2005-10-24 - 14:00
CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç, Parlamento'da düzenlediği basın toplantısında, YÖK ile hükümet arasındaki tartışmaları değerlendirdi.
CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç, ''Başbakan, son veciz nutkunda, kankası Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer'i savunuyor. Tencere dibin kara, seninki benden kara'' dedi.
Haluk Koç, Parlamento'da düzenlediği basın toplantısında, YÖK ile hükümet arasındaki tartışmaları değerlendirdi. Ülkenin tehlikeli bir kutuplaşmanın içine çekildiğini savunan Koç,''Cumhuriyet'in başbakanının kafasındaki, mali, idari ve akademik özerkliklerine yasal çerçevede sahip üniversite sistemi mi, yoksa kendi siyaset anlayışının, kadrolaşmasının önünü açacak bazı arayışlar mı?'' diye sordu.
Başbakan'ın, ''belli değerlere karşı, özel eğitimle bu noktalara kadar yükselebildiğini'' iddia eden Koç, çağdaş üniversite kavramının,Başbakan'a çok uzak olduğunu öne sürdü.
Haluk Koç, Başbakan'ın, ''kavramını bilmediği, yorumlayamadığı belli konularda, başbakan sıfatını kullanarak, ileri geri konuştuğunu'' savunarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Amaç, belirttiği üniversite çizgisinin dışında, siyasal inatlaşmayla kadrolaşma alanı yaratmaktır. Başbakan'ın temel amaçları;üniversitelerde kadrolaşmak, Tayyipleri çoğaltmak, meslek lisesi mağduriyeti altında, imam eğitimi almış olanların yolunu açmak, türban konusunu tartışmak, kendi düşüncelerini, eğitim alanının tümüne egemen kılmak.
Oyun net ve açık; 'Demokrasi, benim yolumu açtığı sürece, benim görüşlerimi yaşama geçirmeme müsaade ettiği sürece benim için kullanılacak bir araçtır, amaç hiç değildir.' Bu oyunu alkışlayarak seyredenler, köşelerinde destekleyenler, sıra onların tasfiyesine geldiğinde, arkalarına dönüp baktığında onlar için seslerini çıkartacak kimse bulamayacaklar.''
Haluk Koç, iktidarın, üniversitelerle kavgasının yeni olmadığını savunarak, dolandırıcılık, ihaleye fesat karıştırma, zimmetine para geçirme, evrakta sahtecilik, kalpazanlık suçlamalarıyla karşı karşıya olan birçok bakan ve milletvekilinin, ''yargıya güvenemedikleri için dokunulmazlıkları kaldırmadıklarını'' açıkladığını söyledi. Koç, ''Bu kadronun, yargı bağımsızlığı konusundaki samimiyeti ortada'' dedi.
''BU KADARINA PES''
''Başbakan, son veciz nutkunda, kankasını, yani Müsteşarı Ömer Dinçer'i savunuyor'' diyen Koç, ''Bir yandan Tayyip Erdoğan, bir yandan da intihal suçu kesinleşmiş bir Başbakanlık müsteşarı... Tencere dibin kara, seninki benden kara'' diye konuştu.
Başbakan'ın, alınan kararın kendisini bağlamayacağını övünçle açıkladığını, ''Kariyerlerin nasıl alındığını çok iyi biliriz'' dediğini öne süren Koç, ''Densizliğin, suçlamanın; yerini, konumunu bilmeden konuşmanın bu kadarına pes'' dedi.
''REKTÖRLERE PROTESTO, PLANLI BİR KALKIŞMA''
Haluk Koç, ''üniversitelerin medreseleştirilmesine, Türkiye'yi şeriat devleti veya ılımlı İslam ile yönetilen bir ülke haline dönüştürülmesine'' izin vermeyeceklerini kaydetti.
Rektörlerin Van ziyaretindeki protestolara da değinen Koç, rektörlere karşı planlı bir kalkışma sergilendiğini ileri sürdü. Koç, ''Burada yaşananlar, dini sloganlarla rektörlerin arabalarının
yumruklanması, toplumun karanlık yüzünün, iktidarda AKP olduğu sürece cesaret alarak, nasıl kalkışmalara kalkabileceğinin bir örneğidir. AKP iktidarda olmasaydı, bu gaflet, delalet sergilenebilir miydi?'' diye sordu.
Haluk Koç, Parlamento'da düzenlediği basın toplantısında, YÖK ile hükümet arasındaki tartışmaları değerlendirdi. Ülkenin tehlikeli bir kutuplaşmanın içine çekildiğini savunan Koç,''Cumhuriyet'in başbakanının kafasındaki, mali, idari ve akademik özerkliklerine yasal çerçevede sahip üniversite sistemi mi, yoksa kendi siyaset anlayışının, kadrolaşmasının önünü açacak bazı arayışlar mı?'' diye sordu.
Başbakan'ın, ''belli değerlere karşı, özel eğitimle bu noktalara kadar yükselebildiğini'' iddia eden Koç, çağdaş üniversite kavramının,Başbakan'a çok uzak olduğunu öne sürdü.
Haluk Koç, Başbakan'ın, ''kavramını bilmediği, yorumlayamadığı belli konularda, başbakan sıfatını kullanarak, ileri geri konuştuğunu'' savunarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Amaç, belirttiği üniversite çizgisinin dışında, siyasal inatlaşmayla kadrolaşma alanı yaratmaktır. Başbakan'ın temel amaçları;üniversitelerde kadrolaşmak, Tayyipleri çoğaltmak, meslek lisesi mağduriyeti altında, imam eğitimi almış olanların yolunu açmak, türban konusunu tartışmak, kendi düşüncelerini, eğitim alanının tümüne egemen kılmak.
Oyun net ve açık; 'Demokrasi, benim yolumu açtığı sürece, benim görüşlerimi yaşama geçirmeme müsaade ettiği sürece benim için kullanılacak bir araçtır, amaç hiç değildir.' Bu oyunu alkışlayarak seyredenler, köşelerinde destekleyenler, sıra onların tasfiyesine geldiğinde, arkalarına dönüp baktığında onlar için seslerini çıkartacak kimse bulamayacaklar.''
Haluk Koç, iktidarın, üniversitelerle kavgasının yeni olmadığını savunarak, dolandırıcılık, ihaleye fesat karıştırma, zimmetine para geçirme, evrakta sahtecilik, kalpazanlık suçlamalarıyla karşı karşıya olan birçok bakan ve milletvekilinin, ''yargıya güvenemedikleri için dokunulmazlıkları kaldırmadıklarını'' açıkladığını söyledi. Koç, ''Bu kadronun, yargı bağımsızlığı konusundaki samimiyeti ortada'' dedi.
''BU KADARINA PES''
''Başbakan, son veciz nutkunda, kankasını, yani Müsteşarı Ömer Dinçer'i savunuyor'' diyen Koç, ''Bir yandan Tayyip Erdoğan, bir yandan da intihal suçu kesinleşmiş bir Başbakanlık müsteşarı... Tencere dibin kara, seninki benden kara'' diye konuştu.
Başbakan'ın, alınan kararın kendisini bağlamayacağını övünçle açıkladığını, ''Kariyerlerin nasıl alındığını çok iyi biliriz'' dediğini öne süren Koç, ''Densizliğin, suçlamanın; yerini, konumunu bilmeden konuşmanın bu kadarına pes'' dedi.
''REKTÖRLERE PROTESTO, PLANLI BİR KALKIŞMA''
Haluk Koç, ''üniversitelerin medreseleştirilmesine, Türkiye'yi şeriat devleti veya ılımlı İslam ile yönetilen bir ülke haline dönüştürülmesine'' izin vermeyeceklerini kaydetti.
Rektörlerin Van ziyaretindeki protestolara da değinen Koç, rektörlere karşı planlı bir kalkışma sergilendiğini ileri sürdü. Koç, ''Burada yaşananlar, dini sloganlarla rektörlerin arabalarının
yumruklanması, toplumun karanlık yüzünün, iktidarda AKP olduğu sürece cesaret alarak, nasıl kalkışmalara kalkabileceğinin bir örneğidir. AKP iktidarda olmasaydı, bu gaflet, delalet sergilenebilir miydi?'' diye sordu.
