2006-03-27 - 14:58
AK Parti Grup Başkanvekili Faruk Çelik, Parlamento'da bir basın toplantısı düzenleyerek, Merkez Bankası Başkanlığı'na yapılacak atamalarla ilgili tartışmaları ve gündemdeki çeşitli olayları değerlendirdi.
AK Parti Grup Başkanvekili Faruk Çelik, düzenlediği basın toplantısında
geçen haftanın en önemli gündem maddelerinden birini, Merkez Bankası
Başkanlığı ile ilgili atama tartışmalarının oluşturduğunu belirterek, konuyla
İlgili görüşlerini açıkladı.
Çelik, Merkez Bankası Yasası'nın açık olduğunu, başkanın, Bakanlar
Kurulu kararıyla 5 yıllığına atanacağının belirtildiğini, ancak atama
şeklinin ortaya konmadığını, atanacak kişinin niteliklerinin de
sayıldığını anlattı.
Başkanlığın boşalması halinde, en yaşlı üyenin başkanlığında
toplanacak olan banka meclisinin, başkan yardımcılarından birini
vekaletle bu göreve atama hakkı olduğunu kaydeden Çelik, atanacak
vekilin, başkan gibi görevlere sahip olduğunu vurguladı.
''Bugün Merkez Bankası Başkanı, vekaleten de olsa var'' diyen
Çelik, sürecin işlediğini ve herhangi bir sıkıntılı durumun söz konusu
olmadığını belirterek, tüm işlemlerin hukuki olduğunu, ilgili yasalar
çerçevesinde gerçekleştirildiğini ifade etti.
Çelik, bundan sonra ne olabileceği konusunda, Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan'ın Sudan'dan dönüşünden sonra, Bakanlar Kurulu'nda
istişare ve değerlendirmelerin yapılacağını, yeni bir kararnamenin
gönderilip gönderilmeyeceği konusunun kendi takdirinde olduğunu
vurguladı. Faruk Çelik, şunları söyledi:
''Kararnamenin reddini hukuki bulmadığımızı ifade ediyoruz. Hukuki
dayanaktan yoksun olduğunu ifade etmek istiyoruz. Bu konunun çok
gündemde tutulması konusunda muhalefetin yoğun gayreti var. Özellikle
anamuhalefet, kutuplaşmadan nemalanma politikasını güttüğü için, bu
konuyu yoğun şekilde dile getirmeye devam ediyor. Ama şunu ifade
edelim ki; bugün biz eskaza CHP kökenli birini Merkez Bankası
başkanlığına atamış olsaydık, Sayın Baykal'ın, o kişinin geçmişini
düşünmeden buna karşı çıkacağını biliyoruz. Çünkü bunu AK Parti
iktidarı atamıştır. Daha sonra belki 1-2 araştırmadan sonra böyle bir
önyargıdan vazgeçerdi. Ama mutlaka ilk etapta bir karşı çıkışı
olacağını ifade etmek istiyorum.''
-ANAYASA MAHKEMESİ KARARI-
Bir gazetecinin, ''Kararnamenin geri gönderilmesini hukuki
bulmadığınızı söylediniz. Bunu açar mısınız?'' sorusuna karşılık
Çelik, hukuki bir gerekçeye dayandığı görüşünde olmadığını yineledi.
Konuyla ilgili bir örnekleme yapabileceğini vurgulayan Çelik, şöyle
konuştu:
''1993 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal, atamalarla
ilgili bir yasayı Anayasa Mahkemesi'ne götürüyor. Şu şekilde bir karar
çıkıyor;
'Bugünün parlamenter sisteminde yürütme sorumluluğu hükümettedir.
Bunun sonucu olarak günümüzde devlet başkanlığının bir kararının,
başbakan ve ilgili bir bakan tarafından imzalanmasından çok, aslında
başbakan ve ilgili bakanlar tarafından alınan bir kararın devlet
başkanlığınca imzalanarak biçimsel olarak tamamlanması söz konusudur.
Bu nedenle de sorumluluğunu hükümetin taşıdığı kararnameler hakkında,
cumhurbaşkanının uyarı ve tavsiyede bulunmaktan öte, direnmesi,
sistemin özelliğine ters düşer. Cumhurbaşkanına tanınan bütün bu
yetkilerine karşın, sistem, özde parlamenter demokrasi olduğundan,
sorumluluk da hükümette olduğundan, Anayasa ve yasalara aykırı
olmadıkça, cumhurbaşkanının, bakanlar kurulu işlemlerini, siyasal
yerindelik yönünden denetlemeyip, imzalamak zorunda olduğu açıktır.'
diyor.
Merkez Bankası Yasası'nda atamayla ilgili hususlar gayet açıktır.
Burada yapılması gereken, Bakanlar Kurulu kararının imzalanmasıydı.
Bizim görüşümüz bu istikamettedir. Sayın Cumhurbaşkanı, takdirini bu
şekilde kullanmıştır. Ama üye olarak bugünkü Sayın Cumhurbaşkanımızın
da imzasının bulunduğu Anayasa Mahkemesi görüşü bu istikamettedir.
Hukuki derken bu anlamda ifade ettim.''
Çelik, ''Kararda karşı oy yazısı var mı?'' sorusuna, ''Hayır. Bu
şekilde...'' karşılığını verdi.
Çelik, AK Parti olarak bazı kuşatma harekatı gerçekleştirdiklerini
belirterek, ''Kuşatılması gereken bir alan daha var. O da millet
iradesini hiçe sayan, krizden beslenen, iktidara Cumhuriyet'in
kazanımlarıyla değil, başka yollarla ulaşmayı hedefleyen aksak siyaset
anlayışıdır. Milletimiz, 2007 Kasım sonunda bunu da
gerçekleştirecektir'' dedi.
Parlamento'da basın toplantısı düzenleyen Çelik, Merkez Bankası
Başkanlığı'na yapılacak atamayla ilgili, CHP Genel Başkanı Deniz
Baykal'ın görüşlerine yanıt verdi. ''Baykal, öyle ifadeler kullandı
ki, doğrusu 'Nerede yaşıyoruz' diye sorası geldi insanın kendisine''
diyen Çelik, Baykal'ın, ''Cumhuriyet'in kazanımlarını içine
sindiremiyorlar, ilan edilmemiş bir program, devleti kuşatma'' gibi,
anamuhalefet liderine yakışmayan, iktidar-muhalefet ilişkilerini ciddi
zedeleyecek ifadeler kullandığını anlattı.
AK Parti'nin programının açık ve net olduğunu, Acil Eylem Planı
ile ne yaptıklarını, ne ettiklerini, Türkiye'yi nereye taşımak
istediklerini 70 milyonun çok iyi bildiğini anlatan Çelik, ancak 70
milyon içinde Baykal'ın bulunma zorunluluğu olmadığını vurguladı.
Çelik, ''Sayın Baykal'ın, konuyu anlamama, bilmeme gibi bir
özgürlüğünün olduğunun farkındayız. Programımız açıktır,
yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır'' dedi.
-''TÜRKİYE KARŞITLARINI DA KUŞATTIK''-
Baykal'ın ''kuşatma''dan bahsettiğini hatırlatan Çelik, şöyle
konuştu:
''Doğrudur, biz bazı kuşatma harekatını gerçekleştirdik. Bu
anlamda katılıyoruz. Bakınız, Türkiye'de hortumlanan banka yok artık.
Hortumları kuşattık. Döviz-faiz-enflasyon-stokçuluktan elde edilen
haksız kazanç dönemi vardı. Bu dönemi biz kuşattık. Artık çarşıda
gezerek ya da sabahtan akşama döviz aktararak zengin olmak, faizden,
stokçuluktan zengin olma imkanı kalmamıştır artık Türkiye'de. AK Parti
bu kuşatmaları gerçekleştirdi. Dış politikada önemli kuşatmalar
gerçekleştirdik. Kıbrıs ile ilgili durumumuz gayet açıktı. Kıbrıs ile
ilgili dünyada muhatap bulamayanlar, AK Parti iktidarıyla Kıbrıs'ın
nasıl itibar ve değer kazandığını, Türkiye'nin nasıl dünya ülkesi
olduğunu bir kez daha gördüler.
AB süreci ve Kıbrıs ile ilgili engel olmaya çalışan Türkiye
karşıtlarını kuşattığımızı da Sayın Baykal'ın bilmesini istiyoruz.
Türkiye, hızlı bir şekilde, belirlediği hedefe doğru koşuyor, yol
alıyor. Ama Baykal'ın yerinde saydığını bir kez daha ifade etmek
istiyorum. Sayın Baykal'ın bunları anlaması mümkün değil. Çünkü o
kafa, 1940'ların, 1950'lerin kafasıdır. Bir kez daha CHP'lilere ifade
etmek isterim ki; Türkiye'de ve dünyada çok şey değişti. Cumhuriyet'in
kazanımları bize çok şey kazandırdı. O kazanımlar doğrultusunda biz
yolumuzu ve politikamızı belirliyoruz, yürüyüşümüzü sürdürüyoruz.''
Çelik, kuşatılması gereken bir alan daha olduğunu vurgulayarak,
''O da millet iradesini hiçe sayan, krizden beslenen, iktidara
Cumhuriyet'in kazanımlarıyla değil, başka yollarla ulaşmayı hedefleyen
aksak siyaset anlayışıdır. Milletimiz, 2007 Kasımı'nın sonunda bunu da
gerçekleştirecektir. Artık millete dayanmayan siyaset anlayışlarını,
siyaset sahnesinden çekip bir kenara atacaktır'' dedi.
ERDOĞAN BÜYÜKANIT GÖRÜŞMESİ
Çelik, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Kara Kuvvetleri Komutanı
Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın geçen hafta gerçekleştirdiği görüşmeyle
ilgili olarak, ''terörle ilgili bazı önemli toplantıların ve
görüşlerin değerlendirildiği bir yılda, Başbakan'ın, bir kuvvet
komutanı ile iç güvenlik ve kamuoyunu meşgul eden konularla ilgili
görüşmesinden daha tabii bir şey olmayacağını'' söyledi.
Parlamento'da basın toplantısı düzenleyen Çelik, Başbakan'ın
kiminle görüşüp görüşmeyeceğine kendisinin karar vermesinin en tabii
hakkı olduğunu belirterek, şu değerlendirmede bulundu:
''Çok önemli bir yıldayız. Seçim öncesi bir yıl... Türkiye'de bazı
gerginliklerin, gerilimlerin tırmandırılmaya çalışıldığı bir yıl.
Terörle ilgili bazı önemli toplantıların ve bazı görüşlerin
değerlendirildiği bir yılda, çok değerli bir kuvvet komutanıyla, iç
güvenlik ve son zamanlarda kamuoyunu meşgul eden konularla ilgili
Sayın Başbakan'ın görüşmesinden daha tabii bir şey olmayacağı
düşüncesindeyiz. Görüşülmemesi, yani çok konuşulup, kamuoyu meşgul
edilmesine karşılık konuların ötelenmesi, ciddi konuların masaya
yatırılmaması, aslında yanlışlık olur. Burada yapılması gerekenin,
sağlıklı bir işleyişin, düzenin, hiyerarşinin göstergesi diye bunu
değerlendiriyoruz.
-''KİMSE 2000 VE 2001 YILINI UNUTMASIN''-
Bir gazetecinin, ''Milli gelir artışı kime yansıdı, size yansıdı
mı?'' sorusuna Çelik, milli gelir artışının herkese yansıdığını
belirtti. Kimsenin 2000 ve 2001 yılını unutmamasını isteyen Çelik,
Türkiye'de bir iktidarın, 3,5 yıla 3 kriz sığdırdığını ifade etti.
Bugün kimsenin krizlerden söz etmediğini, siyasi istikrarın
ekonomiye ve sosyal hayata yansıdığını kaydeden Çelik, şunları
söyledi:
''Sorun, her şeyin çözülüp çözülmediği, toplumdaki tüm sosyal
kesimlerin rahata erip ermediğiyle ilgilidir. Devletin makro dengeleri
çok kötü şekilde tahrip edilmiş olan bir ülkede, makro dengeleri
oturtmadığınız sürece, 63 katrilyon lira faiz ödeyen Türkiye'nin faiz
ödemesini 10-20 katrilyon liraya çekmediğiniz sürece, tabii ki sosyal
kesimlerin hemen bir şey elde etmesi çok kolay olmayacaktır.''
Çelik, iktidara geldiklerinde asgari ücretin 180 milyon lira,
enflasyonunun yüzde 40 olduğuna işaret ederek, bugün asgari ücretin
380 milyon lira, enflasyonun ise yüzde 7 olduğunu kaydetti. Çelik, bir
yandan asgari ücreti yüzde 100 artırırken, diğer yandan enflasyonu
aşağı çektiklerini söyledi.
Bunun yeterli olmadığını, asgari ücretin 600-700 milyon lira
olmasını istediklerini vurgulayan Çelik, ''Makro dengeleri veya mali
disiplini bozarak, 'Sosyal kesimleri memnun edelim' diye, bunu diğer
kesimlerin kaynaklarını sosyal kesimlere kaydırarak yapmaya
kalkarsanız, o zaman her kesimin düzeyini yükseltmek değil, bütün
sistemin tahrip olması ve yeni krizlerin beklentisi içinde olmanız
gerekir. AK Parti böyle bir yönetimi sergilemiyor. Yansıma her kesimde
var ama merdivenleri basamak basamak çıkarak, basamakları atlayarak
zıplayarak değil'' şeklinde konuştu.
-OKULLARDAKİ ŞİDDET-
Faruk Çelik, okullarda şiddet konusuna da değinerek, bu konunun
medyada sıkça yer almasının ''ürküntü verici'' olduğunu kaydetti.
Çelik, ''Medya haber vermesin anlamında söylemiyorum. Ama hassas bir
konu. Bu konunun çok daha dikkatli ve uzmanlar tarafından daha düzeyli
ve sorun çözücü şekilde ele alınması daha doğru olur. Oradakiler
hepimizin yavrusu. Yeni şiddet olaylarına sebep olacak yayınlardan
kaçınılmalıdır'' görüşünü kaydetti.
Bir gazetecinin ''Tek suçlu medya mı?'' sorusuna Çelik, konuyla
ilgili olarak Bakanlık ve ilgili sorumluluk birimlerinin yoğun gayreti
olduğunu belirterek, ''Ama siz nasıl gayret gösterirseniz gösterin,
medyada bir olayın verilişi, medyadan algılanışı çok daha eklidir.
Medyanın etkinliğini ortaya koymak adına söylüyorum. Diğer kurumlar
hiçbir şey yapmasın anlamında değil. Medya da sorun çözecek şekilde
bir yaklaşım içinde olunmalı'' dedi.
Çelik, ''Merkez Bankası Başkanlığı'na atamayla ilgili yeni bir
kararnamenin gönderilmeme durumu söz konusu mu?'' sorusuna, ''Böyle
bir kanaat içinde değil. Sayın Başbakan'ın seyahat dönüşü bir
değerlendirme yapacağını umuyor ve bekliyorum'' karşılığını verdi.
geçen haftanın en önemli gündem maddelerinden birini, Merkez Bankası
Başkanlığı ile ilgili atama tartışmalarının oluşturduğunu belirterek, konuyla
İlgili görüşlerini açıkladı.
Çelik, Merkez Bankası Yasası'nın açık olduğunu, başkanın, Bakanlar
Kurulu kararıyla 5 yıllığına atanacağının belirtildiğini, ancak atama
şeklinin ortaya konmadığını, atanacak kişinin niteliklerinin de
sayıldığını anlattı.
Başkanlığın boşalması halinde, en yaşlı üyenin başkanlığında
toplanacak olan banka meclisinin, başkan yardımcılarından birini
vekaletle bu göreve atama hakkı olduğunu kaydeden Çelik, atanacak
vekilin, başkan gibi görevlere sahip olduğunu vurguladı.
''Bugün Merkez Bankası Başkanı, vekaleten de olsa var'' diyen
Çelik, sürecin işlediğini ve herhangi bir sıkıntılı durumun söz konusu
olmadığını belirterek, tüm işlemlerin hukuki olduğunu, ilgili yasalar
çerçevesinde gerçekleştirildiğini ifade etti.
Çelik, bundan sonra ne olabileceği konusunda, Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan'ın Sudan'dan dönüşünden sonra, Bakanlar Kurulu'nda
istişare ve değerlendirmelerin yapılacağını, yeni bir kararnamenin
gönderilip gönderilmeyeceği konusunun kendi takdirinde olduğunu
vurguladı. Faruk Çelik, şunları söyledi:
''Kararnamenin reddini hukuki bulmadığımızı ifade ediyoruz. Hukuki
dayanaktan yoksun olduğunu ifade etmek istiyoruz. Bu konunun çok
gündemde tutulması konusunda muhalefetin yoğun gayreti var. Özellikle
anamuhalefet, kutuplaşmadan nemalanma politikasını güttüğü için, bu
konuyu yoğun şekilde dile getirmeye devam ediyor. Ama şunu ifade
edelim ki; bugün biz eskaza CHP kökenli birini Merkez Bankası
başkanlığına atamış olsaydık, Sayın Baykal'ın, o kişinin geçmişini
düşünmeden buna karşı çıkacağını biliyoruz. Çünkü bunu AK Parti
iktidarı atamıştır. Daha sonra belki 1-2 araştırmadan sonra böyle bir
önyargıdan vazgeçerdi. Ama mutlaka ilk etapta bir karşı çıkışı
olacağını ifade etmek istiyorum.''
-ANAYASA MAHKEMESİ KARARI-
Bir gazetecinin, ''Kararnamenin geri gönderilmesini hukuki
bulmadığınızı söylediniz. Bunu açar mısınız?'' sorusuna karşılık
Çelik, hukuki bir gerekçeye dayandığı görüşünde olmadığını yineledi.
Konuyla ilgili bir örnekleme yapabileceğini vurgulayan Çelik, şöyle
konuştu:
''1993 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal, atamalarla
ilgili bir yasayı Anayasa Mahkemesi'ne götürüyor. Şu şekilde bir karar
çıkıyor;
'Bugünün parlamenter sisteminde yürütme sorumluluğu hükümettedir.
Bunun sonucu olarak günümüzde devlet başkanlığının bir kararının,
başbakan ve ilgili bir bakan tarafından imzalanmasından çok, aslında
başbakan ve ilgili bakanlar tarafından alınan bir kararın devlet
başkanlığınca imzalanarak biçimsel olarak tamamlanması söz konusudur.
Bu nedenle de sorumluluğunu hükümetin taşıdığı kararnameler hakkında,
cumhurbaşkanının uyarı ve tavsiyede bulunmaktan öte, direnmesi,
sistemin özelliğine ters düşer. Cumhurbaşkanına tanınan bütün bu
yetkilerine karşın, sistem, özde parlamenter demokrasi olduğundan,
sorumluluk da hükümette olduğundan, Anayasa ve yasalara aykırı
olmadıkça, cumhurbaşkanının, bakanlar kurulu işlemlerini, siyasal
yerindelik yönünden denetlemeyip, imzalamak zorunda olduğu açıktır.'
diyor.
Merkez Bankası Yasası'nda atamayla ilgili hususlar gayet açıktır.
Burada yapılması gereken, Bakanlar Kurulu kararının imzalanmasıydı.
Bizim görüşümüz bu istikamettedir. Sayın Cumhurbaşkanı, takdirini bu
şekilde kullanmıştır. Ama üye olarak bugünkü Sayın Cumhurbaşkanımızın
da imzasının bulunduğu Anayasa Mahkemesi görüşü bu istikamettedir.
Hukuki derken bu anlamda ifade ettim.''
Çelik, ''Kararda karşı oy yazısı var mı?'' sorusuna, ''Hayır. Bu
şekilde...'' karşılığını verdi.
Çelik, AK Parti olarak bazı kuşatma harekatı gerçekleştirdiklerini
belirterek, ''Kuşatılması gereken bir alan daha var. O da millet
iradesini hiçe sayan, krizden beslenen, iktidara Cumhuriyet'in
kazanımlarıyla değil, başka yollarla ulaşmayı hedefleyen aksak siyaset
anlayışıdır. Milletimiz, 2007 Kasım sonunda bunu da
gerçekleştirecektir'' dedi.
Parlamento'da basın toplantısı düzenleyen Çelik, Merkez Bankası
Başkanlığı'na yapılacak atamayla ilgili, CHP Genel Başkanı Deniz
Baykal'ın görüşlerine yanıt verdi. ''Baykal, öyle ifadeler kullandı
ki, doğrusu 'Nerede yaşıyoruz' diye sorası geldi insanın kendisine''
diyen Çelik, Baykal'ın, ''Cumhuriyet'in kazanımlarını içine
sindiremiyorlar, ilan edilmemiş bir program, devleti kuşatma'' gibi,
anamuhalefet liderine yakışmayan, iktidar-muhalefet ilişkilerini ciddi
zedeleyecek ifadeler kullandığını anlattı.
AK Parti'nin programının açık ve net olduğunu, Acil Eylem Planı
ile ne yaptıklarını, ne ettiklerini, Türkiye'yi nereye taşımak
istediklerini 70 milyonun çok iyi bildiğini anlatan Çelik, ancak 70
milyon içinde Baykal'ın bulunma zorunluluğu olmadığını vurguladı.
Çelik, ''Sayın Baykal'ın, konuyu anlamama, bilmeme gibi bir
özgürlüğünün olduğunun farkındayız. Programımız açıktır,
yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır'' dedi.
-''TÜRKİYE KARŞITLARINI DA KUŞATTIK''-
Baykal'ın ''kuşatma''dan bahsettiğini hatırlatan Çelik, şöyle
konuştu:
''Doğrudur, biz bazı kuşatma harekatını gerçekleştirdik. Bu
anlamda katılıyoruz. Bakınız, Türkiye'de hortumlanan banka yok artık.
Hortumları kuşattık. Döviz-faiz-enflasyon-stokçuluktan elde edilen
haksız kazanç dönemi vardı. Bu dönemi biz kuşattık. Artık çarşıda
gezerek ya da sabahtan akşama döviz aktararak zengin olmak, faizden,
stokçuluktan zengin olma imkanı kalmamıştır artık Türkiye'de. AK Parti
bu kuşatmaları gerçekleştirdi. Dış politikada önemli kuşatmalar
gerçekleştirdik. Kıbrıs ile ilgili durumumuz gayet açıktı. Kıbrıs ile
ilgili dünyada muhatap bulamayanlar, AK Parti iktidarıyla Kıbrıs'ın
nasıl itibar ve değer kazandığını, Türkiye'nin nasıl dünya ülkesi
olduğunu bir kez daha gördüler.
AB süreci ve Kıbrıs ile ilgili engel olmaya çalışan Türkiye
karşıtlarını kuşattığımızı da Sayın Baykal'ın bilmesini istiyoruz.
Türkiye, hızlı bir şekilde, belirlediği hedefe doğru koşuyor, yol
alıyor. Ama Baykal'ın yerinde saydığını bir kez daha ifade etmek
istiyorum. Sayın Baykal'ın bunları anlaması mümkün değil. Çünkü o
kafa, 1940'ların, 1950'lerin kafasıdır. Bir kez daha CHP'lilere ifade
etmek isterim ki; Türkiye'de ve dünyada çok şey değişti. Cumhuriyet'in
kazanımları bize çok şey kazandırdı. O kazanımlar doğrultusunda biz
yolumuzu ve politikamızı belirliyoruz, yürüyüşümüzü sürdürüyoruz.''
Çelik, kuşatılması gereken bir alan daha olduğunu vurgulayarak,
''O da millet iradesini hiçe sayan, krizden beslenen, iktidara
Cumhuriyet'in kazanımlarıyla değil, başka yollarla ulaşmayı hedefleyen
aksak siyaset anlayışıdır. Milletimiz, 2007 Kasımı'nın sonunda bunu da
gerçekleştirecektir. Artık millete dayanmayan siyaset anlayışlarını,
siyaset sahnesinden çekip bir kenara atacaktır'' dedi.
ERDOĞAN BÜYÜKANIT GÖRÜŞMESİ
Çelik, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Kara Kuvvetleri Komutanı
Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın geçen hafta gerçekleştirdiği görüşmeyle
ilgili olarak, ''terörle ilgili bazı önemli toplantıların ve
görüşlerin değerlendirildiği bir yılda, Başbakan'ın, bir kuvvet
komutanı ile iç güvenlik ve kamuoyunu meşgul eden konularla ilgili
görüşmesinden daha tabii bir şey olmayacağını'' söyledi.
Parlamento'da basın toplantısı düzenleyen Çelik, Başbakan'ın
kiminle görüşüp görüşmeyeceğine kendisinin karar vermesinin en tabii
hakkı olduğunu belirterek, şu değerlendirmede bulundu:
''Çok önemli bir yıldayız. Seçim öncesi bir yıl... Türkiye'de bazı
gerginliklerin, gerilimlerin tırmandırılmaya çalışıldığı bir yıl.
Terörle ilgili bazı önemli toplantıların ve bazı görüşlerin
değerlendirildiği bir yılda, çok değerli bir kuvvet komutanıyla, iç
güvenlik ve son zamanlarda kamuoyunu meşgul eden konularla ilgili
Sayın Başbakan'ın görüşmesinden daha tabii bir şey olmayacağı
düşüncesindeyiz. Görüşülmemesi, yani çok konuşulup, kamuoyu meşgul
edilmesine karşılık konuların ötelenmesi, ciddi konuların masaya
yatırılmaması, aslında yanlışlık olur. Burada yapılması gerekenin,
sağlıklı bir işleyişin, düzenin, hiyerarşinin göstergesi diye bunu
değerlendiriyoruz.
-''KİMSE 2000 VE 2001 YILINI UNUTMASIN''-
Bir gazetecinin, ''Milli gelir artışı kime yansıdı, size yansıdı
mı?'' sorusuna Çelik, milli gelir artışının herkese yansıdığını
belirtti. Kimsenin 2000 ve 2001 yılını unutmamasını isteyen Çelik,
Türkiye'de bir iktidarın, 3,5 yıla 3 kriz sığdırdığını ifade etti.
Bugün kimsenin krizlerden söz etmediğini, siyasi istikrarın
ekonomiye ve sosyal hayata yansıdığını kaydeden Çelik, şunları
söyledi:
''Sorun, her şeyin çözülüp çözülmediği, toplumdaki tüm sosyal
kesimlerin rahata erip ermediğiyle ilgilidir. Devletin makro dengeleri
çok kötü şekilde tahrip edilmiş olan bir ülkede, makro dengeleri
oturtmadığınız sürece, 63 katrilyon lira faiz ödeyen Türkiye'nin faiz
ödemesini 10-20 katrilyon liraya çekmediğiniz sürece, tabii ki sosyal
kesimlerin hemen bir şey elde etmesi çok kolay olmayacaktır.''
Çelik, iktidara geldiklerinde asgari ücretin 180 milyon lira,
enflasyonunun yüzde 40 olduğuna işaret ederek, bugün asgari ücretin
380 milyon lira, enflasyonun ise yüzde 7 olduğunu kaydetti. Çelik, bir
yandan asgari ücreti yüzde 100 artırırken, diğer yandan enflasyonu
aşağı çektiklerini söyledi.
Bunun yeterli olmadığını, asgari ücretin 600-700 milyon lira
olmasını istediklerini vurgulayan Çelik, ''Makro dengeleri veya mali
disiplini bozarak, 'Sosyal kesimleri memnun edelim' diye, bunu diğer
kesimlerin kaynaklarını sosyal kesimlere kaydırarak yapmaya
kalkarsanız, o zaman her kesimin düzeyini yükseltmek değil, bütün
sistemin tahrip olması ve yeni krizlerin beklentisi içinde olmanız
gerekir. AK Parti böyle bir yönetimi sergilemiyor. Yansıma her kesimde
var ama merdivenleri basamak basamak çıkarak, basamakları atlayarak
zıplayarak değil'' şeklinde konuştu.
-OKULLARDAKİ ŞİDDET-
Faruk Çelik, okullarda şiddet konusuna da değinerek, bu konunun
medyada sıkça yer almasının ''ürküntü verici'' olduğunu kaydetti.
Çelik, ''Medya haber vermesin anlamında söylemiyorum. Ama hassas bir
konu. Bu konunun çok daha dikkatli ve uzmanlar tarafından daha düzeyli
ve sorun çözücü şekilde ele alınması daha doğru olur. Oradakiler
hepimizin yavrusu. Yeni şiddet olaylarına sebep olacak yayınlardan
kaçınılmalıdır'' görüşünü kaydetti.
Bir gazetecinin ''Tek suçlu medya mı?'' sorusuna Çelik, konuyla
ilgili olarak Bakanlık ve ilgili sorumluluk birimlerinin yoğun gayreti
olduğunu belirterek, ''Ama siz nasıl gayret gösterirseniz gösterin,
medyada bir olayın verilişi, medyadan algılanışı çok daha eklidir.
Medyanın etkinliğini ortaya koymak adına söylüyorum. Diğer kurumlar
hiçbir şey yapmasın anlamında değil. Medya da sorun çözecek şekilde
bir yaklaşım içinde olunmalı'' dedi.
Çelik, ''Merkez Bankası Başkanlığı'na atamayla ilgili yeni bir
kararnamenin gönderilmeme durumu söz konusu mu?'' sorusuna, ''Böyle
bir kanaat içinde değil. Sayın Başbakan'ın seyahat dönüşü bir
değerlendirme yapacağını umuyor ve bekliyorum'' karşılığını verdi.
