2006-05-31 - 14:00
CHP GRUP BAŞKANVEKİLİ KEMAL ANADOL'UN BASIN AÇIKLAMASI..
CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, TBMM'de bir basın toplantısı düzenledi
CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, TBMM'de bir basın toplantısı düzenledi.

Hükümetin Danıştaydaki saldırıyla ilgili dosyada kendini yargı yerine koyduğunu öne süren Anadol, ''Hükümet ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
yargıya intikal eden bir dosyadan elini bir an önce çekmesini'' istedi. Başbakan Erdoğan'ın suç işlediğini ileri süren Anadol, bu nedenle CHP olarak hakkında suç duyurusunda bulunduklarını söyledi.

TBMM'de basın toplantısı düzenleyen Anadol, Danıştaydaki saldırının ardından gelişen süreçle ilgili görüşlerini dile getirdi. Danıştaydaki saldırıya ilgili 3 aşamalı bir dönem yaşandığını belirten Anadol, Başbakan Erdoğan ve bakanların, saldırının türban kararı nedeniyle işlenmediği konusunda toplumu inandırmaması nedeniyle 2. dönemin başladığını, bunu da ''dezenformasyon dönemi'' olarak tanımladı.

Hükümetin bilgi kirliliği yayarak, toplumu yanıltarak olayı bir başka yana çekme çabasına girdiğini ileri süren Anadol, şöyle konuştu: ''Bu, siyaseten affedilmez bir hataydı. Daha vahim tarafı, anayasal açıdan, ceza hukuku açısından çok kötü bir girişimdi ve yürütmenin, soruşturmayı yargının elinden alarak olaya el koymasıydı. AKP'nin basın danışmanlarından, genel başkan yardımcılarına kadar, fotoğrafları çoğaltarak, fotoğrafları servis ederek, 'olayı derin devlet, asker yaptı' diye müthiş çaba harcandı.

Bu çaba sonucunda olay, başka tarafa çekilmek istendi. Yürütme, resmen yargının yerine geçti. Savcılar değil, bakanlar, başbakan yardımcıları, Başbakan, TBMM Başkanı konuştu. Bir salvo ateşi başladı. Tabiri caizse zeytinyağı gibi üste çıkıldı. Oluşturulan bu bataklıktan, bu kötü ortamın sorumluluğundan kaçarak bir suçluluk psikolojisi içinde bu çabalar sürdü. 5 yıl önceki fotoğraflar çıktı, Susurluk fotoğrafları çıktı. Eski subaylar, bu işe kıyısından köşesinden karışmış veya karışmamış olanlar...

Güya hükümeti zor durumda bırakmak için askeri cenahtan, vaktinde asker kimliği taşıyan insanların bu işi yaptığı izlenimi için müthiş bir bilgi kirliliğiyle, yanlış haber bombardımanına tabi tutuldu kamuoyu. Genel yayın yönetmenleri, bu fotoğrafların servis edildiğini, telefonlar edildiğini yazıyorlar.''

''BAŞBAKAN MISIN, SAVCI MISIN?''

Anadol, süreçli ilgili 2. dönemin de iflas ettiğini ve 3. dönemin başladığını ifade ederek, Başbakan Erdoğan'ın, ''Mahkemelerin serbest
bırakması sanık olmayacağı anlamına gelmez. Telefon kayıtları, ilişkiler... Kendini bıçaklaması ilginç...'' dediğini kaydetti. Saldırıyla ilgili soruşturma aşamasının bittiğini, mahkemenin verdiği tutuklama kararı sonrasında sanığın cezaevine konulduğunu anlatan Anadol, yakında yargılama aşamasının başlayacağını vurguladı. ''Hala Hükümet elini çekmiyor'' diyen Anadol, Başbakan Erdoğan'ın ifadeleriyle, Anayasanın 138. maddesine aykırı hareket ettiğini savundu.

Anadol, ''Sen Başbakan mısın, savcı mısın? Elini bu dosyadan çeksin Hükümet. Başbakan, yargıya intikal etmiş bir dosyadan elini biran önce çeksin. Suç işliyor. Suç işlediği için de CHP olarak hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz. Anayasanın 138. maddesini açıkça ihlal eden, hakim ve savcılara cüretkar şekilde talimat veren, hukuka saygısız bu Başbakan hakkında işlem yapılmalıdır. Dokunulmazlığının kaldırılması için Meclise başvurulmalıdır. Pervasızca bu dosyaya müdahale eden bir Başbakan, Cumhuriyet tarihinde görülmemiştir'' diye konuştu.

AK Parti'nin 3.5-4 yıldan beri iktidarda olduğunu hatırlatan Anadol, ''Susurluk'un akla gelmesi için Danıştaya saldırı olması mı gerekiyordu? Madem bu kadar Susurluk merakınız var. Neredeydiniz, niye dosyayı 4 yıldır açmadın? Dışişleri Bakanı Gül, 'fotoğraflara bakın, katilin kim olduğunu anlarsınız' diyor. Bahsettiği fotoğraf, Muzaffer Tekin ile Veli Küçük'ün kol kola fotoğrafı... Bunun servisini de kendi partileri yaptı'' dedi.

Susurluk kazasının 3 Kasım 1996'da meydana geldiğini, dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan'ın olay için ''fasa fiso'', dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın ''bu bizi ırgalamaz'' dediğini anlatan Anadol, Abdullah Gül'ün de o dönem Devlet Bakanı, ''bugün yargıya müdahale eden Başbakanın ise İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'' olduğunu vurguladı. Anadol, ''Susurluk meraklılarına bakın. O fotoğraflara o gün niye bakmadılar? Susurluk'un akla gelmesi için illa hakim kanı mı dökülmesi gerekiyordu?'' görüşüşünü ifade etti.

''GÖMLEK HİKAYESİ KABAK TADI VERDİ''

Anadol, bilgi kirletilmesi, dezenformasyon ve olayı çarpıtma çabalarının toplumu ikna etmediğini belirterek, Başbakan Erdoğan'ın dünkü grup toplantısında ''O gömleği bir daha giymeyin'' dediğini hatırlattı. Erdoğan'ın şifreli, parolalı konuştuğunu ileri süren Anadol, şöyle konuştu:

''Neymiş o gömlek? O gömlek kendi gömlekleri... 'Çıkardık' diyorlar. Korkusundan mezarlıktan geçerken şarkı söyleyenler gibi hayali kavramlarla bağırıp çağırıp nutuk atanlar, AKP'nin mazbata almış belediye başkanları, '9 yaşında kızlar evlendirilebilir, başı açık gezen kadınlar günahkardır' derken, milletvekilleri 'iz bırakmadan kadın dövülebilir' diye broşür yayımlarken sırtlarında hangi gömlek vardı?

Erdoğan, o belediye başkanlarına ne yaptı? Toplumu aptal mı zannediyor? Bu gömlek hikayesi de kabak tadı verdi. Kimlik bunalımı yaşayan AKP, bazen 'sizden daha iyi sosyal demokratız' diyor, bazen milli görüş gömleğini çıkarıyor, muhafazakar demokrat gömleğini giyiyor. Bu gömlek çıkarmak çok kolay da... İnsanoğlu yılana benzemez. İnsanlar deri değiştiremez. Deriye işleyenleri çıkarmak mümkün değildir.''

Anadol, hükümetin toplumun dikkatini yönelttiğini Danıştay dosyasından elini çekmesi, hakim ve savcılara talimat vermekten vazgeçmesi gerektiğini ifade ederek, ''Yargıya açık çağrımız var; bu tür suç işleyen Başbakan ve bakanlar hakkında işlem yapılmalıdır'' dedi.

Bir gazetecinin ''Suç duyurusunu yazılı olarak yapacak mısınız? sorusuna, Anadol, buna gerek olmadığını, sözlerinin haber olarak çıkması durumunda savcıların bunu suç duyurusu olarak kabul etmesi gerektiğini söyledi.