2007-04-24 - 14:20
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Başbakan Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı adayı olmadıysa; bu, millet onu kabul etmediği içindir. Bu sonucun alınması, Türkiye'de demokrasinin zaferi ve başarısıdır'' dedi.
Baykal, partisinin TBMM grubunda, cumhurbaşkanı seçimine ilişkin
değerlendirmelerde bulundu.
Cumhurbaşkanı seçiminin, AK Parti'nin bir iç işi olarak götürülmek
istendiğini savunan Baykal, ''Bugün Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı adayı olmadıysa;
bu, millet onu kabul etmediği içindir. Milletin cumhurbaşkanlığı anlayışına,
Başbakan uygun olmadığı içindir'' dedi.
Bu uyumsuzluğun millet tarafından tespit edildiğini öne süren Baykal, bu
sonucun alınmasının, Türkiye'de demokrasinin zaferi ve başarısı olduğunu, büyük
bir demokrasi dersi verildiğini ifade etti.
Baykal, bu sonucun alınmasına toplumun pek çok kesiminin büyük katkı
sağladığını, pek çok kesimin ise umursamadığını, görmemezlikten geldiğini
belirtti.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, cumhurbaşkanı
adayı Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ü kutladı. Baykal,
''Onun önünde Türkiye'nin yaşadığı tabloyu görerek, ülkemizi barış ve istikrara
kavuşturmak için bir fırsat çıkmıştır'' dedi.
Baykal, CHP TBMM Grup toplantısında, Gül'ün cumhurbaşkanı adayı olmasını da
değerlendirdi.
Gül'ün, cumhurbaşkanı aday olarak belirlendiğini ifade eden Baykal, şöyle
konuştu:
''Kendisini kutluyorum. Adaylığı hayırlı olsun. Bundan sonra, adaylığını,
Parlamentonun bir ortak sorumluluğu haline dönüştürme konusunda üzerine düşeni
yapar. Bunu bir AKP adaylığı halinde sürdürmeyi, öncelikle kendisi reddeder.
Bunu, kendisine hatırlatmayı görev biliyorum. Kendisini bir AKP adayı mantığı
içinde sürdürecek olursa, seçilirken de AKP adayı olur. Eğer seçilmeyi başarırsa
da Anayasa Mahkemesinden, cumhurbaşkanlığına kadar her noktada önünde çok ciddi
sorunlar, engeller kendini gösterir. Onun önünde Türkiye'nin yaşadığı tabloyu
görerek, ülkemizi barış ve istikrara kavuşturmak için bir fırsat çıkmıştır.
Artık AKP kimliğini bir yana bırakarak, (Cumhuriyet hükümetinin, Türkiye
Cumhuriyetinin, Anayasamızın içtenlikli sahibine dönüşme konusunda samimi bir
çabayı sergileyeceğinin) güvenini Türkiye'ye vermek zorundadır. Bunu verirse,
kendisi de Türkiye de kazanır. Ama emir kumanda altına girerse, AKP
partizanlığının bir uzantısı haline Çankaya'yı dönüştürmeye kalkarsa, bundan
kendisi de Türkiye de büyük zarar görür.''
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, cumhurbaşkanlığı
seçim sürecinde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi üslubunun, ''demokratik
üslup olmaktan çok uzak olduğunu, despotik bir siyaset üslubuna sahip bir insan
olarak ortaya çıktığını'' savundu.
Baykal, partisinin TBMM grubunda yaptığı konuşmasında, Cumhurbaşkanı Ahmet
Necdet Sezer'e şükranlarını ve saygılarını sundu.
Sezer'in, Türkiye'nin çok güç bir döneminde, ülkenin muhtaç olduğu anlayışı,
yaklaşımı, duyarlılığı Çankaya'da, kararlılık, tutarlılık ve cesaretle
sürdürdüğünü belirten Baykal, ''Geride bıraktığımız dönemde çok büyük sorunlar
yaratabilecek gelişmeler, Sayın Sezer'in cumhurbaşkanlığının katkılarıyla denetim
altına alabilmiştir'' dedi.
Deniz Baykal, gelecekte Sezer'in cumhurbaşkanı olarak değerinin çok daha iyi
anlaşılacağını belirterek, tarihin, Sezer'i, ''çok seçkin, başarılı, Anayasa'yı
özümsemiş, görevini başarıyla yapan bir cumhurbaşkanı'' olarak kaydedeceğini
vurguladı.
Cumhurbaşkanlığı makamının önemine işaret eden Baykal, bu makamın, yönetimde
yanlışlıkların engellenmesinde çok önemli fren yetkileri olan bir makam olduğunu
dile getirdi. Baykal, yanlışlığa eğilimli bir siyasi iktidarın işbaşında
bulunduğu dönemlerde, cumhurbaşkanlığının değeri ve öneminin çok daha arttığını
kaydetti.
-''ANAYASA'NIN MEKANİZMALARI İLE DEĞERLERİ...''-
Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğuna dikkati çeken Baykal, Anayasa'nın
koyduğu mekanizmaların bulunduğunu anımsattı.
CHP lideri Baykal, Anayasa'nın ayrıca, özü, ilkeleri, sahip çıktığı
değerlerin de olduğunu dile getirerek, Anayasa'nın özü ve mekanizmasının birlikte
işleyeceğini kaydetti.
Anayasa'nın öngördüğü mekanizmaların, Anayasa'nın özüne, içeriğine,
değerleri ve ilkelerine uygun bir şekilde işleyeceğini ifade eden Baykal,
doğrunun bu olduğunu söyledi. Baykal, zaman zaman bu konuda sıkıntılar çıktığını,
Anayasa'nın mekanizmaları ile değerleri arasında bir uyumsuzluk ortaya çıktığını,
bunun toplumda krizlere yol açtığını belirtti.
Bu tablo karşısında Anayasa'ya sahip çıkılması gerektiğini dile getiren
Baykal, görevlerinin, halkın desteğiyle uyum ve bütünleşmeyi gerçekleştirmek
olduğunu söyledi.
-''YANLIŞ BAŞLANILDI''-
Deniz Baykal, cumhurbaşkanlığı konusunun, toplumun bilgisi, katılımı,
değerlendirmesi içinde, şeffaf ve içtenlikli bir yaklaşımda ele alınamadığını
savundu.
Cumhurbaşkanlığı sürecinin, başından bu yana kapalı devre, AK Parti'nin bir
iç işi gibi algılanarak, götürülmek istendiğini ileri süren Baykal, konunun ilk
kez böyle algılandığını söyledi.
Baykal, seçilecek kişinin, sadece belli bir siyasi partiye oy verenlerin
değil, 72 milyonun cumhurbaşkanı olacağını vurguladı.
AK Parti'nin, ''Cumhurbaşkanını biz seçeceğiz'' dediğini, olaya bu şekilde
yanlış başlanıldığını ifade eden Baykal, bunun, temel bir yanılgı olduğunu
söyledi.
Cumhurbaşkanının, parlamentoda salt çoğunlukla seçilmesinin, Anayasa
açısından kabul görmediğini belirten Baykal, AK Parti'de bir dayanışma arayışının
kendisini göstermediğini savundu.
-''KİŞİSEL HESAP''-
''Niçin içe kapalı bir tavır tercih edildi. Bunun altında ne yatıyor?'' diye
soran Baykal, şöyle konuştu:
''Bunun altında, Sayın Başbakan'ın, kendisini cumhurbaşkanı olarak seçtirme
düşüncesi yatıyor. Başbakan değerlendirmiştir ki, 'eğer toplumu, muhalefeti
katmaya kalkarsak, diğer partilerle işbirliği içinde cumhurbaşkanı arayışına
yönelirsek, bunun en kesin sonucu olarak, benim cumhurbaşkanı adaylığım gündemden
düşer. Halbuki, ben cumhurbaşkanı olmak istiyorum. Ben ancak kendi partimin,
parti militanlarımın, milletvekillerimin, bu işi sadece kendi başlarına götürmesi
halinde güvence altına alabilirim' diye bir değerlendirme yapmıştır. Ve
cumhurbaşkanı seçimini, toplumla, siyasi partilerle, milletvekilleriyle
paylaşmaktan kaçınmıştır.
Eğer sayın Başbakan, cumhurbaşkanı olma kararı almasaydı, bu seçim çok daha
katılımcı, demokratik, istişareleri öngören, toplumun nabzını tutan bir
yaklaşımda sürdürülebilirdi. Sürdürülememiş olması, Başbakan'ın yaptığı kişisel
hesap yüzündendir. Başbakan, cumhurbaşkanı olma kararı almıştır. Bu kararı
toplumla paylaşarak gerçekleştirmenin mümkün olmayacağını değerlendirmiştir. Hele
muhalefetle bu konuda mutabakat sağlanamayacağını görmüştür ve bunu emrivakiyle,
olup-bittiyle dayatabileceği hesabı içine girebilmiştir.''
-''İLK TAHRİBAT''-
CHP Genel Başkanı Baykal, cumhurbaşkanı seçiminin üçte birlik bir azınlığa
dayalı siyasi partinin iç işi gibi algılanmasının, cumhurbaşkanlığı seçim
sürecinin Türkiye'de anayasal düzene getirdiği ilk önemli tahribat olduğunu
savundu.
Bir saat öncesine kadar toplumun cumhurbaşkanı adayını bilmediğini ifade
eden Baykal, toplumun bilgisi dışında bu işin sürdürüldüğünü, Meclisin devre dışı
kaldığını söyledi.
CHP'nin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, cumhurbaşkanı adayı olmayı
planladığını teşhis ettiklerini, bunu kamuoyuyla paylaştıklarını belirten Baykal,
''Hem Başbakan'ın cumhurbaşkanı seçilme planını deşifre ettik hem de bunun
olamaz, olmaması gereken yanlış bir karar olduğunu Türkiye'ye anlatmayı
başardık'' diye konuştu.
-''DESPOTİK SİYASET ÜSLUBU...''-
Deniz Baykal, cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde, Başbakan'ın siyasi
üslubunun, demokratik üslup olmaktan çok uzak olduğunu ileri sürerek, ''Başbakan,
despotik bir siyaset üslubuna sahip bir insan olarak ortaya çıkmıştır.
Başbakan'ın, dayatmacı, olup-bittici, kanaatlerini empoze etmeyi tercih eden bir
yaklaşım içinde olduğu, bu süreç içinde ortaya çıkmıştır'' dedi.
''Başbakan da değerlendirdi ki Türkiye, onun cumhurbaşkanlığını kabul
etmiyor, etmeyecek'' diyen Baykal, bu konudaki ısrar ve inadının, Türkiye'de çok
kaygı verici gerilimlere yol açacağının ortaya çıktığını söyledi.
Başbakan Erdoğan'ın, gelinen noktada cumhurbaşkanı adayı olmadığını ilan
etmek durumunda kaldığını ifade eden Baykal, bunun önemli bir gelişme olduğunu
söyledi.
Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu önemli bir gelişmedir. Parlamentoda üçte iki çoğunluğu olan bir
partinin genel başkanı. Toplum içinde, medya, iş dünyası, çeşitli toplum
örgütleri bir takım yöntemlerle susturulmuştur. Böyle bir manzara içinde eğer
parti genel başkanı, başbakan, cumhurbaşkanı olmak iddiasını takip edip,
sonuçlandıramıyorsa, bunun çok iyi değerlendirilmesi lazım. Bu, Türkiye'deki
demokratik toplumsal sürecin, kendisini bütün engellere, güçlüklere rağmen kabul
ettirdiğini başarmış olduğunu bize göstermiştir.
Bugün Sayın Erdoğan bilmeliyiz ki, cumhurbaşkanı adayı olmadıysa, bu millet
onu kabul etmediği içindir. Milletin, cumhurbaşkanlığı anlayışına Başbakan uygun
olmadığı içindir. Bu uyumsuzluk, millet tarafından tespit edilmiştir. Bu sonucun
alınması, Türkiye'de demokrasinin zaferi, başarısıdır. Bu sonucun alınmasında,
pek çok kesim katkı yapmış, pek çok kesim umursamamış, pek çok kesim
görmemezlikten gelmiştir, pek çok kesim cesaret edememiştir. Ama buna cesaret
edenler, bunu önemseyenler, anayasanın özünü kavrayanlar, bunun için açıktan
tavır takınanlar, düşünenler, konuşanlar ve 14 Nisan'da Ankara'da meydanda
toplanan 1 milyon insan bu sonucu almıştır. Kimse bunu gizlemeye kalkmasın. Bu
yüzbinlerce insanın emeğine haksızlıktır.''
-''DEMOKRASİ DERSİ VERİLDİ''-
Demokrasi dersi verildiğini ifade eden Baykal, ''çoğunlukla istediğim gibi
alıp götürürüm'' anlayışının işlemediğini söyledi.
CHP lideri Baykal, demokrasinin özü, ilkeleri ve demokratik duyarlılıkların
devreye girdiğini dile getirdi.
Bu olayın, çok büyük bir başarıyı güvence altına aldığını ifade eden Baykal,
bundan sonraki büyük başarıların da buradan çıkacağını kaydetti.
14 Nisan'da Tandoğan Meydanı'nda toplanan kalabalığa da değinen Deniz
Baykal, ''Siyaset, sürekli bir iştir. O büyük güç, birikim, önümüzdeki büyük
seçimde de zaferin sağlanmasını güvence altına alacaktır'' dedi.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Başbakanın
emir ve kumandası altında, Refah Partisi kadrolarının bir parçası, bir uzantısı
olarak Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı makamına çıkılamayacağını önce
Abdullah Gül'ün anlamasına ihtiyaç var'' dedi.
Baykal, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada, Gül'ün
Cumhurbaşkanı adayı olmasıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Milli görüş anlayışı içinde düşünceleri ve değerleri şekillenmiş bir
kadronun, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığında bir arada olmasının, Anayasa ve
Türkiye'nin geleceğine yönelik çok haklı tehlike ve tehditleri ortaya
çıkardığının bir gerçek olduğunu savunan Baykal, ''Bunu, hep beraber görüyoruz.
Bu tespiti yapıyoruz. Bu tespit karşısında, görevimizi yerine getireceğiz. Halkı
bu tehlikeye karşı uyarmak ve böyle bir tehlikeyi Türkiye'de etkisiz kılmak için
gerekli dengeyi, yeni yapılanmayı ortaya çıkaracak gayreti sergileyeceğiz'' diye
konuştu.
Gül'ün önünde bazı handikaplar bulunduğunu, bunlara dikkati çekmek
istediğini kaydeden Deniz Baykal, şöyle devam etti:
''Sayın Gül de Sayın Tayyip Erdoğan gibi milli görüş Rahlei Tedrisinden
geçmiştir. Orada şekillenmiştir. Anlayışı, duyguları, milli görüş ikliminin
eseridir. Ama şunu da kabul etmek durumundayız ki Abdullah Gül'ün son dönemdeki
uygulamaları, onu milli görüş çizgisinden topyekun teslimiyet çizgisine
çekmiştir. Artık, AB Hristiyan Kulübü, yok İslam Dinarı, ABD, AB ve İsrail'e
meydan okuyan tavırlar, bunların hepsi bitmiştir... Şimdi askerlerimize çuval
geçirilen o acı olay karşısında, sesi soluğu çıkmayan süklüm püklüm bir Dışişleri
Bakanı vardır.''
Gül döneminde dış politikada büyük yanlışlıklar yaşandığını, AB projesi ve
Irak politikasının çıkmaza girdiğini, Kıbrıs'ta sorunların ortada olduğunu öne
süren Baykal, ortada çok somut başarısızlıklar olduğunu savundu. Baykal, Gül'ün
her şeyin yolunda gittiği gibi bir izlenim yarattığını ifade ederek,
''Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu sorunları o güleryüz, tatlı dil
değiştirmiyor'' dedi.
-''YENİ SINAV VERME MECBURİYETİ''-
Abdullah Gül'e seçimin sonuçlanması durumunda tarihi sorumluluk ve görevler
düşeceğini anlatan Baykal, Cumhurbaşkanı seçim sürecinin ''kapalı devre''
götürülmüş olmasının, sadece uygulamayı yapan Başbakan Erdoğan ve AK Parti'ye
değil, seçilecek kişiye de çok ciddi sıkıntılar getireceğini söyledi. Baykal,
şöyle konuştu:
''Seçilecek kişinin derhal siyaset üslubunu, AKP'nin kapalı devre, dayatmacı
siyaset üslubunun dışına çıkarma doğrultusunda harekete geçerek yeni bir sınav
verme mecburiyeti vardır. Oraya başbakanın emir ve kumandası altında, Refah
Partisi kadrolarının bir parçası, bir uzantısı olarak Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanlığı makamına çıkılamayacağını önce Abdullah Gül'ün anlamasına
ihtiyaç var. Bu olayı, AKP'nin kendi iç işi, mutfak konusu olamayacağını idrak
etmesine, olayı bu şekilde ele alma çabalarını kararlılıkla reddetmesine, yepyeni
bir kimlikle ortaya çıkmasına ihtiyaç vardır. Oraya gelirken, bunu yapmak
durumundadır. Eğer gelebilirse de geldikten sonra artık Türkiye Cumhuriyetinin
Cumhurbaşkanı olduğunu unutmamak durumundadır. Eğer unutacak olursa, ona bunu
hatırlatacak olanlar vardır.''
-SAKINCALI TABLO-
Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Meclis Başkanlığının aynı kadronun elinde
olmasının Türkiye açısından sakıncalı olduğunu savunan Baykal, şunları kaydetti:
''Böyle bir tablonun Türkiye'nin gerçeğine, ihtiyaçlarına uymadığını,
Anayasasının değerlerini de sahiplenemeyeceğini, Türkiye'de rejiminin işleyişini
her türlü kontrol, fren, denge mekanizmalarının dışına çekeceğini, bunun çok
ciddi sıkıntılar doğurabileceğini görüyoruz. Bunu başından beri gördük, ciddi bir
görev yaptık. Milletimizin önemli bir kesiminin duyarlılığını ortaya çıkarmayı
başardık. Şimdi bu mücadele devam edecektir. Türkiye'de demokrasi, hukuk,
anayasaya işleyecektir. Bizim işimize gelse de işleyecektir gelmese de
işleyecektir. Ama biz ülkemizin yararına olmadığını gördüğümüz işleyişler
karşısında, Anayasadan aldığımız güçle görevimizi yapacağız, milletimizi
uyaracağız, Milletimizin desteğiyle durumu düzeltmeye çalışacağız. Yapılması
gereken iş budur.''
-''BİR KAPIKULUNU YERLEŞTİRME PROJESİ...''-
CHP lideri Baykal, şu ana kadar ki süreçte halkın, CHP'nin, demokrasiye
inanan toplum güçlerinin başarılı olduğunu söyledi. Baykal, ''Bir önemli
tehlikeyi, anayasa açısından meydan okuma kararlılığı içinde ortaya çıkacak bir
adayın, parlamentodaki çoğunluğuna dayanarak oraya gelmesi dayatmasını önlemeyi
başardık. Kendi emir ve kumandası altında bir uzantısını, bir kapıkulunu oraya
yerleştirme projesini etkisiz kılmayı başardık'' diye konuştu.
Deniz Baykal, Başbakan Erdoğan'ın ''sürpriz bir aday'' olabileceği yönündeki
sözlerine de değinerek, bu söylemin, Türkiye ve rejim açısından sakıncalı
olduğunu, bu sakıncanın bertaraf edildiğini kaydetti.
-MEDYA ÜZERİNDE KUŞATMA-
Baykal, medya üzerinde bir kuşatma ve sindirme projesinin kararlı ve etkili
olarak işletildiğini de savundu.
Gazetelerin hangi manşeti atacağına, Başbakanın Basın Müşavirinin karar
verdiğini ileri süren Baykal, demokrasi ve basın özgürlüğü açısından bu durumdan
ıstırap duyduğunu kaydetti.
CHP Genel Başkanı Baykal, ''Meydan okuyorum. Hayır öyle olmuyor diyecek
babayiğidi görmek istiyorum. Böyle gitmez. Bu, basın değil rejim konusudur''
dedi.
Başbakanın Basın Müşavirinin, Türkiye'nin en çok satan 2'inci gazetesinin
genel yayın yönetmenine ''Cumhurbaşkanının konuşmasını küçük gör'' dediğini; bazı
yazarların işine son verilmesini ya da sütunlarının değiştirilmesini istediğini
ileri süren Baykal, bunun acı bir tablo olduğunu söyledi.
Baykal, ''Bu ayıp, Türkiye'nin ayıbıdır'' diye konuştu.
değerlendirmelerde bulundu.
Cumhurbaşkanı seçiminin, AK Parti'nin bir iç işi olarak götürülmek
istendiğini savunan Baykal, ''Bugün Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı adayı olmadıysa;
bu, millet onu kabul etmediği içindir. Milletin cumhurbaşkanlığı anlayışına,
Başbakan uygun olmadığı içindir'' dedi.
Bu uyumsuzluğun millet tarafından tespit edildiğini öne süren Baykal, bu
sonucun alınmasının, Türkiye'de demokrasinin zaferi ve başarısı olduğunu, büyük
bir demokrasi dersi verildiğini ifade etti.
Baykal, bu sonucun alınmasına toplumun pek çok kesiminin büyük katkı
sağladığını, pek çok kesimin ise umursamadığını, görmemezlikten geldiğini
belirtti.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, cumhurbaşkanı
adayı Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ü kutladı. Baykal,
''Onun önünde Türkiye'nin yaşadığı tabloyu görerek, ülkemizi barış ve istikrara
kavuşturmak için bir fırsat çıkmıştır'' dedi.
Baykal, CHP TBMM Grup toplantısında, Gül'ün cumhurbaşkanı adayı olmasını da
değerlendirdi.
Gül'ün, cumhurbaşkanı aday olarak belirlendiğini ifade eden Baykal, şöyle
konuştu:
''Kendisini kutluyorum. Adaylığı hayırlı olsun. Bundan sonra, adaylığını,
Parlamentonun bir ortak sorumluluğu haline dönüştürme konusunda üzerine düşeni
yapar. Bunu bir AKP adaylığı halinde sürdürmeyi, öncelikle kendisi reddeder.
Bunu, kendisine hatırlatmayı görev biliyorum. Kendisini bir AKP adayı mantığı
içinde sürdürecek olursa, seçilirken de AKP adayı olur. Eğer seçilmeyi başarırsa
da Anayasa Mahkemesinden, cumhurbaşkanlığına kadar her noktada önünde çok ciddi
sorunlar, engeller kendini gösterir. Onun önünde Türkiye'nin yaşadığı tabloyu
görerek, ülkemizi barış ve istikrara kavuşturmak için bir fırsat çıkmıştır.
Artık AKP kimliğini bir yana bırakarak, (Cumhuriyet hükümetinin, Türkiye
Cumhuriyetinin, Anayasamızın içtenlikli sahibine dönüşme konusunda samimi bir
çabayı sergileyeceğinin) güvenini Türkiye'ye vermek zorundadır. Bunu verirse,
kendisi de Türkiye de kazanır. Ama emir kumanda altına girerse, AKP
partizanlığının bir uzantısı haline Çankaya'yı dönüştürmeye kalkarsa, bundan
kendisi de Türkiye de büyük zarar görür.''
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, cumhurbaşkanlığı
seçim sürecinde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi üslubunun, ''demokratik
üslup olmaktan çok uzak olduğunu, despotik bir siyaset üslubuna sahip bir insan
olarak ortaya çıktığını'' savundu.
Baykal, partisinin TBMM grubunda yaptığı konuşmasında, Cumhurbaşkanı Ahmet
Necdet Sezer'e şükranlarını ve saygılarını sundu.
Sezer'in, Türkiye'nin çok güç bir döneminde, ülkenin muhtaç olduğu anlayışı,
yaklaşımı, duyarlılığı Çankaya'da, kararlılık, tutarlılık ve cesaretle
sürdürdüğünü belirten Baykal, ''Geride bıraktığımız dönemde çok büyük sorunlar
yaratabilecek gelişmeler, Sayın Sezer'in cumhurbaşkanlığının katkılarıyla denetim
altına alabilmiştir'' dedi.
Deniz Baykal, gelecekte Sezer'in cumhurbaşkanı olarak değerinin çok daha iyi
anlaşılacağını belirterek, tarihin, Sezer'i, ''çok seçkin, başarılı, Anayasa'yı
özümsemiş, görevini başarıyla yapan bir cumhurbaşkanı'' olarak kaydedeceğini
vurguladı.
Cumhurbaşkanlığı makamının önemine işaret eden Baykal, bu makamın, yönetimde
yanlışlıkların engellenmesinde çok önemli fren yetkileri olan bir makam olduğunu
dile getirdi. Baykal, yanlışlığa eğilimli bir siyasi iktidarın işbaşında
bulunduğu dönemlerde, cumhurbaşkanlığının değeri ve öneminin çok daha arttığını
kaydetti.
-''ANAYASA'NIN MEKANİZMALARI İLE DEĞERLERİ...''-
Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğuna dikkati çeken Baykal, Anayasa'nın
koyduğu mekanizmaların bulunduğunu anımsattı.
CHP lideri Baykal, Anayasa'nın ayrıca, özü, ilkeleri, sahip çıktığı
değerlerin de olduğunu dile getirerek, Anayasa'nın özü ve mekanizmasının birlikte
işleyeceğini kaydetti.
Anayasa'nın öngördüğü mekanizmaların, Anayasa'nın özüne, içeriğine,
değerleri ve ilkelerine uygun bir şekilde işleyeceğini ifade eden Baykal,
doğrunun bu olduğunu söyledi. Baykal, zaman zaman bu konuda sıkıntılar çıktığını,
Anayasa'nın mekanizmaları ile değerleri arasında bir uyumsuzluk ortaya çıktığını,
bunun toplumda krizlere yol açtığını belirtti.
Bu tablo karşısında Anayasa'ya sahip çıkılması gerektiğini dile getiren
Baykal, görevlerinin, halkın desteğiyle uyum ve bütünleşmeyi gerçekleştirmek
olduğunu söyledi.
-''YANLIŞ BAŞLANILDI''-
Deniz Baykal, cumhurbaşkanlığı konusunun, toplumun bilgisi, katılımı,
değerlendirmesi içinde, şeffaf ve içtenlikli bir yaklaşımda ele alınamadığını
savundu.
Cumhurbaşkanlığı sürecinin, başından bu yana kapalı devre, AK Parti'nin bir
iç işi gibi algılanarak, götürülmek istendiğini ileri süren Baykal, konunun ilk
kez böyle algılandığını söyledi.
Baykal, seçilecek kişinin, sadece belli bir siyasi partiye oy verenlerin
değil, 72 milyonun cumhurbaşkanı olacağını vurguladı.
AK Parti'nin, ''Cumhurbaşkanını biz seçeceğiz'' dediğini, olaya bu şekilde
yanlış başlanıldığını ifade eden Baykal, bunun, temel bir yanılgı olduğunu
söyledi.
Cumhurbaşkanının, parlamentoda salt çoğunlukla seçilmesinin, Anayasa
açısından kabul görmediğini belirten Baykal, AK Parti'de bir dayanışma arayışının
kendisini göstermediğini savundu.
-''KİŞİSEL HESAP''-
''Niçin içe kapalı bir tavır tercih edildi. Bunun altında ne yatıyor?'' diye
soran Baykal, şöyle konuştu:
''Bunun altında, Sayın Başbakan'ın, kendisini cumhurbaşkanı olarak seçtirme
düşüncesi yatıyor. Başbakan değerlendirmiştir ki, 'eğer toplumu, muhalefeti
katmaya kalkarsak, diğer partilerle işbirliği içinde cumhurbaşkanı arayışına
yönelirsek, bunun en kesin sonucu olarak, benim cumhurbaşkanı adaylığım gündemden
düşer. Halbuki, ben cumhurbaşkanı olmak istiyorum. Ben ancak kendi partimin,
parti militanlarımın, milletvekillerimin, bu işi sadece kendi başlarına götürmesi
halinde güvence altına alabilirim' diye bir değerlendirme yapmıştır. Ve
cumhurbaşkanı seçimini, toplumla, siyasi partilerle, milletvekilleriyle
paylaşmaktan kaçınmıştır.
Eğer sayın Başbakan, cumhurbaşkanı olma kararı almasaydı, bu seçim çok daha
katılımcı, demokratik, istişareleri öngören, toplumun nabzını tutan bir
yaklaşımda sürdürülebilirdi. Sürdürülememiş olması, Başbakan'ın yaptığı kişisel
hesap yüzündendir. Başbakan, cumhurbaşkanı olma kararı almıştır. Bu kararı
toplumla paylaşarak gerçekleştirmenin mümkün olmayacağını değerlendirmiştir. Hele
muhalefetle bu konuda mutabakat sağlanamayacağını görmüştür ve bunu emrivakiyle,
olup-bittiyle dayatabileceği hesabı içine girebilmiştir.''
-''İLK TAHRİBAT''-
CHP Genel Başkanı Baykal, cumhurbaşkanı seçiminin üçte birlik bir azınlığa
dayalı siyasi partinin iç işi gibi algılanmasının, cumhurbaşkanlığı seçim
sürecinin Türkiye'de anayasal düzene getirdiği ilk önemli tahribat olduğunu
savundu.
Bir saat öncesine kadar toplumun cumhurbaşkanı adayını bilmediğini ifade
eden Baykal, toplumun bilgisi dışında bu işin sürdürüldüğünü, Meclisin devre dışı
kaldığını söyledi.
CHP'nin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, cumhurbaşkanı adayı olmayı
planladığını teşhis ettiklerini, bunu kamuoyuyla paylaştıklarını belirten Baykal,
''Hem Başbakan'ın cumhurbaşkanı seçilme planını deşifre ettik hem de bunun
olamaz, olmaması gereken yanlış bir karar olduğunu Türkiye'ye anlatmayı
başardık'' diye konuştu.
-''DESPOTİK SİYASET ÜSLUBU...''-
Deniz Baykal, cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde, Başbakan'ın siyasi
üslubunun, demokratik üslup olmaktan çok uzak olduğunu ileri sürerek, ''Başbakan,
despotik bir siyaset üslubuna sahip bir insan olarak ortaya çıkmıştır.
Başbakan'ın, dayatmacı, olup-bittici, kanaatlerini empoze etmeyi tercih eden bir
yaklaşım içinde olduğu, bu süreç içinde ortaya çıkmıştır'' dedi.
''Başbakan da değerlendirdi ki Türkiye, onun cumhurbaşkanlığını kabul
etmiyor, etmeyecek'' diyen Baykal, bu konudaki ısrar ve inadının, Türkiye'de çok
kaygı verici gerilimlere yol açacağının ortaya çıktığını söyledi.
Başbakan Erdoğan'ın, gelinen noktada cumhurbaşkanı adayı olmadığını ilan
etmek durumunda kaldığını ifade eden Baykal, bunun önemli bir gelişme olduğunu
söyledi.
Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu önemli bir gelişmedir. Parlamentoda üçte iki çoğunluğu olan bir
partinin genel başkanı. Toplum içinde, medya, iş dünyası, çeşitli toplum
örgütleri bir takım yöntemlerle susturulmuştur. Böyle bir manzara içinde eğer
parti genel başkanı, başbakan, cumhurbaşkanı olmak iddiasını takip edip,
sonuçlandıramıyorsa, bunun çok iyi değerlendirilmesi lazım. Bu, Türkiye'deki
demokratik toplumsal sürecin, kendisini bütün engellere, güçlüklere rağmen kabul
ettirdiğini başarmış olduğunu bize göstermiştir.
Bugün Sayın Erdoğan bilmeliyiz ki, cumhurbaşkanı adayı olmadıysa, bu millet
onu kabul etmediği içindir. Milletin, cumhurbaşkanlığı anlayışına Başbakan uygun
olmadığı içindir. Bu uyumsuzluk, millet tarafından tespit edilmiştir. Bu sonucun
alınması, Türkiye'de demokrasinin zaferi, başarısıdır. Bu sonucun alınmasında,
pek çok kesim katkı yapmış, pek çok kesim umursamamış, pek çok kesim
görmemezlikten gelmiştir, pek çok kesim cesaret edememiştir. Ama buna cesaret
edenler, bunu önemseyenler, anayasanın özünü kavrayanlar, bunun için açıktan
tavır takınanlar, düşünenler, konuşanlar ve 14 Nisan'da Ankara'da meydanda
toplanan 1 milyon insan bu sonucu almıştır. Kimse bunu gizlemeye kalkmasın. Bu
yüzbinlerce insanın emeğine haksızlıktır.''
-''DEMOKRASİ DERSİ VERİLDİ''-
Demokrasi dersi verildiğini ifade eden Baykal, ''çoğunlukla istediğim gibi
alıp götürürüm'' anlayışının işlemediğini söyledi.
CHP lideri Baykal, demokrasinin özü, ilkeleri ve demokratik duyarlılıkların
devreye girdiğini dile getirdi.
Bu olayın, çok büyük bir başarıyı güvence altına aldığını ifade eden Baykal,
bundan sonraki büyük başarıların da buradan çıkacağını kaydetti.
14 Nisan'da Tandoğan Meydanı'nda toplanan kalabalığa da değinen Deniz
Baykal, ''Siyaset, sürekli bir iştir. O büyük güç, birikim, önümüzdeki büyük
seçimde de zaferin sağlanmasını güvence altına alacaktır'' dedi.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Başbakanın
emir ve kumandası altında, Refah Partisi kadrolarının bir parçası, bir uzantısı
olarak Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı makamına çıkılamayacağını önce
Abdullah Gül'ün anlamasına ihtiyaç var'' dedi.
Baykal, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada, Gül'ün
Cumhurbaşkanı adayı olmasıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Milli görüş anlayışı içinde düşünceleri ve değerleri şekillenmiş bir
kadronun, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığında bir arada olmasının, Anayasa ve
Türkiye'nin geleceğine yönelik çok haklı tehlike ve tehditleri ortaya
çıkardığının bir gerçek olduğunu savunan Baykal, ''Bunu, hep beraber görüyoruz.
Bu tespiti yapıyoruz. Bu tespit karşısında, görevimizi yerine getireceğiz. Halkı
bu tehlikeye karşı uyarmak ve böyle bir tehlikeyi Türkiye'de etkisiz kılmak için
gerekli dengeyi, yeni yapılanmayı ortaya çıkaracak gayreti sergileyeceğiz'' diye
konuştu.
Gül'ün önünde bazı handikaplar bulunduğunu, bunlara dikkati çekmek
istediğini kaydeden Deniz Baykal, şöyle devam etti:
''Sayın Gül de Sayın Tayyip Erdoğan gibi milli görüş Rahlei Tedrisinden
geçmiştir. Orada şekillenmiştir. Anlayışı, duyguları, milli görüş ikliminin
eseridir. Ama şunu da kabul etmek durumundayız ki Abdullah Gül'ün son dönemdeki
uygulamaları, onu milli görüş çizgisinden topyekun teslimiyet çizgisine
çekmiştir. Artık, AB Hristiyan Kulübü, yok İslam Dinarı, ABD, AB ve İsrail'e
meydan okuyan tavırlar, bunların hepsi bitmiştir... Şimdi askerlerimize çuval
geçirilen o acı olay karşısında, sesi soluğu çıkmayan süklüm püklüm bir Dışişleri
Bakanı vardır.''
Gül döneminde dış politikada büyük yanlışlıklar yaşandığını, AB projesi ve
Irak politikasının çıkmaza girdiğini, Kıbrıs'ta sorunların ortada olduğunu öne
süren Baykal, ortada çok somut başarısızlıklar olduğunu savundu. Baykal, Gül'ün
her şeyin yolunda gittiği gibi bir izlenim yarattığını ifade ederek,
''Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu sorunları o güleryüz, tatlı dil
değiştirmiyor'' dedi.
-''YENİ SINAV VERME MECBURİYETİ''-
Abdullah Gül'e seçimin sonuçlanması durumunda tarihi sorumluluk ve görevler
düşeceğini anlatan Baykal, Cumhurbaşkanı seçim sürecinin ''kapalı devre''
götürülmüş olmasının, sadece uygulamayı yapan Başbakan Erdoğan ve AK Parti'ye
değil, seçilecek kişiye de çok ciddi sıkıntılar getireceğini söyledi. Baykal,
şöyle konuştu:
''Seçilecek kişinin derhal siyaset üslubunu, AKP'nin kapalı devre, dayatmacı
siyaset üslubunun dışına çıkarma doğrultusunda harekete geçerek yeni bir sınav
verme mecburiyeti vardır. Oraya başbakanın emir ve kumandası altında, Refah
Partisi kadrolarının bir parçası, bir uzantısı olarak Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanlığı makamına çıkılamayacağını önce Abdullah Gül'ün anlamasına
ihtiyaç var. Bu olayı, AKP'nin kendi iç işi, mutfak konusu olamayacağını idrak
etmesine, olayı bu şekilde ele alma çabalarını kararlılıkla reddetmesine, yepyeni
bir kimlikle ortaya çıkmasına ihtiyaç vardır. Oraya gelirken, bunu yapmak
durumundadır. Eğer gelebilirse de geldikten sonra artık Türkiye Cumhuriyetinin
Cumhurbaşkanı olduğunu unutmamak durumundadır. Eğer unutacak olursa, ona bunu
hatırlatacak olanlar vardır.''
-SAKINCALI TABLO-
Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Meclis Başkanlığının aynı kadronun elinde
olmasının Türkiye açısından sakıncalı olduğunu savunan Baykal, şunları kaydetti:
''Böyle bir tablonun Türkiye'nin gerçeğine, ihtiyaçlarına uymadığını,
Anayasasının değerlerini de sahiplenemeyeceğini, Türkiye'de rejiminin işleyişini
her türlü kontrol, fren, denge mekanizmalarının dışına çekeceğini, bunun çok
ciddi sıkıntılar doğurabileceğini görüyoruz. Bunu başından beri gördük, ciddi bir
görev yaptık. Milletimizin önemli bir kesiminin duyarlılığını ortaya çıkarmayı
başardık. Şimdi bu mücadele devam edecektir. Türkiye'de demokrasi, hukuk,
anayasaya işleyecektir. Bizim işimize gelse de işleyecektir gelmese de
işleyecektir. Ama biz ülkemizin yararına olmadığını gördüğümüz işleyişler
karşısında, Anayasadan aldığımız güçle görevimizi yapacağız, milletimizi
uyaracağız, Milletimizin desteğiyle durumu düzeltmeye çalışacağız. Yapılması
gereken iş budur.''
-''BİR KAPIKULUNU YERLEŞTİRME PROJESİ...''-
CHP lideri Baykal, şu ana kadar ki süreçte halkın, CHP'nin, demokrasiye
inanan toplum güçlerinin başarılı olduğunu söyledi. Baykal, ''Bir önemli
tehlikeyi, anayasa açısından meydan okuma kararlılığı içinde ortaya çıkacak bir
adayın, parlamentodaki çoğunluğuna dayanarak oraya gelmesi dayatmasını önlemeyi
başardık. Kendi emir ve kumandası altında bir uzantısını, bir kapıkulunu oraya
yerleştirme projesini etkisiz kılmayı başardık'' diye konuştu.
Deniz Baykal, Başbakan Erdoğan'ın ''sürpriz bir aday'' olabileceği yönündeki
sözlerine de değinerek, bu söylemin, Türkiye ve rejim açısından sakıncalı
olduğunu, bu sakıncanın bertaraf edildiğini kaydetti.
-MEDYA ÜZERİNDE KUŞATMA-
Baykal, medya üzerinde bir kuşatma ve sindirme projesinin kararlı ve etkili
olarak işletildiğini de savundu.
Gazetelerin hangi manşeti atacağına, Başbakanın Basın Müşavirinin karar
verdiğini ileri süren Baykal, demokrasi ve basın özgürlüğü açısından bu durumdan
ıstırap duyduğunu kaydetti.
CHP Genel Başkanı Baykal, ''Meydan okuyorum. Hayır öyle olmuyor diyecek
babayiğidi görmek istiyorum. Böyle gitmez. Bu, basın değil rejim konusudur''
dedi.
Başbakanın Basın Müşavirinin, Türkiye'nin en çok satan 2'inci gazetesinin
genel yayın yönetmenine ''Cumhurbaşkanının konuşmasını küçük gör'' dediğini; bazı
yazarların işine son verilmesini ya da sütunlarının değiştirilmesini istediğini
ileri süren Baykal, bunun acı bir tablo olduğunu söyledi.
Baykal, ''Bu ayıp, Türkiye'nin ayıbıdır'' diye konuştu.
