2005-04-12 - 15:12
CHP GENEL BAŞKANI BAYKAL: ''KONUŞMASI GEREKENLER SUSUYOR, SOKAKLAR KONUŞUYOR''
Partisinin grup toplantısında konuşan Baykal, Trabzon ve Mersin'de yaşanan olayların altında, ''insanların yetkili, teslim olmamış, boyun eğmemiş otoritelerin bulunup bulunmadığından artık emin olmamasının'' yattığını savundu.
Baykal, çarenin Türkiye üzerinde oynanan oyunlara teslim olunmayacağının, fırsat verilmeyeceğinin net şekilde ortaya konulması olduğunu kaydederek, ''Konuşması gerekenler susuyor, sokaklar konuşuyor. Susarak, pusarak bir yere varılmaz. Siz susarsanız millet tepki gösterir'' dedi.

Deniz Baykal, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin yoğun bir siyasi tartışma ortamından geçtiğini ve bunların altında ülkenin geleceğini yakından ilgilendiren konular bulunduğunu söyledi. Trabzon'da ve Mersin'de yaşanan olaylar çerçevesinde yeni bir gerginlik ortamı şekillendirilmek istendiğini ifade eden Baykal, bunun doğru değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti.

Olayı, bir Trabzon-Mersin olayı olarak değerlendirmenin büyük yanlışlık olacağını vurgulayan Baykal, şunları söyledi:

''Karşı karşıya olduğumuz sorunun bir nokta sorun olmadığını, ülkenin tümü ile ilgili bir gerçeği yansıttığını görmek zorundayız. O nedenle bu olaya büyük yaklaşmalı, altındaki nedenleri doğru değerlendirmeliyiz. Bu gerginliği belli istikamete çekmek isteyenlere karşı ortak duyarlılığı hep birlikte geliştirmeliyiz.

Karşı karşıya bulunduğumuz olay bütün ülkeyi ilgilendirmektedir ve kendisini gösteren gerginlikler aslında bir birikimin, tepkinin yansımasıdır. Eğer olayı arkasındaki birikimden soyutlayarak değerlendirmeye kalkarsak gerçeği göremeyiz. Birdenbire küçük bir olayın nasıl bütün ülkeyi ilgilendiren bir olaya dönüştüğünü doğru anlamalıyız. Bir süreden beri Türkiye'de insanların üzüntü ile izlediği, tepki gösteremediği, yeterince tepki gösterilmediğini
gördüğü, herkesi derinden yaralayan bazı olumsuz gelişmelerin bütün ülkede giderek yaygınlaşmakta olduğunu hep birlikte görüyoruz. Türkiye'nin nereye götürülmek istendiğini, ülkenin geleceği ile ilgili ne gibi sorunların şekillendirilmek istendiğini bir türlü anlayamıyor, değerlendiremiyoruz. Bunun telaşını, kaygısını insanlar yaşıyor.''

''AZINLIK TARTIŞMASI CANLANDIRILMAK İSTENİYOR''
Baykal, konuşmasında Türkiye'nin, etrafında büyük tartışmalar yapılan bir ülke olduğunu, bulunduğu coğrafyanın dünyanın ilgisini çektiğini belirtti. Türkiye'ye yönelik tertiplerin, sıkıntıların tümünün ortadan kalktığını düşünmenin yanlış olacağını bildiren Baykal, son yıllarda azınlık tartışmasının yeniden şekillendirilmek istendiğini kaydetti. Saygıdeğer uluslararası kuruluşların Türkiye'ye yönelik taleplerinin arasında bile azınlıkların kabul edilmesinin ortaya çıktığına dikkati çeken Baykal, ''Türkiye'de yeniden azınlık tartışmasının canlandırılmak istenmesi gözden kaçırılmayacak ciddi bir gelişmenin işareti olarak anlaşılmalıdır'' dedi. Öncelikle azınlık sözünün anlamının iyi düşünülmesi gerektiğini belirten Baykal, şunları söyledi:

''Bu ifade ediliyorsa matematiksel bir kavram olarak değil, kamu hukuku ayrışmasına temel oluşturacak bir tarif getirilmek isteniyor. 'Azınlıklar var' dendiğinde kamu hukuku farklılaştırmasını talep etme imkanı ortaya çıkıyor demektir. Bir süredir Türkiye'de Anayasal rejimin öngördüğü egemenlik anlayışının dışında yeni bir egemenlik alanının oluşturulmak istendiğine tanık oluyoruz. Bu çabaların artık saklanamaz hale geldiğine artık tanık oluyoruz. Bu gelişmeleri kaygıyla izliyoruz. Bu konuda en duyarlı davranması gereken uluslararası kuruluşların daha gevşek davranışlara sürüklendiğini üzüntüyle görüyoruz. Bunu demokratikleşme, özgürleşme ile izah imkanı yoktur. Fransa'da azınlık olduğunu sola da sağa da kabul ettiremezsiniz. Ama Türkiye'de olmayan bir azınlığın üretilmesi için yapılan çabaları demokratikleşmenin gereği gibi sunuluyor. Buna karşı Türkiye ciddi bir rahatsızlık içine girmeye başladı. Bu kabul edilebilir bir tablo değildir.''

''BUNU YAPANLARA HAYIR GETİRMEMİŞTİR''
Türkiye'nin 15 yıl yalnız başına teröre karşı mücadele verdiğini belirten CHP Genel Başkanı Baykal, pek çok çevrenin bu çalışmalara mesafe ile baktığını, zaman zaman da engel çıkarttığını anımsattı. Baykal, yeniden Türkiye'nin önüne bu tartışmaların atılmak istendiğini belirtti.

Türkiye'de yaşanan sıkıntıların temelinde bu temel teşhisin yattığını bildiren Baykal, iktidarın bugüne kadar bu gelişmelere seyirci kaldığını savundu. Hükümetin, etkili, kararlı tavırları anında sergileyemediğini ifade eden Baykal, şöyle konuştu:

''Şimdi Başbakan Norveç'te bundan şikayet ediyor. Türkiye, bir imparatorluğun dağılmasından sonra oluşmuş bir ulusal devlettir, üniter devlettir. Öyle yaşamaya devam edeceğiz. Hukuki yapısı üniterdir, ama hukuki yapısı çoğulcu olabilir. Hepimiz farklı geleneklerden, etnik, mezhepsel kesimlerden, coğrafyalardan gelerek Türkiye Cumhuriyeti içinde yerimizi aldık. Hepimiz eşitiz, aynı hakka, statüye sahibiz. Bunu değiştirme çabaları bunu yapanlara hiçbir zaman hayır, yarar getirmemiştir.''

''NET VE KARARLI TAVIR...''
Baykal, Irak'ta, bu tür girişimlerin ortaya koyduğu kanlı sonuçların izlendiğini belirtti. Türkiye'de buna benzer bir tablonun altyapısını oluşturmaya yönelik gelişmeleri anlayışla ve doğal karşılamalarının kesinlikle söz konusu olamayacağını bildiren Baykal, ülkeyi yönetenlerin net ve kararlı tavır takınmasının bu olayları önleyecek en makul engel oluşturacağını söyledi.

Türkiye'nin ''Sahipsiz, gelecekten güvensiz, gidişatın ne olacağını bilemez bir konumda bırakıldığını'' savunan Baykal, sorunun da buradan kaynaklandığını ifade etti. Baykal, Türkiye'nin buna tepkisiz kalmayacağını herkesin çok iyi bilmesi gerektiğini belirtti.

AİHM KARARI
AİHM'in terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın yeniden yargılanması yönünde karar aldığını iddia eden Baykal, ''Öcalan, yeni bir siyaset aşamasına geldi. Eskiden ulusal bütünlük anlayışı içinde yürüyordu, şimdi 'Irak'taki, Suriye'deki, Türkiye'deki Kürtler bir arada dayanışma içinde demokratik konfederasyon içinde el ele vermeli, ortak bayrağa sahip olmalılar' diyor'' dedi. Bu bayrağın Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde dalgalandığını ve buna da kimsenin sesinin çıkmadığının kaydeden Baykal, ''Ondan sonra vatandaşlar bu gelişmeler karşısında tepkilerini bir bayrak yakma girişimi dolayısıyla ortaya koyunca Türkiye'de kıyamet kopuyor'' diye konuştu.

''Ciddi olalım'' diyen Baykal, yapay gündemlerle Türkiye'ye haksızlık yapılmasına izin vermeyeceklerini bildirdi. Herkesin Türkiye Cumhuriyeti'nin ulusal yapısına saygı göstermesi gerektiğini ifade eden Baykal, ''Nasıl Fransa üniter devletse Türkiye Cumhuriyeti de üniter devlettir, öyle kalacaktır'' dedi.

Tartışılan konunun etnik köken konusu olmadığına vurgulayan Baykal, ''Hepimiz ayrı kökenlerden, geleneklerden geliyoruz. Bundan doğal bir şey yok. Ama bu bizim siyasal bütünlüğümüzün ortadan kaldırılmasının bahanesine, gerekçesine dönüştürülemez. Kimsenin demokrasi adına, özgürlük adına, uluslararası ilişkiler adına, AB adına bunu o hale dönüştürmesine izin vermeyiz'' diye konuştu.

''SESSİZLİK, ÇEKİNGENLİK...''
Baykal, olayların altında bir başka gerçeğin daha yattığını kaydederek, ''Bu, iktidarın, tavır takınması gereken yetkililerin sessizliği, sessizliğin de ötesinde çekingenliğidir. Türkiye'yi rahatsız eden budur'' dedi. Türkiye'de yıllardan bu yana bayrak sorunu yaşandığını, bunun ilk kez ortaya çıkmadığını ifade eden Baykal, çeşitli kongrelerde daha önce bayrakların kaldırıldığına tanık olunduğunu söyledi. O zaman bile Türkiye'nin buna ''Bunlar kim oluyor'' düşüncesiyle böyle tepki göstermediğini ifade eden Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:

''(Bu memlekete sahip çıkacak otoriteler var. Bunlar çoluk çocuk) deyip aldırmıyordu. Şimdi aldırıyor, çünkü yetkili otoritelerin, teslim olmamış, boyun eğmemiş otoritelerin bulunup bulunmadığından artık insanlar emin değil. Konuşması gerekenler susuyor, sokaklar konuşuyor. Bunun çaresi Türkiye'nin siyasal sahiplenilmesinin, istikametinin, temel değerlerinin bir kez daha ortaya konulmasıdır. Türkiye üzerinde oynanan oyunlara teslim olunmayacağının, fırsat verilmeyeceğinin net şekilde ortaya konulmasıdır. Susarak, pusarak bir yere varılmaz. Siz susarsanız millet tepki gösterir.''

Baykal, yapay eşitlikler kurularak, Türkler-Kürtler dengesi kurulmaya çalışarak bu olayların değerlendirilemeyeceğini kaydetti. Türkiye Cumhuriyeti'nin temel değerlerinin hep birlikte savunulması gerektiğini ifade eden Baykal, bu olayların arkasında Türkiye'nin AB ile ilişkilerinde yeni bir noktaya gelinmesinin yattığını da söyledi.

''BAŞBAKAN'IN AYAĞI SUYA ERDİ''
Türkiye'nin AB ile ilişkilerini uzun bir süreç boyunca büyük bir heyecanla sahiplenerek, bu doğrultuda ciddi adımlar atarak, iyi niyetle sürdürdüğünü belirten Baykal, bunun altında AB'ye üyelik inancının yattığını ifade etti. Bu inançların çok ağır darbeler yediğini savunan Baykal, ''Önce kabul etmediler ama şimdi Başbakan'ın da ayağı suya erdi. Şimdi kendisini bir tuzakta hissediyor'' dedi.

Baykal, tüm bu yaşananların Türkiye'yi ciddi sıkıntılarla karşı karşıya bıraktığını kaydederek, ''Türkiye'nin sahiplenilmeye ihtiyacı var. Sorunların halka güven verecek şekilde ortaya konmasına ihtiyaç var. Maalesef hükümet susarak, emrivakilere boyun eğerek Türkiye'yi tehlikeli bir noktaya getirdi'' diye konuştu.

ANNAN PLANI
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Annan Planı'nın, ''Rumlar için kabul edilebilir hale getirilmesi için Türk tarafının yeni ödünler vermesi gerektiğini'' savunanlar bulunduğunu belirterek, bunun, ''bir çıkmaz yol, sonu olmayan bir süreç olacağı'' söyledi.

Baykal, konuşmasında, KKTC'ye yaptığı ziyaretten söz ederek, Kıbrıslı yetkililerin önümüzdeki günlere ilişkin ciddi bir tedirginlik içinde olduklarını belirtti.

Deniz Baykal, 3 Ekim'de başlayacak Avrupa Birliği (AB) müzakerelerinde Türkiye'nin, Ankara Anlaşması'na Kıbrıs'ı da dahil etmesi gerektiğine dikkati çekti. Baykal, şöyle devam etti:

''AB bizden Güney Kıbrıs'ın, Kıbrıs olarak anlaşma kapsamına alınmasını istiyor. Bunun kabulü önemli sonuçlar doğurabilir. Güney Kıbrıs, Türk limanlarına gemiler göndermek isteyebilir. Kıbrıslı yetkililer 'aman gerekeni yapın, 3 Ekim'den sonra başlayacak süreçte
eğer Güney Kıbrıs gemilerini Türkiye'ye sokarsa Kuzey Kıbrıs ekonomisi diye bir şey kalmaz. Her şeye değer, gerekirse müzakerelere başlamamaya dahi değer' diye, bize düşüncelerini ifade ettiler.

Biz de burada her türlü girişimi yapacağız, 3 Ekim'de imzalanacak protokolün KKTC'nin siyasi, ekonomik varlığını ortadan kaldırmaması için gereken dikkatin mutlaka gösterilmesi gerektiğini anlatacağız.''

Baykal, Annan Planı'nın ''Rumlar için kabul edilebilir hale getirilmesi için Türk tarafının yeni ödünler vermesi gerektiğini'' savunanlar bulunduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Annan Planı'nın mümkün asgari uzlaşma zemini olduğunu, onun ötesinde bir küçük oynamanın dengeleri allak bullak edeceğini herkes çok iyi biliyor. Annan Planı'nda Türk tarafının yeni tavizler vermesi yoluyla Rumları ikna etme çabasının bir çıkmaz yol olacağı, sonu olmayan bir süreç olacağı biliniyor.

Bundan sonra üzerinde durmamız gereken konu KKTC'ye uygulanan kısıtlamaların, ambargoların ortadan kaldırılmasını sağlamaktır. Böyle bir toplumu yok saymaya devam etmenin, yokmuş gibi davranmanın onları uluslararası alem dışında kabul etmenin artık sürdürülebilir yanı kalmamıştır. Onların da insanlık alemi içinde, uluslararası toplum içinde hakkı olan yeri almalarını sağlamak, KKTC ve Türkiye Cumhuriyeti yetkililerinin ve vicdan sahibi bütün dünyanın öncelikli görev ve sorumluluğudur.''

CASUS BELLİ TARTIŞMASI
Baykal, TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın açıklamaları ile gündeme gelen Casus Belli tartışmalarına de değindi. Tartışmanın ''Durduk yerde, hiçbir ihtiyaç yokken, birdenbire Türkiye Cumhuriyeti'nin 2 numarası tarafından'' gündeme getirildiğini ifade eden Baykal, şunları kaydetti:

''Bu nereden çıkmış? Meğerse Meclis Başkanımız, Yunan Meclis Başkanı'nı Türkiye'de ağırlamak istiyormuş. Ama Yunan Meclis Başkanı 'Ben gelemem. Çünkü sizin Meclisiniz Casus Belli kararı almış' demiş. Büyük bir iyi niyetle TBMM Başkanı da 'bu kararın kaldırılmasının artık zamanı geldiğini' ifade etmiş.''

Yunanistan Parlamentosu'nun 1995 yılında karasularını 12 mile çıkarabileceğini ilan ettiğini, bunun üzerine TBMM'nin, Türkiye'nin daha 1967 yılında aldığı Casus Belli kararının sahiplenildiğini duyurduğunu belirten Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Şu anda Yunanistan 'Karasularımı 12 mile çıkardım' dese ne olacak, Casus Belli olmayınca boyun mu eğeceğiz? Bu, bir dış politika anlayışıdır ki zihniyetidir ki Türkiye'nin başına Kıbrıs'ta AB'de, Irak'ta da sıkıntılar getirmiştir. Birilerine yaranacağım, şirin görüneceğim diye icapsız, gereksiz birtakım açılımlar yapmak, birilerinden aferin almak uğruna çok temel ulusal yararlarımızı tehlikeye atmayı göze almak...

Yani Meclis Başkanı öyle istedi diye yarın Yunanistan karasularını 12 mil olarak ilan etse Türkiye buna sessiz mi kalacak? Herkes bilsin ki başta Yunanlı dostlarımız bilsin ki böyle bir emrivaki karşısında, Ege'de, Yunanistan'ın karasularını 12 mile çıkarması karşısında Türkiye'nin sessiz kalmasını ne Meclis Başkanı başarabilir ne de Dışişleri Bakanı...''

TÜRK PARLAMENTERLER BİRLİĞİ'Nİ ZİYARET
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, grup toplantısının ardından, Türk Parlamenterler Birliği'ni (TPB) ziyaret etti.

Baykal, grup başkanvekilleri ve milletvekilleri ile geldiği TPB'de, birlik yöneticilerinin kendisini ziyaretlerine karşılık vermekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Birliğin çalışmalarını her zaman desteklediklerini bildiren Baykal, bundan sonra aynı anlayışı sürdüreceklerini söyledi.

TPB'nin sıradan bir meslektaş dayanışması örgütü olmanın ötesinde, ülkenin kritik konularında değerlendirmeler yapan saygın bir kuruluş haline geldiğini belirten Baykal, milletvekillerinin siyasi çatışma ortamının dışında dayanışma duygusuyla ve iyi niyetle ülke sorunlarını değerlendirdiklerini kaydetti.

TPB Genel Başkanı Hasan Korkmazcan da birliğin 85 yıldan bu yana oluşan demokrasi birikimini temsil ettiğini ifade etti. TBMM'de bu dönemde ve geçen dönemde temsil edilen siyasi partilerle bilimsel ve kültürel çalışmalar yürütmek istediklerini bildiren Korkmazcan, ''Türkiye'nin en eski siyasal kurumu olarak CHP'nin de bu çalışmalara katkı sağlayacağına inanıyoruz'' dedi.

Korkmazcan, ''CHP Genel Başkanı Baykal'ın öncülüğünde başladığını'' belirttiği ''sözde Ermeni soykırımı'' tartışmaları ile ilgili gelişmeleri, başta İngiltere olmak üzere çok sayıda ülkenin parlamenterlerine duyurduklarını sözlerine ekledi.

ÖCALAN'IN YENİDEN YARGILANMASI
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın yeniden yargılanması konusunda karar aldığını iddia etti.

Baykal, grup toplantısının ardından gazetecilerin bu konudaki soruları üzerine, ''Bana intikal eden bilgi böyle bir kararın alındığı yolunda'' dedi. Bu bilginin kendisine ne zaman geldiği sorusuna Baykal, ''Bir süre önce resmi çerçevede bize böyle bir kararın alındığı bilgisi geldi'' karşılığını verdi.