2005-12-13 - 15:15
CHP GENEL BAŞKANI DENİZ BAYKAL, PARTİSİNİN GRUP TOPLANTISINDA, REKTÖR YÜCEL AŞKIN'IN DURUMUNU HUKUK CİNAYETİ OLARAK DEĞERLENDİRDİ
Baykal: ''Doğal bir yargı süreci işliyormuş gibi sükunet ve güvenle seyretmemizi bizden istemeye kimsenin, özellikle sayın Adalet Bakanı'nın hakkı yoktur.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Partisinin Grup toplantısında yaptığı konuşmada Rektör Yücel Aşkın'ın yarın yapılacak duruşmasına değinerek, Türkiye'nin, ''Van'daki hukuk cinayetinin, göz göre göre sürdürülmesine seyirci kalmayacağını'' belirtti. Baykal; ''Rektörün, 2 aydır tutuklu olarak en ağır koşullarda bırakılmasının, hukuki ve insani anlamını Sayın Adalet Bakanı, bu topluma nasıl açıklayacaktır?'' dedi.

Bu yargılamanın, sıradan bir soruşturma ve ceza davasının ötesine geçtiğini kaydeden Baykal, davanın, yargının bağımsızlığının, güvenilirliğinin, siyaset-yargı ilişkisinin hangi noktaya geldiğini göstereceğini söyledi.
Baykal, ''Doğal bir yargı süreci işliyormuş gibi sükunet ve güvenle seyretmemizi bizden istemeye kimsenin, özellikle sayın Adalet Bakanı'nın hakkı yoktur. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir rektörün, 2 aydır tutuklu olarak, ellerine kelepçe vurularak, en ağır koşullarda
bırakılmasının hukuki anlamını, insani anlamını sayın Adalet Bakanı, bu topluma nasıl açıklayacaktır'' diye konuştu.

''Sürgüne gönderildikleri dönemde bile yargıya, adalete güvendiklerini'' dile getiren Baykal, rektöre yapılan muamelenin, tedbir niteliğinden çıkarak, ceza verme, burun sürtmeye yönelik hale geldiğini savundu. Baykal, ''Bırakın rektöre, sade vatandaşımıza böyle bir davranışın yapılmasını kabul etmeyiz'' dedi. Burun sürtme, had bildirmenin, kişisel bir hesaplaşmadan
kaynaklanmadığını belirten Baykal, bunun altında, Cumhuriyetin temelleriyle ilgili bir hesaplaşmanın yattığını söyledi. Baykal, ''Türkiye'de bunca hukukçusu var, barosu var. Oradaki hukuk cinayetinin, göz göre göre sürdürülmesine Türkiye seyirci kalmayacaktır'' diye konuştu. Baykal, her türlü siyasi baskıya ''hayır'' diyecek bir temel adalet anlayışının Van'da da ortaya çıkmasını beklediklerini vurguladı.


CHP, DENKTAŞ'I ANKARA'YA DAVET EDİYOR

AK Parti'nin, ''yasakçı, ayırımcı bir zihniyete girdiğinin görüldüğünü, dişlerini, tırnaklarını, göstermeye başladığını'' öne süren Baykal, bunun arkasındaki oyunu bildiklerini ve izin
vermeyeceklerini ifade etti. Baykal, KKTC'nin birinci Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ı 22 Aralık'ta Ankara'ya davet ettiklerini; Denktaş'tan, KKTC'de yaşanan gelişmeleri dinleyeceklerini bildirdi.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin, KKTC'ye dönük politikaların köşe başına geçtiğini kaydeden Baykal, KKTC'ye verilecek mali yardım sözünden vazgeçildiğini söyledi. Baykal, uluslararası ilişkilerde, sözlere dayalı iş görmenin yanlışlığının bir kez daha ortaya çıktığını
kaydetti.
KKTC'de, geçmişte Rumlara ait tahsis edilmemiş malların, Rumlara iadesini öngören kanun teklifini eleştiren Baykal, bu teklifin Ankara'dan geldiğini savundu. Baykal, ''Acaba, sayın Başbakana şeyhi, rüyasında bu konudaki sorumluluğunu mu hatırlattı'' dedi.
Baykal, IMF'nin niyet mektubuna işaret ederek, faiz dışı fazlanın yüzde 6.5 olduğunu söyledi. Emeklilerin, Türkiye ne kadar hızlı büyür ve kalkınırsa kalkınsın,bundan tek kuruluşluk pay alma şansı bulunmadığını ifade eden Baykal, ''Türkiye'de emeklilerin gelir olanaklarını daraltma, eksiltme, resmi bir politika olarak, Türkiye tarafından IMF'ye ifade edilmiştir'' diye konuştu. Baykal, yeni düzenlemeyle gelecek yıllarda emekli olanların daha
az maaş alacağını, emeklilerin, ''yoksulluğa mahkum edileceğini'' ifade etti.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Türkiye'deki her şeyi alt kimlik olarak değerlendirip Türklüğü de bunların içine kattığını belirterek, ''Her şeye alt kimlik deyip Türklüğü de alt kimlik olarak sayarsanız, orada sana dur denir'' dedi.
Baykal, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Başbakan Erdoğan'ın dış gezisini tamamlayarak yurda döndüğünü ifade ederek, ''Sayın Başbakana 'hoş geldin' diyoruz, kendisini Türkiye'de görmekten mutluluk duyuyoruz'' diye konuştu. Başbakanın Türkiye'den uzak olmasına karşın, yaptığı açıklamalarla Türkiye içindeymiş izlenimi verdiğini söyleyen Baykal, ''Başbakan, kimlik tartışmalarını okyanus ötesinde de sürdürdü. Başbakanın yerli
yersiz, gerekli gereksiz kimlik tartışması açmasına tanık olmaya devam ediyoruz'' dedi.
Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Başbakan için varsa yoksa kimlik... Buna bakarak Başbakanın bir kimlik problemi var mı diye düşünüyoruz. Bizim, böyle bir sorunumuz yok. Türkiye'nin böyle bir sorunu yok, herkes kendi kimliğiyle hayatını yaşamaya devam ediyor. Kimse bununla ilgili bir sorun çıkarmıyor. Türkiye'nin yok ama Başbakanın böyle bir sorunu mu var? Belki de bunun ötesinde bir kimlik takıntısı mı var, bilemiyoruz. Başbakan bir yapay sorun yaratmaya çalışıyor. Ülkedeki her şeyi bir alt kimlik olarak sayıyor ve Türklüğü de buna dahil ediyor. Yani Türklük bir alt kimlikmiş... Sayın Başbakan, burası Türkiye Cumhuriyeti ve burada yaşayan insanlar Türk milletidir. Hepimiz bu milletin bir parçasıyız. Herkese alt kimlik deyip Türklüğü de alt
kimlik olarak sayarsanız orada sana dur denir. Türkiye Cumhuriyeti bir alt kimlik federasyonu mu? Sürekli olarak 'tek millet' sözünü kullanıyor Başbakan... Ben de
bir kez daha soruyorum kendisine; Bu tek millet, hangi millettir sayın Başbakan? O milletin adı varsa bu milleti alt kimlik olarak niye sayıyorsun? Başbakan şunu bilmeli; Türklük bir alt kimlik değildir.''
Arnavut devletinin çeşitli etnik yapılardan oluştuğunu ve bu yapıların Arnavut devletinin alt kimliklerini oluşturduğunu ifade eden Baykal, ''Arnavut Başbakanına, Arnavutluğun bir alt kimlik olduğunu söyletemezsiniz'' dedi.
Aynı örneklerin Bulgaristan ve Yunanistan için de verilebileceğini ifade eden Baykal, şunları kaydetti:
''Onlar söylemiyor da peki burada nasıl oluyor. Bir vatandaş, ya da bir entelektüel bu konuda düşüncelerini söyleyebilir. Zaten söylüyorlar da. Ama Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı böyle düşünüyorsa orada ciddi bir problem var demektir. Bakın, kısa bir süre önce 5 erimiz şehit oldu. Sorun o askerlere, sorun o askerlerin ailelerine niçin şehit oldular diye. Türkiye bu kimliğini ve birliğini korumak için yüzyıllardır bu güç coğrafyada,
dayanışma ve fedakarlıkla kendisini ayakta tutuyor. Bu tür yaklaşımların altında yatan ne?
Başbakan, İstiklal Marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy için 'O Arnavut'tur' dedi. Peki Arnavut diye, bu milletin bağrından kopan o dizeleri yazan insanı, bu milletin parçası olmaktan mı çıkaracağız. Mehmet Akif Ersoy içine sindirdi. Başbakan da bu milletin bir parçası olduğunu içine sindirecek. Başbakan bunları kabul edecek ve susup bekleyecek. Kafasındaki takıntıyı milletin gündemine taşımayacak. Sayın Başbakan unutsun bu sözleri ve milletin kimliğiyle oynamaktan vazgeçsin.''

KAÇAK CEP TELEFONLARININ KAYDA ALINMASI

Baykal, kaçak cep telefonlarının kayıt altına alınmasına ilişkin uygulamayı eleştirerek, devletin meşru kurumlarında satılan ve vatandaşlar tarafından alınan telefonların kaçak olmasının bedelinin sadece vatandaşa yükletilmesinin, ibret verici bir düzenleme olduğunu
söyledi. Baykal, ''Ne satan ne de satılmasına izin veren bu nedenle cezalandırılıyor. Fatura, sadece vatandaşa yükleniyor. Bu, hukuk devleti açısından ibretle izlenmesi gereken bir manzaradır. Bu ne biçim hukuk düzeni ve ne biçim bir maliye düzenidir'' diye konuştu.