
2014-01-09 - 14:32
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, kişisel verilerin korunmasıyla ilgili yasa tasarısının önümüzdeki günlerde Bakanlar Kurulu'nda görüşüleceğini, sonra TBMM'ye sevk edileceğini bildirdi.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, kişisel verilerin korunmasıyla ilgili yasa tasarısının önümüzdeki günlerde Bakanlar Kurulu'nda görüşüleceğini, sonra TBMM'ye sevk edileceğini bildirdi.
Demokratikleşme paketi, TBMM Anayasa Komisyonu'nda görüşülmeye başlandı.
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, kamuoyunda "demokratikleşme paketi" olarak bilinen Temel Hak ve Hürriyetlerin Geliştirilmesi Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında bilgi verdi. Kuzu, siyasi partilere yardımın her zaman tartışma konusu olduğunu, Anayasa Mahkemesi ve parlamentonun konuya sıcak bakmadığını kaydetti. AB ülkelerindeki uygulamanın sandalye sayısı veya oya göre değişiklik gösterdiğini anlatan Kuzu, dünyada çeşitli düzenlemeler olduğunu, tasarıda yüzde 3'ten fazla oy alanlara yardım yapılmasının öngörüldüğünü hatırlattı.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, tasarıyı sunuş konuşmasında, paketin AK Parti hükümetleri döneminde atılan demokratikleşme adımlardan biri olduğunu belirterek, önceki dönemlerde de ülkede demokrasinin kökleşmesi, geliştirilmesi, standardının yükseltilmesi, hukukun üstünlüğünün temini için pek çok demokratikleşme adımı atıldığını anlattı.
Kişisel verilerin korunmasının her zaman sorun olduğunu ifade eden Bozdağ, verilerin amacı doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığı konusunun Anayasal teminat altına alındığını vurguladı. Kişisel verilerin kanun tasarısının Hükümet tarafından hazırlandığını belirten Bozdağ, "Tasarı, önümüzdeki hafta muhtemelen TBMM'ye sevk edilebilir hale getirilecek, Bakanlar Kurulu görüşmesinin ardından. Şu anda Bakanlar Kurulu'nun görüşülmeyi bekliyor. Tahminen önümüzdeki hafta görüşebilecektir" dedi.
Bozdağ, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin tamamının iç hukukun parçası haline getiren Anayasal düzenlemeye işaret ederek, "Maalesef bu düzenlemenin uygulanması, uygulayıcılar bakımından yasa koyucunun iradesine uygun takip ediyoruz mu derseniz, uygulamada bu kuralın yeteri kadar uygulanmadığı ve gözardı edildiği çok açıktır. O nedenle uygulayıcıların, yasalarla ortaya konulan idareyi uygulamalarına yansıtması, Türkiye'nin demokratikleşmesi ve hukukun üstünlüğünün tesisi bakımından son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Bireysel başvuru hakkı da ayrıca önemli bir imkan getirdi. Anayasa Mahkemesi'nin bir nevi AİHM gibi farklı bir konuma bürünmesine yol açtı, insanlarımız için yeni bir imkan getirdi" diye konuştu.
Tasarı hakkında bilgi veren Bozdağ, siyasi hürriyetlerin ve siyasal örgütlenme hakkının geniş şekilde kullanılmasının önemine işaret ederek, düzenlemenin bu açıdan kanunlardaki bazı kısıtlamaları ortadan kaldırarak siyaset yapanlara daha özgür siyaset yapma ve örgütlenme hakkı tanıdığını söyledi. Bozdağ, siyasi partilere yardımın sınırının yüksekliğinin eleştirildiğini, bunun yüzde 3'e çekilerek daha çok partinin Hazine'den yardım alarak çalışmalarını sürdürmesine imkan tanındığını kaydetti.
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nda önemli düzenlemelerin paket içinde yer aldığını anlatan Bozdağ, özel öğretim kurumlarında Türkçe'den başka dillerde eğitim ve öğretim yapılmasının önünün açıldığını, nefret suçlarında cezanın artırılmasıyla nitelikli haller arasına alınarak konuyla ilgili önemli adım atıldığını, ayrıca yaşam tarzına müdahale konusunda düzenlemelerin de olduğunu söyledi.
Bozdağ'ın konuşmasının ardından milletvekilleri de paketle ilgili görüşlerini dile getirdi.
CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, demokratikleşme paketi ile 9 kanunda değişiklik yapıldığını belirterek, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Hakkında Kanun'da yapılmak istenen değişikliğin daha geri bir düzenleme olduğunu savundu. Yasanın 12 Eylül döneminde çıkarıldığını hatırlatan Kart, "12 Eylül darbesinin yaptığı düzenlemeyi daha daraltıyoruz, sınırlıyoruz ve geriye götürüyoruz. Silahsız, saldırısız, barışçıl olmak kaydıyla önceden izin almaksızın bu hak kullanılır. Kamu düzenini tehdit eden boyutlar olduğunda, idare orada müdahalesini yapabilir. Ama bu olmadan önceden engellenmesi, temel hak ve özgürlüğün özünün ihlal edilmesidir. Nefret suçlarıyla ilgili düzenleme yapılırken bile toplumun farklı kesimleri arasında ayrımcılık yaratılıyor. Bu sağlıklı bir tablo değil" dedi.
Siyasi partilere yardımın yüzde 3'e düşürülmesine değinen Kart, TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda 4 partinin yardımın yüzde 1 olmasında mutabık kaldığını, iktidarın konu hakkında samimi ve tutarlı olmadığını savundu.
Siyasi partilerde eş genel bakanlığın belli partiler için olabileceğini ancak kitle patilerinde zor olduğunu anlatan Kart, bunun demokratikleşmenin ön koşulu olmadığını söyledi. İnanç gruplarının diyanet yapılanmasında nispi temsile göre temsil edilmesi gerektiğini savunan Kart, iktidarın bunu tartışmaya bile açmadığını ifade etti.
Bozdağ'ın kişisel verilerin korunmasıyla ilgili sözlerinin inandırıcılığı olmadığını ileri süren Kart, son zamanlarda "paralel devlet" tartışmalarının ülkedeki gerçek tabloyu yansıtmadığını söyledi. Hükümet ve cemaat çekişmesi üzerinden yapılan tartışmaların aslında olayları yüzeysel değerlendiren yaklaşımlar olduğunu ifade eden Kart, "Hükümet-cemaat çekişmesi, yıllardır söylediğimiz vakadır ama olay bundan ibaret değildir. 2004-2005 yılından beri belgeleriyle anlatıyoruz. İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Başbakanlık'ta illegal yapı, illegal karargah var. Orada devletin yasal birimleri, bir takım illegal yapılarla beraber çalıştı. Yetmedi, o illegal yapıların yanında yabancı istihbarat vardı ve yabancı uzman adı altında yasal şemsiye içine alındı. Dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay'a bu yabancı uzmanların sayısını sorduk, 'ben de bilmiyorum' dedi. Sen hangi ülkenin bakanısın, taşeron bakan mısın?" diye konuştu.
Kart'ın, "Sayın Başkan yaptığınız tespite katılıyorum, 2 bin kişilik liste konusunda..." demesine Komisyon Başkanı Kuzu, "Tespit benim değil ki... Gazetenin haberi o. Ne istihbarat bana bağlı ne ben bakanım, nereden bileceğim" karşılığını verdi.
Kart, "Bu doğru. 2 bin değil, 3-4 bine ulaştı. Bu aslında fişlemeyi ve o anlayışın devam ettiğin gösteriyor. Ciddi bir hükümet; Emniyet veya başka yerde o yapılar varsa yargı ve idari soruşturma prosedürünü işletir" dedi.
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Adalet Bakanı Bozdağ'a, "Demoklesin kılıcı olarak tarihe geçmek istiyorsunuz. Yaptığınız değerlendirmeler gerçeği yansıtmıyor. 11 yıllık iktidarınız dönemi, Türkiye'de demokrasiyi geriye götüren, demokrasiyi sadece etnik kimliklere indirgeyen siyaset anlayışının yaşandığı dönemdir. Savcılar üzerindeki yayınlarla ilgili söz ifade etmiyorsunuz. Savcısını, hakimini koruyamayan, onları birbirine düşman eden tabloda, yürütmenin içindeki rüşvet ve yolsuzluğunu kapatmak için gücünü kullandığı ortamda demokrasiden söz etmek hilkat garibesidir" ifadelerini kullandı.
Demokratikleşme paketinin " demokrasi" içermediğini savunan Vural, özünde "PKK ile yapılan görüşmelerde bir takım taleplerin meşrulaştırılması, Türkçe'nin ve Türk adının dışlanması, vatan coğrafyasında 'Türkiye Kürdistanı inşa edilmesi"ni içerdiğini ileri sürdü. "Hedef milletin adının ve kimliğinin silinmesidir" diyen Vural, yapılmak istenen Türkiye'yi siyasal çözüme doğru götürmek, egemenliğin bölünmesi, devlet gücünün paylaşılması olduğunu söyledi.
BDP Batman Milletvekili Bengi Yıldız, demokratikleşme paketinin eksik ve geç kalınmış adım olduğunu belirterek, daha kapsamlı ve köklü reformlar yerine yama niteliğinde palyatif tedbirlerden medet umulduğunu söyledi. Son zamanlardaki tartışmalara işaret eden Yıldız, "Geçmişte derin devlet vardı, şimdi paralel devlet...Bunlar peşimizi bırakmıyor çünkü demokratik yönetim yaklaşımımız yok" dedi.
Siyasi partilere yapılacak Hazine yardımı konusunda TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda yüzde 1 üzerinde uzlaşma sağlandığını hatırlatan Yıldız, bunun anlamının BDP ve benzeri partilerin bağımsız olarak seçime girememeleri olacağını söyledi.
Türkiye'de farklı cinsel yönelimleri olan insanlar yaşam hakkı anlamında varlıklarını sürdüremediğini ancak dünyada bakan, belediye başkanı ve eyalet valisi olabildiklerini anlatan Yıldız, bunların nefret suçları içinde sayılmamasının siyasi tercih olduğunu savundu. Özel eğitim kurumlarında farklı dillerde eğitim öğretim imkanı getirilmesinin bile tartışma konusu yapılmasının hazin olduğunu ifade eden Yıldız, "Parası olan gidip Kürtçe eğitim görecek ama sonrasında bunun sosyal hayatta karşılığı hiçtir. Yer isimlerine gelince...Derelerin, ırmakların ismini kim isteyecek, dağlar mı isteyecek? Hiç olmazsa eski haline iade edelim. 'Kendi isminizi isteyin' demek, hakkı veriyoruz ama kullanamayacaksınız demektir" dedi.
MHP Konya Milletvekili Faruk Bal, "Yakalandığınız alan hukukça korunabilecek bir alan değil. Hukuk dışı, yolsuzluk ve rüşvet ile ilgili bir alan. Bundan kurtulmak için de yargıya müdahale ediyorsunuz. Bunlar yanlıştır" dedi.
Milletvekilleri, TBMM Anayasa Komisyonu'nda görüşülen ve "Demokratikleşme Paketi'nde" yer alan, Temel Hak ve Hürriyetlerin Geliştirilmesi Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde görüşlerini dile getirdi.
CHP İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz, son günlerde yargı konusunda yaşanan tartışmalara değinerek, "Mahkeme kararlarını polis uygulamıyor. Bir siyasetçinin yakını mahkemenin gözaltı kararına rağmen getirilemiyorsa, o zaman siz Genelkurmay Başkanı'nı içeride tutamazsınız. O zaman birileri de gider 'bu kararı kabul etmiyorum' diyerek cezaevi duvarlarını yıkar ve onu içeriden alır. 'Ben mahkeme kararını tanımıyorum' der. O yüzden Sayın bakan yapmayın. Mahkeme kararlarını uygulamamak kimsenin hakkı da haddi de değil" diye konuştu.
Polisin, sanığın ifadesini alırken görevden alındığını belirten Özgündüz, "Böyle bir rezalet olabilir mi? Bakanın oğlu kaçıyor, Başbakanın oğlu yurtdışına gidiyor. Böyle bir şey olabilir mi? Kimse kimseyi kandırmasın" dedi.
Özgündüz, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti'li bir milletvekilinin Başsavcıvekili Zekeriya Öz'ü tehdit ettiğini iddia ederek, bu durumu eleştirdi. Hükümetin yargıdan elini çekmesi gerektiğini belirten Özgündüz, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'a, "Bırakın adalet yerine gelsin. Adalet olmazsa insanlık yoktur, iman, din yoktur. Öbür tarafa inanıyorsanız ki imam hatip kökenlisiniz, inanıyorsunuzdur" dedi. Bunun üzerine Komisyon Başkanı Burhan Kuzu, "Öyle deme, biz de inanıyoruz" sözlerini sarfetti.
MHP'li Faruk Bal, Bozdağ'ın bakanlığının hayırlı olması temennisinde bulundu ve "İnşallah bakanlığın başındaki adalet ismine uygun işlemler yapılır" dedi.
Bal, "2010'da kanı kanla yıkadınız, şimdi kanı daha kötü bir şekilde yıkamak istiyorsunuz ama şimdi daha kötü sonuç verecek. Yakalandığınız alan hukukça korunabilecek bir alan değil. Hukuk dışı, yolsuzluk ve rüşvet ile ilgili bir alan. Bundan kurtulmak için de yargıya müdahale ediyorsunuz. Bunlar yanlıştır. Bu yanlış işler hayırlı sonuçlar doğurmayacaktır ve Türkiye'nin başına büyük felaketler açacaktır" diye konuştu.
Paketin "demokratikleşme paketi" olmadığını ifade eden Bal, "Bunun adı etikettir. Milli birlik ve bütünlük adına zehirli maddeleri gizleyebilmek amacıyla ortaya konulmuş bir etikettir ve kamuoyunda olumlu bir algı yaratılmaya çalışılmaktadır" dedi. Bal, tasarının, Habur'la başlayan, Oslo ile devam eden, İmralı ile sürdürülen müzakerelerde verilen sözlerin gereği olan maddeleri içerdiğini öne sürdü.
Faruk Bal, ana dilde eğitime karşı çıkarak, dünyada 6 bin farklı etnik dil ama 200 tane devlet olduğunu kaydetti. Her ülkenin kültür ve medeniyet dilinin o ülkenin dili olduğunu belirten Bal, "Herkes onu öğrenecek, bunda bir şey yok. Kürtçe konuşulsun buna bir şey demiyoruz" diyerek, ancak resmi dilin öğrenilmesi gerektiğini vurguladı. Bal, "Biz Hükümette iken, 12 Eylül yasaklarını kaldırdık" dedi.
Hükümetin, resmi eğitim kurumları yerine, özel kurumlarda farklı dillerde eğitimin önünü açtığını ifade eden Bal, "Farklı dillerde eğitimin, özel ve resmi olmasının hiçbir farklı hukuki sonucu yok, ikisi de aynı. Bu AKP'nin cinliğinin, cin fikirliğinin çok açık bir şekilde ortaya çıkmasıdır. Özel okullarda müfredat Milli Eğitim Bakanlığı'nca yapılmıyor mu, özel okullar Milli Eğitim Bakanlığı'nca yönetilmiyor mu?" diye konuştu.
Bu tasarı ile "teröristler sizin temsilcinizdir" denilen bir düzenleme yapıldığını iddia eden Bal, "Yarın dağdan inen bir adam seçime girerse ona kim karşı çıkacak? Aklı selime gelin, sizi, yaptığınız yemine uymaya davet ediyorum. Sizi Oslo'da korkutan küresel güç, artık korkutmasın" sözlerini sarfetti.
AK Parti Şanlurfa Milletvekili Yahya Akman, MHP'li Bal'ın kendilerine, "Allah'tan korkun" dediğini ifade ederek, "Bu attığımız adımdan Allah da kulları da memnun olacaktır. Doğuda bir barış süreci başladı, insanlar evlerini, yaylalarını kullanmaya başladı, her şey tabiatına uygun olmaya başladı ve bu atılan adım büyük bir adımdır, bu atılan adımlar daha da artacaktır" dedi.
CHP Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum da Komisyon Başkanı Burhan Kuzu'ya, "Bu kişiye özel yasalar, sizin komisyon başkanlığınız dönemine denk düştü" dedi. Batum, dünyada "tutukluluk 10 yıl olmalı" diyen tek Adalet Bakanı'nın Bekir Bozdağ olduğunu iddia etti.
Demokratikleşme paketi, TBMM Anayasa Alt Komisyonu'na sevkedildi.
Tasarı üzerinde konuşan CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, rüşvet ve yolsuzluk operasyonu için iktidar mensuplarının "dış mihraklar" dediğini belirterek, "Dış mihraklar, 6 kasayı, elbise askılığında dolarları, ayakkabı kutularında parayı nasıl getirir? Dış mihraklar bana niye 600-700 bin liralık saat getirmiyor? Ben kolumda 50 liralık saat taşıyorum. Temiz toplum, temiz siyaset adına suça bulaşan bakan, milletvekili ve üst düzey yöneticilerin tamamı için devlet töreniyle cenazelerinin kaldırılmaması, maaş ve özlük haklarının da kesilmesi lazım" dedi.
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nda yapılan değişikliğe işaret eden Tanal, "12 Eylül olmuştu, hukuk fakültesini yeni kazanmıştım. O dönemde çağırmak, bağırmak yasak, hemen apar topar alıp götürüyorlar. Biz içimizi boşaltmak için gider Yenikapı'da sandal tutardık, denizin ortasında bağırır çağırırdık, slogan atıp gelirdik" demesi Komisyon'da gülüşmeler yol açtı. Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu'nun ve bazı AK Parti'li milletvekillerinin kendisine laf atması üzerine Tanal, "Sayın Hocam siz benimle gelirseniz, aynısını yine yaparım. Ama sloganlar adalet, eşitlik, özgürlük..." karşılığını verdi.
İktidarın rüşvet ve yolsuzluğun üzerine gitmediğini, bunun yerine savcı ve Emniyet mensuplarının üzerine gittiğini savunan Tanal, "Arkadaşlarınız bu paraları götürürken demek ki içinizde komplo kurulmuş. Bu kirli düzendir. Hükümet bu kirli düzeninin bir parçasıdır ve gayrimeşrudur" dedi.
MHP Isparta Milletvekili Nevzat Korkmaz, cezaevinde bulunan İstanbul Milletvekili Engin Alan'ı ziyaretten geldiğini belirterek, 2,5 yıldır hapiste olmasına rağmen ancak 2,5 dakika savunma hakkı kullandığını söylediğini aktardı. Türkiye'de bugün yaşanan "devlet krizi" olduğunu savunan Korkmaz, tasarının ciddi riskler içerdiğini savundu.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, eleştirileri yanıtlarken, geçmişte yapılan yasal düzenlemede tutuklama ile önergede imzası olduğunu belirterek, "O zaman görüşmeler yapılırken cezaevinde tutuklu bulunan kişilerle ilgili olarak Adalet Bakanlığı bir envanter çıkardı. 'Yasa bu haliyle çıkarsa tahliye olacak kişiler, davalar ve suçlar şunlardır' değerlendirmesi yapıldı. O değerlendirmeler çerçevesinde geçici süre için de olsa bir düzenleme konması ihtiyacı ifade edildi, biz bu çerçevede önerge verdik" dedi.
Tutuklama ile ilgili konularda yaptıkları düzenlemelerin son derece önemli olduğuna işaret eden Bozdağ, eski düzenlemede 7 yıl ve üzeri hapis cezası gerektiren suçlarla ilgili tutuklamada sınır olmadığını, ilk defa bu alana sınır koyanın kendileri olduğunu anlattı. Adli kontrolü alternatif tedbir olarak hukuka koyduklarını, daha sonra üst sınırını kaldırdıklarını hatırlatan Bozdağ, her alanda tutuklama olmaması için 2 yıla kadar hapis cezası gerektirenlerde tutuklama yasağı ve katalog koyduklarını söyledi.
Bozdağ, "Fakat uygulamada katalog da takdire bağlı olmasına rağmen, uygulayıcılar sanki bu kataloğu zorunlu gibi algıladılar ve farklı sonuçlar doğurdu. Ben ne dün ne bugün ne de hiçbir zaman tutuklamanın uzunluğunu metheden, bunun doğru olduğunu söyleyen hiçbir açıklamam olmamıştır" diye konuştu.
Siyas partilere üye olma şartıyla ilgili düzenlemelerin tasarıda yer aldığına işaret eden Bozdağ, şöyle konuştu:
"Mevcut hukukumuzda, memnu hakların iadesi müessesesi var. Hangi suçtan ceza alırsa alsın kişi, memnu hakların iadesi müessesinin uygulanması halinde siyaset yasağı ortadan kalkmakta ve siyasi partilere üye olma ve seçilme dahil bütün haklarını kullanabilmekteydi. İlanihaye yasak yok. 3 yıl geçmesi ve mahkemeden karar alması gerekiyor. Bu kapsamda olanlar da siyaset yapabiliyor. Nitekim geçmişte cezası infaz edilmiş Parlamento'da olan siyaset yapan pek çok değerli siyasetçi de var. Ceza Kanunu'nun ortaya koyduğu sisteme de iyi bakmak lazım. TCK, ceza infazı ve hak yoksunluklarıyla ilgili yeni sistem ortaya koydu. İnfaz süresince hak yoksunlukları sürüyor, ama infaz bittikten sonra herkes bu hakları kullanabiliyor. Bunun ana amacı da hapiste cezasını çeken insanlar için hapisten çıktıktan sonra yeryüzünün bir hapishaneye dönüşmemesidir. Cezasını çektikten sonra toplumun içine karışmalı, siyaset yapmalı, sınırlama konulmamalı ortak kanaati olduğundan bir adım atıldı. Bu doğru adımdır. Kişi cezasını çektikten sonra siyasette yerini almalı, başka yerlerde de çalışabilmeli. Eski ileyeni sistem arasındaki fark budur. Cezası infaz edilen kişilerin infazdan sonra dışarıda ceza çekmelerine son verilmektedir. 3 yıl beklemeksizin bu hakları kullanacaktır."
Farklı dil ve lehçelerde eğitimle ilgili düzenlemenin Anayasaya aykırılığının iddia edildiğini hatırlatan Bozdağ, "Bunlar yabancı dil kabul edilmiyor, biz de kabul etmiyoruz. Bunlar ülkenin zenginliğidir. Kendi dillerini konuşmaları doğal haktır. Yabancı dil muamelesi yapmıyoruz, yapmamız doğru değildir. Bu zenginliği korumak devletin görevidir" dedi.
Konuşmaların ardından tasarı, alt komisyona sevkedildi.
Demokratikleşme paketi, TBMM Anayasa Komisyonu'nda görüşülmeye başlandı.
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, kamuoyunda "demokratikleşme paketi" olarak bilinen Temel Hak ve Hürriyetlerin Geliştirilmesi Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında bilgi verdi. Kuzu, siyasi partilere yardımın her zaman tartışma konusu olduğunu, Anayasa Mahkemesi ve parlamentonun konuya sıcak bakmadığını kaydetti. AB ülkelerindeki uygulamanın sandalye sayısı veya oya göre değişiklik gösterdiğini anlatan Kuzu, dünyada çeşitli düzenlemeler olduğunu, tasarıda yüzde 3'ten fazla oy alanlara yardım yapılmasının öngörüldüğünü hatırlattı.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, tasarıyı sunuş konuşmasında, paketin AK Parti hükümetleri döneminde atılan demokratikleşme adımlardan biri olduğunu belirterek, önceki dönemlerde de ülkede demokrasinin kökleşmesi, geliştirilmesi, standardının yükseltilmesi, hukukun üstünlüğünün temini için pek çok demokratikleşme adımı atıldığını anlattı.
Kişisel verilerin korunmasının her zaman sorun olduğunu ifade eden Bozdağ, verilerin amacı doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığı konusunun Anayasal teminat altına alındığını vurguladı. Kişisel verilerin kanun tasarısının Hükümet tarafından hazırlandığını belirten Bozdağ, "Tasarı, önümüzdeki hafta muhtemelen TBMM'ye sevk edilebilir hale getirilecek, Bakanlar Kurulu görüşmesinin ardından. Şu anda Bakanlar Kurulu'nun görüşülmeyi bekliyor. Tahminen önümüzdeki hafta görüşebilecektir" dedi.
Bozdağ, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin tamamının iç hukukun parçası haline getiren Anayasal düzenlemeye işaret ederek, "Maalesef bu düzenlemenin uygulanması, uygulayıcılar bakımından yasa koyucunun iradesine uygun takip ediyoruz mu derseniz, uygulamada bu kuralın yeteri kadar uygulanmadığı ve gözardı edildiği çok açıktır. O nedenle uygulayıcıların, yasalarla ortaya konulan idareyi uygulamalarına yansıtması, Türkiye'nin demokratikleşmesi ve hukukun üstünlüğünün tesisi bakımından son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Bireysel başvuru hakkı da ayrıca önemli bir imkan getirdi. Anayasa Mahkemesi'nin bir nevi AİHM gibi farklı bir konuma bürünmesine yol açtı, insanlarımız için yeni bir imkan getirdi" diye konuştu.
Tasarı hakkında bilgi veren Bozdağ, siyasi hürriyetlerin ve siyasal örgütlenme hakkının geniş şekilde kullanılmasının önemine işaret ederek, düzenlemenin bu açıdan kanunlardaki bazı kısıtlamaları ortadan kaldırarak siyaset yapanlara daha özgür siyaset yapma ve örgütlenme hakkı tanıdığını söyledi. Bozdağ, siyasi partilere yardımın sınırının yüksekliğinin eleştirildiğini, bunun yüzde 3'e çekilerek daha çok partinin Hazine'den yardım alarak çalışmalarını sürdürmesine imkan tanındığını kaydetti.
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nda önemli düzenlemelerin paket içinde yer aldığını anlatan Bozdağ, özel öğretim kurumlarında Türkçe'den başka dillerde eğitim ve öğretim yapılmasının önünün açıldığını, nefret suçlarında cezanın artırılmasıyla nitelikli haller arasına alınarak konuyla ilgili önemli adım atıldığını, ayrıca yaşam tarzına müdahale konusunda düzenlemelerin de olduğunu söyledi.
Bozdağ'ın konuşmasının ardından milletvekilleri de paketle ilgili görüşlerini dile getirdi.
CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, demokratikleşme paketi ile 9 kanunda değişiklik yapıldığını belirterek, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Hakkında Kanun'da yapılmak istenen değişikliğin daha geri bir düzenleme olduğunu savundu. Yasanın 12 Eylül döneminde çıkarıldığını hatırlatan Kart, "12 Eylül darbesinin yaptığı düzenlemeyi daha daraltıyoruz, sınırlıyoruz ve geriye götürüyoruz. Silahsız, saldırısız, barışçıl olmak kaydıyla önceden izin almaksızın bu hak kullanılır. Kamu düzenini tehdit eden boyutlar olduğunda, idare orada müdahalesini yapabilir. Ama bu olmadan önceden engellenmesi, temel hak ve özgürlüğün özünün ihlal edilmesidir. Nefret suçlarıyla ilgili düzenleme yapılırken bile toplumun farklı kesimleri arasında ayrımcılık yaratılıyor. Bu sağlıklı bir tablo değil" dedi.
Siyasi partilere yardımın yüzde 3'e düşürülmesine değinen Kart, TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda 4 partinin yardımın yüzde 1 olmasında mutabık kaldığını, iktidarın konu hakkında samimi ve tutarlı olmadığını savundu.
Siyasi partilerde eş genel bakanlığın belli partiler için olabileceğini ancak kitle patilerinde zor olduğunu anlatan Kart, bunun demokratikleşmenin ön koşulu olmadığını söyledi. İnanç gruplarının diyanet yapılanmasında nispi temsile göre temsil edilmesi gerektiğini savunan Kart, iktidarın bunu tartışmaya bile açmadığını ifade etti.
Bozdağ'ın kişisel verilerin korunmasıyla ilgili sözlerinin inandırıcılığı olmadığını ileri süren Kart, son zamanlarda "paralel devlet" tartışmalarının ülkedeki gerçek tabloyu yansıtmadığını söyledi. Hükümet ve cemaat çekişmesi üzerinden yapılan tartışmaların aslında olayları yüzeysel değerlendiren yaklaşımlar olduğunu ifade eden Kart, "Hükümet-cemaat çekişmesi, yıllardır söylediğimiz vakadır ama olay bundan ibaret değildir. 2004-2005 yılından beri belgeleriyle anlatıyoruz. İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Başbakanlık'ta illegal yapı, illegal karargah var. Orada devletin yasal birimleri, bir takım illegal yapılarla beraber çalıştı. Yetmedi, o illegal yapıların yanında yabancı istihbarat vardı ve yabancı uzman adı altında yasal şemsiye içine alındı. Dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay'a bu yabancı uzmanların sayısını sorduk, 'ben de bilmiyorum' dedi. Sen hangi ülkenin bakanısın, taşeron bakan mısın?" diye konuştu.
Kart'ın, "Sayın Başkan yaptığınız tespite katılıyorum, 2 bin kişilik liste konusunda..." demesine Komisyon Başkanı Kuzu, "Tespit benim değil ki... Gazetenin haberi o. Ne istihbarat bana bağlı ne ben bakanım, nereden bileceğim" karşılığını verdi.
Kart, "Bu doğru. 2 bin değil, 3-4 bine ulaştı. Bu aslında fişlemeyi ve o anlayışın devam ettiğin gösteriyor. Ciddi bir hükümet; Emniyet veya başka yerde o yapılar varsa yargı ve idari soruşturma prosedürünü işletir" dedi.
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Adalet Bakanı Bozdağ'a, "Demoklesin kılıcı olarak tarihe geçmek istiyorsunuz. Yaptığınız değerlendirmeler gerçeği yansıtmıyor. 11 yıllık iktidarınız dönemi, Türkiye'de demokrasiyi geriye götüren, demokrasiyi sadece etnik kimliklere indirgeyen siyaset anlayışının yaşandığı dönemdir. Savcılar üzerindeki yayınlarla ilgili söz ifade etmiyorsunuz. Savcısını, hakimini koruyamayan, onları birbirine düşman eden tabloda, yürütmenin içindeki rüşvet ve yolsuzluğunu kapatmak için gücünü kullandığı ortamda demokrasiden söz etmek hilkat garibesidir" ifadelerini kullandı.
Demokratikleşme paketinin " demokrasi" içermediğini savunan Vural, özünde "PKK ile yapılan görüşmelerde bir takım taleplerin meşrulaştırılması, Türkçe'nin ve Türk adının dışlanması, vatan coğrafyasında 'Türkiye Kürdistanı inşa edilmesi"ni içerdiğini ileri sürdü. "Hedef milletin adının ve kimliğinin silinmesidir" diyen Vural, yapılmak istenen Türkiye'yi siyasal çözüme doğru götürmek, egemenliğin bölünmesi, devlet gücünün paylaşılması olduğunu söyledi.
BDP Batman Milletvekili Bengi Yıldız, demokratikleşme paketinin eksik ve geç kalınmış adım olduğunu belirterek, daha kapsamlı ve köklü reformlar yerine yama niteliğinde palyatif tedbirlerden medet umulduğunu söyledi. Son zamanlardaki tartışmalara işaret eden Yıldız, "Geçmişte derin devlet vardı, şimdi paralel devlet...Bunlar peşimizi bırakmıyor çünkü demokratik yönetim yaklaşımımız yok" dedi.
Siyasi partilere yapılacak Hazine yardımı konusunda TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda yüzde 1 üzerinde uzlaşma sağlandığını hatırlatan Yıldız, bunun anlamının BDP ve benzeri partilerin bağımsız olarak seçime girememeleri olacağını söyledi.
Türkiye'de farklı cinsel yönelimleri olan insanlar yaşam hakkı anlamında varlıklarını sürdüremediğini ancak dünyada bakan, belediye başkanı ve eyalet valisi olabildiklerini anlatan Yıldız, bunların nefret suçları içinde sayılmamasının siyasi tercih olduğunu savundu. Özel eğitim kurumlarında farklı dillerde eğitim öğretim imkanı getirilmesinin bile tartışma konusu yapılmasının hazin olduğunu ifade eden Yıldız, "Parası olan gidip Kürtçe eğitim görecek ama sonrasında bunun sosyal hayatta karşılığı hiçtir. Yer isimlerine gelince...Derelerin, ırmakların ismini kim isteyecek, dağlar mı isteyecek? Hiç olmazsa eski haline iade edelim. 'Kendi isminizi isteyin' demek, hakkı veriyoruz ama kullanamayacaksınız demektir" dedi.
MHP Konya Milletvekili Faruk Bal, "Yakalandığınız alan hukukça korunabilecek bir alan değil. Hukuk dışı, yolsuzluk ve rüşvet ile ilgili bir alan. Bundan kurtulmak için de yargıya müdahale ediyorsunuz. Bunlar yanlıştır" dedi.
Milletvekilleri, TBMM Anayasa Komisyonu'nda görüşülen ve "Demokratikleşme Paketi'nde" yer alan, Temel Hak ve Hürriyetlerin Geliştirilmesi Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde görüşlerini dile getirdi.
CHP İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz, son günlerde yargı konusunda yaşanan tartışmalara değinerek, "Mahkeme kararlarını polis uygulamıyor. Bir siyasetçinin yakını mahkemenin gözaltı kararına rağmen getirilemiyorsa, o zaman siz Genelkurmay Başkanı'nı içeride tutamazsınız. O zaman birileri de gider 'bu kararı kabul etmiyorum' diyerek cezaevi duvarlarını yıkar ve onu içeriden alır. 'Ben mahkeme kararını tanımıyorum' der. O yüzden Sayın bakan yapmayın. Mahkeme kararlarını uygulamamak kimsenin hakkı da haddi de değil" diye konuştu.
Polisin, sanığın ifadesini alırken görevden alındığını belirten Özgündüz, "Böyle bir rezalet olabilir mi? Bakanın oğlu kaçıyor, Başbakanın oğlu yurtdışına gidiyor. Böyle bir şey olabilir mi? Kimse kimseyi kandırmasın" dedi.
Özgündüz, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti'li bir milletvekilinin Başsavcıvekili Zekeriya Öz'ü tehdit ettiğini iddia ederek, bu durumu eleştirdi. Hükümetin yargıdan elini çekmesi gerektiğini belirten Özgündüz, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'a, "Bırakın adalet yerine gelsin. Adalet olmazsa insanlık yoktur, iman, din yoktur. Öbür tarafa inanıyorsanız ki imam hatip kökenlisiniz, inanıyorsunuzdur" dedi. Bunun üzerine Komisyon Başkanı Burhan Kuzu, "Öyle deme, biz de inanıyoruz" sözlerini sarfetti.
MHP'li Faruk Bal, Bozdağ'ın bakanlığının hayırlı olması temennisinde bulundu ve "İnşallah bakanlığın başındaki adalet ismine uygun işlemler yapılır" dedi.
Bal, "2010'da kanı kanla yıkadınız, şimdi kanı daha kötü bir şekilde yıkamak istiyorsunuz ama şimdi daha kötü sonuç verecek. Yakalandığınız alan hukukça korunabilecek bir alan değil. Hukuk dışı, yolsuzluk ve rüşvet ile ilgili bir alan. Bundan kurtulmak için de yargıya müdahale ediyorsunuz. Bunlar yanlıştır. Bu yanlış işler hayırlı sonuçlar doğurmayacaktır ve Türkiye'nin başına büyük felaketler açacaktır" diye konuştu.
Paketin "demokratikleşme paketi" olmadığını ifade eden Bal, "Bunun adı etikettir. Milli birlik ve bütünlük adına zehirli maddeleri gizleyebilmek amacıyla ortaya konulmuş bir etikettir ve kamuoyunda olumlu bir algı yaratılmaya çalışılmaktadır" dedi. Bal, tasarının, Habur'la başlayan, Oslo ile devam eden, İmralı ile sürdürülen müzakerelerde verilen sözlerin gereği olan maddeleri içerdiğini öne sürdü.
Faruk Bal, ana dilde eğitime karşı çıkarak, dünyada 6 bin farklı etnik dil ama 200 tane devlet olduğunu kaydetti. Her ülkenin kültür ve medeniyet dilinin o ülkenin dili olduğunu belirten Bal, "Herkes onu öğrenecek, bunda bir şey yok. Kürtçe konuşulsun buna bir şey demiyoruz" diyerek, ancak resmi dilin öğrenilmesi gerektiğini vurguladı. Bal, "Biz Hükümette iken, 12 Eylül yasaklarını kaldırdık" dedi.
Hükümetin, resmi eğitim kurumları yerine, özel kurumlarda farklı dillerde eğitimin önünü açtığını ifade eden Bal, "Farklı dillerde eğitimin, özel ve resmi olmasının hiçbir farklı hukuki sonucu yok, ikisi de aynı. Bu AKP'nin cinliğinin, cin fikirliğinin çok açık bir şekilde ortaya çıkmasıdır. Özel okullarda müfredat Milli Eğitim Bakanlığı'nca yapılmıyor mu, özel okullar Milli Eğitim Bakanlığı'nca yönetilmiyor mu?" diye konuştu.
Bu tasarı ile "teröristler sizin temsilcinizdir" denilen bir düzenleme yapıldığını iddia eden Bal, "Yarın dağdan inen bir adam seçime girerse ona kim karşı çıkacak? Aklı selime gelin, sizi, yaptığınız yemine uymaya davet ediyorum. Sizi Oslo'da korkutan küresel güç, artık korkutmasın" sözlerini sarfetti.
AK Parti Şanlurfa Milletvekili Yahya Akman, MHP'li Bal'ın kendilerine, "Allah'tan korkun" dediğini ifade ederek, "Bu attığımız adımdan Allah da kulları da memnun olacaktır. Doğuda bir barış süreci başladı, insanlar evlerini, yaylalarını kullanmaya başladı, her şey tabiatına uygun olmaya başladı ve bu atılan adım büyük bir adımdır, bu atılan adımlar daha da artacaktır" dedi.
CHP Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum da Komisyon Başkanı Burhan Kuzu'ya, "Bu kişiye özel yasalar, sizin komisyon başkanlığınız dönemine denk düştü" dedi. Batum, dünyada "tutukluluk 10 yıl olmalı" diyen tek Adalet Bakanı'nın Bekir Bozdağ olduğunu iddia etti.
Demokratikleşme paketi, TBMM Anayasa Alt Komisyonu'na sevkedildi.
Tasarı üzerinde konuşan CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, rüşvet ve yolsuzluk operasyonu için iktidar mensuplarının "dış mihraklar" dediğini belirterek, "Dış mihraklar, 6 kasayı, elbise askılığında dolarları, ayakkabı kutularında parayı nasıl getirir? Dış mihraklar bana niye 600-700 bin liralık saat getirmiyor? Ben kolumda 50 liralık saat taşıyorum. Temiz toplum, temiz siyaset adına suça bulaşan bakan, milletvekili ve üst düzey yöneticilerin tamamı için devlet töreniyle cenazelerinin kaldırılmaması, maaş ve özlük haklarının da kesilmesi lazım" dedi.
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nda yapılan değişikliğe işaret eden Tanal, "12 Eylül olmuştu, hukuk fakültesini yeni kazanmıştım. O dönemde çağırmak, bağırmak yasak, hemen apar topar alıp götürüyorlar. Biz içimizi boşaltmak için gider Yenikapı'da sandal tutardık, denizin ortasında bağırır çağırırdık, slogan atıp gelirdik" demesi Komisyon'da gülüşmeler yol açtı. Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu'nun ve bazı AK Parti'li milletvekillerinin kendisine laf atması üzerine Tanal, "Sayın Hocam siz benimle gelirseniz, aynısını yine yaparım. Ama sloganlar adalet, eşitlik, özgürlük..." karşılığını verdi.
İktidarın rüşvet ve yolsuzluğun üzerine gitmediğini, bunun yerine savcı ve Emniyet mensuplarının üzerine gittiğini savunan Tanal, "Arkadaşlarınız bu paraları götürürken demek ki içinizde komplo kurulmuş. Bu kirli düzendir. Hükümet bu kirli düzeninin bir parçasıdır ve gayrimeşrudur" dedi.
MHP Isparta Milletvekili Nevzat Korkmaz, cezaevinde bulunan İstanbul Milletvekili Engin Alan'ı ziyaretten geldiğini belirterek, 2,5 yıldır hapiste olmasına rağmen ancak 2,5 dakika savunma hakkı kullandığını söylediğini aktardı. Türkiye'de bugün yaşanan "devlet krizi" olduğunu savunan Korkmaz, tasarının ciddi riskler içerdiğini savundu.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, eleştirileri yanıtlarken, geçmişte yapılan yasal düzenlemede tutuklama ile önergede imzası olduğunu belirterek, "O zaman görüşmeler yapılırken cezaevinde tutuklu bulunan kişilerle ilgili olarak Adalet Bakanlığı bir envanter çıkardı. 'Yasa bu haliyle çıkarsa tahliye olacak kişiler, davalar ve suçlar şunlardır' değerlendirmesi yapıldı. O değerlendirmeler çerçevesinde geçici süre için de olsa bir düzenleme konması ihtiyacı ifade edildi, biz bu çerçevede önerge verdik" dedi.
Tutuklama ile ilgili konularda yaptıkları düzenlemelerin son derece önemli olduğuna işaret eden Bozdağ, eski düzenlemede 7 yıl ve üzeri hapis cezası gerektiren suçlarla ilgili tutuklamada sınır olmadığını, ilk defa bu alana sınır koyanın kendileri olduğunu anlattı. Adli kontrolü alternatif tedbir olarak hukuka koyduklarını, daha sonra üst sınırını kaldırdıklarını hatırlatan Bozdağ, her alanda tutuklama olmaması için 2 yıla kadar hapis cezası gerektirenlerde tutuklama yasağı ve katalog koyduklarını söyledi.
Bozdağ, "Fakat uygulamada katalog da takdire bağlı olmasına rağmen, uygulayıcılar sanki bu kataloğu zorunlu gibi algıladılar ve farklı sonuçlar doğurdu. Ben ne dün ne bugün ne de hiçbir zaman tutuklamanın uzunluğunu metheden, bunun doğru olduğunu söyleyen hiçbir açıklamam olmamıştır" diye konuştu.
Siyas partilere üye olma şartıyla ilgili düzenlemelerin tasarıda yer aldığına işaret eden Bozdağ, şöyle konuştu:
"Mevcut hukukumuzda, memnu hakların iadesi müessesesi var. Hangi suçtan ceza alırsa alsın kişi, memnu hakların iadesi müessesinin uygulanması halinde siyaset yasağı ortadan kalkmakta ve siyasi partilere üye olma ve seçilme dahil bütün haklarını kullanabilmekteydi. İlanihaye yasak yok. 3 yıl geçmesi ve mahkemeden karar alması gerekiyor. Bu kapsamda olanlar da siyaset yapabiliyor. Nitekim geçmişte cezası infaz edilmiş Parlamento'da olan siyaset yapan pek çok değerli siyasetçi de var. Ceza Kanunu'nun ortaya koyduğu sisteme de iyi bakmak lazım. TCK, ceza infazı ve hak yoksunluklarıyla ilgili yeni sistem ortaya koydu. İnfaz süresince hak yoksunlukları sürüyor, ama infaz bittikten sonra herkes bu hakları kullanabiliyor. Bunun ana amacı da hapiste cezasını çeken insanlar için hapisten çıktıktan sonra yeryüzünün bir hapishaneye dönüşmemesidir. Cezasını çektikten sonra toplumun içine karışmalı, siyaset yapmalı, sınırlama konulmamalı ortak kanaati olduğundan bir adım atıldı. Bu doğru adımdır. Kişi cezasını çektikten sonra siyasette yerini almalı, başka yerlerde de çalışabilmeli. Eski ileyeni sistem arasındaki fark budur. Cezası infaz edilen kişilerin infazdan sonra dışarıda ceza çekmelerine son verilmektedir. 3 yıl beklemeksizin bu hakları kullanacaktır."
Farklı dil ve lehçelerde eğitimle ilgili düzenlemenin Anayasaya aykırılığının iddia edildiğini hatırlatan Bozdağ, "Bunlar yabancı dil kabul edilmiyor, biz de kabul etmiyoruz. Bunlar ülkenin zenginliğidir. Kendi dillerini konuşmaları doğal haktır. Yabancı dil muamelesi yapmıyoruz, yapmamız doğru değildir. Bu zenginliği korumak devletin görevidir" dedi.
Konuşmaların ardından tasarı, alt komisyona sevkedildi.