
2015-03-13 - 15:19
AK Parti'nin, siyasi partiler hakkındaki kapatma davasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın talebi üzerine Meclis'te kurulacak komisyonun izni ve Genel Kurul'un onayı üzerine açılmasını, siyasi partilerin "temelli" kapatılması hükmünün yürürlükten kaldırılmasını öngören Anayasa değişikliği teklifi TBMM Anayasa Komisyonu'nda kabul edildi.
AK Parti'nin, siyasi partiler hakkındaki kapatma davasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın talebi üzerine Meclis'te kurulacak komisyonun izni ve Genel Kurul'un onayı üzerine açılmasını, siyasi partilerin "temelli" kapatılması hükmünün yürürlükten kaldırılmasını öngören Anayasa değişikliği teklifi TBMM Anayasa Komisyonu'nda kabul edildi.
Komisyon Başkanı AK Parti İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu, komisyonun açılışında yaptığı kısa konuşmada, AK Parti Grup Başkanvekilleri ile 223 AK Parti milletvekilinin imzasıyla hazırlanan teklifin içeriğine ilişkin bilgi verdi.
Parti kapatmanın geçmişte Türkiye'nin önemli sorunlarından biri olduğunu ve kronik hale geldiğini belirten Kuzu, siyasi partilerin demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından olduğunu işaret etti. Kuzu, "Biz bunu, partisiz demokrasi yumurtasız omlet gibidir diye anlatırdık" ifadesini kullandı.
Kuzu'nun konuşmasının ardından teklifin gerekçesi okunarak, görüşmelere geçildi.
AK Parti Grup Başkanvekili Belma Satır, teklif sahipleri adına yaptığı konuşmada, partisinin 81 ilin 80'inde olan, her kesimden oy alan bir parti olduğunu belirtti.
"2007 yılında 17 milyon oy almış, 350'den fazla milletvekili olan, tek başına iktidar olmuş bir partiye bizim ülkemizde 14 Mart 2008 tarihinde kapatma davası açıldı" diyen Satır, Türkiye'de partilerin tamamen korunaksız olduğuna işaret etti.
Satır, "Bunu zorlaştıracak kurallarla bağlanmış bir sisteme dünde ihtiyaç vardı. Bugün de ihtiyaç var. Yarın da ihtiyaç olacaktır. Geç de olsa bugün bunun için buradayız" değerlendirmesinde bulundu.
Siyasi partilerin aynı bireyler gibi olduğunu kaydeden Satır, şöyle devam etti:
"Siyasi partilerin Anayasa?ya uygunluğunu denetlerken, bireyin temel hak ve özgürlüklerine gösterilmesi gereken özenin siyasi partilere de gösterilmesi gerekir.
Bu duygu ve düşüncelerle geleceği, istikbali parlak olan Türkiye'nin parti kapatma konusunda harcayacak vakti olmaması gerektiğini düşünüyor, halkın özlemlerinin devlet yönetimine yansıması açısından milletin talebi üzerine açılan siyasi partilerin, seçim zamanı geldiğinde millet tarafından kapatılmasından yana olduğumuzu beyan ediyorum."
Diğer teklif sahibi AK Parti Grup Başkanvekili Ahmet Aydın da uzun yıllar Türkiye'nin gündemine meşgul etmiş kronik bir meseleyi konuşmak üzere toplandıklarına dikkati çekti.
Konunun gündeme gelmesinin ana nedeninin muhalefet partilerinin kendilerine yönelik kapatma davalarına ilişkin şüphe ve vehimlerini dile getirmeleri olduğunu belirten Aydın, "Hem CHP'nin hem de MHP'nin bir takım kapatılma iddialarını gündeme getirmesine tabii ki biz duyarsız kalamayız" dedi.
Demokrasiye inananların, farklı görüşlerdeki siyasi partilerin varlığına tahammül etmeleri gerektiğinin altını çizen Aydın, işlenen suçlardan parti tüzel kişiliklerini sorumlu tutarak kapatma yoluna gidilmesinin yanlış olduğunu kaydetti.
Aydın şu değerlendirmelerde bulundu:
"Artık bu ülkede siyasi partilerin kapatılmaması gerektiğini düşünüyoruz. Bizim derdimiz üzüm yemek, bağcı dövmek değil. Biz bu konuda samimiyiz. Siyasetin önünün tıkanmaması lazım. Bu çağda siyasi partilerin kapanmaması lazım. Siyasi partileri açan halkımızın kendisidir. Kapatmak istiyorsa halkımız sandıkta kapatır. Siyasi partiler halkta karşılığı olduğu sürece varlığını sürdürürler."
Muhalefet partilerinden de aynı samimiyeti beklediklerini ifade eden Aydın, seçilme yaşının düşürülmesi gibi konuların da tartışılabileceğini söyledi.
MHP Konya Milletveklili Faruk Bal, teklife ilişkin konuşmasında, terörle bağlantılı olması dışında parti kapatmaya karşı çıktıklarını ancak AK Parti'nin teklifine katılmadıklarını söyledi.
"Halis niyetli bir teklif değildir. Üzüm yemek için değil, bağcı dövmek için, samimi olmayan bir tekliftir" diyen Bal, bu teklifin Türkiye'nin önünde ağır sonuçlar açabilecek bir yolu da öngördüğünü de ileri sürdü.
Tasarının siyasi partilerin gelir ve giderlerine ilişkin düzenlemesini de eleştiren Bal, "İktidarın sağ gösterip, sol çakmaya çalıştığı" ifadesini kullandı.
AK Parti'nin düzenlemeyi kendisini korumak için getirdiğini ileri süren Bal, şunları kaydetti:
"Bu düzenleme özü sözü itibariyle, özellikle AKP'nin kendini koruma altına alması, diğer partilerin kapatılmasına ilişkin iradeyi de Sayıştay marifetiyle kendi denetimi altına almasından kaynaklanmaktadır. Bunun Oslo görüşmeleriyle ile bir alakası var mı? Bunu bize açıklayın. 10 madde ile ilişkilendiren köşe yazarları bulunmaktadır. Bayram değil, seyran değil. Seçime gidiyorsunuz. 12,5 yıldır iktidardasınız, 40 defa anayasa değiştirebilecek imkana sahiptiniz. Niye 12,5 yıl değil de 24. Dönem'in son 2,5 ayı içinde bu değişikliği yapıyorsunuz. Bu doğrudan doğruya Türkiye'nin geleceğinin devlet olarak, Türk milletinin geleceğinin millet olarak, her bir vatandaşının temel hak ve hürriyetlerinin tehdit altında bulunduğu teröre karşı, masaya terör örgütünü oturtmak suretiyle yaptığınız müzakerelerin neticesi olarak karşımıza çıkmıştır."
CHP Konya Milletvekili Atilla Kart da "iktidarın sergilemek istediği tiyatroya 'buyurun sizde katılın' senaryosu ile karşı karşıya" olduklarını ileri sürdü. Yapılan düzenlemeler ile 7 Haziran'da gerçekleştirilecek milletvekili seçimlerinde Türkiye'nin bırakın seçim güvenliğini seçimlerin meşruiyetini tartışır hale geleceğini iddia eden Kart, siyasal iktidarın her alanda anayasa ihlali yaptığını ve bundan sonrası için kendisine bir af getirme girişimi içinde olduğunu savundu.
Konuşmasında ''Kozmik Oda Soruşturması'' olarak bilinen soruşturmaya da değinen Kart, "Kozmik oda dehşet bir olay. 'Efendim birileri yaptı'. O zaman Türkiye'yi sen yönetiyordun. Bu işin sorumlusu siyasi iktidardır. Elbette o işi organize edenlerin sorumluluğunu bertaraf etmiyor ama Türkiye öyle bir noktadaki Silivri Soruşturmaları ve Kozmik Oda gerçeği ile yüzleşemeyecek durumda. Çünkü içinde bizatihi siyasi iktidarın kendisi var" diye konuştu.
Kart, teklif sahipleri samimi ise seçim barajının da kaldırılması gerektiğine işaret ederek, teklifin bu haliyle ciddiye alınır bir yanı olmadığını ve karşı olduklarını söyledi.
HDP Batman Milletvekili Bengi Yıldız ise anayasa değişikliğinin bu dönemde parlamentonun gündemine getirilmesinin manidar olduğunu ifade etti. Yıldız, "Türkiye'nin şu andaki temel sorunu parti kapatma değildi. Türkiye'de İç Güvenlik Yasası'nın özgürlükleri nasıl cendereye koyacağı tartışılıyordu. Seçim barajını tartışıyordu. Bu çok müthiş formüle edilmiş bir seçim çalışması" diye konuştu.
Komisyonu oluşturan partilerin parti kapatmanın kriterleri konusunda anlaşamayacağının, farklı bakış açıları sahip olduklarının herkes tarafından bilindiğini kaydeden Yıldız, teklifin seçim meydanlarında kullanılmak üzere gündeme getirildiğini ileri sürdü.
Teklifi toptan reddetme noktasında olmadıklarını ancak çok büyük sıkıntıları da içerdiğini ifade eden Yıldız, "Madem ki önümüze gelmiş, tartışılacak gündemi meşgul edecek, o zaman bunu nasıl mükemmelleştirebiliriz şeklinde her siyasi parti kendi görüşlerini ortaya koyarak iyi bir yasa çıkarabiliriz diye düşünüyorum" değerlendirmesinde bulundu.
AK Parti Grup Başkanvekili Ahmet Aydın söz alarak bazı eleştirilere yanıt verdi.
Muhalefetin samimiyetlerini sorguladığını belirterek, komisyonun bir samimiyet testi olduğunu, herkesin yapıcı önerileriyle kendi samimiyetini ortaya koyması gerektiğini vurguladı.
CHP'ye kapatma iddialarından sonra teklifin gündeme getirildiği ifadelerine karşı Aydın, düzenlemenin 2010 yılındaki anayasa değişikliğinde yer alan, ancak düşürülen maddenin aynısını olduğunu dikkati çekti.
Aydın, tasarının görüşmelerinin seçim barajı gibi ön şartlara bağlanmasını da her konunun kendi mecrası içinde değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak eleştirdi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, anayasa değişikliği teklifinin son tartışmalar sonrasında gelmesini talihsizlik olarak gördüğünü belirterek, "Her parti için bu tehdit vardır. Ne zaman olacağını da kimse bilemez. Yani tepeden inme olur bazı işler. Ondan sonra da vay şu parti... Yani bu davalar açılır, açılmaz artık bunların tartışılmaması lazım veya gerçekten bir filtrasyon ihtiyacımız var" dedi.
Arınç, teklifi olumlu bulduklarını ifade ederek, siyasi partilerin anayasanın 68. maddesinde yazıldığı gibi demokratik hayatın vazgeçilmez unsurları ise onları koruyacak, kolay kapatılmalarına yol açmayacak ve siyaseten güçlü tutacak birtakım desteğe ihtiyaç bulunduğunu söyledi.
"Siyasi partiler hiçbir şekilde kapatılmasın" ve "çok güçlü şartlara bağlanarak çeşitli filtrasyonlar kurularak anayasa mahkemeleri hakkında bir kapatma davasının da olmasına imkan tanınabilir" şeklinde görüşler olabileceğini belirten Arınç, bu konuda Avrupa'da farklı düzenlemelerin görülebileceğini kaydetti.
Teklifin, 12 Eylül 2010 referandumundan önce Anayasa Komisyonu'nda yapılan çalışmanın çok büyük bir benzeri olduğuna işaret eden Arınç, 'Ayrıldığı konular var. Şüphesiz zaman içerisinde farklı telakkiler, bir değişim, dönüşüm olabilir ama en mükemmelini Anayasa Komisyonumuzun vereceği şekil üzerinden Genel Kurul'a götürebiliriz" dedi.
Arınç, 1961 Anayasasından sonra Anayasa Mahkemesi'nin pek çok partiyi kapattığını anımsatarak, 1960'dan önce ise Anayasa Mahkemesi'nin olmadığını ve parti kapatmaların bir dernek gözüyle hukuk mahkemeleri tarafından yapıldığını söyledi. Arınç, "10 lira para cezasıyla parti kapatıldığını hepimiz yakın tarihte çok iyi biliyoruz" şeklinde konuştu.
Eskiden bir siyasi partinin Diyanet İşleri Başkanlığı'nın anayasa içindeki yerine itiraz etmesi veya programında, tüzüğünde bazı hususlara riayet etmemiş olması ile bugün küçük sayılabilecek sebeplerle de kapatılabildiğini belirten Arınç, şöyle devam etti:
"Ama bugün geldiğimiz nokta her zaman şikayet ettiğimiz gibi Türkiye bir siyasi partiler mezarlığı oldu. Bu kadar çok ve keyfi partiler kapatılabiliyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı istediği zaman dava açabiliyor. Delil olarak da ne getirirse onları tartışabiliyoruz. Çoğu zaman gazete kupürleri bile bunun için yeterli olabiliyor. Anayasa Mahkemesi'nin vereceği kararlar kesin oluyor ve Anayasa Mahkemesi'nde de parti kapatma davaları için geçmişte nitelikli çoğunluk yoktu sonra bildiğiniz gibi bir çoğunluk getirilmiş oldu."
Geçmişte 4 defa partisinin kapatıldığını anımsatan Arınç, şunları söyledi:
"Bu travmaları defalarca yaşadım. İçinizde de yaşayanlar vardır. 1970'te Milli Nizam Partisi kuruldu, Gençlik Kolları Genel Başkanıydım. Partimiz 1971 yılı Mayıs ayında kapatıldı. 12 Mart'ın etkisiyle mi dersiniz, başka bir sebeple mi bilemem ama Evren'in söylediği bir söz var bir sağdan, bir soldan. Bizden 2 ay sonra da Türkiye İşçi Partisi kapatıldı. O davada hakkında siyasi yasak istenen bir kişi değildim. Milli Selamet Partisi'nde Genel İdare Kurulu üyesiydim. Zaten darbe yoluyla bütün partilerin faaliyetlerine son verildi. Ama 6, 7 sene süren siyasi yasaklılar içerisinde kaldım. Sonra Refah Partisi 1995'te birinci parti oldu, hükümet kurdu ama bildiğiniz gibi kapatıldı. Hakkımda siyasi yasaklama istendi. Ama başka arkadaşlarımız bu yasak kapsamına girdiler. Hala çok masum bulurum Fazilet Partisi'ni ama o bile başka bir partinin devamı olarak kurulan parti ile birlikte bu laiklik üzerinden, başörtüsünü savunmak üzerinden Refah Partisi'ndeki gerekçeler genelde Fazilet için de kabul edilerek o zaman da partimizin kapatıldığını biliyorum. Sonra biz AK Parti'yi kurduk. AK Parti birinci seçimde iktidar oldu, sayımız da çok fazlaydı ama 2008'de bildiğiniz gibi hakkımızda kapatma davası açıldı. Ortada kalan oylamalar sebebiyle, kabul ve red denilenler yanında çekimserlerin sadece bir tanesinin oyunun etkili olması sonucu para cezasıyla AK Parti kapatılmadı. Sadece Hazine yardımından sanıyorum 1/ 2 oranında bir kesinti yapıldı. Kapatılabilirdi, bir tek oyla kurtuldu."
"Şimdi başka partiler veya AK Parti için yeni bir dava açılabilir mi?" diye konuşan Arınç, şunları kaydetti:
"Ben bu teklifin son tartışmalar sonrasında gelmesini talihsizlik olarak görüyorum. Keşke daha önceden bu düzenlemeyi yapabilseydik. Ama her şeyin bir zamanı var. Vakti gelmeyince çiçek bile açmıyor. Şimdi CHP ve MHP'nin saçma sapan bir iddiayla kapatılabileceğinin söylenmesi sadece bu partilerde değil belki ama şahsen bizde de endişeye yol açtı. Olur mu, olmaz mı? 'Olmaz olmaz' deme, 'olmaz olmaz' derler. Yani burası Türkiye'dir bakarsın birisi böyle bir dava açabilir, bir başkası da bundan, bunun üzerinden spekülasyon yapabilir. Sadece CHP'yi veya MHP'yi konuşmak da doğru değil, HDP için de bu zaman zaman söylenmiştir. Her parti için bu tehdit vardır. Ne zaman olacağını da kimse bilemez. Yani tepeden inme olur bazı işler. Ondan sonra da vay şu parti... Yani bu davalar açılır, açılmaz artık bunların tartışılmaması lazım veya gerçekten bir filtrasyona ihtiyacımız var. Bu filtrasyon nerede yapılabilir? Biz zamanında çok düşündük bunları. 'Hiç kapatılmasın', böyle bir şeyi uygun görmüyoruz. Çünkü elimizdeki örneklerde böyle bir şeyin çoğu ülkeler tarafından benimsenmediğini gösteriyor. Çünkü bugün mesela HDP'nin kapatılacak olma iddiası bazı partilerin işine gelebilir, MHP'nin kapatılacak olma iddiası başka partilerin işine gelebilir. Burada ortak bir nokta bulmalıyız. Eğer 'hiçbir parti kapatılmasın' dersek, 'peki bölücüler, şiddet yanlıları, ülkeyi bölmek, parçalamak isteyenler ne olacak' diye bir tartışmanın içine girebiliriz veya 'işte vatana ihanetle suçlananlar da var, peki onlar kapatılmasın mı' diye başka bir tartışma olur."
Ciddi bir eleme sisteminin getirilmesinde ve bunun da TBMM'de olmasında büyük yarar olduğunu belirten Arınç, Meclis'in demokrasinin kalbi ve siyasetin merkezi olduğunu söyledi.
Meclis'te de iktidarıyla, muhalefetiyle siyasi partilerin bulunduğunu belirten Arınç, "Dolayısıyla da bu elemenin, yani iddiaların ciddi bulunup bulunmadığının, dava açılmasına izin verip, vermeme sisteminin TBMM'deki partilerden eşit oranda alınacak bir komisyon marifetiyle yapılması bence iyi düşünülmüş bir teklif olabilir. Tabi bunu daha da geliştirmemiz mümkün" dedi.
Avrupa ülkelerinde sistemin nasıl olduğuna anlatan Arınç, 1968 yılından bugüne kadar 49 partinin hakkında kapatma iddiasıyla dava açıldığını, bunlardan 25'i hakkında kapatma, 19'u hakkında red ve 5 parti hakkında da davanın düşmesi kararı verildiğini vurguladı.
Arınç, 3 yıl boyunca bir yeni anayasa konusunda çaba gösterildiğini ama olmadığını, seçimden sonra yeni anayasa yapma iddiası olacağının altını çizerek, "Bu mesele orada da düzenlenebilir. Anayasa içerisinde siyasi partiler rejimi, uyacakları hukuk ve esaslar da konuşulabilir. Ama geçtiğimiz örneklere bakarak bu ne zaman olur, olur mu, olmaz mı konusunu bence geleceğe bırakarak bugün elimizdeki bu imkanı değerlendirmemizde çok daha fayda vardır diye düşünüyorum" dedi.
Teklifin içeriğine değinen Arınç, bunlardan birinin mali denetimlerin Anayasa Mahkemesi'nden alınarak Sayıştay'a verilmesi olduğunu söyledi. Arınç, devamla şöyle konuştu:
"Bir Anayasa Mahkemesi'nin bu kadar bir işin içerisine girmesi ve arzu etmediğimiz bir noktada da mali denetim yapması esasen değiştirilmesi gerekli bir hükümdü. Bunun bir örneğini Refah Partisi ile ilgili olarak geçmişte yaşadık. Refah Partisi kapatıldıktan sonra kamuoyunda 'trilyon davası' diye bilinen bir dava açıldı. O zaman mahkemelerde tartışıldı. Madem ki bir partinin mali denetimini Anayasa Mahkemesi yapıyor. Niçin bu mali denetim şimdi bir başka mahkemede alacak verecek işine dönmüştür diye. O zaman iddia sahipleri bunları tartıştılar ama mahkeme devam etti ve bitti.
Şimdi bunun Sayıştay eliyle yapılmasını ben şahsen faydalı bulurum. Sayıştay Meclis adına da denetim yapan bir mahkemedir. Belki bu mali denetim konusunun da ayrıca düzenlenmesi ve partilere harcama yapma konusunda bir serbestiyet getirilmesine ihtiyaç var. Yoksa yediği yemekten dolayı yargılanan, aldığı bir kırtasiyeden dolayı kendisine borç çıkarılan partiler de bulunabilir. Ama bu bugünkü bahsimizin biraz dışında. Eşit sayıda temsil edilen ve başı Meclis Başkanı olan ama oya katılamayan bir komisyon bunu yapacak. Yani Meclis'te görüşülme yapılamayacak, karar alınamayacak ve 3'te 2 bir çoğunlukla da bir karar verilecek. O karar kapatmayla ilgili olarak kabul edilebilecek."
Siyaset yasağının 5 yıldan 3 yıla indirildiğini ifade eden Arınç, bunun getirilme sebeplerini aktardı. Arınç, "Buna yeni bir sistem getirmekte şahsen çok büyük fayda olduğunu düşünüyorum" dedi.
*** HABERİN DEVAMINA İLGİLİ DOKÜMANLAR KISMINDAN ULAŞABİLİRSİNİZ***
Komisyon Başkanı AK Parti İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu, komisyonun açılışında yaptığı kısa konuşmada, AK Parti Grup Başkanvekilleri ile 223 AK Parti milletvekilinin imzasıyla hazırlanan teklifin içeriğine ilişkin bilgi verdi.
Parti kapatmanın geçmişte Türkiye'nin önemli sorunlarından biri olduğunu ve kronik hale geldiğini belirten Kuzu, siyasi partilerin demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından olduğunu işaret etti. Kuzu, "Biz bunu, partisiz demokrasi yumurtasız omlet gibidir diye anlatırdık" ifadesini kullandı.
Kuzu'nun konuşmasının ardından teklifin gerekçesi okunarak, görüşmelere geçildi.
AK Parti Grup Başkanvekili Belma Satır, teklif sahipleri adına yaptığı konuşmada, partisinin 81 ilin 80'inde olan, her kesimden oy alan bir parti olduğunu belirtti.
"2007 yılında 17 milyon oy almış, 350'den fazla milletvekili olan, tek başına iktidar olmuş bir partiye bizim ülkemizde 14 Mart 2008 tarihinde kapatma davası açıldı" diyen Satır, Türkiye'de partilerin tamamen korunaksız olduğuna işaret etti.
Satır, "Bunu zorlaştıracak kurallarla bağlanmış bir sisteme dünde ihtiyaç vardı. Bugün de ihtiyaç var. Yarın da ihtiyaç olacaktır. Geç de olsa bugün bunun için buradayız" değerlendirmesinde bulundu.
Siyasi partilerin aynı bireyler gibi olduğunu kaydeden Satır, şöyle devam etti:
"Siyasi partilerin Anayasa?ya uygunluğunu denetlerken, bireyin temel hak ve özgürlüklerine gösterilmesi gereken özenin siyasi partilere de gösterilmesi gerekir.
Bu duygu ve düşüncelerle geleceği, istikbali parlak olan Türkiye'nin parti kapatma konusunda harcayacak vakti olmaması gerektiğini düşünüyor, halkın özlemlerinin devlet yönetimine yansıması açısından milletin talebi üzerine açılan siyasi partilerin, seçim zamanı geldiğinde millet tarafından kapatılmasından yana olduğumuzu beyan ediyorum."
Diğer teklif sahibi AK Parti Grup Başkanvekili Ahmet Aydın da uzun yıllar Türkiye'nin gündemine meşgul etmiş kronik bir meseleyi konuşmak üzere toplandıklarına dikkati çekti.
Konunun gündeme gelmesinin ana nedeninin muhalefet partilerinin kendilerine yönelik kapatma davalarına ilişkin şüphe ve vehimlerini dile getirmeleri olduğunu belirten Aydın, "Hem CHP'nin hem de MHP'nin bir takım kapatılma iddialarını gündeme getirmesine tabii ki biz duyarsız kalamayız" dedi.
Demokrasiye inananların, farklı görüşlerdeki siyasi partilerin varlığına tahammül etmeleri gerektiğinin altını çizen Aydın, işlenen suçlardan parti tüzel kişiliklerini sorumlu tutarak kapatma yoluna gidilmesinin yanlış olduğunu kaydetti.
Aydın şu değerlendirmelerde bulundu:
"Artık bu ülkede siyasi partilerin kapatılmaması gerektiğini düşünüyoruz. Bizim derdimiz üzüm yemek, bağcı dövmek değil. Biz bu konuda samimiyiz. Siyasetin önünün tıkanmaması lazım. Bu çağda siyasi partilerin kapanmaması lazım. Siyasi partileri açan halkımızın kendisidir. Kapatmak istiyorsa halkımız sandıkta kapatır. Siyasi partiler halkta karşılığı olduğu sürece varlığını sürdürürler."
Muhalefet partilerinden de aynı samimiyeti beklediklerini ifade eden Aydın, seçilme yaşının düşürülmesi gibi konuların da tartışılabileceğini söyledi.
MHP Konya Milletveklili Faruk Bal, teklife ilişkin konuşmasında, terörle bağlantılı olması dışında parti kapatmaya karşı çıktıklarını ancak AK Parti'nin teklifine katılmadıklarını söyledi.
"Halis niyetli bir teklif değildir. Üzüm yemek için değil, bağcı dövmek için, samimi olmayan bir tekliftir" diyen Bal, bu teklifin Türkiye'nin önünde ağır sonuçlar açabilecek bir yolu da öngördüğünü de ileri sürdü.
Tasarının siyasi partilerin gelir ve giderlerine ilişkin düzenlemesini de eleştiren Bal, "İktidarın sağ gösterip, sol çakmaya çalıştığı" ifadesini kullandı.
AK Parti'nin düzenlemeyi kendisini korumak için getirdiğini ileri süren Bal, şunları kaydetti:
"Bu düzenleme özü sözü itibariyle, özellikle AKP'nin kendini koruma altına alması, diğer partilerin kapatılmasına ilişkin iradeyi de Sayıştay marifetiyle kendi denetimi altına almasından kaynaklanmaktadır. Bunun Oslo görüşmeleriyle ile bir alakası var mı? Bunu bize açıklayın. 10 madde ile ilişkilendiren köşe yazarları bulunmaktadır. Bayram değil, seyran değil. Seçime gidiyorsunuz. 12,5 yıldır iktidardasınız, 40 defa anayasa değiştirebilecek imkana sahiptiniz. Niye 12,5 yıl değil de 24. Dönem'in son 2,5 ayı içinde bu değişikliği yapıyorsunuz. Bu doğrudan doğruya Türkiye'nin geleceğinin devlet olarak, Türk milletinin geleceğinin millet olarak, her bir vatandaşının temel hak ve hürriyetlerinin tehdit altında bulunduğu teröre karşı, masaya terör örgütünü oturtmak suretiyle yaptığınız müzakerelerin neticesi olarak karşımıza çıkmıştır."
CHP Konya Milletvekili Atilla Kart da "iktidarın sergilemek istediği tiyatroya 'buyurun sizde katılın' senaryosu ile karşı karşıya" olduklarını ileri sürdü. Yapılan düzenlemeler ile 7 Haziran'da gerçekleştirilecek milletvekili seçimlerinde Türkiye'nin bırakın seçim güvenliğini seçimlerin meşruiyetini tartışır hale geleceğini iddia eden Kart, siyasal iktidarın her alanda anayasa ihlali yaptığını ve bundan sonrası için kendisine bir af getirme girişimi içinde olduğunu savundu.
Konuşmasında ''Kozmik Oda Soruşturması'' olarak bilinen soruşturmaya da değinen Kart, "Kozmik oda dehşet bir olay. 'Efendim birileri yaptı'. O zaman Türkiye'yi sen yönetiyordun. Bu işin sorumlusu siyasi iktidardır. Elbette o işi organize edenlerin sorumluluğunu bertaraf etmiyor ama Türkiye öyle bir noktadaki Silivri Soruşturmaları ve Kozmik Oda gerçeği ile yüzleşemeyecek durumda. Çünkü içinde bizatihi siyasi iktidarın kendisi var" diye konuştu.
Kart, teklif sahipleri samimi ise seçim barajının da kaldırılması gerektiğine işaret ederek, teklifin bu haliyle ciddiye alınır bir yanı olmadığını ve karşı olduklarını söyledi.
HDP Batman Milletvekili Bengi Yıldız ise anayasa değişikliğinin bu dönemde parlamentonun gündemine getirilmesinin manidar olduğunu ifade etti. Yıldız, "Türkiye'nin şu andaki temel sorunu parti kapatma değildi. Türkiye'de İç Güvenlik Yasası'nın özgürlükleri nasıl cendereye koyacağı tartışılıyordu. Seçim barajını tartışıyordu. Bu çok müthiş formüle edilmiş bir seçim çalışması" diye konuştu.
Komisyonu oluşturan partilerin parti kapatmanın kriterleri konusunda anlaşamayacağının, farklı bakış açıları sahip olduklarının herkes tarafından bilindiğini kaydeden Yıldız, teklifin seçim meydanlarında kullanılmak üzere gündeme getirildiğini ileri sürdü.
Teklifi toptan reddetme noktasında olmadıklarını ancak çok büyük sıkıntıları da içerdiğini ifade eden Yıldız, "Madem ki önümüze gelmiş, tartışılacak gündemi meşgul edecek, o zaman bunu nasıl mükemmelleştirebiliriz şeklinde her siyasi parti kendi görüşlerini ortaya koyarak iyi bir yasa çıkarabiliriz diye düşünüyorum" değerlendirmesinde bulundu.
AK Parti Grup Başkanvekili Ahmet Aydın söz alarak bazı eleştirilere yanıt verdi.
Muhalefetin samimiyetlerini sorguladığını belirterek, komisyonun bir samimiyet testi olduğunu, herkesin yapıcı önerileriyle kendi samimiyetini ortaya koyması gerektiğini vurguladı.
CHP'ye kapatma iddialarından sonra teklifin gündeme getirildiği ifadelerine karşı Aydın, düzenlemenin 2010 yılındaki anayasa değişikliğinde yer alan, ancak düşürülen maddenin aynısını olduğunu dikkati çekti.
Aydın, tasarının görüşmelerinin seçim barajı gibi ön şartlara bağlanmasını da her konunun kendi mecrası içinde değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak eleştirdi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, anayasa değişikliği teklifinin son tartışmalar sonrasında gelmesini talihsizlik olarak gördüğünü belirterek, "Her parti için bu tehdit vardır. Ne zaman olacağını da kimse bilemez. Yani tepeden inme olur bazı işler. Ondan sonra da vay şu parti... Yani bu davalar açılır, açılmaz artık bunların tartışılmaması lazım veya gerçekten bir filtrasyon ihtiyacımız var" dedi.
Arınç, teklifi olumlu bulduklarını ifade ederek, siyasi partilerin anayasanın 68. maddesinde yazıldığı gibi demokratik hayatın vazgeçilmez unsurları ise onları koruyacak, kolay kapatılmalarına yol açmayacak ve siyaseten güçlü tutacak birtakım desteğe ihtiyaç bulunduğunu söyledi.
"Siyasi partiler hiçbir şekilde kapatılmasın" ve "çok güçlü şartlara bağlanarak çeşitli filtrasyonlar kurularak anayasa mahkemeleri hakkında bir kapatma davasının da olmasına imkan tanınabilir" şeklinde görüşler olabileceğini belirten Arınç, bu konuda Avrupa'da farklı düzenlemelerin görülebileceğini kaydetti.
Teklifin, 12 Eylül 2010 referandumundan önce Anayasa Komisyonu'nda yapılan çalışmanın çok büyük bir benzeri olduğuna işaret eden Arınç, 'Ayrıldığı konular var. Şüphesiz zaman içerisinde farklı telakkiler, bir değişim, dönüşüm olabilir ama en mükemmelini Anayasa Komisyonumuzun vereceği şekil üzerinden Genel Kurul'a götürebiliriz" dedi.
Arınç, 1961 Anayasasından sonra Anayasa Mahkemesi'nin pek çok partiyi kapattığını anımsatarak, 1960'dan önce ise Anayasa Mahkemesi'nin olmadığını ve parti kapatmaların bir dernek gözüyle hukuk mahkemeleri tarafından yapıldığını söyledi. Arınç, "10 lira para cezasıyla parti kapatıldığını hepimiz yakın tarihte çok iyi biliyoruz" şeklinde konuştu.
Eskiden bir siyasi partinin Diyanet İşleri Başkanlığı'nın anayasa içindeki yerine itiraz etmesi veya programında, tüzüğünde bazı hususlara riayet etmemiş olması ile bugün küçük sayılabilecek sebeplerle de kapatılabildiğini belirten Arınç, şöyle devam etti:
"Ama bugün geldiğimiz nokta her zaman şikayet ettiğimiz gibi Türkiye bir siyasi partiler mezarlığı oldu. Bu kadar çok ve keyfi partiler kapatılabiliyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı istediği zaman dava açabiliyor. Delil olarak da ne getirirse onları tartışabiliyoruz. Çoğu zaman gazete kupürleri bile bunun için yeterli olabiliyor. Anayasa Mahkemesi'nin vereceği kararlar kesin oluyor ve Anayasa Mahkemesi'nde de parti kapatma davaları için geçmişte nitelikli çoğunluk yoktu sonra bildiğiniz gibi bir çoğunluk getirilmiş oldu."
Geçmişte 4 defa partisinin kapatıldığını anımsatan Arınç, şunları söyledi:
"Bu travmaları defalarca yaşadım. İçinizde de yaşayanlar vardır. 1970'te Milli Nizam Partisi kuruldu, Gençlik Kolları Genel Başkanıydım. Partimiz 1971 yılı Mayıs ayında kapatıldı. 12 Mart'ın etkisiyle mi dersiniz, başka bir sebeple mi bilemem ama Evren'in söylediği bir söz var bir sağdan, bir soldan. Bizden 2 ay sonra da Türkiye İşçi Partisi kapatıldı. O davada hakkında siyasi yasak istenen bir kişi değildim. Milli Selamet Partisi'nde Genel İdare Kurulu üyesiydim. Zaten darbe yoluyla bütün partilerin faaliyetlerine son verildi. Ama 6, 7 sene süren siyasi yasaklılar içerisinde kaldım. Sonra Refah Partisi 1995'te birinci parti oldu, hükümet kurdu ama bildiğiniz gibi kapatıldı. Hakkımda siyasi yasaklama istendi. Ama başka arkadaşlarımız bu yasak kapsamına girdiler. Hala çok masum bulurum Fazilet Partisi'ni ama o bile başka bir partinin devamı olarak kurulan parti ile birlikte bu laiklik üzerinden, başörtüsünü savunmak üzerinden Refah Partisi'ndeki gerekçeler genelde Fazilet için de kabul edilerek o zaman da partimizin kapatıldığını biliyorum. Sonra biz AK Parti'yi kurduk. AK Parti birinci seçimde iktidar oldu, sayımız da çok fazlaydı ama 2008'de bildiğiniz gibi hakkımızda kapatma davası açıldı. Ortada kalan oylamalar sebebiyle, kabul ve red denilenler yanında çekimserlerin sadece bir tanesinin oyunun etkili olması sonucu para cezasıyla AK Parti kapatılmadı. Sadece Hazine yardımından sanıyorum 1/ 2 oranında bir kesinti yapıldı. Kapatılabilirdi, bir tek oyla kurtuldu."
"Şimdi başka partiler veya AK Parti için yeni bir dava açılabilir mi?" diye konuşan Arınç, şunları kaydetti:
"Ben bu teklifin son tartışmalar sonrasında gelmesini talihsizlik olarak görüyorum. Keşke daha önceden bu düzenlemeyi yapabilseydik. Ama her şeyin bir zamanı var. Vakti gelmeyince çiçek bile açmıyor. Şimdi CHP ve MHP'nin saçma sapan bir iddiayla kapatılabileceğinin söylenmesi sadece bu partilerde değil belki ama şahsen bizde de endişeye yol açtı. Olur mu, olmaz mı? 'Olmaz olmaz' deme, 'olmaz olmaz' derler. Yani burası Türkiye'dir bakarsın birisi böyle bir dava açabilir, bir başkası da bundan, bunun üzerinden spekülasyon yapabilir. Sadece CHP'yi veya MHP'yi konuşmak da doğru değil, HDP için de bu zaman zaman söylenmiştir. Her parti için bu tehdit vardır. Ne zaman olacağını da kimse bilemez. Yani tepeden inme olur bazı işler. Ondan sonra da vay şu parti... Yani bu davalar açılır, açılmaz artık bunların tartışılmaması lazım veya gerçekten bir filtrasyona ihtiyacımız var. Bu filtrasyon nerede yapılabilir? Biz zamanında çok düşündük bunları. 'Hiç kapatılmasın', böyle bir şeyi uygun görmüyoruz. Çünkü elimizdeki örneklerde böyle bir şeyin çoğu ülkeler tarafından benimsenmediğini gösteriyor. Çünkü bugün mesela HDP'nin kapatılacak olma iddiası bazı partilerin işine gelebilir, MHP'nin kapatılacak olma iddiası başka partilerin işine gelebilir. Burada ortak bir nokta bulmalıyız. Eğer 'hiçbir parti kapatılmasın' dersek, 'peki bölücüler, şiddet yanlıları, ülkeyi bölmek, parçalamak isteyenler ne olacak' diye bir tartışmanın içine girebiliriz veya 'işte vatana ihanetle suçlananlar da var, peki onlar kapatılmasın mı' diye başka bir tartışma olur."
Ciddi bir eleme sisteminin getirilmesinde ve bunun da TBMM'de olmasında büyük yarar olduğunu belirten Arınç, Meclis'in demokrasinin kalbi ve siyasetin merkezi olduğunu söyledi.
Meclis'te de iktidarıyla, muhalefetiyle siyasi partilerin bulunduğunu belirten Arınç, "Dolayısıyla da bu elemenin, yani iddiaların ciddi bulunup bulunmadığının, dava açılmasına izin verip, vermeme sisteminin TBMM'deki partilerden eşit oranda alınacak bir komisyon marifetiyle yapılması bence iyi düşünülmüş bir teklif olabilir. Tabi bunu daha da geliştirmemiz mümkün" dedi.
Avrupa ülkelerinde sistemin nasıl olduğuna anlatan Arınç, 1968 yılından bugüne kadar 49 partinin hakkında kapatma iddiasıyla dava açıldığını, bunlardan 25'i hakkında kapatma, 19'u hakkında red ve 5 parti hakkında da davanın düşmesi kararı verildiğini vurguladı.
Arınç, 3 yıl boyunca bir yeni anayasa konusunda çaba gösterildiğini ama olmadığını, seçimden sonra yeni anayasa yapma iddiası olacağının altını çizerek, "Bu mesele orada da düzenlenebilir. Anayasa içerisinde siyasi partiler rejimi, uyacakları hukuk ve esaslar da konuşulabilir. Ama geçtiğimiz örneklere bakarak bu ne zaman olur, olur mu, olmaz mı konusunu bence geleceğe bırakarak bugün elimizdeki bu imkanı değerlendirmemizde çok daha fayda vardır diye düşünüyorum" dedi.
Teklifin içeriğine değinen Arınç, bunlardan birinin mali denetimlerin Anayasa Mahkemesi'nden alınarak Sayıştay'a verilmesi olduğunu söyledi. Arınç, devamla şöyle konuştu:
"Bir Anayasa Mahkemesi'nin bu kadar bir işin içerisine girmesi ve arzu etmediğimiz bir noktada da mali denetim yapması esasen değiştirilmesi gerekli bir hükümdü. Bunun bir örneğini Refah Partisi ile ilgili olarak geçmişte yaşadık. Refah Partisi kapatıldıktan sonra kamuoyunda 'trilyon davası' diye bilinen bir dava açıldı. O zaman mahkemelerde tartışıldı. Madem ki bir partinin mali denetimini Anayasa Mahkemesi yapıyor. Niçin bu mali denetim şimdi bir başka mahkemede alacak verecek işine dönmüştür diye. O zaman iddia sahipleri bunları tartıştılar ama mahkeme devam etti ve bitti.
Şimdi bunun Sayıştay eliyle yapılmasını ben şahsen faydalı bulurum. Sayıştay Meclis adına da denetim yapan bir mahkemedir. Belki bu mali denetim konusunun da ayrıca düzenlenmesi ve partilere harcama yapma konusunda bir serbestiyet getirilmesine ihtiyaç var. Yoksa yediği yemekten dolayı yargılanan, aldığı bir kırtasiyeden dolayı kendisine borç çıkarılan partiler de bulunabilir. Ama bu bugünkü bahsimizin biraz dışında. Eşit sayıda temsil edilen ve başı Meclis Başkanı olan ama oya katılamayan bir komisyon bunu yapacak. Yani Meclis'te görüşülme yapılamayacak, karar alınamayacak ve 3'te 2 bir çoğunlukla da bir karar verilecek. O karar kapatmayla ilgili olarak kabul edilebilecek."
Siyaset yasağının 5 yıldan 3 yıla indirildiğini ifade eden Arınç, bunun getirilme sebeplerini aktardı. Arınç, "Buna yeni bir sistem getirmekte şahsen çok büyük fayda olduğunu düşünüyorum" dedi.
*** HABERİN DEVAMINA İLGİLİ DOKÜMANLAR KISMINDAN ULAŞABİLİRSİNİZ***