2008-01-30 - 13:15
TBMM ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU, GAZETECİLERİN SORULARINI YANITLADI
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, başörtüsünün yüksek öğretimde serbest bırakılması amacıyla Anayasada değişiklik yapılsa bile bunun Anayasa Mahkemesince şekil yönünden iptal edeceği iddialarına karşı, ''Anayasa Mahkemesi bunu yaparsa, yanlış yapar. Anayasanın üzerine çıkmış olur. Böyle bir yetkisi yoktur'' dedi.
Mecliste gazetecilerin sorularını yanıtlayan TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı
Burhan Kuzu, AK Parti ve MHP'li milletvekillerince verilen Anayasa ve yasa değişikliği
teklifine ilişkin eleştirilere yanıt verdi.
Kuzu, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın konuyla ilgili
görüşlerinin sorulması üzerine, ''Anayasa Komisyonu Başkanı olarak Sayın
Genelkurmay Başkanının açıklaması, benim görev alanımın dışındadır.
Benim gündemimde Anayasa değişikliği vardır'' diye konuştu.
Yüksek Öğretim Yasasında yapılması öngörülen değişiklikle başın nasıl
örtüneceği konusunda tartışmaların hatırlatılması üzerine Kuzu, ''Türban
nerede başlar, başörtüsü nerede başlar, iğne, çengel...Bunlar daha sonra
çıkarılacak yönetmelikle belirlenecek. Ondan sonra bağlama şekli belli
olacak'' dedi.

''KİMSE KONUYU RAYINDAN ÇIKARMASIN, SAPTIRMASIN''

Konuyla ilgili kaygıların sorulması üzerine Kuzu, ''Kaygı bitmez,
hukukta kaygı bitmez. Biz teklife 'kılık, kıyafet' yazmadık. Yazsaydık
ne olurdu, o zaman da başka bir tartışma çıkardı'' karşılığını verdi.
''Başörtüsü takanları laiklik karşıtı, Cumhuriyet düşmanı gibi
göstermenin bir anlamı olmadığını'' ifade eden Kuzu, kimsenin konuyu
saptırmaması gerektiğini söyledi.
Eleştiri ve kaygıların inandırıcı olmadığını, ''Anayasa profesörü ve
ömrünü bu işlere vermiş biri olarak'' getirilen düzenlemenin ne anlama
geldiğini çok iyi bildiğini ifade eden Kuzu, ''Kimse konuyu rayından
çıkarmasın, saptırmasın. Bu çerçevede katkıya her zaman hazırız. Korku
salmanın bir anlamı yok. Çünkü ortada korkacak bir şey yok'' görüşünü
dile getirdi.
Türkiye'de bu sorunun 1968 yılından beri olduğunu belirten Kuzu, şöyle
konuştu:
''AK Parti, bu sorunu kucağında buldu, bu meseleyi çözmeye çalışıyor.
siyasetçi sorun çözmekle mükelleftir. Az çok demeden soruna bir çözüm
bulmaya çalışacaksınız. Bu mesele Türkiye'nin gündemine de öyle
'başörtüsünü yasaklayayım, laikliğe aykırı' diye planlı, projeli olarak
yapılmadı.
1981 yılında YÖK bir genelge gönderdi. Ben o zaman üniversitede
asistandım. O genelgede, üniversiteye kızların başörtülü giremeyeceğinin
yanında başka şeyler de vardı; 'başı açık' dedikten sonra 'etek boyu şu
kadar olacak, ojesi boyası çok fazla olmayacak, erkek öğrenciler sakallı
olmayacak, ütülü pantolon giyecek, takım elbise giyecek, kravat olacak,
ayakkabısı boyalı olacak' deniyordu.
1980 ihtilali bir lise tipi getirdi, üniversiteler liseleştirildi. Bu
mantık çok yanlıştır, üniversiteye böyle bakılamaz. 18 yaşın
altındakiler için yaptığın uygulamaları burada yapamazsın. Genelgeyi
aldım götürdüm sınıfa ve bütün öğrencileri dersten çıkarmak durumunda
kaldım. Çünkü hiçbirinin durumu bu genelgeye uymuyordu. Sonra baktılar
ki bu olmuyor, yeni bir genelge çıkarıldı. Dendi ki 'başörtüsü kızlar
için yasak, erkekler sakallı gelemez.' Sonra baktılar ki Türkiye'de
sakal bırakan sadece İslami düşüncesi olan değil, onun yanında solcu,
entel kesimde de bu var. Bu sefer onu da kaldırdılar. Kabak başörtülü
kızların başına kaldı.''

''ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ ZARURETTEN KAYNAKLANDI''

Konunun Anayasa Mahkemesi kararlarıyla kilitlendiğini, buna rağmen
kararlara rağmen 1990-1997 arasında bu öğrencilerin üniversitelere
girdiğini belirten Kuzu, okuduklarını ve diploma aldıklarını ifade etti.
''Ne olmuş yani, bunun girmesiyle laiklik, Cumhuriyetimiz hangi yarayı
almıştır? Söylenen şeylerin akla mantığa uygun olması lazım. Bence bu
tür yorumlar doğru yorumlar değildir'' diyen Kuzu, getirilen
düzenlemenin sorunun çözünde katkı olacağına inandığını söyledi.
Bir gazetecinin ''Madem bu öğrenciler okuyor, diploma alıyorsa niye
anayasa değişikliği yapılıyor?'' sorusu üzerine, Yüksek Öğretim
Yasasının Ek 17. maddesinin halen yürürlükte olduğunu, üniversitelerin
ve YÖK'ün yeni bir başlangıç yapabileceğini her zaman dile getirdiği,
ancak böyle bir ipucunun görülmediğini bildirdi.
Bazı kesimlerin ''Anayasa Mahkemesi, AİHM kararları var, bağlayıcıdır''
dediğini hatırlatan Kuzu, ''Bunlar varken, Anayasa değiştirilmeden olmaz
noktasına gelindi. Dolayısıyla Anayasa değişikliği bir zaruretten
kaynaklandı. Niyet üzüm yemektir. Sonuç olarak 'Anayasayı değiştirelim
çok daha sağlama alalım' gibi bir niyet yok. Uygulamada dediğimiz türde
bir sonuç vermeyince ve belli kesimler söyleyince, mecburen biz bu yola
gitmek zorunda kaldık'' diye konuştu.

''HUKUKUN DIŞINA ÇIKAN YORUMLARDIR''

''Anayasanın değiştirilemez 2. maddesine aykırı olduğu için yine Anayasa
Mahkemesinin bunu şekil yönünden iptal edeceği görüşlerinin'' sorulması
üzerine Kuzu, şunları söyledi:
''1970'li yıllarda Anayasa Mahkemesi böyle bir karar başlattı.
'Cumhuriyet ilkesi değiştirilemez' diye bir hüküm vardı. Malum diğer
değiştirilemez maddeleri ise 1982'de geldi. O yıllarda 9. maddede,
'Anayasanın Cumhuriyet aleyhine teklif verilemez' dendiği için onu
yorumladı, Birkaç karar verdi ve çok eleştiri aldı.
1982 Anayasası bunu düzeltti; dedi ki Anayasa Mahkemesine, 'sen 3 konuya
bakabilirsin: 'teknik çoğunluk olan üçte bir (184) var mı, 2/3 çoğunluk
(330 ve üzeri) var mı, ivedilikle görüşülemez (iki görüşme arasında 48
saat geçmesi) var mı...Bunlara bakabilirsin' dedi. Anayasa Mahkemesi
bugüne kadar bütün kararlarında buna uydu. Hatta 1987 yılında kendisinin
önüne böyle bir mesele geldiğinde, 'benim yetkim sınırlıdır, bu 3 konu
dışına bakamam' dedi. En son referandum meselesinde bile buna
değinmişti. Dolayısıyla bu konu bence kapanmıştır.
Anayasa Mahkemesi bunu yaparsa, yanlış yapar. Anayasanın üzerine çıkmış
olur. Bunu açık açık söylüyorum; böyle bir yetkisi yoktur. 'Efendim
yaptım oldu'...Olursa olur, ne yapalım yani? Bunlar hukukun dışına çıkan
yorumlardır. Anayasa Mahkemesinin böyle bir yanlış yapacağına ihtimal
vermem.''