2006-08-03 - 16:25
TBMM İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU, İSRAİL'İN LÜBNAN'A SALDIRISINI GÖRÜŞMEK ÜZERE OLAĞANÜSTÜ TOPLANDI
Toplantıdan önce bir açıklama yapan komisyon başkanı Mehmet Elkatmış, İsrail'in Lübnan'da devlet terörü uyguladığını söyledi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, İsrail'in Lübnan'a saldırısını görüşmek üzere olağanüstü toplandı. Toplantıdan önce basın mensuplarına bir açıklama yapan komisyon başkanı AK Parti Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış, İsrail'in Lübnan'da devlet terörü uyguladığını öne sürdü ve uluslar arası savaş suçları mahkemesini göreve davet etti.

Bu arada, toplantının başında basın mensuplarına bir açıklama yapan TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkan Vekili CHP Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer, Türkiye-İsrail Parlamentolararası Dostluk Grubu üyesi olduğunu yeni öğrendiğini ve öğrenir öğrenmez istifa ettiğini söyledi.

Tatillerini yarıda keserek toplantıya katılan komisyon üyelerine basının önünde teşekkür eden Mehmet Elkatmış, açıklamasında şunları kaydetti:

"Bildiğiniz gibi 2. Dünya Savaşından sonra ülkelerini yönetenlerin akıları başlarına gelmişti ve savaşları durdurmak, insan haklarını korumak, dünyada huzur ve barışı sağlamak için birtakım organizasyonlar kurulmuştu. Bunların başında Birleşmiş Milletler (BM) Teşkilatı geliyordu ve BM Teşkilatı, insan hakları evrensel bildirisi yayınlamıştı. Hemen bunun akabinde Avrupa ülkeleri de kendi aralarında bir organizasyon yaptılar ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni imzaladılar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kuruldu ve birçok sözleşmeler, kurumlar kuruluşlar ile Uluslar arası Savaş Mahkemesi kuruldu. Tabi ümitlenmiştik. Özellikle 20. Yüzyılın sonlarında insan haklarının ön plana çıkması, hele hele de 21. Yüzyıla girerken insan haklarının en birinci mesele olarak gündemde bulunması ve adeta 21. Yüzyılın insan hakları yüzyılı olarak anılmaya başlamasıyla hepimiz ümitlenmiştik. Birtakım girişimler de olmuştu. Ama maalesef son yıllarda meydana gelen birtakım olaylar, bütün bu ümidimizi sona erdirdi. İnsan ümitsizliğe kapılıyor ama, tabi ki ümitsizliğe kapılıp insan hakları alanında geri adım atmak mümkün değil. Bu olmamıştır, çünkü dünya tarihi insan hakları mücadelesi ile doludur. Özellikle Avrupa'nın tam ortasında, Bosna Hersek'te, Kosova'da yapılan insanlık dışı uygulamalar, soykırımlar, Filistin'de ve Irak'ta olanlar hepimizin malumudur. Bunları gördükten sonra tabi ki artık insan haklarından bahsedenlere, hele hele bu işin faili olan veya dolaylı yardımcı olan ülkelerin insan haklarından bahsetmelerini anlamak da, inanmak da mümkün değil. Düşünün ki, insan hakları ön plana çıkıyor, ama bir bakıyorsunuz işkenceler daha da artıyor. İşte Irak'ta olanları hepimiz biliyoruz. Gizli hapishanelerden, seyyar hapishanelerden bahsediliyor ve buralarda insanlık dışı işkenceler oluyor. Guantanamo'da olanları biliyorsunuz; insanlar yıllardır orada yargılanmadan tutuluyor, kimseyle görüştürülmüyor, mahkemeye de çıkarılmıyor. Tabi ki bunlar giderilir diye düşünüyorduk, ancak, son günlerde İsrail'in iki askerinin kaçırılmasını bahane ederek bütün Ortadoğu'yu kan gölü haline getirmesini, yaşanmaz hale getirmesini esefle ve dehşetle izliyoruz. Özellikle İsrail'in Filistin'de ve Lübnan'da yaptığı devlet terörünü, adeta kanımız donarak seyrediyoruz."

İsrail'in Lübnan'da yaptıklarını bütün dünyanın seyrettiğini, özellikle buna çözüm getirmesi gereken BM'nin, AB'nin ve kendilerini insan hakları şampiyonu gibi gösteren ülkelerin seyrettiğine dikkat çeken Elkatmış, sözlerine şöyle devam etti:

"Seyretmenin ötesinde bunlara yardımcı olanlar, silah verenler, meşru görenler de maalesef bulunuyorlar. İsrail'in yaptığı devlet terörü, sadece insanları öldürmek değil, biraz önceki haberlerde de belirtildiği gibi sadece Lübnan'daki ölü sayısı 900'ün üstüne çıktı. Tabi her taraf yıkıldığı için daha enkazın altında kaç ölü olduğu da belli değil ve hala yıkıp yakmalar devam ediyor. Yine haberlerde 3 bin yaralı olduğu, bir milyon kişinin mülteci konumuna düştüğü söylendi ki, bu insanların bir kısmı ülkemize kaçtı, biz onları misafir ettik. Düşünün ki, 3 milyon nüfusu olan Lübnan'da nüfusun üçte biri şu anda mülteci konumunda bulunuyor. Bunun sonu nereye varacak belli değil, çünkü, İsrail'in terörü devam ediyor. Biliyoruz ki bu sayı daha da artacak. Böyle bir vahşet dünya tarihinde çok nadir görülmüştür. İş sadece ölen, yaralanan, mülteci konumuna düşen insanlarla da kalmıyor, insanlık katlediliyor. Çünkü orada her şey yakılıp yıkılıyor. Düşünün ki, insanları öldürüyorsun iki askerin için, ama, enerji santrallerini, su kaynaklarını, yolları, köprüleri, insanların yaşaması için elzem olan ne kadar şey varsa onlar da yakılıp yıkılıyor. Bu ne demek? Orada insanlar artık yaşamasın demek. Bunu bugünkü dünyada nasıl kabul edeceğiz? Hastaneler bombalanıyor, sığınaktaki çocuklar öldürülüyor, yaşlı, kadın, çocuk demeden hiç suçu olmayan siviller yok ediliyor. Ve gelecek yok ediliyor. Bu durum karşısında İsrail'in yaptığı şunu çağrıştırıyor; herhalde Hitler'in yaptığı soykırımın acısını oradaki masum insanlardan çıkarıyor gibi bir izlenim var şahsen bende. İsrail bunu yapıyor. Tabi bu yaptığının cezasının günün birinde mutlaka çekecektir. Çünkü, bu bir insanlık suçudur, insanlık suçu işleyenler herhangi bir dönemde mutlaka cezasını göreceklerdir."

Elkatmış, "buna seyirci kalan dünyanın diğer ülkeleri, BM, uluslar arası kuruluşlar nerede" diye sorduktan sonra şöyle devam etti:

"Onlar sessiz kalmanın da ötesinde suça da ortaktırlar. İsrail asıl suçlu ise, buna sessiz kalanlar, dolaylı destek verenler de asıl suçlular kadar suçludurlar. Bu, hukukun temel ilkesidir. Dolayısıyla insan çok üzülüyor, bu durumu anlamak mümkün değil, 21. Yüzyılda yapılması anlaşılır gibi değil. O halde yapılması gereken nedir? Acilen "ateş kes" sağlanması ve akabinde de bu bölgelerde yaşanabilmesi için tıbbi malzemeden tutun, yiyecek, içecek, konut gibi acil ihtiyaçların karşılanması gerekiyor. Bütün bunların yanında da yapanların yanına yaptıklarının kar kalmaması gerekiyor. İsrail'in yaptığı bu insanlık suçunun cezasını bulması için uluslar arası savaş suçları mahkemesinin faaliyete geçmesi gerekiyor. Bunun mutlaka yapılması lazım, yoksa İsrail'in duracağı yok. Çünkü hiçbir uluslar arası sözleşmeyi, hiçbir insani değeri dinlediği yok. Gözü dönmüş bir şekilde teröre devam ediyor."

Toplantıda, komisyon olarak ne yapabileceklerini konuşacaklarını açıklayan Mehmet Elkatmış, varacakları kararı bir bildiri ile kamuoyuna duyuracaklarını, ayrıca yarın Almanya'dan gelecek bir parlamento heyeti ile de konuyu görüşeceklerini kaydetti.

Yarın TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nu ziyaret edecek olan Alman Parlamento heyetinde şu isimler yer alıyor:

Ronald Pofalla (Almanya Hıristiyan Demokrat Parti (CDU) Genel Sekreteri), Arnold Vaaz (Birlik Partileri (CDU/CSU) Meclis Grubu Başkan Vekili), Dr. Stephan Reımers (Federal Almanya ve Avrupa Birliği'nde Alman Protestan Kilisesi Kurulu Sorumlusu), Karl Jüsten (Alman Piskoposluk Vekaleti Müdürü - Berlin Katolik Bürosu) Dr. Otmar Oehrıng (Missio, İnsan Hakları Uzmanlık Birimi Yöneticisi), Joachim Koschnıcke (Stratejik Planlama Müdürü, CDU Partisi Genel Merkezi), Matthias Barner (CDU Partisi Genel Merkezi), Rainer Clos (Protestan Haber Ajansı), Margarethe van Ackeren (Rheinische Post), Cordula Eubel (Der Tagespiegel), Dr. Majid Sattar (Frankfurter Allgemeine Zeitung).