2021-11-05 - 22:50
2022 YILI BÜTÇESİ PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONUNDA
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, ÇÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile bağlı ve ilgili kurumlarının 2022 yılı bütçeleri kabul edildi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, AK Parti Bingöl Milletvekili Cevdet Yılmaz başkanlığında toplandı.

Komisyonda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bütçesinin yanı sıra Mesleki Yeterlilik Kurumu bütçesi ile Mesleki Yeterlilik Kurumu, Sosyal Güvenlik Kurumu, Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Sayıştay raporları da ele alınacak.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, bakanlığın bütçe sunumuna başladı.

Bilgin, 2022 yılı bütçesine ilişkin yaptığı sunumunda, salona girdiği sırada komisyon üyesi milletvekillerinin asgari ücretle ilgili çağrılarının çok değerli olduğunu söyledi.

Türkiye'nin asgari ücret meselesine özellikle enflasyon üstü ortamlarda gösterdiği duyarlılığa işaret eden Bilgin, bunun, meselenin ne kadar önemli olduğunu gösterdiği kadar kendileri için de ciddi bir sorumlulukla karşı karşıya bulundukları anlamına geldiğini ifade etti.

Bilgin, ekonomik politikaların ancak sosyal politikalarla desteklendiğinde rahat bir nefes alma imkanı verebildiğini belirterek çalışma hayatı denildiğinde emek ve sermaye arasındaki ilişkiye eğilmek gerektiğini dile getirdi.

Emek ve sermaye arasındaki ilişkilerde devletin nerede durduğunun her zaman tartışma konusu olduğuna dikkati çeken Bilgin, Bakanlık olarak bu ilişkide hukukla düzenlenmiş hakem rolü üstlendiklerini söyledi.

Sendikaların sermaye veya devlete karşı konumlarının demokratik sistemin vazgeçilmez unsurlarından biri olduğunu vurgulayan Bilgin, şöyle konuştu:

"Türkiye'de en çok üzerinde durduğumuz, yakındığımız, benim de önemli bir problem alanı olarak gördüğüm konulardan biri sendikalaşma oranının düşük olmasıdır. Çok yaygın bir söylem var, 1980'den önce, 12 Eylül rejiminden önce yüksek bir sendikalaşma oranı vardı. Tabii doğru olan bir boyutu vardı. O boyutu şu, sendikal mücadele çok aktifti, çok dinamik bir sendikalaşma vardı. Türkiye, tarımsal toplumdan endüstriye doğru dönüşürken işçi sınıfı oluşum sürecindeydi ve bu işçileşme süreci sendikal hayatı dinamik hale getirmişti. Sendikalaşma oranının yüksekliği konusu tahmin edildiği kadar değil çünkü mükerrer üyelikler vardı, aynı insanların, ölmüş insanların, çalışmayan insanların farklı sendikalara üyeliği vardı. Dolayısıyla orada bir belirsizlik vardı. Fakat bu sendikalaşma oranının bugün düşük olması gerektiğini savunmak için söylenecek bir söz değildir. Sendikalaşmaya ihtiyacımız var çünkü düzgün, düzenli iş kurumunun oluşması açısından sendikal örgütlenme fevkalade önemlidir. Biz kayıt dışılığı kaldırmak istiyorsak da sendikal mücadelenin ve örgütlenmenin önünü açmamız lazım."

Sendikalaşma konusundaki engellerin ortadan kaldırılması için mücadele ettiğini belirten Bilgin, geçtiğimiz günlerde yabancı sermayeli bir kuruluşun bir sendikayı, özellikle de kadın işçileri içeriye sokmama konusunda direnç göstermesi üzerine, söz konusu iş yerinde işçilerin örgütlenmesinin önünü açtıklarını ve kadın işçilere karşı uygulanan haksız davranışı ortadan kaldırdıklarını anlattı. Bilgin, "Evet, sendikalaşma oranında bir miktar artış var. 2013'te yüzde 9,2 imiş şimdi yüzde 14,13. Türkiye'de 17 milyon işçinin olduğunu düşünürsek bu oran oldukça düşük." dedi.

Sendikalaşmayla ilgili kasım ayı sonunda veya aralık ayının başında "Beyaz Bayrak Uygulaması"na geçmeyi planladıklarını aktaran Bilgin, şu ifadeleri kullandı:

"Bir iş yerinin sigorta ve vergi borcu yoksa, o iş yerinde sendika varsa o işletmeye 'Beyaz Bayrak' vereceğiz. Tıpkı Kültür ve Turizm Bakanlığının turizm işletmelerinde yaptığı 5 yıldız, 4 yıldız gibi derecelendirme veya bir anlamda sembolik değerlendirme ölçeğini iş yerlerine taşıyacağız. Üzerine de 'Burası düzgün ve örgütlü bir iş yeridir.' ibaresi koyacağız. İş yerleri açısından da bazı avantajlar düzenliyoruz. Bu avantajların, ekonomik olmaktan çok bir prestij avantajı olacağının altını çizmek isterim."

İşçi ve memurlarla yaptıkları toplu sözleşmeleri anımsatan Bilgin, özellikle asgari ücret düzeyinde, 3 bin 577 lira ücret alan işçilerin ücretlerini yüzde 38 artırdıklarını, pazarlıkta ortaya çıkan yüzde oranları da koyulduğunda 4 bin 500 lira civarına çektiklerini söyledi.

Asgari ücret konusuna değinen Bilgin, şunları kaydetti:

"Asgari ücretle ilgili hepimizin yaptığı hesaplar, bizim de yaptığımız değerlendirmeler var. Enflasyon karşısında emeği koruyacak bir asgari ücret seviyesinin belirlenmesi gerektiği düşüncesiyle hareket ediyoruz. Bunun için Türkiye çapında bir araştırma yaptırıyorum. Yaklaşık 2 bin 500 muhtelif sektörlerde çalışan, farklı düzeylerde yani küçük, orta ve büyük işletmelerde çalışan işçileri, işverenleri, profesyonel yöneticileri bir de konuyla doğrudan doğruya alakası olmayan esnaf gibi başka mesleklerden insanları kapsayan bir araştırmayla toplumun beklentilerini, temennilerini ve mümkün olabileni ortaya koymaya çalışan bir araştırma yapıyoruz. Bu sadece bir anket çalışması değil. Daha derinlemesine bir çalışmayla bunu ortaya koyacağız. Bu bizim için kamuoyu beklentisini, algısını gösterme şeklinde bir çalışma olacak. İşçilerimizi koruyan, asgari ücret meselesini Türkiye'nin gündeminden çıkaracak bazı düzenlemelerle bir rahatlama sağlayacağını şimdiden söyleyebilirim."

Bakan Bilgin, gençlere ve kadınlara yönelik istihdam sağlayıcı ve destekleyici programların devam ettiğini söyledi.

Aktif iş gücü programları kapsamında mesleki eğitim kursları ve işbaşı eğitiminin uygulandığını anımsatan Bilgin, "Bu alanlarda yenilikler yapmak gerekiyor. Bunun istismar edilen boyutlarının olduğunu tespit ettim. Bunları ortadan kaldırmak lazım." ifadesini kullandı.

Memurları ilgilendiren 3600 ek gösterge meselesini bir temenni ve arzudan öte toplu sözleşme maddesi haline getirdiklerini anımsatan Bilgin, "Onu da çözüm sürecine koyduk. Şu anda Bakanlık bünyesinde çalışmalarını yapıyoruz. Kapsamı ne kadardır, hangi grupları ne kadar kapsayabiliriz, bunun maliyeti ne olur, bununla ilgili detaylı bir çalışma yapıyoruz. Arkasından farklı kamu kuruluşlarımızı ve sendikalarımızı toplayıp birlikte çalışacağız. O zaman kamuoyuna bu süreci nasıl yönettiğimizi açıkça ifade edeceğiz." diye konuştu.

Kamudaki sözleşmeli personel statüsünün ciddi bir soruna yol açtığını dile getiren Bilgin, "İsteyen sözleşmelilerin kadro haklarına sahip olması konusunda da çalışmamızı sürdürüyoruz. Bunu da Bakanlık bünyesinde gerçekleştiriyoruz, arkasından diğer bakanlıklar ve kamu kuruluşlarıyla görüşeceğiz. Nihai kararımızı toplumsal ortaklarımız olan sendikalarla gerçekleştireceğiz." bilgisini paylaştı.

Asgari ücret desteği kapsamında 2021'de 4,4 milyar lira kaynak aktarıldığını kaydeden Bilgin, "Sosyal ve ekonomik hayatın bütünlüğünü koruyacak destekler, üretim sisteminin sürdürülebilirliğini sağlayacak politikalar bakanlığımızın öncelik verdiği politikalardır." dedi.

Vedat Bilgin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2022 yılı toplam bütçesinin 83 milyar 851 milyon 907 bin lira olduğunu bildirdi. Türkiye'nin toplumsal ve ekonomik hayatının ayrılmaz bir bütün olduğunu ifade eden Bilgin, şöyle konuştu:

"Bu bütünsel yapının toplumsal ayağında sorunlar ortaya çıkarsa ekonomik yapının ayakta kalmasını sağlamak mümkün değildir. Dolayısıyla bizim önceliğimiz ekonomidir. Ekonomik ve sosyal politikaların birbirini destekleyecek şekilde devam ettirilmesinin ülkemizin geleceği açısında önemli olduğunu düşünüyoruz. Türkiye büyürse sosyal politikalarıyla birlikte sosyal bütünleşmeyi ve dayanışmayı artırarak devam eder. Elbette sorunlarımız var. Bilhassa enflasyon bu sosyal politikaların karşısındaki en önemli düşmanlardan biridir ama enflasyona karşı da mücadele edecek araçlarımız vardır. Bu araçlardan birisi asgari ücrettir, toplu sözleşme mekanizmamızdır, diğer sosyal desteklerdir."

SGK'nin 2021 yılı itibarıyla 601 milyar lira gelire, 636 milyar lira gidere sahip olduğunu belirten Bilgin, kurumun finansman açığının 35 milyar liranın üzerinde olacağının tahmin edildiğini söyledi.

Söz konusu finansman açığına yol açan sorunlu alanların tespitine ve ortadan kaldırılmasına yönelik bir dizi çalışma yaptıklarını anlatan Bilgin, "Türkiye, nüfusunun yüzde 99'unu sosyal güvenlik, sosyal sağlık kapsamına almış bir ülkedir. Elbette bunun bir bedeli vardır. Bu açığın biraz daha az olması veya kısıtlanması bu mümkün müdür? Mümkün olduğunca yapmaya çalışıyoruz. Fakat bundan şikayet etmemek gerekir çünkü Türkiye bir sosyal devlettir." değerlendirmesini yaptı.

Bilgin, hastanelerin, kapısını çalan her yurttaşa açık olduğunu vurgulayarak "Sosyal güvenlik sistemimiz onun sağlık ihtiyaçlarını karşılamak durumundadır. Türkiye'nin sosyal devlet fonksiyonelini yerine getirmesi için hiçbir fedakarlıktan kaçınmaması lazım." dedi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Bilgin, yüzde 7 civarındaki büyümenin 1 milyonun üzerinde istihdam artışı sağladığına dikkati çekerek "Şu anda hangi sanayi kuruluşuna giderseniz veya sanayicilerin taleplerini dikkate alırsanız 'Aradığımız nitelikteki iş gücünü bulamıyoruz.' şikayeti karşımıza çıkıyor. Bakanlığımız bu soruna aktif iş gücü programlarıyla kısmi cevap vermek istiyor. Tabii bunu bütün olarak aktif iş gücü programlarıyla çözmek mümkün değil, daha farklı politikalar geliştirmek lazım. Eğitim ile içerisinde bulunduğumuz ekonomik şartları yeniden düzenlemek lazım." diye konuştu.

Başta mesleki eğitim olmak üzere eğitim alanın yeni ekonominin taleplerini karşılayacak şekilde düzenlemesi gerektiğini ifade eden Bilgin, şunları kaydetti:

"Bu konuda bir ilki başlatıyoruz. Pilot proje olarak Gaziantep'te uygulayacağız. Beş temel sektör seçtik. Sanayinin talep ettiği farklı eğitim düzeylerindeki emeği sanayide doğrudan doğruya işin içerisine koyacağız. Gaziantep'teki ilgili yapılarla görüştük, onların taleplerine göre bunu 'endüstriyel üretim sürecinde eğitim' diye tanımlıyoruz. Üç aylık eğitimi altı aya çıkartacağız. Daha sonra bu çalışmayı Türkiye genelinde uygulayacağız. Ne kadarını istihdam edeceklerine bakacağız. İşçilerin üç aylık eğitim sürecindeki ücret ve sosyal güvenlik harcamalarını biz vereceğiz ama karşılığında bizim finanse ettiğimiz sürenin iki misli istihdam edilmelerini, en az yüzde 60'ının istihdam edilmelerini isteyeceğiz. Onlar da bu konuda bizimle uzlaştı. Uygulamanın başarılı olacağı kanaatindeyim. Bunun sonuçlarını akademik olarak da ölçeceğiz, ölçtükten sonra öncelikle sanayi bölgeleri başta olmak üzere bunu Türkiye çapına yayacağız."

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile bağlı kurumlarının 2022 yılı bütçesi üzerindeki görüşmelerde, milletvekilleri değerlendirmelerde bulundu.

CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, sosyal güvenlik sisteminin içinden çıkılmaz bir hale getirildiğini ileri sürerek, "AKP tüm eksikliklerini SSK yalanlarıyla kapatmaya çalışıyor." dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun SSK Genel Müdürü olduğu dönemin incelendiğini ifade eden Ağbaba, "30 yıl öncesini bahane ederek kendi çapsızlıklarını, kendi bilgisizliklerini örtmeye çalışmaktalar. Kılıçdaroğlu'nun açığını bulmak için özel müfettişler görevlendirildi. Bir kuruş usulsüzlük, yolsuzluk bulunamadı. Kemal Kılıçdaroğlu'nun görev yaptığı 1992 ile 1999 yılları arasında SSK'nin toplam açığı 2,6 milyar. Oysa AKP iktidarı döneminde 2003-2021 yılları arasında SSK'nin toplam açığı 444,5 milyar. AKP'nin SSK açığı, Kılıçdaroğlu döneminin tam 170 katı." diye konuştu.

Emeklilerin asgari ücretin altında maaş aldığını dile getiren Ağbaba, devletin resmi kayıtlarına göre 7 milyon 578 bin 123 kişinin aylık 1192 lirayla geçimini sürdürmeye çalıştığını söyledi.

Emeklilikte yaşa takılanlara seçim öncesi sözler verildiğini belirten Ağbaba, "Edirne'den Kars'a Jüpiter'den Mars'a eğer adalet varsa çıksın artık bu yasa." dedi.

HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, bütçede emekçinin, yoksulların hakkının savunulmadığını öne sürerek, gelir eşitsizliğinin bulunduğu ülkelerin, vahşi kapitalizmin yaşandığı ülkeler olduğunu ifade etti.

Asgari ücret alan bir vatandaşın her gün yalnızca çay içip simit yese maaşından geriye sadece 500 lira kaldığını anlatan Paylan, "Bu zalim yönetim, yurttaşlarımızı bir çaya, bir simide mahkum ediyor." diye konuştu.

Paylan, asgari ücretin 5 bin lira olması ve vergiden muaf olması gerektiğini belirterek, "Asgari ücretin 5 bin lira olması için önerge vereceğiz Sayın Bakan." ifadelerini kullandı.

Paylan'ın Plan ve Bütçe Komisyonunda görevli personelin günde 12 saat haftada ise 60 saat çalıştığını söylemesi üzerine Komisyon Başkanı Cevdet Yılmaz, "Çalışan arkadaşlarımızın nöbet usulü var. Ona uyulmazsa fazla mesai söz konusu. Diğer taraftan da bütçe görüşmeleri bittikten sonra Meclisimiz, arkadaşlarımızın bu fedakarlığını telafi edecek uygulamalar da yapıyor." karşılığını verdi.

İYİ Parti Samsun Milletvekili Erhan Usta, İŞKUR'un bir istihdam kapısı olduğunu dile getirerek, bu durumun siyaset malzemesi olarak kullanıldığını ileri sürdü.

Türkiye'nin büyüme rakamlarına işaret eden Usta, refahtan pay alamıyorsa büyümenin vatandaşa bir faydası olmadığını belirtti ve vatandaşa refahtan pay verilmesi gerektiğini söyledi.

Usta, AK Parti'nin emekten değil, sermayeden yana olduğunu iddia etti.

İşçi sendikalarının işkolu barajı olan yüzde 1 şartını antidemokratik bulduğunu ifade eden Usta, "Küçük sendikaların önünü açalım, rekabet olsun. Türkiye'yi sarı sendikacılık cenneti olmaktan kurtarmak lazım." dedi.

MHP Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı, ülkede iş gücü piyasası ve çalışma hayatıyla ilgili bir reform ihtiyacı bulunduğunu belirterek, "Toplumun tüm kesimlerine insana yaraşır iş fırsatlarının sunulduğu, iş gücünün niteliğinin yükseltilip etkin kullanıldığı, ücret-verimlilik ilişkisinin güçlendirildiği, iş sağlığı ve iş güvenliği şartlarının iyileştirildiği bir iş gücü piyasası oluşturulmalıdır." diye konuştu.

Ekonomik sorunların başında enflasyon geldiğini vurgulayan Kalaycı, "Bu kapsamda çalışanların, emeklilerin aylıklarında ve asgari ücrette artış yapılırken bu durumun dikkate alınacağına inanıyorum. Emekli aylıklarında iyileştirmeler yapılmalı, sağlık hizmetlerinde alınan bazı katılım payları emeklilerden alınmamalıdır. MHP olarak net asgari ücretin açlık sınırının üzerine çıkarılması, asgari ücretten vergi alınmaması ve asgari ücretliye büyükşehirlerde ulaşım desteği verilmesi görüşündeyiz." değerlendirmesinde bulundu.

AK Parti Ankara Milletvekili Orhan Yegin, "3 bin 600 ek göstergede uyanıklık yapmaya çalışanlar oldu. Çünkü AK Parti, Recep Tayyip Erdoğan bir şeyi söylemişse yapar, bunu çok iyi biliyorlar. O yüzden sık sık gündeme getirmelerini, 'uyanıklık' olarak değerlendiriyorum." dedi.

AK Parti'nin söyleyip de hayata geçirmediği hiçbir şey olmadığını dile getiren Yegin, hiçbir hükümet programında, seçim beyannamesinde olmamasına rağmen konut edindirme yardımı adı altında vatandaştan kesilen fonların AK Parti iktidarında ödendiğini hatırlattı.

"AK Parti döneminde 11 milyon insanın torpille işe yerleştirildiği" iddiasına Yegin, "Memur atamalarının hepsini torpille yapılmış atamalar olarak söylüyor. O torpillerin kimin elinde olduğu belli. Bıraksın o torpili yoksa elinde patlayacak." ifadelerini kullandı.

Yegin, CHP'li Ağbaba'nın iktidara yönelik "çapsızlık" ifadelerine yanıt verirken de şunları söyledi:

"Türkiye'de 19 senede, mevsimlik işçilikten tutun genç işsizliğe, tarım işçiliğinden tutun çocuk işçiliğine, sahte sigortalılıktan tutun iş güvenliğine, kayıt dışılıktan tutun meslek hastalığına, kadın istihdamından tutun engelli istihdamına, eski hükümlü istihdamına, mesleksizlik meselesine, kaybolmaya yüz tutmuş meslekler problemine, sendikalaşmaya, emekli aylıklarına, geleceğin mesleklerine, mesleki yeterlilik belgesi kullanımının sayısına, yurt dışında yaşayan vatandaşların sağlık, emeklilik ve benzeri bütün sorunlarına, sağlığa, ilaca, ameliyata, koruma altındaki gençlerimizin, şehit yakınlarımızın ve gazilerimizin kendileri veya emanetlerinin sorunlarına, ilaca erişime, sağlık karnelerine, fotokopilere, bıçak paralarına çap mı arıyorsunuz? Çap burada. 2002 yılında ülkenin bütçesi 90 küsur milyarken bugün sadece sağlık harcamalarına 178 milyar lira kaynak koymuş bir iktidarız biz. Aha işte çap o. Çap arıyorsa, çap orada. Sadece ilaca 75 milyar lira ödeme öngörülmüş bu sene bütçede."

AK Parti hükümetlerinin çalışma hayatında, sosyal güvenlikte yaptığı reformları görmezden gelmenin hakkaniyetle bağdaşmayacağını belirten Yegin, "Tablo ne kadar karamsar gösterilirse gösterilsin, sizleri moral bozmaya değil, bugünün sıkıntılarını doğru kavramlar, doğru rakamlar üzerinden konuşmaya, 'Beraber olmalıyız. Bu dönemi beraber aşmalıyız. Biz ne sıkıntıları aşmış bir milletiz, el ele bunların da üstesinden geleceğiz' diyerek bu gayretin, çabanın bir parçası olmaya davet ediyorum." diye konuştu.

**** HABERİN DEVAMINA "İLGİLİ DOKÜMANLAR" BÖLÜMÜNDEN ULAŞABİLİRSİNZ.****