2007-11-06 - 14:00
BBP GENEL BAŞKANI MUHSİN YAZICIOĞLU: "TÜRKİYE'NİN TERÖRLE MÜCADELE KONSEPTİNİ DEĞİŞTİRMESİ GEREKİYOR"
TBMM'de basın toplantısı düzenleyen Yazıcıoğlu, Türk Telekom grevi ve sekiz askerin serbest bırakılmasıyla ilgili çeşitli açıklamalarda bulundu
TBMM'de basın toplantısı düzenleyen BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, Türk Telekom greviyle ilgili olarak görüşlerini kamuoyu ile paylaştı.

Türk Telekom greviyle ilgili olarak spekülasyonlara işaret eden Yazıcıoğlu, grevin bir hak olduğunu vurguladı. Başından beri Türk Telekom'un satışına karşı çıktıklarını, kamuya alacağından daha fazla bir yük yüklendiğini ifade eden Yazıcıoğlu, sözleşme hükümlerine riayet edilmediğini, özelleştirmeden önce kurumun karının az yatırımın daha fazla olduğunu ancak özelleştirildikten sonra
karın arttığını yatırımın düştüğünü söyledi. İşçinin durumunun doğru anlaşılması, Meclisin bu sorunu görmesi gerektiğini kaydeden Yazıcıoğlu, ''Telekom'un kamu hissesi 6.5 milyar dolara satılmıştı. Ama sonrasında 8 milyar dolarlık külfetini devlet üstlendi. Bu sömürü, ihanet değil mi?'' dedi.

8 ASKERİN SERBEST BIRAKILMASI

BBP Genel Başkanı Yazıcıoğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD Başkanı George Bush ile görüşmesi, 8 askerin serbest bırakılması ve sınır ötesi operasyonla ilgili sorularını da yanıtladı.

Bush-Erdoğan görüşmesinden tatmin olmadığını, bu görüşmede TBMM'de kabul edilen tezkerenin değerlendirildiğini belirten Yazıcıoğlu, Bush'un Tezkere yetkisinin kullanılmamasını ifade ettiğini kaydetti. ''TBMM ile Bush'ın hassasiyeti ve bakış açısı arasındaki farkılıkta Hükümetin nerede duracağını önümüzdeki günler gösterecek'' diyen Yazıcıoğlu, 8 askerin aynı günde serbest bırakılmasını çok anlamlı bulduğunu ve ''ciddi bir projenin parçası'' olarak değerlendirdiğini vurguladı.

Türkiye'nin terör ve teröristle mücadele ederken aslında bir takım küresel güç ve bölgedeki bazı devletlerle mücadele ettiğini bilmesi gerektiğini bildiren Yazıcıoğlu, şöyle konuştu: ''PKK terör örgütünün bağımsız hareket etmediğini, böyle bir güce ve imkana sahip olmadığını, bu gücü Irak'ın kuzeyinde konuşlandırılan ABD-İsrail konsorsiyumu kontrolü ve himayesi altında tutulan uluslararası sermayenin beslediği ve palazlandırdığı, Ortadoğu'daki menfaatleri için kullandığı bir taşeron örgüt olduğunu bilmek zorundayız. Son zamandaki gelişmeler bunu açık olarak göstermiştir.
Türkiye 2 kez baskın yemiştir; Türk silahlı gücüne baskın yapılmıştır, şehit verilmiştir, askeri personelimiz alıp götürülmüştür. Sonra da tüm
dünya ölçeğinde terör örgütü propagandası yapılmıştır. Bu propagandaya Türkiye içindeki siyasi uzantıları renk katmıştır, kendi siyasi
uzantılarına güç vehmettirmiştir. Operasyonun arkasındakiler kendini gizleme ihtiyacı duymamaktadır.''

Yazıcıoğlu, Türkiye'nin uğradığı baskından dolayı milletin öfkesinin kabardığını, bunu gören Meclisin silahlı kuvvetlerine yetki verdiğini
ve ''Artık sözün bittiği yerdeyiz, gereğini yap'' dediğini belirterek, ''Ama gereğini yapması gerekenler ipe un seriyorlar, zamana yayıyorlar
ve Türkiye'yi inisiyatifsiz, iradesiz ülke konumuna getiriyor ve sonra da tekrar kediye ciğeri teslim ediyor'' dedi.

ABD'deki görüşmenin ardından terörle mücadelenin ABD-Türkiye-Irak troykasının yapmasınını benimsendiğini ifade ederek, ''Yıllarca bunu
böyle yapmadık mı? Çekiç Güç niye vardı? Çekiç Güç, Türkiye'nin menfaatlerini mi korudu yoksa bölgesel menfaatleri korumak için Türkiye
içindeki yaraları mı kaşıdı, Türkiye içindeki saldırılara destek mi aktarıldı? Bunları göremeyecek miyiz?'' diye konuştu.

BBP GENEL BAŞKANI YAZICIOĞLU: ''KAHREDİCİ BURUKLUK YAŞADIM''

8 askerin teslimine de değinen Yazıcıoğlu, ''askerlerin ailelerine kavuşturulmasından duyduğu sevincin üstünde kahredici bir burukluğu
yaşadığını'' belirterek, şunları ifade etti: ''Bu konjonktürde askerlerin Türkiye'ye teslimi, kesinlikle kabul edeceğimiz bir biçimde olmamıştır. Askerlerin ülkeye dönmesi, ailelerine kavuşması sevindiricidir ama yöntem asla kabul edilecek bir yöntem değildir. Açıkça Türkiye baskın yemiştir. Silahlı kuvvetlerimiz baskına uğramıştır. Bunun sonucunda koparılan askerlerimiz bir takım güçlerin propaganda vasıtası olarak kullanılmıştır.

Askerlerimizi Irak'tan almaya giden milletvekilleri kimin adına gitti? Nereden aldılar bu yetkiyi, hangi sıfatla temas kurdular, hangi sıfatlarıyla terör örgütüyle belge imzaladılar? Hangi sözleri, kimin adına verdiler? Kime bilgi aktararak gittiler? Orada kendi adlarına mı pazarlık yaptılar yoksa Türkiye Cumhuriyeti devleti ve hükümeti adına mı dolaylı da olsa bir görevlendirme söz konusu mudur? Türkiye büyük ve güçlü devlettir. Küçük başlar bu büyük devleti bu hale getirmişlerdir. Sonuç itibarıyla Türkiye her geçen gün caydırıcılığını, kırmızı çizgilerini kaybeden, politikasız bir yörüngede sürüklenerek rüzgarın estiği yanda kaderine doğru giden bir ülke haline getirilmiştir. Bu iktidarın elinde bu noktaya getirilmiştir.''

Türkiye'nin terörle mücadele konseptini değiştirmesi gerektiğini savunan Yazıcıoğlu, ''Şimdi yine bir parmak bal sürülecek, zamana yayılacak.
Türkiye neyi çözmüş olacak? Bu kadar gürültü niye yapıldı? Niye tezkere çıkardınız? Eğer bu sorun ABD ile çözülüyor, Barzani'nin insafıyla
hallediliyorsa, o zaman bu millet niye beklentiler içine sokuldu?''

Yazıcıoğlu, sınır ötesi operasyonun derhal yapılmasından yana olduğunu, ancak her geçen gün sulandırılacak bir sınır ötesi operasyonunun anlamı
olmayacağını belirterek, Irak sınırının yeniden belirlenmesi gerektiğini ileri sürdü.