2009-11-13 - 16:30
TBMM GENEL KURULU...
DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, Demokratik açılım'' ile ilgili genel görüşme önergesi üzerinde partisi adına yaptığı konuşmada, iç kimsenin bayrakla, sınırlarla bir sorunu olmadığını ve olmayacağını ifade ederek, ''Ülkenin ortak dili Türkçedir, Türkçe olmaya devam eder. Hatta kendi anadilinde eğitim yapacak olanlar için, Türkçe ortak iletişim dili olarak korunur'' dedi.
DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, ''Demokratik açılım'' ile ilgili genel görüşme önergesi üzerinde
partisi adına yaptığı konuşmada, bölge halkının, barışı ve demokrasiyi ne kadar
büyük bir hasretle sahipleneceğini görmenin birilerini ürkütebileceğini söyledi.
''Fakat inanınız ki, barış işte bu kadar gerçek ve bu kadar elle
tutulabilir bir şeydir'' diyen Türk, ''Eğer geçmişimizle gerçek bir yüzleşme
sağlayamazsak, gelecek için birbirimize güvenemeyiz. Bu politikalar geçmişte
yaşandığı düzeyde kabaca olmasa da; günümüzde de inceltilmiş bir şekilde halen
yürütülmektedir'' dedi.
Yaşananlara rağmen halklar arasında bir etnik çatışmanın yaşanmamış
olmasını, bir kazanım olarak değerlendiren Türk, ''Biz, bu inkarcı politikalara
karşı çıkarken de halkı suçlamıyoruz. Bundan sorumlu tutmadık, tutmuyoruz. Çünkü
biliyoruz ki; bu inkarcı, asimilasyoncu politikaları üreten ve uygulayan halk
değildir. Devleti ele geçirmeyi başaran ittihatçı ekip ve onların ardılı olan
zihniyetlerdir'' diye konuştu.
Bölgenin geri bırakılmışlığının nedeninin, devletin birçok raporunda da
ortaya çıktığı gibi, bilinçli bir ihmal ve ayrımcı politikalar sonucu olduğunu
iddia eden Türk, bölgeler arası gelişmişlik farklarının ortadan kaldırılması
için, devlet destekli yatırımlar ile bölge ekonomisinin canlandırılması
gerektiğini bildirdi.
Ahmet Türk, şöyle konuştu:
'Bu, bir Kürt-Türk çatışması değildir. Sorun, Kürtler başta olmak üzere
vatandaşlarına demokrasiyi, özgürlükleri çok gören, resmi devlet ideolojisi
sorunudur. Bu ülkede demokrasi ihtiyacı olan sadece Kürtler de değildir. Ülkede
Türk kavramı ve millet tanımı bile, bu resmi ideoloji tarafından, özünden
boşaltılmıştır.
Kimliklerin, dillerin, kültürlerin kendini özgürce, korkmadan,
baskılanmadan ifade etmesi ülkeyi bölmez. Tam tersine, ülkeye aidiyet bağlarını
güçlendirir. Asıl bölünme tehlikesi, kimliklerin inkarı ve bastırılması üzerine
ortaya çıkar. Hiç kimse bu ülkedeki farklı kimlikleri bir ayrışma veya bir
çatışma nedeni olarak görmemeli, göstermemelidir.
Bugün geldiğimiz noktadaki durum, eski zihniyetten bir kopuş yaşanmadığı
için, maalesef yeterince ilerlemiyor. 1980 askeri darbesinin ürünü cunta
anayasasını değiştirmeyi bile gündemine alamayan bir çözüm yaklaşımı, önceki
inkar yaklaşımlarından, özü itibariyle, ne kadar farklı olabilir? Hükümetin
amacı, sorunu kalıcı bir şekilde ve demokratik bütün hakları hayata geçirerek
çözmek midir? Yoksa bu sorunla bir müddet daha yaşamaya devam etmek, yani sorunu
'katlanılabilir' bir düzeye çekmek midir? Bu konularda Hükümet, acilen
netleşmelidir.''

-''BİZ ÇÖZMEZSEK, KİMSE GELİP ÇÖZEMEZ''-

DTP Genel Başkanı Türk, uluslararası oyunları bozmanın ve boşa çıkarmanın
tek yolu demokratik çözüm olduğunu ifade etti. ''Bu, sorunumuzu çözmezsek, kimse
gelip bizim sorunlarımızı çözemez, belki çözülsün de istemez. Demokrasisini kendi
özgücüyle güçlendiremeyen hiçbir toplum, esaretten kurtulamaz'' dedi.
''Bizi bir arada tutan yeterince ortak değerimiz vardır, var olmaya devam
eder'' diyen Türk, 'Hiç kimsenin bayrakla, sınırlarla bir sorunu yoktur, olmaz.
Ülkenin ortak dili Türkçedir, Türkçe olmaya devam eder. Hatta kendi anadilinde
eğitim yapacak olanlar için, Türkçe ortak iletişim dili olarak korunur'' diye
konuştu.
Ahmet Türk, Türkiye'nin demokrasi dışında başka bir çıkış yolu
kalmadığını, demokrasinin ülkeye zarar getireceğini söylemenin de kimsenin
savunabileceği bir şey olmadığını belirtti. Hükümetin, ''Kürt Açılımı'' adıyla
başlattığı, sonra da ''Milli Birlik Projesi'' adında karar kıldığı sürecin,
anlatmaya çalıştığı çözüm zihniyetinden uzak olduğunu kaydeden Türk, ''Hükümet
şundan emir aldı. Bu bir dış dayatmadır, ABD projesidir'' denilerek Hükümetin
küçük düşürülmesini de doğru bulmadıklarını söyledi.

-''GEÇMİŞLE YÜZLEŞMEDE CESUR OLMADAN...''-

Hükümetin somut tek bir projesi, tek bir adımı olmamasına ve partisini
ısrarla sürecin dışında tutma gayretlerine rağmen umutlarını yitirmediklerini
vurgulayan Türk, şunları kaydetti:
''En azından sorunun artık orduya havale edilmemesi umuduyla, siyasal
alanda bizlerin sorumluluğunda kalması ve bu vesileyle ölümlerin durması adına bu
süreci destekledik, desteklemeye devam ediyoruz. Ancak, Hükümetin askeri
operasyonlardaki ısrarı ve meseleyi güvenlik boyutunun ötesine taşıyamamış
olması, ölümleri durdurmadığı gibi, süreci de ilerletememiştir.
Biz şuna inanıyoruz: Eğer ciddi bir çözüm yaklaşımı gösterilirse;
silahlar üç ay içinde Türkiye'nin gündeminden kalkabilir. Bu meselede canı
yanmayanlar, yüreği dağlanmayanlar rahat olabilirler. Ancak hiç kimse, bize bir
daha bu acıları yaşatma hakkına sahip değildir ve bundan sonra da olamayacaktır.
Bizler, siyasi ve ekonomik rantları için, bu acıların sürmesini isteyenlere
karşı, demokrasi mücadelemizi sürdürdük.
Ülkenin bu en temel sorununu demokratik siyasal bir çözüme kavuşturmak
için, TBMM'de bulunan bütün partilerin temsil edileceği bir komisyon kurmayı yüce
Heyetinize öneriyoruz. Madem bu sorun bizim sorunumuzdur, madem çözümünü de biz
kendimiz bulacağız, o halde; Hükümet, bu süreci artık kapalı kapılar ardında
yürütüp süreci bulandırmak yerine Meclise teslim etmelidir. Kurulacak bu
komisyon, ters yüz edilmiş tarih anlayışını sorgulayarak, gerçekleri açığa
çıkarabilmelidir. Hakikatleri araştırıp, kimin nerede hangi hataları yaptığını,
ülkenin hangi dönemeçlerde, zayıflatılıp teslim alınmaya çalışıldığını ortaya
çıkarmalıdır. Geçmişle yüzleşme noktasında cesur olmadan; Cumhuriyet, elitlerin
işgalinden kurtarılıp demokratik bir hale getirilemez.''

-''BASKICI ŞİDDET YÖNTEMLERİ İSYANLARI DOĞURDU''-

''Devletin ısrarı ve kullandığı baskıcı şiddet yöntemlerinin'' isyanları
doğurduğunu ve bu defa devletin, bu isyanları bastırmak için ''en şiddetli
yollara başvurduğunu'' belirten Türk, ''Şeyh Sait İsyanı da Ağrı ve Dersim
olayları da doğru okunamadı. Bozulan düzeni yeniden tesis etme adına, akıl almaz
baskılar, katliamlar uygulandı'' dedi.
Türk, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Dönemin, Erkanı Harbiye kurumunun, hükümete sunduğu raporda, 'Dersimli
okşanmakla kazanılmaz. Silahlı kuvvetin müdahalesi, Dersimli'ye daha çok tesir
yapar ve ıslahın esasını teşkil eder' diyor ve ondan sonra yaşanan trajediler
biliniyor. Munzur suyunun nasıl kızıla boyandığı resmi tarihçiler tarafından
yazılmamış olsa da halk tarafından kuşaktan kuşağa aktarılan gerçekler sayesinde
çok iyi biliniyor.
Düzenin niye bozulduğunun üstünde durulmadı, araştırılmadı. O dönemlerde
yaşananların üstü örtüldüğü yetmezmiş gibi bugün bile aynı zihniyetin
temsilcileri çıkıp bu yöntemleri bir daha uygulamaktan söz etme cesaretini
gösterebiliyor. O dönemin sorumlu siyasetçilerini, nasıl etkisiz hale
getirdilerse, şimdi de bu mantığı aynen devam ettirmek isteyenler olduğunu
görüyoruz.''

-''GELİN HEP BERABER SORUMLULUK ALALIM''-

DTP Genel Başkanı Türk, bu dönemde ortaya konulan yaklaşımların darlığına
rağmen umutsuz olmadıklarını söyledi.
''Ortada bu kadar tarihi gerçekler ve yaşanmış acılar varken, 'ben
meseleyi askeri operasyonlarla çözerim' diyen bir politikacı, çözümsüzlüğe hizmet
eder'' diyen Türk, üstlendikleri sorumluluk gereği, bırakın tek bir yurttaşın
ölmesini, burnunun kanamasının bile, makamlarıyla kıyaslanamayacak kadar değerli
olduğunu, barış için koltuklarından değil, canlarından vazgeçmeye hazır
olduklarını bildirdi.
Türk, ''Tarih karşısında onurlu bir yere sahip olmak her siyasetçiye
nasip olmaz. Gelin bu onuru hep birlikte paylaşarak, çocuklarımıza barış ve huzur
içerisinde yaşanacak bir gelecek armağan edelim. Bizler bugün varız, yarın yokuz.
Ama halklarımız hep var olacak. Bizi ya minnetle ya da öfkeyle anacaklar. Gelin
hep beraber sorumluluk alalım. Bu sorunları çözelim ki, gelecek kuşaklar da bizi
minnet ve şükranla ansınlar'' diyerek sözlerini tamamladı.
Türk'ün konuşmasını, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, AK
Parti'li milletvekilleri alkışlarken, DTP'li milletvekilleri de ayakta alkışladı.