2011-11-21 - 11:40
2012 YILI BÜTÇESİ, TBMM PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONUNDA...
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Ekonomi Bakanlığının 2012 yılı bütçesi kabul edildi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Ekonomi Bakanlığının 2012 yılı bütçesinin görüşülmesine başlandı.

Komisyonda, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü, Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü ile Petrol İşleri Genel Müdürlüğünün 2012 yılı bütçeleri de görüşülecek.

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, bakanlığının 2012 yılı bütçesinin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda sunumunda, dünya siyaseti ve ekonomisinde önemli gelişim, dönüşümler yaşandığını belirtti.

Bugün, küresel ekonominin ana gündeminin, Türkiye'ye daha yakın bir coğrafyaya, 17 ülkeyi kapsayan Avro Bölgesi'ne, hatta 27 üyeli AB'ye odaklandığına işaret eden Çağlayan, bu yılın aynı zamanda, Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da siyasi çalkantılara sahne olduğunu söyledi.

Çağlayan, Türkiye dahil, gelişmekte olan ülkelerin dünya siyaseti ve ekonomisindeki rolünün de önem kazanmaya devam ettiğini kaydetti.

Bakan Çağlayan, başta Libya ve Suriye olmak üzere, Mısır, Tunus, Bahreyn ve Yemen gibi Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerindeki siyasi gelişmelerin, yalnızca bölge ekonomilerini değil, dünya ekonomisini de çeşitli kanallardan etkilediğini, özellikle petrol fiyatlarında sıçramalara neden olduğunu anımsattı.

Yıl başında 90 dolar olan ham petrolün varil fiyatının, Arap Baharı'nın damgasını vurduğu Mayıs ayında 130 dolara çıktığını vurgulayan Çağlayan, bunun hem enerji ithalatında hem de bu ülkelere yönelik ihracatta olumsuz etkilerinin olduğunu söyledi.

Siyasi açıdan bu ülkelerde demokrasinin gelişmesinin sevindirici olduğunu dile getiren Çağlayan, ''Tabii ki demokrasinin yerleşmesi, ideale yakın şekilde uygulanması bugünden yarına gerçekleşecek şeyler değildir. Fakat, bu yönde bir adım atılmış olması dahi insanlık adına bir başarıdır. Kısa vadede gerçekleşen ekonomik kayıplarımızın ise orta ve uzun vadede çok daha büyük kazançlara vesile olacağından eminim. Nitekim, bu ülkelerde büyük altyapı projeleri gerçekleşecektir, ayrıca orta sınıf gelişecek ve bu ülkelerin Türkiye'den ithalatları da mutlaka çoğalacak ve çeşitlenecektir'' diye konuştu.

Bakan Çağlayan, küresel ekonominin can simidinin, gelişmekte olan ülkeler olduğuna dikkati çekerek, gelişmekte olan ülkelerin, bir grup olarak 2010'da yüzde 7,3 oranında büyüdüğünü, 2011'de ise yüzde 6,4 oranında büyümelerinin beklendiğini bildirdi.

Bütün bu gelişmeler olurken, Türkiye ekonomisinin, kendi başarı hikayesini yazmaya devam ettiğini belirten Çağlayan, küresel mali krizin etkilerinden pek çok ülkeye göre kısa sürede sıyrılan Türkiye'nin, 2010'da yüzde 9, 2011'in ilk yarısında yüzde 10,2 oranlarında büyüme kaydettiğini söyledi.

Çağlayan, şunları kaydetti:
''Avrupa'nın zaten en hızlı büyüyen ekonomisi durumuna gelen Türkiye, 2011 yılının ilk çeyreğindeki yüzde 11,6 oranındaki büyüme ile dünyada en hızlı büyüyen ülkelerden biri olmuştur. 20 Eylül 2011'de Türkiye'nin yerel para cinsinden notunun S&P tarafından BB'den BBB-'ye yükseltilmesi ve kredi not görünümünün pozitif olarak belirlenmesi de Türkiye ekonomisindeki olumlu gelişmelerin geç ve yetersiz de olsa takdir edilmesine dönüktür. Diğer göstergeler de ekonomimizdeki yüksek performansı teyit etmektedir.
Avro Bölgesinde ise işsizlik oranı, 2011 Eylül ayında ortalama yüzde 10,2 olmuştur. 12 AB ülkesinde işsizlik oranı Türkiye'den yüksektir. Yılın ilk yarısındaki performans göstermektedir ki, Türkiye artık küresel mali krizden çıkış sürecini tamamlamıştır. Bundan sonra, yılın ikinci yarısında da büyümenin yüzde 4,8 olarak gerçekleşmesini, böylece 2011 yılı genelinde, Orta Vadeli Program'da da öngörüldüğü şekilde yüzde 7,5 oranında büyüme kaydedilmesini bekliyoruz.''

Çağlayan, büyümeye paralel şekilde dış ticaret hacminin de 2011 yılında önemli bir artış kaydettiğini, 2011 yılı Ocak-Eylül döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre ihracatın yüzde 21,8 artarak 99,5 milyar dolar, ithalatın yüzde 39,1 artarak 181,7 milyar dolar olarak gerçekleştiğini bildirdi. Çağlayan, dış ticaret hacminin yüzde 32,5 artışla 281,2 milyar dolara ulaştığını, dış ticaret açığının ise 82,2 milyar dolara yükseldiğini belirtti.

2011 Ocak-Eylül döneminde ihracatın 99 milyar 502 milyon dolar olarak gerçekleştiğini, ilk 9 ayda ortalama ihracatın 11 milyar 55 milyon dolar olduğunu vurgulayan Çağlayan, 2011 yılının ilk 9 aylık verilerine göre 79 ülke/bölgeye yapılan ihracatın, geçen tüm yılların aynı dönemine göre rekor kırdığını söyledi.

Çağlayan, 2011 Ocak-Eylül döneminde ihracatta ilk 5 ülkenin; Almanya, İtalya, İngiltere, Irak ve Fransa olduğuna işaret ederek, 2011'in 9 aylık döneminde Irak'a ihracatın yüzde 37,8 arttığını, Irak'ın, ihracattaki ilk 20 ülke içinde en hızlı 3. artışın gerçekleştiği ülke olduğunu söyledi. Çağlayan, aynı dönem içinde ithalatta Almanya, Rusya, Çin, ABD ve İtalya'nın en ön sıralarda geldiğini vurguladı.

Zafer Çağlayan, bölgedeki borç ve bütçe krizlerinin, izleyen dönemlerde bölgenin ekonomik büyümesini derinden etkilemesi halinde, Türkiye'nin ticaretinin de etkilenebileceğini söyledi.

Bakan Çağlayan, 18 ülke ile Serbest Ticaret Anlaşması imzalandığını anımsatarak, küresel ekonomik büyümenin, asla korumacılıkla sağlanamayacağını, aksine yüksek büyüme için çok taraflı, kurallara dayalı, etkin işleyen, serbest bir ticaret sisteminin gerektiğini düşündüklerini anlattı.
Cari açıktaki artışın artık hız kaybetmesinin beklendiğini dile getiren Çağlayan, alınan önlemlerin de etkisiyle, iç talepteki artışın özellikle Ekim ayından itibaren yavaşlamasının öngörüldüğünü belirtti.

''Cari açığın finansmanı bir kenara, açığın kendisini, üzerinde yapısal projelerle çalışılması gereken bir mesele olarak ele alıyoruz'' diyen Çağlayan, cari açıkta, dış ticaret açığının başlıca rolü oynadığına işaret etti. Çağlayan, dış ticaret açığını, ihracatı artırarak ve ithalata bağımlılığı azaltarak azaltabileceklerini belirterek, Ekonomi Bakanlığı bünyesindeki stratejik projelerinin, dış ticaret açığını azaltacak şekilde ihracatı artırmayı ve ithalata bağımlılığı azaltmayı hedeflediğini vurguladı. Çağlayan, fuar destekleri kapsamında, 2011 yılı Ocak-Kasım döneminde 7 bin 401 firmaya fuar desteği verildiğini belirtti.
Ekonomi Bakanı Çağlayan, 2011 Ocak-Eylül döneminde ithalatın yüzde 71,9'unu ara mallarının, yüzde 15,4'ünü sermaye mallarının, yüzde 12,4'ünü ise tüketim mallarının oluşturduğunu bildirdi. İthalatta en büyük paya sahip olan ara mallarının yurt içinde üretiminin teşviki ve ithalatının azaltılmasını sağlamak amacıyla Girdi Tedarik Stratejisi (GİTES) oluşturulduğunu anımsatan Çağlayan, '' Demir-çelik, otomotiv, makine, kimya, tekstil ve tarım olmak üzere toplam 6 sektör ele alınmıştır. Bu sektörlerde yoğunlaşan çalışmaların sonucunda Sanayi Sektör Stratejileri ile bütünleşecek bir şekilde ortaya çıkan eylem planlarının hızlı bir şekilde hayata geçirilmesi süreci başlayacaktır. GİTES çalışmaları çerçevesinde ele alınan tüm sektörlere dönük değerlendirmeler tamamlanmış olup, hazırlanan eylem planlarının 2012 yılından başlayarak uygulamaya geçirilmesi hedeflenmiştir'' diye konuştu.

Çağlayan, 2002 sonuna kadar ülkeye giren uluslararası doğrudan yatırımın 15 milyar dolar seviyesindeyken, 2003'ten bugüne kadar gerçekleşen rakamın 105 milyar dolar olduğunu bildirdi.

Türkiye'de Eylül 2011 itibarıyla 28 bin 833 uluslararası sermayeli şirketin faaliyet gösterdiğini kaydeden Çağlayan, ''Dünyada son dönemde yaşanan ekonomik krize rağmen, Türkiye'de uluslararası doğrudan yatırımlarda yakalanan bu yükseliş trendi, Türk ekonomisine uluslararası yatırımcıların duyduğu güvenin devam ettiğinin bir göstergesidir. 2011 yılı Ocak-Eylül döneminde gerçekleşen sermaye girişlerinin yaklaşık yüzde 87'si AB ülkeleri kaynaklıdır. Özellikle Avrupa'da yaşanan krize rağmen Avrupalı yatırımcılar Türkiye'ye olan ilgisini kaybetmemiştir. Türkiye'nin bu performansı uluslararası kuruluşların da ilgisini çekmektedir'' diye konuştu.

Zafer Çağlayan, mevcut yatırım teşvik politikalarını ülke ihtiyaçları paralelinde gözden geçirdiklerini ifade etti.

Çağlayan, kamu ihtiyacının karşılanmasında yerli sanayinin geliştirilmesini gözetecek, yurtiçinde üretimi destekleyecek, ithalat bağımlılığını azaltacak, teknoloji transferi ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını ülkeye getirecek bir stratejik yaklaşımın benimsenmesinde yarar olduğunu belirtti.
Bakan Çağlayan, yeni nesil serbest bölgeler ile lojistik, Ar-Ge, tarım, yatçılık ve sağlık gibi konularda ihtisas serbest bölgeleri kurmayı hedeflediklerini ifade etti.

Serbest Bölgelerin Ocak-Eylül 2011 dönemindeki toplam ticaret hacminin, 2010'un aynı dönemine göre yüzde 28,47 artarak 17 milyar dolar olarak gerçekleştiğini, bu dönemde 53 bin 287 kişinin istihdam edildiğini bildirdi.

Döviz kazandırıcı hizmetler arasında en kapsamlı sektörün, yurt dışı müteahhitlik ve teknik müşavirlik hizmetleri sektörü olduğuna işaret eden Çağlayan, ''1972'den itibaren 2011'in Ekim ayı sonu itibariyle 93 ülkede 205 milyar dolar değerinde 6 bin 364 proje üstlenmiştir. Üstlenilen proje bedeli 2002 yılındaki 2,4 milyar dolar seviyesinden 2010 yılında 22,3 milyar dolara yükselmiş; 2011 yılının ilk 10 ayında üstlenilen 375 adet projenin değeri ise 17 milyar dolar seviyesini aşmıştır. Türk müteahhitlerinin yurt dışında üstlendikleri iş hacmi 2006 yılından bu yana istikrarlı olarak 20 milyar doların üstünde seyretmektedir. Hedefimiz, bu değerin 2015 yılında 50 milyar dolara, 2023 yılında ise 100 milyar dolara çıkartılmasıdır'' diye konuştu.
Mal ve hizmet ihracatını artırmaya çalışırken, Türkiye'nin önüne çeşitli engeller çıkabildiğine işaret eden Çağlayan, özellikle mal ticaretinde Türkiye'ye karşı uygulanan ticaret politikası önlemleri ile karşılaşılabildiğini söyledi.

Çağlayan, Türkiye menşeli ihraç ürünlerine karşı 9 adet anti-damping önlemi uygulandığını, 6 adet anti-damping soruşturması devam ettiğini, ABD tarafından Türkiye'ye karşı 2 adet telafi edici vergi uygulandığını bildirdi.

Türkiye'nin ihraç ürünlerini etkileyen toplam 4 korunma önlemi soruşturmasının bulunduğunu ifade eden Çağlayan, sözlerini şöyle tamamladı:
''Ülkemize karşı bu şekilde ticaret politikası soruşturmaları açıldığında, DTÖ'nün ilgili anlaşmaları ile ithalatçı ülke mevzuatları çerçevesindeki yükümlülüklerimizi gözetiyoruz, fakat aynı zamanda bu mevzuatın bize tanıdığı hakları da sonuna kadar kullanıyoruz. Çabalarımız sonucunda, ülkemiz menşeli bazı ürünlere karşı açılan soruşturmalar herhangi bir önlem alınmadan kapatılmıştır. Aynı şekilde bizler de gerektiğinde DTÖ kuralları çerçevesinde kalmak kaydıyla, yerli üretimin korunması amacıyla dampingli ve sübvansiyonlu ithalata karşı önlemler ile ani artış gösteren ithalata karşı uygulanan korunma önlemlerini etkin bir şekilde uygulamaktayız. Türkiye dampinge karşı önlemleri en etkin uygulayan DTÖ üyeleri arasında yer almaktadır. DTÖ verilerine göre, ülkemiz toplam alınan önlem sayısı itibariyle, 2010 yılında DTÖ üyeleri arasında 5. sırada yer almıştır. Halihazırda 23 ülke menşeli 51 ürün grubunda 118 adet damping ve sübvansiyon önlemi yürürlükte olup; 9 farklı ülkeye karşı 9 ürün grubunda 16 adet anti-damping ve önlemlerin etkisiz kılınması soruşturması devam etmektedir. Açılan korunma önlemi soruşturmaları ve uygulanan korunma önlemleri itibariyle de ülkemiz anılan mekanizmayı en etkin uygulayan ülkeler arasında yer almaktadır. 2011 yılı Kasım ayı itibariyle 14 ürün/ürün grubu ithalatında kesin ya da geçici olmak üzere korunma önlemi uygulanmaktadır. Türkiye, toplam önlem sayısı itibarıyla 1995-2010 döneminde DTÖ üyesi ülkeler arasında en çok korunma önlemi uygulayan ülke olmuştur. Ayrıca 15 Eylül 2011'de yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile tekstil ve konfeksiyonu kapsayan 54 ürün grubu ithalatında ilave gümrük vergisi uygulaması başlatılmıştır. Ticaret politikası önlemleri, ithalatın disiplin altında tutulmasında ve yerli üretim dallarının gördüğü zararın ortadan kaldırılmasında etkili olmuştur.''

AK Parti Şanlıurfa Milletvekili Abdülkerim Gök, iktidarları döneminde ekonomide yaşanan olumlu gelişmeleri anlattı.

Türkiye'nin 2001'de 25 milyar dolar olan dış borcunun 4 milyara düştüğünü belirten Gök, enflasyonun yüzde 68'den yüzde 4,9'a gerilediğini, ihracatın 25 milyar dolardan 120 milyar dolara çıktığını kaydetti.

Gök, 3 bin dolar olan kişi başına düşen milli gelirin 10 bin dolara yükseldiğini ifade ederek, ''Bu olumlu tablo bütün alanlarda görülüyor'' dedi.

Ülkedeki siyasal istikrarın ekonomik istikrarı getirdiğini belirten Gök, ''Bugün birtakım negatif olumsuzlukları yaşamıyorsak, bunun nedeni siyasal istikrardandır. Türkiye, bugün artık ürettiğini pazarlayabilen bir konuma gelmiştir'' diye konuştu.

MHP Antalya Milletvekili Mehmet Günal, işsizlik oranının yüzde 9,9 olduğunu ve gelecek 3 yılda da işsizlik hedefinin 9,9 olarak planlandığını belirterek, ithalatı azaltacak önlemler alınması gerektiğini söyledi.
CHP İstanbul Milletvekili Müslim Sarı, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'a, ''Bakanlığınız her ne kadar KHK ile kurulmuş olsa da hayırlı olsun'' dedi.
Diğer bakanlardan daha objektif bir sunum yaptığını belirttiği Çağlayan'a teşekkür eden Sarı, AK Parti Hükümetleri döneminde ekonominin, söylenenin aksine çok hızlı büyümediğini iddia etti.
Sarı, Türkiye'nin istikrarsız bir büyüme modeli ile karşı karşıya olduğunu savunarak, ''Özel sektör çok hızlı bir dış borçlanma ile karşı karşıya ve herhangi bir kur hareketine karşı son derece kırılgan bir durumdadır. 2001 krizinin tersi olabilir Türkiye'de. Önce reel sektör, sonra da bankalar batabilir. Buna dikkat etmek lazım'' diye konuştu.

Komisyon Başkanı Lütfi Elvan, daha sonra konuşması için ''Sayın Kurt buyurun'' dedi.
Konuşmak için hem CHP Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt hem de BDP Hakkari Milletvekili Adil Kurt hareketlenince karışıklık yaşandı. Elvan, BDP'li Kurt'a söz hakkı verdiğini söyleyerek, milletvekillerine sırayla söz verdiğini belirtti.
Bu sırada, CHP İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, ''İki kurdumuz var'' sözleri gülüşmelere neden oldu.
BDP'li Adil Kurt, ekonomi politikası geliştirilirken, Düzce ile Siirt ve Van'ın aynı kefede değerlendirilmesinin, bu iki kente haksızlık anlamına geleceğini ifade ederek, ''Mesela Osmaniye'nin ulaşım açısından Van ve Şırnak'tan daha olumlu olduğu ortada. Siz de sermayeci olsanız, gidip Osmaniye'de yatırım yaparsınız, Siirt ya da Şırnak'ta değil'' dedi.

AK Parti Gaziantep Milletvekili Nejat Koçer, bakanlığa başvurulan her konuda hızlı bir çözüm yeteneği gösterildiğini belirterek, Zafer Çağlayan'a ve bakanlık çalışanlarına teşekkür etti. Koçer, ''Sorunlar mutlaka olacaktır ama burada önemli olan, krizi yönetme yeteneğinizin olup olmadığıdır. Eğer sorunu hızlı çözme yeteneğiniz varsa, sorunu giderme imkanınız olur'' diye konuştu.

1 milyar dolarlık ihracatı geçen illerin sayısının artırılması konusundaki çalışmaları önemsediğini ifade eden Koçer, ''Gaziantep'in ihracat artışında Türkiye birincisi olması bizim için önemli. Bu modelin geliştirilmesi ve bu illerin sayısının artırılması gerekiyor'' dedi.

CHP'li Ören, Bakan Çağlayan gibi kendisinin de sanayici olduğunu söyledi.
2008 yılında Kalkınma Bankasından para alacağı dönemde doların 1,20 TL olduğunu ifade eden Ören, şöyle konuştu: ''İstikrarlı olan ülkelerin paraları değerli olur. O zamanlar '1 dolar 1 TL' sözü vardı. Biz de o zaman, 'dolar artsa artsa en fazla yüzde 10-20 artar' dedik. 1,350'den dolarımızı, 1,550'den avromuzu aldık, bozdurduk ve yatırım yaptık. İstikrarlı bir Türkiye var, 'AKP'nin bakanları böyle söylüyor ise inanmak gerekli' dedik. Yıl 2011, bir çok ülkede kriz var. Şimdi dolar 1,800; avro 2,500. Yine Türkiye'de istikrar var. Peki bunun hangisinde istikrar var? Özel sektör hangi istikrara göre borçlanmalı? Ben firma olarak şu an 4 yılda kazandığımın hepsini kaybettim. Ayakta duruyorsam; evim, arabam, fabrikam, fabrikadaki bütün araçların hepsi ipotekli. Böyle bir anlayışla özel sektörün ihracat yapabilmesi çok kolay değildir. Şu an özel sektörün borcu 200 milyar dolar.''

Bunun üzerine Bakan Çağlayan, özel sektörün dış borcunun 123 milyar dolar olduğunu söyledi. (11.40)





**** HABERİN DEVAMINI 'İLGİLİ DÖKÜMANLAR' BÖLÜMÜNDE BULABİLİRSİNİZ.****