
2016-04-01 - 14:00
Plan ve Bütçe Komisyonu, AK PARTİ Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç başkanlığında toplandı. Komisyonda, "Şanlıurfa'ya 'İstiklal Madalyası' verilmesi, zorunlu trafik sigortası, Diyarbakır'ın Sur ilçesinin yeniden inşaası, 'Kanal İstanbul', 25 yaşa kadar genel sağlık sigortası primlerinin silinmesi, 15 bin polis alınması ve terörizmin finansmanıyla" ilgili konularda düzenlemeler içeren "torba kanun" tasarısı kabul edildi.
Plan ve Bütçe Komisyonu, AK PARTİ Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç başkanlığında toplanarak, kamuoyunda "torba kanun" tasarısı olarak bilinen "Şanlıurfa İline İstiklal Madalyası Verilmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nı görüşmeye devam etti.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, tasarının, "zorunlu mali sorumluluk sigortasına" ilişkin maddeleri hakkında bilgi verdi.
Karayolları Trafik Kanunu'nda 5 değişiklik öngördüklerini belirten Şimşek, "Bu maddelerden maksadımız, zorunlu trafik sigortası teminat içeriğini istikrara kavuşturmak. Anılan teminatın özel kanunla getirildiği dikkate alınarak, tabi olduğu rejim özel hükümlerine bağlanmakta, yargı uygulamasının, kanunun aradığı sorumluluk konseptiyle uyumlu hale getirilmesi amaçlanmaktadır." dedi.
Şimşek, tasarıya, alt komisyonda bir madde eklendiğini anımsatarak, düzenlemeyle ilgili şu bilgileri verdi:
"Bu madde de zarar görenin sigorta tahkim komisyonuna öncelikle başvuru yapmasını teşvik etmek amacıyla eklenmiştir. Bu, sektörün talebidir. Zarar görenlerin genel mahkemelere dava açma hakkının korunması lazım. Nitekim bu korunmuştur. Madde ile genel mahkemelere başvuru hakkının korunduğunun daha netleştirilmesi amacıyla ek cümleler ilave edilmesi de söz konusu olabilir. İşin özü itibariyle, biz, uygulamadaki sıkıntılar nedeniyle genel şartları kanuna taşıyoruz. Hiç bir şekilde genel mahkemelere başvuru yolu tıkanmıyor, sadece bir seçenek olarak öncesinde uzlaşma süreci olarak ortaya konuyor."
AK PARTİ Aydın Milletvekili Mustafa Savaş da sigorta sektöründe son 10 yılda tazminat limitlerinin 40 kat artmasının ve kaza tespit tutanaklarının vatandaşlara bırakılmasının sigorta şirketlerinin zarar etmesine neden olduğunu kaydederek, özellikle trafik branşında sigorta şirketlerinin para kazanmadığını belirtti.
Savaş, "Bu düzenleme, karlılıkları bir derece düzeltecek ama herkesin son dönemde şikayet ettiği, poliçe fiyatlarının aşağı inmesine katkı sağlayacak çok önemli bir düzenleme değil, bunun için ilave bir düzenleme yapılmasını tavsiye ediyorum." diye konuştu.
Türkiye Sigorta Birliği Genel Sekreteri Mehmet Akif Eroğlu ise neden bu düzenlemeye ihtiyaç duyulduğunu anlattı.
Trafik biriminin, sigortacıların en önemli birimi olduğunu belirten Eroğlu, şöyle konuştu:
"Toplam üretimimizin yüzde 25'i buradan geliyor, bu da yaklaşık 6 milyar TL prime denk geliyor. 10 yıldır trafik poliçesini sigorta şirketleri fonluyor, yani 10 yıldır zarar ediyoruz, 7 milyar TL zararımız var. Her yıl sermaye artırıyoruz ama artık dayanamadık ve bu yıl fiyatları artırdık. Bizim bu yılki trafik branşındaki zararımız, bilanço zararlarına döndü. Yani biz 10 yıldır trafik branşında zarar ediyorduk ama bu yıl 550 milyon TL konsolide olarak sigorta sektörü bilançoda zarar etti. Biz bu yıl 18 branşımızdan elde ettiğimiz gelirlerle trafiği fonlayamadık, her yıl fonluyorduk. Bizim 'illa her branştan kar edelim' diye bir kaygımız yok. Biz sigorta sektörü olarak bugüne kadar hep halkımızı fonladık. Biz sigorta şirketleri olarak devlet değiliz, Merkez Bankası değiliz, havuzumuz yok. Biz anonim şirketiz, elbette kar etmek isteyeceğiz ama kar ederken de vatandaşımızı istismar etmeyeceğiz."
Eroğlu, "Neden zararlarınızı yönetemiyorsunuz?" sorusunun akla gelebileceğini ifade ederek, "Belirsizlik var, hiçbir şekilde maliyetlerimizi göremiyoruz. Ben bir yıllık poliçe hazırlıyorum ama 10 yıllık zamanaşımı olduğu için, kanundaki belirsizliklerden dolayı mahkemeye gidiliyor, avukat, 'alkollü sürücüye de ödenmesi lazım, ödenmemiş' diyor, mahkeme de bunu kabul ederek, 'alkollü sürücüye de ödeyin' diyor. Bunun üzerine bu davalarda 10 yıl geriye gidiliyor, alkollü araba kullanırken ölen tüm kişiler için davalar açılıyor ve biz burada maliyetle karşı karşıya kalıyoruz. Ben de o yılki tarifede bunu öngörmediğim için zarar ediyorum." ifadelerini kullandı.
Sigortacıların ödemesi gerekeni ödemesi, bu konuda hakkaniyet olması gerektiğine işaret eden Eroğlu, sigortacıların zarar verene ödeme yapmaması gerektiğini söyledi. Eroğlu, "Ben maliyetimi artırarak bunu öderim, peki bu hakkaniyetli olur mu? 18 milyon poliçe alan insan var, niye onların primini artırayım?" diye sordu.
Eroğlu, tasarıda yapılan değişiklikle, kaza yapan kişilerin önce şirkete gelmesini, 15 gün içinde parayı ödememeleri, eksik ödemeleri ya da memnun olmamaları durumunda mahkemeye, tahkime gitmesini istediklerini ifade ederek, "Hiçbir şekilde dava hakkını sınırlayamayız ama mahkemeye gittikleri zaman 3,5 yıl beklemek zorunda kalıyorlar." dedi.
Tasarının, "zorunlu trafik sigortası" ile ilgili maddeleri kabul edildi.
Bu düzenmeler hakkında bilgi veren Başbakan Yardımcısı Şimşek, son yıllarda sigorta primlerinde ciddi artış olduğunu vurgulayarak, "Bu, vatandaşımızın aleyhine gelişen bir durum, bu sorunun vatandaşın lehine çözülmesi lazım. Bunu çözmek için de sorunun kökenine inmemiz lazım." diye konuştu.
Tasarıda yapılmak istenenin, vatandaşın lehine sorunu çözmek olduğunu ifade eden Şimşek, şunları kaydetti:
"Primlerde ciddi artış var. Sistem, Yargıtay'ın yorumuna kadar, 2011'e kadar çalışmış, 2011'den sonra muallak yükümlülükler yaklaşık 1,8 milyar liradan bugün 7,5 milyar lira seviyesine çıktı. Bunun da arka planında önceden öngörülemeyen, sigortalanmayan rizikoların mahkeme kararıyla sigorta şirketlerine empoze edilmesi var.
Biz, burada son derece şeffaf, standart bir tazminat hesaplama yöntemi getiriyoruz. Bu yöntemin getirilmesi tazminatların aşağı ineceği anlamına gelmez. Bizim öngörülebilirliği sağlamamız lazım. Biz hiç bir şekilde 'sistemin bütün sorunlarını çözüyoruz' iddiasıyla buraya gelmedik. Bu maddelerin amacı; şu anda belirsizlik nedeniyle ortaya çıkan ciddi bir prim artışı var, bunu sınırlayarak, hatta düşürerek öngörülebilirliği sağlamak."
Konunun bütün taraflarıyla toplantılar yaptıklarının altını çizen Şimşek, "Bu sürdürülebilir bir model değil. Sigorta şirketleri zarar ettiği için prim artırıyorlar, prim arttığı için, belki yarın öbür gün sigortasızlık sorunu ile karşı karşıya kalabiliriz. Primler çok ciddi yükseldiği zaman kayıtdışılık sorunu ile karşı karşıya kalabiliriz. Kimse bu boyuta bakmıyor, benim esas kaygım burası. Burada yapılan, sigorta şirketlerinin menfaatiyle ilgili bir konu değil. Bizim maksadımız; vatandaşın lehine olarak, prim artışını bir an önce durdurmak ve prim artışındaki yükselişi geriye çekmek." değerlendirmesini yaptı.
Şimşek, tasarının, "Sermaye Piyasası Kanununda düzenlenen merkezi karşı taraf hizmetlerinin yasal altyapısını sağlamlaştıran" maddesiyle ilgili de açıklama yaptı.
Başbakan Yardımcısı Şimşek, İstanbul'u uluslararası finans merkezi haline getirmek istediklerini, bu amaçla sermaye piyasalarının daha da geliştirilmesi gerektiğini söyledi.
Bu çerçevede Borsa İstanbul bünyesinde referans faizin belirleneceği bir yeni para piyasası oluşturma çabası içinde olduklarını vurgulayan Şimşek, "Bu çerçevede Takasbank'ı merkezi karşı taraf olarak belirliyoruz, onun çalışmasına ilişkin hususları belirliyoruz." dedi.
Tasarının görüşmeleri devam ediyor.
Maliye Bakanı Naci Ağbal, Diyarbakır'ın Sur ilçesinin bir an önce tekrar inşa edilmesi, tarihi ve kültürel ortamının sağlanması gerektiğine işaret ederek, "Bu düzenlemeyle Bakanlar Kurulunun Sur ile ilgili riskli alan kararı üzerine, süratla inşaata başlanacak" dedi.
Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen, kamuoyunda "torba tasarı" olarak bilinen, "Şanlıurfa İline İstiklal Madalyası Verilmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın görüşmelerinde, Diyarbakır'ın Sur ilçesinin yeniden inşasının yasal altyapısını oluşturmaya yönelik verilen önergeler tartışma yarattı.
Muhalefet, bu önergelerin son anda verilmesine karşı çıkarak, daha sonra görüşülmesini istedi.
Sur ile ilgili düzenlemelere itiraz eden HDP Diyarbakır Milletvekili Nimetullah Erdoğmuş, ilçenin tarihi bir yer olduğunu ifade ederek, "Sur ile ilgili yapacaklarımızı oldu bittiye getirerek yapacaksak bunun beraberinde getireceği olumsuzlukları ve riskleri de görmeliyiz." dedi.
"Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun bugün Diyarbakır Sur'daki konuşmasının tersi bir uygulama yapıldığını" iddia eden Erdoğmuş, "Oradaki sosyaliteyi çok iyi tahlil etmemiz lazım. Sur ile ilgili kararlar almamız bir felaketin habercisi gibi geliyor bana. Bizim bilgimiz olmadan böyle bir çalışma içine girilmesini kabul edemeyiz. Bizi bekleyen sıkıntıları yeniden tetiklemeyelim. Siz yoğun bakımdaki hastaya reçeteyi yazdınız, hastanın belki hayat belirtileri vardı ama siz bu reçeteyle hastayı öldürdünüz." görüşünü savundu.
Önergeler hakkında bilgi veren Ağbal, terör örgütünün bir süredir bölgede insanların hem canına hem de malına kast ettiğini vurguladı.
Sur'un bu noktaya nasıl geldiğine bakılması gerektiğini dile getiren Ağbal, "Devlet, terörün ve terör örgütünün meydana getirdiği yıkımı ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Ortada bir yıkım vardır ve bu terör örgütü tarafından meydana getirilmiştir. Sayın Başbakan Sur'un yeniden inşası ve hayatın normale dönmesi için oradadır. Biz bugün burada Sayın Başbakan'ın oradaki açıklamalarına ters bir iş yapmıyoruz, tam tersine Başbakan'ın ortaya koyduğu iradeyle uyumlu bir düzenleme yapıyoruz." ifadesini kullandı.
Bakan Ağbal, Türkiye'de Sur'un dışında da riskli alanlar olduğunu anımsatarak, "Bu düzenleme doğrultusunda, Bakanlar Kurulunun Sur ile ilgili riskli alan kararı üzerine, süratla orada inşaata başlanacak." dedi.
Bu tasarıyla diğer riskli alanlarda nasıl bir uygulama yapılacaksa Sur'da da aynı uygulamanın yapılacağını kaydeden Ağbal, "Bizim o bölgedeki insanımızı üzmek gibi bir düşüncemiz asla olamaz. Oradaki insanlar hayatlarının normale dönmesini istiyorlar, terör örgütünün kentleri ve ülkeyi terketmesini istiyorlar, silahlarını ülke dışına çıkarmasını istiyorlar. İnsanlar bir an önce Sur'un normalleşmesini istiyor." değerlendirmesini yaptı.
Maliye Bakanı Ağbal, Sur ile ilgili projenin, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin 2012 yılında ilçeye ilişkin kabul ettiği koruma imar planı ile birebir uyumlu olduğunu kaydetti.
Sur'un bir an önce tekrar inşası ve tarihi ve kültürel ortamının sağlanması gerektiğini ifade eden Ağbal, bunun zamana yayılamayacağını belirtti.
Riskli alan edilecek yerler konusunda vatandaşların dava açma hakkının elinden alınmadığını belirten Bakan Ağbal, bunun Resmi Gazete'de ilanından sonra dava açılabileceğini, kişilerin yargı haklarının kısıtlanmadığını söyledi.
Ağbal, şöyle konuştu:
"Türkiye'nin huzurunu, sükunetini bozmak isteyenlere seslenmek istiyorum, yeter artık. Bu millet huzur ve sükunet istiyor. Vatan, bayrak bizim ortak değerlerimiz, devletimiz ve milletimiz tek, burada hiç bir sorun yok. İllegal yapıların, örgütlerin, silahların o bölgeden derhal, koşulsuz çıkması gerekiyor. Bu konuda sorumluluk alabilecek olanlar varsa sorumluluklarını alsınlar. Türkiye'nin egemenlik hakkından doğan yetkilerinin sorgulanmasına hiç kimse müsaade etmez. Burada getirilen düzenlemeler de o bölgedeki insanların talebidir. Sur'da terör örgütünün yaptığı bir yıkım var, bu ülkenin, milletin, o bölgenin bin yıllardır sahip olduğu kültüre karşı bir saldırı var. Oranın görüntüsü ortada. Bize düşen görev orayı tekrar ayağa kaldırmak. Sur'daki dönüşüme karşı olanların, bunu engellemeye çalışanların da tarih ve millet karşısında veballeri olacaktır."
*** HABERİN DEVAMINA İLGİLİ DOKÜMANLAR KISMINDAN ULAŞABİLİRSİNİZ***
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, tasarının, "zorunlu mali sorumluluk sigortasına" ilişkin maddeleri hakkında bilgi verdi.
Karayolları Trafik Kanunu'nda 5 değişiklik öngördüklerini belirten Şimşek, "Bu maddelerden maksadımız, zorunlu trafik sigortası teminat içeriğini istikrara kavuşturmak. Anılan teminatın özel kanunla getirildiği dikkate alınarak, tabi olduğu rejim özel hükümlerine bağlanmakta, yargı uygulamasının, kanunun aradığı sorumluluk konseptiyle uyumlu hale getirilmesi amaçlanmaktadır." dedi.
Şimşek, tasarıya, alt komisyonda bir madde eklendiğini anımsatarak, düzenlemeyle ilgili şu bilgileri verdi:
"Bu madde de zarar görenin sigorta tahkim komisyonuna öncelikle başvuru yapmasını teşvik etmek amacıyla eklenmiştir. Bu, sektörün talebidir. Zarar görenlerin genel mahkemelere dava açma hakkının korunması lazım. Nitekim bu korunmuştur. Madde ile genel mahkemelere başvuru hakkının korunduğunun daha netleştirilmesi amacıyla ek cümleler ilave edilmesi de söz konusu olabilir. İşin özü itibariyle, biz, uygulamadaki sıkıntılar nedeniyle genel şartları kanuna taşıyoruz. Hiç bir şekilde genel mahkemelere başvuru yolu tıkanmıyor, sadece bir seçenek olarak öncesinde uzlaşma süreci olarak ortaya konuyor."
AK PARTİ Aydın Milletvekili Mustafa Savaş da sigorta sektöründe son 10 yılda tazminat limitlerinin 40 kat artmasının ve kaza tespit tutanaklarının vatandaşlara bırakılmasının sigorta şirketlerinin zarar etmesine neden olduğunu kaydederek, özellikle trafik branşında sigorta şirketlerinin para kazanmadığını belirtti.
Savaş, "Bu düzenleme, karlılıkları bir derece düzeltecek ama herkesin son dönemde şikayet ettiği, poliçe fiyatlarının aşağı inmesine katkı sağlayacak çok önemli bir düzenleme değil, bunun için ilave bir düzenleme yapılmasını tavsiye ediyorum." diye konuştu.
Türkiye Sigorta Birliği Genel Sekreteri Mehmet Akif Eroğlu ise neden bu düzenlemeye ihtiyaç duyulduğunu anlattı.
Trafik biriminin, sigortacıların en önemli birimi olduğunu belirten Eroğlu, şöyle konuştu:
"Toplam üretimimizin yüzde 25'i buradan geliyor, bu da yaklaşık 6 milyar TL prime denk geliyor. 10 yıldır trafik poliçesini sigorta şirketleri fonluyor, yani 10 yıldır zarar ediyoruz, 7 milyar TL zararımız var. Her yıl sermaye artırıyoruz ama artık dayanamadık ve bu yıl fiyatları artırdık. Bizim bu yılki trafik branşındaki zararımız, bilanço zararlarına döndü. Yani biz 10 yıldır trafik branşında zarar ediyorduk ama bu yıl 550 milyon TL konsolide olarak sigorta sektörü bilançoda zarar etti. Biz bu yıl 18 branşımızdan elde ettiğimiz gelirlerle trafiği fonlayamadık, her yıl fonluyorduk. Bizim 'illa her branştan kar edelim' diye bir kaygımız yok. Biz sigorta sektörü olarak bugüne kadar hep halkımızı fonladık. Biz sigorta şirketleri olarak devlet değiliz, Merkez Bankası değiliz, havuzumuz yok. Biz anonim şirketiz, elbette kar etmek isteyeceğiz ama kar ederken de vatandaşımızı istismar etmeyeceğiz."
Eroğlu, "Neden zararlarınızı yönetemiyorsunuz?" sorusunun akla gelebileceğini ifade ederek, "Belirsizlik var, hiçbir şekilde maliyetlerimizi göremiyoruz. Ben bir yıllık poliçe hazırlıyorum ama 10 yıllık zamanaşımı olduğu için, kanundaki belirsizliklerden dolayı mahkemeye gidiliyor, avukat, 'alkollü sürücüye de ödenmesi lazım, ödenmemiş' diyor, mahkeme de bunu kabul ederek, 'alkollü sürücüye de ödeyin' diyor. Bunun üzerine bu davalarda 10 yıl geriye gidiliyor, alkollü araba kullanırken ölen tüm kişiler için davalar açılıyor ve biz burada maliyetle karşı karşıya kalıyoruz. Ben de o yılki tarifede bunu öngörmediğim için zarar ediyorum." ifadelerini kullandı.
Sigortacıların ödemesi gerekeni ödemesi, bu konuda hakkaniyet olması gerektiğine işaret eden Eroğlu, sigortacıların zarar verene ödeme yapmaması gerektiğini söyledi. Eroğlu, "Ben maliyetimi artırarak bunu öderim, peki bu hakkaniyetli olur mu? 18 milyon poliçe alan insan var, niye onların primini artırayım?" diye sordu.
Eroğlu, tasarıda yapılan değişiklikle, kaza yapan kişilerin önce şirkete gelmesini, 15 gün içinde parayı ödememeleri, eksik ödemeleri ya da memnun olmamaları durumunda mahkemeye, tahkime gitmesini istediklerini ifade ederek, "Hiçbir şekilde dava hakkını sınırlayamayız ama mahkemeye gittikleri zaman 3,5 yıl beklemek zorunda kalıyorlar." dedi.
Tasarının, "zorunlu trafik sigortası" ile ilgili maddeleri kabul edildi.
Bu düzenmeler hakkında bilgi veren Başbakan Yardımcısı Şimşek, son yıllarda sigorta primlerinde ciddi artış olduğunu vurgulayarak, "Bu, vatandaşımızın aleyhine gelişen bir durum, bu sorunun vatandaşın lehine çözülmesi lazım. Bunu çözmek için de sorunun kökenine inmemiz lazım." diye konuştu.
Tasarıda yapılmak istenenin, vatandaşın lehine sorunu çözmek olduğunu ifade eden Şimşek, şunları kaydetti:
"Primlerde ciddi artış var. Sistem, Yargıtay'ın yorumuna kadar, 2011'e kadar çalışmış, 2011'den sonra muallak yükümlülükler yaklaşık 1,8 milyar liradan bugün 7,5 milyar lira seviyesine çıktı. Bunun da arka planında önceden öngörülemeyen, sigortalanmayan rizikoların mahkeme kararıyla sigorta şirketlerine empoze edilmesi var.
Biz, burada son derece şeffaf, standart bir tazminat hesaplama yöntemi getiriyoruz. Bu yöntemin getirilmesi tazminatların aşağı ineceği anlamına gelmez. Bizim öngörülebilirliği sağlamamız lazım. Biz hiç bir şekilde 'sistemin bütün sorunlarını çözüyoruz' iddiasıyla buraya gelmedik. Bu maddelerin amacı; şu anda belirsizlik nedeniyle ortaya çıkan ciddi bir prim artışı var, bunu sınırlayarak, hatta düşürerek öngörülebilirliği sağlamak."
Konunun bütün taraflarıyla toplantılar yaptıklarının altını çizen Şimşek, "Bu sürdürülebilir bir model değil. Sigorta şirketleri zarar ettiği için prim artırıyorlar, prim arttığı için, belki yarın öbür gün sigortasızlık sorunu ile karşı karşıya kalabiliriz. Primler çok ciddi yükseldiği zaman kayıtdışılık sorunu ile karşı karşıya kalabiliriz. Kimse bu boyuta bakmıyor, benim esas kaygım burası. Burada yapılan, sigorta şirketlerinin menfaatiyle ilgili bir konu değil. Bizim maksadımız; vatandaşın lehine olarak, prim artışını bir an önce durdurmak ve prim artışındaki yükselişi geriye çekmek." değerlendirmesini yaptı.
Şimşek, tasarının, "Sermaye Piyasası Kanununda düzenlenen merkezi karşı taraf hizmetlerinin yasal altyapısını sağlamlaştıran" maddesiyle ilgili de açıklama yaptı.
Başbakan Yardımcısı Şimşek, İstanbul'u uluslararası finans merkezi haline getirmek istediklerini, bu amaçla sermaye piyasalarının daha da geliştirilmesi gerektiğini söyledi.
Bu çerçevede Borsa İstanbul bünyesinde referans faizin belirleneceği bir yeni para piyasası oluşturma çabası içinde olduklarını vurgulayan Şimşek, "Bu çerçevede Takasbank'ı merkezi karşı taraf olarak belirliyoruz, onun çalışmasına ilişkin hususları belirliyoruz." dedi.
Tasarının görüşmeleri devam ediyor.
Maliye Bakanı Naci Ağbal, Diyarbakır'ın Sur ilçesinin bir an önce tekrar inşa edilmesi, tarihi ve kültürel ortamının sağlanması gerektiğine işaret ederek, "Bu düzenlemeyle Bakanlar Kurulunun Sur ile ilgili riskli alan kararı üzerine, süratla inşaata başlanacak" dedi.
Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen, kamuoyunda "torba tasarı" olarak bilinen, "Şanlıurfa İline İstiklal Madalyası Verilmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın görüşmelerinde, Diyarbakır'ın Sur ilçesinin yeniden inşasının yasal altyapısını oluşturmaya yönelik verilen önergeler tartışma yarattı.
Muhalefet, bu önergelerin son anda verilmesine karşı çıkarak, daha sonra görüşülmesini istedi.
Sur ile ilgili düzenlemelere itiraz eden HDP Diyarbakır Milletvekili Nimetullah Erdoğmuş, ilçenin tarihi bir yer olduğunu ifade ederek, "Sur ile ilgili yapacaklarımızı oldu bittiye getirerek yapacaksak bunun beraberinde getireceği olumsuzlukları ve riskleri de görmeliyiz." dedi.
"Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun bugün Diyarbakır Sur'daki konuşmasının tersi bir uygulama yapıldığını" iddia eden Erdoğmuş, "Oradaki sosyaliteyi çok iyi tahlil etmemiz lazım. Sur ile ilgili kararlar almamız bir felaketin habercisi gibi geliyor bana. Bizim bilgimiz olmadan böyle bir çalışma içine girilmesini kabul edemeyiz. Bizi bekleyen sıkıntıları yeniden tetiklemeyelim. Siz yoğun bakımdaki hastaya reçeteyi yazdınız, hastanın belki hayat belirtileri vardı ama siz bu reçeteyle hastayı öldürdünüz." görüşünü savundu.
Önergeler hakkında bilgi veren Ağbal, terör örgütünün bir süredir bölgede insanların hem canına hem de malına kast ettiğini vurguladı.
Sur'un bu noktaya nasıl geldiğine bakılması gerektiğini dile getiren Ağbal, "Devlet, terörün ve terör örgütünün meydana getirdiği yıkımı ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Ortada bir yıkım vardır ve bu terör örgütü tarafından meydana getirilmiştir. Sayın Başbakan Sur'un yeniden inşası ve hayatın normale dönmesi için oradadır. Biz bugün burada Sayın Başbakan'ın oradaki açıklamalarına ters bir iş yapmıyoruz, tam tersine Başbakan'ın ortaya koyduğu iradeyle uyumlu bir düzenleme yapıyoruz." ifadesini kullandı.
Bakan Ağbal, Türkiye'de Sur'un dışında da riskli alanlar olduğunu anımsatarak, "Bu düzenleme doğrultusunda, Bakanlar Kurulunun Sur ile ilgili riskli alan kararı üzerine, süratla orada inşaata başlanacak." dedi.
Bu tasarıyla diğer riskli alanlarda nasıl bir uygulama yapılacaksa Sur'da da aynı uygulamanın yapılacağını kaydeden Ağbal, "Bizim o bölgedeki insanımızı üzmek gibi bir düşüncemiz asla olamaz. Oradaki insanlar hayatlarının normale dönmesini istiyorlar, terör örgütünün kentleri ve ülkeyi terketmesini istiyorlar, silahlarını ülke dışına çıkarmasını istiyorlar. İnsanlar bir an önce Sur'un normalleşmesini istiyor." değerlendirmesini yaptı.
Maliye Bakanı Ağbal, Sur ile ilgili projenin, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin 2012 yılında ilçeye ilişkin kabul ettiği koruma imar planı ile birebir uyumlu olduğunu kaydetti.
Sur'un bir an önce tekrar inşası ve tarihi ve kültürel ortamının sağlanması gerektiğini ifade eden Ağbal, bunun zamana yayılamayacağını belirtti.
Riskli alan edilecek yerler konusunda vatandaşların dava açma hakkının elinden alınmadığını belirten Bakan Ağbal, bunun Resmi Gazete'de ilanından sonra dava açılabileceğini, kişilerin yargı haklarının kısıtlanmadığını söyledi.
Ağbal, şöyle konuştu:
"Türkiye'nin huzurunu, sükunetini bozmak isteyenlere seslenmek istiyorum, yeter artık. Bu millet huzur ve sükunet istiyor. Vatan, bayrak bizim ortak değerlerimiz, devletimiz ve milletimiz tek, burada hiç bir sorun yok. İllegal yapıların, örgütlerin, silahların o bölgeden derhal, koşulsuz çıkması gerekiyor. Bu konuda sorumluluk alabilecek olanlar varsa sorumluluklarını alsınlar. Türkiye'nin egemenlik hakkından doğan yetkilerinin sorgulanmasına hiç kimse müsaade etmez. Burada getirilen düzenlemeler de o bölgedeki insanların talebidir. Sur'da terör örgütünün yaptığı bir yıkım var, bu ülkenin, milletin, o bölgenin bin yıllardır sahip olduğu kültüre karşı bir saldırı var. Oranın görüntüsü ortada. Bize düşen görev orayı tekrar ayağa kaldırmak. Sur'daki dönüşüme karşı olanların, bunu engellemeye çalışanların da tarih ve millet karşısında veballeri olacaktır."
*** HABERİN DEVAMINA İLGİLİ DOKÜMANLAR KISMINDAN ULAŞABİLİRSİNİZ***