2006-02-14 - 13:00
Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, AK Parti iktidarında demokratikleşme istikametinde yol almaya devam ettiğini belirterek, demokrasi, hukuk devleti, temel hak ve özgürlükler konusunda şu ana kadar esaslı reformlar yaptıklarını
anlattı.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, pozitif hukuk ve onun neticelerinin her zaman eleştiriye açık olduğunu ifade ederek, ''yeter ki yargı sürecine halel getirecek müdahaleler söz konusu olmasın'' dedi.
Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin,
AK Parti iktidarında demokratikleşme istikametinde yol almaya devam ettiğini belirterek, demokrasi,
hukuk devleti, temel hak ve özgürlükler konusunda şu ana kadar esaslı reformlar yaptıklarını anlattı.
Türkiye'nin, AK Parti iktidarıyla birlikte yapısal bir dönüşüm
sürecine girdiğini kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:
''Bu süreçte hukuk düzenimiz, demokrasinin evrensel standartlarına
ve hukukun genel ilkelerine uygun olarak kapsamlı bir değişikliğe
uğradı. Hükümetimizin demokrasiye ve hukuka yatırım hamlesiyle,
bireysel özgürlükleri öne çıkaran, özgür bireyi temel alan demokratik
hukuk devleti tahkim edildi, güçlendirildi. Elbette bu reformlar,
düzenlemeler yapılırken mevzuata dayalı değişikliklerin tek başına
yeterli olmadığını, arzu edilen neticeye ulaşmak için bir zihniyet
dönüşümüne ihtiyaç olduğunu biliyoruz.
Türkiye'de hukuk zihniyeti, hukuka bakış, ne yazık ki tarihi
tecrübenin bir takım çarpıklıklarla malul olduğunu göstermektedir.
Yakın zamana kadar Türkiye'de hakim söylem; Türk demokrasisinin
kendine has belli özellikler taşıdığı ve Türkiye'nin özel şartları
dolayısıyla evrensel standartların bizim ülkemizde geçerli olamayacağı
varsayımına dayanmaktaydı.
Esas itibarıyla bu özel şartlar vurgusu, Türkiye'deki
devlet-toplum-birey ilişkilerinin tanzimine yönelikti. Bu özel şartlar
içinde hukuk, bireysel özgürlüklerden ziyade, toplum ve birey
karşısında devleti korumanın bir aracı olarak görülüyordu. Oysa modern
hukukun temel felsefesi, bireyi, insanı, merkeze almaktadır. Demokrasi
tarihi içinde şekillenen bütün modern hukuk belgelerinin ve
anayasaların asli gayesi, bireydir. Bireyin hak ve hürriyetlerini
teminat altına almaktır.
Bu bakımdan partimizi kurarken, temel felsefemizi, 'insanı yücelt
ki devlet yücelsin anlayışı' olarak belirledik ve yola böyle çıktık.''
-TARİHİ SEYİR-
Erdoğan, Türk demokrasisinin, devleti bireyin önüne koyan ve
hukuku da devleti korumanın aracı olmaya indirgeyen bir tarihi seyir
izlediğini anlatarak, ''bu süreçte hukuka kendi içinde bir değer
atfedilmemiş, hukuk, devlet için fonksiyonel olduğu ölçüde değer
kazanmıştır'' diye konuştu. Devleti eksen alan, devleti bireyin önüne
koyan hukuk zihniyetiyle, bireysel özgürlükleri temel alan hukuk
zihniyeti arasındaki farklıların bu tartışmalar vesilesiyle bir kere
daha su yüzüne çıktığını kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:
''Hukuk devleti; temel hak ve özgürlükleri teminat altına alan,
bireye hukuk güvencesi sağlayan ve kendini hukukla bağlayan devlettir.
Tabii ki yargı bağımsızlığı, hukuk devletinin olmazsa olmaz öğesidir.
Öncelikle altını çizerek hatırlatmak isterim ki yargılama süreci devam
ederken, siyasetin ve diğer kurumların yargıya müdahale sayılabilecek
eylem ve beyanlarda bulunması bizim de asla onay vermeyeceğimiz bir
durumdur. Ancak, yargı kararı ortaya çıktıktan sonra hukuku savunmak
en az hukuk adamları kadar siyasetin ve sivil topumun da görevidir.
Siyaset tabi ki demokratik siyaset, hukuku savunmadan var olamaz.
Hukuku savunmayan siyaset, kendi varlık zeminini inkar etmiş olur.
Yargının bağımsızlığı, yargı kararlarının eleştirilemez olduğu
anlamına gelmez. Pozitif hukuk ve onun neticeleri her zaman eleştiriye
açıktır. Yeter ki yargı sürecine halel getirecek müdahaleler söz
konusu olmasın. Yargı kararlarının bağlayıcılığı farklı, bu kararların
eleştiriye açık olması farklı hususlardır.
Tesis edilmiş bir yargı kararını yorumlamak ya da eleştirmek
başka, devam eden bir yargılama sürecini etkileyecek yorum ve
beyanlarda bulunmak başka bir şeydir.
Anayasa'nın 138. maddesinin, ancak bugün hem de verilmiş bir
karara ilişkin tartışmalar üzerine hatırlanması da ayrıca
düşündürücüdür. Hukuk, özgürlüklerin ve toplumsal barışın zemini ise
bu zeminde ve sınırları içinde mütalaa yürütmek sadece yargı
kurumlarının tekelinde olamaz.''
Erdoğan, bu tartışmalardaki yerlerinin, hukuku savunmakla sınırlı
olduğunu belirterek, ''Türkiye'nin odaklanması gereken husus,
Türkiye'nin kaynakları ve imkanlarıdır. Ülkemizin gücünü beyhude
tartışmalarla heba etmek yerine, halkımızın ekmeği, aşı, onuru ve
hukuku ile ilgilenerek geleceğe taşımak durumundayız'' diye konuştu.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, pamukta kilogram başına 32, ayçiçeğinde 175,
soyada 24, kanolada 20, mısırda ise 5 Ykr prim verileceğini bildirdi.
Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, çeşitli
ürünlere prim desteklerini açıkladı. Sadece 3 yıl içerisinde
hayvancılık desteklerinin yüzde 729 artış gösterdiğine işaret eden
Erdoğan, bunu yeterli görmediklerini, dün Bakanlar Kurulu'nda da
konunun ele alındığını bildirdi.
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker'in yakında Yeni Zelanda ve
Avustralya'ya gideceğini ifade eden Erdoğan, tarım alanında
görüşmeleri ve bağlantıları olacağını kaydetti.
''Bugün çiftçimize müjde vermek istiyorum'' diyen Erdoğan, kütlü
pamuk, yağlı ayçiçeği, soya fasulyesi, kanola ve mısıra 2005 yılında
ödenen toplam prim miktarının 678 milyon YTL olduğunu, bu yıl primler
için ayrılan miktarı yüzde 30 artırarak 810 milyon YTL'ye
çıkardıklarını bildirdi.
Erdoğan, sertifikalı pamukta geçen yıla göre yaklaşık yüzde 40
artış yaparak kilogram başına prim miktarını 32 Ykr (320 bin TL)
olarak belirlediklerini kaydetti. Ayçiçeğinden 2004 yılında 13.5 Ykr
olan prim miktarını yüzde 30 artırarak 175 Ykr'ye (175 bin TL)
çıkardıklarını belirten Erdoğan, sertifikalı soyada prim artışının
geçen yıla göre yüzde 43 artışla kilogram başına 24 Ykr (240 bin TL)
olacağını bildirdi. Geçen yıl kanolanın kilogramına 13 Ykr prim
verilirken bu yıl rakamın 20 Ykr'ye (200 bin TL) yükseltildiğini
bildiren Erdoğan, mısırda geçen yıl 2.5 Ykr olan primin de yüzde 100
artırarak 5 Ykr'ye (500 bin TL) çıkardıklarını anlattı.
Verilen primleri hem YTL hem de TL cinsinden söyleyen Erdoğan,
''İntikalde zorlanmalar olabilir diye, YTL ve TL olarak ne verdiğimizi
belirtiyorum. Belli bir süre böyle gidecek'' dedi.
Erdoğan, geçen yıl olduğu gibi, bu yıl da ekim zamanından önce
primlerin ödenmesi için çalışmalar başlatıldığını söyledi.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, kimsenin 'işçimizi, memurumuzu, çiftçimizi,
köylümüzü, faizlere ve enflasyona ezdirdiniz'' diyemeyeceğini söyledi.
Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada,
ekonomideki gelişmeleri anlattı. Erdoğan, devletin iç borçlanmadaki
faiz oranının yüzde 69'dan yüzde 13.5 indirildiğini söyledi.
2002'de Hazine'nin, 9 ay vade ile borçlanabilirken, bugün 27 ay
vade ile borçlandığını belirten Erdoğan, Türkiye'nin 2002'deki 8
milyar 481 milyon dolar olan turizm gelirlerinin 2005'te 18 milyar
doları aştığını söyledi.
Erdoğan, 2002 yılı sonundaki ihracat gelirinin 36 milyar dolar
iken bugün yüzde 103 artışla bu oranın 73.4 milyar dolara ulaştığını
kaydederek, göreve geldiklerinde esnaf kredilerinde uygulanan faizin
yüzde 47 olduğunu, bu oranı da yüzde 15'e indirildiğini bildirdi.
Başbakan Erdoğan, çiftçi kredilerindeki yüzde 59'luk faizi yüzde
8-15 aralığına çektiklerini söyledi. Esnaf ve sanatkarın kullandığı
kredi miktarının 23 kat artarak 3.5 milyar YTL'ye çıktığını ifade eden
Erdoğan, ''esnaf ve sanatkarı kendi başına bırakmak'' gibi bir ifadeyi
kimsenin kullanamayacağını anlattı.
-''KURU KURUYA SIRALANAN RAKAMLAR DEĞİL''-
Yabancı bankaların 2002 yılında kullandırdığı kredi miktarının 32
milyar YTL'den 112 milyar YTL'ye çıkarıldığını anlatan Erdoğan, ''Bu
rakamlar, kuru kuruya arka arkaya sıralanan rakamlar değil. Bu
rakamların hepsi üretim, yatırım, ihracat ve istihdam artışına tekabül
etmektedir'' dedi.
Erdoğan, fabrika bacalarının tüttüğünü, çiftçinin traktörünün
çalıştığını belirterek, yıllık traktör satışını 6 binden 30 bine
çıkardıklarını ifade etti.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Köylümüz, işçimiz, memurumuz, dar gelirlimiz enflasyon ve
istikrarsızlık karşısında, yüksek faizlerin altında artık inim inim
inlemiyor. Biz bunu başardık. Kimse kalkıp da şunu söyleyemez:
'İşçimizi, memurumuzu, çiftçimizi, köylümüzü, faizlere ve enflasyona
ezdirdiniz' diyemez...Bakarsınız, enflasyon nerdeydi, şimdi nerede.
Yüzde 30'un üzerindeki enflasyonu 7.7'ye düşürdük.
Bunun, vatandaşımın cebindeki paraya kazandırdığı alım gücü yüzde
75 artmıştır. Bunu yeterli mi görüyoruz? Hayır. Bu yılki hedefimiz
yüzde 5. Bu oran bir puan aşağıda da, yukarıda da olabilir.''
Başbakan Erdoğan, kendilerinden önceki iktidarlar döneminde
işçinin, memurun zorunlu tasarruf hesabında biriken paranın 14
katrilyon lira olduğunu ifade etti.
-''KARIŞTIRMA ŞİMDİ VAR VEYA YOK''-
Erdoğan, milletvekillerinin, ''O para yoktu'' şeklinde laf
atmaları üzerine, ''Karıştırma şimdi var veya yok. Fonda bu gözüküyor
ve böyle bir para var'' dedi.
''Vatandaşına, işçisine, memuruna borçlu bir devlet anlayışı, AK
Parti'nin adalet anlayışı ile bağdaşamaz'' dediklerini kaydeden
Erdoğan, şu ana kadar 10 katrilyonu aşkın bir ödeme yaptıklarını, son
iki taksiti de ödedikten sonra, borcun tamamını ödemiş olacaklarını
söyledi. Erdoğan, ''Ortada bu gerçekler varken işçi, memur adına
ortada olanlara soruyorum: Şu vicdan muhasebesini yapmak durumunda
olmayacak mısınız? AK Parti iktidarı olmamış olsaydı, bu 14 katrilyon
lirayı ne zaman, nasıl alacaktınız?. Hortumcularla hukuku devam
edenlerin bu parayı ödemeleri mümkün değildi'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, 6.5 katrilyon lirayı sadece imarzedelere
ödediklerini belirterek, ''Bunlar sıradan olaylar değil. Bu ülkede
yapılmış olan bir sessiz devrimin, nereden nereye bu ülkeyi
getirdiğini gösterir. Eğer yolsuzluk devam etmiş olsa, siz bu paraları
ödeyebilir miydiniz? İçeride ve dışarıda bunları ödeyebilir misiniz?''
diye sordu.
-''DEVEDE KULAK BİLE DEĞİL''-
IMF'ye olan 23.5 milyar dolarlık borcu, 14.7 milyar dolara
düşürdüklerine işaret eden Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Efendim 'borcunuz artıyor...' İşte hesap bilmemek bu. Bizim
borcumuzun artması, milli gelirimize göre devede kulak bile değil.
Milli gelirimizin artışını niye söylemiyorsunuz? 180 milyar dolar bir
milli gelir ile devraldık, şimdi ise 350 milyar doları aşan bir
Türkiye var. Dünyanın 17. büyük ekonomisine yerleşen bir Türkiye var.
Bunun milli gelire oranına bakacaksınız. Göreve gelmeden önce borcun
milli gelire oranı 91.7 iken, şimdi ise bu oran 57.8. Nereden,
nereye?''
-''SUYU AYNI NOKTAYA DAMLATACAĞIZ''-
Bunları hatırlatmak istediğini ifade eden Erdoğan, ''Çünkü
birileri kavramamakta direniyor. Onun için biz suyu aynı noktaya
damlatacağız'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Japonya Başbakanı'nın, ''ülkelerinde idam
cezasının halen olması'' ve ''borçlarının milli gelire oranının yüzde
130'la 5 trilyon dolar olması'' nedeniyle AB'ye almayacaklarını
söylediğini bildirdi. Maastrchit kriterlerine göre borcun milli gelire
oranının yüzde 53 olduğunu ifade eden Erdoğan, Türkiye'nin bu orana
yaklaşarak yüzde 57.8 seviyesine geldiğini söyledi.
Almanya ve Fransa'nın bütçe açıklarını tutturamadıklarını dile
getiren Erdoğan, Türkiye'nin AB'ye girmeden bütçe açığını tutturduğunu
ifade etti.
Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, ekonomideki
gelişmelere işaret etti. TOKİ'nin, 2003 yılından 2006 Ocak ayı sonuna
kadar 78 il ve 168 ilçede 200 bin konutu inşa haline getirmiş
olacağına dikkati çeken Erdoğan, geçen yıl sonu itibariyle teslim
noktasına gelen konut sayısının 56 bin olduğunu; halen 156 bin konutun
inşasının devam ettiğini bildirdi. Hiç imkanı olmayan dar gelirliye 40
bin konut inşasının da sürdüğünü kaydeden Erdoğan, TOKİ'nin hiç imkanı
olmayandan üst gelir grubuna kadar hizmet verdiğini hatırlattı. İnşa
edilen konutlarla 3 yıl içinde nüfusu 100 bini aşkın 7 yüksek
standarda sahip şehir inşa etmiş durumda olduklarını belirten Erdoğan,
konut üretmekle kalınmadığını, buralarda yaşacak insanların ihtiyaç
duyduğu tesislerin de hizmete açıldığını vurguladı.
Erdoğan, bugüne kadar 146 lise ve ilköğretim okulu, 17 anaokulu,
110 ticaret merkezi, 7 hastane, 24 sağlık ocağı, 22 spor salonu, 7
kütüphane, 97 ibadethanenin, konut projeleri kapsamında inşa
edildiğini söyledi. 66 belediyeyle gecekondu dönüşüm projelerinin
imzalandığını hatırlatan Erdoğan, Cumhuriyet tarihinde büyük çaplı
kentsel dönüşüm atılımının yaşandığını ifade etti.
Erdoğan, TOKİ'nin öncülüğünde yurt çapında bir inşaat seferberliği
yürütüldüğünü söyledi. Bu alanda çok daha iyi noktalara gelineceğine
inancını dile getiren Erdoğan, 2007 sonuna kadar 250 bin konutun
inşasının bitirilmesinin hedeflendiğini belirtti.
-''OTOYOL YAPMIYORUZ, DUBLE YOL YAPIYORUZ''-
Göreve geldiklerinde 15 bin kilometre duble yol yapacaklarını
söylediklerini hatırlatan Erdoğan, bu hedefi ortaya koyarken
kendilerine inanmayanlar olduğunu ancak, şu ana kadar 6 bin 800
kilometrenin bittiğini söyledi. Bu projeye karşı olanların ''bu
yolların kalitesi yok, standardı düşük'' dediğini aktaran Erdoğan,
''Biz otoyol yapmıyoruz, bölünmüş yol yapıyoruz. Bunun standardı tabii
ki otoban standardı değil. Ama onun maliyetleri sorulduğunda 2.5
milyon dolardan 10 milyon dolara kadar çıkar. Biz, o standartta bir
şey yapmıyoruz'' dedi.
Başbakan Erdoğan, hazine arazilerinin olduğu yerde 2 gidiş, 3
geliş yol yapılması yönünde talimat verdiklerini belirterek, ''Çünkü
Türkiye büyüyor; Türkiye'de kullanılan araç sayısı artıyor. Bu yollar
gelecekte bize dar gelecek. Yollarımızın standardını da artıracağız.
Zemin oturdukça standart yükselecek'' diye konuştu.
Duble yola çevrilen yerlerde kazaların yüzde 65, bu kazalarda ölüm
oranını ise yüzde 94 azaldığına dikkati çeken Erdoğan, hafta sonu
Bursa Çevre Yolu'nun hizmete açılacağını, 2 kısım halinde yapılan,
kavşak ve bağlantılarıyla 92 kilometre uzunluğundaki bu yolla
İstanbul, Bursa, Balıkesir, İzmir transit trafiğinin ve Bursa şehir
trafiğin önemli ölçüde rahatlayacağını söyledi.
-HAVAYOLUNDAKİ GELİŞMELER-
Erdoğan, 3 yıl içinde havayolu taşımacılığında da sessiz adımlarla
devrim niteliğinde gelişmeler kaydedildiğini ifade etti. ''Yol
medeniyettir, ama sadece karayolu değil, havayolu da bunu
tamamlayacak'' diyen Erdoğan, özel havacılığın teşvikiyle bugün Türk
insanının havayoluyla seyahati ulaşım seçenekleri arasına aldığını;
uçak bilet fiyatlarının lüks karayolu taşımacılığına yakın hale
geldiğini söyledi. 2003 yılında iç ve dış hatlarda 110 uçakla 31
milyon yolcunun havayoluyla taşındığını belirten Erdoğan, Uluslararası
Hava Taşımacılığı Birliği'nin, 2015 yılı içi Türkiye'nin 55 milyon
insan taşıyacağını öngördüğünü; bunu, 10 yıl öne çektiklerini ve
2005'te yolcu sayısının 56 milyon çıkarıldığını kaydetti.
Erdoğan, ''Dünyanın en çok büyüyen 3. ülkesi olduk. 2005 sonu
itibariyle uçak sayısı 240'a çıkarken, ciroda da 500 trilyonluk artış
sağlandı. Sektörde ilave istihdam rakamı ise 6 bin 500 oldu.
Aileleriyle birlikte düşündüğünüz zaman 32 bin 600 kişiye çıkar. THY
için 59 yeni uçak alıyoruz. Bunun 3'ünü teslim aldık. Bunların
katılımıyla 2008 itibariyle uçak sayısı 300'e ulaşacak, özel sektörle
birlikte...'' dedi.
Yap-işlet-devret yöntemiyle havaalanları için 1 milyar dolarlık
yatırım yapıldığına işaret eden Erdoğan, bunlar arasında Ankara,
İzmir, Antalya Dalaman'ın olduğunu; Ankara'nın bu yaz biteceğini
söyledi. Erdoğan, bunlar yapılırken farklı şeyler söyleyenlerin de
olduğuna işaret ederek, ''Bizim işimiz var, biz yola devam ediyoruz.
Bugüne kadar atıl duran havaalanlarımız, özel sektörün desteğiyle
aktif hale getiriliyor'' diye konuştu.
-''LÜZUMSUZ ŞEYLERLE MEŞGUL EDİYORLAR''-
İktidara gelmeden önce verdikleri sözleri tek tek yerine
getirdiklerini, bunun devam edeceğini belirten Erdoğan, ''Türkiye'yi
öyle lüzumsuz şeylerde meşgul ediyorlar ki bu devasa yatırımları
halkımızın gündemine sokmuyor; onun heyecanına heyecan katmıyor;
vatandaşımızı rahatsız edecek gündem maddeleriyle meşgul ediyorlar.
Bu, üzücüdür'' dedi.
Sadece kendi projelerini değil, önceki hükümetlerin başlattığı ve
yarım kalan yatırımları da öncelikler sırasına göre ele aldıklarını
söyleyen Erdoğan, bunlar arasında bulunan Afşin-Elbistan Termik
Santrali'ni hizmete aldıklarını hatırlattı.
Düşük kalorili linyit kömürü kullanılmasına imkan sağlayacak, dışa
bağımlılığı ortadan kaldıran bu termik santralle ülkenin önemli bir
kazanım elde ettiğini belirten Erdoğan, Türkiye'nin toplam elektrik
üretiminin yüzde 6.5'ini karşılayacak santralin ekonomiye katısının
2.5 milyar dolar olacağına işaret etti. Erdoğan, bu santralin 950
kişiye doğrudan iş imkanı sağladığını söyledi.
-''ÜLKEYİ DOĞALGAZA MAHKUM ETTİLER''-
Son aylarda birilerinin, durmadan ''Türkiye'nin yakın bir zamanda
elektrik enerjisi başta olmak üzere bir enerji kriziyle karşı karşıya
kalınabileceğini ima ettiğini'' belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
''Geçmişte bunu yaptılar. Ne yaptılar, doğalgaza mahkum ettiler.
Doğalgaza mahkum etmek suretiyle 11 cente bu ülke doğalgazı kullanır
hale geldi. Formül neydi; al ya da öde... Şu anda bunun bedelini bu
ülkeye ödettiriyorlar. Her şey hukuken, yasal olarak sağlama alınmış.
Bir defa Türkiye'yi bir enerji kriziyle karşı karşıya bırakmak bir
yana, Türkiye'yi bir enerji koridoru hale getirmekte gösterdiğimiz
kararlılığımız sürüyor. Bu yönde adımlar atmaya devam edeceğiz.
Attığımız adımların Türkiye'ye sağlayacağı en önemli kazanım, enerji
açısından Türkiye'nin dışa bağımlılığını asgari düzeye indirmek,
tamamen ortadan kaldırmak.
Enerji ihtiyacı için azami ölçüde yerli kaynaklarımızı harekete
geçiriyoruz. Su, kömür, hava gibi... İnşallah gerek hidroelektrik,
gerek termik santrallerle, gerek yenilenebilir enerji ve gerekse
nükleer enerjiyle bu adımları atmak suretiyle Türkiye'nin bu
sıkıntılarını süratle giderme hesabı içindeyiz. Önümüzdeki aylar, bu
noktada temel hazırlıkların yapıldığı aylar olacak. Yerli ve yeni
enerji kaynaklarımızı da azami seviyede kullanacağız. Farklı enerji
kaynakları için arayışlarımız sürmektedir. Amaç, milletimize ucuz ve
yerli enerji sağlamaktır. Türkiye'nin dışa bağımlılığını sona erdirmek
en büyük hedefimizidir.''
Başbakan Erdoğan, konuşmasını tamamlarken, Türkiye'nin yolunun da
ufkunun da aydınlık olduğunu belirterek, ''Allah çalışanın yanındadır,
çalışanın yardımcısıdır'' dedi.
Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin,
AK Parti iktidarında demokratikleşme istikametinde yol almaya devam ettiğini belirterek, demokrasi,
hukuk devleti, temel hak ve özgürlükler konusunda şu ana kadar esaslı reformlar yaptıklarını anlattı.
Türkiye'nin, AK Parti iktidarıyla birlikte yapısal bir dönüşüm
sürecine girdiğini kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:
''Bu süreçte hukuk düzenimiz, demokrasinin evrensel standartlarına
ve hukukun genel ilkelerine uygun olarak kapsamlı bir değişikliğe
uğradı. Hükümetimizin demokrasiye ve hukuka yatırım hamlesiyle,
bireysel özgürlükleri öne çıkaran, özgür bireyi temel alan demokratik
hukuk devleti tahkim edildi, güçlendirildi. Elbette bu reformlar,
düzenlemeler yapılırken mevzuata dayalı değişikliklerin tek başına
yeterli olmadığını, arzu edilen neticeye ulaşmak için bir zihniyet
dönüşümüne ihtiyaç olduğunu biliyoruz.
Türkiye'de hukuk zihniyeti, hukuka bakış, ne yazık ki tarihi
tecrübenin bir takım çarpıklıklarla malul olduğunu göstermektedir.
Yakın zamana kadar Türkiye'de hakim söylem; Türk demokrasisinin
kendine has belli özellikler taşıdığı ve Türkiye'nin özel şartları
dolayısıyla evrensel standartların bizim ülkemizde geçerli olamayacağı
varsayımına dayanmaktaydı.
Esas itibarıyla bu özel şartlar vurgusu, Türkiye'deki
devlet-toplum-birey ilişkilerinin tanzimine yönelikti. Bu özel şartlar
içinde hukuk, bireysel özgürlüklerden ziyade, toplum ve birey
karşısında devleti korumanın bir aracı olarak görülüyordu. Oysa modern
hukukun temel felsefesi, bireyi, insanı, merkeze almaktadır. Demokrasi
tarihi içinde şekillenen bütün modern hukuk belgelerinin ve
anayasaların asli gayesi, bireydir. Bireyin hak ve hürriyetlerini
teminat altına almaktır.
Bu bakımdan partimizi kurarken, temel felsefemizi, 'insanı yücelt
ki devlet yücelsin anlayışı' olarak belirledik ve yola böyle çıktık.''
-TARİHİ SEYİR-
Erdoğan, Türk demokrasisinin, devleti bireyin önüne koyan ve
hukuku da devleti korumanın aracı olmaya indirgeyen bir tarihi seyir
izlediğini anlatarak, ''bu süreçte hukuka kendi içinde bir değer
atfedilmemiş, hukuk, devlet için fonksiyonel olduğu ölçüde değer
kazanmıştır'' diye konuştu. Devleti eksen alan, devleti bireyin önüne
koyan hukuk zihniyetiyle, bireysel özgürlükleri temel alan hukuk
zihniyeti arasındaki farklıların bu tartışmalar vesilesiyle bir kere
daha su yüzüne çıktığını kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:
''Hukuk devleti; temel hak ve özgürlükleri teminat altına alan,
bireye hukuk güvencesi sağlayan ve kendini hukukla bağlayan devlettir.
Tabii ki yargı bağımsızlığı, hukuk devletinin olmazsa olmaz öğesidir.
Öncelikle altını çizerek hatırlatmak isterim ki yargılama süreci devam
ederken, siyasetin ve diğer kurumların yargıya müdahale sayılabilecek
eylem ve beyanlarda bulunması bizim de asla onay vermeyeceğimiz bir
durumdur. Ancak, yargı kararı ortaya çıktıktan sonra hukuku savunmak
en az hukuk adamları kadar siyasetin ve sivil topumun da görevidir.
Siyaset tabi ki demokratik siyaset, hukuku savunmadan var olamaz.
Hukuku savunmayan siyaset, kendi varlık zeminini inkar etmiş olur.
Yargının bağımsızlığı, yargı kararlarının eleştirilemez olduğu
anlamına gelmez. Pozitif hukuk ve onun neticeleri her zaman eleştiriye
açıktır. Yeter ki yargı sürecine halel getirecek müdahaleler söz
konusu olmasın. Yargı kararlarının bağlayıcılığı farklı, bu kararların
eleştiriye açık olması farklı hususlardır.
Tesis edilmiş bir yargı kararını yorumlamak ya da eleştirmek
başka, devam eden bir yargılama sürecini etkileyecek yorum ve
beyanlarda bulunmak başka bir şeydir.
Anayasa'nın 138. maddesinin, ancak bugün hem de verilmiş bir
karara ilişkin tartışmalar üzerine hatırlanması da ayrıca
düşündürücüdür. Hukuk, özgürlüklerin ve toplumsal barışın zemini ise
bu zeminde ve sınırları içinde mütalaa yürütmek sadece yargı
kurumlarının tekelinde olamaz.''
Erdoğan, bu tartışmalardaki yerlerinin, hukuku savunmakla sınırlı
olduğunu belirterek, ''Türkiye'nin odaklanması gereken husus,
Türkiye'nin kaynakları ve imkanlarıdır. Ülkemizin gücünü beyhude
tartışmalarla heba etmek yerine, halkımızın ekmeği, aşı, onuru ve
hukuku ile ilgilenerek geleceğe taşımak durumundayız'' diye konuştu.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, pamukta kilogram başına 32, ayçiçeğinde 175,
soyada 24, kanolada 20, mısırda ise 5 Ykr prim verileceğini bildirdi.
Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, çeşitli
ürünlere prim desteklerini açıkladı. Sadece 3 yıl içerisinde
hayvancılık desteklerinin yüzde 729 artış gösterdiğine işaret eden
Erdoğan, bunu yeterli görmediklerini, dün Bakanlar Kurulu'nda da
konunun ele alındığını bildirdi.
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker'in yakında Yeni Zelanda ve
Avustralya'ya gideceğini ifade eden Erdoğan, tarım alanında
görüşmeleri ve bağlantıları olacağını kaydetti.
''Bugün çiftçimize müjde vermek istiyorum'' diyen Erdoğan, kütlü
pamuk, yağlı ayçiçeği, soya fasulyesi, kanola ve mısıra 2005 yılında
ödenen toplam prim miktarının 678 milyon YTL olduğunu, bu yıl primler
için ayrılan miktarı yüzde 30 artırarak 810 milyon YTL'ye
çıkardıklarını bildirdi.
Erdoğan, sertifikalı pamukta geçen yıla göre yaklaşık yüzde 40
artış yaparak kilogram başına prim miktarını 32 Ykr (320 bin TL)
olarak belirlediklerini kaydetti. Ayçiçeğinden 2004 yılında 13.5 Ykr
olan prim miktarını yüzde 30 artırarak 175 Ykr'ye (175 bin TL)
çıkardıklarını belirten Erdoğan, sertifikalı soyada prim artışının
geçen yıla göre yüzde 43 artışla kilogram başına 24 Ykr (240 bin TL)
olacağını bildirdi. Geçen yıl kanolanın kilogramına 13 Ykr prim
verilirken bu yıl rakamın 20 Ykr'ye (200 bin TL) yükseltildiğini
bildiren Erdoğan, mısırda geçen yıl 2.5 Ykr olan primin de yüzde 100
artırarak 5 Ykr'ye (500 bin TL) çıkardıklarını anlattı.
Verilen primleri hem YTL hem de TL cinsinden söyleyen Erdoğan,
''İntikalde zorlanmalar olabilir diye, YTL ve TL olarak ne verdiğimizi
belirtiyorum. Belli bir süre böyle gidecek'' dedi.
Erdoğan, geçen yıl olduğu gibi, bu yıl da ekim zamanından önce
primlerin ödenmesi için çalışmalar başlatıldığını söyledi.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, kimsenin 'işçimizi, memurumuzu, çiftçimizi,
köylümüzü, faizlere ve enflasyona ezdirdiniz'' diyemeyeceğini söyledi.
Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada,
ekonomideki gelişmeleri anlattı. Erdoğan, devletin iç borçlanmadaki
faiz oranının yüzde 69'dan yüzde 13.5 indirildiğini söyledi.
2002'de Hazine'nin, 9 ay vade ile borçlanabilirken, bugün 27 ay
vade ile borçlandığını belirten Erdoğan, Türkiye'nin 2002'deki 8
milyar 481 milyon dolar olan turizm gelirlerinin 2005'te 18 milyar
doları aştığını söyledi.
Erdoğan, 2002 yılı sonundaki ihracat gelirinin 36 milyar dolar
iken bugün yüzde 103 artışla bu oranın 73.4 milyar dolara ulaştığını
kaydederek, göreve geldiklerinde esnaf kredilerinde uygulanan faizin
yüzde 47 olduğunu, bu oranı da yüzde 15'e indirildiğini bildirdi.
Başbakan Erdoğan, çiftçi kredilerindeki yüzde 59'luk faizi yüzde
8-15 aralığına çektiklerini söyledi. Esnaf ve sanatkarın kullandığı
kredi miktarının 23 kat artarak 3.5 milyar YTL'ye çıktığını ifade eden
Erdoğan, ''esnaf ve sanatkarı kendi başına bırakmak'' gibi bir ifadeyi
kimsenin kullanamayacağını anlattı.
-''KURU KURUYA SIRALANAN RAKAMLAR DEĞİL''-
Yabancı bankaların 2002 yılında kullandırdığı kredi miktarının 32
milyar YTL'den 112 milyar YTL'ye çıkarıldığını anlatan Erdoğan, ''Bu
rakamlar, kuru kuruya arka arkaya sıralanan rakamlar değil. Bu
rakamların hepsi üretim, yatırım, ihracat ve istihdam artışına tekabül
etmektedir'' dedi.
Erdoğan, fabrika bacalarının tüttüğünü, çiftçinin traktörünün
çalıştığını belirterek, yıllık traktör satışını 6 binden 30 bine
çıkardıklarını ifade etti.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Köylümüz, işçimiz, memurumuz, dar gelirlimiz enflasyon ve
istikrarsızlık karşısında, yüksek faizlerin altında artık inim inim
inlemiyor. Biz bunu başardık. Kimse kalkıp da şunu söyleyemez:
'İşçimizi, memurumuzu, çiftçimizi, köylümüzü, faizlere ve enflasyona
ezdirdiniz' diyemez...Bakarsınız, enflasyon nerdeydi, şimdi nerede.
Yüzde 30'un üzerindeki enflasyonu 7.7'ye düşürdük.
Bunun, vatandaşımın cebindeki paraya kazandırdığı alım gücü yüzde
75 artmıştır. Bunu yeterli mi görüyoruz? Hayır. Bu yılki hedefimiz
yüzde 5. Bu oran bir puan aşağıda da, yukarıda da olabilir.''
Başbakan Erdoğan, kendilerinden önceki iktidarlar döneminde
işçinin, memurun zorunlu tasarruf hesabında biriken paranın 14
katrilyon lira olduğunu ifade etti.
-''KARIŞTIRMA ŞİMDİ VAR VEYA YOK''-
Erdoğan, milletvekillerinin, ''O para yoktu'' şeklinde laf
atmaları üzerine, ''Karıştırma şimdi var veya yok. Fonda bu gözüküyor
ve böyle bir para var'' dedi.
''Vatandaşına, işçisine, memuruna borçlu bir devlet anlayışı, AK
Parti'nin adalet anlayışı ile bağdaşamaz'' dediklerini kaydeden
Erdoğan, şu ana kadar 10 katrilyonu aşkın bir ödeme yaptıklarını, son
iki taksiti de ödedikten sonra, borcun tamamını ödemiş olacaklarını
söyledi. Erdoğan, ''Ortada bu gerçekler varken işçi, memur adına
ortada olanlara soruyorum: Şu vicdan muhasebesini yapmak durumunda
olmayacak mısınız? AK Parti iktidarı olmamış olsaydı, bu 14 katrilyon
lirayı ne zaman, nasıl alacaktınız?. Hortumcularla hukuku devam
edenlerin bu parayı ödemeleri mümkün değildi'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, 6.5 katrilyon lirayı sadece imarzedelere
ödediklerini belirterek, ''Bunlar sıradan olaylar değil. Bu ülkede
yapılmış olan bir sessiz devrimin, nereden nereye bu ülkeyi
getirdiğini gösterir. Eğer yolsuzluk devam etmiş olsa, siz bu paraları
ödeyebilir miydiniz? İçeride ve dışarıda bunları ödeyebilir misiniz?''
diye sordu.
-''DEVEDE KULAK BİLE DEĞİL''-
IMF'ye olan 23.5 milyar dolarlık borcu, 14.7 milyar dolara
düşürdüklerine işaret eden Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Efendim 'borcunuz artıyor...' İşte hesap bilmemek bu. Bizim
borcumuzun artması, milli gelirimize göre devede kulak bile değil.
Milli gelirimizin artışını niye söylemiyorsunuz? 180 milyar dolar bir
milli gelir ile devraldık, şimdi ise 350 milyar doları aşan bir
Türkiye var. Dünyanın 17. büyük ekonomisine yerleşen bir Türkiye var.
Bunun milli gelire oranına bakacaksınız. Göreve gelmeden önce borcun
milli gelire oranı 91.7 iken, şimdi ise bu oran 57.8. Nereden,
nereye?''
-''SUYU AYNI NOKTAYA DAMLATACAĞIZ''-
Bunları hatırlatmak istediğini ifade eden Erdoğan, ''Çünkü
birileri kavramamakta direniyor. Onun için biz suyu aynı noktaya
damlatacağız'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Japonya Başbakanı'nın, ''ülkelerinde idam
cezasının halen olması'' ve ''borçlarının milli gelire oranının yüzde
130'la 5 trilyon dolar olması'' nedeniyle AB'ye almayacaklarını
söylediğini bildirdi. Maastrchit kriterlerine göre borcun milli gelire
oranının yüzde 53 olduğunu ifade eden Erdoğan, Türkiye'nin bu orana
yaklaşarak yüzde 57.8 seviyesine geldiğini söyledi.
Almanya ve Fransa'nın bütçe açıklarını tutturamadıklarını dile
getiren Erdoğan, Türkiye'nin AB'ye girmeden bütçe açığını tutturduğunu
ifade etti.
Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, ekonomideki
gelişmelere işaret etti. TOKİ'nin, 2003 yılından 2006 Ocak ayı sonuna
kadar 78 il ve 168 ilçede 200 bin konutu inşa haline getirmiş
olacağına dikkati çeken Erdoğan, geçen yıl sonu itibariyle teslim
noktasına gelen konut sayısının 56 bin olduğunu; halen 156 bin konutun
inşasının devam ettiğini bildirdi. Hiç imkanı olmayan dar gelirliye 40
bin konut inşasının da sürdüğünü kaydeden Erdoğan, TOKİ'nin hiç imkanı
olmayandan üst gelir grubuna kadar hizmet verdiğini hatırlattı. İnşa
edilen konutlarla 3 yıl içinde nüfusu 100 bini aşkın 7 yüksek
standarda sahip şehir inşa etmiş durumda olduklarını belirten Erdoğan,
konut üretmekle kalınmadığını, buralarda yaşacak insanların ihtiyaç
duyduğu tesislerin de hizmete açıldığını vurguladı.
Erdoğan, bugüne kadar 146 lise ve ilköğretim okulu, 17 anaokulu,
110 ticaret merkezi, 7 hastane, 24 sağlık ocağı, 22 spor salonu, 7
kütüphane, 97 ibadethanenin, konut projeleri kapsamında inşa
edildiğini söyledi. 66 belediyeyle gecekondu dönüşüm projelerinin
imzalandığını hatırlatan Erdoğan, Cumhuriyet tarihinde büyük çaplı
kentsel dönüşüm atılımının yaşandığını ifade etti.
Erdoğan, TOKİ'nin öncülüğünde yurt çapında bir inşaat seferberliği
yürütüldüğünü söyledi. Bu alanda çok daha iyi noktalara gelineceğine
inancını dile getiren Erdoğan, 2007 sonuna kadar 250 bin konutun
inşasının bitirilmesinin hedeflendiğini belirtti.
-''OTOYOL YAPMIYORUZ, DUBLE YOL YAPIYORUZ''-
Göreve geldiklerinde 15 bin kilometre duble yol yapacaklarını
söylediklerini hatırlatan Erdoğan, bu hedefi ortaya koyarken
kendilerine inanmayanlar olduğunu ancak, şu ana kadar 6 bin 800
kilometrenin bittiğini söyledi. Bu projeye karşı olanların ''bu
yolların kalitesi yok, standardı düşük'' dediğini aktaran Erdoğan,
''Biz otoyol yapmıyoruz, bölünmüş yol yapıyoruz. Bunun standardı tabii
ki otoban standardı değil. Ama onun maliyetleri sorulduğunda 2.5
milyon dolardan 10 milyon dolara kadar çıkar. Biz, o standartta bir
şey yapmıyoruz'' dedi.
Başbakan Erdoğan, hazine arazilerinin olduğu yerde 2 gidiş, 3
geliş yol yapılması yönünde talimat verdiklerini belirterek, ''Çünkü
Türkiye büyüyor; Türkiye'de kullanılan araç sayısı artıyor. Bu yollar
gelecekte bize dar gelecek. Yollarımızın standardını da artıracağız.
Zemin oturdukça standart yükselecek'' diye konuştu.
Duble yola çevrilen yerlerde kazaların yüzde 65, bu kazalarda ölüm
oranını ise yüzde 94 azaldığına dikkati çeken Erdoğan, hafta sonu
Bursa Çevre Yolu'nun hizmete açılacağını, 2 kısım halinde yapılan,
kavşak ve bağlantılarıyla 92 kilometre uzunluğundaki bu yolla
İstanbul, Bursa, Balıkesir, İzmir transit trafiğinin ve Bursa şehir
trafiğin önemli ölçüde rahatlayacağını söyledi.
-HAVAYOLUNDAKİ GELİŞMELER-
Erdoğan, 3 yıl içinde havayolu taşımacılığında da sessiz adımlarla
devrim niteliğinde gelişmeler kaydedildiğini ifade etti. ''Yol
medeniyettir, ama sadece karayolu değil, havayolu da bunu
tamamlayacak'' diyen Erdoğan, özel havacılığın teşvikiyle bugün Türk
insanının havayoluyla seyahati ulaşım seçenekleri arasına aldığını;
uçak bilet fiyatlarının lüks karayolu taşımacılığına yakın hale
geldiğini söyledi. 2003 yılında iç ve dış hatlarda 110 uçakla 31
milyon yolcunun havayoluyla taşındığını belirten Erdoğan, Uluslararası
Hava Taşımacılığı Birliği'nin, 2015 yılı içi Türkiye'nin 55 milyon
insan taşıyacağını öngördüğünü; bunu, 10 yıl öne çektiklerini ve
2005'te yolcu sayısının 56 milyon çıkarıldığını kaydetti.
Erdoğan, ''Dünyanın en çok büyüyen 3. ülkesi olduk. 2005 sonu
itibariyle uçak sayısı 240'a çıkarken, ciroda da 500 trilyonluk artış
sağlandı. Sektörde ilave istihdam rakamı ise 6 bin 500 oldu.
Aileleriyle birlikte düşündüğünüz zaman 32 bin 600 kişiye çıkar. THY
için 59 yeni uçak alıyoruz. Bunun 3'ünü teslim aldık. Bunların
katılımıyla 2008 itibariyle uçak sayısı 300'e ulaşacak, özel sektörle
birlikte...'' dedi.
Yap-işlet-devret yöntemiyle havaalanları için 1 milyar dolarlık
yatırım yapıldığına işaret eden Erdoğan, bunlar arasında Ankara,
İzmir, Antalya Dalaman'ın olduğunu; Ankara'nın bu yaz biteceğini
söyledi. Erdoğan, bunlar yapılırken farklı şeyler söyleyenlerin de
olduğuna işaret ederek, ''Bizim işimiz var, biz yola devam ediyoruz.
Bugüne kadar atıl duran havaalanlarımız, özel sektörün desteğiyle
aktif hale getiriliyor'' diye konuştu.
-''LÜZUMSUZ ŞEYLERLE MEŞGUL EDİYORLAR''-
İktidara gelmeden önce verdikleri sözleri tek tek yerine
getirdiklerini, bunun devam edeceğini belirten Erdoğan, ''Türkiye'yi
öyle lüzumsuz şeylerde meşgul ediyorlar ki bu devasa yatırımları
halkımızın gündemine sokmuyor; onun heyecanına heyecan katmıyor;
vatandaşımızı rahatsız edecek gündem maddeleriyle meşgul ediyorlar.
Bu, üzücüdür'' dedi.
Sadece kendi projelerini değil, önceki hükümetlerin başlattığı ve
yarım kalan yatırımları da öncelikler sırasına göre ele aldıklarını
söyleyen Erdoğan, bunlar arasında bulunan Afşin-Elbistan Termik
Santrali'ni hizmete aldıklarını hatırlattı.
Düşük kalorili linyit kömürü kullanılmasına imkan sağlayacak, dışa
bağımlılığı ortadan kaldıran bu termik santralle ülkenin önemli bir
kazanım elde ettiğini belirten Erdoğan, Türkiye'nin toplam elektrik
üretiminin yüzde 6.5'ini karşılayacak santralin ekonomiye katısının
2.5 milyar dolar olacağına işaret etti. Erdoğan, bu santralin 950
kişiye doğrudan iş imkanı sağladığını söyledi.
-''ÜLKEYİ DOĞALGAZA MAHKUM ETTİLER''-
Son aylarda birilerinin, durmadan ''Türkiye'nin yakın bir zamanda
elektrik enerjisi başta olmak üzere bir enerji kriziyle karşı karşıya
kalınabileceğini ima ettiğini'' belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
''Geçmişte bunu yaptılar. Ne yaptılar, doğalgaza mahkum ettiler.
Doğalgaza mahkum etmek suretiyle 11 cente bu ülke doğalgazı kullanır
hale geldi. Formül neydi; al ya da öde... Şu anda bunun bedelini bu
ülkeye ödettiriyorlar. Her şey hukuken, yasal olarak sağlama alınmış.
Bir defa Türkiye'yi bir enerji kriziyle karşı karşıya bırakmak bir
yana, Türkiye'yi bir enerji koridoru hale getirmekte gösterdiğimiz
kararlılığımız sürüyor. Bu yönde adımlar atmaya devam edeceğiz.
Attığımız adımların Türkiye'ye sağlayacağı en önemli kazanım, enerji
açısından Türkiye'nin dışa bağımlılığını asgari düzeye indirmek,
tamamen ortadan kaldırmak.
Enerji ihtiyacı için azami ölçüde yerli kaynaklarımızı harekete
geçiriyoruz. Su, kömür, hava gibi... İnşallah gerek hidroelektrik,
gerek termik santrallerle, gerek yenilenebilir enerji ve gerekse
nükleer enerjiyle bu adımları atmak suretiyle Türkiye'nin bu
sıkıntılarını süratle giderme hesabı içindeyiz. Önümüzdeki aylar, bu
noktada temel hazırlıkların yapıldığı aylar olacak. Yerli ve yeni
enerji kaynaklarımızı da azami seviyede kullanacağız. Farklı enerji
kaynakları için arayışlarımız sürmektedir. Amaç, milletimize ucuz ve
yerli enerji sağlamaktır. Türkiye'nin dışa bağımlılığını sona erdirmek
en büyük hedefimizidir.''
Başbakan Erdoğan, konuşmasını tamamlarken, Türkiye'nin yolunun da
ufkunun da aydınlık olduğunu belirterek, ''Allah çalışanın yanındadır,
çalışanın yardımcısıdır'' dedi.
