2007-02-20 - 20:00
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan: ''Siyasi konjektür zaman içinde değişebilmektedir. Türkiye AB ilişkilerinin çok yönlü yapısı dikkate alınarak, onurlu ama sağduyulu bir biçimde yürütülmesi büyük önem arzediyor'
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan,
Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin sadece siyasi gelişmeler çerçevesinde
değerlendirilmesinin, kimi zaman kısa vadeli ve duygusal tepkilerin verilmesine
neden olduğunu belirterek, ''Siyasi konjektür zaman içinde değişebilmektedir.
Türkiye AB ilişkilerinin çok yönlü yapısı dikkate alınarak, onurlu ama sağduyulu
bir biçimde yürütülmesi büyük önem arzediyor'' dedi.
Babacan, TBMM Genel Kurulunda, AB Komisyonunun 2007 yılı yasama ve çalışma
programına ilişkin sunum yaptı.
Bakan Babacan, AB'nin bu yıl Roma Anlaşmasının 50. yıldönümünü kutlayacağını
hatırlatarak, birliğin bugün, küreselleşmenin getirdiği güçlüklerle baş etmek,
uluslararası alanda rolünü pekiştirmek gibi önemli sınavlarla karşı karşıya
olduğunu söyledi.
Bu yılın AB'nin geleceğine yönelik kurumsal reformların hayata geçirilmesi
çabaları bakımından önem taşıdığını dile getiren Babacan, AB Komisyonunun
stratejik hedeflerini 4 ana başlıkta belirlediğini hatırlattı.
-''TÜRKİYE, AB'YE SOMUT KATKILAR SAĞLAYACAK KONUMDA''-
Bunların, refahın artırılması, dayanışmanın geliştirilmesi, güvenliğin
pekiştirilmesi ve Avrupa'nın küresel bir aktör haline getirilmesi olduğunu
vurgulayan Babacan, bu stratejilerin Türkiye'yi yakından ilgilendirdiğini
bildirdi.
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Babacan, Türkiye'nin bu sorunların önemli bir
bölümünün karşılanması bakımından AB'ye somut katkılar sağlayacak bir konumda
olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
''Türkiye ile AB ilişkilerinin önemli gelişmelerin yaşandığı şu günlerde,
her ne kadar siyasi konular gündemi meşgul etse de müzakere süreci çerçevesinde
hız kazanan teknik çalışmalar, toplumsal refah ve ilişkilerin geleceği açısından
oldukça önemlidir. AB ile ilişkilerin sadece siyasi gelişmeler çerçevesinde
değerlendirilmesi, kimi zaman kısa vadeli ve duygusal tepkilerin verilmesine de
sebep olmaktadır. Oysa siyasi konjektür zaman içinde değişebilmektedir. Bu
nedenle müktesebat uyumundan mali işbirliğine pek çok alanı kapsayan Türkiye AB
ilişkilerinin çok yönlü yapısı dikkate alınarak, onurlu ama sağduyulu bir biçimde
yürütülmesi, özellikle içinde bulunduğumuz dönem açısından büyük önem
arzediyor.''
TBMM Genel Kurulunda, AB Komisyonunun 2007 yılı yasama ve çalışma programına
ilişkin sunum yapan Babacan, müzakere sürecinin kendine özgü dinamiklerinin kimi
zaman farklı noktalara çekilse de hükümetin bu süreçte attığı her adımın, AB'nin
ötesinde bölge barışına katkıda bulunduğunu söyledi.
Önümüzdeki süreçte AB ilişkileriyle ilgili atılacak her adımın, Türkiye'nin
menfaatine olacağını dile getiren Babacan, ''Müzakere sürecinin Avrupa'da siyasi
rant peşinde koşanlar tarafından rehin alınmasına ve bugüne kadar elde ettiğimiz
kazanımlarda geriye gidilmesine asla izin verilmeyecek'' diye konuştu.
TBMM'nin geçen 4 yılda çok önemli siyasi reform paketlerini hayata
geçirdiğini anlatan Babacan, reformlara destek veren ana muhalefet partisine
teşekkür etti.
Babacan, Türkiye'nin 3 Ekim 2005 tarihinden itibaren AB ile ilişkiler
kapsamında yapılan çalışmaları anlattı. Babacan, hem Avrupa Komisyonunun, hem de
üye ülkelerin çalışmalarından dolayı Türkiye'yi takdir ettiğini belirtti.
Babacan, Türkiye'nin bir yandan taramaları yürütürken, bir yandan da
fasılların müzakerelerinin açılması ve kapanmasıyla ilgili çalışmaları yaptığını
ifade etti.
AB Komisyonundan şu ana kadar toplam 11 ayrı fasılda çok detaylı bir tarama
raporu gönderildiğini dile getiren Babacan, bu fasıldan 6'sında herhangi bir
açılış kriteri öngörülmediğini söyledi.
Bakan Babacan, eğitim ve kültür faslında müzakere pozisyon belgesinin
gönderildiğini, ancak bir üye ülkenin farklı siyasi değerlendirmesi nedeniyle AB
ortak belgesinin oluşmadığını bildirdi.
Bu yılın ikinci yarısında eğitim ve kültür faslında ilerleme beklediklerini
vurgulayan Babacan, işletme ve sanayi politikaları faslında da müzakere davet
belgesini aldıklarını, müzakere pozisyon belgesini AB Komisyonuna ilettiklerini
söyledi.
-''ORTAK POZİSYON BELGESİ''-
''Şu anda 27 üyenin ortak pozisyon belgesinin oluşturulmasını bekliyoruz''
diyen Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Babacan, şöyle devam etti:
''Hem komisyonun, hem dönem başkanlığının bize verdiği bilgilerde hedeflenen
tarihin Mart sonu olduğu, Mart sonuna kadar bu faslın resmen açılmasının mümkün
olduğu bildiriliyor. 27 ülkenin mutabakatı ile yürüyen her süreçte riskler var.
Tek bir ülke dahi süreci bir hafta, bir ay, 3 ay gibi bloke etme gücüne sahip.
Ancak bugün itibariyle bir sıkıntı görmüyoruz. Alman Dönem Başkanlığında bugüne
kadar 3 ayrı fasılda açılış kriteri olmaksızın Türkiye'nin müzakerelere
başlamasıyla ilgili davet mektubu aldık. Bunlar, ekonomik ve parasal politikalar
faslı, istatistik faslı ve mali kontrol faslıdır. Olağanüstü bir gelişme olmazsa,
üye ülkelerin herhangi birinden olumsuz tutum olmazsa, Haziran ayı sonuna kadar,
bu 3 faslın açılması hedefleniyor. Alman Dönem Başkanlığının çalışması bu yönde.
Bu yılın ilk yarısında farklı bir gelişme olmazsa, en az 4 faslı açmayı
hedefliyoruz.''
Ali Babacan, Avrupa Komisyonu tarafından 11 fasıl hakkında iletilen raporda,
5 fasılla ilgili açılış kriteri bulunduğunu ifade ederek, bununla ilgili
çalışmalara da başlandığını söyledi.
15 Aralık'tan sonra, 8 fasıl ile ilgili nasıl bir yol izleneceği konusunda
bir belirsizlik bulunduğunu dile getiren Babacan, ''Ocak ayı ile birlikte
kilitlenmiş durum artık çözülmeye başlandı. 8 fasılda da bize resmen açılış
kriterleri bildirilecek. Kıbrıs sorunu bir kenara konup, bu 8 faslın 8'inde de
Türkiye olanca hızıyla çalışmalarına devam etme şansına sahip olacak'' diye
konuştu. Babacan, Kıbrıs'la ilgili sorunlar aşılınca, tüm bu fasılların topluca
açılabileceğini ifade etti.
-''KENDİ TAKVİMİMİZE GÖRE...''-
Bakan Babacan, 2006 yılına kadar hep ''Türkiye'nin AB'ye ne zaman hazır
olacağının'' tartışıldığını, artık bundan sonra ise ''AB'nin Türkiye için ne
zaman hazır hale geleceğinin'' tartışılacağını kaydetti.
Türkiye'nin müktesebata uyum konusundaki çalışmaları çok kısa sürede
tamamlayacak birikime sahip olduğuna işaret eden Babacan, şunları kaydetti:
''Bundan sonraki süreç, müzakerelerin formal seyri ile bizim Türkiye
içerisinde yaptığımız reformların seyrini birbirinden biraz ayrı düşünmeye
başlayacağımız süreç olacak. Artık biz kendi önceliklerimize ve kendi takvimimize
göre, AB müktesebatına uyum için ne yapmamız gerekiyorsa, kendi programımızı
kendimiz yapacağız. Bu programların taslağı oluştu. 2007-2013 arasındaki 7 yıllık
dönemde Türkiye'nin hangi fasılla ilgili hangi yasal düzenlemelerin yapılacağı,
hangi kurumsal reformları gerçekleştireceğinin detaylı bir yol haritasını
kamuoyuna açıklayacağız.''
AB'nin karmaşık bir dönemden geçtiğini, ciddi bir kafa karışıklığının
olduğunu anlatan Babacan, ''Bu dönem AB'nin kendi iç sorunlarını kısa vadede
çözebilmesi için biraz daha toleranslı, sabırlı olmamız gerekiyor. Bu dönem
geçici; orta ve uzun vadede çok daha farklı ortam olacak'' dedi.
-KIBRIS SORUNU-
Bakan Babacan, Kıbrıs sorunu çerçevesinde 20'ye yakın ülkenin Türkiye'nin
yanında yer aldığını ifade ederek, şunları kaydetti:
''Ocak ayından itibaren serbest ticaret tüzüğünde küçük de olsa mesafeler
kaydedilmeye başlandı. Bu izolasyonların kalkması açısından küçük ama sembolik
bir gelişme oldu. İlk defa Rumların da altında imzasının bulunduğu bir kararla 27
ülkenin mutabakatı ile bu konuda çalışmalara başlanmasına karar verildi. Bu
konuda yapılacak tüm çalışmalara özellikle KKTC ve Türkiye Cumhuriyeti
yetkilileri yoğun bir şekilde destek vermeli. Bunlar tam bir mutabakat ile
yapılmalı.''
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Babacan, Türkiye'nin AB'ye katılım sürecinin
pek çok ülke tarafından yakından izlendiğine dikkati çekerek, ''Türkiye'nin
içinden geçtiği olumlu değişim süreci, pek çok ülke içinde, esinlenilmesi gereken
süreç'' diye konuştu.
Türkiye'nin AB'nin büyüme dinamosu olacağını, birliğin rekabet gücünü
artıracağını ifade eden Babacan, konuşmasını şöyle tamamladı:
''Enerjiyle ilgili sorunların giderilmesinde önemli katkılar sağlayacak. Tüm
bunların anlaşılması için zamana ihtiyacı var. Bizim de önümüzde bu işler için
zaman var. Sürece sağuyu hakim olmak zorunda. Duygusal yaklaşımlardan arındırıp,
kendimizi rasyonel bir şekilde bu sürecin, zor elde ettiğimiz bir hak olduğunun
farkına vararak devam ettirmeliyiz.''
AK PARTİ'Lİ ALABOYUN:
-''AB'YE ÜYELİK SÜRECİNDE KURUMSAL SÖYLEMLER
KALICI, SİYASİ SÖYLEMLER GEÇİCİDİR''
-CHP'Lİ ÖYMEN:
-''KÜRSÜDE İYİMSERLİK DAĞITMAK İÇİN GERÇEK
DIŞI BEYANLARDA BULUNURSANIZ, TARİH SİZİ
AFFETMEZ''
-ANAVATAN'LI GAYDALI:
-''AB İLE İLİŞKİLERİMİZ RÖLANTİDE''
-DYP'Lİ KANDOĞAN:
-''BABACAN, KENDİ GRUBUNU BİLE HEYECANLANDIRMAYAN
BİR KONUŞMA YAPTI''
Devlet Bakanı Ali Babacan'ın, AB Komisyonunun 2007 yılı yasama ve çalışma
programına ilişkin TBMM Genel Kuruluna bilgi vermesinin ardından, siyasi parti
grupları söz aldı.
Anavatan Partisi Bitlis Milletvekili Edip Safder Gaydalı, Babacan'ın
başarılı bir öğrencilik hayatı olduğunu ifade ederek, ''Keşke siyasette de bu
devam etseydi'' dedi.
Gaydalı, Türkiye'nin AB ile müzakere sürecinde kapsamlı bir strateji
geliştirme becerisinden yoksun olduğunu savunarak, Hükümetin, dış politikadaki
deneyimsizlik ve yetersizliği nedeniyle müzakere yeteneğini kaybettiğini söyledi.
Kıbrıs'ın, Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecinde belirleyici olduğunu dile
getiren Gaydalı, Hükümetin geri adım ata ata sırtını duvara yasladığını öne
sürdü.
''AB ile ilişkilerde rölantideyiz'' diyen Gaydalı, Rauf Denktaş'a, ''Git
ülkende siyaset yap'' diyenlerin, AB büyükelçileri veya yetkililerinin Türkiye'de
siyaset yapmasına sessiz kalmasının, üzüntü verici olduğunu vurguladı.
Gaydalı, Hükümetin üyelik sürecinin uzamasını sineye çektiğini, AB
politikasının iflas ettiğini savundu.
-''HİÇBİR ADAY ÜLKENİN YAŞAMADIĞI KRİZ''-
CHP İstanbul Milletvekili Onur Öymen, Babacan'ın konuşmasıyla ''her şey
yolunda'' mesajı verdiğini, bu konuşmanın kendisini hayalkırıklığına uğrattığını
ifade etti.
Öymen, Türkiye'nin AB ile ilişkilerinde hiçbir aday ülkenin yaşamadığı krizi
yaşadığını kaydetti.
Kıbrıs Rum kesiminin, ''Karasular bana aittir'' diyerek, Mısır, Lübnan ve
Yunanistan ile anlaşma imzaladığını, bu sularda petrol arayacağını anımsatan
Öymen, ''Hükümet, kuru sıkı birkaç beyanın dışında ne yaptı?'' diye sordu.
Öymen, ''Kürsüden iyimserlik dağıtmak için gerçek dışı beyanlarda
bulunursanız, tarih sizi affetmez. Durumumuz kötüdür. AB'nin istediğinin tam
tersini yapacaksınız, sonra her şey mükemmel yürüyor diyeceksiniz'' dedi.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile geçen hafta Almanya'ya ziyarette
bulunduklarını, görüştükleri yetkililerin Türkiye'nin üyeliği konusunda hiç umut
vermediğini belirten Öymen, geziye yönelik izlenimlerini Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan'a da aktardığını söyledi.
Öymen, AB'nin, 2000-2006 yılları arasında Romanya'ya 5,1 milyar Avro,
Bulgaristan'a 2,8 milyar Avro, Polonya'ya 15,3 milyar Avro yardım yaparken,
Türkiye için bu rakamın sadece 1,7 milyar Avro olduğunu bildirdi.
-''İÇ POLİTİKA MALZEMESİ YAPILAMAZ''-
AK Parti Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun, kendilerini, AB
yetkililerinin söylediklerinin değil, Katılım Ortaklığı Belgesi Müzakere Çerçeve
Belgesinin bağladığını söyledi.
AB üyeliğinde kurumlar ve teknik sürecin önemli olduğuna işaret eden
Alaboyun, siyasi söylemlere takılıp kalmanın Türk toplumunun heyecanını
kıracağını kaydetti.
Alaboyun, Türkiye'nin başarılı bir noktada olduğunu ifade ederek, Türk
toplumunun heves ve şevkini kırma lükslerinin olamayacağını vurguladı.
Kurumsal söylemlerin kalıcı, siyasi söylemlerin geçici olduğuna dikkati
çeken Alaboyun, AB'den gelen eleştirilere aşırı tepki göstermenin, ''AB dayattı''
demenin, Türkiye'nin AB'ye, AB'nin Türkiye'ye güvenini sarsacağını; güvensizlik
ve şüpheciliği hakim kılacağını kaydetti. Alaboyun, AB sürecinin iç politika
malzemesi yapılamayacağını dile getirerek, bu durumun, toplumun AB sürecine
desteğin azalmasına neden olduğunu vurguladı.
DYP Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan ise Babacan'ın konuşması sırasında
Genel Kurulda 70 milletvekili varken, konuşmanın ortalarında bu sayının 40'lara
düştüğünü söyledi. Kandoğan, ''Babacan, kendi grubunu bile heyecanlandırmayan bir
konuşma yaptı. Grubundakiler dinleme zahmetine katlanmadan, ceylan derisi
koltukları bırakıp, dışarı çıktılar'' diye konuştu.
Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin sadece siyasi gelişmeler çerçevesinde
değerlendirilmesinin, kimi zaman kısa vadeli ve duygusal tepkilerin verilmesine
neden olduğunu belirterek, ''Siyasi konjektür zaman içinde değişebilmektedir.
Türkiye AB ilişkilerinin çok yönlü yapısı dikkate alınarak, onurlu ama sağduyulu
bir biçimde yürütülmesi büyük önem arzediyor'' dedi.
Babacan, TBMM Genel Kurulunda, AB Komisyonunun 2007 yılı yasama ve çalışma
programına ilişkin sunum yaptı.
Bakan Babacan, AB'nin bu yıl Roma Anlaşmasının 50. yıldönümünü kutlayacağını
hatırlatarak, birliğin bugün, küreselleşmenin getirdiği güçlüklerle baş etmek,
uluslararası alanda rolünü pekiştirmek gibi önemli sınavlarla karşı karşıya
olduğunu söyledi.
Bu yılın AB'nin geleceğine yönelik kurumsal reformların hayata geçirilmesi
çabaları bakımından önem taşıdığını dile getiren Babacan, AB Komisyonunun
stratejik hedeflerini 4 ana başlıkta belirlediğini hatırlattı.
-''TÜRKİYE, AB'YE SOMUT KATKILAR SAĞLAYACAK KONUMDA''-
Bunların, refahın artırılması, dayanışmanın geliştirilmesi, güvenliğin
pekiştirilmesi ve Avrupa'nın küresel bir aktör haline getirilmesi olduğunu
vurgulayan Babacan, bu stratejilerin Türkiye'yi yakından ilgilendirdiğini
bildirdi.
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Babacan, Türkiye'nin bu sorunların önemli bir
bölümünün karşılanması bakımından AB'ye somut katkılar sağlayacak bir konumda
olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
''Türkiye ile AB ilişkilerinin önemli gelişmelerin yaşandığı şu günlerde,
her ne kadar siyasi konular gündemi meşgul etse de müzakere süreci çerçevesinde
hız kazanan teknik çalışmalar, toplumsal refah ve ilişkilerin geleceği açısından
oldukça önemlidir. AB ile ilişkilerin sadece siyasi gelişmeler çerçevesinde
değerlendirilmesi, kimi zaman kısa vadeli ve duygusal tepkilerin verilmesine de
sebep olmaktadır. Oysa siyasi konjektür zaman içinde değişebilmektedir. Bu
nedenle müktesebat uyumundan mali işbirliğine pek çok alanı kapsayan Türkiye AB
ilişkilerinin çok yönlü yapısı dikkate alınarak, onurlu ama sağduyulu bir biçimde
yürütülmesi, özellikle içinde bulunduğumuz dönem açısından büyük önem
arzediyor.''
TBMM Genel Kurulunda, AB Komisyonunun 2007 yılı yasama ve çalışma programına
ilişkin sunum yapan Babacan, müzakere sürecinin kendine özgü dinamiklerinin kimi
zaman farklı noktalara çekilse de hükümetin bu süreçte attığı her adımın, AB'nin
ötesinde bölge barışına katkıda bulunduğunu söyledi.
Önümüzdeki süreçte AB ilişkileriyle ilgili atılacak her adımın, Türkiye'nin
menfaatine olacağını dile getiren Babacan, ''Müzakere sürecinin Avrupa'da siyasi
rant peşinde koşanlar tarafından rehin alınmasına ve bugüne kadar elde ettiğimiz
kazanımlarda geriye gidilmesine asla izin verilmeyecek'' diye konuştu.
TBMM'nin geçen 4 yılda çok önemli siyasi reform paketlerini hayata
geçirdiğini anlatan Babacan, reformlara destek veren ana muhalefet partisine
teşekkür etti.
Babacan, Türkiye'nin 3 Ekim 2005 tarihinden itibaren AB ile ilişkiler
kapsamında yapılan çalışmaları anlattı. Babacan, hem Avrupa Komisyonunun, hem de
üye ülkelerin çalışmalarından dolayı Türkiye'yi takdir ettiğini belirtti.
Babacan, Türkiye'nin bir yandan taramaları yürütürken, bir yandan da
fasılların müzakerelerinin açılması ve kapanmasıyla ilgili çalışmaları yaptığını
ifade etti.
AB Komisyonundan şu ana kadar toplam 11 ayrı fasılda çok detaylı bir tarama
raporu gönderildiğini dile getiren Babacan, bu fasıldan 6'sında herhangi bir
açılış kriteri öngörülmediğini söyledi.
Bakan Babacan, eğitim ve kültür faslında müzakere pozisyon belgesinin
gönderildiğini, ancak bir üye ülkenin farklı siyasi değerlendirmesi nedeniyle AB
ortak belgesinin oluşmadığını bildirdi.
Bu yılın ikinci yarısında eğitim ve kültür faslında ilerleme beklediklerini
vurgulayan Babacan, işletme ve sanayi politikaları faslında da müzakere davet
belgesini aldıklarını, müzakere pozisyon belgesini AB Komisyonuna ilettiklerini
söyledi.
-''ORTAK POZİSYON BELGESİ''-
''Şu anda 27 üyenin ortak pozisyon belgesinin oluşturulmasını bekliyoruz''
diyen Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Babacan, şöyle devam etti:
''Hem komisyonun, hem dönem başkanlığının bize verdiği bilgilerde hedeflenen
tarihin Mart sonu olduğu, Mart sonuna kadar bu faslın resmen açılmasının mümkün
olduğu bildiriliyor. 27 ülkenin mutabakatı ile yürüyen her süreçte riskler var.
Tek bir ülke dahi süreci bir hafta, bir ay, 3 ay gibi bloke etme gücüne sahip.
Ancak bugün itibariyle bir sıkıntı görmüyoruz. Alman Dönem Başkanlığında bugüne
kadar 3 ayrı fasılda açılış kriteri olmaksızın Türkiye'nin müzakerelere
başlamasıyla ilgili davet mektubu aldık. Bunlar, ekonomik ve parasal politikalar
faslı, istatistik faslı ve mali kontrol faslıdır. Olağanüstü bir gelişme olmazsa,
üye ülkelerin herhangi birinden olumsuz tutum olmazsa, Haziran ayı sonuna kadar,
bu 3 faslın açılması hedefleniyor. Alman Dönem Başkanlığının çalışması bu yönde.
Bu yılın ilk yarısında farklı bir gelişme olmazsa, en az 4 faslı açmayı
hedefliyoruz.''
Ali Babacan, Avrupa Komisyonu tarafından 11 fasıl hakkında iletilen raporda,
5 fasılla ilgili açılış kriteri bulunduğunu ifade ederek, bununla ilgili
çalışmalara da başlandığını söyledi.
15 Aralık'tan sonra, 8 fasıl ile ilgili nasıl bir yol izleneceği konusunda
bir belirsizlik bulunduğunu dile getiren Babacan, ''Ocak ayı ile birlikte
kilitlenmiş durum artık çözülmeye başlandı. 8 fasılda da bize resmen açılış
kriterleri bildirilecek. Kıbrıs sorunu bir kenara konup, bu 8 faslın 8'inde de
Türkiye olanca hızıyla çalışmalarına devam etme şansına sahip olacak'' diye
konuştu. Babacan, Kıbrıs'la ilgili sorunlar aşılınca, tüm bu fasılların topluca
açılabileceğini ifade etti.
-''KENDİ TAKVİMİMİZE GÖRE...''-
Bakan Babacan, 2006 yılına kadar hep ''Türkiye'nin AB'ye ne zaman hazır
olacağının'' tartışıldığını, artık bundan sonra ise ''AB'nin Türkiye için ne
zaman hazır hale geleceğinin'' tartışılacağını kaydetti.
Türkiye'nin müktesebata uyum konusundaki çalışmaları çok kısa sürede
tamamlayacak birikime sahip olduğuna işaret eden Babacan, şunları kaydetti:
''Bundan sonraki süreç, müzakerelerin formal seyri ile bizim Türkiye
içerisinde yaptığımız reformların seyrini birbirinden biraz ayrı düşünmeye
başlayacağımız süreç olacak. Artık biz kendi önceliklerimize ve kendi takvimimize
göre, AB müktesebatına uyum için ne yapmamız gerekiyorsa, kendi programımızı
kendimiz yapacağız. Bu programların taslağı oluştu. 2007-2013 arasındaki 7 yıllık
dönemde Türkiye'nin hangi fasılla ilgili hangi yasal düzenlemelerin yapılacağı,
hangi kurumsal reformları gerçekleştireceğinin detaylı bir yol haritasını
kamuoyuna açıklayacağız.''
AB'nin karmaşık bir dönemden geçtiğini, ciddi bir kafa karışıklığının
olduğunu anlatan Babacan, ''Bu dönem AB'nin kendi iç sorunlarını kısa vadede
çözebilmesi için biraz daha toleranslı, sabırlı olmamız gerekiyor. Bu dönem
geçici; orta ve uzun vadede çok daha farklı ortam olacak'' dedi.
-KIBRIS SORUNU-
Bakan Babacan, Kıbrıs sorunu çerçevesinde 20'ye yakın ülkenin Türkiye'nin
yanında yer aldığını ifade ederek, şunları kaydetti:
''Ocak ayından itibaren serbest ticaret tüzüğünde küçük de olsa mesafeler
kaydedilmeye başlandı. Bu izolasyonların kalkması açısından küçük ama sembolik
bir gelişme oldu. İlk defa Rumların da altında imzasının bulunduğu bir kararla 27
ülkenin mutabakatı ile bu konuda çalışmalara başlanmasına karar verildi. Bu
konuda yapılacak tüm çalışmalara özellikle KKTC ve Türkiye Cumhuriyeti
yetkilileri yoğun bir şekilde destek vermeli. Bunlar tam bir mutabakat ile
yapılmalı.''
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Babacan, Türkiye'nin AB'ye katılım sürecinin
pek çok ülke tarafından yakından izlendiğine dikkati çekerek, ''Türkiye'nin
içinden geçtiği olumlu değişim süreci, pek çok ülke içinde, esinlenilmesi gereken
süreç'' diye konuştu.
Türkiye'nin AB'nin büyüme dinamosu olacağını, birliğin rekabet gücünü
artıracağını ifade eden Babacan, konuşmasını şöyle tamamladı:
''Enerjiyle ilgili sorunların giderilmesinde önemli katkılar sağlayacak. Tüm
bunların anlaşılması için zamana ihtiyacı var. Bizim de önümüzde bu işler için
zaman var. Sürece sağuyu hakim olmak zorunda. Duygusal yaklaşımlardan arındırıp,
kendimizi rasyonel bir şekilde bu sürecin, zor elde ettiğimiz bir hak olduğunun
farkına vararak devam ettirmeliyiz.''
AK PARTİ'Lİ ALABOYUN:
-''AB'YE ÜYELİK SÜRECİNDE KURUMSAL SÖYLEMLER
KALICI, SİYASİ SÖYLEMLER GEÇİCİDİR''
-CHP'Lİ ÖYMEN:
-''KÜRSÜDE İYİMSERLİK DAĞITMAK İÇİN GERÇEK
DIŞI BEYANLARDA BULUNURSANIZ, TARİH SİZİ
AFFETMEZ''
-ANAVATAN'LI GAYDALI:
-''AB İLE İLİŞKİLERİMİZ RÖLANTİDE''
-DYP'Lİ KANDOĞAN:
-''BABACAN, KENDİ GRUBUNU BİLE HEYECANLANDIRMAYAN
BİR KONUŞMA YAPTI''
Devlet Bakanı Ali Babacan'ın, AB Komisyonunun 2007 yılı yasama ve çalışma
programına ilişkin TBMM Genel Kuruluna bilgi vermesinin ardından, siyasi parti
grupları söz aldı.
Anavatan Partisi Bitlis Milletvekili Edip Safder Gaydalı, Babacan'ın
başarılı bir öğrencilik hayatı olduğunu ifade ederek, ''Keşke siyasette de bu
devam etseydi'' dedi.
Gaydalı, Türkiye'nin AB ile müzakere sürecinde kapsamlı bir strateji
geliştirme becerisinden yoksun olduğunu savunarak, Hükümetin, dış politikadaki
deneyimsizlik ve yetersizliği nedeniyle müzakere yeteneğini kaybettiğini söyledi.
Kıbrıs'ın, Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecinde belirleyici olduğunu dile
getiren Gaydalı, Hükümetin geri adım ata ata sırtını duvara yasladığını öne
sürdü.
''AB ile ilişkilerde rölantideyiz'' diyen Gaydalı, Rauf Denktaş'a, ''Git
ülkende siyaset yap'' diyenlerin, AB büyükelçileri veya yetkililerinin Türkiye'de
siyaset yapmasına sessiz kalmasının, üzüntü verici olduğunu vurguladı.
Gaydalı, Hükümetin üyelik sürecinin uzamasını sineye çektiğini, AB
politikasının iflas ettiğini savundu.
-''HİÇBİR ADAY ÜLKENİN YAŞAMADIĞI KRİZ''-
CHP İstanbul Milletvekili Onur Öymen, Babacan'ın konuşmasıyla ''her şey
yolunda'' mesajı verdiğini, bu konuşmanın kendisini hayalkırıklığına uğrattığını
ifade etti.
Öymen, Türkiye'nin AB ile ilişkilerinde hiçbir aday ülkenin yaşamadığı krizi
yaşadığını kaydetti.
Kıbrıs Rum kesiminin, ''Karasular bana aittir'' diyerek, Mısır, Lübnan ve
Yunanistan ile anlaşma imzaladığını, bu sularda petrol arayacağını anımsatan
Öymen, ''Hükümet, kuru sıkı birkaç beyanın dışında ne yaptı?'' diye sordu.
Öymen, ''Kürsüden iyimserlik dağıtmak için gerçek dışı beyanlarda
bulunursanız, tarih sizi affetmez. Durumumuz kötüdür. AB'nin istediğinin tam
tersini yapacaksınız, sonra her şey mükemmel yürüyor diyeceksiniz'' dedi.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile geçen hafta Almanya'ya ziyarette
bulunduklarını, görüştükleri yetkililerin Türkiye'nin üyeliği konusunda hiç umut
vermediğini belirten Öymen, geziye yönelik izlenimlerini Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan'a da aktardığını söyledi.
Öymen, AB'nin, 2000-2006 yılları arasında Romanya'ya 5,1 milyar Avro,
Bulgaristan'a 2,8 milyar Avro, Polonya'ya 15,3 milyar Avro yardım yaparken,
Türkiye için bu rakamın sadece 1,7 milyar Avro olduğunu bildirdi.
-''İÇ POLİTİKA MALZEMESİ YAPILAMAZ''-
AK Parti Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun, kendilerini, AB
yetkililerinin söylediklerinin değil, Katılım Ortaklığı Belgesi Müzakere Çerçeve
Belgesinin bağladığını söyledi.
AB üyeliğinde kurumlar ve teknik sürecin önemli olduğuna işaret eden
Alaboyun, siyasi söylemlere takılıp kalmanın Türk toplumunun heyecanını
kıracağını kaydetti.
Alaboyun, Türkiye'nin başarılı bir noktada olduğunu ifade ederek, Türk
toplumunun heves ve şevkini kırma lükslerinin olamayacağını vurguladı.
Kurumsal söylemlerin kalıcı, siyasi söylemlerin geçici olduğuna dikkati
çeken Alaboyun, AB'den gelen eleştirilere aşırı tepki göstermenin, ''AB dayattı''
demenin, Türkiye'nin AB'ye, AB'nin Türkiye'ye güvenini sarsacağını; güvensizlik
ve şüpheciliği hakim kılacağını kaydetti. Alaboyun, AB sürecinin iç politika
malzemesi yapılamayacağını dile getirerek, bu durumun, toplumun AB sürecine
desteğin azalmasına neden olduğunu vurguladı.
DYP Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan ise Babacan'ın konuşması sırasında
Genel Kurulda 70 milletvekili varken, konuşmanın ortalarında bu sayının 40'lara
düştüğünü söyledi. Kandoğan, ''Babacan, kendi grubunu bile heyecanlandırmayan bir
konuşma yaptı. Grubundakiler dinleme zahmetine katlanmadan, ceylan derisi
koltukları bırakıp, dışarı çıktılar'' diye konuştu.
