2006-03-08 - 13:40
TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil törende yaptığı konuşmada, "TBMM'de kadınların 24 milletvekiliyle varlık göstermesi, Türk siyasi hayatında olması gereken düzeyin çok altında bir durumu ifade etmektedir' 'dedi.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü, TBMM'de düzenlenen törenle kutlandı.
TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın Hırvatistan'da olması nedeniyle,
Meclis Başkanvekili Nevzat Pakdil, Devlet Bakanı Nimet Çubukçu ve
sivil toplum örgütleri temsilcilerini kabul etti.
Pakdil, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutlayarak, kadınları
Meclis'te ağırlamaktan onur ve mutluluk duyduğunu dile getirdi. 8
Mart'ın, dünya uluslarına çok önemli bir hatırlatma niteliğinde
olduğunu belirten Pakdil, aynı toplumun fertleri olan kadın ve erkeğe
eşit hakları vermenin, dünya barışını güçlendireceği düşüncesinden
hareketle kutlandığını söyledi.
8 Mart'ın, dünyada kadınların bir asırdan beri yürüttüğü özgürlük
ve hak mücadelesinin kutlandığı, kadınların güncel taleplerini ifade
ettikleri gün haline geldiğine işaret eden Pakdil, şöyle konuştu:
''Günümüzde kadınlar ile erkeklerin eşit sosyal ve ekonomik
haklara sahip olmaları, ulusların en büyük demokratik göstergelerinden
biridir. Kadın haklarına ilişkin ilke ve tavsiyeleri, Cumhuriyetimizle
birlikte Atatürk'ün dünya kamuoyundan çok önce dile getirdiği de bir
vakıadır. Cumhuriyet döneminde çıkarılan tüm anayasalarda kadın-erkek
eşitliğinin garanti altına alınması ve bu dönemde gerçekleştirilen
reformlar, Türk Medeni Kanunu, kadının toplumdaki yerini
sağlamlaştırmıştır.
Türk kadını, siyasal haklarına 1934 yılında kavuşmuş ve dünya
kadınlarına öncülük etmiştir. Bugün TBMM'de, kadınların 24
milletvekiliyle varlık gösteriyor olması, Türk siyasi hayatında olması
gereken düzeyin çok altında bir durumu ifade etmektedir. Bu
yetersizliğin önümüzdeki dönemlerde Türk kadınlarının siyasi yaşama
göstereceği ilgiyle giderileceğini umuyorum.''
Pakdil, TBMM olarak hükümet ve bakanlık çalışmalarına bundan sonra
da tam destek vereceklerini belirterek, sivil toplum örgütlerinin
üstlendiği görevin büyük önem kazandığını, yurdun en ücra
köşelerindeki insanının sesi olan bu kurumların, toplumsal bilinç ve
sosyal dayanışmanın en güzel örneklerini verdiğini söyledi.
Türkiye'nin en önemli gündeminin ekonomik ve sosyal kalkınma
olduğuna işaret eden Pakdil, bu alanda atılacak adımların, kadınların
toplumsal ve sosyal hayatta hak ettikleri yere ulaşmalarını
sağlayacağını vurguladı.
-''AŞILMASI GEREKEN TOPLUMSAL ENGELLER...''-
Devlet Bakanı Çubukçu da yaptığı konuşmada, tüm ülkelerde
kadınların yasal haklara sahip olma ve bunların yaşama geçirilmesinde
sorunlar yaşandığını, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde
kadınların önüne çıkan engellerin, gelişmiş ülkelerle kıyaslanmayacak
kadar büyük, kadının hak ihlallerinin ise daha yaygın olduğunu
söyledi.
Türkiye'deki duruma bakıldığında, yasal mevzuatta kadın-erkek
eşitliği bakımından oldukça eşitlikçi bir yapı olmasına rağmen bu
hakların kullanımı açısından homojen bir dağılımın varlığından söz
etmenin henüz mümkün olmadığını kaydeden Çubukçu, şöyle konuştu:
''Yasal engelleri aşmış Türkiye'nin önünde, aşılması hem zaman hem
de sistemli bir mücadele gerektiren toplumsal engeller bulunmaktadır.
Toplumsal yapı içindeki cinsiyetçi değer ve yargılar, kadınların
sosyal yaşam alanında gündelik yaşam pratikleri içinde bu haklardan
yararlanmalarının önünde ciddi engeller oluşturmaktadır. Kadınların
yaşama alanı olarak tanımlanan özel alanı demokratikleştirilmedikçe,
kamusal alan ve özel alan arasındaki bağlar görünür kılınmadıkça,
kadınların güçlenmeleri ve eşitliklerinden söz etmek zor
görünmektedir.''
Türkiye'de kadınların eğitim ve sağlık gibi toplumsal fırsatlardan
yararlanma, çalışma hayatına katılma ve sosyal hayatta temsilleri
konusunda yaşanan eşitliksizliklerin, sosyoekonomik ve siyasal
göstergelerde gözlendiğini belirten Çubukçu, eğitimde geç kalınmışlığı
telafi edici büyük adımlar atılmaya başlandığını vurguladı. Eğitimdeki
en önemli adımlardan birinin, 8 yıllık zorunla eğitime geçilmesi
olduğunu kaydeden Çubukçu, ayrıca kız çocuklarının eğitim düzeyinin
yükseltilmesi ve erken yaşta evliliklerin önlenmesinin önemine dikkati
çekti.
Kız çocuklarının zorunlu eğitim sonrası orta öğretime devam
oranının, ekonomik ve kültürel nedenlerle düşük seyrettiğini belirten
Çubukçu, kız çocuklarının okullaşma oranının, 2010 yılında yüzde 100'e
yükseltilmesinin hedeflendiğini bildirdi.
Kadınların işgücüne katılmasının istenen düzeyde olmadığına,
bundaki en önemli sebebin eğitim olduğuna işaret eden Çubukçu,
işsizlikten en çok kadınların etkilendiğini, sorunun çözümü için
girişimciliğin desteklendiğini söyledi.
-YEREL YÖNETİMLERE ÇAĞRI-
Bakan Çubukçu, ''Doğal olarak istihdam ve eğitim olanaklarında
yeterli olmayan kadının, siyasette de neredeyse yok denecek oranda
sembolik düzeyde temsili, bir sorundur. Bugün çok çeşitli alanlarda ve
mesleklerde temsil edilen kadınlarımız, gerçekten AB üyesi ülkelerin
birçoğundan çok daha ileri düzeydedir'' dedi.
Kadın-erkek eşitliğinin sağlanması yolunda bugüne kadar gösterilen
çabaların büyük kısmının somutlaştığını, yasal alandaki hak
kazanımında çok ciddi gelişmeler kaydedildiğini belirten Çubukçu, bu
alandaki anayasa ve yasa değişikliklerinden örnekler verdi.
Yerel yönetimlerin, yoksul kadınlara yardım bakış açısını terk
ederek kadının toplumsal statüsünü güçlendirilecek çalışmalar yapması
çağrısında bulunan Çubukçu, bu kapsamda belediyelerden, kadın danışma
ve hizmet merkezleri açmalarını istedi.
Çubukçu, yasal düzenlemelerin önemli olduğunu, ancak yeterli
olmadığını belirterek, bu çalışmaların yanı sıra toplumsal anlayış ve
davranış biçimlerinin gözden geçirilmesi, sorgulanması ve
değiştirilmesi gerektiğini söyledi.
-TÜRK ANNELER DERNEĞİ GENEL BAŞKANI-
Sivil toplum örgütleri adına konuşan Türk Anneler Derneği Başkanı
Gül Baysal, ''Terörün acısını yüreğinde hisseden terör mağduru
kadınlar adına, benzer acıların yaşanmaması için sağduyu sahibi
insanları, sorunların demokratik ve hukuki yollardan çözümü ve şiddet
tırmandırmaya yönelik her türlü girişime karşı birlikte mücadele
etmeye davet ediyorum'' dedi.
Demokratikleşmenin, konuyu ''etnik sorun'' eksenine yerleştirmeye
çalışmanın doğru bir tavır olmadığını, etnik ayrılıklar yaratmaya
dönük çağrıların, geçmişte hataların tekrarına neden olacağını ifade
eden Baysal, şöyle konuştu:
''Çocukların ölmediği, barış, kardeşlik, demokrasinin egemen
olduğu, terörden arınmış, sorunların diyalog ve barış içinde çözüldüğü
bir dünyada yaşamak için demokratik yönetimlere sesleniyoruz;
yeterince acı çekilmedi mi, gözyaşı dökülmedi mi? Yazık değil mi bu
kadar yitirilen canlara? Türkiye hepimizin ülkesidir. Türk'ü, Kürt'ü,
Çerkez'i, Laz'ı, Süryani'si hep birlikte bu topraklarda barış ve
kardeşlik içinde yaşamayı çoktan hak etmiştir. Bugün; AB sürecine yol
alma, silahlara veda ederek, demokratikleşmeye gerçek anlamda sahip
çıkma günüdür. Türkiye'nin de Türkiye'de yaşayanların da tek doğru
yolu budur.''
TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın Hırvatistan'da olması nedeniyle,
Meclis Başkanvekili Nevzat Pakdil, Devlet Bakanı Nimet Çubukçu ve
sivil toplum örgütleri temsilcilerini kabul etti.
Pakdil, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutlayarak, kadınları
Meclis'te ağırlamaktan onur ve mutluluk duyduğunu dile getirdi. 8
Mart'ın, dünya uluslarına çok önemli bir hatırlatma niteliğinde
olduğunu belirten Pakdil, aynı toplumun fertleri olan kadın ve erkeğe
eşit hakları vermenin, dünya barışını güçlendireceği düşüncesinden
hareketle kutlandığını söyledi.
8 Mart'ın, dünyada kadınların bir asırdan beri yürüttüğü özgürlük
ve hak mücadelesinin kutlandığı, kadınların güncel taleplerini ifade
ettikleri gün haline geldiğine işaret eden Pakdil, şöyle konuştu:
''Günümüzde kadınlar ile erkeklerin eşit sosyal ve ekonomik
haklara sahip olmaları, ulusların en büyük demokratik göstergelerinden
biridir. Kadın haklarına ilişkin ilke ve tavsiyeleri, Cumhuriyetimizle
birlikte Atatürk'ün dünya kamuoyundan çok önce dile getirdiği de bir
vakıadır. Cumhuriyet döneminde çıkarılan tüm anayasalarda kadın-erkek
eşitliğinin garanti altına alınması ve bu dönemde gerçekleştirilen
reformlar, Türk Medeni Kanunu, kadının toplumdaki yerini
sağlamlaştırmıştır.
Türk kadını, siyasal haklarına 1934 yılında kavuşmuş ve dünya
kadınlarına öncülük etmiştir. Bugün TBMM'de, kadınların 24
milletvekiliyle varlık gösteriyor olması, Türk siyasi hayatında olması
gereken düzeyin çok altında bir durumu ifade etmektedir. Bu
yetersizliğin önümüzdeki dönemlerde Türk kadınlarının siyasi yaşama
göstereceği ilgiyle giderileceğini umuyorum.''
Pakdil, TBMM olarak hükümet ve bakanlık çalışmalarına bundan sonra
da tam destek vereceklerini belirterek, sivil toplum örgütlerinin
üstlendiği görevin büyük önem kazandığını, yurdun en ücra
köşelerindeki insanının sesi olan bu kurumların, toplumsal bilinç ve
sosyal dayanışmanın en güzel örneklerini verdiğini söyledi.
Türkiye'nin en önemli gündeminin ekonomik ve sosyal kalkınma
olduğuna işaret eden Pakdil, bu alanda atılacak adımların, kadınların
toplumsal ve sosyal hayatta hak ettikleri yere ulaşmalarını
sağlayacağını vurguladı.
-''AŞILMASI GEREKEN TOPLUMSAL ENGELLER...''-
Devlet Bakanı Çubukçu da yaptığı konuşmada, tüm ülkelerde
kadınların yasal haklara sahip olma ve bunların yaşama geçirilmesinde
sorunlar yaşandığını, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde
kadınların önüne çıkan engellerin, gelişmiş ülkelerle kıyaslanmayacak
kadar büyük, kadının hak ihlallerinin ise daha yaygın olduğunu
söyledi.
Türkiye'deki duruma bakıldığında, yasal mevzuatta kadın-erkek
eşitliği bakımından oldukça eşitlikçi bir yapı olmasına rağmen bu
hakların kullanımı açısından homojen bir dağılımın varlığından söz
etmenin henüz mümkün olmadığını kaydeden Çubukçu, şöyle konuştu:
''Yasal engelleri aşmış Türkiye'nin önünde, aşılması hem zaman hem
de sistemli bir mücadele gerektiren toplumsal engeller bulunmaktadır.
Toplumsal yapı içindeki cinsiyetçi değer ve yargılar, kadınların
sosyal yaşam alanında gündelik yaşam pratikleri içinde bu haklardan
yararlanmalarının önünde ciddi engeller oluşturmaktadır. Kadınların
yaşama alanı olarak tanımlanan özel alanı demokratikleştirilmedikçe,
kamusal alan ve özel alan arasındaki bağlar görünür kılınmadıkça,
kadınların güçlenmeleri ve eşitliklerinden söz etmek zor
görünmektedir.''
Türkiye'de kadınların eğitim ve sağlık gibi toplumsal fırsatlardan
yararlanma, çalışma hayatına katılma ve sosyal hayatta temsilleri
konusunda yaşanan eşitliksizliklerin, sosyoekonomik ve siyasal
göstergelerde gözlendiğini belirten Çubukçu, eğitimde geç kalınmışlığı
telafi edici büyük adımlar atılmaya başlandığını vurguladı. Eğitimdeki
en önemli adımlardan birinin, 8 yıllık zorunla eğitime geçilmesi
olduğunu kaydeden Çubukçu, ayrıca kız çocuklarının eğitim düzeyinin
yükseltilmesi ve erken yaşta evliliklerin önlenmesinin önemine dikkati
çekti.
Kız çocuklarının zorunlu eğitim sonrası orta öğretime devam
oranının, ekonomik ve kültürel nedenlerle düşük seyrettiğini belirten
Çubukçu, kız çocuklarının okullaşma oranının, 2010 yılında yüzde 100'e
yükseltilmesinin hedeflendiğini bildirdi.
Kadınların işgücüne katılmasının istenen düzeyde olmadığına,
bundaki en önemli sebebin eğitim olduğuna işaret eden Çubukçu,
işsizlikten en çok kadınların etkilendiğini, sorunun çözümü için
girişimciliğin desteklendiğini söyledi.
-YEREL YÖNETİMLERE ÇAĞRI-
Bakan Çubukçu, ''Doğal olarak istihdam ve eğitim olanaklarında
yeterli olmayan kadının, siyasette de neredeyse yok denecek oranda
sembolik düzeyde temsili, bir sorundur. Bugün çok çeşitli alanlarda ve
mesleklerde temsil edilen kadınlarımız, gerçekten AB üyesi ülkelerin
birçoğundan çok daha ileri düzeydedir'' dedi.
Kadın-erkek eşitliğinin sağlanması yolunda bugüne kadar gösterilen
çabaların büyük kısmının somutlaştığını, yasal alandaki hak
kazanımında çok ciddi gelişmeler kaydedildiğini belirten Çubukçu, bu
alandaki anayasa ve yasa değişikliklerinden örnekler verdi.
Yerel yönetimlerin, yoksul kadınlara yardım bakış açısını terk
ederek kadının toplumsal statüsünü güçlendirilecek çalışmalar yapması
çağrısında bulunan Çubukçu, bu kapsamda belediyelerden, kadın danışma
ve hizmet merkezleri açmalarını istedi.
Çubukçu, yasal düzenlemelerin önemli olduğunu, ancak yeterli
olmadığını belirterek, bu çalışmaların yanı sıra toplumsal anlayış ve
davranış biçimlerinin gözden geçirilmesi, sorgulanması ve
değiştirilmesi gerektiğini söyledi.
-TÜRK ANNELER DERNEĞİ GENEL BAŞKANI-
Sivil toplum örgütleri adına konuşan Türk Anneler Derneği Başkanı
Gül Baysal, ''Terörün acısını yüreğinde hisseden terör mağduru
kadınlar adına, benzer acıların yaşanmaması için sağduyu sahibi
insanları, sorunların demokratik ve hukuki yollardan çözümü ve şiddet
tırmandırmaya yönelik her türlü girişime karşı birlikte mücadele
etmeye davet ediyorum'' dedi.
Demokratikleşmenin, konuyu ''etnik sorun'' eksenine yerleştirmeye
çalışmanın doğru bir tavır olmadığını, etnik ayrılıklar yaratmaya
dönük çağrıların, geçmişte hataların tekrarına neden olacağını ifade
eden Baysal, şöyle konuştu:
''Çocukların ölmediği, barış, kardeşlik, demokrasinin egemen
olduğu, terörden arınmış, sorunların diyalog ve barış içinde çözüldüğü
bir dünyada yaşamak için demokratik yönetimlere sesleniyoruz;
yeterince acı çekilmedi mi, gözyaşı dökülmedi mi? Yazık değil mi bu
kadar yitirilen canlara? Türkiye hepimizin ülkesidir. Türk'ü, Kürt'ü,
Çerkez'i, Laz'ı, Süryani'si hep birlikte bu topraklarda barış ve
kardeşlik içinde yaşamayı çoktan hak etmiştir. Bugün; AB sürecine yol
alma, silahlara veda ederek, demokratikleşmeye gerçek anlamda sahip
çıkma günüdür. Türkiye'nin de Türkiye'de yaşayanların da tek doğru
yolu budur.''
