2005-11-29 - 15:24
CHP GRUP TOPLANTISI...
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Türkiye ekonomisinin, yapılan resmi değerlendirmelerde rakamlara büyüme olarak yansıdığını belirterek, ''Ancak resmi rakamlarla büyüyen Türkiye ekonomisi, hayatın gerçekleriyle örtüşmüyor'' dedi.
Baykal, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, Hükümet'in ekonomik politikasını eleştirdi. Türkiye nüfusunun önemli bir kısmının, büyüme olarak açıklanan resmi ekonomik rakamlardan nasibini ve hakkını alamadığını ileri süren Baykal, bu kesimin başında emekliler ve çalışanların geldiğini söyledi.

Türkiye'de işsizliğin giderek büyümesine karşın Devlet İstatistik Enstitüsü'nün yaptığı anketlerde bu gerçeğin karartıldığını savunan Baykal, şunları söyledi:

''Türkiye nüfusu, geçen yıldan bu yana 1 milyon 50 bin kişi artmıştır. Çalışabilir nüfus, yani 15 yaş üstü nüfus da 994 bin kişi artmıştır. DİE anketinde, artışa karşın bu nüfustaki işsizlik oranının azaldığı belirtiliyor. Ankete göre bunlar iş istemiyorlarmış ve işsizlik oranı da böylece düşüyormuş. Bunun akıl ve mantıkla izah edilebilir bir yanı olabilir mi?

İşsizlik, bir tsunami gibi Türkiye'yi sarsıyor, bu konu toplumun içinde bir saatli bombadır. Bu tür anketlerle kendi kendimizi aldatmayalım. DİE, bu konuyu dürüstçe açıklamalıdır.''

Sosyal sorunların ülkede giderek büyüdüğünü ve artık alarm vermeye başladığını ifade eden Baykal, bu sorunların çözülmesi gerektiğini ve kredi kartı mağduru yüzbinlerin feryadına kendilerinin de katıldığını kaydetti.

ASGARİ ÜCRET
Türkiye'de asgari ücretin, uygulanan yanlış ekonomik politikalar sonucu artık azami ücret haline geldiğini ileri süren Deniz Baykal, asgari ücretle ortalama ücret arasındaki makasın iyice daraldığını söyledi. Bunun, Türkiye ekonomisinin çok ciddi bir darboğaza girdiğinin göstergesi olduğunu kaydeden Baykal, Türkiye'de son 3 yıldaki reel ücret kaybının yüzde 6 olmasına karşın, asgari ücretin bu sürede yüzde 1 oranında arttığını belirtti.

CHP Genel Başkanı Baykal, Türkiye'de uygulanan ekonomik politikaların hep en büyük ve en zengin kesimlere yaradığını, ancak son dönemdeki uygulamalarla en büyüklerin önemli bir kısmının bile bu uygulamalardan zarar görmeye başladığını söyledi. Türkiye'nin 40 milyar dolar dış ticaret açığı olduğunu ve 3 yıl önce 1,5 milyar dolar olan cari açığın 3 yılda 22 milyar dolara çıktığını ifade eden Baykal, bu gerçeklerin, kaynakların elden çıkarılması ve yapılan borçlarla kamufle edilmeye çalışıldığını savundu.

Deniz Baykal, Devlet Denetleme Kurulu'nun, yapılan özelleştirme uygulamalarıyla ilgili yayınladığı raporda ciddi saptamalar olduğunu ve bunları görmezlikten gelmenin de mümkün olmadığını belirterek, ''Bilinmeli ki gün gelecek bunların hesabı sorulacak. Bu belgeler, gün gelecek olayı yargının önüne getirecektir''dedi.

Açlığın, dünyanın en temel sorunlarından biri olduğunu ancak, bu sorunun çözülemediğini belirten Baykal, gelişmiş ülkelerin, dünyaya karşı sosyal, ekonomik ve insani sorumluluklarını unuttuklarını söyledi. Baykal, gelişmiş ülkelerin, bu sorunları çözmek yerine, ''sen kimsin, dinin, mezhebin, ırkın ne'' konularını gündeme getirdiğini ifade ederek, ekonomik sorunların çözülmesi ve refahın yükseltilmesinin, uluslararası dayanışmanın gereği olarak ortaya çıktığını belirtti.

İlerici olmanın tarifinin, ırk ve etnisite kavgasını tahrik etmek olmadığını dile getiren Baykal, ''CEO'lar, sivil toplum örgütleri, uluslararası işbirliği modelleriyle gelip, toplumda, ırk ve azınlık tartışması yapar hale geliyorlar'' diye konuştu.

AB'NİN AZINLIK STANDARDI...''
AB'nin, Lozan'daki azınlık tarifinin genişletilmesini istediğini kaydeden Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:

''(Olabildiğince azınlık üreteceğiz. Azınlıkları çoğaltırsak, ilerici, Avrupalı olursunuz) diyorlar. Bize, 'AB'nin azınlık standardını siz de benimseyin' diyorlar. AB'nin azınlık standardı ne, bizdeki standart ne? Fransa'da azınlık lafının ağza alınmasına izin verilmiyor. 'Kaynaşmış milletiz' diyorlar. O zaman, bana niye öyle diyorsun. 'Kendime uygulatmam ama sana uygulatırım.' Yunanistan'da, Batı Trakya'da yaşayan Müslüman Türkler var. Ortodoks Yunan yönetimi, müftünün kim olacağına karar veriyor. Sen ne anlarsın Müslüman'ın müftüsünden?

'Sizin içinizden Alevileri azınlık kabul edin.' Aleviler kabul etmiyor, bu toplumun, öz unsuru, kurucusu olduğunu söylüyor. 'Size haksızlık yapıyorlar.' 'Biz, bu haksızlığın üstesinden gelmesini biliriz, çek elini üzerimizden' diyoruz. 'Çözemezsin ancak, ayrılırsan çözersin.' Ayrılırsa sorun mu çözülür, ülke mi çözülür? Kürtlere, 'Siz azınlıksınız' diyorlar. Kürtler, bu memleketin, vatanın, öz dayanağı, temeli olduğunu belirtiyor. 'Sen de ayrış...' Sonra... Sonrası sonra gelecek, önce ikisi ayrılsın, diğerleri gelir...''

''BAŞBAKAN'IN KAFASINDAKİ YANLIŞLAR...''
Baykal, Türkiye'nin buna teslim olmaması gerektiğini belirterek, ülkeyi yönetenlerin, bu konuda gerekli duyarlılığı ve kararlılığı gösteremediğini öne sürdü.

Türkiye'de son dönemde gereksiz tartışmaların yaşandığını ancak, çok yararlı olduğunu ifade eden Baykal, ''Şimdi Başbakanın kafasındaki yanlışları düzeltmeye çalışıyoruz; henüz düzeltemedik, belki hiç düzeltemeyiz ama bazı şeyleri artık söyleyemez hale gelmiştir'' diye konuştu.

Baykal, sosyolojik gerçeklerle politik ve hukuki gerçeklerin birbirinden farklı olduğuna işaret etti. Baykal, çeşitli mezhep, ırk ve dine mensup olunabileceğini; bunun, devletin değil, herkesin kendi meselesi olduğunu kaydetti.

Devletin karşısında bu kimlikler ile çıkmadıklarını, devletin de bu kimlikleri görmemesi gerektiğini vurgulayan Baykal, ''Devlet bende vatandaşı görmek zorundadır. Devlet, etnik kimlik, inanç bunları görmeyecek, kör olacak, sadece vatandaşı görecek'' dedi.

Baykal, hukuki ve siyasi kimliklerin, etnik kimlikten farklı olduğunu dile getirdi.

''TAPU, KİMSENİN KASASINDA DEĞİL''
''Bizim devletimiz Türkiye Devleti'dir. Cumhuriyetimiz, Türkiye Cumhuriyeti'dir, bizim Cumhuriyetimiz de bir millet vardır, çok milletli bir toplum değiliz, ümmet de değiliz. Bir milletiz, o milletin adı da Türkiye milletidir'' diyen Baykal, herkesin kendi kimliğini ifade etme hakkı bulunduğunu söyledi.

Türkiye devletini kuranların, ''Türkiye devletini kuran Türkiye ahalisine, Türk milleti denir'' ifadelerini anımsatan Baykal, Türkiye'nin tapusunun kimsenin cüzdanında, kasasında değil, 70 milyonun yüreğinde olduğunu vurguladı.

Baykal, Türk milletinin alt kimlik olmadığını; bunu, herkesin kafasına yerleştirmesi gerektiğini kaydederek, ''Kimliklerimizi söylemekten vazgeçersek, etnik gerçekleri ortadan kaldırırız'' diyenlerin, hayal gördüğünü savundu.

Türkiye'de on binlerce Kürt kökenli vatandaş bulunduğunu ifade eden Baykal, ''Bunlar Türk milletinin parçası, ferdi değil mi? Bu milletin dışında mı? Ana dili farklı diye 'alt kimliğin parçasısın mı' diyeceğiz? Güneydoğu'da yaşayan, bin yıldır et ve tırnak gibi yaşayan insanlarımız da bu milletin parçasıdır'' dedi.

''SARIŞINLAR NE?''
Başbakan'ın, ''Amerika'da zencilerin alt kültür'' olduğunu söylediğini belirten Baykal, ''Sarışınlar ne?'' diye sordu. Baykal, zencilerin, Amerikan toplumunun özü olduğunu dile getirdi.

Başbakan'ın, ''ABD'li zenci bir atletin madalya töreninde duygulanarak, gözlerinin yaşarmasına şaşırdığını'' söylediğini anımsatan Baykal, ''Şaşılması, şaşılacak bir şey'' diye konuştu.

Baykal, Malatya'daki ishal salgınına da değinerek, bunun geçiştirilemeyeceğini söyledi.

Bu olayın, kamu hizmeti, kent yönetimi ve hizmet anlayışını ortaya koyduğunu ifade eden Baykal, temel atma törenleri, yemekler ve ihtişama ayrılan harcamaların, kentin içme suyunun güvenilirliğine harcanmadığını belirtti.

Türkiye'nin bulunduğu noktaya tarihin içinden geldiğini, arkasında bin yıllık bir geçmiş bulunduğunu belirten Baykal, ''Bunu değiştirmeye, saptırmaya, bozmaya hiçbir aklı evvelin, hiçbir sözde aydının gücü, aklı, mantığı yetmez'' dedi.

AK Parti iktidarının, son günlerde ''içyüzünü ortaya koymaya başladığını'' öne süren Baykal, şunları söyledi:

''AKP, Türk toplumunu gettolaştırma uygulamasına girmeye başladı. Türk toplumunun yerel bütünselliğini alt kültürlere ayrıştırma arayışına girmeye başladı. İnsanlar birilerinin kafasındaki modele göre gettolara, varoşlara hapsedilmek isteniyor. Bu çok sakıncalı, tehlikeli bir gelişmedir. Bunun altında kesinlikle demokratik bir kültür, insan haklarına saygı, hoşgörü yatmaz. Onu ayrıştırma, damgalama kudretini, hakkını birileri kendilerinde görmeye başladı.

Bir yandan medeniyetlerarası diyalog kurmaya çalışırken, bir yandan burada yüzlerce yılardır bir arada yaşayarak ortaya konulan bütünlüğü parçalamaya kalkıyoruz. AKP bu çatışmayı görmelidir, Türkiye AKP'nin bu zihniyetini görmelidir, görmeye başlamıştır.''

''VATANDAŞLARIMIZA GÖREV DÜŞÜYOR''
Cumhuriyet'i kuranların, hemen sonra cumhuriyeti demokrasiye dönüştürme arayışı içine girdiklerini kaydeden Baykal, ''Demokrasi ile Cumhuriyet arasında bir gerginlik, çatışma husumet varsayanlar, Cumhuriyet'i kuranların kafasında böyle bir çatışma olmadığını çok iyi bilmeliler' dedi.

Baykal, Türkiye'nin önünde ciddi sıkıntılar bulunduğunu belirterek, ülkede milli eğitim ve yargı üzerinde egemenlik kavgası yürütüldüğünü savundu. Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bu 'senin adamın, benim adamım, ben daha etkin olacağım' anlayışının ötesinde. Söz konusu olan, Türkiye'nin laik, demokratik cumhuriyet çizgisi devam mı edecek; ona saldıracak yeni olanakları mı kullanacağız? Cumhurbaşkanlığı kavgası, bu genel çerçevenin bir parçası.

Geldiğimiz noktada çok açıktır ki, cumhuriyet demokrasiyi doğurdu yaşattı, şimdi sıra artık demokrasidedir. Demokrasi, şimdi kendi kuralları içinde Cumhuriyet'e sahip çıkmalıdır. Artık Cumhuriyet'i, demokrasinin, halkın, milletin koruması gerekir. Teker teker vatandaşlarımıza, Türkiye'nin laik, demokratik çizgisini sürdürmek isteyen bütün vatandaşlarımıza görev düşüyor.''

''AKP TAKİYE YAPIYOR''
AK Parti'nin ''takiye yaptığını, kendi kimliğini ve içyüzünü takiye yaparak sakladığını'' savunan Baykal, herkesin bunu fark ettiğini söyledi.

AK Parti'nin ''Aydınlara, zinde güçlere, silahlı kuvvetlere yönelik olarak değil, halka karşı, halkı aldatmak için takiye yaptığını'' ileri süren Baykal, şöyle devam etti:

''Kendi militan kadrolarının talepleri doğrultusundaki uygulamaları halka kabul ettirme gayreti içindeler. Bizim görevimiz de bu takiyenin halka karşı yapılmış olduğunu halkımıza anlatmak, kabul ettirmektir. İnanıyorum ki halkımız bunların bu içyüzünü, gizli hesaplarını, ikinci gündemlerini tespit ettiği noktada bunlar hakkında gerekeni yapacaktır.''

Başbakan Erdoğan'ın, Şemdinli'de meydana gelen olaylarla ilgili soruşturmadan söz ederken, ilçe halkının ''tanıklık yapamayacağı'' yönünde açıklamalarda bulunduğunu belirten Baykal, şöyle devam etti:

''Türkiye Cumhuriyeti'nin her karış toprağında, her vatandaşımızın düşüncelerini ifade etme hakkını güvence altına almış olması gereken Başbakan, 'Şemdinli'de hukuk işlemez, devletin kuralları çalışmaz, oradaki insanlar vicdani kanaatlerini bile ifade etmezler' diyor. Başbakan'ın görevi, Şemdinli'deki tüm insanlarımızın can güvenliğini sağlayarak, onları gerçekleri ifade etme hakkına kavuşturmak olmalıdır''

Dikkatsizlik, umursamazlık ve duyarsızlığın her alanda görüldüğünü kaydeden Baykal, ''Türkiye'yi bunların elinden kazasız belasız, bütünlüğüne zarar gelmeden çekip almalıyız. Bunu hep birlikte başaracağız'' dedi.

ÖĞRETMENLERE HUNHARCA SALDIRI
Deniz Baykal, konuşmasında Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'e ve Bakanlık uygulamalarına yönelik eleştirilerini de yineledi. Çelik'in TBMM'deki bütçe görüşmeleri sırasında Halil İnalcık gibi dünya çapında bir bilim adamından söz ederken, ''Ben Halil İnalcık gibi ulusalcı değilim'' dediğine dikkati çeken Baykal, ''Necisin peki sen? Senin başında bulunduğun bakanlığın adının önünde 'milli' geçiyor. Sen ulusalcı değilsen, necisin sen? Müsteşarın 'ümmetçiyim' dedi'' diye konuştu.

24 Kasım Öğretmenler Günü'nün ardından Ankara'da yürüyüş yapmak isteyen öğretmenlere karşı iktidarın sergilediği manzaranın herkesi üzdüğünü belirten Baykal, şunları söyledi:

''Öğretmenlere reva görülen o saldırgan tavır çok düşündürücüydü. Bir süre önce Fatih Camii'nde Cumhuriyet'e karşı bir bildiri okunmuştu. Buna reaksiyon gösterme gereği duymayan bir iktidar, 'düşüncemi ifade edeceğim, bildiri okuyacağım' diyen öğretmenlerin üzerine hunharca, bir düşmana saldırır gibi saldırıyor. Bu, AKP iktidarının içyüzünü, henüz görmemiş olanlara gösterecek bir tablodur''

Baykal, Başbakan Erdoğan'ın, ''öğretmenlerin otobüslerle bindirilmiş kıtalar halinde Ankara'ya geldiklerini'' söylediğini belirten Baykal, ''Sana ne? Sen Samsun'da kaşkol, yağmurluk dağıtarak insanları meydana toplayacaksın ama öğretmenler kendi paralarıyla Ankara'ya geldikleri için 'bindirilmiş kıtalar' diye şikayet edeceksin, sana ne? Yağmurluk dağıtarak, kaşkol dağıtarak bindirilmiş kıta toplamak senin tekelinde mi?'' dedi.

CHP Grubu'nun basına kapalı bölümünde, Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın Parti Meclisi'ne seçilmesi nedeniyle boşalan Grup Yönetim Kurulu üyeliğine, Balıkesir Milletvekili Ali Kemal Deveciler seçildi. Ayrıca grup bütçesi de onaylandı.