2010-03-03 - 14:47
TBMM GENEL KURULU...
TBMM Genel Kurulu'nda gündem dışı söz alan CHP Zonguldak Milletvekili Ali Koçal'a, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız Hükümet adına yanıt verdi. Gündem dışı konuşmaların ardından, Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması ve Kanunda değişiklik yapılması hakkındaki yasa teklifi üzerindeki görüşmelere geçildi.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız,
madenlerde kamunun yanında özel sektör denetiminin gündeme getirilmesi
gerektiğini belirterek, bunu kanun tasarısıyla gündeme getireceklerini söyledi.

TBMM Genel Kurulunda gündem dışı söz alan CHP Zonguldak Milletvekili Ali
Koçal, 18 yıl önce Zonguldak Kozlu'da meydana gelen grizu faciasında 263 işçinin
hayatını kaybettiğini anımsattı. Türkiye'nin maden kazaları açısından dünyada
üçüncü, Avrupa'da ise birinci sırada olduğunu ifade eden Koçal, etkin denetim
yapılmamasının kazaları artırdığını söyledi. Koçal, kazaların azaltılması için
her türlü yasal tedbirin alınması gerektiğini vurguladı.

Koçal'ın konuşmasına Hükümet adına yanıt veren Yıldız, Türkiye Taşkömürü
Kurumunda (TTK) 1955 yılından bu yana kaza ve ölüm oranlarının giderek düştüğünü
söyledi. Yıldız, ''Ama bunun sıfıra ulaşmasını temin etmek zorundayız'' dedi.

Arama ve işletme ruhsatları hakkında bilgiler veren Yıldız, yerli
kaynaklara ulaşmak için hem arama hem de işletme faaliyetlerinin artırılması
gerektiğini anlattı.

Yıldız, iktidara geldiklerinden bu yana, denetim sayısını artırdıklarını,
2003 yılında 2 bin 168 olan denetim sayısının 2009 yılında 6 bin 59'a
yükseldiğini ifade etti. Denetimlerin 217 personelle yapıldığını bildiren Yıldız,
bu ekiplere ek yapılması gerektiğini söyledi.

Taner Yıldız, 1985 yılında denetim için yeminli teknik bürolar
kurulmasına olanak sağlayan yasal düzenleme yapıldığını, ancak söz konusu hükmün
Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğini anımsatarak, ''Kamu denetiminin
yerine bir ihdas değil ama bunun yanına özel sektör denetim mekanizmasının da
getirilmesi gerektiği kanaatindeyiz'' dedi.

Yaklaşık 3 milyar dolarlık bir kömür ithalatının yapıldığını bildiren
Yıldız, yerli kaynakların çıkarılmasının önemini vurguladı.

''TTK'da karlılıktan vazgeçtik ama zararın mutlaka indirilmesi lazım''
diyen Yıldız, kurumun 386 milyon TL zarar ettiğini anlattı. Yıldız, şöyle
konuştu:

''Yalnızca ekonomi, yalnızca işletme açısından baktığınızda 'bu
işletmenin kapatılması doğrudur' derler ekonomistler. Ama biz yalnızca bu gözle
bakmıyoruz. İstihdamı artırmaya çalışıyoruz. Hem yerli kaynaklara ulaşabilmemiz
hem de istihdamın azaltılmadan devamı için bu stratejiye devam ediyoruz, edeceğiz
de...''

Yıldız, fakir ailelere 2009 yılında toplam 2 milyon ton civarında kömür
dağıtıldığını, bedelinin de 600 milyon TL civarında olduğunu kaydetti.

TTK'nın 347 milyon TL zarar ettiğini belirten Yıldız, zararın
azaltılmasının önemli olduğunu dile getirdi.

Maden kazalarında riski sıfıra indirmenin tek yolunun ocakları kapatmak
olduğunu belirten Yıldız, ''Bu bizim hiçbir zaman tercih etmediğimiz bir yol.
İster özel sektör ister kamu hiçbir idareci bu kazaların olmasını istemez''
dedi.

Geçtiğimiz günlerde 14 madencinin hayatını kaybettiği Balıkesir
Dursunbey'deki maden ocağında gerekli teknik tedbirlerin alındığını gördüklerini
ifade eden Yıldız, aynı ocakta bir önceki kazadan sonra işletmecinin madeni
kapatmak istediğini, ancak çevre halkın buna karşı çıktığını söyledi.

Yıldız, ''Son kazada hayatını kaybeden bir işçinin cenazesinde, babası
işletme sahibine diyor ki 'diğer oğlumu da işe alır mısın?' Cenaze ortada. Acı
bir tercihtir bu. Acı bir gerçektir bu. Köyleri tek tek dolaştım. Hala ocağın
kapatılmasını istemiyorlar'' diye konuştu.

Yıldız, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Ocakta bütün tedbirler alınmış. Buna rağmen bilirkişi raporunu
bekliyorum. İhmal ve kusuru olan varsa tabii ki cezasını çekecek. Jeolojik
yapıdan kaynaklanan bir sorun varsa bunun da sonucunu göreceğiz. Bizim amacımız
oraya net bir teşhis koyup gereğini yapmaktır. Oradaki vatandaş bize 'burayı
kapatmayın' diyor. Biz dedik ki teknik incelememizi yapacağız ondan sonra karar
vereceğiz. Kapatmayı savunan yok ama hep beraberce daha iyi işletilmesini
sağlamamız lazım.''

Yıldız, Anayasa Mahkemesinin iptal kararına konu olan özel sektör
denetiminin tekrar gündeme getirilmesi gerektiğini ifade etti. Yıldız, ''Kamunun
yanında özel sektör takviyesiyle denetimin artırılması gerekir. Bunu kanun
tasarısıyla gündeme getireceğiz'' dedi.

Yıldız, maden kazası sayısında çok ciddi azalışların olduğunu
yineleyerek, ''İnşallah kazasız belasız, Türkiye'nin yerli kaynaklarından
üretimini artıracağı bir noktaya gelmektir'' dedi.

Genel Kurulda daha sonra, Anayasa değişikliklerinin halk oylamasına
sunulma süresini 60 güne indiren kanun teklifinin görüşmelerine geçildi.

TBMM Adalet Komisyonu Başkanı ve AK Parti
Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya, Anayasa değişikliklerinin halkoyuna
sunulmasıyla ilgili yasada yapılacak değişikliğin yayımı tarihinden itibaren 1
yıl içinde uygulanmayacağı eleştirilerine karşılık, ''Bu bir seçim kanunu
değildir. Bu yorumun dayanağı yok'' dedi.

TBMM Genel Kurulunda, Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması
Hakkında Kanunda değişiklik yapılması hakkındaki yasa teklifi üzerinde AK Parti
Grubu adına konuşan İyimaya, düzenlemenin, Anayasa değişikliklerinin halkoyuna
sunulmasındaki sürenin 120 günden 60 güne indirilmesini içerdiğini belirterek, bu
konuda partiler arasında uyuşmazlık bulunmadığını anlattı. İyimaya, halk
oylamasının Türk siyasi tarihinde henüz kökleşmediğine işaret etti.

İyimaya, 1982 Anayasasının ''doğuş dönemi ve tasarım açısından ayıplı
olduğunu'' savunarak, özgürlük ve insan eksenli olmadığını vurguladı. 1982
Anayasasında bugüne kadar 15 değişiklik yapılmasına karşılık ''devlet, otoriter
ruh eksenli'' yapıdan insan ve özgürlük eksenine dönüştürülemediğini kaydeden
İyimaya, 1985 yılından bu yana Anayasa tartışmalarının yoğun olarak gündemde
kaldığını, üç anayasa yapacak birikime sahip olduğunu söyledi.

Türkiye'de seçilmiş bir parlamentonun anayasa yapıp yapamayacağı
yönündeki tartışmalar yapıldığını hatırlatan İyimaya, şöyle konuştu:

''Bir tankın yapabileceğini, milletin parmaklarının yapamayacağını
düşünmek kadar paradoks olabilir mi? Ayrıca, Anayasa Mahkemesinin odak tanımına
muhatap olan bir partinin Anayasa yapamayacağı yargısını ortaya koymak, kelimenin
en hafif anlamıyla saygısızlıktır. 12 Eylül'de siyasi partileri kapatan hangi
felsefeyse, AK Parti'yi odak tespitine mahkum eden irade, aynı iradedir; vesayet
iradesidir. Anayasayı yapma iradesi partilerin değil, milletvekillerinindir. Bu,
devri mümkün olmayan bir iradedir.''

İyimaya, Anayasa değişikliklerinin halkoyuna sunulmasıyla ilgili yasada
yapılacak değişikliğin yayımı tarihinden itibaren 1 yıl içinde yapılacak seçimde
uygulanmayacağına ilişkin görüş hakkında, ''Bu bir seçim kanunu değildir.
Anayasanın 67. maddesi çok açıktır ve bunun mimarı benim. Atıf hukuku ile seçim
kanunları birbirine karıştırılıyor. Bu yorumun dayanağı yok'' dedi.

MHP Konya Milletvekili Faruk Bal da teklif üzerinde yaptığı konuşmada,
1982 Anayasasının ''ihtilal Anayasası olduğunu ve ihtilalin ruhunu taşıdığını''
ifade ederek, yapılan değişikliklere rağmen hala toplumsal kabule ulaşamadığını
söyledi.

MHP'nin, Anayasa ile ilgili görüşünün belli olduğunu hatırlatan Bal,
temel hak ve özgürlüklerden herkesin en geniş şekilde yararlandığı, toplumun
birlik ve bütünlüğünü koruyan, devletin kurum ve kuruluşlarının iyi çalışmasını
gözeten bir Anayasanın 24. Dönem Meclisi tarafından yapılmasını savunduklarını
anlattı.

Hem 1961 hem de 1982 Anayasasının ''tepki anayasaları'' olduğunu ifade
eden Bal, Anayasanın ömrü ve miadının dolduğunu belirtti. ''Anayasa 2 kez komaya
girmiştir; 28 Şubat ve muhtırada...'' diyen Bal, seçim dönemine girildiğini, AK
Parti'nin bir zıtlaşma ve inatlaşmaya girmesinin ne ülkeye, ne millete, ne
kendisine yarar getireceğini söyledi.

''4-5 yıl sonra AKP'nin AB hayal ticareti yeniden başlamıştır'' diyen
Bal, bu hayalin iflas ettiğini ileri sürdü. Bal, geçmişte 5 anayasa yapıldığını,
35 değişiklikte toplam 199 maddenin yeniden düzenlendiğini hatırlatarak, AB üyesi
ülkelerin Anayasa konusunda bu kadar tecrübesi olup olmadığını sordu.

Milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Devlet Bakanı ve Başmüzakereci
Egemen Bağış, Türkiye'nin AB üyeliğiyle ilgili soruları yanıtlarken şunları
söyledi:

''Biz Türkiye'ye güveniyoruz, siz de güvenin. Korkmayın. Türkiye büyük ve
güçlü bir ülkedir. Türkiye, rahmetli Menderes'in 1959 yılında ilk başvuruyu
yapmasından tam 45 yıl sonra 17 Aralık 2004'te, iktidar muhalefet el ele vererek
burada uyum yasalarını geçirdiği için AB'den bize tarih vermeye mecbur bıraktığı
için bugün müzakereler devam etmektedir. Eğer biz Türkiye olarak üzerimize düşeni
yaparsak, 27 üye ülkeden bir veya ikisinin birtakım itirazları olmasına rağmen,
diğer üye ülkeler, Türkiye üyeliği konusunda itiraz edenleri mutlaka ikna
edecektir. Bugün AB, kendi ekonomik krizini, enerji krizini, yasadışı göçle
mücadele sürecini, uyuşturucuyla mücadele sürecini Türkiye'nin katkısı olmadan
bir noktaya getiremeyecektir. Milletvekilleri burada konuşurken, Türkiye'nin
darbe ruhuyla hazırlanmış anayasayla yönetilmesinin doğru olmadığını, bunun
değiştirilmesi gerektiğini, ancak bunun bu dönemde değil, bir sonraki Meclisin
yapması gerektiğini ifade ediyorlar. Siz kendinize güvenmiyor olabilirsiniz ama
biz milletin bize verdiği yetkiye güveniyoruz.''

Bağış, görevi devraldığında ziyaret ettiği MHP Genel Başkanı Devlet
Bahçeli'nin kendisine ''AB devlet politikasıdır, iktidardayken bu sürece sahip
çıktık, size de elimizden gelen desteği vereceğiz'' dediğini belirterek, ''Ben
Sayın Bahçeli'nin sözlerinin arkasında durmasını, özellikle kendi partisinin
milletvekillerinden bekliyorum'' dedi.

Yargı Reformu Stratejisinin Kızılcahamam'daki Hakimevi'nde yapılan
toplantıda bütün kurumların altına imza koyduğu bir gerekçeyle hazırlandığını
belirten Bağış, daha sonra Adalet Bakanlığının bir eylem planı ortaya koyduğunu
kaydetti.

Bağış, İnsan Hakları Kurumu Başkanlığının Başbakanlığa bağlı olduğu
söyleminin ''abesle iştigal olduğunu'' ifade ederek, ''Başbakanlığa bağlı
değildir. Bağımsız bir kurum olarak kurulacaktır'' diye konuştu.

CHP'li bir milletvekilinin sorusuna Bağış, şu karşılığı verdi:

''Biz Türkiye'de bağımsız olduğu kadar tarafsız olduğundan endişe
etmeyeceğimiz bir yargıya kavuşmak için sizlerle iş birliği yapmaya hazırız.
Türkiye'nin AB ve evrensel standartlarda bir yargıya kavuşması için iş birliği
yapmaya hazırız. Yargının yetkilerini daraltmak gibi bir niyetimiz yok. Tam
aksine bütün vatandaşlarımızın güvenebileceği, artık vicdan ile cüzdan arasına
sıkışıp sıkışmadığı tartışılmayan bir yargıya kavuşmak için hep beraber
çalışmamız gerektiğini düşünüyoruz. AB'de gizli tanık olmadığı söylendi. Burada
bir bilgi eksikliği var.''

Bağış, Cumhuriyet tarihinde ilk kez ders kitaplarına Alevilikle ilgili
bilgileri koyan bir iktidarın mensubu olmakla onur duyduğunu belirterek,
''Cumhuriyet tarihinde ilk kez Muharrem ayında, Alevi vatandaşlarıyla aynı
sofrayı ve kederi paylaşan bir Başbakanın partisinde bulunmaktan onur duyuyorum.
Atatürk'ten bu yana ilk defa bir Cemevine gitmiş bir Cumhurbaşkanı'na oy
vermekten büyük onur duyuyorum. Alevi vatandaşlarımızı yıllarca istismar
edenlerin, onlara destek olmaya çalışan iktidara, Alevi vatandaşlarımızın
üzerinden istismar yapmalarını ayıplıyorum'' diye konuştu.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın bugün bir gazetede yer alan
görüşlerine katılıp katılmadığı sorusunu yanıtlayan Bağış, Kılıç'ın bazı
ifadelerini hatırlatarak, ''İşinize gelen yerleri okumayın. Bir uzlaşma ortamı
olup olmadığını ben size sorayım. Gelin beraber uzlaşalım. Gelin Türkiye'ye
yakışır anayasayı beraber yapalım. Ben Sayın Baykal'a dedim ki 'Siz bir anayasa
hazırlayın, onun üzarinden gidelim' dedim. Bana hala cevap veremedi. Bana cevap
veremeyen Sayın Baykal tarihe nasıl cevap verecek? Onu merak ediyorum'' dedi.

CHP'li Malik Ecder Özdemir'in oturduğu yerden tepki göstermesi üzerine
Bağış, ''Keşke yargıyla ilgili gösterdiğiniz hassasiyeti yasamayla ilgili de
gösterip, Türkiye'ye yakışır yargı reformunu ve Anayasa yapmaya destek verseniz''
karşılığını verdi.

Yurtdışındaki vatandaşların seçimlerde oy kullanma hakkının verilmesini
benimsediklerini kaydeden Bağış, ''Bunu, o ülkelerin kendi iç kuralları
çerçevesinde yapabilmemiz için kendi anayasamızda değişiklik gerekmektedir.
Türkiye'nin bir Anayasa değişikliğine ihtiyaç duyduğu ortadadır. O konuda da
sizinle birlikte çalışmaya hazırız'' dedi.

TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, Tunceli Bağımsız Milletvekili
Kamer Genç'in sorusunu yanıtlarken, ''Bir kez daha söylüyorum; evet yapılan 367
ucubesidir. Türkiye'de anayasa hukukçularının ve normal aklın kabul etmeyeceği
bir yorumdur. Ama Anayasa Mahkemesi ne yazık ki buna imza attı. 1 Mart Tezkeresi
reddoldu burada. Orada da bir tartışma çıktı. 264 kabul, 261 ret almış. Normalde
kabul gibi algılandı. Ama sonradan başkanlığın yorumu, çekimser oylarla beraber
276 salt çoğunluk olması gerektiği yönündeydi. Benim şahsi kanaatim, o oylamanın
yeniden yapılması gerekirdi. Yanlış olmuştur'' görüşünü ifade etti.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmelerin tamamlanmasının ardından
maddelerine geçildi. (14:47)