2005-05-17 - 13:59
CHP GENEL BAŞKANI BAYKAL: ''TARIMDA ALARM ZİLLERİ ÇALMAYA BAŞLADI''
Baykal, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmaya, 14-15 Mayıs'ta Dünya Çiftçiler Günü'nün kutlandığını anımsatarak başladı.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, tarımda alarm zilleri çalmaya başladığını bildirerek, AK Parti İktidarı'nın tarımla ilgili mevcut uygulamaları bile geriye çektiğini savundu. Baykal, ''Büyük kentlerin yasa egemenliğinin dışına çıkmasında tarım politikalarının yanlışlığının büyük etkisi bulunmaktadır'' dedi.

Baykal, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmaya, 14-15 Mayıs'ta Dünya Çiftçiler Günü'nün kutlandığını anımsatarak başladı. Türkiye'nin yeni bir ürün ve hasat dönemine girmek üzere olduğunu ifade eden Baykal, o nedenle tarımın durumunu değerlendirmenin yerinde bir davranış olacağını kaydetti. Baykal, uzun süredir izlenen politikalar ve aralarında AK Parti Hükümeti'nin de bulunduğu tüm hükümetlerin bu politikaları ''Sorgulamadan'' sürdürmesi sonucunda tarım kesiminde ciddi sorunların, sıkıntıların çıkmaya başladığını söyledi.

Tütün üreticisinin ağır darbeler yediğini, Türkiye'nin tütün üreticisi bir ülke olmaktan çıkartıldığını ifade eden Baykal, bunun uluslararası tütün şirketlerinin çıkarına bir sonuç doğurduğunu bildirdi. Baykal, Türkiye'nin artık tütün, sigara ithal etmek zorunda kaldığını, ''Tröstlerin Türkiye'de cirit atmaya başladığını'' kaydederek, ''Bu acı ve yüz kızartıcı bir tablodur'' dedi.

''KÖYLÜ TOPRAĞINA KÜSMEYE BAŞLADI''
Pancar üreticilerinin de ithalat baskısı altında üretimi bırakmak zorunda kaldığını bildiren Baykal, şeker ihtiyacını karşılamak için yurtdışından mısır ithal edilerek, ''Uluslararası şirketlerin yüzlerinin güldürüldüğünü'' ifade etti. ''Tarımda alarm zilleri çalmaya başladı'' diyen Baykal, pamuk üretim alanlarının azaldığını, Türkiye'nin başta Yunanistan olmak üzere birçok ülkeden pamuk ithal etmek zorunda kaldığını söyledi. Bütün bunların borçlanmayı
arttırdığını, döviz kanamasına yol açtığını kaydeden Baykal, ''Ekim alanları azaldı, köylü tarlasına, toprağına küsmeye, sırtını dönmeye başladı. Bu, anlayanlara büyük uyarıdır, büyük bir alarmdır'' dedi. Baykal, bütün bu gelişmelere karşın izlenen politikalarda bir değişiklik olmadığını söyledi.

''DÜNYADA EN AZ DESTEKLENEN ÇİFTÇİLER...''
Dünyanın bütün ülkelerinde çiftçilerin desteklendiğini, ancak Türkiye'deki çiftçilerin dünyada en az desteklenenler olduğunu bildiren Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:

''(Tarımda gerileyeceğiz) diyen bir tek ülke yok. Gelişme, kalkınma bir bütündür. Gelişmek isteyen ülkelerde sektörler arasında rekabet yoktur. Tarım, Türkiye'nin huzuru, dengesi, barışı. Ona sırtını dönerek ne ekonomik kalkınmayı ne huzuru ne toplumsal barışı sağlamak mümkün. Ama hükümet ne yapıyor, bütün bunlara sırtını dönüyor. Tarımda destek azaltmayı Türkiye (Politika) diye ilan etti. Ortada yarım yamalak uygulanan bir doğrudan destek kaldı. Bu ianedir, bu sosyal destektir. Her ülkenin çiftçisi iyi değilse de durumunu korumuştur, biraz düzelmiştir. Türkiye'de çiftçiler dünyada durumu en çok gerileyen çiftçiler olmuştur. Üç yıl buğdaya aynı fiyatı verecek, ondan sonra mazotu, gübreyi pahalılandıracaksın, gerilememesi mümkün mü? Türkiye'deki çiftçi, dünyanın en pahalı elektriğini, en pahalı mazotunu, en pahalı gübresini kullanıyor. Türkiye'de çiftçiler enflasyonun bedelini en çok ödeyen, afetler karşısında en korumasız kesim, ürettiği için cezalandırılan nadir kesimlerin başındadır. Kaçakçılık, sahtecilik çiftçilerimizi ciddi biçimde vurmaktadır.''

Baykal, büyük kentlerin yasa egemenliğinin dışına çıkmaya başladığını, bütün bunların altında Türkiye'nin toplumsal yapısının çarpıklaşmasının temel neden olarak yattığını ve bunda da tarım politikalarının yanlışlığının büyük etkisi bulunduğunu ifade etti. AK Parti iktidarının ''Mevcut uygulamayı bile geriye çektiğini'' savunan Baykal, bu durumu bir kez daha hatırlatmayı çiftçilere karşı bir görev olarak gördüklerini kaydetti.

IMF İLE İMZALANAN 3 YILLIK ANLAŞMA
Baykal, IMF ile 1999 yılında yapılan 6 yıllık anlaşmanın ardından, 2008 Mayıs ayına kadar sürecek 3 yıllık yeni bir anlaşma daha yapıldığını ve anlaşmanın onaylandığını belirterek, ''Bu, 3 yıl daha IMF politikaları ile ekonominin yürütüleceğini gösteriyor. Anlaşma aynı zamanda önümüzdeki dönemde insan ve sosyal duyarlılıkların yine unutulacağını da gösteriyor'' dedi.

IMF ile imzalanan anlaşma ile iktidarın seçimler öncesinde verdiği vaadleri yerine getiremeyeceğinin de artık ortaya çıktığını öne süren Baykal, 3 yıllık dönemde ekonomideki sıkıntıların tüm ağırlığı ile devam edeceğini söyledi. IMF politikalarının ülkede döviz bulundurmayı zorunlu kıldığını ve bunun da ya borçla ya da sıcak para girişi ile sağlanacağını belirten Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:

''6 yıl uyguladık, şimdi 3 yıl daha uygulayacağız bu IMF politikalarını. Buradaki temel gösterge, Türkiye'ye sıcak para girişini sağlamaktır. 38 milyar dolar sıcak para girdi bu dönemde ülkeye. Buna karşın 2004 yılında yatırım için Türkiye'ye giren yabancı sermaye miktarı ise 300 milyon dolar. 38 milyar dolar portföy yatırımı için gelen para, yani bir kişi bile işsahibi olamayacak bu parayla. Bir süre tutulacak, zamanı geldiğinde çıkacak ve girecek. Bu para Türkiye'de döviz kanaması yaptırıyor ve IMF bu paraya güven veriyor.

Peki ne olacak? Olacağı, biraz daha gideriz bu anlaşma ile. Ama bu gidişle nereye varırız? Asıl sorulması gereken soru budur. Biraz daha zaman ve gün kazanıyoruz bu anlaşmalarla, ama bilin ki bunlar hesaba yazılıyor ve günü gelince bunlar ödenecek. Ulusal kuruluşlarımız yok pahasına satılıyor, çiftçi, esnaf çöküyor. Kayıt dışı ekonomi gün geçtikçe büyüyor.

Tüm bunlar yapılırken, Maliye bakanına bir af daha getiren tasarıyı bu hafta TBMM'de görüşeceğiz. Çeteleyi unuttuk, bu kaçıncı af sayın Maliye bakanı, daha ne kadar af gerekiyor size?''

''METROPOLLERDE CAN GÜVENLİĞİ''
Deniz Baykal, metropol kentlerde can güvenliğinin sorun olmaya devam ettiğini, kap-kaç olayları ve taksici cinayetlerinin toplumu huzursuz ettiğini belirterek, hükümetin Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu'nun bugünkü kadrosunu dağıtmak için girişimlerde bulunduğunu öne sürdü. Taksi şöförlerinin daha güvenli araçlara sahip olması için TESK'in girişimlerde bulunduğunu, ancak maliye bakanının yaptığı ÖTV artışı ile bunun önünü kestiğini belirten Baykal, bakanın bu oranı makul bir seviyeye çekmesi gerektiğini söyledi.

Yurt dışında işçi olarak çalışan vatandaşların yurda dönerek borçlanma suretiyle emekli olabildiklerini hatırlatan Baykal, uygulamanın bugüne kadar günlük 2 dolar olarak gerçekleştiğini söyledi. Hükümetin aldığı bir kararla bunu 5 dolara çıkardığını ifade eden Baykal, bu artırımın insafla bağdaşmadığını belirterek, ''Bu vatandaşlara yolunacak kaz gözüyle bakılarak büyük insafsızlık yapılıyor''dedi.

''8 MİLYAR DOLAR ZARAR''
Yarın TBMM'de CHP'nin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler hakkında verdiği gensoru önergesinin görüşüleceğini hatırlatan Baykal, bu bakanlıkta yaşanan tüm gelişmelerin, kamuoyunun yakın ilgisi ve bilgisi ile izlendiğini söyledi. Siyasi iktidar tarafından yapılan atamalar ve bu görevdeki insanların gerçekleştirdikleri uygulamalarla Bakanlığın tam bir yolsuzluk yumağına dönüştüğünü ileri süren Baykal,''Tüm bunlar olurken sayın bakan sanki bunlar Merih'te yaşanıyormuş gibi sırtını dönüp yürüyor'' dedi.

''Mavi Akım Projesi''nde uygulanan fiyat formülünün, Gasprom yetkilileri ile yapılan görüşmeler sonrasında değiştirildiğini ve bir hesaba göre Türkiye ve Hazine'nin bundan 8 milyar dolar zarar ettiğini öne süren Baykal, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu'nun da bağımsız bir kurum olarak görev yapması gerekirken bu sorumluluğunu yerine getiremediğini söyledi.

AİHM KARARI
Baykal, konuşmasında, İHM'in terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan ile ilgili kararına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Deniz Baykal, kararın açıklanmayla birlikte önce iktidarın ardından da medyanın bir kısmının ''Yapacak hiçbir şey yok. Aman tepki göstermeyelim, önemsemeyelim, idare edelim. Bu karar yeniden yargılamayı öngörmektedir, gereğini yapalım'' anlayışı içine girdiğini savundu.

Türkiye'yi yönetenlerde ''Bir teslimiyet ve yılgınlık havasının hakim olduğunu'' ifade eden Baykal, ''Bu karar karşısında omurgalı, ciddi, ne istediğini bilen bir tavır maalesef şu ana kadar sergilenememiştir'' dedi.

AİHM'in aldığı kararın ''Türkiye'de mahkemenin adil ve tarafsız olmadığı tespitini yaparak gerekenlerin yapılmasını'' öngördüğüne dikkati çeken Baykal, ''Yargılamanın adil ve tarafsız olmadığına ilişkin kararın tartışılmasına ve sorgulanmasına ciddi ihtiyaç vardır'' diye konuştu.

''BU FİLMİ BİR DAHA SEYRETMEK İSTEMİYORUZ''
Terörün, dünyanın en temel sorunu olduğunu belirten Baykal, alınan kararın muhatabının sadece Türkiye olmadığını vurguladı. Baykal, ''Bu yaklaşım, dünyada global terörle mücadele konusuna en ağır darbeyi vurmaktadır'' dedi.

Türkiye'nin 15 yıl boyunca terörle mücadele konusunda kendi haline bırakıldığını, bu süreçte 30 bin kişinin yaşamını yitirdiğini anlatan Baykal, bu durumda bir ülke olarak dünyaya ''Ne yapıyorsunuz, kime ne yapmaya çalışıyorsunuz?'' deme hakkı bulunduğunu söyledi.

''HESABINI VEREMEZ''
Baykal, terör konusunda çifte standart uygulanmasının ve PKK'ya terör örgütü diyememenin hesabını, kararı veren hakimlerin hiçbirisinin veremeyeceğini söyledi.

''Terör ile cinayetin birbirinden çok farklı olduğunu'' belirten Baykal, şöyle devam etti:

''Terör diyemediğin zaman sanki bir cinayet suçundan yargılanıyormuş gibi çok kolaylıkla, şu eksik, bu noksan deyiveriyorsun. İngiltere'de kanun çıkardılar 2001'de, 'teröristlerin hakim önüne çıkarılmasıyla ilgili süreleri, tahditleri kaldırıyoruz' dediler. AB'ye de bildirdiler. Ne yaptı AB? Sen İngiltere'ye yapamadın da Türkiye'ye mi yapacaksın? Ne yapmışız, mahkemeye 4 günde çıkarmamız gereken sanığı 7 günde çıkarmışız.. Vay adil yargılama olmadı, yeniden yargılayın. Bu kadar ucuz mu o yeniden yargılama?

Türkiye'ye husumet içinde olan insanlar, ülkeler olabilir. Ama bir Avrupa mahkemesinde, Türkiye'ye yönelik husumetin etkisinde olan unsurların terörü tahrik etme noktasında böyle bir şiddet manzarasına sürüklenebilir olmasını içimize sindiremeyiz.''

''SİYASİ İRADEYE İHTİYAÇ VAR''
Kararda ''Öcalan yeniden yargılanmalı'' önerisinin yer almadığı görüşünü yineleyen Baykal, mevcut tablo karşısında yapılabilecekler sıralanırken, ''Yeniden yargılama, davanın yeniden açılması ve özel telafi edici önlemler aranabileceğinin'' belirtildiğine dikkati çekti.

Baykal, ''Mahkeme kararını rencide etmeden, haleldar etmeden bizim gerekli siyasi yetkinliği sergileyerek, yeniden yargılama dışında bir çözümü bulmamız, hukukun, mahkeme kararının gereği olarak ortada duruyor. Türkiye bunu yapmalıdır'' diye konuştu.