2008-01-30 - 14:41
Sezer: ''İnsanlarımızın dinsel inançlarını nasıl yaşayacaklarına bu Başbakan mı karar verecek? Başbakanı ve MHP Genel Başkanı'nı sağduyuya davet ediyorum''
DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, İspanya'da, türban konusunda yaptığı açıklamanın, Türkiye'nin acil çözüm bekleyen gerçek gündemini esir aldığını söyledi.
Başbakan Erdoğan'ın, son açıklama ve işleviyle, kendi gerçek gündeminin, çağdaş cumhuriyeti kendisine benzeterek ortadan kaldırma gündemi olduğunu yeniden kanıtladığını iddia eden Sezer, şunları söyledi:
''Halkın huzurunu ve barış ortamını sağlamakla birinci derecede görevli Başbakan, bu girişimi ile toplumsal huzuru da barışı da yok edecek bombanın fitilini ateşlemiştir. Demokrasi bir uzlaşma rejimidir. Toplumsal uzlaşma ile çözülmesi mümkün ve gerekli olan türban konusunda, bu Başbakanın anlayışı da tavrı da bizim demokrasi birikimimize hiç yakışmıyor. Sayın Erdoğan, çağ dışı anlayışla kendisini kral sanıyor.
Yakın çevresinin, Başbakanı uyarma görevi yerine, 'kralımız, Başbakanımız sen çok yaşa' anlayışını da kaygıyla ve ibretle izliyoruz. Sayın Başbakan, bu tek adam olma sevdası ile toplumsal uzlaşmayı da tüm uyarılara karşın reddetmektedir. Bu anlayışla, yüksek yargının uyarı ve önerilerine, kulaklar da zihinler de tıkanmıştır. Dahası yüksek yargı, Başbakan tarafından sürekli tehdit edilmektedir.''
SEZER: ''SANAL SORUN''
Sezer, Ortaçağ anlayışıyla yaratılan ''sanal türban sorununu'', yükseköğretim özgürlüğü gerekçesine bağlayan Başbakan Erdoğan'ın, konunun birinci derecede ilgilisi üniversitelerden görüş alma gereksinimi bile duymadığını ileri sürdü. Sezer, Başbakanın sorumluluk kaygısı ile yapılan uyanlara da kulaklarını tıkadığını ve ''haddini de aşarak'', üniversitelerin yetkililerini susturmaya çalıştığını iddia etti.
Sezer, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Anayasaya ve hukuk devletinin gereklerine uymak yerine, dinsel simgeye dönüştürülen bir giyim tarzının yasalara eklenmesini, laik cumhuriyet ilkeleriyle bağdaştırmanın olanağı bulunmamaktadır.
Dinimizde, Allah ile insan arasında aracı yoktur. Ruhban sınıfı bulunmamaktadır. İnsanlarımızın dinsel inançlarını nasıl yaşayacaklarına bu Başbakan mı karar verecektir? TBMM'yi hiçbir iktidar buna alet etmemelidir. Başbakanı ve MHP Genel Başkanını sağduyuya davet ediyorum.
Bizim kültürümüzle de çağdaş yaşam tarzımızla da ilgisi bulunmayan, ithal edilerek topluma dayatılan türban, bu Başbakan tarafından, insan hakkı ve özgürlüğü olarak topluma sunuluyor. Oysa toplum, bu Başbakandan eğitim sistemimizdeki çarpıklığı, paralı eğitimi, ekonomik ve sosyal nedenlerle eğitimini sürdüremeyenleri ya da daha iyi bir eğitim öğretim hakkından mahrum olanları, yokluk ve yoksulluğa rağmen kızlarını ve oğullarını okutmak için çaba sarf eden annelerin ve babaların haklarının verilmesini ve acılarının dindirilmesini bekliyor.''
KAOS?
Hiç kimsenin eğitim hakkından mahrum bırakılmaması gerektiğini kaydeden Sezer, ''Ancak getirilen son düzenlemelerin üniversitelerimizde ve toplumumuzda yaratacağı kaos konusundaki endişelerimi özellikle belirtmeyi görev sayıyorum'' diye konuştu.
Sezer, yaşanan ve daha da yaşanacak olan bütün sorunların temelinde, DSP'nin çeşitli entrikalarla iktidardan uzaklaştırılmasının yattığını ileri sürerek, '' Uluslararası boyuttaki bu entrikaların içinde bilerek ya da farkına varmayarak yer alanların, bugün nasıl bir vebal altında olduklarını da kendilerine anımsatmak istiyorum'' dedi.
Sezer, türbanla ilgili düzenlemelerin TBMM'den geçmesi durumunda, konunun Anayasa Mahkemesine götürülmesi için gereken girişimleri yapacaklarını da sözlerine ekledi.
BÜYÜKANIT'IN AÇIKLAMASI ve REFERANDUM?
Sezer, bir gazetecinin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın açıklamalarını nasıl değerlendirdiğini sorması üzerine, ''Bu sorun siyasiler tarafından çözülmeli. Bu sorunu yaratanlar, insanların dini inançları üzerinden siyaset yapanlardır. Bu sorunda toplumu 'başını örtenler-örtmeyenler' diye ayrım yapanların büyük günahı vardır'' diye konuştu.
Bir gazetecinin, konunun referanduma götürülmesiyle ilgili düşüncesini sorması üzerine de Sezer, bu konuda bir yapılacak referandumun toplum için son derece tehlikeli olabileceğini söyledi.
Başbakan Erdoğan'ın, son açıklama ve işleviyle, kendi gerçek gündeminin, çağdaş cumhuriyeti kendisine benzeterek ortadan kaldırma gündemi olduğunu yeniden kanıtladığını iddia eden Sezer, şunları söyledi:
''Halkın huzurunu ve barış ortamını sağlamakla birinci derecede görevli Başbakan, bu girişimi ile toplumsal huzuru da barışı da yok edecek bombanın fitilini ateşlemiştir. Demokrasi bir uzlaşma rejimidir. Toplumsal uzlaşma ile çözülmesi mümkün ve gerekli olan türban konusunda, bu Başbakanın anlayışı da tavrı da bizim demokrasi birikimimize hiç yakışmıyor. Sayın Erdoğan, çağ dışı anlayışla kendisini kral sanıyor.
Yakın çevresinin, Başbakanı uyarma görevi yerine, 'kralımız, Başbakanımız sen çok yaşa' anlayışını da kaygıyla ve ibretle izliyoruz. Sayın Başbakan, bu tek adam olma sevdası ile toplumsal uzlaşmayı da tüm uyarılara karşın reddetmektedir. Bu anlayışla, yüksek yargının uyarı ve önerilerine, kulaklar da zihinler de tıkanmıştır. Dahası yüksek yargı, Başbakan tarafından sürekli tehdit edilmektedir.''
SEZER: ''SANAL SORUN''
Sezer, Ortaçağ anlayışıyla yaratılan ''sanal türban sorununu'', yükseköğretim özgürlüğü gerekçesine bağlayan Başbakan Erdoğan'ın, konunun birinci derecede ilgilisi üniversitelerden görüş alma gereksinimi bile duymadığını ileri sürdü. Sezer, Başbakanın sorumluluk kaygısı ile yapılan uyanlara da kulaklarını tıkadığını ve ''haddini de aşarak'', üniversitelerin yetkililerini susturmaya çalıştığını iddia etti.
Sezer, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Anayasaya ve hukuk devletinin gereklerine uymak yerine, dinsel simgeye dönüştürülen bir giyim tarzının yasalara eklenmesini, laik cumhuriyet ilkeleriyle bağdaştırmanın olanağı bulunmamaktadır.
Dinimizde, Allah ile insan arasında aracı yoktur. Ruhban sınıfı bulunmamaktadır. İnsanlarımızın dinsel inançlarını nasıl yaşayacaklarına bu Başbakan mı karar verecektir? TBMM'yi hiçbir iktidar buna alet etmemelidir. Başbakanı ve MHP Genel Başkanını sağduyuya davet ediyorum.
Bizim kültürümüzle de çağdaş yaşam tarzımızla da ilgisi bulunmayan, ithal edilerek topluma dayatılan türban, bu Başbakan tarafından, insan hakkı ve özgürlüğü olarak topluma sunuluyor. Oysa toplum, bu Başbakandan eğitim sistemimizdeki çarpıklığı, paralı eğitimi, ekonomik ve sosyal nedenlerle eğitimini sürdüremeyenleri ya da daha iyi bir eğitim öğretim hakkından mahrum olanları, yokluk ve yoksulluğa rağmen kızlarını ve oğullarını okutmak için çaba sarf eden annelerin ve babaların haklarının verilmesini ve acılarının dindirilmesini bekliyor.''
KAOS?
Hiç kimsenin eğitim hakkından mahrum bırakılmaması gerektiğini kaydeden Sezer, ''Ancak getirilen son düzenlemelerin üniversitelerimizde ve toplumumuzda yaratacağı kaos konusundaki endişelerimi özellikle belirtmeyi görev sayıyorum'' diye konuştu.
Sezer, yaşanan ve daha da yaşanacak olan bütün sorunların temelinde, DSP'nin çeşitli entrikalarla iktidardan uzaklaştırılmasının yattığını ileri sürerek, '' Uluslararası boyuttaki bu entrikaların içinde bilerek ya da farkına varmayarak yer alanların, bugün nasıl bir vebal altında olduklarını da kendilerine anımsatmak istiyorum'' dedi.
Sezer, türbanla ilgili düzenlemelerin TBMM'den geçmesi durumunda, konunun Anayasa Mahkemesine götürülmesi için gereken girişimleri yapacaklarını da sözlerine ekledi.
BÜYÜKANIT'IN AÇIKLAMASI ve REFERANDUM?
Sezer, bir gazetecinin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın açıklamalarını nasıl değerlendirdiğini sorması üzerine, ''Bu sorun siyasiler tarafından çözülmeli. Bu sorunu yaratanlar, insanların dini inançları üzerinden siyaset yapanlardır. Bu sorunda toplumu 'başını örtenler-örtmeyenler' diye ayrım yapanların büyük günahı vardır'' diye konuştu.
Bir gazetecinin, konunun referanduma götürülmesiyle ilgili düşüncesini sorması üzerine de Sezer, bu konuda bir yapılacak referandumun toplum için son derece tehlikeli olabileceğini söyledi.
