2006-02-07 - 13:40
Başbakan Erdoğan, İslam dünyasını rahatsız eden karikatürleri değerlendirdi: ''HAKKANİYETTEN VE İNSANİ İNCELİKTEN UZAK BU DAVRANIŞ, EN HAFİF TABİRİYLE BİZİ DERİNDEN YARALADI, MÜSLÜMANLARI RENCİDE ETTİ''
Başbakan Erdoğan, partisinin TBMM Grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
İslam dünyasını rahatsız eden karikatürleri
değerlendirirken, ''Hakkaniyetten ve insani incelikten uzak bu
davranış, en hafif tabiriyle bizi derinden yaraladı, Müslümanları
rencide etti. Kutsalımıza saldıran, çatışma kültürüne hizmet eden,
medeniyetlerarası ittifak çabalarımıza zarar veren bu anlayışı bir kez
daha reddettiğimizi ilan ediyorum'' dedi.

Erdoğan, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada,
Türkiye'nin tarihi birikimiyle, kimliğiyle temsil ettiği değerler ve
demokrasi tecrübesiyle insanlığın ortak geleceğine ne kadar değerli
katkılarda bulunduğunun bir kere daha kavranmasına yardımcı olacak
kritik günlerden geçildiğini söyledi.
Başbakan Erdoğan, 3 ay kadar önce bir Danimarka gazetesinde,
Hazreti Muhammed'i hedef alan bazı karikatürler yayınlandığını
hatırlatarak şunları söyledi:
''Bu karikatürler, Yüce Peygamberimizin şahsında İslam dinine,
onun mensuplarına ve bütün Müslümanlara hakaret içeriyordu. Ne yazık
ki aynı karikatürler, daha sonra anlaşılmayan veya anlaşılmaz bir
şekilde diğer bazı Avrupa ülkelerinin medyasında yeniden yayınlandı.
Hakkaniyetten ve insani incelikten uzak bu davranış, en hafif
tabiriyle bizi derinden yaraladı, Müslümanları rencide etti.
Kutsalımıza saldıran, çatışma kültürüne hizmet eden, medeniyetlerarası
ittifak çabalarımıza zarar veren bu anlayışı bir kaz daha burada
reddettiğimizi ilan ediyorum. Hiçbir gerekçe, hiçbir hak ve özgürlük,
hiçbir değer sistemi, bu davranışı mazur gösteremez.
Akıl ve sağduyu sahibi herkes bilir ki bu zihniyetin, ne basın
özgürlüğüyle ne düşünce özgürlüğüyle ne de demokrasi idealleriyle bir
ilgisi vardı, olamaz. Bu karikatürlere geçici bir gaflet halinin eğer
tezahürü olarak bakacaksak, -ki böyle bakmayı da arzu ederdik- ancak
geçen bu süreçte bu vahim hatadan dönüldüğüne dair somut bir yaklaşım
gösterilmemiştir.''


Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında, malvarlığı
Tartışmalarına da değindi. Geçen haftaki grup toplantısında,
siyasetçilerin malvarlığı beyanıyla ilgili düşüncelerini ayrıntısıyla
ifade ettiğini, bunu yaparken amacının malvarlığını kamuoyundan
saklamak ya da milletin dikkatinden kaçırmak olmadığını hatırlatan
Erdoğan, ayrıca, grup başkanvekilleri ve milletvekillerinin bu konuda
açıklamalarda bulunduğunu kaydetti.
Milletin, ''kendilerinin kim olduğunu; attıkları her adımın
vicdani muhasebesini ne büyük bir hassasiyetle yaptığını bildiğini''
söyleyen Erdoğan, şeffaflık ilkesini, siyasetin mihenk noktası sayan
bir anlayışın temsilcileri olduklarını; hiç kimsenin bu konuda
gösterdikleri hassasiyetin üstünü örtemeyeceğini vurguladı.
Geçen hafta söylediği sözlerin amacının, ''siyaseti diğer
kurumlardan soyutlayarak mercek altına almanın, siyasetçiyi adete bir
namus sorgulamasına tabi tutmanın yanlışlığına vurgu yapmak'' olduğuna
işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu:
''Şunu herkes bilsin ki siyaset kurumuna olan güveni sarsarak,
siyasetçiye bağlanan umutları kırarak, bu ülke hiçbir yere gidemez.
Türkiye'nin, yeniden meşru siyaset zemininde, sorunlara çözüm olma
dönemine girdiği, umutların yeniden siyasete bağlandığı bir dönemde,
bakınız şeffaflık ilkesi değil, doğrudan siyasetçiye duyulan güveni
tartışmaya açarsanız, kendi bindiğiniz dalı kesersiniz. Türkiye'nin
bundan kazanacağı hiçbir şey yoktur. Buradan hiçbir menfaati yoktur.
Biz siyasetin ve siyasetçinin bu şekilde yıpratılmasına, demokratik
temsil kurumunun töhmet altında bırakılmasına izin vermedik, bundan
sonra da vermeyeceğiz. Bu da böyle bilinmeli.''
Erdoğan, bazı ilkesel önceliklere, başta tüm siyasetçiler olmak
üzere kamuoyunun dikkatini çektiklerine işaret ederek, ''Bunu
anlamamak konusunda, maalesef yine bazı siyasetçiler başı çekiyor''
dedi. Başbakan Erdoğan, ''inandıkları yolda yürümeye devam
edeceklerini'' söyledi.

-''SİYASETE YENİ Mİ GİRDİNİZ?''-

Erdoğan, ''şu anda bu tartışmaları özellikle tırmandırma gayreti
içinde olan siyasetçilere'', şöyle seslendi:
''Siz siyasete yeni mi başladınız; bu dönem mi başladınız? Bu
Parlamento çatısı altında yeni misiniz? Yeri geldiği zaman millete, şu
kadar yıl bu çatının altında, kaç dönemdir bu çatının altında
olduğunuzu söylüyorsunuz. Peki bugüne kadar bunları açıklamaktan acaba
niye kaçtınız, niye çekindiniz? Kaldı ki bunun yasal olarak prosedürü,
her şeyi belli ve siyasetçi buna göre atması gereken adımları atıyor,
yapması gerekeni yapıyor. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde, AB
ülkelerinde uygulama neyse, bunlara bakarak, tüm bunlarla birlikte bu
uygulamalar masaya yatırılmış. Ona göre geçmişte bu yasalar
hazırlanmış. Fakat, bir yerlerde birilerinin şöyle bir hafif gaz
verdiği anda, birileri de 'acaba bundan siyasi rant elde eder miyiz?'
diye atılıyor. Eğer muradınız gerçekten şeffaflıksa, biz zaten o
konuda bugüne kadar herhangi bir kısıtlamadan yana olmadık, bugün de
değiliz. Bakın altını çiziyorum; sadece siyasetçi değil, kamusal
sorumluluğu olan herkes, ama herkesin gizli saklı hiçbir şeyi olmadan
sonuna kadar şeffaf bir şekilde görevini sürdürmesini, herkesten çok
biz istiyoruz. Bu konuda hassasız. Gerek kamu görevlisi gerekse

Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada,
bugüne kadar gazetelere yansımayan, kamuoyuna aksetmeyen gizli saklı
bir malvarlığının kalmadığını belirtti. Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bunu ayrıca açıklama ihtiyacı duyuyorum. Şahsımla ilgili
haftalardır konuşuyorlar. Milletvekili adayı olduğumuz anda... Orada
bir defa 'dur' dendi. 'Yargı süreci' dendi ve orada zaten bunlarla
ilgili yargılandık ve beraat ettik. Oradaki mahkeme dosyasında bütün
mal varlığı vardı ve o da açıklandı. Geçenlerde bir gazetede bunlar
sayfa sayfa yayınlandı.
Hissedarı olduğum şirketin hisselerini de yine... Yasal olarak,
'Efendim böyle bir hakkınız var, yasal olarak bir şirketin hissedarı
olabilirsiniz ama bir başbakanın etik açıdan bir şirkete ortak olması
doğru değildir.' Biliyorsunuz bunlarla ilgili de bastırdılar. Günlerce
bunları yazdılar. Adeta 'lanet olsun' dedik ve oradaki hisselerimizi
devrettik.''

-''MAAŞLI DURUMDAYIM''-

Şu anda ''maaşlı durumda olduğunu'' ifade eden Başbakan Erdoğan,
ancak siyasetçiye yönelik bu tür saldırıların durmayacağını kaydetti.
Erdoğan, ''Neden? Çünkü kendi bazı olumsuzluklarını,
başarısızlıklarını, 'acaba bu tür bazı başlıklar üzerinden rant elde
edebilir miyiz' diye kendilerine göre bir menfaat zeminine
kaydıracaklardır'' diye konuştu.
Mal varlığıyla ilgili bilgilere, Başbakanlık Basın Merkezi'nin
internet sitesinden ulaşılabileceğini bildiren Erdoğan, ''Bugün
itibariyle, neyimiz varsa, ticaretimizden maaşımızdan son kuruşuna
kadar oradadır'' dedi.
Başbakan Erdoğan, konuşmasında, AK Parti Grup Başkanvekili Faruk
Çelik'in Bursa'da uğradığı silahlı saldırıda yaralanmasından duyduğu
üzüntüyü de dile getirdi. Erdoğan, Nilüfer İlçe Teşkilatı'nın
kongresine giderken silahlı saldırı sonucu yaralanan Çelik'e, AK Parti
Grubu ve AK Parti'liler olarak ''acil şifalar'' diledi.

-TRABZON'DAKİ OLAY-

Rahip Andrea Santoro'nun öldürülmesi olayına da değinen Başbakan
Erdoğan, ''Trabzon'da Hıristiyan bir din adamına mabedinde yapılan
silahlı saldırıyı şiddetle kınıyorum'' dedi. Santoro'nun ailesine ve
cemaatine başsağlığı dileğinde bulunan Erdoğan, güvenlik güçlerinin,
bu cinayetin aydınlanması ve katilin adalete teslimi için titizlikle
çalışmasını sürdürdüğünü kaydetti. Erdoğan, zanlının yakalandığını ve
olayın aydınlatılmasına yönelik çalışmaların sürdürüldüğünü bildirdi.
Erdoğan, İtalya'ya giden bir turist otobüsünde 12 Türk
vatandaşının öldüğünü, 4 vatandaşın da ağır yaralandığını anımsatarak,
ölenlerin ailelerine başsağlığı, yaralılara da acil şifalar diledi.
ve ötekini küçümseyen hastalıklı bir zihnin eseridir'' dedi.

Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü;
''Yaşananlar, terör ve şiddet yerine barışı küreselleştirme
idealine bağlı olan herkes için aslında büyük bir hayal kırıklığıdır.
Bu yaşananlar, asla insanlığın hayrına değildir. Hiçbir din, hiçbir
inanç, hiçbir ahlaki değer, basit polemiklerin oyuncağı haline
getirilemez. Başkalarına ait değerleri karalayarak var olmaya çalışan
hiçbir düşünceyi meşru ve saygıdeğer bulamayız.
İnsanlığın asırlardır sürdürdüğü özgürlük mücadelesi, kötü niyetlerin
yaygınlaşmasına zemin hazırlamak için verilmemiştir.
Basın özgürlüğü, titizlikle korumamız gereken bir demokratik
kazanımdır. Halkın haber alma hakkını teminat altında tutabilmek adına
basın faaliyetlerinin hür ve bağımsız şekilde gerçekleştirilmesini
sağlamak, şüphesiz ki hepimizin görevidir. Ancak, bizim, basın
özgürlüğünün alanını daraltmak gibi bir hakkımız olmadığı gibi, basın
kuruluşların da binlerce, on binlerce, yüz binlerce, milyonlarca
bağlısı, inanı bulanan kutsal değerleri hafife almak, karalamak,
polemik konusu haline getirmek gibi bir hakkı yoktur, olamaz.''

-''SORUMLULUK BEKLİYOR''-

Erdoğan, toplumsal sorumluluğu olan herkesin, başkalarının
hukukunu gözetmek zorunda olduğunu kaydederek, gelinen bu noktada
herkesi büyük sorumluluğun beklediğini ifade etti. İnsanlığın ortak
yararı adına daha ağır bedeller ödenmeden, herkesin, bütün tarafların,
açılan büyük tahrifatın tamiri için gayret göstermesini isteyen
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Hem de bunu hiç vakit kaybetmeksizin, daha geç olmadan
yapmalıyız. Biz diyoruz ki insan hak ve hürriyetlerine, demokrasiye,
hukuka olan bağlılığımızla birlikte, bizim inancımız her türlü
şiddeti, her türlü zulmü peşinen reddeder. Bizim için her insanın can
güvenliği mukaddestir. Bir tek insanın canına kast eden, bütün bir
insanlığın canına kast etmiştir. Bizim gibi inanmayan, bizden farklı
düşünen insanların inanç özgürlükleri de tıpkı bizim özgürlüğümüz
kadar teminat altındadır. Bu yüzden, bu dünyada adalet talebini
bertaraf eden çatışma teorileri, bizim manevi haritamızda, bizim
kültür dünyamızda yankı ve taraftar bulmamaktadır, bulamayacaktır.
Kin ve nefretin, terör ve şiddetin bizim inanç dünyamızda yeri
yoktur, olamaz, olmamalıdır. Bugün uluslararası bir buhranın kıvılcımı
haline getirilmek istenen karikatür tartışması, belli ki sadece bir
karikatür tartışması değil, demokrasiyi, çoğulculuğu, hukukun
üstünlüğünü, değerlerin evrenselliğini kavrayamamış, başka inançları
ve ötekini küçümseyen hastalıklı bir zihnin eseridir.''

-''HABİS ZİHNİYET''-

Erdoğan, ''bu habis zihniyetin'' bulaşıcı etkilerini engellemek
için herkesin bir şeyler yapmak mecburiyetinde olduğunu vurgulayarak,
daha iyi, daha adil, daha insani bir dünya için buna mecbur
olduklarını kaydetti. Erdoğan, insanlığı felakete sürükleyen çatışma
senaryolarına karşı medeniyetler ittifakını gerçekleştirmeye
çalışırken, birilerinin, adı dahi barış anlamına gelen İslam dininin
kutsal sembollerini şiddet ve çatışmayla özdeş tutmak istediğini
söyledi. Erdoğan, bu, ''küstah tavrın'' asla kabul edilmeyeceği ve
asla maruz görülemeyeceğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:
''Düşünce özgürlüğü, hiç kimseye başkalarının mukaddesatına dil
uzatma hakkı vermez. Ancak, buna karşı gösterilen tepkilerin de
sorumluluk sahibi herkes tarafından dikkatle analiz edilmesi,
tepkilerin de hakkaniyet ölçüleri içinde kalması ve şiddet içermemesi
şarttır. Haklı bir tepkinin, haklı bir infialin haksız bir durum
doğuracak hale gelmesine asla izin vermemeliyiz; haklı olduğumuz bir
yerden haksız bir konuma düşmemeliyiz.
Dikkat edin, söz konusu karikatürler vasıtasıyla zaten amaçlanan
bu tahriktir. İslam dünyasından bütün dünyaya şiddet fotoğrafları
yansıtılmak istenmektedir. Bu oyuna ne Türkiye, ne İslam dünyası
gelmemelidir. Bu, açık bir provokasyondur; bu, bir tuzaktır. Bu tuzağa
da düşmemeliyiz. Biz diyoruz ki bu provokasyonun sahipleri, amaçlarına
ulaşmamalıdır. İslam dünyası bu provokasyonları bertaraf edecek akla,
sağduyuya, inceliğe, olgunluğa, ferasete ve irfana sahip olduğunu
göstermelidir. Çözümler, mutlaka sağduyu ile mutlaka aklıselimle
aranmalıdır.''

Erdoğan, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada,
karikatür krizinde işlerin bu noktaya gelmemesi için çok gayret
gösterdiklerini anlatarak, ''Daha başından itibaren bu günlere
gelineceği belliydi...'' dedi.
Karikatürlerin ilk defa yayınlanmasının ardından, 15 Kasım 2005'te
Danimarka Başbakanı Rasmussen'e, hem Türkiye'nin, hem İslam dünyasının
bu konudaki hassasiyetini bizzat ilettiğini bildiren Erdoğan, şunları
söyledi:
''Yine aynı tarihlerde İKÖ'ye üye ülkelerin Danimarka'da bulunan
11 büyükelçisi de Başbakan Rasmussen'e mektup yazarak, söz konusu
basın kuruluşunun Müslümanlardan özür dilemesini istedi. O günlerde
iletilen sağduyu mesajları öyle anlaşılıyor ki kısa bir süre için
etkili oldu. Danimarka gazetesinde yayınlanan karikatürün aynısı
aradan üç ay geçtikten sonra Norveç'in bir gazetesinde, ardından
Avrupa'nın çeşitli basın kuruluşlarında da yer aldı.
Bundan üç ay önce gerçekleşen bu bireysel hadise bir yerden adeta
düğmeye basılmış gibi ardı ardına Avrupa basınında neden yer
almaktadır? Bütün herkes bilhassa dünya Müslümanları bu soruyu kendi
kendilerine sormalı ve Müslümana yakışır bir vakar, feraset içinde bu
soruya cevap vermelidir. Bu da ayrıca dikkat ve merak edilmesi gereken
bir konudur.
Sayın Rasmussen'e ilettiğimiz mesajların önemi ve değeri, bugün
gelinen noktada gün yüzüne çıkmıştır.''

-''DÜNYAYI ATEŞE VERMEKTEN FARKSIZDIR...''-

Başbakan Erdoğan, bundan önce de ''İslamafobia'', ''İslam
düşmanlığı'' kavramlarını gündeme getirdiklerini hatırlatarak, Avrupa
Parlamentosu toplantısında bunun kayıtlara da girdiğini söyledi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
''Antisemitizmi nasıl insanlık suçu olarak kabul ediyorsak, aynı
şekilde İslamafobia'yı da bir insanlık suçu olarak kabul ettiğimizin
kayda girmesi gerekir demiştik ve bunu da kayda sokturmuştuk. Zira
Avrupa'da giderek bir İslam düşmanlığının yayılmaya başladığını,
birilerinin kin ve nefret tohumları ekmeye çalıştığını, birilerinin
şiddet ve çatışmayı körüklemek istediğini, birilerinin ateşle
oynadığını daha o günlerde görmüştük. Bunun insanlığın hayrına
olmayacağını anlatmaya çalıştık. Bunun hepimiz için, bütün insanlık
için, büyük bir tehlike olduğunu söyledik. 'Bu dünyayı ateşe vermekten
farksızdır' dedik....''
Türkiye ve İspanya başbakanları olarak ''Medeniyetler İttifakı''
konulu projenin başlatılmasına başkanlık ederken, çok temel bir inanca
dayandıklarını anlatan Erdoğan, birbirlerini tanımamaktan kaynaklanan
korku ve nefret çemberinin kırılması gerektiğine inandıklarını ifade
etti. Gelinen noktada ne kadar haklı olduklarını son olayların
gösterdiğini belirten Erdoğan, ''Biz bu yolda yürümeye devam
edeceğiz'' diye konuştu.
Türkiye'nin AB'ye neden üye olması gerektiğini anlatırken de bu
perspektifi gözönünde tuttuklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, ''AB,
Türkiye'nin katılımıyla medeniyetler ittifakının adresi olacaktır''
dediklerini hatırlattı. Küresel barış ve huzuru tehdit eden çatışma
kültürüne karşı bir panzehir olarak bunu ortaya koyduklarını kaydeden
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dünyayı şiddet ve teröre teslim
edemeyeceklerini daha önce açıkladıklarını ifade etti.
Erdoğan, insanlığın felaket senaryolarının esiri olamayacağını
belirterek, buna inandıkları için bundan sonra da AB perspektifini
koruyacaklarını söyledi.
''Medeniyetler İttifakı'' projesini bundan sonra da savunmaya
devam edeceklerini bildiren Erdoğan, İspanya Başbakanı Zapatero ile
birlikte dün Avrupa'nın çok satan gazetelerinden birinde her iki dinin
mensuplarını sağduyuya davet eden bir mektup yayınladıklarını
hatırlattı.

-''AHLAKİ VE SİYASİ AÇIDAN REDDEDİLMESİ GEREKİR''-

Başbakan Erdoğan, karikatürlerin yayınlanmasına yasaların izin
verebileceğini belirterek, ''Yasanın izin vermesinden öte biz bir şey
aramak durumundayız: Buna hukuk izin verir mi?'' diye sordu. Hukuk ile
yasanın birbirinden ayrılmasını isteyen Erdoğan, ''Yasalar izin
verebilir ancak önemsiz konu değildir bu olay. Dolayısıyla ahlaki ve
siyasi açıdan reddedilmesi gerekir'' diye konuştu.
Yasalar ve kurumların dünyada barışın hakim olması için yeterli
olmadığını ifade eden Erdoğan, barışın tesisi için yazılı olarak beyan
edilmemiş vicdanı ve ahlaki yasaların da hayata geçirilmesinin son
derece önemli olduğuna dikkati çekti.

UYARI
Başbakan Erdoğan, milletin sağduyusunun bu tür provokasyonları
bertaraf edecek kadar geniş olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:
''Bu nedenle hiçbir vatandaşımın hiçbir provokasyonun etkisinde
kalmayacağından eminim. Bu topraklarda bir çatışma mayasının
tutmayacağını herkesin bilmesi, bunu herkese göstermemiz gerekir.
Çünkü, Anadolu'nun mayası, kardeşlik mayasıdır. Bu topraklar, Mevlana
ruhunun yaşadığı, Yunus Emre dilinin konuşulduğu topraklardır. Biz,
'gel, ne olursan ol, yine gel' anlayışı ve 'yaradılanı severiz,
yaradandan ötürü...' sözünü ruhuna işlemiş bir medeniyetin, bir
milletin mensuplarıyız.''

-BAŞBAKAN, BAKANLARLA BİR ARAYA GELDİ-

Başbakan Erdoğan, grup toplantısından önce TBMM'deki makamında,
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen ve
bazı parti yöneticileriyle bir araya geldi.
Erdoğan, toplantı salonuna girerken, Kilis'teki Tekel fabrikasının
özelleştirilmesi nedeniyle mağdur olduğunu ifade eden Salih Polat adlı
vatandaşın sorunlarını dinledi.
Öte yandan, Başbakan Erdoğan grup toplantı salonuna, Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan
ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu birlikte girdi.