2009-12-23 - 13:10
TBMM Genel Kurulunda, 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı'nın görüşülmesine devam ediliyor.
TBMM Genel Kurulunda, 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı'nın görüşülmesine devam ediliyor.
Genel Kurul, TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil başkanlığında toplandı.
Bütçe görüşmeleri, 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 15.
maddesi üzerinden sürüyor.
Tasarının 15. maddesi üzerinde ilk sözü, CHP Trabzon Milletvekili Akif
Hamzaçebi aldı.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 'Eğer bir ülke
sistemini iyi kurarsa özelleştirmenin ciddi şekilde yararı vardır, zararı
yoktur'' dedi.
TBMM Genel Kurulunda, 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunun
Tasarısı'nın maddelerinin görüşmeleri sürüyor. Tasarının ''fonlara ilişkin
işlemler'' başlıklı 15. maddesi üzerinde konuşan CHP Trabzon Milletvekili Akif
Hamzaçebi, bütçelerin vatandaş tercihlerini yansıtması gerektiğini, ancak
Türkiye'de uzun süreden beri IMF, siyasiler ve bürokratların tercihiyle bütçe
hazırlandığını ileri sürdü.
Hamzaçebi, ''Bütçeye halkın tercihlerinin yansıtılması için önerim, Gelir
Vergisi ödeyen tüm mükelleflerin, kendilerine dağıtılacak bir forma kamu
harcamalarının hangi alanlara dağıtılması konusunda tercihlerini belirtmeleridir.
Bu yapıldığında, vatandaş ile hükümetlerin tercihleri arasında ciddi fark olduğu
görülecektir. Hükümetler de bunları dikkate alarak, bütçe hazırlamak zorunda
kalacak, daha hesap verebilir bir tutum alacaktır'' diye konuştu.
TEKEL işçilerinin durumuna işaret eden Hamzaçebi, bunların,
''özelleştirme mağduru'' olduğunu söyledi. Ankara'da eylem yapan işçilerin
seslerini kendilerinin duyduğunu, ancak iktidarın duymadığını iddia eden
Hamzaçebi, şöyle konuştu:
''Hükümetin bu işçilere sunduğu çözüm, çözüm değildir. Bu işçiler, 10 ay
süreyle kamuda geçici işçi olarak asgari ücretle çalışmaya mahkum ediliyor. Oysa
Hükümet, 2007 yılında çıkardığı yasayla, kamuda 6 aydan fazla çalışan işçileri
daimi işçi kadrosuna aldı. Bir yandan 218 bin işçiyi daimi işçi olarak devletin
kadrolarına alacağız, öte yandan özelleştirme mağduru bu işçileri 10 ay süreyle
hayatları boyunca çalışmaya mahkum edeceğiz. Eşit işe eşit ücret, evrensel
kuraldır. Gelin bu işçilerin sorunlarını çözelim. Bunlar, 'yan geliyor yatıyor,
havadan para alıyor' yaklaşımında bulunulacak işçiler değil. Bunlara iş verildi
de çalışmadılar mı? 'Gelin sizi asgari ücretle işe alalım' demek, ölümü gösterip
sıtmaya razı etmektir. AKP, 2003-2009 döneminde kamuya toplam 351 bin memur
almıştır. Bu, dikkatten kaçmaktadır. Bütçe kanunu ile getirilen sınırlamalar
yanıltıcıdır. Bugüne kadar 351 bin devlet memuru ve 158 bin sözleşmeli personel
olmak üzere 509 bin kişiyi devlet işe almıştır.''
MHP Mersin Milletvekili Behiç Çelik de madde üzerinde yaptığı konuşmada,
Türkiye'nin, komşularıyla ''sıfır problem'' politikasına değinerek, bunun
işleyebilmesi için içeride güçlü orduyla desteklenmesi gerektiğini, aksi takdirde
bu ifadenin lafı güzaf olarak kalacağını belirtti. Çelik, güçlü ordu için savunma
sanayine daha fazla pay aktırılması gerektiğini savundu.
Çelik, ''Açılımlardan, işbirlikçilerden, Habur teşrifatçılardan uzak
durarak teslimiyet bütçesi yerine, Türk milletinin sorunlarına eğilin'' dedi.
''BELEDİYELERİN SIKINTILARININ FARKINDAYIZ''
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, milletvekillerinin madde üzerindeki
sorularını yanıtlarken, belediyelerin mali sıkıntılarının farkında olduklarını,
geçen yıl merkezi bütçeden mahalli idarelere aktarılan payları yüzde 30 artıracak
düzenleme yaptıklarını hatırlattı. Şimşek, ancak yaşanan krizde vergi
gelirlerindeki düşüş nedeniyle bunun belediyelere yansımadığını kaydetti.
Şimşek, ''Bu yıl, bütçeden kanunların öngördüğü esas ve usuller
çerçevesinde 16,1 milyar lirayı belediyelere dağıttık. 2010 yılında bu 19 milyar
liraya ulaşmış olacak. Bu bir miktar da olsa rahatlatıcı etkide bulunacak. Ama
mahalli idarelerin yerelde daha iyi gelir imkanlarına kavuşması gerekir. Buna
ilişkin de çalışmalar yapılıyor'' dedi.
Uzman erbaşlara kadro verilmesiyle ilgili soruyu da yanıtlayan Şimşek,
''Uzman erbaşlıktan istifa edenler, belli şartlarda kamu kurumlarına sınavsız
nakil olabilmektedir. Ancak kurumunun atama sayısının yeterli olması
gerekmektedir. Maliye olarak buna gereken özeni gösteririz. Kurumların
ihtiyaçları ve verilen kadrolarla sınırlıdır'' diye konuştu.
''TÜPRAŞ BİR YERE GİTMEDİ''
Şimşek, köprü ve otoyolların özelleştirilmesi konusundaki soruyla ilgili
olarak, şunları kaydetti:
''Özelleştirilen kurumun egemenlik hakkı ile gayri menkulü kullanım
hakkını birbirinden ayırmak gerekir. Biz, TÜPRAŞ'ı özelleştirdik. TÜPRAŞ bir yere
gitmedi ki... TÜPRAŞ büyüdü, orada çalışanlar bizim vatandaşımız, bizim
elektriğimizi, suyumuzu kullanıyor. Aynı şekilde Telekom satıldığından beri
Türkiye'de 4 milyar dolarlık yatırım yapmış. Vergisini vermeye devam ediyor,
orada da bizim vatandaşımız çalışmaya devam ediyor. Sadece orada kar var,
dışarıya aktarılabilecek... O karı, yerli şirketler de yabancı şirketler de
dışarıya aktarabiliyor. Türk firmaları da uluslararası arenada şirket almaya
başladı. Türkiye'de özelleştirme uzun süreden beri devam ediyor. Eğer bir ülke
düzenlemeyi, denetlemeyi iyi yaparsa, sistemini iyi kurarsa özelleştirmenin ciddi
şekilde yararı vardır, zararı yoktur. Rekabet gücünü ve rekabeti artırmak
önemlidir. Rekabetin olmadığı yerde inovasyon, yenilikçilik ve verimlilik olmaz.
Özelleştirme buna imkan sağlıyor.''
Tasarının, ''fonlara ilişkin işlemleri'' düzenleyen 15. maddesi kabul
edildi.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, hasta katılım
payının tek amacının, birinci basamak sağlık kuruluşlarını mümkün olduğunca geniş
şekilde kullanmak olduğunu söyledi.
TBMM Genel Kurulunda, 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunun
Tasarısı'nın maddelerinin görüşmeleri sürüyor. Tasarının, ''yabancı ülkelere
yapılacak hizmet karşılıkları'' başlıklı 16. maddesi üzerinde konuşan CHP Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt, bir Amerikan televizyonunda, Türkiye'nin doğu ve
güneydoğusunun ''Kürdistan'' olarak gösterildiğine ilişkin açıklamasında
kullandığı bazı ifadelerin, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun şahsına yönelik
olmadığını söyledi. ''Sözlerim yanlış anlaşıldıysa geri alabilirim'' diyen Öğüt,
ancak böyle bir haritaya Bakan Davutoğlu'nun da tepkisiz kalmaması gerektiğini
söyledi.
Ardahan'daki işsizlik oranının yüzde 3,7 olarak açıklandığını, ancak
aslında bu oranın yüzde 70 olduğunu belirten Öğüt, bu hesaplamanın tekrar
yapılması gerektiğini dile getirdi. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki
iklim koşullarına da değinen Ögüt, kar ve don nedeniyle özellikle çiftçilerin
mağdur olduğunu belirtti.
MHP Kütahya Milletvekili Alim Işık da Bursa'nın Mustafakemalpaşa
ilçesinde meydana gelen ve 19 kişinin ölümü ile sonuçlanan olayın ardından,
ölenlerin ailelerine yapılan devlet yardımlarının, sanki AK Parti tarafından
yapılıyormuş gibi gösterildiğini öne sürdü.
Patlamada ölenlerin bazılarının aileleriyle görüştüğünü ifade eden Işık,
bu ailelere destek olunması için, her bir aileden en az bir gence iş verilmesinin
yararlı olacağını kaydetti.
Türkiye'de son yıllarda yolsuzlukların arttığını belirten Işık,
özellikle, özelleştirme ve yerel yönetimlerde yapılan yolsuzlukların ciddi
boyutlara ulaştığını anlattı.
AK Parti Ankara Milletvekili Zeynep Dağı ise günümüzde yaşanan bazı
sorunların uluslararası boyutlarda olduğunu, bu sorunların çözümü için de
uluslararası iş birliği gerektiğini ifade etti. Uluslararası değişimlere ayak
uydurulması için zihniyet değişimi gerektiğini belirten Dağı, bunun
gerçekleşmemesi halinde, sorunların çözümü için başvurulan uluslararası iş
birliğinden yeterince faydalanılamayacağını dile getirdi.
AK Parti Hatay Milletvekili Fevzi Şanverdi de AK Parti iktidarı ile
birlikte Türkiye'nin artık bölgesinde söz sahibi bir ülke konumuna geldiğini
ifade etti. Şanverdi, AK Parti olarak milleti hayal kırıklığına uğratmadıklarını
ve uğratmayacaklarını vurguladı.
Türkiye'nin içte istikrar, dışta itibar sağladığını belirten Şanverdi,
son 7 yılda AB reform yasaları çıkarılarak, ülkenin daha demokratik konuma
gelmesi için gereken tedbirlerin alındığını sözlerine ekledi.
SAĞLIKTA KATILIM YAPI
Milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Maliye Bakanı Şimşek, kar
transferinin yıllık sermaye girişine oranlanması halinde, 1989-2002 döneminde
yüzde 90.1, 2003-2009 döneminde ise yüzde 32.3 olduğunun görüleceğini belirtti.
Şimşek, 1989-2002 döneminde çok düşük oranda sermaye girdiğini, bunun
neredeyse tamamı kadar bir kar transferi yurt dışına çıktığını kaydetti. Bakan
Şimşek, 2003-2009 döneminde ise giren paranın çok yüksek düzeyde olduğunu, kar
transferi olarak çıkan paranın ise yalnızca yüzde 32.3 olduğunu ifade etti.
Şimşek, 1990'lı yıllarda Hazinenin borçlanma faiz oranlarının yüzde
80-90'lara ulaştığını, son yıllarda ise bu oranın tek haneye kadar düştüğünü
söyledi.
Hasta katılım payı konusuna değinen Şimşek, bunun tek amacının birinci
basamak sağlık kuruluşlarını mümkün olduğunca geniş şekilde kullanmak, birinci
basamakta görülebilecek tedaviyi birinci basamakta tutmak olduğunu ifade etti.
Şimşek, durumu acil olmayan bir hastanın, tedavisinde sağlık ocağından
yararlanarak, maliyeti yüksek olan hastanelere gitmek zorunda kalmayacağını ifade
etti.
AB ülkelerinde her 100 hastadan 35'ine ilaç yazıldığını belirten Şimşek,
Türkiye'de ise 100 hastadan 85'ine ilaç yazıldığını, böylece bu paranın bir
kısmının dışarı çıktığını söyledi.
Hazine teşvik ödemelerine ilişkin soru üzerine de Şimşek, bu hafta 200
milyon lirayı Hazineye gönderdiklerini bildirdi.
Tasarının, ''yabancı ülkelere yapılacak hizmet karşılıkları'' başlıklı
16. maddesi kabul edildi.
TBMM Genel Kurulunda, 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının iki maddesi daha kabul edildi.
AK Parti Hakkari Milletvekili Abdulmuttalip Özbek, Tasarının 18. maddesi
üzerinde konuşurken, terörle mücadeleye değindi. Terör yüzünden ülkenin
kaynaklarının heba edildiğini savunan Özbek, ''Bu ülkede binlerce insan gibi ben
de çok acı çektim. Genç yaşta yeğenimi şehit verdim, eniştemi kaybettim. Dağda
kaybettiğim yakınlarım da oldu. Ama umudumu kaybetmedim. Ülkeye barışın gelmesi
için el ele verelim; çocuklarımız, torunlarımız bu acıları yaşamasın. Kim iktidar
olursa olsun, bu sorunu çözmekten başka çaresi yoktur'' diye konuştu.
Özbek'in sözlerine MHP'li milletvekilleri tepki gösterdi. MHP Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir, ''Milleti germeyin'' diye laf atarken, ayağa kalkan
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural ise ''Türkiye Cumhuriyeti devletinin güvenlik
güçlerinin verdiği mücadele ve bunun için ayrılan kaynakların heba olarak
nitelendirilemeyeceğini'' söyledi.
Özbek'in ardından söz alan AK Parti Sivas Milletvekili Hamza Yerlikaya,
MHP'li milletvekillerinin tepkilerini sürdürmesi üzerine, ''Biz hiçbir konuda PKK
ile el ele vermedik, vermeyiz, vermeyeceğiz. Bunu iyi bilmek lazım'' karşılığını
verdi.
Yerlikaya, 2002 yılında yüzde 62 ile borçlanıldığını, bugün ise yüzde 9
ile borçlanmaya gidildiğini ifade ederek, ''62 mi büyük, 9 mu büyük? O zaman siz
de hükümettiniz. Niye bunlara çare bulmadınız? Hiçbir hükümet halkını, milletini
satmaz, satmamıştır. Siz sattınız. 30 bankayı satıp, bunların borçlarını ödeyen
biziz. Bunları tarih yazıyor, yazmaya devam ediyor. Türkiye hiç olmadığından daha
iyi şekilde idare ediliyor'' diye konuştu.
MHP'li Oktay Vural'ın ''Bırak Allah aşkına'' diye laf atması üzerine
Yerlikaya, ''Bu ülkede milliyetçilik sadece size mi ait? Milliyetçilik, ülkücülük
partilerin tekelinde mi?'' diye karşılık verdi. Vural'ın ''Hadi milliyetçiliyim
de bakayım'' demesi üzerine Yerlikaya, ''Ben milliyetçiyim. Ülkemi ve milletimi
seviyorum. Sevdiğim gibi hizmet veriyorum. Ömrümün 20 senesini bayrakla, millet
temsiliyle geçirdim. O bayrağı taşımanın şerefini yaşadım. İstiklal Marşını
söylemenin şerefini yaşadım. Bu ülkeyi kimse satmıyor, satmayacak, sattırmayız.
Böyle bir şeye müsaade etmeyiz. Hiçbir zaman PKK'nın yanında olmadık,
olmayacağız'' dedi.
MHP Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş'un laf atması üzerine Yerlikaya,
kendisine, ''Sağlık Bakanlığı yaptınız. O dönemdeki icraatlarınızı, gelip burada
anlatabiliyor musunuz? Sayın Akdağ anlatınca, niye arkaya kaçtınız?'' diye
sordu.
Başkanvekili Nevzat Pakdil, MHP'lilerin Yerlikaya'ya tepkilerini laf
atarak göstermeyi sürdürmesi üzerine, ''Dünya ve Olimpiyat Şampiyonu olmuş bir
arkadaşımız, Türk Bayrağı'nı dalgalandırmak için o işi yaparken bu kişinin
vatanseverliğini sorgulamak doğru mu?'' dedi.
Yerlikaya'nın konuşmasını bitirerek yerine oturmasının ardından, MHP
Konya Milletvekili Faruk Bal ile MHP'li Osman Durmuş, kendilerine sataşıldığı
gerekçesiyle söz istedi.
Bal, 1997 yılında Bankacılık Kanunu'nun iptal edildiğini belirterek,
''İptal edilen kanundan sonra vatandaşı soymak için bankalar kurulmuştur. Bizim
yaptığımız ilk iş 1999'da Bankacılık Kanunu'nu çıkarmaktı. Sizin battı dediğiniz
bankalar, o zaman batmıştır'' dedi.
AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ'ın ''22 banka nasıl battı?'' diye
laf atması üzerine Bal, ''Benim dediğimi anlamıyorsan, Türkçe anlamıyorsan nasıl
izah edeyim ben sana?'' diye tepki gösterdi.
Durmuş da yaptığı konuşmada, ''Biz göreve geldiğimizde hastaneler, 6 ay
sarf malzemesi alamıyordu. Bazı hastanelerde hapishanelerdeki koğuş sistemi
vardı. Siz ilaç firmalarını batırdınız. Siz satıyorsunuz, batırıyorsunuz'' diye
konuştu.
TERÖRLE MÜCADELE
Daha sonra milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek, MHP Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın ''Biraz önce bir milletvekiliniz,
terörle mücadeleye ayrılan kaynakların heba olduğunu söyledi'' demesi üzerine,
''Terörle mücadelede kaynaklar heba edilmemiştir. Tabii ki ülkemiz her aşamada,
her mücadeleyi yapacaktır. Gerekirse teröristle dağda çatışacaktır, gerektiğinde
de açılımlarda bulunup ülkenin sorunlarını çözmeye çalışacaktır. Hükümetimiz çok
boyutlu olarak bu sorunların çözülmesi için çalışıyor. Bu konuya aktarılan
kaynaklar da önemlidir. Heba edilmemiştir'' diye konuştu.
Şimşek, Teşvik Kanunu'nun süresinin uzatılıp uzatılmayacağı yönündeki
sorulara dün yanıt verdiğini hatırlatarak, ''Eğer hükümetimiz bu kanunun
uzatılması konusunda irade gösterirse tabii ki uzatacağımızı söyledim. Ama
bütçede bunun uzatılması konusunda bir şey yok. Başbakanımız ve hükümetimiz bunun
uzatılması konusunda irade ortaya koyarsa uzatırız, kaynağını da buluruz. Ama
bütçeye ek bir kaynak konulmadı'' dedi.
TÜİK'in işsizlikle ilgili rakamlarına yönelik soruya ise Şimşek, ''Şu an
TÜİK, Merkez Bankasından daha bağımsız. Merkez Bankasında başkan yardımcılarını
hükümet belirliyor. Oysa TÜİK'te başkan atanıyor. TÜİK'in bir rakamına inanıp,
bir rakamına inanmamak olur mu arkadaşlar?'' diye konuştu.
Bankamatik memurlarını artırmak gibi bir çabaları olmadığını,
çalışanların en verimli şekilde çalışmasını amaçladıklarını kaydeden Şimşek,
kimsenin bu konuda tereddüdü olmamasını istedi.
Genel Kurulda, tasarının iki maddesi daha kabul edildi.
Bütçe Kanunu Tasarısı'nın görüşülmesine devam ediliyor.
Genel Kurul, TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil başkanlığında toplandı.
Bütçe görüşmeleri, 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 15.
maddesi üzerinden sürüyor.
Tasarının 15. maddesi üzerinde ilk sözü, CHP Trabzon Milletvekili Akif
Hamzaçebi aldı.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 'Eğer bir ülke
sistemini iyi kurarsa özelleştirmenin ciddi şekilde yararı vardır, zararı
yoktur'' dedi.
TBMM Genel Kurulunda, 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunun
Tasarısı'nın maddelerinin görüşmeleri sürüyor. Tasarının ''fonlara ilişkin
işlemler'' başlıklı 15. maddesi üzerinde konuşan CHP Trabzon Milletvekili Akif
Hamzaçebi, bütçelerin vatandaş tercihlerini yansıtması gerektiğini, ancak
Türkiye'de uzun süreden beri IMF, siyasiler ve bürokratların tercihiyle bütçe
hazırlandığını ileri sürdü.
Hamzaçebi, ''Bütçeye halkın tercihlerinin yansıtılması için önerim, Gelir
Vergisi ödeyen tüm mükelleflerin, kendilerine dağıtılacak bir forma kamu
harcamalarının hangi alanlara dağıtılması konusunda tercihlerini belirtmeleridir.
Bu yapıldığında, vatandaş ile hükümetlerin tercihleri arasında ciddi fark olduğu
görülecektir. Hükümetler de bunları dikkate alarak, bütçe hazırlamak zorunda
kalacak, daha hesap verebilir bir tutum alacaktır'' diye konuştu.
TEKEL işçilerinin durumuna işaret eden Hamzaçebi, bunların,
''özelleştirme mağduru'' olduğunu söyledi. Ankara'da eylem yapan işçilerin
seslerini kendilerinin duyduğunu, ancak iktidarın duymadığını iddia eden
Hamzaçebi, şöyle konuştu:
''Hükümetin bu işçilere sunduğu çözüm, çözüm değildir. Bu işçiler, 10 ay
süreyle kamuda geçici işçi olarak asgari ücretle çalışmaya mahkum ediliyor. Oysa
Hükümet, 2007 yılında çıkardığı yasayla, kamuda 6 aydan fazla çalışan işçileri
daimi işçi kadrosuna aldı. Bir yandan 218 bin işçiyi daimi işçi olarak devletin
kadrolarına alacağız, öte yandan özelleştirme mağduru bu işçileri 10 ay süreyle
hayatları boyunca çalışmaya mahkum edeceğiz. Eşit işe eşit ücret, evrensel
kuraldır. Gelin bu işçilerin sorunlarını çözelim. Bunlar, 'yan geliyor yatıyor,
havadan para alıyor' yaklaşımında bulunulacak işçiler değil. Bunlara iş verildi
de çalışmadılar mı? 'Gelin sizi asgari ücretle işe alalım' demek, ölümü gösterip
sıtmaya razı etmektir. AKP, 2003-2009 döneminde kamuya toplam 351 bin memur
almıştır. Bu, dikkatten kaçmaktadır. Bütçe kanunu ile getirilen sınırlamalar
yanıltıcıdır. Bugüne kadar 351 bin devlet memuru ve 158 bin sözleşmeli personel
olmak üzere 509 bin kişiyi devlet işe almıştır.''
MHP Mersin Milletvekili Behiç Çelik de madde üzerinde yaptığı konuşmada,
Türkiye'nin, komşularıyla ''sıfır problem'' politikasına değinerek, bunun
işleyebilmesi için içeride güçlü orduyla desteklenmesi gerektiğini, aksi takdirde
bu ifadenin lafı güzaf olarak kalacağını belirtti. Çelik, güçlü ordu için savunma
sanayine daha fazla pay aktırılması gerektiğini savundu.
Çelik, ''Açılımlardan, işbirlikçilerden, Habur teşrifatçılardan uzak
durarak teslimiyet bütçesi yerine, Türk milletinin sorunlarına eğilin'' dedi.
''BELEDİYELERİN SIKINTILARININ FARKINDAYIZ''
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, milletvekillerinin madde üzerindeki
sorularını yanıtlarken, belediyelerin mali sıkıntılarının farkında olduklarını,
geçen yıl merkezi bütçeden mahalli idarelere aktarılan payları yüzde 30 artıracak
düzenleme yaptıklarını hatırlattı. Şimşek, ancak yaşanan krizde vergi
gelirlerindeki düşüş nedeniyle bunun belediyelere yansımadığını kaydetti.
Şimşek, ''Bu yıl, bütçeden kanunların öngördüğü esas ve usuller
çerçevesinde 16,1 milyar lirayı belediyelere dağıttık. 2010 yılında bu 19 milyar
liraya ulaşmış olacak. Bu bir miktar da olsa rahatlatıcı etkide bulunacak. Ama
mahalli idarelerin yerelde daha iyi gelir imkanlarına kavuşması gerekir. Buna
ilişkin de çalışmalar yapılıyor'' dedi.
Uzman erbaşlara kadro verilmesiyle ilgili soruyu da yanıtlayan Şimşek,
''Uzman erbaşlıktan istifa edenler, belli şartlarda kamu kurumlarına sınavsız
nakil olabilmektedir. Ancak kurumunun atama sayısının yeterli olması
gerekmektedir. Maliye olarak buna gereken özeni gösteririz. Kurumların
ihtiyaçları ve verilen kadrolarla sınırlıdır'' diye konuştu.
''TÜPRAŞ BİR YERE GİTMEDİ''
Şimşek, köprü ve otoyolların özelleştirilmesi konusundaki soruyla ilgili
olarak, şunları kaydetti:
''Özelleştirilen kurumun egemenlik hakkı ile gayri menkulü kullanım
hakkını birbirinden ayırmak gerekir. Biz, TÜPRAŞ'ı özelleştirdik. TÜPRAŞ bir yere
gitmedi ki... TÜPRAŞ büyüdü, orada çalışanlar bizim vatandaşımız, bizim
elektriğimizi, suyumuzu kullanıyor. Aynı şekilde Telekom satıldığından beri
Türkiye'de 4 milyar dolarlık yatırım yapmış. Vergisini vermeye devam ediyor,
orada da bizim vatandaşımız çalışmaya devam ediyor. Sadece orada kar var,
dışarıya aktarılabilecek... O karı, yerli şirketler de yabancı şirketler de
dışarıya aktarabiliyor. Türk firmaları da uluslararası arenada şirket almaya
başladı. Türkiye'de özelleştirme uzun süreden beri devam ediyor. Eğer bir ülke
düzenlemeyi, denetlemeyi iyi yaparsa, sistemini iyi kurarsa özelleştirmenin ciddi
şekilde yararı vardır, zararı yoktur. Rekabet gücünü ve rekabeti artırmak
önemlidir. Rekabetin olmadığı yerde inovasyon, yenilikçilik ve verimlilik olmaz.
Özelleştirme buna imkan sağlıyor.''
Tasarının, ''fonlara ilişkin işlemleri'' düzenleyen 15. maddesi kabul
edildi.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, hasta katılım
payının tek amacının, birinci basamak sağlık kuruluşlarını mümkün olduğunca geniş
şekilde kullanmak olduğunu söyledi.
TBMM Genel Kurulunda, 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunun
Tasarısı'nın maddelerinin görüşmeleri sürüyor. Tasarının, ''yabancı ülkelere
yapılacak hizmet karşılıkları'' başlıklı 16. maddesi üzerinde konuşan CHP Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt, bir Amerikan televizyonunda, Türkiye'nin doğu ve
güneydoğusunun ''Kürdistan'' olarak gösterildiğine ilişkin açıklamasında
kullandığı bazı ifadelerin, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun şahsına yönelik
olmadığını söyledi. ''Sözlerim yanlış anlaşıldıysa geri alabilirim'' diyen Öğüt,
ancak böyle bir haritaya Bakan Davutoğlu'nun da tepkisiz kalmaması gerektiğini
söyledi.
Ardahan'daki işsizlik oranının yüzde 3,7 olarak açıklandığını, ancak
aslında bu oranın yüzde 70 olduğunu belirten Öğüt, bu hesaplamanın tekrar
yapılması gerektiğini dile getirdi. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki
iklim koşullarına da değinen Ögüt, kar ve don nedeniyle özellikle çiftçilerin
mağdur olduğunu belirtti.
MHP Kütahya Milletvekili Alim Işık da Bursa'nın Mustafakemalpaşa
ilçesinde meydana gelen ve 19 kişinin ölümü ile sonuçlanan olayın ardından,
ölenlerin ailelerine yapılan devlet yardımlarının, sanki AK Parti tarafından
yapılıyormuş gibi gösterildiğini öne sürdü.
Patlamada ölenlerin bazılarının aileleriyle görüştüğünü ifade eden Işık,
bu ailelere destek olunması için, her bir aileden en az bir gence iş verilmesinin
yararlı olacağını kaydetti.
Türkiye'de son yıllarda yolsuzlukların arttığını belirten Işık,
özellikle, özelleştirme ve yerel yönetimlerde yapılan yolsuzlukların ciddi
boyutlara ulaştığını anlattı.
AK Parti Ankara Milletvekili Zeynep Dağı ise günümüzde yaşanan bazı
sorunların uluslararası boyutlarda olduğunu, bu sorunların çözümü için de
uluslararası iş birliği gerektiğini ifade etti. Uluslararası değişimlere ayak
uydurulması için zihniyet değişimi gerektiğini belirten Dağı, bunun
gerçekleşmemesi halinde, sorunların çözümü için başvurulan uluslararası iş
birliğinden yeterince faydalanılamayacağını dile getirdi.
AK Parti Hatay Milletvekili Fevzi Şanverdi de AK Parti iktidarı ile
birlikte Türkiye'nin artık bölgesinde söz sahibi bir ülke konumuna geldiğini
ifade etti. Şanverdi, AK Parti olarak milleti hayal kırıklığına uğratmadıklarını
ve uğratmayacaklarını vurguladı.
Türkiye'nin içte istikrar, dışta itibar sağladığını belirten Şanverdi,
son 7 yılda AB reform yasaları çıkarılarak, ülkenin daha demokratik konuma
gelmesi için gereken tedbirlerin alındığını sözlerine ekledi.
SAĞLIKTA KATILIM YAPI
Milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Maliye Bakanı Şimşek, kar
transferinin yıllık sermaye girişine oranlanması halinde, 1989-2002 döneminde
yüzde 90.1, 2003-2009 döneminde ise yüzde 32.3 olduğunun görüleceğini belirtti.
Şimşek, 1989-2002 döneminde çok düşük oranda sermaye girdiğini, bunun
neredeyse tamamı kadar bir kar transferi yurt dışına çıktığını kaydetti. Bakan
Şimşek, 2003-2009 döneminde ise giren paranın çok yüksek düzeyde olduğunu, kar
transferi olarak çıkan paranın ise yalnızca yüzde 32.3 olduğunu ifade etti.
Şimşek, 1990'lı yıllarda Hazinenin borçlanma faiz oranlarının yüzde
80-90'lara ulaştığını, son yıllarda ise bu oranın tek haneye kadar düştüğünü
söyledi.
Hasta katılım payı konusuna değinen Şimşek, bunun tek amacının birinci
basamak sağlık kuruluşlarını mümkün olduğunca geniş şekilde kullanmak, birinci
basamakta görülebilecek tedaviyi birinci basamakta tutmak olduğunu ifade etti.
Şimşek, durumu acil olmayan bir hastanın, tedavisinde sağlık ocağından
yararlanarak, maliyeti yüksek olan hastanelere gitmek zorunda kalmayacağını ifade
etti.
AB ülkelerinde her 100 hastadan 35'ine ilaç yazıldığını belirten Şimşek,
Türkiye'de ise 100 hastadan 85'ine ilaç yazıldığını, böylece bu paranın bir
kısmının dışarı çıktığını söyledi.
Hazine teşvik ödemelerine ilişkin soru üzerine de Şimşek, bu hafta 200
milyon lirayı Hazineye gönderdiklerini bildirdi.
Tasarının, ''yabancı ülkelere yapılacak hizmet karşılıkları'' başlıklı
16. maddesi kabul edildi.
TBMM Genel Kurulunda, 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının iki maddesi daha kabul edildi.
AK Parti Hakkari Milletvekili Abdulmuttalip Özbek, Tasarının 18. maddesi
üzerinde konuşurken, terörle mücadeleye değindi. Terör yüzünden ülkenin
kaynaklarının heba edildiğini savunan Özbek, ''Bu ülkede binlerce insan gibi ben
de çok acı çektim. Genç yaşta yeğenimi şehit verdim, eniştemi kaybettim. Dağda
kaybettiğim yakınlarım da oldu. Ama umudumu kaybetmedim. Ülkeye barışın gelmesi
için el ele verelim; çocuklarımız, torunlarımız bu acıları yaşamasın. Kim iktidar
olursa olsun, bu sorunu çözmekten başka çaresi yoktur'' diye konuştu.
Özbek'in sözlerine MHP'li milletvekilleri tepki gösterdi. MHP Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir, ''Milleti germeyin'' diye laf atarken, ayağa kalkan
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural ise ''Türkiye Cumhuriyeti devletinin güvenlik
güçlerinin verdiği mücadele ve bunun için ayrılan kaynakların heba olarak
nitelendirilemeyeceğini'' söyledi.
Özbek'in ardından söz alan AK Parti Sivas Milletvekili Hamza Yerlikaya,
MHP'li milletvekillerinin tepkilerini sürdürmesi üzerine, ''Biz hiçbir konuda PKK
ile el ele vermedik, vermeyiz, vermeyeceğiz. Bunu iyi bilmek lazım'' karşılığını
verdi.
Yerlikaya, 2002 yılında yüzde 62 ile borçlanıldığını, bugün ise yüzde 9
ile borçlanmaya gidildiğini ifade ederek, ''62 mi büyük, 9 mu büyük? O zaman siz
de hükümettiniz. Niye bunlara çare bulmadınız? Hiçbir hükümet halkını, milletini
satmaz, satmamıştır. Siz sattınız. 30 bankayı satıp, bunların borçlarını ödeyen
biziz. Bunları tarih yazıyor, yazmaya devam ediyor. Türkiye hiç olmadığından daha
iyi şekilde idare ediliyor'' diye konuştu.
MHP'li Oktay Vural'ın ''Bırak Allah aşkına'' diye laf atması üzerine
Yerlikaya, ''Bu ülkede milliyetçilik sadece size mi ait? Milliyetçilik, ülkücülük
partilerin tekelinde mi?'' diye karşılık verdi. Vural'ın ''Hadi milliyetçiliyim
de bakayım'' demesi üzerine Yerlikaya, ''Ben milliyetçiyim. Ülkemi ve milletimi
seviyorum. Sevdiğim gibi hizmet veriyorum. Ömrümün 20 senesini bayrakla, millet
temsiliyle geçirdim. O bayrağı taşımanın şerefini yaşadım. İstiklal Marşını
söylemenin şerefini yaşadım. Bu ülkeyi kimse satmıyor, satmayacak, sattırmayız.
Böyle bir şeye müsaade etmeyiz. Hiçbir zaman PKK'nın yanında olmadık,
olmayacağız'' dedi.
MHP Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş'un laf atması üzerine Yerlikaya,
kendisine, ''Sağlık Bakanlığı yaptınız. O dönemdeki icraatlarınızı, gelip burada
anlatabiliyor musunuz? Sayın Akdağ anlatınca, niye arkaya kaçtınız?'' diye
sordu.
Başkanvekili Nevzat Pakdil, MHP'lilerin Yerlikaya'ya tepkilerini laf
atarak göstermeyi sürdürmesi üzerine, ''Dünya ve Olimpiyat Şampiyonu olmuş bir
arkadaşımız, Türk Bayrağı'nı dalgalandırmak için o işi yaparken bu kişinin
vatanseverliğini sorgulamak doğru mu?'' dedi.
Yerlikaya'nın konuşmasını bitirerek yerine oturmasının ardından, MHP
Konya Milletvekili Faruk Bal ile MHP'li Osman Durmuş, kendilerine sataşıldığı
gerekçesiyle söz istedi.
Bal, 1997 yılında Bankacılık Kanunu'nun iptal edildiğini belirterek,
''İptal edilen kanundan sonra vatandaşı soymak için bankalar kurulmuştur. Bizim
yaptığımız ilk iş 1999'da Bankacılık Kanunu'nu çıkarmaktı. Sizin battı dediğiniz
bankalar, o zaman batmıştır'' dedi.
AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ'ın ''22 banka nasıl battı?'' diye
laf atması üzerine Bal, ''Benim dediğimi anlamıyorsan, Türkçe anlamıyorsan nasıl
izah edeyim ben sana?'' diye tepki gösterdi.
Durmuş da yaptığı konuşmada, ''Biz göreve geldiğimizde hastaneler, 6 ay
sarf malzemesi alamıyordu. Bazı hastanelerde hapishanelerdeki koğuş sistemi
vardı. Siz ilaç firmalarını batırdınız. Siz satıyorsunuz, batırıyorsunuz'' diye
konuştu.
TERÖRLE MÜCADELE
Daha sonra milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek, MHP Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın ''Biraz önce bir milletvekiliniz,
terörle mücadeleye ayrılan kaynakların heba olduğunu söyledi'' demesi üzerine,
''Terörle mücadelede kaynaklar heba edilmemiştir. Tabii ki ülkemiz her aşamada,
her mücadeleyi yapacaktır. Gerekirse teröristle dağda çatışacaktır, gerektiğinde
de açılımlarda bulunup ülkenin sorunlarını çözmeye çalışacaktır. Hükümetimiz çok
boyutlu olarak bu sorunların çözülmesi için çalışıyor. Bu konuya aktarılan
kaynaklar da önemlidir. Heba edilmemiştir'' diye konuştu.
Şimşek, Teşvik Kanunu'nun süresinin uzatılıp uzatılmayacağı yönündeki
sorulara dün yanıt verdiğini hatırlatarak, ''Eğer hükümetimiz bu kanunun
uzatılması konusunda irade gösterirse tabii ki uzatacağımızı söyledim. Ama
bütçede bunun uzatılması konusunda bir şey yok. Başbakanımız ve hükümetimiz bunun
uzatılması konusunda irade ortaya koyarsa uzatırız, kaynağını da buluruz. Ama
bütçeye ek bir kaynak konulmadı'' dedi.
TÜİK'in işsizlikle ilgili rakamlarına yönelik soruya ise Şimşek, ''Şu an
TÜİK, Merkez Bankasından daha bağımsız. Merkez Bankasında başkan yardımcılarını
hükümet belirliyor. Oysa TÜİK'te başkan atanıyor. TÜİK'in bir rakamına inanıp,
bir rakamına inanmamak olur mu arkadaşlar?'' diye konuştu.
Bankamatik memurlarını artırmak gibi bir çabaları olmadığını,
çalışanların en verimli şekilde çalışmasını amaçladıklarını kaydeden Şimşek,
kimsenin bu konuda tereddüdü olmamasını istedi.
Genel Kurulda, tasarının iki maddesi daha kabul edildi.
