmadığını söyledi.

''8 yıl önce var olan hangi sorun, AKP iktidarı döneminde çözüldü ve
unutuldu, dün var olup da bu gün olmayan sorun var mı?'' diye soran Şandır,
yolsuzluk, istihdam, asayiş, güvenlik, emekli maaşları gibi sorunların daha da
büyüdüğünü iddia etti.

''İhtilal teşebbüsleri, suikast timleri, intiharlar, cinnet geçirmeler,
iflaslar, kapanan fabrikalar, hukuk ihlalleri, yolsuzluk ve yoksullukların,
Türkiye'ye yakışmadığını'' söyleyen Şandır, ''7 yılını doldurduğumuz AKP
iktidarında bugün, birçok sorunla boğuşurken, milletimizin geleceği bir
belirsizliğin karanlığında uçuruma doğru sürüklenmektedir. Tarihte bu günün
örneğini yaşadık ve sonuçta koca bir imparatorluğu maalesef kaybettik. Korkarım
ki tedbir alınmazsa tarih yeniden tekrarlayacak'' diye konuştu.

''HALKIMIZI CAM KIRIĞI HALİNE GETİRDİNİZ''

Şandır, Türkiye'nin kötü yönetildiğini ve çok tehlikeli bir sürece doğru
sürüklendiğini ileri sürerek, AK Parti iktidarının, ''Türk insanını üretimden
uzaklaştırmak ve toplumdaki farklılıkları öne çıkararak kimlikleştirmek'' gibi
iki temel stratejik hata yaptığını iddia etti.

Halkın, üreten değil ele bakan bir topluma dönüştürüldüğünü savunan
Şandır, şunları söyledi:

''Türkiye, hem üretim gücünü hem de üretim bilgisini kaybediyor. Türkiye
üreten değil yabancıların malını yabancıların parası ile hesapsızca tüketen bir
ülkeye dönüşüyor. Üretmeyen ve borç içindeki Türkiye, şimdi de yeniden bir
küresel finans krizi tehdidi altında bazı siyasi ödünlere sürüklenmeye
zorlanıyor. Gelecek nesillerin Türkiye'sini tüketiyoruz. Bunu çok tehlikeli bir
gelişme olarak görüyorum.''

''Üretmeyen ve borç batağına sürüklenen Türkiye'' örneğinin tarihte de
yaşandığına dikkati çeken Şandır, 1853'te yapılan ilk borçlanmadan 25 yıl sonra
devletin iflas ettiğini, Osmanlı Devletinin, Düyun-i Umumiye teslim edildiğini
belirtti.

Ödenemeyen borçların karşılığında, ödünler verildiğini, ülkeden parçalar
koparılmasına engel olunamadığını ve sonunda devletin yıkıldığını anlatan Şandır,
''Bu gün gelişmeler ülkemizi böyle bir noktaya doğru sürüklemektedir. O gün,
Osmanlı Devleti, Islahat Fermanı ve Paris Antlaşması ile kuruluşunda ilan ettiği
hukukunu değiştirmiş; azınlıklarına eşit vatandaş statüsü tanımıştı. Bugün de
Lozan dışı azınlıkların tanımaya zorlanmaktayız. 'Devletin ülkesi ve milleti ile
bölünmez bütünlüğünün' parçalanmasına zorlanmaktayız'' diye konuştu.

Siyasi kimliklere, farklılıklara siyasi anlamlar yüklenerek kimlik sorunu
oluşturulduğunu iddia eden Şandır, Türk milletinin, ''alt kimlik-üst kimlik'' ve
''Türkiyelilik'' adı altında, ayrıştıran bir sürece sokulduğunu söyledi. Şandır,
''Bin yıldır birlikte yaşamış, millet olmuş halkımızı, cam kırığı yığını haline
getirdiniz'' dedi.

''KÜRT DEVLETİ, KÜRESEL BİR PROJEDİR''

''Demokratik açılım'' kapsamında, ''Silahlar susacak, kan duracak,
anaların gözyaşı dinecek'' şeklinde iddialarda bulunulduğunu belirten Şandır,
bugün kanın durmadığını, terör örgütünün silahı bırakmadığını, İmralı canisinin
demokratik hayatta belirleyici bir konuma geldiğini ileri sürdü.

Demokrasi, milli birlik ve kardeşliğin, ortak paydaları olduğunu anlatan
Şandır, toplumsal cepheleşmenin, ileri zaman içinde mutlaka çatışmayı
doğuracağını savundu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın açılıma ilişkin bazı sözlerini anımsatan
Şandır, şunları kaydetti:

''Kürt sorununu çözmek için Başbakandan önce PKK, yola çıkmış ve 1984
yılında Türkiye'ye ağır silahlarla saldırmıştı. PKK'nın amacı neydi? PKK;ya göre
Kürt Sorunu neydi? Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizde bir Kürt Devleti
kurmak değil mi? Bunu gerçekleştirmek için PKK, 25 yıldan bu yana terörü,
şiddeti, silahı, kan akıtmayı bir propaganda aracı olarak acımasızca
kullanmaktadır. Devlet kurmak amacından vazgeçtiğini hiçbir zaman söylememiştir.
PKK, bu amacına kavuşmak için silahlı propaganda ile birlikte bu gün siyasi
propaganda dönemini başlatmıştır. PKK'nın bu aşamada ileri sürdüğü şartları, AKP
iktidarı, demokratikleşme ve kardeşlik ambalajında 'Kürt açılımı' olarak takdim
etmektedir.

Kafamızı kuma sokmayalım; adına kim ne derse desin, meselenin aslı yani
PKK'nın amacı şudur; bir parçası Misak-ı Milli hududumuz içinde kalan, İran'ın
batısı, Irak'ın kuzeyi ve Suriye'nin doğusunu kapsayan bir coğrafyada bir Kürt
devleti kurmaktır. 1978 yılında Diyarbakır'ın Fis köyünde alınan karar budur.
Kürt Devleti kurmak, siyasi bir meseledir ve küresel bir projedir. Geçen
yüzyıldan kalan ve Sevr ile dayatılmasına rağmen gerçekleştirilemeyen bir siyasi
projedir.''

Şandır, projenin arkasında İngiltere, ABD ve Fransa'nın bulunduğunu ileri
sürdü. Serv Antlaşması'nda özerk Kürdistan kurulmasının öngörüldüğünü, ancak
Kürtlerin ''Hayır biz ayrılmayacağız, Türkiye Cumhuriyeti bizim devletimiz''
diyerek, bu antlaşmanın gereğini yerine getirmediklerini söyledi.

Şandır, azınlıkların, Lozan Barış Antlaşması ile belirlenmiş
Gayrimüslimler olduğunu, bunların dışında Türkiye'de etnik veya dini azınlık
bulunmadığını ifade etti.

''TÜRKİYE'Yİ İKİ MİLLETLİ HALE GETİRİYORSUNUZ''

MHP Grup Başkanvekili Şandır, 1856 Islahat Fermanı'nı imzalayan Ali
Paşa'yı milletin affetmediğini ve cenazesinde helallik vermediğini, AK Partili
yöneticilerin de bu duruma düşmesini istemediklerini söyledi.

Şandır, ''Kürt Açılımı ile milleti etnik temelde parçalıyorsunuz.
Türkiye'yi iki milletli hale getiriyorsunuz. Bu sonuç, Türkiye Cumhuriyetinin
kurucu hukukuna ve mevcut Anayasaya da aykırıdır. Demokratik sisteme karşı,
hiçbir kimse, alt kimlik, etnisite veya mezhep esasında bir dayatmada bulunamaz.
İnsanların bu özellikleri, onların, tarihi, kültürel sıfatları olarak kendileri
için anlamlıdır; ancak, demokratik devlet yapısı, bu özelliklere dayalı olarak
biçimlendirilemez'' diye konuştu..

Habur'dan girişlere de değinen Şandır, Hükümetin, tüm güvenlik güçlerini
yollardan çektiğini iddia eden Şandır, polisleri karakollara, askerlerin kışlara
çekildiğini ileri sürdü.

Şandır, konuşmasının şöyle tamamladı:

''Eli kanlı teröristlerin kahramanlar gibi karşılanmalarını ve Türk
Milletine meydan okumalarını dehşet ve nefretle izledik. Sayın Başbakan,
Türkiye'yi parçalamak için yola çıkmış ve binlerce insanımızı katleden bu eli
kanlı canilerin isteklerini gerçekleştirmek için hukuk ve siyaset üreterek mi
kardeşliğimizi geliştireceksiniz? Sayın Hükümet, MHP olarak sizi tekrar
uyarıyoruz. Bu yol çıkmaz bir sokaktır; çıkmaz sokağın sonu PKK ve APO'nun
istekleridir. Küresel güçlerin küresel projelerine taşeronluk yapmayın.

'Kürt Açılımı' kardeşliği değil düşmanlığı, cepheleşmeyi ve çatışmayı
geliştirmektedir. Bu açılımla buna sebep oldunuz. Başlattığınız Kürt Açılımı,
devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün parçalanmasına zemin
hazırlamaktadır. Bu Anayasaya göre suçtur. Sizi, hukuka, bu devleti kuran
atalarıma ve milletime şikayet ediyorum.''

---- HABERİN TAMAMINA 'İLGİLİ DÖKÜMANLAR' KISMINDAN ULAŞABİLİRSİNİZ ----