2005-05-18 - 14:16
BAŞBAKAN ERDOĞAN: ''DEMOKRATİK SİYASET, ÇÖZÜMLERİN TEK VE GERÇEK ZEMİNİDİR''
Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, son bir hafta içinde Moskova, Budapeşte ve Varşova'da katıldığı zirveler dışında, Bolu'daki temel atma töreni, Şanlıurfa'da 1. GAP İş ve Yatırım Forumu, Ankara'da Dünya Çiftçiler Günü toplantısına katıldığını anlattı.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, demokratik siyasetin, çözümlerin tek ve gerçek zemini olduğunu belirterek, ''Geçmişte dar çıkar siyasetinden nemalanarak güç kazanmış olan belli gruplar, toplumsal taleplere dayanan demokratik siyasetin sonuçlarından rahatsızdırlar'' dedi.

Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, son bir hafta içinde Moskova, Budapeşte ve Varşova'da katıldığı zirveler dışında, Bolu'daki temel atma töreni, Şanlıurfa'da 1. GAP İş ve Yatırım Forumu, Ankara'da Dünya Çiftçiler Günü toplantısına katıldığını anlatarak, ''AK Parti hükümeti ile birlikte yaşanan dönüşüm süreci, Türkiye'nin tarihi, yapısal pek çok meselesinin çözümü için ciddi bir dinamik oluşturmaktadır. Hiçbir zaman (iş bitti) demedik. Sorunları çöze çöze hedefe gidiyoruz'' diye konuştu.

SİYASET ÇÖZÜM ZEMİNİ
Türkiye'nin çözüm bekleyen pratik hayati meseleleri bulunduğunu ifade eden Erdoğan, şunları söyledi :

''Aslolan, siyasetin çözüm zemini olarak varlığını güçlü bir şekilde koruması ve ülkeyi sahiplenmesidir. Zira demokratik siyaset, çözümlerin tek ve gerçek zeminidir. AK Parti ve hükümetimizin temel sorumluluğu, bu siyaseti savunmaktır. Aslında bu, sadece bizim sorumluluğumuz da değildir.

Türkiye'de demokratik süreçlerin sağlıklı olarak işletilmesinden yana olan, dayatma çözümleri tasvip etmeyen, toplumsal müzakereyi esas alan herkes sahici, demokratik siyaseti savunmakla mükelleftir. Hepimizin malumudur ki geçmişte dar çıkar siyasetinden nemalanarak güç kazanmış olan belli gruplar, toplumsal taleplere dayanan demokratik siyasetin sonuçlarından rahatsızdırlar.

Bu rahatsızlıklarından dolayı, Türkiye'nin demokratik süreçler içinde toplumsal müzakereye dayalı olarak çözülebilecek bazı meselelerini, siyaseti güdükleştirmenin bir aracı, vesilesi haline getirmek istemektedirler. Bugün siyasetin merkezini yeniden dizayn etme arzusuyla ortalıkta dolaşanların asıl maksatları, toplumla bütünleşen, toplumsal merkezden kuvvet alan demokratik siyaseti aşındırmaktır.

Açıkça söylüyorum, kimse bu tür heveslere kapılmasın. Kimse kendini bu milletin, bu ülkenin üzerinde görmesin. Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da siyasetin merkezini millet tayin edecektir. Siyasetin merkezi, milletin değerleridir, milletin talepleridir.''

''FİGÜRAN SEVİYESİ''
AK Parti'nin, muhafazakar-demokrat kimliği ile toplumla, toplumsal merkezle bütünleştiğini ve milletten aldığı güç ile Türkiye'nin ufkunu genişlettiğini bildiren Erdoğan, ''Toplumun siyasetteki rolünü yeniden figüran seviyesine indirme arzusundakilere, Türkiye'nin herhangi ciddi bir meselesi hakkında üç beş cümleye sahip olmayanlara bu milletin prim vereceğini zannetmek, ancak safdillikle izah edilebilir'' dedi. Türkiye'de siyasetin, her alanda insanın önünü tıkayan problemlerin çözümlerini üretecek kalite ve anlayışa adım adım ulaştığını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti :

''Birilerinin kendilerini yenilemeye yanaşmamaları bu gerçeği değiştirmez. Kendilerini, düşüncelerini, ufuklarını yenileyemeyenler bu gidişle geride kalacak, ama bu millet demokrasiyle ilerlemeye devam edecektir. Bu ülkenin elbette sıkıntıları, dertleri de var. Mesela problemleri yıllarca ertelenmiş, ihmal edilmiş bir tarım kesimimiz var. Ben burada insaf sahiplerine sesleniyorum: Biz 3 Kasım'da nasıl bir Türkiye devraldığımızı başının elinin arasına alıp düşününler iyi bilirler. Türkiye'nin nasıl her gün daha ileriye gittiğini görmemek için insaf dışı olmak gerekir.

Bu insanlar ürettikleriyle yaşayan, üretmekten başka çıkar yolu olmayan insanlarımızdır. Üreterek yaşamak, ürettiğiyle övünmek ve ürettiğiyle ayakta durabilmek son derece önemli bir meziyettir. Bu insanlarımız, yani çiftçilerimiz bu rüyamızı gerçekleştirmek için alın teri döküyorlar. Bizler de bu kesimin sorunlarına Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar özen gösteriyoruz.

Aradığımız dermandır, günü kurtarma peşinde, siyasi rant peşinde asla olmadık, olmayacağız. Biz tarımdan ekmeğini kazanan cefakar insanlarımız için kalıcı çözümler üretme derdindeyiz. Hiçbir zaman siyasi heveslerimizin esiri olmadık, olmayacağız. Hiçbir kesimi aldatmadık, aldatmayacağız. Akılcı, doğru ve etkin politikalar üreterek bu kesimin sorunlarını çözeceğiz.''

Bir günde bu sorunların çözülemeyeceğine işaret eden Erdoğan, belli bir periyotta ve süratle tarım kesimine özen göstererek, sorunları çözmenin gayreti içinde olacaklarını kaydetti.

TOPRAK
Erdoğan, en fazla bir kuşak geçmişe gidilirse, herkesin toprakla bir bağının olduğunun görüleceğini ifade ederek, ''Biz toprağı seven, toprakla haşır neşir olmuş bir milletiz. Köklerimizi, bağlarımızı orada ararız. Dolayısıyla geleceğimizin işaretleri de orada filizlenmektedir'' diye konuştu.

İktidara geldiklerinde, karşılarında, itibarı yıpratılmış, ekonomi içinde ''kara delik'' diye nitelendirilen bir Türk tarımı ve Türk çiftçisi bulduklarını anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü :

''Sizler de hatırlarsınız; bu ülkede çiftçimizi, köylümüzü hor görmek bir zamanlar moda haline gelmişti. Ama Türkiye'de, ham dolsun ki gerçekleri görebilen, halkını iyi anlayan, üretene değer veren bir iktidar iş başındadır. Hükümet olarak tarımın ve dolayısıyla çiftçimizin önümüzdeki yüzyılda stratejik değerinin ve öneminin giderek artacağı kanaatini taşıyoruz.

Modern teknikler kullanarak etkin tarımsal üretim gerçekleştirilen bir tarım sektörü ortaya çıkarmak hükümetimizin temel hedefi ve görevleri arasındadır. Türk çiftçisini ekonomimiz içinde vazgeçilmez önemde bir aktör olarak görüyoruz. Tarım, Türk toplumu için bir değerdir, Türk ekonomisi için de katma değer üreten bir büyük kalkınma aracıdır. Dolayısıyla diyorum ki Türk çiftçisi Türk ekonomisinin 'hayırlı evladıdır', bu insanlara gönül borcumuz vardır, bunu ödeme azmi ve kararlılığı içindeyiz.''

TARIM POLİTİKALARI
Erdoğan, konuşmasında tarım konusuna da değindi. AB üyeliği hedefine adım adım ilerleyen Türkiye'de tarım sektörünün de kendini yenilemesi gerektiğini belirten Erdoğan, Hükümet olarak Türk tarımının dertlerine çare bulmak, çağdaş bir tarım düzenine geçmek için önlerine somut hedefler koyduklarını anlattı.

Yüksek Planlama Kurulu'nun (YPK) 2006-2010 arasındaki dönemi kapsayan ''Tarım Stratejisi Belgesi'' hazırladığını, bunun tarım için ilk adım olduğunu kaydeden Erdoğan, ayrıca bu yıl Tarım Çerçeve Kanunu'nu da çıkararak planların altyapısını da hazırlamış olacaklarını bildirdi. Erdoğan, ''Bakınız Türkiye, merhale merhale yeni bir tarım dönemini başlatacaktır. Uluslararası şartlara uygun, rekabete açık, iyi organize olabilen, sürdürülebilir bir tarım düzenine geçmek konusunda son derece kararlıyız.

Bu planlamaları başarıyla hayata geçirmemiz, sadece tarım sektörümüz için değil, ekonomimizin bütünü için de hayati öneme sahiptir. Çünkü nüfusumuzun yarıya yakını halen tarım sektöründen geçimini sağlamaktadır. Onun için kaybedecek hiç vaktimiz yok, önümüzdeki dönem ülkemiz için, tarımımız için son derece kritik bir dönemdir'' dedi.

TÜRKİYE'NİN YERİ
Erdoğan, muhalefet çevrelerinin ''siz çiftçiyi gerekli şekilde desteklemiyorsunuz'' diyebileceklerine işaret ederek, şöyle konuştu :

''Türkiye, şu anda gelişmiş ülkeler içinde ne bir ABD'dir ne de Avrupa'nın gelişmiş ülkelerinden bir tanesidir. Onların sağladığı sübvansiyonu aynı şekilde biz sağlayamayız. Bizim şu anda şekerimizin tonunun kaça imal ettiğimiz, Türkiye'ye ithal edilen şekerin tonunun ne olduğunu karşılaştırdığımız zaman, neredeyse aradaki fark dörtte birdir. Bu kadar korkunç farkın olduğu bir yerde, Türkiye bunu nereye kadar sübvanse edebilir. Eğer biz bunu sübvanse etmeye devam edersek, bir tarafı sübvanse ederken diğer tarafı çökertmiş oluruz. Yapılması gereken alternatif ürünlere yönelmektir.

Eğer Türkiye parayı ve bilgiyi başarıyla yönetemezse geleceğimiz karanlık olur. Bundan önce ödediğimiz bedelleri ödemeye devam ederiz. Ama biz parayı ve bilgiyi başarıyla yönetebilirsek, insanı başarıyla yönetebilirsek, o zaman ülkemizin geleceği aydınlık olur. Bu aydınlık gelecekte de biz bu sübvanse noktasındaki oranlarımızı daha da arttırma imkanını bulabiliriz. Ama bu bir süreçtir. Biz bu sürece doğru ilerliyoruz. Dikkat ederseniz kimse bize (Neredesiniz, şunu yapamadınız, bunu yapamadınız, nerede parasal noktadaki destekler?) diyemez. Biz bir defa işimizi iyi biliyoruz, dersimizi iyi çalışıyoruz. Nerede ne eksik var, bunun farkındayız.''

''HEDEFLERİ YAKALADIK, YAKALIYORUZ''
Erdoğan, 3 Kasım seçimleri öncesinde meydanlarda ''3 yıl bizden parasal noktada dar gelirlimiz çok şey beklemeyecek. Ama 3. yılın sonunda ceplerinizde bir şeylerin olmaya başladığınızı göreceksiniz'' dediklerini hatırlatarak, ''Şu anda hedefi yakaladık, yakalıyoruz. Çarşı, piyasa bunu söylüyor. Başka sıkıntılar oluşmadı mı? Oluştu. Küçük esnafın sıkıntıları var'' dedi. Türkiye'nin şu anda yapısal değişim yaşadığını, vatandaşın tüketim anlayışının değiştiğine işaret eden Erdoğan, gayrimenkul ve otomobil alımına yönelen dar gelirlilerin küçük esnafa yönelik alışverişini kıstığını söyledi.

''GELİR DESTEĞİ UYGULAMASINDAN VAZGEÇİLECEK''
Erdoğan, Doğrudan Gelir Desteği uygulamasından aşamalı olarak vazgeçeceklerini, destekleme bütçesinin yüzde 80'lik kısmını oluşturan ve görüldüğü üzere fonksiyonel olmaktan giderek uzaklaşan bu desteğin oranı bu yıl yüzde 55'e, gelecek yıl da yüzde 45'e kadar düşürüleceğini bildirdi.

SÖZDE SOYKIRIM
Erdoğan, Macaristan ve Polonya'daki temasları hakkında bilgi verdi. Macaristan ve Polonya'nın 17 Aralık öncesi Türkiye'ye tam destek verdiklerini kaydeden Erdoğan, Varşova'daki Avrupa Konseyi 3. Zirvesinde yoğun ve önemli bir diplomasi trafiği yaşadıklarını vurguladı.

Türkiye'nin tezlerini ve önemini 25'i AB üyesi olan 46 ülkeye en üst düzeyde anlatma imkanı bulduklarını anlatan Erdoğan, ''Türkiye'nin Avrupa'nın neresinde olduğunu unutanlara özellikle hatırlatmak isteriz ki, Türkiye kuruluşundan beri 50 yılı aşkın bir zamandır Avrupa Konseyinin aktif, güçlü üyelerinden biridir'' dedi.

Onur Air'in durumuyla ilgili olarak Almanya Başbakanı Schröder ve Hollanda Başbakanı Balkanende ile görüştüğünü ve kendileriyle mutabakata vardığını bildiren Erdoğan, Almanya Başbakanı ile yaptığı görüşmeden sonra yapılan basın açıklamasında ''Aramızda turizmle ilgili potansiyeli zaafiyete uğratmadan atılacak adımlarda Onur Air'in teknik sıkıntılarını aşmasına kadar beraber bir çalışma içinde olmayı ve yine bu tür teknik sıkıntılar olduğu zaman ilgili kuruluşların devreye sokulması gereğini'' ifade ettiklerini hatırlattı.

BİLDİRGEYE GİREN İFADELER
Avrupa Konseyi toplantısının sonuç bildirisinde demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları alanlarında gösterilen ortak duyarlılığın yanı sıra, teröre karşı ortak tavır almada Türkiye'nin ağırlığını hissettirdiğini belirten Erdoğan, ''İslam düşmanlığı ve anti-semitizm dahil her türlü hoşgörüsüzlük ve ayrımcılığı şiddetle kınıyoruz. Avrupa Konseyi'nde bunları önlemek ve ortadan kaldırmak için kurallar ve etkili mekanizmalar geliştirme kararlılığımızı teyit ediyoruz'' ifadesinin bildirgede kayıt altına alındığını vurguladı.

SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMI
Zirvede sözde Ermeni soykırımı konusunu da gündeme getirdiklerini belirten Erdoğan, bazı gazetelerde konunun çarptırılarak verildiğini ifade etti. Toplantıda Ermenistan Devlet Başkanı Robert Koçaryan konuşurken kendisinin dışarıda olduğunu anlatan Erdoğan, Türkiye'nin Ermenistan'ı tanıdığını ancak diplomatik münasebetlerin olmadığına dikkati çekti. İktidar olduktan sonra İstanbul-Erivan uçak seferlerini başlattıklarını, bir adım daha atarak Van Akdamar Adası'ndaki Ermeni Kilisesi'nin restorasyonun başlatıldığını anlatan Erdoğan, ancak sınır kapılarının kapalı olduğunu vurguladı.

Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki sıkıntıların sürdüğünü, bu konuyla ilgili olumlu gelişmeler olmasına rağmen beklemek gerektiğini belirten Erdoğan, Minsk sürecindeki ülkelerin daha aktif hale gelmesiyle adil ve kalıcı çözümün iki ülke arasındaki sorunu çözeceğini söyledi.

Bu iki ülke arasında atılacak olumlu adımların Türkiye'nin de alacağı kararları olumlu etkileyeceğine işaret eden Erdoğan, ''Komşularımızla olumsuz bir süreci yaşamak istemiyoruz'' dedi.

''15 ÜLKEYİ MASAYA YATIRACAĞIZ''
Konuşmasının ardından basının kendisine sorular yönelttiğini, kendisinin de parlamentolarında konuyla ilgili karar alan ülkelerle ilgili görüşlerini anlattığını belirten Erdoğan, şunları kaydetti :

''Bazı ülkelerin parlamentolarında kulis veya lobiler neticesinde Ermeni soykırımı iddiaları için kabul kararları çıkıyor. Bu ise uluslararası diplomasiye ters bir adımdır. Herhangi bir belgeye, bilgiye dayanmadan uluslararası kurum ya da kuruluşlarda birlikte olduğunuz bir ülkeye böyle tavır takınılmasının yerleştirilebileceği herhangi bir başlık yoktur."

Erdoğan konuşmasını bitirirken 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı'nı kutladı.