
2011-11-24 - 18:02
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Hazine Müsteşarlığı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ile Sermaye Piyasası Kurulunun (SPK) bütçeleri görüşüldü. Görüşmelerin ardından Komisyonda, Hazine Müsteşarlığı, BDDK ve SPK'nın 2012 yılı bütçeleri kabul edildi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Hazine Müsteşarlığı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ile Sermaye Piyasası Kurulunun (SPK) bütçelerinin görüşülmesine başlandı.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, bütçenin sunumunu yapmaya başladı.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye'nin, kredi derecelendirme kuruluşlarının verdiği kredi notundan çok daha yüksek bir güvenilirliğe sahip olduğunu belirterek, ''Türkiye Hazinesi ile Alman ve Amerikan Hazinesi arasındaki borçlanma faizi farkları, kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye'ye verdiği nottan çok daha yüksek bir kredibiliteye işaret etmektedir'' dedi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Hazine Müsteşarlığı, BDDK ve SPK'nın 2012 yılı bütçesini TBMM Plan ve Bütçe Komisyonuna sundu.
Ekonominin gösterdiği güçlü performansın katkısıyla, birçok ülkenin kredi notunun düşürüldüğü bir ortamda, Türkiye'nin kredi notunda geçen yıllarda artışlar olduğunu ifade eden Babacan, şöyle konuştu:
''Küresel ekonomide yaşanan belirsizliklere rağmen, 2011 yılında ülkemizin Türk Lirası cinsinden kredi notu 'yatırım yapılabilir' seviyeye çıktı. Kuşkusuz Türkiye, bu kredi derecelendirme kuruluşlarının verdiği kredi notundan çok daha yüksek bir güvenilirliğe sahip bir ülke. Piyasa risk göstergelerine bakacak olursak, Türkiye Hazinesi ile Alman Hazinesi ve Amerikan Hazinesi arasındaki borçlanma faizi farklarına bakacak olursak, yine Türkiye'nin benzer ülkelerle mukayese edilerek kredi temerrüt takas oranına bakacak olursak, bütün bu göstergeler kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye'ye verdiği nottan çok daha yüksek bir kredibiliteye işaret etmektedir. Dolayısıyla biz, 2002'den bu yana kredi notları ile alakalı fazla bir yorum yapmıyoruz. 'Bu kuruluşların kendi kararıdır' diyoruz, biz yolumuza devam ediyoruz.
Piyasaların da gittikçe artan bir oranda kredi derecelendirme kuruluşlarına olan itibarları ve bağımlılıkları azalmakta. G-20 içinde önemli bir gündem maddesi var: Kredi derecelendirme kuruluşlarına alternatif nasıl bir sistem, yapı kurulabilir ki artık yatırımcılar, analistler bu kuruluşların kredi notuna değil daha güvenilir, daha farklı değerlendirmeye bakarak ülkelerin, şirketlerin, varlıkların kredibilitesini anlayabilsinler, ölçebilsinler.''
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 2010'da 5,8 milyar TL olan KİT yatırım harcamalarının 2011 sonu itibarıyla 6,9 milyar TL'ye, 2012'de ise 9,1 milyar TL'ye ulaşmasının öngörüldüğünü bildirdi. Babacan, ''Bu artışla Yüksek Hızlı Tren Projesi ile derin deniz petrol arama ve sondaj yatırımları hız kazanacak'' dedi.
Küresel ekonominin belirsiz olduğunu ve zor bir dönemden geçtiğini belirten Babacan, başta Avro bölgesi olmak üzere gelişmiş ülkelerdeki yüksek kamu borçluluk oranları, zayıf bankacılık yapısı, uzun süreli işsizlik ve düşük büyüme performansının piyasalardaki güveni olumsuz yönde etkilediğini kaydetti.
Türkiye'nin küresel kriz sürecinde; zamanında, ölçülü, hedefe odaklı ve etkin bir şekilde uygulanan politikalar sonucunda, birçok ülkeden önce toparlanmaya başladığını kaydeden Babacan, Türkiye'nin, 2010 yılında yüzde 9 oranı ile Avrupa'da, 2011 yılının ilk yarısında yüzde 10,2 oranı ile G-20 ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ekonomi olduğunu bildirdi.
Ali Babacan, ekonomideki güçlü toparlanma ile işgücü ve istihdam politikalarının, işsizlik oranının hızla düşürdüğünü, 2011 yılı Ağustos ayı itibarıyla, küresel krizin etkilerinin en derin hissedildiği 2009 yılı ilk çeyreğine göre toplam istihdamın 3,5 milyon kişi arttığını belirtti. İstihdam artışı ile 2009 Şubat ayında yüzde 14,3'e kadar yükselen işsizlik oranının, bu yılın Ağustos ayı itibarıyla yüzde 9,6'ya gerilediğini dile getiren Babacan, ''Bu performans ile Türkiye, istihdamı artırma ve işsizlik oranını düşürmede OECD bölgesinde en hızlı mesafe kaydeden ülkelerden birisi oldu'' diye konuştu.
Başbakan Yardımcısı Babacan, makroekonomik ve finansal istikrarın korunmasına ve cari işlemler açığının azaltılmasına, 2012-2014 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program'da özel bir önem verildiğini belirterek, şöyle konuştu:
''Program döneminde maliye ve para politikaları ile makro ihtiyati düzenlemeler, güven, istikrar ve öngörülebilirliği güçlendirecek ve ekonominin dış şoklara karşı dayanıklılığını artıracak bir çerçevede uygulanacaktır. Orta Vadeli Program kapsamında cari işlemler açığına kalıcı olarak çözüm getirecek yapısal düzenlemelerin de hızlı bir şekilde uygulamaya konulmasına öncelik verilecektir. Bu çerçevede, yatırım ortamının iyileştirilmesi ile ilgili eylem planı uygulamalarına devam edilecek, kayıtdışılıkla kararlılıkla mücadele edilecek, ihracata dönük üretim, girdi tedarik ve ihracat pazarlarının çeşitlendirilmesi stratejilerine ilişkin çalışmalar tamamlanacak, İstanbul'un uluslararası finans merkezi olması çalışmalarına hız verilecek, enerjide dışa bağımlılığı azaltacak adımlara devam edilecek ve aR-gE ve yenilikçiliğin geliştirilmesine yönelik programlar etkin bir biçimde uygulanacaktır.''
Babacan, kriz döneminde vergi gelirlerinin azalması ve krize karşı alınan geçici tedbirler sonucu, 2009'da bütçe açığının bir miktar artış gösterdiğini, ancak, alınan politika kararları ve zamanında atılan adımlarla bütçe açığının bir yıl içerisinde tekrar düşüş trendine girdiğini söyledi.
Disiplinli maliye politikası uygulamalarının gelecek dönemde de süreceğini belirten Babacan, ''Orta Vadeli Programımız, merkezi yönetim bütçe açığının GSYH'ye oranını, 2014 yılında yüzde 1'e düşürmeyi hedeflemektedir'' dedi.
Borç stokunun 2014 sonunda GSYH'ye oran olarak yüzde 32'ye gerilemesinin öngörüldüğünü ifade eden Babacan, ''2010'da yüzde 89,3 olarak gerçekleşen iç borç çevirme oranının 2011 yılı sonunda yüzde 86,2 seviyesine gerilemesi beklenmektedir. Bu oran 2012'de yüzde 83,5 olarak gerçekleşecektir. Hazinemiz geçen yıl ödediği her 100 lira borç için 89,3 borçlanmış, bu yıl bu rakam 86,2 olacak, 2012'de ise ödediği her 100 lira borç için 83,5 lira borçlanacaktır'' diye konuştu.
Babacan, bu yılın başında yapılan ABD doları cinsinden 30 yıl vadeli tahvil ihracının, bu vadede şimdiye kadar gerçekleştirilen en düşük maliyetli işlem olduğunu ifade ederek, 10 yıllık aradan sonra, 2011'de Japon yeni piyasasında 180 milyar yen tutarında (2,3 milyar Dolar) 10 yıl vadeli bir tahvil ihraç edildiğini bildirdi. Kamu Elektronik Ödeme Sistemi'nin 2012 yılı içerisinde tamamen hayata geçirilmesinin planlandığını belirten Babacan, Hazine nakit rezervinin nemalandırılmasına ve Merkez Bankasından alınan bankacılık hizmetlerine ücret ödenmesine ilişkin hukuki altyapının bu yıl içinde tamamlandığını söyledi.
2011'de ağırlıklı olarak ulaştırma, enerji ve reel sektör projeleri için yaklaşık 3 milyar dolar dış finansman sağlanmasının beklendiğini dile getiren Babacan, uluslararası kalkınma bankalarından program finansmanı için sağlanacak kredi tutarının 1,1 milyar dolar olmasının öngörüldüğünü bildirdi.
Başbakan Yardımcısı Babacan, Türkiye-Avrupa Birliği Mali İşbirliğinin, 2007 yılında yürürlüğe konulan Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı ile yeni bir safhaya girdiğini söyledi.
Bu işbirliği kapsamında 2007-2013 dönemi için Türkiye'ye 4,9 milyar avro tahsis edildiğini ifade eden Babacan, ''Geçiş Dönemi Yardımı ve Kurumsal Yapılanma ile Sınır Ötesi İşbirliği bileşenleri için yapılan toplam tahsilat 1,7 milyar avro, Bölgesel Kalkınma bileşeni için ise toplam 1,8 milyar avrodur'' dedi.
Ali Babacan, 2010'da 5,8 milyar TL olarak gerçekleşen KİT yatırım harcamalarının, bu yıl sonu itibarıyla 6,9 milyar TL'ye, 2012'de ise 9,1 milyar TL'ye ulaşmasının öngörüldüğünü belirterek, bu artışta özellikle TCDD'nin Yüksek Hızlı Tren Projesi yatırımları ve TPAO'nun derin deniz petrol arama ve sondaj yatırımlarının hız kazanacağını bildirdi.
Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından tarımsal üreticilere yüzde 0 ile yüzde 5 faiz oranı ile kredi kullandırıldığını kaydeden Babacan, ''2011 Eylül ayı itibarıyla Ziraat Bankası tarafından kullandırılan düşük faizli kredi bakiyesi 16,9 milyar TL'ye, Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından kullandırılan düşük faizli kredi bakiyesi ise 2,4 milyar TL'ye ulaşmıştır. Bu uygulamadan 2011 yılının ilk 9 aylık döneminde 953 bin üretici faydalanmıştır'' dedi. Babacan, bu yılın Eylül ayı itibarıyla Halk Bankası tarafından kullandırılan esnaf kredilerine ait bakiyenin 5,1 milyar TL'ye ulaştığını söyledi.
Babacan, Van'da meydana gelen deprem nedeniyle zarar gören çiftçilerin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine, esnaf ve sanatkarların Halk Bankasına olan düşük faizli kredi borçlarının 1 yıl süreyle faizsiz olarak ertelendiğini bildirdi.
Babacan, 2011 yılı Ekim ayı itibarıyla 7,8 milyon hak sahibine Konut Edindirme Yardımı kapsamında 3,4 milyar TL ödeme yapıldığını belirtti.
Ali Babacan, 18 Kasım 2011 tarihi itibarıyla ülke genelinde sigortalı mesken sayısının 3 milyon 646 bine ulaştığını belirterek, ''Zorunlu Deprem Sigortasını daha da yaygın hale getirmeyi hedeflemekteyiz. Bu amaçla Afet Sigortaları Kanunu Tasarısını yenilemeyi planlamaktayız. Bu tasarı ile Zorunlu Deprem Sigortası için ilave kontrol mekanizmaları getirilmekte, Doğal Afet Sigortaları Kurumunun gerektiği takdirde sel, fırtına ve benzeri afetler için de teminat sağlayabilmesi öngörülmektedir'' dedi.
Babacan, Van ve civarında meydana gelen deprem nedeniyle, zorunlu deprem sigortası kapsamında, 18 Kasım 2011 tarihi itibarıyla toplam 4 bin 518 adet hasar ihbarı alındığını söyleyerek, ''2011 yılı Ekim ayı itibarıyla devlet destekli tarım sigortaları sisteminde toplam poliçe sayısı 580 bine, sağlanan teminat tutarı 6,2 milyar TL'ye ulaşmıştır'' diye konuştu.
2011 yılı Ocak-Ekim döneminde, Türkiye'de yerleşik kişiler tarafından yurt dışına yapılan yatırım tutarının 1,2 milyar dolara ulaştığını ifade eden Babacan, İstanbul'un uluslararası bir finans merkezi haline getirilmesine ilişkin çalışmalar kapsamında İstanbul Altın Borsası bünyesinde elmas ve kıymetli taş piyasası kurulduğunu söyledi.
CHP İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Babacan'ın sunuş konuşmasına başlamadan önce, bugünün, 24 Kasım Öğretmenler Günü olduğunu anımsattı. Aslanoğlu, ''Van'da hayatını kaybeden 70 öğretmene rahmet dileklerimizi iletiyoruz ve komisyon adına bu çiçeği buraya koyuyorum'' diyerek, çiçeği Başkanlık Divanı önüne koydu.
CHP Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, Hükümet ve Merkez Bankasının kriz dönemlerinin en değerli sermayesi olan ''güvenilirlik sermayesini'' hızla tükettiğini öne sürdü.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Hazine Müsteşarlığı, BDDK ve SPK'nın 2012 yılı bütçesi üzerinde konuşan Öztrak, Hükümet ve ekonomi yönetiminin, dağınık bir görüntü verdiğini savunarak, ekonomi yönetiminin kilit noktasında bulunan Merkez Bankasının durumunun ''içler acısı'' olduğunu iddia etti.
Hükümet ve Merkez Bankasının kriz dönemlerinin en değerli sermayesi olan ''güvenilirlik sermayesini'' hızla tükettiğini ifade eden Öztrak, son 3 ayda cari açığın 6 milyar dolar nasıl düşürüleceğini sordu.
Vatandaşın gelirleri ile umutları arasındaki farkın sıcak parayla finanse edilerek borçlanmayla kapatan bir düzen kurulduğunu ileri süren Öztrak, şöyle konuştu:
''Her gün bir uluslararası finans kuruluşu Türkiye'yi en kırılgan ekonomiler arasında gösteren raporlar yayımlıyor. Bu raporlarda Türkiye'nin Venezüella'dan sonra en kırılgan ekonomi olmasından ve uluslararası rezervlerinin yetersizliğinden, Merkez Bankası politikalarının sürdürülemez olduğundan bahsediliyor. Doğru işler yapmanın önemi artıyor. Bence artık durumun farkına varmalıyız. Durum kritiktir. Dışarısı kötü, biz de buna çok kırılgan yapıda yakalandık. Bunu artırmayalım. Bu ortamda lütfen müflis tüccarlar gibi geçmiş defterleri karıştırmayalım, bu sosyal kırılganlığı, risk algılamasını daha da artırır.''
MHP Antalya Miletvekili Mehmet Günal, ekonomideki yeniden yapılanmaya işaret ederek, ''Ekonomi Bakanlığında ekonomik kurumlar yok. Şahsa yönelik bakanlık yapısı oldu. En fazla kafa karışıklığı Ekonomi Bakanlığında olmuş. Yapılan reform değil. Ayrıca konuşan yetkililer arasında bilgi karmaşası var'' dedi.
Banka ve sigorta çalışanlarının köle gibi çalıştırıldığını ileri süren Günal, bu kesime yönelik yasal düzenleme yapılmasını istedi.
CHP İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, bankaların çıkarılan sicil affını dikkate almadığını söyledi. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın ''Finansal Hizmet Kanunu Tasarısı''na sahip çıkmadığını, bu nedenle geçen dönem kadük kaldığını savunan Aslanoğlu, bunu nedenini anlamakta güçlük çektiğini söyledi.
CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu, Babacan'ın ''Cumhuriyet tarihinin en başarısız hükümetinde en başarılı bakan'' olduğunu belirterek, bunda alt kademedeki ''kaliteli hazine bürokrasinin'' etkisi olduğunu savundu.
Devletin uzun yıllar yatırım yaparak kurduğu kadroların altının oyulmasını endişe ettiğini ifade eden Erdoğdu, ''Hazine güçlüklerle karşı karşıya. Hazinede en önemli sorun mekandır. Çalışanların özlük haklarını yakından takip edeceğim. Görevden alınan bürokratlar var. Bunların gururunu kırmadan çözüm bulunmalı, yurtdışı görev ve KİT yönetim kurulu üyelikleriyle...'' diye konuştu.
CHP İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın, çıkarılan KHK'ler ile ekonomide eskisinden daha kötü bir yapılanmanın oluştuğunu ileri sürerek, ''60. Hükümette ekonomiyle ilgili kaç bakanlık vardı, şimdi kaç bakanlık var- Ne değişti- Güçlü Ekonomi Bakanlığına ne oldu-'' dedi.
Türkiye ekonomisinin en kırılgan alanının hala yüksek cari işlemler açığı olduğunu ifade eden Ayaydın, şöyle konuştu:
''Milli gelirin yaklaşık yüzde 10'u oranında bir cari açıktan söz ediyoruz. Bunu yaratan etken ise yanlış kur ve faiz politikalarıdır. Enerji kalemi bir kenara bırakılsa da cari açık büyüyor. Cani açık riskini Türkiye için bir tehdide dönüştüren, cari açığın finansman kalitesinin düşmüş olmasıdır. Rekor düzeydeki cari açık, büyük ölçüde kısa vadeli sermaye girişiyle, yani sıcak parayla finanse edilmektedir. Türkiye'nin tasarruf hacmi giderek azalmaktadır. Temel alanlarda AKP bir şey yapmadı, yapısal anlamda hiçbir adım atmadı. AKP Hükümeti, günü kurtaran ekonomik politikalar izlemekte, yapısal anlamda somut bir adım atmamaktadır.''
Son dönemlerde Türkiye'de hızlı büyümeye tanık olunduğunu belirten Ayaydın, işsizlik sorununa çözüm bulunmazken, borçluluk oranının da arttığını söyledi.
Ayaydın, Başbakan Yardımcısı Babacan'a, ''Bu ekonomi sizin eseriniz, çünkü başında siz varsınız'' dedi.
CHP Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu ise ekonomi yönetiminin eskiye göre çok başlı ve karmaşık hale geldiğini, bunun piyasada güvensizlik oluşturduğunu ileri sürdü.
Kuşoğlu, ''En fazla likit olduğu dönemlerden bugünlere geldik. Krizin çok derinleşecek olması nedeniyle endişeler, sıkıntılar var. Bu aşamada başarılı bir ekonomi yönetimine ihtiyaç var'' dedi.
Hükümetin krizi çok küçümsediğini savunan Kuşoğlu, kamu-özel sektör borcunda 4 kat artış olduğunu, bu ortamda Türkiye'nin krize hazır olduğunu iddia etmenin zor olduğunu ifade etti.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, dünya ekonomisinin sıradışı bir dönemden geçtiğini belirterek, krizin farklı aşamalarında farklı politikalar uyguladıklarını söyledi.
Babacan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Hazine Müsteşarlığı, BDDK ve SPK'nın 2012 yılı bütçeleri üzerinde milletvekillerinin soru ve eleştirilerini yanıtladı.
''Dünya ekonomisinin sıradışı bir dönemden geçiyor'' diyen Babacan, son birkaç yılda olanların yakın tarihin herhangi bir dönemiyle karşılaştırıp, ''O dönemde şöyle şeyler olmuş, şu döneme benziyor'' diye örnek alıp mukayese edilecek bir tablonun olmadığını kaydetti. Babacan, ''Bu kriz, en azından son yüzyılda yaşanmamış bir tablo'' dedi.
Krizin önce ''finans sektörüyle'' başladığını anlatan Babacan, şöyle devam etti:
''Kriz, bazı bankaların zora girmesiyle başladı. Ancak bankalar sorun yaşadığında, bu bankaların içinde bulunduğu devletler onların arkasında olduklarını, bunu fiiliyatta da ortaya koyarak bankaları iflastan, batıştan kurtardı. Devletin imzası, somut kaynak aktarması, en azından 'kefilim' demesi bir süreliğine piyasaları yatıştırmaya yeterli oldu. Ancak bu yıl içinde Yunanistan sorunun gittikçe daha yoğunlamasıyla birlikte ülkelerin, devletlerin kredibiliteleri de sorgulanmaya başladı. Ülkelerin, devletlerin attığı imzaların eskisi kadar önemli olmadığı, çıkıp 'ben kuruluşun arkasındayım, korkmayın' demesinin de faydasının pek de fazla olmadığı görüldü. Bütün finans sistemi, devletlere olan güvenin üzerine kuruludur. Bu yıl yaşadığımız gelişmeler sadece bankaların kredibilitesinin değil, devletlerin kredibilitesinin eşzamanlı sorgulanması, piyasaların bir dayanak noktası arayıp da bulamamasına, istikrar kaynağı nedir diye baktığında bunu bulamamalarını da beraberinde getirdi.''
Krizin safha safha geliştiğini belirten Babacan, ''Türkiye olarak 'ne uyguladık, ne yaptık' diye baktığımızda krizin farklı aşamalarında farklı politikalar uyguladık. İşin özünde şartlar, konjonktür değişiyor. Buna kurumlarımız farklı tepki veriyor ve kendi politikalarını değişen şartlara uyarlıyor'' dedi.
2010 yılının dünyada krizden hızlı çıkış yılı olduğuna dikkati çeken Babacan, ''Bizim 2010 Kasım ayında hızlı büyüme, bankaların kredi hacminin hızlı artması, bununla birlikte iç tüketimin, ithalat ve cari açığın artma trendine girmesi, Merkez Bankasının kasım ayında aldığı tedbirleri beraberinde getirdi. Arkasından BDDK'nın tedbirleri geldi'' diye konuştu.
Babacan, 2011'e gelindiğinde özellikle Haziran ve Temmuz aylarında dünyanın ve Avrupa'nın beklentileri kötüye gitmeye başladığını hatırlatarak, buna karşı Merkez Bankasının para politikalarında gevşeme yönünde tepki verdiğini kaydetti. ''Avrupa'da olası bir resesyona ön tedbir alma ve farklı senaryolar olduğunda politika esnekliğini koruyabildik'' diyen Babacan, şöyle konuştu:
''Temmuz ayı ortasından bu yana yaptığımız değerlendirmelere dikkat edecek olursanız, ne dedik- Avrupa'da, ABD'de riskler var ama bunların çözülmesi için somut adımları göremiyoruz, siyasi irade ve cesaret gerekiyor ama pek çok hükümette bu yok. ABD'de yönetim ile kongre arasında ciddi görüş farklılıkları var. Dünya ekonomisinin üçte biri büyüklüğünde böyle bir belirsizlik olduğunda, bu bütün dünyayı etkiliyor. Avro bölgesinde bazı ülkelerin ciddi kamu borcu birikmeye başladı. Bunun üstüne ciddi bütçe açığı düşünüldüğünde Avro bölgesinde bazı ülkelerin artık borçlarını sürdürüp sürdüremeyeceği, iflasa gidip gitmeyecekleri tartışılmaya başlandı. Böyle bir ortamda cari açığımızın yükselmekte olduğu ve dünyada da belirsizliklerin artmaya başladığı dönemde bizim de uyarılarımız oldu. Bunlara bakıldığında Hükümet üyelerimiz arasında da aslında açıklamalarda çok büyük farlılıklar olmadığını görürsünüz. Bu işin özü, Başbakanımızın söylediği gibi, Türkiye bir israf ekonomisi olmamalı, verim ekonomisi olmalı. Herkes ayağını yorganına göre uzatmalı, borçlarına dikkat etmeli.''
(00.17)
**** HABERİN DEVAMINI 'İLGİLİ GÖKÜMANLAR' BÖLÜMÜNDE BULABİLİRSİNİZ.****
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, bütçenin sunumunu yapmaya başladı.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye'nin, kredi derecelendirme kuruluşlarının verdiği kredi notundan çok daha yüksek bir güvenilirliğe sahip olduğunu belirterek, ''Türkiye Hazinesi ile Alman ve Amerikan Hazinesi arasındaki borçlanma faizi farkları, kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye'ye verdiği nottan çok daha yüksek bir kredibiliteye işaret etmektedir'' dedi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Hazine Müsteşarlığı, BDDK ve SPK'nın 2012 yılı bütçesini TBMM Plan ve Bütçe Komisyonuna sundu.
Ekonominin gösterdiği güçlü performansın katkısıyla, birçok ülkenin kredi notunun düşürüldüğü bir ortamda, Türkiye'nin kredi notunda geçen yıllarda artışlar olduğunu ifade eden Babacan, şöyle konuştu:
''Küresel ekonomide yaşanan belirsizliklere rağmen, 2011 yılında ülkemizin Türk Lirası cinsinden kredi notu 'yatırım yapılabilir' seviyeye çıktı. Kuşkusuz Türkiye, bu kredi derecelendirme kuruluşlarının verdiği kredi notundan çok daha yüksek bir güvenilirliğe sahip bir ülke. Piyasa risk göstergelerine bakacak olursak, Türkiye Hazinesi ile Alman Hazinesi ve Amerikan Hazinesi arasındaki borçlanma faizi farklarına bakacak olursak, yine Türkiye'nin benzer ülkelerle mukayese edilerek kredi temerrüt takas oranına bakacak olursak, bütün bu göstergeler kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye'ye verdiği nottan çok daha yüksek bir kredibiliteye işaret etmektedir. Dolayısıyla biz, 2002'den bu yana kredi notları ile alakalı fazla bir yorum yapmıyoruz. 'Bu kuruluşların kendi kararıdır' diyoruz, biz yolumuza devam ediyoruz.
Piyasaların da gittikçe artan bir oranda kredi derecelendirme kuruluşlarına olan itibarları ve bağımlılıkları azalmakta. G-20 içinde önemli bir gündem maddesi var: Kredi derecelendirme kuruluşlarına alternatif nasıl bir sistem, yapı kurulabilir ki artık yatırımcılar, analistler bu kuruluşların kredi notuna değil daha güvenilir, daha farklı değerlendirmeye bakarak ülkelerin, şirketlerin, varlıkların kredibilitesini anlayabilsinler, ölçebilsinler.''
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 2010'da 5,8 milyar TL olan KİT yatırım harcamalarının 2011 sonu itibarıyla 6,9 milyar TL'ye, 2012'de ise 9,1 milyar TL'ye ulaşmasının öngörüldüğünü bildirdi. Babacan, ''Bu artışla Yüksek Hızlı Tren Projesi ile derin deniz petrol arama ve sondaj yatırımları hız kazanacak'' dedi.
Küresel ekonominin belirsiz olduğunu ve zor bir dönemden geçtiğini belirten Babacan, başta Avro bölgesi olmak üzere gelişmiş ülkelerdeki yüksek kamu borçluluk oranları, zayıf bankacılık yapısı, uzun süreli işsizlik ve düşük büyüme performansının piyasalardaki güveni olumsuz yönde etkilediğini kaydetti.
Türkiye'nin küresel kriz sürecinde; zamanında, ölçülü, hedefe odaklı ve etkin bir şekilde uygulanan politikalar sonucunda, birçok ülkeden önce toparlanmaya başladığını kaydeden Babacan, Türkiye'nin, 2010 yılında yüzde 9 oranı ile Avrupa'da, 2011 yılının ilk yarısında yüzde 10,2 oranı ile G-20 ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ekonomi olduğunu bildirdi.
Ali Babacan, ekonomideki güçlü toparlanma ile işgücü ve istihdam politikalarının, işsizlik oranının hızla düşürdüğünü, 2011 yılı Ağustos ayı itibarıyla, küresel krizin etkilerinin en derin hissedildiği 2009 yılı ilk çeyreğine göre toplam istihdamın 3,5 milyon kişi arttığını belirtti. İstihdam artışı ile 2009 Şubat ayında yüzde 14,3'e kadar yükselen işsizlik oranının, bu yılın Ağustos ayı itibarıyla yüzde 9,6'ya gerilediğini dile getiren Babacan, ''Bu performans ile Türkiye, istihdamı artırma ve işsizlik oranını düşürmede OECD bölgesinde en hızlı mesafe kaydeden ülkelerden birisi oldu'' diye konuştu.
Başbakan Yardımcısı Babacan, makroekonomik ve finansal istikrarın korunmasına ve cari işlemler açığının azaltılmasına, 2012-2014 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program'da özel bir önem verildiğini belirterek, şöyle konuştu:
''Program döneminde maliye ve para politikaları ile makro ihtiyati düzenlemeler, güven, istikrar ve öngörülebilirliği güçlendirecek ve ekonominin dış şoklara karşı dayanıklılığını artıracak bir çerçevede uygulanacaktır. Orta Vadeli Program kapsamında cari işlemler açığına kalıcı olarak çözüm getirecek yapısal düzenlemelerin de hızlı bir şekilde uygulamaya konulmasına öncelik verilecektir. Bu çerçevede, yatırım ortamının iyileştirilmesi ile ilgili eylem planı uygulamalarına devam edilecek, kayıtdışılıkla kararlılıkla mücadele edilecek, ihracata dönük üretim, girdi tedarik ve ihracat pazarlarının çeşitlendirilmesi stratejilerine ilişkin çalışmalar tamamlanacak, İstanbul'un uluslararası finans merkezi olması çalışmalarına hız verilecek, enerjide dışa bağımlılığı azaltacak adımlara devam edilecek ve aR-gE ve yenilikçiliğin geliştirilmesine yönelik programlar etkin bir biçimde uygulanacaktır.''
Babacan, kriz döneminde vergi gelirlerinin azalması ve krize karşı alınan geçici tedbirler sonucu, 2009'da bütçe açığının bir miktar artış gösterdiğini, ancak, alınan politika kararları ve zamanında atılan adımlarla bütçe açığının bir yıl içerisinde tekrar düşüş trendine girdiğini söyledi.
Disiplinli maliye politikası uygulamalarının gelecek dönemde de süreceğini belirten Babacan, ''Orta Vadeli Programımız, merkezi yönetim bütçe açığının GSYH'ye oranını, 2014 yılında yüzde 1'e düşürmeyi hedeflemektedir'' dedi.
Borç stokunun 2014 sonunda GSYH'ye oran olarak yüzde 32'ye gerilemesinin öngörüldüğünü ifade eden Babacan, ''2010'da yüzde 89,3 olarak gerçekleşen iç borç çevirme oranının 2011 yılı sonunda yüzde 86,2 seviyesine gerilemesi beklenmektedir. Bu oran 2012'de yüzde 83,5 olarak gerçekleşecektir. Hazinemiz geçen yıl ödediği her 100 lira borç için 89,3 borçlanmış, bu yıl bu rakam 86,2 olacak, 2012'de ise ödediği her 100 lira borç için 83,5 lira borçlanacaktır'' diye konuştu.
Babacan, bu yılın başında yapılan ABD doları cinsinden 30 yıl vadeli tahvil ihracının, bu vadede şimdiye kadar gerçekleştirilen en düşük maliyetli işlem olduğunu ifade ederek, 10 yıllık aradan sonra, 2011'de Japon yeni piyasasında 180 milyar yen tutarında (2,3 milyar Dolar) 10 yıl vadeli bir tahvil ihraç edildiğini bildirdi. Kamu Elektronik Ödeme Sistemi'nin 2012 yılı içerisinde tamamen hayata geçirilmesinin planlandığını belirten Babacan, Hazine nakit rezervinin nemalandırılmasına ve Merkez Bankasından alınan bankacılık hizmetlerine ücret ödenmesine ilişkin hukuki altyapının bu yıl içinde tamamlandığını söyledi.
2011'de ağırlıklı olarak ulaştırma, enerji ve reel sektör projeleri için yaklaşık 3 milyar dolar dış finansman sağlanmasının beklendiğini dile getiren Babacan, uluslararası kalkınma bankalarından program finansmanı için sağlanacak kredi tutarının 1,1 milyar dolar olmasının öngörüldüğünü bildirdi.
Başbakan Yardımcısı Babacan, Türkiye-Avrupa Birliği Mali İşbirliğinin, 2007 yılında yürürlüğe konulan Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı ile yeni bir safhaya girdiğini söyledi.
Bu işbirliği kapsamında 2007-2013 dönemi için Türkiye'ye 4,9 milyar avro tahsis edildiğini ifade eden Babacan, ''Geçiş Dönemi Yardımı ve Kurumsal Yapılanma ile Sınır Ötesi İşbirliği bileşenleri için yapılan toplam tahsilat 1,7 milyar avro, Bölgesel Kalkınma bileşeni için ise toplam 1,8 milyar avrodur'' dedi.
Ali Babacan, 2010'da 5,8 milyar TL olarak gerçekleşen KİT yatırım harcamalarının, bu yıl sonu itibarıyla 6,9 milyar TL'ye, 2012'de ise 9,1 milyar TL'ye ulaşmasının öngörüldüğünü belirterek, bu artışta özellikle TCDD'nin Yüksek Hızlı Tren Projesi yatırımları ve TPAO'nun derin deniz petrol arama ve sondaj yatırımlarının hız kazanacağını bildirdi.
Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından tarımsal üreticilere yüzde 0 ile yüzde 5 faiz oranı ile kredi kullandırıldığını kaydeden Babacan, ''2011 Eylül ayı itibarıyla Ziraat Bankası tarafından kullandırılan düşük faizli kredi bakiyesi 16,9 milyar TL'ye, Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından kullandırılan düşük faizli kredi bakiyesi ise 2,4 milyar TL'ye ulaşmıştır. Bu uygulamadan 2011 yılının ilk 9 aylık döneminde 953 bin üretici faydalanmıştır'' dedi. Babacan, bu yılın Eylül ayı itibarıyla Halk Bankası tarafından kullandırılan esnaf kredilerine ait bakiyenin 5,1 milyar TL'ye ulaştığını söyledi.
Babacan, Van'da meydana gelen deprem nedeniyle zarar gören çiftçilerin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine, esnaf ve sanatkarların Halk Bankasına olan düşük faizli kredi borçlarının 1 yıl süreyle faizsiz olarak ertelendiğini bildirdi.
Babacan, 2011 yılı Ekim ayı itibarıyla 7,8 milyon hak sahibine Konut Edindirme Yardımı kapsamında 3,4 milyar TL ödeme yapıldığını belirtti.
Ali Babacan, 18 Kasım 2011 tarihi itibarıyla ülke genelinde sigortalı mesken sayısının 3 milyon 646 bine ulaştığını belirterek, ''Zorunlu Deprem Sigortasını daha da yaygın hale getirmeyi hedeflemekteyiz. Bu amaçla Afet Sigortaları Kanunu Tasarısını yenilemeyi planlamaktayız. Bu tasarı ile Zorunlu Deprem Sigortası için ilave kontrol mekanizmaları getirilmekte, Doğal Afet Sigortaları Kurumunun gerektiği takdirde sel, fırtına ve benzeri afetler için de teminat sağlayabilmesi öngörülmektedir'' dedi.
Babacan, Van ve civarında meydana gelen deprem nedeniyle, zorunlu deprem sigortası kapsamında, 18 Kasım 2011 tarihi itibarıyla toplam 4 bin 518 adet hasar ihbarı alındığını söyleyerek, ''2011 yılı Ekim ayı itibarıyla devlet destekli tarım sigortaları sisteminde toplam poliçe sayısı 580 bine, sağlanan teminat tutarı 6,2 milyar TL'ye ulaşmıştır'' diye konuştu.
2011 yılı Ocak-Ekim döneminde, Türkiye'de yerleşik kişiler tarafından yurt dışına yapılan yatırım tutarının 1,2 milyar dolara ulaştığını ifade eden Babacan, İstanbul'un uluslararası bir finans merkezi haline getirilmesine ilişkin çalışmalar kapsamında İstanbul Altın Borsası bünyesinde elmas ve kıymetli taş piyasası kurulduğunu söyledi.
CHP İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Babacan'ın sunuş konuşmasına başlamadan önce, bugünün, 24 Kasım Öğretmenler Günü olduğunu anımsattı. Aslanoğlu, ''Van'da hayatını kaybeden 70 öğretmene rahmet dileklerimizi iletiyoruz ve komisyon adına bu çiçeği buraya koyuyorum'' diyerek, çiçeği Başkanlık Divanı önüne koydu.
CHP Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, Hükümet ve Merkez Bankasının kriz dönemlerinin en değerli sermayesi olan ''güvenilirlik sermayesini'' hızla tükettiğini öne sürdü.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Hazine Müsteşarlığı, BDDK ve SPK'nın 2012 yılı bütçesi üzerinde konuşan Öztrak, Hükümet ve ekonomi yönetiminin, dağınık bir görüntü verdiğini savunarak, ekonomi yönetiminin kilit noktasında bulunan Merkez Bankasının durumunun ''içler acısı'' olduğunu iddia etti.
Hükümet ve Merkez Bankasının kriz dönemlerinin en değerli sermayesi olan ''güvenilirlik sermayesini'' hızla tükettiğini ifade eden Öztrak, son 3 ayda cari açığın 6 milyar dolar nasıl düşürüleceğini sordu.
Vatandaşın gelirleri ile umutları arasındaki farkın sıcak parayla finanse edilerek borçlanmayla kapatan bir düzen kurulduğunu ileri süren Öztrak, şöyle konuştu:
''Her gün bir uluslararası finans kuruluşu Türkiye'yi en kırılgan ekonomiler arasında gösteren raporlar yayımlıyor. Bu raporlarda Türkiye'nin Venezüella'dan sonra en kırılgan ekonomi olmasından ve uluslararası rezervlerinin yetersizliğinden, Merkez Bankası politikalarının sürdürülemez olduğundan bahsediliyor. Doğru işler yapmanın önemi artıyor. Bence artık durumun farkına varmalıyız. Durum kritiktir. Dışarısı kötü, biz de buna çok kırılgan yapıda yakalandık. Bunu artırmayalım. Bu ortamda lütfen müflis tüccarlar gibi geçmiş defterleri karıştırmayalım, bu sosyal kırılganlığı, risk algılamasını daha da artırır.''
MHP Antalya Miletvekili Mehmet Günal, ekonomideki yeniden yapılanmaya işaret ederek, ''Ekonomi Bakanlığında ekonomik kurumlar yok. Şahsa yönelik bakanlık yapısı oldu. En fazla kafa karışıklığı Ekonomi Bakanlığında olmuş. Yapılan reform değil. Ayrıca konuşan yetkililer arasında bilgi karmaşası var'' dedi.
Banka ve sigorta çalışanlarının köle gibi çalıştırıldığını ileri süren Günal, bu kesime yönelik yasal düzenleme yapılmasını istedi.
CHP İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, bankaların çıkarılan sicil affını dikkate almadığını söyledi. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın ''Finansal Hizmet Kanunu Tasarısı''na sahip çıkmadığını, bu nedenle geçen dönem kadük kaldığını savunan Aslanoğlu, bunu nedenini anlamakta güçlük çektiğini söyledi.
CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu, Babacan'ın ''Cumhuriyet tarihinin en başarısız hükümetinde en başarılı bakan'' olduğunu belirterek, bunda alt kademedeki ''kaliteli hazine bürokrasinin'' etkisi olduğunu savundu.
Devletin uzun yıllar yatırım yaparak kurduğu kadroların altının oyulmasını endişe ettiğini ifade eden Erdoğdu, ''Hazine güçlüklerle karşı karşıya. Hazinede en önemli sorun mekandır. Çalışanların özlük haklarını yakından takip edeceğim. Görevden alınan bürokratlar var. Bunların gururunu kırmadan çözüm bulunmalı, yurtdışı görev ve KİT yönetim kurulu üyelikleriyle...'' diye konuştu.
CHP İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın, çıkarılan KHK'ler ile ekonomide eskisinden daha kötü bir yapılanmanın oluştuğunu ileri sürerek, ''60. Hükümette ekonomiyle ilgili kaç bakanlık vardı, şimdi kaç bakanlık var- Ne değişti- Güçlü Ekonomi Bakanlığına ne oldu-'' dedi.
Türkiye ekonomisinin en kırılgan alanının hala yüksek cari işlemler açığı olduğunu ifade eden Ayaydın, şöyle konuştu:
''Milli gelirin yaklaşık yüzde 10'u oranında bir cari açıktan söz ediyoruz. Bunu yaratan etken ise yanlış kur ve faiz politikalarıdır. Enerji kalemi bir kenara bırakılsa da cari açık büyüyor. Cani açık riskini Türkiye için bir tehdide dönüştüren, cari açığın finansman kalitesinin düşmüş olmasıdır. Rekor düzeydeki cari açık, büyük ölçüde kısa vadeli sermaye girişiyle, yani sıcak parayla finanse edilmektedir. Türkiye'nin tasarruf hacmi giderek azalmaktadır. Temel alanlarda AKP bir şey yapmadı, yapısal anlamda hiçbir adım atmadı. AKP Hükümeti, günü kurtaran ekonomik politikalar izlemekte, yapısal anlamda somut bir adım atmamaktadır.''
Son dönemlerde Türkiye'de hızlı büyümeye tanık olunduğunu belirten Ayaydın, işsizlik sorununa çözüm bulunmazken, borçluluk oranının da arttığını söyledi.
Ayaydın, Başbakan Yardımcısı Babacan'a, ''Bu ekonomi sizin eseriniz, çünkü başında siz varsınız'' dedi.
CHP Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu ise ekonomi yönetiminin eskiye göre çok başlı ve karmaşık hale geldiğini, bunun piyasada güvensizlik oluşturduğunu ileri sürdü.
Kuşoğlu, ''En fazla likit olduğu dönemlerden bugünlere geldik. Krizin çok derinleşecek olması nedeniyle endişeler, sıkıntılar var. Bu aşamada başarılı bir ekonomi yönetimine ihtiyaç var'' dedi.
Hükümetin krizi çok küçümsediğini savunan Kuşoğlu, kamu-özel sektör borcunda 4 kat artış olduğunu, bu ortamda Türkiye'nin krize hazır olduğunu iddia etmenin zor olduğunu ifade etti.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, dünya ekonomisinin sıradışı bir dönemden geçtiğini belirterek, krizin farklı aşamalarında farklı politikalar uyguladıklarını söyledi.
Babacan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Hazine Müsteşarlığı, BDDK ve SPK'nın 2012 yılı bütçeleri üzerinde milletvekillerinin soru ve eleştirilerini yanıtladı.
''Dünya ekonomisinin sıradışı bir dönemden geçiyor'' diyen Babacan, son birkaç yılda olanların yakın tarihin herhangi bir dönemiyle karşılaştırıp, ''O dönemde şöyle şeyler olmuş, şu döneme benziyor'' diye örnek alıp mukayese edilecek bir tablonun olmadığını kaydetti. Babacan, ''Bu kriz, en azından son yüzyılda yaşanmamış bir tablo'' dedi.
Krizin önce ''finans sektörüyle'' başladığını anlatan Babacan, şöyle devam etti:
''Kriz, bazı bankaların zora girmesiyle başladı. Ancak bankalar sorun yaşadığında, bu bankaların içinde bulunduğu devletler onların arkasında olduklarını, bunu fiiliyatta da ortaya koyarak bankaları iflastan, batıştan kurtardı. Devletin imzası, somut kaynak aktarması, en azından 'kefilim' demesi bir süreliğine piyasaları yatıştırmaya yeterli oldu. Ancak bu yıl içinde Yunanistan sorunun gittikçe daha yoğunlamasıyla birlikte ülkelerin, devletlerin kredibiliteleri de sorgulanmaya başladı. Ülkelerin, devletlerin attığı imzaların eskisi kadar önemli olmadığı, çıkıp 'ben kuruluşun arkasındayım, korkmayın' demesinin de faydasının pek de fazla olmadığı görüldü. Bütün finans sistemi, devletlere olan güvenin üzerine kuruludur. Bu yıl yaşadığımız gelişmeler sadece bankaların kredibilitesinin değil, devletlerin kredibilitesinin eşzamanlı sorgulanması, piyasaların bir dayanak noktası arayıp da bulamamasına, istikrar kaynağı nedir diye baktığında bunu bulamamalarını da beraberinde getirdi.''
Krizin safha safha geliştiğini belirten Babacan, ''Türkiye olarak 'ne uyguladık, ne yaptık' diye baktığımızda krizin farklı aşamalarında farklı politikalar uyguladık. İşin özünde şartlar, konjonktür değişiyor. Buna kurumlarımız farklı tepki veriyor ve kendi politikalarını değişen şartlara uyarlıyor'' dedi.
2010 yılının dünyada krizden hızlı çıkış yılı olduğuna dikkati çeken Babacan, ''Bizim 2010 Kasım ayında hızlı büyüme, bankaların kredi hacminin hızlı artması, bununla birlikte iç tüketimin, ithalat ve cari açığın artma trendine girmesi, Merkez Bankasının kasım ayında aldığı tedbirleri beraberinde getirdi. Arkasından BDDK'nın tedbirleri geldi'' diye konuştu.
Babacan, 2011'e gelindiğinde özellikle Haziran ve Temmuz aylarında dünyanın ve Avrupa'nın beklentileri kötüye gitmeye başladığını hatırlatarak, buna karşı Merkez Bankasının para politikalarında gevşeme yönünde tepki verdiğini kaydetti. ''Avrupa'da olası bir resesyona ön tedbir alma ve farklı senaryolar olduğunda politika esnekliğini koruyabildik'' diyen Babacan, şöyle konuştu:
''Temmuz ayı ortasından bu yana yaptığımız değerlendirmelere dikkat edecek olursanız, ne dedik- Avrupa'da, ABD'de riskler var ama bunların çözülmesi için somut adımları göremiyoruz, siyasi irade ve cesaret gerekiyor ama pek çok hükümette bu yok. ABD'de yönetim ile kongre arasında ciddi görüş farklılıkları var. Dünya ekonomisinin üçte biri büyüklüğünde böyle bir belirsizlik olduğunda, bu bütün dünyayı etkiliyor. Avro bölgesinde bazı ülkelerin ciddi kamu borcu birikmeye başladı. Bunun üstüne ciddi bütçe açığı düşünüldüğünde Avro bölgesinde bazı ülkelerin artık borçlarını sürdürüp sürdüremeyeceği, iflasa gidip gitmeyecekleri tartışılmaya başlandı. Böyle bir ortamda cari açığımızın yükselmekte olduğu ve dünyada da belirsizliklerin artmaya başladığı dönemde bizim de uyarılarımız oldu. Bunlara bakıldığında Hükümet üyelerimiz arasında da aslında açıklamalarda çok büyük farlılıklar olmadığını görürsünüz. Bu işin özü, Başbakanımızın söylediği gibi, Türkiye bir israf ekonomisi olmamalı, verim ekonomisi olmalı. Herkes ayağını yorganına göre uzatmalı, borçlarına dikkat etmeli.''
(00.17)
**** HABERİN DEVAMINI 'İLGİLİ GÖKÜMANLAR' BÖLÜMÜNDE BULABİLİRSİNİZ.****