2005-08-04 - 13:00
CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, AK Parti Grup Başkanvekili Salih Kapusuz'un, ek protokol konusunda dün yaptığı açıklamalara değindi
CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç, Gümrük Birliği Anlaşması'nın içeriği, müzakere aşaması ve yürürlüğe girmesi ile CHP'nin hiçbir ilgisi olmadığını ifade ederek, ''Bugünkü gelişmelerle CHP'yi ve sayın Deniz Baykal'ı irtibatlandırmaya çalışmak mümkün değildir'' dedi.
Koç, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, AK Parti Grup Başkanvekili Salih Kapusuz'un, ek protokol konusunda dün yaptığı açıklamalara değindi. Kapusuz'un açıklamalarında, ''Kıbrıs konusunda altına girdikleri ağır sorumluluğa ortak arama gayretleri'' bulunduğunu savunan Koç, ''İktidar kadrosunun; hezeyanla, inanmayarak,birkaç saf liberal dışında kimseyi de inandıramayarak başladıkları AB yolculuğunda, Türkiye'yi karşılığı olmayan bir süreçte rotasız ve yönsüz bırakma noktasına geldiğini'' söyledi. Koç, ''Geldikleri noktada, yönettikleri Türkiye her alanda taviz veren, baş eğen, sıkıştırıldığı köşede karşılık almadan hakkını teslim eden bir ülke konumuna düşürülmüştür'' görüşünü savundu.
AK Parti Grup Başkanvekili Kapusuz'un yaşananları çarpıttığını iddia eden Koç, AB-Türkiye ilişkilerindeki tarihsel süreci anlattı.
''DYP-SHP İKTİDAR DÖNEMİDİR''
Haluk Koç, Türkiye ile AB arasında Gümrük Birliği ilişkilerinin temelinin, 12 Eylül 1963 tarihli Türkiye-AB Ortaklık Antlaşması'nın dönemin Başbakanı ve CHP Genel Başkanı İsmet İnönü tarafından imzalanmasına dayandığını anımsattı. Bu belgenin, hazırlık dönemi, geçiş dönemi ve son dönem olmak üzere üç dönem öngördüğünü kaydeden Koç, Türkiye'nin bu üç dönemi tamamlayarak 1995 yılında Gümrük Birliği'ni tam olarak uygulayabilecek konuma geldiğini, AB Konseyi'nin de 6 Mart 1995 tarihinde aldığı bir kararla Türkiye ile Gümrük Birliği'ne geçilmesini karara bağladığını, Türkiye'nin de bu kararı kabul ettiğini belirtti.
Gümrük birliği kararı ile Türkiye'nin Kıbrıs konusunda bir politika değişikliğine gitmediğinin bizzat dönemin Dışişleri Bakanı tarafından açıklandığını vurgulayan Koç, ''Gümrük Birliği karşılığında Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin AB üyeliği yolunun açıldığı ise doğru değildir'' diye konuştu.
CHP Grup Başkanvekili Koç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Sayın Kapusuz'un atıfta bulunduğu yıllar, DYP-SHP iktidarı dönemidir. Sayın Kapusuz ya yaşadığı dönemi unutuyor ya da saptırmaktan medet umuyor. CHP, 30 Ekim 1995'de 54 günlük bir seçim hükümetinde görev almıştır. Gümrük Birliği Antlaşması'nın imzalandığı tarihte işbaşındaki hükümetle CHP'nin hiçbir hukuki ve fiili bağlantısı yoktur. SHP, CHP'den ayrı bir siyasi kuruluş olup kendi siyasi sorumluluğunu taşımaktadır. O tarihte de öyleydi, bugün de öyledir. CHP'nin, Gümrük Birliği Antlaşması'nın içeriği, müzakere aşaması ve yürürlüğe girmesi ile hiçbir ilgisi yoktur. Bugünkü gelişmelerle CHP'yi ve sayın Deniz Baykal'ı irtibatlandırmaya çalışmak mümkün değildir.
Bu gerçekler karşısında, sayın Kapusuz'un söyledikleri siyasi samimiyetten yoksun, hedef saptıran 'laf olsun, torba dolsun' tarzında değerlendirilebilecek sözlerdir. Bugünkü perişanlıklarını, çaresizliklerini CHP'ye bulaştırabilmelerinin gayretleri vardır AKP'deve sayın Kapusuz'da. İçinde bulundukları teslimiyetçi çizginin yansıyan sıkıntılarını, karşılıksız konuşmalarla, sağa sola havale etmeleri tek bir tanımlamayla siyasi acizliktir.''
''HİÇBİR ANLAMI VE RESMİYETİ YOK''
Hükümet'in, 17 Aralık kararlarında dayatılan siyasi ek koşulları bilerek veya bilmeyerek kabul ettiğini ileri süren Koç, müzakerelerin başlama tarihi olan 3 Ekim öncesindeki, Kopenhag Siyasi Kriterleri dışında Kıbrıs'ın tanınması dahil tüm ek siyasi koşulların altına
girildiğini iddia etti.
Koç, ek protokolün imzasıyla birlikte yayınlanan ''Türkiye'nin Kıbrıs Deklarasyonu''nun diplomaside hiçbir anlamı ve resmiyeti olmadığını, Hükümet'in bu deklarasyonla iç kamuoyunu kandırmak ve teskin etmek istediğini savundu. Haluk Koç, ''İmzaladıkları protokol, KKTC'nin varlığını sona erdirecek, Güney Kıbrıs'ın, Ada'nın tümünü temsil eden Kıbrıs Devleti'nin önce ekonomik, sonra da siyasi tanınmasının yolunu açacak bir belgedir. Altında AKP'nin imzası vardır. Tarihi bir teslimiyet belgesidir'' görüşünü dile getirdi.
İktidarın yanlış adım attığını, bunları da mazur göstermek adına ''yavuz hırsız ev sahibini bastırır'' tutumu ile geçmiş hükümetleri suçlamasının beyhude bir gayret olduğunu söyleyen Koç, ''AKP iktidarı tarih ve Türk milleti önünde yanlışlıklarının sorumluluğundan kurtulamayacaktır'' dedi.
''ALTERNATİF MİLLETTİR''
Koç, AK Parti Grup Başkanvekili Salih Kapusuz'un, ''AKP'nin alternatifi olmadığına'' ilişkin değerlendirmesini de eleştirdi. '' Anadolu'dan yükselen feryatlar AKP için artık 'Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz' diyor. AKP eriyor, yaşlanıyor, inandırıcı olmaktan çıktı. Oy oranları süratle yüzde 20'nin altına iniyor'' diye konuştu.
Koç, şunları söyledi:
''Seçimlerden önce millete gökyüzündeki yıldızları vaat edeceksin.Sonra çiftçiyle, esnafla, emekliyle, işçiyle, memurla, ulusal sanayiciyle alay edeceksin, yoksulluğu, işsizliği giderecek adım dahi atamayacaksın, teslimiyetçi tutumunla, bölücü PKK terörünü sadece seyredeceksin, tarihte ilk kilise açan Türk Başbakanı unvanını alacaksın, sonra da 'alternatif yok' diyeceksin. Alternatif millettir.
Bari kalan 1,5-2 yılınızda bir özeleştiri yapın; Allah rızası, millet hakkı için çalışın da günahlarınızın bir kısmı affedilsin.''
''ANKARA'DA 100'E YAKIN KOLERA İDDİASI VAR''
Basın toplantısında, son zamanlarda değişik illerdeki sağlık kuruluşlarında yaşanan bebek ölümleri konusundaki bir soruyu da yanıtlayan Koç, ''Bu sağlık sisteminin çöküşünün bir belgesidir. Sağlığı metalaştırmaya çalışan, vatandaş memnuniyetsizliğinden yola çıkarak, 'isteyene hekim seçme özgürlüğünü getiriyoruz niye konuşuyorsunuz, devrim yapıyoruz' diye yola çıkanların uğradığı bir hüsrandır'' dedi.
Koç, üniversite hastanelerinde, tıp fakültelerinde personel yetersizliğinin had safhada olduğunu, bu kuruluşların kendi döner sermayelerinden ücretini vermek üzere hemşire almak istemesine karşın o bölgelerin AK Parti'li milletvekillerinin Maliye Bakanı'nın bu kadroları vize etmesine engel olduğunu da iddia etti.
Koruyucu sağlık hizmetlerinin içinin boşaltılmasının bugünkü olumsuz tabloyu yarattığını bildiren Koç, ''Bugün Ankara'da kolera şüphesi var, 100'e yakın kolera iddiası var. AB ile görüşmelere hazırlanan bir ülkenin başkentinde, ama çıt yok Sağlık Bakanı'ndan. Sağlığı piyasalaştırmaya çalışırsanız, buna bir de 'devrim' deme aymazlığına girerseniz bu olsa olsa karşı devrim olur'' dedi.
CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç,Milletvekillerini ve Seçilmişleri İzleme Komitesi (TUMİKOM) tarafından, milletvekillerinin 22. Dönem 3. Yasama Yılı'ndaki çalışmalarına ilişkin hazırlanan raporun, Türk demokrasisini ve siyasette yer alan Türk kadınını kötü göstermeye yönelik olduğunu söyledi.
TUMİKOM
Koç, CHP Ankara Milletvekili Oya Araslı ve İstanbul Milletvekili Birgen Keleş'le birlikte TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, TUMİKOM'un raporunu ve rapora dayanılarak yapılan yorumları eleştirdi.
''Zaman zaman kendilerini çeşitli alanlarda yetkili kılan sınırsız sorumsuz bazı sivil toplum örgütlerinin etkinliklerine tanık oluyoruz'' diyen Koç, bu örgütlerin, değişik finansman boyutlarıyla gelişmekte olan ülkelerde küreselleşmenin siyasal uzantılarını oluşturan yapılar şeklinde yerlerini aldıklarını söyledi.
NGO'lar diye adlandırılan bu kuruluşların, ilginç gezi programları ve ilginç sponsorlarla, toplumun karşısına çıktıklarını ifade eden Koç, ''KKTC'de belli süreç yaşanmadan önce, oradaki Türk toplumunun karar verme sürecini oluşturana kadar uzun yıllar finans ve çeşitli
siyasal desteklerle bunlar geliştirildi. Azımsanmayacak oranda Türkiye'de de kol kanat uzatmaya başladılar'' dedi. Koç, ''Bunlardan, destekli olanlardan bir tanesi, (böyle bir suçlama getirmiyorum ama) Türkiye'deki demokrasiyi TBMM'nin çalışmasını, denetleme görevini
kendine görev alanı olarak seçen bazı kuruluşların yaptığı bir değerlendirme anketi vardır'' dediği TUMİKOM raporunda kendisinin, ''en çok sataşan milletvekili'' olarak yer aldığını anımsattı.
Kendisinin ''en çok konuşan ve en çok sataşılan grup başkanvekili'' olduğunu kaydeden Koç, ''Ama hak arayan, hak kovalayan milletvekiliyim. Bu görevime aynı şekilde devam edeceğim'' dedi.
ABD ULUSAL DEMOKRASİ ENSTİTÜSÜ
Bir gazetecinin, söz konusu örgütleri destekleyen belli bir kuruluş olup olmadığı sorusu üzerine Koç, şunları söyledi:
''Türkiye'den iyi niyetli bazı meslek odaları var. Fakat esas finansmanı sağlayan Ulusal Demokrasi Enstitüsü NDI gibi (ABD Ulusal Demokrasi Enstitüsü) ABD kaynaklı Sorosvari sivil toplum örgütleri, NGO'lar var.
Akılları sıra siyasette yer alan ve daha sonra yer almak isteyen Türk kadınının önünü tıkamaya, Türk demokrasisini ve siyasette çalışanTürk kadınını kötü göstermeye çabalayan, hiçbir parametresi, Meclis'i biraz izleyen birinin 'bu ne demek' diye sorguladığı bir dizi ile
değerlendirmeye alan ve bunu da kamuoyuna pervasızca açıklama hakkını kendinde bulan bir yapı.''
Koç, ''NDI'ın CIA ile bağlantısı konusunda bir bilginiz var mı?'' sorusuna, ''Bilemiyorum, sizler araştırmacı gazetecisiniz. Bu soruların cevabının bir biçimde araştırıcısı olmak durumundasınız'' derken, NDI'ın bu dönem TBMM'de Demokrasi Komitesi adı altında bir
çalışma yürüttüğünü ve içinde CHP milletvekilleri olduğunu söyleyen gazeteciye, ''Hayır, CHP milletvekilleri yok'' yanıtını verdi. Aynı gazetecinin, ''ABD'deki geziye katıldılar'' demesi üzerine de Koç, ''Katılmış olabilirler. CHP Grup Yönetimi'nin izni olmadan katıldılar.
Ondan sonra böyle bir süreç içerisinde CHP Grup Yönetimi'nin kesinlikle bir dahli yoktur'' dedi.
''İstifa ettiler mi yoksa halen çalışmalara katılıyorlar mı?'' sorusuna ise Koç, ''Bilemiyorum. bazen milletvekilleri grup disiplini,grup yönetimi kararları dışında da davranabiliyorlar. Bunlar milletvekillerinin kendi sorumlulukları çerçevesinde kalan davranışlar
oluyor'' karşılığını verdi.
TBMM'NİN NDI İLE İŞBİRLİĞİ SORUSU
Koç, ''Meclis'in NDI gibi kuruluşla işbirliği yapmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusuna ise ''Bunun muhatabı herhalde umre ziyaretinden dönerse sayın Bülent Arınç olacaktır'' diye yanıtladı.
CHP Ankara Milletvekili Oya Araslı da TUMİKOM raporunda sadece sayısal verilen değerlendirmeye alınmasının yanlışlıklara yol açabilecek nitelikte olduğunu belirtti.
Raporun basına yansıyan kimi yorumlarında kadın milletvekillerinin yeterince çalışmadığı, kendilerine önemli görevler verilmediği sonucunu doğuracak değerlendirmeler yapıldığını anımsatan Araslı, CHP'li kadın milletvekillerinin çalışmalarından örnekler verdi.
Araslı, bu tür yanlış yorumların kadınlar dahil tüm milletvekillerinin siyasal yaşamları ve kişilik hakları ile TBMM'nin manevi varlığı ve demokratik yaşam üzerinde olumsuz etkiler yapacağını ifade etti.
Basın toplantısında, CHP'li kadın milletvekillerinin verdikleri yasa teklifleri ve Genel Kurul'da yaptıkları konuşmaları içeren belgeler de basın mensuplarına dağıtıldı.
Koç, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, AK Parti Grup Başkanvekili Salih Kapusuz'un, ek protokol konusunda dün yaptığı açıklamalara değindi. Kapusuz'un açıklamalarında, ''Kıbrıs konusunda altına girdikleri ağır sorumluluğa ortak arama gayretleri'' bulunduğunu savunan Koç, ''İktidar kadrosunun; hezeyanla, inanmayarak,birkaç saf liberal dışında kimseyi de inandıramayarak başladıkları AB yolculuğunda, Türkiye'yi karşılığı olmayan bir süreçte rotasız ve yönsüz bırakma noktasına geldiğini'' söyledi. Koç, ''Geldikleri noktada, yönettikleri Türkiye her alanda taviz veren, baş eğen, sıkıştırıldığı köşede karşılık almadan hakkını teslim eden bir ülke konumuna düşürülmüştür'' görüşünü savundu.
AK Parti Grup Başkanvekili Kapusuz'un yaşananları çarpıttığını iddia eden Koç, AB-Türkiye ilişkilerindeki tarihsel süreci anlattı.
''DYP-SHP İKTİDAR DÖNEMİDİR''
Haluk Koç, Türkiye ile AB arasında Gümrük Birliği ilişkilerinin temelinin, 12 Eylül 1963 tarihli Türkiye-AB Ortaklık Antlaşması'nın dönemin Başbakanı ve CHP Genel Başkanı İsmet İnönü tarafından imzalanmasına dayandığını anımsattı. Bu belgenin, hazırlık dönemi, geçiş dönemi ve son dönem olmak üzere üç dönem öngördüğünü kaydeden Koç, Türkiye'nin bu üç dönemi tamamlayarak 1995 yılında Gümrük Birliği'ni tam olarak uygulayabilecek konuma geldiğini, AB Konseyi'nin de 6 Mart 1995 tarihinde aldığı bir kararla Türkiye ile Gümrük Birliği'ne geçilmesini karara bağladığını, Türkiye'nin de bu kararı kabul ettiğini belirtti.
Gümrük birliği kararı ile Türkiye'nin Kıbrıs konusunda bir politika değişikliğine gitmediğinin bizzat dönemin Dışişleri Bakanı tarafından açıklandığını vurgulayan Koç, ''Gümrük Birliği karşılığında Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin AB üyeliği yolunun açıldığı ise doğru değildir'' diye konuştu.
CHP Grup Başkanvekili Koç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Sayın Kapusuz'un atıfta bulunduğu yıllar, DYP-SHP iktidarı dönemidir. Sayın Kapusuz ya yaşadığı dönemi unutuyor ya da saptırmaktan medet umuyor. CHP, 30 Ekim 1995'de 54 günlük bir seçim hükümetinde görev almıştır. Gümrük Birliği Antlaşması'nın imzalandığı tarihte işbaşındaki hükümetle CHP'nin hiçbir hukuki ve fiili bağlantısı yoktur. SHP, CHP'den ayrı bir siyasi kuruluş olup kendi siyasi sorumluluğunu taşımaktadır. O tarihte de öyleydi, bugün de öyledir. CHP'nin, Gümrük Birliği Antlaşması'nın içeriği, müzakere aşaması ve yürürlüğe girmesi ile hiçbir ilgisi yoktur. Bugünkü gelişmelerle CHP'yi ve sayın Deniz Baykal'ı irtibatlandırmaya çalışmak mümkün değildir.
Bu gerçekler karşısında, sayın Kapusuz'un söyledikleri siyasi samimiyetten yoksun, hedef saptıran 'laf olsun, torba dolsun' tarzında değerlendirilebilecek sözlerdir. Bugünkü perişanlıklarını, çaresizliklerini CHP'ye bulaştırabilmelerinin gayretleri vardır AKP'deve sayın Kapusuz'da. İçinde bulundukları teslimiyetçi çizginin yansıyan sıkıntılarını, karşılıksız konuşmalarla, sağa sola havale etmeleri tek bir tanımlamayla siyasi acizliktir.''
''HİÇBİR ANLAMI VE RESMİYETİ YOK''
Hükümet'in, 17 Aralık kararlarında dayatılan siyasi ek koşulları bilerek veya bilmeyerek kabul ettiğini ileri süren Koç, müzakerelerin başlama tarihi olan 3 Ekim öncesindeki, Kopenhag Siyasi Kriterleri dışında Kıbrıs'ın tanınması dahil tüm ek siyasi koşulların altına
girildiğini iddia etti.
Koç, ek protokolün imzasıyla birlikte yayınlanan ''Türkiye'nin Kıbrıs Deklarasyonu''nun diplomaside hiçbir anlamı ve resmiyeti olmadığını, Hükümet'in bu deklarasyonla iç kamuoyunu kandırmak ve teskin etmek istediğini savundu. Haluk Koç, ''İmzaladıkları protokol, KKTC'nin varlığını sona erdirecek, Güney Kıbrıs'ın, Ada'nın tümünü temsil eden Kıbrıs Devleti'nin önce ekonomik, sonra da siyasi tanınmasının yolunu açacak bir belgedir. Altında AKP'nin imzası vardır. Tarihi bir teslimiyet belgesidir'' görüşünü dile getirdi.
İktidarın yanlış adım attığını, bunları da mazur göstermek adına ''yavuz hırsız ev sahibini bastırır'' tutumu ile geçmiş hükümetleri suçlamasının beyhude bir gayret olduğunu söyleyen Koç, ''AKP iktidarı tarih ve Türk milleti önünde yanlışlıklarının sorumluluğundan kurtulamayacaktır'' dedi.
''ALTERNATİF MİLLETTİR''
Koç, AK Parti Grup Başkanvekili Salih Kapusuz'un, ''AKP'nin alternatifi olmadığına'' ilişkin değerlendirmesini de eleştirdi. '' Anadolu'dan yükselen feryatlar AKP için artık 'Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz' diyor. AKP eriyor, yaşlanıyor, inandırıcı olmaktan çıktı. Oy oranları süratle yüzde 20'nin altına iniyor'' diye konuştu.
Koç, şunları söyledi:
''Seçimlerden önce millete gökyüzündeki yıldızları vaat edeceksin.Sonra çiftçiyle, esnafla, emekliyle, işçiyle, memurla, ulusal sanayiciyle alay edeceksin, yoksulluğu, işsizliği giderecek adım dahi atamayacaksın, teslimiyetçi tutumunla, bölücü PKK terörünü sadece seyredeceksin, tarihte ilk kilise açan Türk Başbakanı unvanını alacaksın, sonra da 'alternatif yok' diyeceksin. Alternatif millettir.
Bari kalan 1,5-2 yılınızda bir özeleştiri yapın; Allah rızası, millet hakkı için çalışın da günahlarınızın bir kısmı affedilsin.''
''ANKARA'DA 100'E YAKIN KOLERA İDDİASI VAR''
Basın toplantısında, son zamanlarda değişik illerdeki sağlık kuruluşlarında yaşanan bebek ölümleri konusundaki bir soruyu da yanıtlayan Koç, ''Bu sağlık sisteminin çöküşünün bir belgesidir. Sağlığı metalaştırmaya çalışan, vatandaş memnuniyetsizliğinden yola çıkarak, 'isteyene hekim seçme özgürlüğünü getiriyoruz niye konuşuyorsunuz, devrim yapıyoruz' diye yola çıkanların uğradığı bir hüsrandır'' dedi.
Koç, üniversite hastanelerinde, tıp fakültelerinde personel yetersizliğinin had safhada olduğunu, bu kuruluşların kendi döner sermayelerinden ücretini vermek üzere hemşire almak istemesine karşın o bölgelerin AK Parti'li milletvekillerinin Maliye Bakanı'nın bu kadroları vize etmesine engel olduğunu da iddia etti.
Koruyucu sağlık hizmetlerinin içinin boşaltılmasının bugünkü olumsuz tabloyu yarattığını bildiren Koç, ''Bugün Ankara'da kolera şüphesi var, 100'e yakın kolera iddiası var. AB ile görüşmelere hazırlanan bir ülkenin başkentinde, ama çıt yok Sağlık Bakanı'ndan. Sağlığı piyasalaştırmaya çalışırsanız, buna bir de 'devrim' deme aymazlığına girerseniz bu olsa olsa karşı devrim olur'' dedi.
CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç,Milletvekillerini ve Seçilmişleri İzleme Komitesi (TUMİKOM) tarafından, milletvekillerinin 22. Dönem 3. Yasama Yılı'ndaki çalışmalarına ilişkin hazırlanan raporun, Türk demokrasisini ve siyasette yer alan Türk kadınını kötü göstermeye yönelik olduğunu söyledi.
TUMİKOM
Koç, CHP Ankara Milletvekili Oya Araslı ve İstanbul Milletvekili Birgen Keleş'le birlikte TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, TUMİKOM'un raporunu ve rapora dayanılarak yapılan yorumları eleştirdi.
''Zaman zaman kendilerini çeşitli alanlarda yetkili kılan sınırsız sorumsuz bazı sivil toplum örgütlerinin etkinliklerine tanık oluyoruz'' diyen Koç, bu örgütlerin, değişik finansman boyutlarıyla gelişmekte olan ülkelerde küreselleşmenin siyasal uzantılarını oluşturan yapılar şeklinde yerlerini aldıklarını söyledi.
NGO'lar diye adlandırılan bu kuruluşların, ilginç gezi programları ve ilginç sponsorlarla, toplumun karşısına çıktıklarını ifade eden Koç, ''KKTC'de belli süreç yaşanmadan önce, oradaki Türk toplumunun karar verme sürecini oluşturana kadar uzun yıllar finans ve çeşitli
siyasal desteklerle bunlar geliştirildi. Azımsanmayacak oranda Türkiye'de de kol kanat uzatmaya başladılar'' dedi. Koç, ''Bunlardan, destekli olanlardan bir tanesi, (böyle bir suçlama getirmiyorum ama) Türkiye'deki demokrasiyi TBMM'nin çalışmasını, denetleme görevini
kendine görev alanı olarak seçen bazı kuruluşların yaptığı bir değerlendirme anketi vardır'' dediği TUMİKOM raporunda kendisinin, ''en çok sataşan milletvekili'' olarak yer aldığını anımsattı.
Kendisinin ''en çok konuşan ve en çok sataşılan grup başkanvekili'' olduğunu kaydeden Koç, ''Ama hak arayan, hak kovalayan milletvekiliyim. Bu görevime aynı şekilde devam edeceğim'' dedi.
ABD ULUSAL DEMOKRASİ ENSTİTÜSÜ
Bir gazetecinin, söz konusu örgütleri destekleyen belli bir kuruluş olup olmadığı sorusu üzerine Koç, şunları söyledi:
''Türkiye'den iyi niyetli bazı meslek odaları var. Fakat esas finansmanı sağlayan Ulusal Demokrasi Enstitüsü NDI gibi (ABD Ulusal Demokrasi Enstitüsü) ABD kaynaklı Sorosvari sivil toplum örgütleri, NGO'lar var.
Akılları sıra siyasette yer alan ve daha sonra yer almak isteyen Türk kadınının önünü tıkamaya, Türk demokrasisini ve siyasette çalışanTürk kadınını kötü göstermeye çabalayan, hiçbir parametresi, Meclis'i biraz izleyen birinin 'bu ne demek' diye sorguladığı bir dizi ile
değerlendirmeye alan ve bunu da kamuoyuna pervasızca açıklama hakkını kendinde bulan bir yapı.''
Koç, ''NDI'ın CIA ile bağlantısı konusunda bir bilginiz var mı?'' sorusuna, ''Bilemiyorum, sizler araştırmacı gazetecisiniz. Bu soruların cevabının bir biçimde araştırıcısı olmak durumundasınız'' derken, NDI'ın bu dönem TBMM'de Demokrasi Komitesi adı altında bir
çalışma yürüttüğünü ve içinde CHP milletvekilleri olduğunu söyleyen gazeteciye, ''Hayır, CHP milletvekilleri yok'' yanıtını verdi. Aynı gazetecinin, ''ABD'deki geziye katıldılar'' demesi üzerine de Koç, ''Katılmış olabilirler. CHP Grup Yönetimi'nin izni olmadan katıldılar.
Ondan sonra böyle bir süreç içerisinde CHP Grup Yönetimi'nin kesinlikle bir dahli yoktur'' dedi.
''İstifa ettiler mi yoksa halen çalışmalara katılıyorlar mı?'' sorusuna ise Koç, ''Bilemiyorum. bazen milletvekilleri grup disiplini,grup yönetimi kararları dışında da davranabiliyorlar. Bunlar milletvekillerinin kendi sorumlulukları çerçevesinde kalan davranışlar
oluyor'' karşılığını verdi.
TBMM'NİN NDI İLE İŞBİRLİĞİ SORUSU
Koç, ''Meclis'in NDI gibi kuruluşla işbirliği yapmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusuna ise ''Bunun muhatabı herhalde umre ziyaretinden dönerse sayın Bülent Arınç olacaktır'' diye yanıtladı.
CHP Ankara Milletvekili Oya Araslı da TUMİKOM raporunda sadece sayısal verilen değerlendirmeye alınmasının yanlışlıklara yol açabilecek nitelikte olduğunu belirtti.
Raporun basına yansıyan kimi yorumlarında kadın milletvekillerinin yeterince çalışmadığı, kendilerine önemli görevler verilmediği sonucunu doğuracak değerlendirmeler yapıldığını anımsatan Araslı, CHP'li kadın milletvekillerinin çalışmalarından örnekler verdi.
Araslı, bu tür yanlış yorumların kadınlar dahil tüm milletvekillerinin siyasal yaşamları ve kişilik hakları ile TBMM'nin manevi varlığı ve demokratik yaşam üzerinde olumsuz etkiler yapacağını ifade etti.
Basın toplantısında, CHP'li kadın milletvekillerinin verdikleri yasa teklifleri ve Genel Kurul'da yaptıkları konuşmaları içeren belgeler de basın mensuplarına dağıtıldı.
