2007-11-14 - 11:00
2008 YILI BÜTÇE GÖRÜŞMELERİ...
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Dışişleri Bakanlığının 2008 yılı bütçesinin görüşülmesine başlandı.
Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan,
''Irak'ın kuzeyini bir terör yuvası olmaktan çıkarma konusunda kararlıyız'' dedi.
Babacan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Dışişleri Bakanlığı ile AB
Genel Sekreterliğinin 2008 yılı bütçelerinin sunumunu yaptı.
Kıtaların, dinlerin ve kültürlerin hem birleşme hem de geçiş noktasında
yer alan Türkiye'nin dünyadaki gelişmelerden yakın etkilendiğini
belirten Babacan, Türkiye'nin, özellikle yakın çevresindeki barış ve
istikrarla ilgili sorunların çözümüne yönelik çabalarda, hem ulusal
çıkarlarının hem de tarihi sorumluluğunun gerektirdiği etkin rolü
oynamaya devam ettiğini söyledi.
Türkiye'yi dünyayla daha iyi entegre etmeye yönelik çabalar
çerçevesinde, içe kapanmacı ve izolasyonist değil, dışa açılımcı ve
katılımcı bir yaklaşımı benimsediklerini vurgulayan Ali Babacan,
''Böylesine değişken ve belirsizliklerle dolu bir konjonktürde, sadece
gelişmelere tepki vermekle yetinen edilgen bir dış politika izlememiz de
mümkün değildir. Hükümetimiz, 21. yüzyılın gereklerine uygun, gündem
belirleyen, inisiyatif alan, proje geliştiren, dinamik, çok boyutlu,
tutarlı ve ulusal vizyonumuz doğrultusunda adım adım ilerleyen bir dış
politika çizgisine sahiptir'' diye konuştu.
Bakan Babacan, sözde ''medeniyetler çatışması'' bağlamındaki
tartışmaların, daha çok 3 kutsal dinin doğuş yeri olan Ortadoğu
ekseninde ve özellikle de İslam'la Batı dünyasının değerleri arasında
uzlaşmaz çelişkiler bulunduğu şeklindeki hatalı varsayıma dayalı
olarak yürütüldüğüne dikkat çekti.
AB ile müzakere sürecinin Türkiye'yi uluslararası yatırımlar için bir
cazibe merkezi haline getirdiğini kaydeden Babacan, 2006 yılından
itibaren Türkiye'ye giren doğrudan sermaye miktarının yıllık 20 milyar
doların üzerinde olduğunu vurguladı.

-''İÇ HUZUR, HER TÜRLÜ MÜLAHAZANIN ÜZERİNDEDİR''-

Dışişleri Bakanı Babacan, son zamanlarda yaşanan terör olayları ve
Irak'a ilişkin konulara da değinerek, şöyle devam etti:
''Terör örgütü PKK'nın, sınırlarımızın hemen ötesinde, Irak'ın
kuzeyinden haince saldırılarında daha da cüretkar hale gelmiş olmasının
gösterdiği gibi, Türkiye, güney sınırlarında hala ciddi güvenlik
sorunlarıyla karşı karşıyadır. Türkiye'ye uzun yıllardır musallat olan
bu sorunun üzerine gitme ve Irak'ın kuzeyini bir terör yuvası olmaktan
çıkarma konusunda kararlıyız. İnsanlarımızın can güvenliği ve ülkemizin
iç huzuru her türlü mülahazanın üzerindedir.
Türkiye, kendisini bu tehdide karşı koruyacak güce de iradeye de
sahiptir. Bu konuda uluslararası hukuk da bizden yanadır. Hükümetimiz,
sorunun çözümüne yönelik tüm önlemleri bütün boyutlarıyla
değerlendirmekte ve gereken adımları da atmaktadır.''
Terörizmi yenme konusundaki kararlılık kadar, Irak içinde oldu bitti
yaratma girişimlerine de karşı olduklarını anlatan Babacan, bu
çerçevede, Kerkük'de yapılması öngörülen referandumun Irak Meclisince
gelecek yıla ertelenmiş olmasının doğru yönde bir adım olarak
değerlendirdiklerini bildirdi.

-''ELLE TUTULUR SONUÇ ALINMASI...''-

Türkiye'nin Irak'la ilgili olarak izlediği politika ve ilkelerin açık,
samimi ve tutarlı olduğunu ifade eden Ali Babacan, ''Irak'ın
bağımsızlık ve egemenliği ile ulusal birlik ve toprak bütünlüğünün
korunması bizim için vazgeçilmez önemdedir'' dedi.
Irak'ta bir ulusal uzlaşı ve siyasi diyalog kültürünün geliştirilmesine
ihtiyaç olduğuna dikkati çeken Babacan, ''Ayrıca, savaş ve şiddet
olaylarının yıkımına uğramış Irak'ın istikrar, refah ve huzura
kavuşmasına komşuları da katkıda bulunmalı, terörizmle mücadele
konusunda Irak ve tüm komşuları arasında işbirliği güçlendirilmelidir''
diye konuştu.
Irak'la ilgili gelişmeler ve özellikle PKK terörü sorununun, ABD ile
ilişkilerde öncelikli yerini koruduğuna işaret eden Babacan, şunları
söyledi:
''Terörle mücadele alanında, Irak bağlamında ihtiyaç duyulan ortak
çalışmanın süratle ve sonuç verici biçimde yapılıp yapılamayacağı
hususu, bugüne kadar çeşitli sınavlardan başarıyla geçmiş olan ikili
ilişkiler bakımından yeni bir sınama teşkil etmektedir.
Transatlantik bağlarımız içinde özel bir yeri olan ABD ile ikili,
bölgesel ve uluslararası konularda stratejik bir işbirliğimiz mevcuttur.
Soğuk Savaş döneminde daha çok güvenlik ve savunma odaklı olan
ilişkilerimiz, daha sonraki yıllarda ekonomi, ticaret, yatırım, enerji,
bilimsel ve akademik işbirliği ve sivil toplum düzeyinde artan
temaslarla giderek derinleşmiştir. İkili işbirliğimiz, gerek küresel
gerek bölgesel anlamda barış, güvenlik ve istikrara önemli katkılar
yapmaktadır. Ortak gündemimizin en öncelikli ve acil maddesini teşkil
eden terörle mücadele konusunda da en kısa zamanda somut ve elle tutulur
sonuçlar alınması önem taşımaktadır.''

-''ABD ARTIK KAVRAMIŞ DURUMDADIR''-

Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Babacan, Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan'ın 5 Kasım'da görüştüğü Başkan Bush'un, terör örgütü PKK'yı
''Türkiye, ABD ve Irak'ın ortak düşmanı'' olarak tanımlamış olmasının
önemine dikkati çekti.
Babacan, şöyle devam etti:
''ABD, Türkiye'nin bu konuda somut adımlar atılmasını beklediğini artık
kavramış durumdadır. PKK terör örgütüne karşı alınacak askeri,
diplomatik ve siyasi önlemler konusunda ilgili makamlarımız arasında
doğrudan iletişim kanallarının ve eşgüdümün güçlendirilmesine
başlanmıştır. Ayrıca, iki ülke arasında sağlam, hızlı, modern
teknolojiye dayanan ve eyleme yönelik istihbarat paylaşımının acilen
gerçekleştirilmesi konusunda da görüş birliğine varılmıştır.
Türkiye bu süreç içinde Irak'ın kuzeyinden güvenliğine yönelebilecek
yeni tehdit ve saldırılar karşısında kendisini koruma hakkını her zaman
elinde bulunduracak ve gerektiğinde kullanmakta bir an için dahi
tereddüt etmeyecektir.''
1915 olaylarına ilişkin tasarının gösterilen çabalara rağmen Temsilciler
Meclisi Dış İlişkiler Komitesinde kabul edildiğini anımsatan Ali
Babacan, ''Genel Kurulda da kabulü halinde Türk-ABD ilişkilerinde
onarılması çok zor yaralar açabileceğini ABD yönetimi iyi bilmekte ve bu
olasılığı bertaraf etmek için yoğun çaba harcamaktadır. Biz de böyle bir
gelişmeyi önlemeye yönelik gayretlerimizi her düzeyde ve her imkanı
kullanarak sonuna kadar sürdüreceğiz'' diye konuştu.

Babacan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Dışişleri Bakanlığı ile AB
Genel Sekreterliği 2008 Mali Yılı Bütçe Tasarısının sunumunu yaptı.
AB üyelik sürecinde bugüne kadar 4 faslın müzakerelere açıldığını
bildiren Babacan, Portekiz Dönem Başkanlığının sona ermesinden önce yeni
bazı fasılların da müzakereye açılmasının beklendiğini bildirdi.
Türkiye'nin, tam üyeliğe giden süreçte, üzerine düşenleri yerine getirme
konusunda gereken iradeye sahip olduğunu vurgulayan Babacan, ''Bu süreç,
kesintiye uğramadan devam edecektir. Reformları sürdürdüğümüz ve
sistemimizi AB mevzuatına uyarlamaya devam ettiğimiz sürece, üyelik
takvimiyle ilgili endişe etmemize gerek yoktur. Buna karşılık, Türkiye,
diğer aday ülkelere uygulanan objektif kriterlerin dışında, üyelikle
ilgisi olmayan konuların kriter gibi dayatılmasını da kuşkusuz kabul
etmeyecektir'' diye konuştu.

-''KIBRIS'TA İZOLASYONLAR KALDIRILMALI''-

AB'ye üyelik süreci bağlamında Kıbrıs konusunun da sık sık gündeme
geldiğini belirten Babacan, ''Sorunun çözümü yönünde Kıbrıs Türk
halkının yakın geçmişte sergilediği iradeye rağmen KKTC'ye karşı haksız
biçimde hala uygulanmakta olan izolasyonların kaldırılması, AB'den temel
beklentilerimiz arasındadır. Dünya, Kıbrıs'ta çözümsüzlüğün sorumlusunun
Kıbrıs Türkleri olmadığını artık anlamıştır'' dedi.
Babacan, ''Türkiye, Kıbrıs konusunda kararlı duruşunu sürdürecektir.
Kıbrıs'ta kalıcı barışın dayanması gereken ilkeler bellidir. Çözüm,
Ada'da iki tarafın eşitliğine, iki ayrı halkın, iki demokrasinin ve iki
ayrı devletin varlığına dayanacaktır. Yeni bir ortaklığın bu zemin
üzerinden kurulması gerekmektedir'' diye konuştu.
Türkiye ile Yunanistan arasında karşılıklı saygı ve anlayış temelinde
geliştirmeye çalışılan diyalog sürecinin, iki ülkenin ekonomik refahı ve
siyasi istikrarının yanı sıra bölgesel barış, istikrar ve güvenlik
açısından da büyük önem taşıdığını ifade eden Babacan, özellikle
ekonomik ilişkilerde ciddi bir mesafe katedildiğini söyledi.
Türkiye'nin, Yunanistan'ın 5. en büyük ticaret ortağı haline geldiğinE
dikkati çeken Babacan, ikili ticaret hacminin gelecek yıllarda 4 milyar
dolara çıkarılmasının hedeflendiğini, Karacabey-Gümülcine Doğalgaz Boru
Hattının resmi açılışının, iki ülke başbakanları tarafından 18 Kasımda
yapılmasının öngörüldüğünü bildirdi.

-İRAN'IN NÜKLEER PROGRAMI...-

İran ile Türkiye arasındaki siyasi ve ekonomik temasların giderek
yoğunluk kazandığını belirten Babacan, İran'la terörizmle mücadele ve
sınır güvenliği alanlarındaki işbirliği düzeyinin ''memnuniyet verici''
olduğunu söyledi.
Ali Babacan, İran'ın nükleer programına ilişkin olarak da şunları
söyledi:
''Biz tüm ülkelerin, nükleer teknolojiden barışçı amaçlarla yararlanma
hakkını desteklemekteyiz. Buna karşılık nükleer silahlar başta olmak
üzere kitle imha silahlarının yayılmasını da ciddi bir sorun olarak
görüyor ve bunu önlemeye yönelik uluslararası anlaşmalara şeffaflık
içinde riayet edilmesi gerektiğine inanıyoruz. İran'ın nükleer
programıyla ilgili sorunun diyalog yoluyla çözülmesi ve İran'ın bu
konuda daha ileri düzeyde yaptırımlara maruz kalmaması, samimi
arzumuzdur.''
Ortadoğu'da barış, istikrar ve refahın tesisi yönünde Türkiye'nin
oynadığı yapıcı rolün devamına büyük önem verildiğini belirten Babacan,
Ekim ayı içinde Suriye, İsrail, Filistin, Ürdün, Mısır, Lübnan, Suudi
Arabistan, Kuveyt, İran ve Irak'a yaptığı ziyaretlerin, Irak'ın
egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün korunması ve terör örgütü PKK ile
mücadele gibi konulardaki Türkiye'nin yaklaşımlarının, diğer bölge
ülkelerince paylaşıldığını bildirdi.

-''PERES VE ABBAS, TÜM DÜNYA TARAFINDAN İLGİYLE İZLENDİ''-

Dışişleri Bakanı Babacan, Türkiye'nin, İsrail-Filistin ihtilafının ''yan
yana, barış içinde yaşayacak iki devlet vizyonu'' temelinde, ilgili BM
kararları, Yol Haritası ve Arap Barış Girişimi çerçevesinde, Filistin
halkının tüm meşru haklarının tanındığı, kapsamlı, kalıcı ve adil bir
çözüme kavuşturulmasından yana olduğunu kaydetti.
Türkiye'yi ziyaret eden İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ve Filistin
Ulusal Yönetimi Başkanı Sayın Mahmud Abbas'la, Ortadoğu'daki duruma
ilişkin değerlendirmeleri ayrıntılı şekilde paylaştıklarını belirten
Babacan, şöyle devam etti:
''Türkiye, bu iki lideri bir araya getirebilen dünyadaki birkaç ülkeden
biridir. Sayın Peres ve Sayın Abbas'ın dün birlikte TBMM'ye gelerek yüce
Meclisimize hitap etmeleri de çok özel bir durum oluşturmuş ve tüm dünya
tarafından ilgiyle izlenmiştir.
Barış sürecine, siyasi plandaki desteğimize paralel olarak, ülkemizin
öncülüğünde kurulan 'Ankara Forumu' gibi somut mekanizmalar yoluyla
Filistinlilerin ekonomik koşullarının iyileştirilmesi yönünde de yoğun
çabalar sarf etmekteyiz. Bu kapsamda başlatılan Gazze'deki sanayi
bölgesi projesine ek olarak, Batı Şeria'da da benzeri projelerin gerçekleştirilmesini
planlamaktayız. Bu projelerin, fakirlik ve işsizlik sorunlarına el atmak
suretiyle Filistin'de istikrarı güçlendireceğine ve aynı zamanda İsrail
ve Filistin arasında güven tesisine yardımcı olacağına inanıyoruz.''

-''BM GÜVENLİK KONSEYİ GEÇİCİ ÜYELİĞİNİ FAZLASIYLA HAK ETTİK''-

Babacan, küresel barış ve güvenliğe katkı çerçevesinde Afganistan'a
yardımların kesintisiz sürdüğünü belirterek, Kabil Merkez Bölge
Komutanlığını geçen Nisan ayında 8 ay için devralan birlikteki Türk
asker sayısının 1220'ye ulaştığını söyledi. Babacan, Afganistan'da
güvenlik güçlerini eğitip donatmanın yanı sıra kurulan sağlık
merkezlerinde her gün ortalama 900 hastanın ücretsiz tedavi edildiğini
bildirdi. Babacan, Türk güvenlik güçlerinin inşa ettikleri 27 okulda
eğitim gören Afgan öğrenci sayısının da 38 bini bulduğunu, halen 1
hastane, 1 sağlık kliniği ve 16 okulun yapımının sürdüğünü kaydetti.
''Orta Asya Türk cumhuriyetlerinin bağımsızlık, egemenlik ve
güvenliklerini korumaları, istikrar içinde olmaları, ekonomilerini
güçlendirmeleri, demokratik reformlarını gerçekleştirmeleri ve dünyayla
bütünleşmeleri, herkesin menfaatinedir'' diyen Babacan, Türkiye'nin,
bölge ülkelerinin bu yöndeki çabalarını şimdiye kadar olduğu gibi bundan
sonra da desteklemeye devam edeceğini söyledi.
Türkiye'nin, Balkanlardan Ortadoğu ve Afganistan'a kadar yayılan geniş
bir bölgede BM çatısı altındaki barışı koruma operasyonlarına
katkılarının sürdüğünü belirten Babacan, şöyle devam etti:
''2009-2010 yılları için adaylığımızı koyduğumuz BM Güvenlik Konseyi
geçici üyeliğine seçilmemiz, küresel güvenlik ve istikrarın
güçlendirilmesinde oynadığımız etkin rolü taçlandıran bir gelişme
olacaktır. Üyeliği fazlasıyla hak etmiş olduğumuz bir gerçektir. Uzun
süredir üzerinde çalışmakta olduğumuz bu konuyu, Eylül ayındaki BM Genel
Kurulu vesilesiyle diğer ülke dışişleri bakanlarıyla yaptığım çok
sayıdaki görüşme sırasında da gündeme getirdim. Bu konudaki çabalarımız,
istediğimiz sonucu alana kadar aralıksız sürecektir.''

-''BİNDE 3.1'LİK PAY, ÇOK YETERSİZ KALMAKTADIR''-

Ali Babacan, giderek genişleyen görev ve sorumlulukları çerçevesinde;
Bakanlığının, yeterli sayıda personel yetiştirilmesinden, küresel açılım
politikalarının zorunlu kıldığı yeni dış temsilciliklerin açılmasına
kadar uzanan geniş bir alanda ödenek ihtiyaçlarının giderek arttığını
bildirdi.
Dışişleri Bakanlığının genel bütçeden aldığı payın, geleneksel olarak
son derecede düşük düzeyde olduğunu kaydeden Babacan, büyük kısmı merkez
ve dış teşkilatın zorunlu ihtiyaçları için tahsis olunan ödeneklerle
personel giderlerinden oluşan bu bütçeye, uluslararası kuruluşlara
ödenen katkı paylarının da dahil olduğunu belirtti. Babacan, şöyle
konuştu:
''Azami tasarruf anlayışı doğrultusunda hareket edilmekle birlikte,
genel bütçe içinde bu yıl binde 3.1 düzeyine düşen payımız,
ihtiyaçlarımızı karşılamakta çok yetersiz kalmaktadır. Dış politikada
kendimize belirlediğimiz yüksek hedeflere ulaşılabilmesi bakımından,
Dışişleri teşkilatının altyapı, teçhizat ve personel takviyesi gibi
alanlardaki ihtiyaçlarının acil olarak giderilmesi büyük önem
taşımaktadır.''
Ali Babacan, AB müzakere sürecinde sorumlulukları giderek genişleyecek
olan AB Genel Sekreterliğine zaman içinde görevin gerektireceği ek
imkanların süratle tahsisinin de önemini vurguladı.