
2011-11-03 - 16:12
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Diyanet İşleri Başkanlığı, Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) ile Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının 2012 yılı bütçeleri üzerinde görüşüldü. Görüşmelerin ardından, Diyanet İşleri Başkanlığı, TİKA ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının 2012 yılı bütçeleri kabul edildi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Diyanet İşleri Başkanlığı, Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) ile Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının 2012 yılı bütçeleri üzerinde görüşmeler başladı.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, kurumların bütçelerine ilişkin sunum yapıyor.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, toplumda dini bilgi alanında yaşanan bazı sıkıntıların temel sebeplerinden birinin, dini yayıncılıkta dikkat edilmesi gereken hususlara riayet edilmemesi olduğunu söyledi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Diyanet İşleri Başkanlığı, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) ile Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının 2012 yılı bütçeleri görüşülüyor.
Kurumların bütçesini Komisyona sunan Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanlığının, bilgi ve kaliteyi referans alan, sadece camiyi cemaati değil, toplumun her kesimine hitap eden, açık ve şeffaf bir kurum olma niteliğine özen gösterdiğini anlattı. Bozdağ, kurumun sadece ülke içinde değil, dünya genelinde de görünür bir prestije sahip olduğunu ifade etti.
Kurumun hizmetlerine değinen Bozdağ, verilmekte olan din hizmetlerinin ana gayelerinden birinin, toplumsal şartlar itibariyle dinin onarıcı ve bütünleştirici fonksiyonunu hayata yansıtmak olduğunu dile getirdi. Bozdağ, tarihi geleneğin ve kültürün bir parçası olan camilerde bu yöndeki faaliyetin aynı zamanda yaygın eğitimin de önemli bir bölümünü teşkil ettiğini söyledi.
Diyanet İşleri Başkanlığının asli görevlerinden birinin yaygın din eğitimi olduğuna dikkati çeken Bozdağ, bu kapsamda Kuran kursları ve eğitim merkezlerinin fiziki ve eğitsel açıdan yeniden gözden geçirildiğini bildirdi. Bekir Bozdağ, Kuran kurslarında okutulan ders kitapları ve eğitim materyallerinin, uygulayanların görüşleri de dikkate alınarak sahasında uzman olan kişilere yeniden hazırlatıldığını bildirdi.
Toplumda dini bilgi alanında yaşanan bazı sıkıntıların ve yanlış yorumların temel sebeplerinden birinin, dini yayıncılıkta dikkat edilmesi gereken hususlara riayet edilmemesi olduğunu belirten Bozdağ, ''Bu bağlamda Diyanet İşleri Başkanlığı toplumu din konusunda aydınlatma görevini, öncelikle dinin temel kaynaklarını referans alan ama aynı zamanda çağın ve toplumun ihtiyaçlarını da gözardı etmeyen yayınlarıyla destekleyerek bir bütün halinde yürütülmektedir'' dedi.
Kurumun, yurtdışındaki Türk vatandaşlarına da hizmetlerini sürdürdüğünü ifade eden Bozdağ, ''Başkanlık, özellikle yurtdışında doğmuş yeni kuşakların, kültürümüzü ve İslam dinini tanıyarak bilinçlenmelerini ve o ülke halkı tarafından ahlaken örnek alınan bireyler olmalarını hedeflemektedir'' diye konuştu.
Diyanet İşleri Başkanlığının hac organizasyonlarında da başarılı çalışmalar yaptığını ifade eden Bozdağ, kurumun, hac konusundaki yoğun talebi ticari kazanç ve çıkar ilişkisine feda etmeksizin, şeffaf ve objektif ölçüler içinde karşılamaya azami özen gösterdiğini söyledi. Bozdağ, kurumun bu kapsamdaki hizmetleriyle de bir çok Müslüman ülke tarafından izlendiğini ve takdir edildiğini ifade etti.
Bekir Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanlığının 2012 yılı bütçesinin, 2011 yılına göre yüzde 22,4 oranında artırılarak 3 milyar 891 milyon 166 bin liraya yükseltildiğini söyledi.
Bekir Bozdağ, son çıkan Kanun Hükmünde Kararname ile birlikte Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığının adının, ''Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı'' şeklinde değiştirildiğini, kurumun TİKA olan kısaltılmış adının mevcut şekliyle kullanılmaya devam edileceğini söyledi. Bozdağ, TİKA'nın, geldiği noktada daha büyük, daha geniş alanda, daha etkin ve verimli şekilde çalışması için böyle bir isim değişikliğine gidildiğini anlattı.
AK Parti Hükümeti'nin iş başına gelmesiyle Türk dış politikasının ivme kazandığını ve uluslararası kamuoyunda dikkatle izlenir hale geldiğini belirten Bozdağ, dış politika alanında gerçekleştirilen açılımlara paralel olarak TİKA'nın faaliyet gösterdiği coğrafyanın genişlediğini, işbirliği projelerinin 5 kıtaya yayıldığını söyledi.
Bozdağ, faaliyet gösterdiği ülke sayısı 100'ü geçen TİKA'nın, görünürlülük açısında önemli mesafe kat ettiğini ve uluslararası kalkınma kuruluşları arasında saygın bir konuma ulaştığını belirtti.
TİKA'nın, yürüttüğü proje ve faaliyetlerin Türkiye'nin dış politika önceliklerinin, ülkenin dış politika öncelikleri hedefleri ve yardım yapılacak ülkenin ihtiyaçları doğrultusunda belirlendiğini ifade eden Bozdağ, ''Aynı zamanda çalışma başlıklarının, Birleşmiş Milletler'in temel hedeflerine ve OECD-DAC kriterlerine uyumlu olmasına dikkat edilmektedir'' diye konuştu.
Bozdağ ayrıca, TİKA'nın çalışmalarında sivil toplum kuruluşları ve iş dünyası ile işbirliğinde bulunduğunu söyledi.
Bozdağ, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığına ilişkin bilgi verirken de dünyanın 155 ülkesinde Türk vatandaşının bulunduğunu, pek çok ülkede soydaş ve akraba toplulukların yaşadığını hatırlattı. Dünyanın her ülkesine koşacak, oradaki Türk vatandaşı, soydaş ve akraba toplulukların sorunlarını yakından takip edecek bir kuruma ihtiyaç duyulduğunu ifade eden Bozdağ, söz konusu Başkanlığın da bu ihtiyacı karşılamak üzere 1 yıl önce kurulduğunu söyledi.
Kurumun, en son yaptığı çalışmalardan birisinin de Almanya'ya işçi gönderilmesinin 50. yıldönümü dolayısıyla düzenlediği etkinlikler olduğunu belirten Bozdağ, şunları söyledi:
''1961 yılında Türkiye-Almanya arasında imzalanan iş gücü anlaşması ile 50 yıl önce vatandaşlarımız çalışmak için Almanya'ya gitti. Etkinlikler, bu 50 yıllık süreci değerlendirmek, geçmişe dönük muhasebe yapmak ve doğru planlama adına yolumuzu bulmak adına önemli faaliyetler oldu.
50 sene önce gidenlerin fotoğraflarda tedirginlik ve mahcubiyet ve hüzün vardı. Ama sonraki fotoğraflarda artık hüzün, mahcubiyet ve tedirginlik gitmişti. Kendine güvenen insanlar vardı.
Gerek Türkiye gerek Almanya gerek işçilerimiz, 50 yıl önce olaya hep iktisadi baktık. Giden işçi, 'ben belli süre çalışıp geleceğim' dedi. Almanya da bu işçileri, geri göndermek üzere aldı. Bu giden insanlar, giderken bavullarının yanında kalplerini, akıllarını, dil, kültür ve inançlarını da götürdüler. Hem işçiler hem devletler bunun farkında değildi. Sonra oralarda hemşehri dernekleri, cemiyetler kuruldu. Ülkemiz ancak 1980'lere gelinirken bu konularda adım attı.''
Yurtdışından Türkiye'ye öğrenci getirilmesi konusuna değinen Bozdağ, kurumun bu çalışmaları da yürüttüğünü söyledi. Yurtdışında gelerek Türkiye'de eğitim gören 26 bin öğrenci bulunduğunu, bu rakamın az olduğuna işaret eden Bozdağ, ''Yurtdışından daha fazla öğrenciyi Türkiye'ye getirip Türk üniversitelerinde okutmanın, o ülkelerle işbirliğimizi güçlendirdiğine inanıyoruz. Bu konuda yeni stratejik eylem planı hazırlığı çalışmaları var. Önümüzdeki süreçte yurtdışından eğitim için Türkiye'ye gelen öğrenci sayısını artırmak için çalışacağız'' diye konuştu.
Komisyonda, kurumların bütçeleri üzerindeki görüşmeler sürüyor.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, BDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan'ın, ''Kurulduğu yıllardan bu yana Cumhuriyetin muhalif olduğu, dışladığı iki kesim var; biri İslamcılar biri Kürtler'' sözleri tartışmaya yol açtı.
Aydoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı, TİKA ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının bütçeleri üzerinde yaptığı konuşmada, ''Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Türkiye'de asimilasyona tabi tutulan bir Kürt halkı gerçekliği olduğunu'' iddia etti.
''Kendilerini kimlikleriyle ifade edememe problemleri var'' diyen Aydoğan, ''Kurulduğu yıllardan bu yana Cumhuriyet'in muhalif olduğu, dışladığı iki kesim var; biri İslamcılar biri Kürtler'' dedi.
Bu sözler üzerinde ayağa kalkan CHP İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Aydoğan'a, ''Cumhuriyet'e bu lafı edemezsiniz'' diye bağırdı. Aydoğan da '' Öyle efendim. Doğrusu bu. Okuyun öğrenin'' karşılığını verdi. Bu sözler üzerine Aydoğan'ın bulunduğu yere doğru yönelen Aslanoğlu, ''Vatandaş olarak kimliğine saygı duyarım ama Cumhuriyet'e laf söyletmem'' dedi.
Sözlerini sürdüren Aydoğan, gelişmiş ülkelerin hiçbirinde devletin resmi dini olmadığını ileri sürerek, ''Türkiye çok inançlı bir toplumdan geliyor. Sünnilik resmi din ve mezhep olarak kabul edildi, bunun dışındaki inançlar dışlandı. Türkiye'de 20 milyon civarında Alevi kesimi var'' diye konuştu.
Aydoğan'ın konuşmasının ardından tekrar söz alan Aslanoğlu, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'a, ''Burada Cumhuriyet'e laf atılıyor siz sessiz kalıyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti'nin bir bakanı olarak yazıklar olsun. Cumhuriyet kimseyi asimile etmez. Burada varsanız Cumhuriyet sayesinde varsınız. Türkiye, laik ve demokratiktir. Kim gelirse gelsin buna kimse dokunamaz. Sayın Bakan; üzüntülerimi bildiriyorum'' diye seslendi.
Başbakan Yardımcısı Bozdağ da bu sözler üzerine, ''Burada tüm vekiller görüşlerini söyleyecekler. İnsanlar 'başkaları tepki gösterecek' diye görüşlerini söyleyemeyecekse, o zaman olmaz. O görüşleri tüm herkesin paylaştığı anlamına gelmez. Elbette karşı olanlar da görüşleri söyleyecekler yeri geldiği zaman. Biz usulü dairesinde cevaplarımızı vereceğiz. Kabul etmesek de sabırlarımızı zorlasak da burada onu dinlemek lazım geldiğini düşünüyorum'' açıklamasında bulundu.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, demokratik bir ülkede bütün hutbelerin, imamlar tarafından mahallindeki durumlar dikkate alınarak hazırlanması gerektiğini, bunun için bir çalışma başlatacağını söyledi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Bozdağ, hutbelere ilişkin bir soru üzerine, Diyanet İşleri Başkanlığının yalnızca Ankara Kocatepe Camisi'ndeki hutbeleri hazırladığını, diğer camilerde ise hutbelerin illerde hazırlandığını belirtti.. İşin doğrusunun; demokratik bir ülkede bütün hutbelerin imamlar tarafından mahallindeki durumlar dikkate alınarak hazırlanması olduğunu belirten Bozdağ, ''Bu konudaki çalışmayı da başlatacağım. Herkesin kendi hutbesini kendi hazırlaması lazım. O işi bilmeyen birinin de orada görev yapmaması lazım. Önümüzdeki yıl bütçe görüşmelerine geldiğimizde inşallah böyle bir sakat uygulamanın tarihe karışacağını ifade etmek isterim'' dedi.
Cemevlerine ibadethane statüsü verilmesi konusundaki tartışmalara değinen Bozdağ, konuyla ilgili uzmanların farklı görüşler sergilediğini belirterek, şunları söyledi:
''Bana göre bu, siyasetin konusu değil. Bu teolojik bir tartışmadır. Bu konuya siyaseten müdahale edip, kanun yoluyla kestirip atma hakkımızın olmadığını düşünüyorum. Bu konuda cemevlerine mabet statüsünün verilmesi teolojik konudur. Siyasi konu değildir. Bu konuyla ilgili tartışmayı çok yapan var. Biz karışmıyoruz. Bu konularda insanların tartışmasının önünü açtık. Biz gelinceye kadar Alevilerle ilgili sorunların tartışılması bu kadar geniş kapsamlı yapılmadı. Şimdi çalıştaylar yapıldı, geniş kapsamlı tartışmalar oldu. Bunu bir başlangıç olarak kabul ediyorum. Çözümlerin olgunlaşmasına büyük katı sunacağına inanıyorum.''
Bozdağ, ''Alevi vatandaşların yaşadıkları köylere neden cami yapıldığı'' yönündeki soruyu, ''Diyanet İşleri Başkanlığının ne Alevi ne de Sunni köylerine cami yapması söz konusu. Bu, dernekler vasıtasıyla yapılıyor. Diyanet Vakfı da bir takım yardımlar yapıyor. Alevi köylerimize devletin zorla cami yapması söz konusu değildir. Ben Yozgatlıyım. Orada da Alevi kardeşlerim var. Hukukumuz da çok iyidir. Biz onları onlar da bizi severler ama cami yapmak isteyen Alevi kardeşlerimiz kendileri dernek kuruyorlar. 'İhtiyacımız var' diyorlar. Cami yaptırmak için dernek kurduklarında çalışıyorlar, paralarını da cepten veriyorlar'' diye yanıtladı.
Din eğitim konusunda da bilgi veren Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanlığının, eğitim hizmeti sunarken İslamın temel kaynaklarını referans aldığını söyledi.
Bekir Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanlığına 2003 yılından bu yana 29 bin 113 personel alındığını, bunlardan 4 bin 299'nun başka kurumlara yatay geçiş yaptığını, yatay geçiş yapmak için şimdiye kadar onay isteyenlerin toplam sayının 21 bin 96 olduğunu bildirdi. Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanlığından başka kurumlara yatay geçiş yapanların eleştirilmesini yadırgadığını, onların da birer Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak haklarını kullandığını söyledi.
Bozdağ, başka bir soruyu yanıtlarken, şimdiye kadar 20 Alevi çalıştayı yapıldığını, çalıştaylar sonucunda uzlaşmaya varılan konulardan ikisinin uygulamaya konulduğunu bildirdi. Bozdağ, bunlardan birinin, Sivas'ta Madımak Oteli ile ilgili atılan adım, diğerinin ise orta öğretim kurumlarında okutulan din ve ahlak bilgisi ders kitaplarına Alevi cemaatinin önde gelen kişilerinin de katkısıyla hazırlanan bir metnin konularak güncelleştirilmesi olduğunu söyledi.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, TİKA'nın, ayrım yapmaksızın tüm sivil toplum kuruluşlarının projelerine destek verdiğini belirterek, ''Bizim tüm derdimiz, kim yaparsa yapsın Türk kültürünün yaşatılması ve tanıtılması. Kim emek veriyorsa başımızın üzerinde yeri var'' dedi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Bozdağ, TİKA'nın, sivil toplum örgütleriyle çalışmaları olduğunu, bu çalışmaların süreceğini söyledi. Bozdağ, TİKA'nın doğrudan program ve organizasyon yapmadığına, yalnızca oluşturulan projelere destek verdiğine dikkati çekti.
TİKA'nın, ayrım yapmaksızın tüm sivil toplum kuruluşlarının projelerine destek verdiğini anlatan Bozdağ, ''Bizim tüm derdimiz, kim yaparsa yapsın Türk kültürünün yaşatılması ve tanıtılması. Kim emek veriyorsa başımızın üzerinde yeri var. Bir ayrımcılık yapmamız asla söz konusu olamaz'' diye konuştu.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının şimdiye kadar yurtdışında tek bir toplantı yaptığını ifade eden Bozdağ, toplantının, Almanya'da iş gücü göçünün 50. yılı dolayısıyla düzenlendiğini anlattı. Bozdağ, toplantının 1 yıl önceden planlandığını belirterek, konuşmacıların iki ülke hükümetleri tarafından onaylandığını söyledi. Bozdağ, ''Sayın Süleyman Çelebi ifade etti, 'konuşma verilmedi' diye. Konuşmacılar içinde AK Parti'li kimse yok. Program belli ama Sayın Çelebi ile görüştükten sonra bir oturumda konuşma imkanı oldu. Bundan sonraki süreçlerde böyle çalışmalar olduğunda biz muhalefet partisinden milletvekili arkadaşlarımızın görüşlerini ifade etmelerinden memnuniyet duyarız'' açıklamasında bulundu.
Söz konusu toplantıyla ilgili Avrupa'daki tüm sivil toplum kuruluşlarına davetiye gönderildiğini ancak katılmayanların bulunduğunu ifade eden Bozdağ, amaçlarının yurtdışında güçlü bir lobi oluşturarak, birlikte hareket edebilme yeteneğini geliştirmek olduğunu söyledi. Herkesle birlikte çalışacaklarını belirten Bozdağ, ''AK Parti'ye yakın, uzak... Bizim böyle bir derdimiz olamaz. Uygulamalarımızla da bunu göstereceğiz' dedi.
Bozdağ, Yurtdışı Vatandaşlar Danışma Kurulunun 66 kişiden oluşacağını ifade ederek, ''Bununla ilgili çalışmamız devam ediyor. Alanında saygınlık uyandırmış ve herkesi kucaklayan, her kesimin, her rengin olacağı bir kurul olacaktır. Bir aya kadar onu açıklayacağız'' şeklinde konuştu.
Yurtdışında vatandaşların şirketler yoluyla mağdur edilmesine ilişkin bir soruyu yanıtlarken de Bozdağ, ''Bu şirketler hazine teminatı altında şirketler değil. Hukuki düzenleme yoluyla bunların zararlarını giderme imkanı görünmüyor. Zararlar bütçeden ödenmeye kalkışılırsa bunun altında kalkılması imkanı yok'' ifadesini kullandı.
TİKA'nın yardımlarının üçte ikisine yakınının Türk coğrafyasına yapıldığına dikkati çeken Bozdağ, gelişen değişen dünyada büyük bir devlet olmak iddiasında bulunan Türkiye'nin dünyanın her yerine el atması gerektiğini söyledi.
''Diyanet İşleri Başkanlığının siyaset yapması söz konusu değildir'' diyen Bozdağ, şöyle konuştu:
''Kurumun teşkilat kanununun bir maddesi var, 'siyaset yapanlar meslekten ihraç edilir' diyor. Eğer bir tane kişinin siyaset yaptığına dair isim verilirse, onlarla alakalı yasal çerçevede yapılması gerekenler yapılır, yapılıyor da. Bunlar yargı denetimine de açık. Pek çok örnekleri vardır. Rica ediyorum; kurumun yaptığı hizmetler ve görevler itibarıyla baktığınızda herkesi ilgilendiren iş yapıyor. Ben 'Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi' dediğimde, İslam'da kardeşlik var mı? Var. Başkanlık projenin adını böyle koydu diye kardeşlikten konuşmayacak mı? Elbette konuşacak.''
Bu arada, AK Parti milletvekilleri tarafından verilen bir önergenin kabul edilmesiyle, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nda yer alan ''Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı'' ifadeleri, ''Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı'' olarak değiştirildi. Önergenin gerekçesinde, 656 sayılı KHK ile kurumun adının değiştirildiği anımsatıldı.
Daha sonra yapılan oylamada, Diyanet İşleri Başkanlığı, TİKA ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının 2012 yılı bütçeleri kabul edildi.
(16.12)
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, kurumların bütçelerine ilişkin sunum yapıyor.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, toplumda dini bilgi alanında yaşanan bazı sıkıntıların temel sebeplerinden birinin, dini yayıncılıkta dikkat edilmesi gereken hususlara riayet edilmemesi olduğunu söyledi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Diyanet İşleri Başkanlığı, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) ile Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının 2012 yılı bütçeleri görüşülüyor.
Kurumların bütçesini Komisyona sunan Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanlığının, bilgi ve kaliteyi referans alan, sadece camiyi cemaati değil, toplumun her kesimine hitap eden, açık ve şeffaf bir kurum olma niteliğine özen gösterdiğini anlattı. Bozdağ, kurumun sadece ülke içinde değil, dünya genelinde de görünür bir prestije sahip olduğunu ifade etti.
Kurumun hizmetlerine değinen Bozdağ, verilmekte olan din hizmetlerinin ana gayelerinden birinin, toplumsal şartlar itibariyle dinin onarıcı ve bütünleştirici fonksiyonunu hayata yansıtmak olduğunu dile getirdi. Bozdağ, tarihi geleneğin ve kültürün bir parçası olan camilerde bu yöndeki faaliyetin aynı zamanda yaygın eğitimin de önemli bir bölümünü teşkil ettiğini söyledi.
Diyanet İşleri Başkanlığının asli görevlerinden birinin yaygın din eğitimi olduğuna dikkati çeken Bozdağ, bu kapsamda Kuran kursları ve eğitim merkezlerinin fiziki ve eğitsel açıdan yeniden gözden geçirildiğini bildirdi. Bekir Bozdağ, Kuran kurslarında okutulan ders kitapları ve eğitim materyallerinin, uygulayanların görüşleri de dikkate alınarak sahasında uzman olan kişilere yeniden hazırlatıldığını bildirdi.
Toplumda dini bilgi alanında yaşanan bazı sıkıntıların ve yanlış yorumların temel sebeplerinden birinin, dini yayıncılıkta dikkat edilmesi gereken hususlara riayet edilmemesi olduğunu belirten Bozdağ, ''Bu bağlamda Diyanet İşleri Başkanlığı toplumu din konusunda aydınlatma görevini, öncelikle dinin temel kaynaklarını referans alan ama aynı zamanda çağın ve toplumun ihtiyaçlarını da gözardı etmeyen yayınlarıyla destekleyerek bir bütün halinde yürütülmektedir'' dedi.
Kurumun, yurtdışındaki Türk vatandaşlarına da hizmetlerini sürdürdüğünü ifade eden Bozdağ, ''Başkanlık, özellikle yurtdışında doğmuş yeni kuşakların, kültürümüzü ve İslam dinini tanıyarak bilinçlenmelerini ve o ülke halkı tarafından ahlaken örnek alınan bireyler olmalarını hedeflemektedir'' diye konuştu.
Diyanet İşleri Başkanlığının hac organizasyonlarında da başarılı çalışmalar yaptığını ifade eden Bozdağ, kurumun, hac konusundaki yoğun talebi ticari kazanç ve çıkar ilişkisine feda etmeksizin, şeffaf ve objektif ölçüler içinde karşılamaya azami özen gösterdiğini söyledi. Bozdağ, kurumun bu kapsamdaki hizmetleriyle de bir çok Müslüman ülke tarafından izlendiğini ve takdir edildiğini ifade etti.
Bekir Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanlığının 2012 yılı bütçesinin, 2011 yılına göre yüzde 22,4 oranında artırılarak 3 milyar 891 milyon 166 bin liraya yükseltildiğini söyledi.
Bekir Bozdağ, son çıkan Kanun Hükmünde Kararname ile birlikte Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığının adının, ''Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı'' şeklinde değiştirildiğini, kurumun TİKA olan kısaltılmış adının mevcut şekliyle kullanılmaya devam edileceğini söyledi. Bozdağ, TİKA'nın, geldiği noktada daha büyük, daha geniş alanda, daha etkin ve verimli şekilde çalışması için böyle bir isim değişikliğine gidildiğini anlattı.
AK Parti Hükümeti'nin iş başına gelmesiyle Türk dış politikasının ivme kazandığını ve uluslararası kamuoyunda dikkatle izlenir hale geldiğini belirten Bozdağ, dış politika alanında gerçekleştirilen açılımlara paralel olarak TİKA'nın faaliyet gösterdiği coğrafyanın genişlediğini, işbirliği projelerinin 5 kıtaya yayıldığını söyledi.
Bozdağ, faaliyet gösterdiği ülke sayısı 100'ü geçen TİKA'nın, görünürlülük açısında önemli mesafe kat ettiğini ve uluslararası kalkınma kuruluşları arasında saygın bir konuma ulaştığını belirtti.
TİKA'nın, yürüttüğü proje ve faaliyetlerin Türkiye'nin dış politika önceliklerinin, ülkenin dış politika öncelikleri hedefleri ve yardım yapılacak ülkenin ihtiyaçları doğrultusunda belirlendiğini ifade eden Bozdağ, ''Aynı zamanda çalışma başlıklarının, Birleşmiş Milletler'in temel hedeflerine ve OECD-DAC kriterlerine uyumlu olmasına dikkat edilmektedir'' diye konuştu.
Bozdağ ayrıca, TİKA'nın çalışmalarında sivil toplum kuruluşları ve iş dünyası ile işbirliğinde bulunduğunu söyledi.
Bozdağ, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığına ilişkin bilgi verirken de dünyanın 155 ülkesinde Türk vatandaşının bulunduğunu, pek çok ülkede soydaş ve akraba toplulukların yaşadığını hatırlattı. Dünyanın her ülkesine koşacak, oradaki Türk vatandaşı, soydaş ve akraba toplulukların sorunlarını yakından takip edecek bir kuruma ihtiyaç duyulduğunu ifade eden Bozdağ, söz konusu Başkanlığın da bu ihtiyacı karşılamak üzere 1 yıl önce kurulduğunu söyledi.
Kurumun, en son yaptığı çalışmalardan birisinin de Almanya'ya işçi gönderilmesinin 50. yıldönümü dolayısıyla düzenlediği etkinlikler olduğunu belirten Bozdağ, şunları söyledi:
''1961 yılında Türkiye-Almanya arasında imzalanan iş gücü anlaşması ile 50 yıl önce vatandaşlarımız çalışmak için Almanya'ya gitti. Etkinlikler, bu 50 yıllık süreci değerlendirmek, geçmişe dönük muhasebe yapmak ve doğru planlama adına yolumuzu bulmak adına önemli faaliyetler oldu.
50 sene önce gidenlerin fotoğraflarda tedirginlik ve mahcubiyet ve hüzün vardı. Ama sonraki fotoğraflarda artık hüzün, mahcubiyet ve tedirginlik gitmişti. Kendine güvenen insanlar vardı.
Gerek Türkiye gerek Almanya gerek işçilerimiz, 50 yıl önce olaya hep iktisadi baktık. Giden işçi, 'ben belli süre çalışıp geleceğim' dedi. Almanya da bu işçileri, geri göndermek üzere aldı. Bu giden insanlar, giderken bavullarının yanında kalplerini, akıllarını, dil, kültür ve inançlarını da götürdüler. Hem işçiler hem devletler bunun farkında değildi. Sonra oralarda hemşehri dernekleri, cemiyetler kuruldu. Ülkemiz ancak 1980'lere gelinirken bu konularda adım attı.''
Yurtdışından Türkiye'ye öğrenci getirilmesi konusuna değinen Bozdağ, kurumun bu çalışmaları da yürüttüğünü söyledi. Yurtdışında gelerek Türkiye'de eğitim gören 26 bin öğrenci bulunduğunu, bu rakamın az olduğuna işaret eden Bozdağ, ''Yurtdışından daha fazla öğrenciyi Türkiye'ye getirip Türk üniversitelerinde okutmanın, o ülkelerle işbirliğimizi güçlendirdiğine inanıyoruz. Bu konuda yeni stratejik eylem planı hazırlığı çalışmaları var. Önümüzdeki süreçte yurtdışından eğitim için Türkiye'ye gelen öğrenci sayısını artırmak için çalışacağız'' diye konuştu.
Komisyonda, kurumların bütçeleri üzerindeki görüşmeler sürüyor.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, BDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan'ın, ''Kurulduğu yıllardan bu yana Cumhuriyetin muhalif olduğu, dışladığı iki kesim var; biri İslamcılar biri Kürtler'' sözleri tartışmaya yol açtı.
Aydoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı, TİKA ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının bütçeleri üzerinde yaptığı konuşmada, ''Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Türkiye'de asimilasyona tabi tutulan bir Kürt halkı gerçekliği olduğunu'' iddia etti.
''Kendilerini kimlikleriyle ifade edememe problemleri var'' diyen Aydoğan, ''Kurulduğu yıllardan bu yana Cumhuriyet'in muhalif olduğu, dışladığı iki kesim var; biri İslamcılar biri Kürtler'' dedi.
Bu sözler üzerinde ayağa kalkan CHP İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Aydoğan'a, ''Cumhuriyet'e bu lafı edemezsiniz'' diye bağırdı. Aydoğan da '' Öyle efendim. Doğrusu bu. Okuyun öğrenin'' karşılığını verdi. Bu sözler üzerine Aydoğan'ın bulunduğu yere doğru yönelen Aslanoğlu, ''Vatandaş olarak kimliğine saygı duyarım ama Cumhuriyet'e laf söyletmem'' dedi.
Sözlerini sürdüren Aydoğan, gelişmiş ülkelerin hiçbirinde devletin resmi dini olmadığını ileri sürerek, ''Türkiye çok inançlı bir toplumdan geliyor. Sünnilik resmi din ve mezhep olarak kabul edildi, bunun dışındaki inançlar dışlandı. Türkiye'de 20 milyon civarında Alevi kesimi var'' diye konuştu.
Aydoğan'ın konuşmasının ardından tekrar söz alan Aslanoğlu, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'a, ''Burada Cumhuriyet'e laf atılıyor siz sessiz kalıyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti'nin bir bakanı olarak yazıklar olsun. Cumhuriyet kimseyi asimile etmez. Burada varsanız Cumhuriyet sayesinde varsınız. Türkiye, laik ve demokratiktir. Kim gelirse gelsin buna kimse dokunamaz. Sayın Bakan; üzüntülerimi bildiriyorum'' diye seslendi.
Başbakan Yardımcısı Bozdağ da bu sözler üzerine, ''Burada tüm vekiller görüşlerini söyleyecekler. İnsanlar 'başkaları tepki gösterecek' diye görüşlerini söyleyemeyecekse, o zaman olmaz. O görüşleri tüm herkesin paylaştığı anlamına gelmez. Elbette karşı olanlar da görüşleri söyleyecekler yeri geldiği zaman. Biz usulü dairesinde cevaplarımızı vereceğiz. Kabul etmesek de sabırlarımızı zorlasak da burada onu dinlemek lazım geldiğini düşünüyorum'' açıklamasında bulundu.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, demokratik bir ülkede bütün hutbelerin, imamlar tarafından mahallindeki durumlar dikkate alınarak hazırlanması gerektiğini, bunun için bir çalışma başlatacağını söyledi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Bozdağ, hutbelere ilişkin bir soru üzerine, Diyanet İşleri Başkanlığının yalnızca Ankara Kocatepe Camisi'ndeki hutbeleri hazırladığını, diğer camilerde ise hutbelerin illerde hazırlandığını belirtti.. İşin doğrusunun; demokratik bir ülkede bütün hutbelerin imamlar tarafından mahallindeki durumlar dikkate alınarak hazırlanması olduğunu belirten Bozdağ, ''Bu konudaki çalışmayı da başlatacağım. Herkesin kendi hutbesini kendi hazırlaması lazım. O işi bilmeyen birinin de orada görev yapmaması lazım. Önümüzdeki yıl bütçe görüşmelerine geldiğimizde inşallah böyle bir sakat uygulamanın tarihe karışacağını ifade etmek isterim'' dedi.
Cemevlerine ibadethane statüsü verilmesi konusundaki tartışmalara değinen Bozdağ, konuyla ilgili uzmanların farklı görüşler sergilediğini belirterek, şunları söyledi:
''Bana göre bu, siyasetin konusu değil. Bu teolojik bir tartışmadır. Bu konuya siyaseten müdahale edip, kanun yoluyla kestirip atma hakkımızın olmadığını düşünüyorum. Bu konuda cemevlerine mabet statüsünün verilmesi teolojik konudur. Siyasi konu değildir. Bu konuyla ilgili tartışmayı çok yapan var. Biz karışmıyoruz. Bu konularda insanların tartışmasının önünü açtık. Biz gelinceye kadar Alevilerle ilgili sorunların tartışılması bu kadar geniş kapsamlı yapılmadı. Şimdi çalıştaylar yapıldı, geniş kapsamlı tartışmalar oldu. Bunu bir başlangıç olarak kabul ediyorum. Çözümlerin olgunlaşmasına büyük katı sunacağına inanıyorum.''
Bozdağ, ''Alevi vatandaşların yaşadıkları köylere neden cami yapıldığı'' yönündeki soruyu, ''Diyanet İşleri Başkanlığının ne Alevi ne de Sunni köylerine cami yapması söz konusu. Bu, dernekler vasıtasıyla yapılıyor. Diyanet Vakfı da bir takım yardımlar yapıyor. Alevi köylerimize devletin zorla cami yapması söz konusu değildir. Ben Yozgatlıyım. Orada da Alevi kardeşlerim var. Hukukumuz da çok iyidir. Biz onları onlar da bizi severler ama cami yapmak isteyen Alevi kardeşlerimiz kendileri dernek kuruyorlar. 'İhtiyacımız var' diyorlar. Cami yaptırmak için dernek kurduklarında çalışıyorlar, paralarını da cepten veriyorlar'' diye yanıtladı.
Din eğitim konusunda da bilgi veren Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanlığının, eğitim hizmeti sunarken İslamın temel kaynaklarını referans aldığını söyledi.
Bekir Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanlığına 2003 yılından bu yana 29 bin 113 personel alındığını, bunlardan 4 bin 299'nun başka kurumlara yatay geçiş yaptığını, yatay geçiş yapmak için şimdiye kadar onay isteyenlerin toplam sayının 21 bin 96 olduğunu bildirdi. Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanlığından başka kurumlara yatay geçiş yapanların eleştirilmesini yadırgadığını, onların da birer Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak haklarını kullandığını söyledi.
Bozdağ, başka bir soruyu yanıtlarken, şimdiye kadar 20 Alevi çalıştayı yapıldığını, çalıştaylar sonucunda uzlaşmaya varılan konulardan ikisinin uygulamaya konulduğunu bildirdi. Bozdağ, bunlardan birinin, Sivas'ta Madımak Oteli ile ilgili atılan adım, diğerinin ise orta öğretim kurumlarında okutulan din ve ahlak bilgisi ders kitaplarına Alevi cemaatinin önde gelen kişilerinin de katkısıyla hazırlanan bir metnin konularak güncelleştirilmesi olduğunu söyledi.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, TİKA'nın, ayrım yapmaksızın tüm sivil toplum kuruluşlarının projelerine destek verdiğini belirterek, ''Bizim tüm derdimiz, kim yaparsa yapsın Türk kültürünün yaşatılması ve tanıtılması. Kim emek veriyorsa başımızın üzerinde yeri var'' dedi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Bozdağ, TİKA'nın, sivil toplum örgütleriyle çalışmaları olduğunu, bu çalışmaların süreceğini söyledi. Bozdağ, TİKA'nın doğrudan program ve organizasyon yapmadığına, yalnızca oluşturulan projelere destek verdiğine dikkati çekti.
TİKA'nın, ayrım yapmaksızın tüm sivil toplum kuruluşlarının projelerine destek verdiğini anlatan Bozdağ, ''Bizim tüm derdimiz, kim yaparsa yapsın Türk kültürünün yaşatılması ve tanıtılması. Kim emek veriyorsa başımızın üzerinde yeri var. Bir ayrımcılık yapmamız asla söz konusu olamaz'' diye konuştu.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının şimdiye kadar yurtdışında tek bir toplantı yaptığını ifade eden Bozdağ, toplantının, Almanya'da iş gücü göçünün 50. yılı dolayısıyla düzenlendiğini anlattı. Bozdağ, toplantının 1 yıl önceden planlandığını belirterek, konuşmacıların iki ülke hükümetleri tarafından onaylandığını söyledi. Bozdağ, ''Sayın Süleyman Çelebi ifade etti, 'konuşma verilmedi' diye. Konuşmacılar içinde AK Parti'li kimse yok. Program belli ama Sayın Çelebi ile görüştükten sonra bir oturumda konuşma imkanı oldu. Bundan sonraki süreçlerde böyle çalışmalar olduğunda biz muhalefet partisinden milletvekili arkadaşlarımızın görüşlerini ifade etmelerinden memnuniyet duyarız'' açıklamasında bulundu.
Söz konusu toplantıyla ilgili Avrupa'daki tüm sivil toplum kuruluşlarına davetiye gönderildiğini ancak katılmayanların bulunduğunu ifade eden Bozdağ, amaçlarının yurtdışında güçlü bir lobi oluşturarak, birlikte hareket edebilme yeteneğini geliştirmek olduğunu söyledi. Herkesle birlikte çalışacaklarını belirten Bozdağ, ''AK Parti'ye yakın, uzak... Bizim böyle bir derdimiz olamaz. Uygulamalarımızla da bunu göstereceğiz' dedi.
Bozdağ, Yurtdışı Vatandaşlar Danışma Kurulunun 66 kişiden oluşacağını ifade ederek, ''Bununla ilgili çalışmamız devam ediyor. Alanında saygınlık uyandırmış ve herkesi kucaklayan, her kesimin, her rengin olacağı bir kurul olacaktır. Bir aya kadar onu açıklayacağız'' şeklinde konuştu.
Yurtdışında vatandaşların şirketler yoluyla mağdur edilmesine ilişkin bir soruyu yanıtlarken de Bozdağ, ''Bu şirketler hazine teminatı altında şirketler değil. Hukuki düzenleme yoluyla bunların zararlarını giderme imkanı görünmüyor. Zararlar bütçeden ödenmeye kalkışılırsa bunun altında kalkılması imkanı yok'' ifadesini kullandı.
TİKA'nın yardımlarının üçte ikisine yakınının Türk coğrafyasına yapıldığına dikkati çeken Bozdağ, gelişen değişen dünyada büyük bir devlet olmak iddiasında bulunan Türkiye'nin dünyanın her yerine el atması gerektiğini söyledi.
''Diyanet İşleri Başkanlığının siyaset yapması söz konusu değildir'' diyen Bozdağ, şöyle konuştu:
''Kurumun teşkilat kanununun bir maddesi var, 'siyaset yapanlar meslekten ihraç edilir' diyor. Eğer bir tane kişinin siyaset yaptığına dair isim verilirse, onlarla alakalı yasal çerçevede yapılması gerekenler yapılır, yapılıyor da. Bunlar yargı denetimine de açık. Pek çok örnekleri vardır. Rica ediyorum; kurumun yaptığı hizmetler ve görevler itibarıyla baktığınızda herkesi ilgilendiren iş yapıyor. Ben 'Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi' dediğimde, İslam'da kardeşlik var mı? Var. Başkanlık projenin adını böyle koydu diye kardeşlikten konuşmayacak mı? Elbette konuşacak.''
Bu arada, AK Parti milletvekilleri tarafından verilen bir önergenin kabul edilmesiyle, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nda yer alan ''Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı'' ifadeleri, ''Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı'' olarak değiştirildi. Önergenin gerekçesinde, 656 sayılı KHK ile kurumun adının değiştirildiği anımsatıldı.
Daha sonra yapılan oylamada, Diyanet İşleri Başkanlığı, TİKA ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının 2012 yılı bütçeleri kabul edildi.
(16.12)