2005-05-24 - 13:50
Erdoğan, AK Parti Meclis grup toplantısında yaptığı konuşmada, Türk çiftçisinin beklediği tarım ve hububat konusuna dikkat çekmek istediğini söyledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, buğday üreticisine kilo başına 30 bin lira prim desteği verileceğini açıkladı.
Erdoğan, AK Parti Meclis grup toplantısında yaptığı konuşmada, Türk çiftçisinin beklediği tarım ve hububat konusuna dikkat çekmek istediğini söyledi. Artık kamunun piyasayı düzenleme görevinin yüklü görev zararları ve finansman maliyeti ile sürdürülmesi anlayışını kabul etmediklerini ifade eden Erdoğan, ''Bu, toplumun bir kesiminden haksızca alıp diğer bir kesime farklı gerekçelerle verme mantığı geçmişte kalmıştır'' dedi.
Bu yıl hububatta geçen yıl olduğu gibi verimde ve kalitede bereketli bir hasat sezonu beklediklerini kaydeden Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Çünkü hükümetiniz 3 yıldır, Cumhuriyet tarihinin en büyük sertifikalı tohumluk kullanımını 240 bin ton olarak gerçekleştirmiştir. Ayrıca bu süre içerisinde sürdürdüğümüz süne mücadelesinin sonucu olarak da yıllık bir milyon tonun üzerinde kaliteli buğday ithalatı yapan ülkemiz artık buğday ithal etmemektedir. Bu da yetmemiş, ülkemiz dünya un ihracatında ikinci sıraya oturmuştur.
Bundan sonra Türkiye buğday ithal eden değil, dünyaya kaliteli buğday ve ürünlerini ihracat eden bir ülke olacaktır. Hedefimiz, bulunduğumuz coğrafyayı dünyada hububat üssü konumuna getirmektir.''
''10 TONU PEŞİN ÖDENECEK''
Başbakan Erdoğan, bu yıl, Toprak Mahsulleri Ofisi'nin oluşmuş piyasa normları üzerinden alım yapacağını ifade etti. 10 tona kadar olan alımlarda çiftçiye peşin ödeme yapılacağını belirten Erdoğan, ''Her çiftçiden maksimum alım 30 tondur. 10 tonu peşin ödenecek, kalan kısmın bedeli ise 30 gün vadeli olacaktır'' dedi.
Hükümet olarak her çiftçiye, kamu ve özel sektöre sattığı ürün için kilo başına 30 bin lira prim desteği verileceğini de açıklayan Erdoğan, ''Böylece, diyelim ki çiftçimiz birinci sınıf ekmelik buğdayını 350 bin liraya sattıysa, bunu belgelemesi halinde 30 bin lira da prim alacaktır'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, bu uygulamayla tarımda kayıt dışılığın da önleneceğini belirtti. Erdoğan, özel sektöre satılan hububatın TMO'ya kaydının yapılması halinde prim desteği verileceğini, böylece hububattaki ticaretin tümüyle kayıt altına gireceğini söyledi.
TÜRKİYE'NİN BÖLGESEL AĞIRLIĞI
Erdoğan, Türkiye'nin, kendi istikametinde, kendi dinamikleriyle bölgesel ağırlığını ve nüfuzunu artıran bir ülke olma yolunda ilerlediğini söyledi.
İç ve dış gelişmelere bakarak dile getirdiği bu iyimserlik tablosunun, zemini olmayan bir iyimserlik değil, gerçek verilerle güçlenen bir iyimserlik olduğunu kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:
''Kuşkusuz, tabii seyri içinde hayatın değişen yüzü yeni durumlar, öngörülmemiş olaylar çıkarıyor karşımıza. Olaylar, yeni durumlar ne olursa olsun eğer duruşunuz, istikametiniz sağlam ise olayların akışı ve yönü sizin istikametinizi belirlemiyor, aksine sizin istikametiniz olayların rengini belirliyor. Bakınız; iktidara geldiğimiz günden bu yana çok, ama çok büyük sınavlardan geçtik. Allah'a şükürler olsun hiçbir sınavdan milletimizin başını önüne eğdirecek, bizi mahcup edecek bir sonuçla çıkmadık. Yaptığımız işlerin tamamı bereketlendi. Bir noktaya dikkatlerinizi rica ediyorum; kuşkusuz insanız, kusurdan arındırılmış değiliz; hatalarımız olabilir; masum yaratıklar değiliz."
''TÜRKİYE'NİN KIRILAN ŞEVKİ''
Erdoğan, Türkiye'ye sonuna kadar güvenerek yola çıkmış bir kadro olduklarını ifade ederek, Türkiye'nin dinamizmini, heyecanını, gücünü, gerek yurtiçindeki gerek yurtdışındaki seyahatlerinde müşahhas biçimde gördüklerini söyledi.
Bu heyecan, bu dinamizm ve bu gücün, hükümetin ve partilerinin heyecanını da sürekli büyüttüğünü ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki AK Parti'nin belki de en büyük başarısı, Türkiye'nin kırılan şevkini tamir etmesi, milletin psikolojisine sinen karamsarlığı dağıtması ve umudu harekete geçirmesidir. Yerleşiklik kazanan istikrar zemininde, Türkiye artık geleceğe güvenle bakmakta, milletin özgüveni psikolojik bir üstünlüğe dönüşmektedir."
AB
Erdoğan, AB'ye tam üyeliğin toplumuyla devletiyle Türkiye'nin temel tercihlerinden birisi olduğunu hatırlatarak, Türkiye'nin bu tercihi yaptığında uzun bir yolculuğa çıktığının şuurunda olduğunu ifade etti. ''Bu uzun yolculukta Türkiye, önemli bir mesafe kat etmiş ve kararlı duruşuyla iyi bir noktaya gelmiştir'' diyen Erdoğan, 3 Ekim 2005 tarihi itibariyle da müzakere sürecinin resmen başlayacağına dikkati çekti. Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bu konuda Türkiye olarak hiçbir endişemiz yoktur. Birileri buna çomak sokma gayretinde olabilir ama hükümet olarak hazırlıklıyız, çalışmalarımız devam ediyor. Teknik olarak ekibimiz hazır, siyasiler olarak bizler de çalışma gayretindeyiz. Bu süreci olumsuz etkileme gayretinde olanlar boşuna gayret sarfediyorlar. Bizler dersimizi iyi çalıştık, yapılması gereken neyse onu yapıyoruz. Son iki yıl ne yaptıysak, yapmaya devam edeceğiz.''
BAŞMÜZAKERECİ BABACAN
Erdoğan, uzun süredir beklenen bir şeyi de açıklamak istediğini belirterek, ''AB'de başmüzakereci olarak Devlet Bakanı Ali Babacan'ı görevlendirmiş bulunuyoruz. Bu süreci Devlet Bakanımız Ali beyle beraber sürdüreceğiz. Daha kendisinin bundan haberi yok... Oturup konuşacağız ve bu süreci onunla beraber devam ettireceğiz inşallah... Yükü biraz daha ağırlaşıyor tabii ve gençliği ile dinamizmi ile bu işte başarılı olacağına inanıyorum. Allah yardımcısı, yardımcımız olsun'' dedi.
SEYDİŞEHİR'DEKİ OLAYLAR
Erdoğan, dün Konya'nın Seydişehir ilçesinde meydana gelen olaylara değindi. Hükümetin özelleştirme sürecini sürdüreceğini ve tamamlayacağını belirten Erdoğan, bundan geri dönüşün söz konusu olmayacağını bildirdi. Erdoğan, bunu, kendisi için siyasi çıkar aracı olarak kullanmak isteyenler olabileceğini ifade ederek, ''Başta anamuhalefet partisi...Buradan nemalanmak istiyor. Bunun dışında bazı marjinal siyasi gruplar da işin içinde. Onlar da aynı şekilde... Buradan nemalanma gayretleri var. Bunlar ülkenin huzurunu kaçırır, ülkede sıkıntı kaynağı olur'' dedi.
Seydişehirli vatandaşlara ve Seydişehir Alüminyum tesislerinde çalışanlara seslenen Erdoğan, ''Burayı kim alırsa alsın, şunu unutmasınlar; orada çalışacak personelin çalışma kaydı teminat altındadır. Alan kurum kuruluş kimse, yine onları orada çalıştıracak. Onların hakları zayi edilmeyecek ve bu, satış sözleşmesinde yer alacak. Kimler, nasıl, hangi bilgiyi onlara aktarıyorlar, neden dolayı bu tür yanlış davranış içerisine giriyorlar bunları anlamakta zorlanıyorum'' diye konuştu.
''MODERNİZE EDİLME DURUMU YOK''
Seydişehir Alüminyum tesislerinin halen modernize edilme durumu bulunmadığını kaydeden Erdoğan, ''tesislerin tamamıyla ilkelleştiğini, modern teknolojiden uzak olduğunu'' belirtti. Devletin bugüne kadar oraya gerekli yatırımları yapmadığını, yapamadığını söyleyen Erdoğan, bundan sonra yapılacak yatırımların ciddi maliyet gerektireceğini kaydetti.
Türkiye'nin dünya ile rekabet etme isteğini yineleyen Erdoğan, aynı şekilde alüminyum sektöründe rekabet edebilecek kurum ve kuruluşların olması, ülkenin de bundan beklenen çıkarı sağlaması için bu özelleştirme adımının atılmasının şart olduğunu söyledi.
''KONUŞACAK BAŞKA ŞEYLERİ YOK''
Erdoğan, bu tesisin özelleştirilmesiyle bundan sonraki süreçte cirosunun artacağına, dünya piyasalarında rekabet edebilen, çok daha çeşitli ürünün yapıldığı bir tesis meydana geleceğine inancını dile getirerek, şunları kaydetti:
''Şu anda maalesef bunlar yok. Ama bunu bilip bilmeden, bakıyorsunuz ki malum 1-2 tane basın yayın organı, bu işi tahrik ediyor. Öbür tarafta sağ olsun anamuhalefet partisinin zaten işi gücü bu, başka işi gücü yoktur, bu tür şeyleri kendisi için malzeme olarak eline alır. Bunlar olmasa zaten konuşacak hiçbir şeyleri yok. Mecburen bunlarla piyasaya yapmak istiyor. Başka piyasası yok. Ama biz doğru olan neyse bunu yapacağız. Çünkü bizim tribünlere oynamaya hakkımız yok. Bunu böyle bilmeniz lazım.''
FİYAT ALIM POLİTİKALARI
Erdoğan, tarım konusuna değindi. Artık kamunun piyasayı düzenleme görevinin yüklü görev zararları ve finansman maliyeti ile sürdürülmesi anlayışını kabul etmediklerini belirten Erdoğan, toplumun bir kesiminden haksızca alıp diğer bir kesime farklı gerekçelerle verme mantığının geçmişte kaldığını vurguladı.
Erdoğan, ''Geçmişte sadece fiyat alım politikaları ve görev zararı uygulamaları ile gündeme gelen ve çiftçimizi sürekli politikacılara bağlı ve finansman yükü ile karşı karşıya getiren bu ilkel yöntem, tarihin karanlık sayfalarına gömülmüştür'' dedi.
''ÜRÜN SENEDİ''
Erdoğan, bu yıl ilk kez uygulamaya koyacakları önemli bir icraatın ''Ürün Senedi'' olduğunu belirterek, çiftçi, sanayici ve tüccarın, TMO silolarına koydukları ürünlerinin karşılığında alacakları Ürün Senedi ile bankalardan uygun şartlarda finansman temin edebileceklerini, bu senetlerin piyasada ciro edilebileceğini ve finansman enstrümanı olarak kullanılabileceğini bildirdi.
Böylece piyasada ciddi anlamda işlem hacmi oluşacağını ve üretici aleyhine gelişebilecek fiyat çekilmelerinin önüne geçilmiş olacağını anlatan Erdoğan, Hükümet olarak her çiftçiye, kamu ve özel sektöre sattığı ürün için kilo başına 30 bin TL prim desteği vereceklerini ifade etti. Erdoğan, ''Böylece, diyelim ki çiftçimiz birinci sınıf ekmelik buğdayını 350 bin liraya sattıysa, bunu belgelemesi halinde 30 bin lira da prim alacaktır. Toplam 380 bin eline geçmiş olacak, en geç 1 ay içerisinde'' dedi.
Erdoğan, TMO'nun bundan önce böyle bir uygulama yapmadığını, sadece aldığı buğdayı kayıt altına geçirdiğini, geri kalanın kayıt dışı olduğunu hatırlatarak, yeni uygulamayla kayıt dışılığın ortadan kalkacağını söyledi. Erdoğan, sadece buğdayını TMO'ya satan çiftçinin değil, diğer yerlere satanların da makbuzuyla aynı şekilde primini alacağını belirtti.
''BU YIL ÇİFTÇİYE 70 BİN LİRA DESTEK''
''Bu yıl, Doğrudan Gelir Desteği ödemelerini tek kalemde ödeyeceğiz'' dediklerini hatırlatan Erdoğan, Mayıs ayının ilk haftasında ödemeleri tamamladıklarını belirterek, ''Sözümüz tarih olarak ne zamansa o zaman ödemeyi gerçekleştirdik. Böylece, kilo başına ödediğimiz Doğrudan Gelir Desteği 40 bin TL, şimdi buğday üreticilerimize kilogram başına 30 bin TL prim desteği; böylece bu yıl çiftçimize 70 bin TL toplam destek vermiş oluyoruz, nakit olarak. Bu, yüzde 20 ile 25 oranında maliyet, üretim desteği demektir'' diye konuştu.
''2005 YILI TEMEL YAKLAŞIMI...''
Erdoğan, 2004 yılı Eylül ayından bu yana buğday ithalatı yapılmadığını, ancak bunu istismar edenlerin olduğunu belirterek, TMO stoklarının minimum seviyede bulunduğunu, un ve makarna gibi işlenmiş ürün ihracatında ciddi artışlar olduğunu söyledi. Erdoğan, ortaya koydukları alım politikalarıyla buğdayın artık bir yatırım ve ticaret aracı olacağını, üreticinin, tüccarın, tüketicinin, ihracatçının ve sanayicinin yüzünü güldüreceğini belirterek, şöyle konuştu:
''2005 yılı hububat politikamızdaki temel yaklaşım; üretimin sürdürülebilirliğini sağlamak, piyasa aktivitesini maksimize etmek, haklı rekabet ortamı ve tüketiciyi olumsuz etkilerden korumaktır. Artık, klasik görev zararı mantığından arınarak, kurum sübvansiyonu yerine sektörün sübvanse edilmesi ilkesini benimsedik. Bu meyanda, TMO'nun ekonomik kurallar çerçevesinde çalışması prensip olarak kabul edilmiş, ancak çiftçinin mağduriyetini ve gelir düzeyini yukarıya çekmek noktasında Hükümetimiz prim, destek uygulaması ile sektörün sürdürülebilirliğini sağlamak açısından irade koymuştur.''
Erdoğan, AK Parti Meclis grup toplantısında yaptığı konuşmada, Türk çiftçisinin beklediği tarım ve hububat konusuna dikkat çekmek istediğini söyledi. Artık kamunun piyasayı düzenleme görevinin yüklü görev zararları ve finansman maliyeti ile sürdürülmesi anlayışını kabul etmediklerini ifade eden Erdoğan, ''Bu, toplumun bir kesiminden haksızca alıp diğer bir kesime farklı gerekçelerle verme mantığı geçmişte kalmıştır'' dedi.
Bu yıl hububatta geçen yıl olduğu gibi verimde ve kalitede bereketli bir hasat sezonu beklediklerini kaydeden Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Çünkü hükümetiniz 3 yıldır, Cumhuriyet tarihinin en büyük sertifikalı tohumluk kullanımını 240 bin ton olarak gerçekleştirmiştir. Ayrıca bu süre içerisinde sürdürdüğümüz süne mücadelesinin sonucu olarak da yıllık bir milyon tonun üzerinde kaliteli buğday ithalatı yapan ülkemiz artık buğday ithal etmemektedir. Bu da yetmemiş, ülkemiz dünya un ihracatında ikinci sıraya oturmuştur.
Bundan sonra Türkiye buğday ithal eden değil, dünyaya kaliteli buğday ve ürünlerini ihracat eden bir ülke olacaktır. Hedefimiz, bulunduğumuz coğrafyayı dünyada hububat üssü konumuna getirmektir.''
''10 TONU PEŞİN ÖDENECEK''
Başbakan Erdoğan, bu yıl, Toprak Mahsulleri Ofisi'nin oluşmuş piyasa normları üzerinden alım yapacağını ifade etti. 10 tona kadar olan alımlarda çiftçiye peşin ödeme yapılacağını belirten Erdoğan, ''Her çiftçiden maksimum alım 30 tondur. 10 tonu peşin ödenecek, kalan kısmın bedeli ise 30 gün vadeli olacaktır'' dedi.
Hükümet olarak her çiftçiye, kamu ve özel sektöre sattığı ürün için kilo başına 30 bin lira prim desteği verileceğini de açıklayan Erdoğan, ''Böylece, diyelim ki çiftçimiz birinci sınıf ekmelik buğdayını 350 bin liraya sattıysa, bunu belgelemesi halinde 30 bin lira da prim alacaktır'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, bu uygulamayla tarımda kayıt dışılığın da önleneceğini belirtti. Erdoğan, özel sektöre satılan hububatın TMO'ya kaydının yapılması halinde prim desteği verileceğini, böylece hububattaki ticaretin tümüyle kayıt altına gireceğini söyledi.
TÜRKİYE'NİN BÖLGESEL AĞIRLIĞI
Erdoğan, Türkiye'nin, kendi istikametinde, kendi dinamikleriyle bölgesel ağırlığını ve nüfuzunu artıran bir ülke olma yolunda ilerlediğini söyledi.
İç ve dış gelişmelere bakarak dile getirdiği bu iyimserlik tablosunun, zemini olmayan bir iyimserlik değil, gerçek verilerle güçlenen bir iyimserlik olduğunu kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:
''Kuşkusuz, tabii seyri içinde hayatın değişen yüzü yeni durumlar, öngörülmemiş olaylar çıkarıyor karşımıza. Olaylar, yeni durumlar ne olursa olsun eğer duruşunuz, istikametiniz sağlam ise olayların akışı ve yönü sizin istikametinizi belirlemiyor, aksine sizin istikametiniz olayların rengini belirliyor. Bakınız; iktidara geldiğimiz günden bu yana çok, ama çok büyük sınavlardan geçtik. Allah'a şükürler olsun hiçbir sınavdan milletimizin başını önüne eğdirecek, bizi mahcup edecek bir sonuçla çıkmadık. Yaptığımız işlerin tamamı bereketlendi. Bir noktaya dikkatlerinizi rica ediyorum; kuşkusuz insanız, kusurdan arındırılmış değiliz; hatalarımız olabilir; masum yaratıklar değiliz."
''TÜRKİYE'NİN KIRILAN ŞEVKİ''
Erdoğan, Türkiye'ye sonuna kadar güvenerek yola çıkmış bir kadro olduklarını ifade ederek, Türkiye'nin dinamizmini, heyecanını, gücünü, gerek yurtiçindeki gerek yurtdışındaki seyahatlerinde müşahhas biçimde gördüklerini söyledi.
Bu heyecan, bu dinamizm ve bu gücün, hükümetin ve partilerinin heyecanını da sürekli büyüttüğünü ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki AK Parti'nin belki de en büyük başarısı, Türkiye'nin kırılan şevkini tamir etmesi, milletin psikolojisine sinen karamsarlığı dağıtması ve umudu harekete geçirmesidir. Yerleşiklik kazanan istikrar zemininde, Türkiye artık geleceğe güvenle bakmakta, milletin özgüveni psikolojik bir üstünlüğe dönüşmektedir."
AB
Erdoğan, AB'ye tam üyeliğin toplumuyla devletiyle Türkiye'nin temel tercihlerinden birisi olduğunu hatırlatarak, Türkiye'nin bu tercihi yaptığında uzun bir yolculuğa çıktığının şuurunda olduğunu ifade etti. ''Bu uzun yolculukta Türkiye, önemli bir mesafe kat etmiş ve kararlı duruşuyla iyi bir noktaya gelmiştir'' diyen Erdoğan, 3 Ekim 2005 tarihi itibariyle da müzakere sürecinin resmen başlayacağına dikkati çekti. Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bu konuda Türkiye olarak hiçbir endişemiz yoktur. Birileri buna çomak sokma gayretinde olabilir ama hükümet olarak hazırlıklıyız, çalışmalarımız devam ediyor. Teknik olarak ekibimiz hazır, siyasiler olarak bizler de çalışma gayretindeyiz. Bu süreci olumsuz etkileme gayretinde olanlar boşuna gayret sarfediyorlar. Bizler dersimizi iyi çalıştık, yapılması gereken neyse onu yapıyoruz. Son iki yıl ne yaptıysak, yapmaya devam edeceğiz.''
BAŞMÜZAKERECİ BABACAN
Erdoğan, uzun süredir beklenen bir şeyi de açıklamak istediğini belirterek, ''AB'de başmüzakereci olarak Devlet Bakanı Ali Babacan'ı görevlendirmiş bulunuyoruz. Bu süreci Devlet Bakanımız Ali beyle beraber sürdüreceğiz. Daha kendisinin bundan haberi yok... Oturup konuşacağız ve bu süreci onunla beraber devam ettireceğiz inşallah... Yükü biraz daha ağırlaşıyor tabii ve gençliği ile dinamizmi ile bu işte başarılı olacağına inanıyorum. Allah yardımcısı, yardımcımız olsun'' dedi.
SEYDİŞEHİR'DEKİ OLAYLAR
Erdoğan, dün Konya'nın Seydişehir ilçesinde meydana gelen olaylara değindi. Hükümetin özelleştirme sürecini sürdüreceğini ve tamamlayacağını belirten Erdoğan, bundan geri dönüşün söz konusu olmayacağını bildirdi. Erdoğan, bunu, kendisi için siyasi çıkar aracı olarak kullanmak isteyenler olabileceğini ifade ederek, ''Başta anamuhalefet partisi...Buradan nemalanmak istiyor. Bunun dışında bazı marjinal siyasi gruplar da işin içinde. Onlar da aynı şekilde... Buradan nemalanma gayretleri var. Bunlar ülkenin huzurunu kaçırır, ülkede sıkıntı kaynağı olur'' dedi.
Seydişehirli vatandaşlara ve Seydişehir Alüminyum tesislerinde çalışanlara seslenen Erdoğan, ''Burayı kim alırsa alsın, şunu unutmasınlar; orada çalışacak personelin çalışma kaydı teminat altındadır. Alan kurum kuruluş kimse, yine onları orada çalıştıracak. Onların hakları zayi edilmeyecek ve bu, satış sözleşmesinde yer alacak. Kimler, nasıl, hangi bilgiyi onlara aktarıyorlar, neden dolayı bu tür yanlış davranış içerisine giriyorlar bunları anlamakta zorlanıyorum'' diye konuştu.
''MODERNİZE EDİLME DURUMU YOK''
Seydişehir Alüminyum tesislerinin halen modernize edilme durumu bulunmadığını kaydeden Erdoğan, ''tesislerin tamamıyla ilkelleştiğini, modern teknolojiden uzak olduğunu'' belirtti. Devletin bugüne kadar oraya gerekli yatırımları yapmadığını, yapamadığını söyleyen Erdoğan, bundan sonra yapılacak yatırımların ciddi maliyet gerektireceğini kaydetti.
Türkiye'nin dünya ile rekabet etme isteğini yineleyen Erdoğan, aynı şekilde alüminyum sektöründe rekabet edebilecek kurum ve kuruluşların olması, ülkenin de bundan beklenen çıkarı sağlaması için bu özelleştirme adımının atılmasının şart olduğunu söyledi.
''KONUŞACAK BAŞKA ŞEYLERİ YOK''
Erdoğan, bu tesisin özelleştirilmesiyle bundan sonraki süreçte cirosunun artacağına, dünya piyasalarında rekabet edebilen, çok daha çeşitli ürünün yapıldığı bir tesis meydana geleceğine inancını dile getirerek, şunları kaydetti:
''Şu anda maalesef bunlar yok. Ama bunu bilip bilmeden, bakıyorsunuz ki malum 1-2 tane basın yayın organı, bu işi tahrik ediyor. Öbür tarafta sağ olsun anamuhalefet partisinin zaten işi gücü bu, başka işi gücü yoktur, bu tür şeyleri kendisi için malzeme olarak eline alır. Bunlar olmasa zaten konuşacak hiçbir şeyleri yok. Mecburen bunlarla piyasaya yapmak istiyor. Başka piyasası yok. Ama biz doğru olan neyse bunu yapacağız. Çünkü bizim tribünlere oynamaya hakkımız yok. Bunu böyle bilmeniz lazım.''
FİYAT ALIM POLİTİKALARI
Erdoğan, tarım konusuna değindi. Artık kamunun piyasayı düzenleme görevinin yüklü görev zararları ve finansman maliyeti ile sürdürülmesi anlayışını kabul etmediklerini belirten Erdoğan, toplumun bir kesiminden haksızca alıp diğer bir kesime farklı gerekçelerle verme mantığının geçmişte kaldığını vurguladı.
Erdoğan, ''Geçmişte sadece fiyat alım politikaları ve görev zararı uygulamaları ile gündeme gelen ve çiftçimizi sürekli politikacılara bağlı ve finansman yükü ile karşı karşıya getiren bu ilkel yöntem, tarihin karanlık sayfalarına gömülmüştür'' dedi.
''ÜRÜN SENEDİ''
Erdoğan, bu yıl ilk kez uygulamaya koyacakları önemli bir icraatın ''Ürün Senedi'' olduğunu belirterek, çiftçi, sanayici ve tüccarın, TMO silolarına koydukları ürünlerinin karşılığında alacakları Ürün Senedi ile bankalardan uygun şartlarda finansman temin edebileceklerini, bu senetlerin piyasada ciro edilebileceğini ve finansman enstrümanı olarak kullanılabileceğini bildirdi.
Böylece piyasada ciddi anlamda işlem hacmi oluşacağını ve üretici aleyhine gelişebilecek fiyat çekilmelerinin önüne geçilmiş olacağını anlatan Erdoğan, Hükümet olarak her çiftçiye, kamu ve özel sektöre sattığı ürün için kilo başına 30 bin TL prim desteği vereceklerini ifade etti. Erdoğan, ''Böylece, diyelim ki çiftçimiz birinci sınıf ekmelik buğdayını 350 bin liraya sattıysa, bunu belgelemesi halinde 30 bin lira da prim alacaktır. Toplam 380 bin eline geçmiş olacak, en geç 1 ay içerisinde'' dedi.
Erdoğan, TMO'nun bundan önce böyle bir uygulama yapmadığını, sadece aldığı buğdayı kayıt altına geçirdiğini, geri kalanın kayıt dışı olduğunu hatırlatarak, yeni uygulamayla kayıt dışılığın ortadan kalkacağını söyledi. Erdoğan, sadece buğdayını TMO'ya satan çiftçinin değil, diğer yerlere satanların da makbuzuyla aynı şekilde primini alacağını belirtti.
''BU YIL ÇİFTÇİYE 70 BİN LİRA DESTEK''
''Bu yıl, Doğrudan Gelir Desteği ödemelerini tek kalemde ödeyeceğiz'' dediklerini hatırlatan Erdoğan, Mayıs ayının ilk haftasında ödemeleri tamamladıklarını belirterek, ''Sözümüz tarih olarak ne zamansa o zaman ödemeyi gerçekleştirdik. Böylece, kilo başına ödediğimiz Doğrudan Gelir Desteği 40 bin TL, şimdi buğday üreticilerimize kilogram başına 30 bin TL prim desteği; böylece bu yıl çiftçimize 70 bin TL toplam destek vermiş oluyoruz, nakit olarak. Bu, yüzde 20 ile 25 oranında maliyet, üretim desteği demektir'' diye konuştu.
''2005 YILI TEMEL YAKLAŞIMI...''
Erdoğan, 2004 yılı Eylül ayından bu yana buğday ithalatı yapılmadığını, ancak bunu istismar edenlerin olduğunu belirterek, TMO stoklarının minimum seviyede bulunduğunu, un ve makarna gibi işlenmiş ürün ihracatında ciddi artışlar olduğunu söyledi. Erdoğan, ortaya koydukları alım politikalarıyla buğdayın artık bir yatırım ve ticaret aracı olacağını, üreticinin, tüccarın, tüketicinin, ihracatçının ve sanayicinin yüzünü güldüreceğini belirterek, şöyle konuştu:
''2005 yılı hububat politikamızdaki temel yaklaşım; üretimin sürdürülebilirliğini sağlamak, piyasa aktivitesini maksimize etmek, haklı rekabet ortamı ve tüketiciyi olumsuz etkilerden korumaktır. Artık, klasik görev zararı mantığından arınarak, kurum sübvansiyonu yerine sektörün sübvanse edilmesi ilkesini benimsedik. Bu meyanda, TMO'nun ekonomik kurallar çerçevesinde çalışması prensip olarak kabul edilmiş, ancak çiftçinin mağduriyetini ve gelir düzeyini yukarıya çekmek noktasında Hükümetimiz prim, destek uygulaması ile sektörün sürdürülebilirliğini sağlamak açısından irade koymuştur.''
