2011-03-02 - 13:46
TBMM ANAYASA KOMİSYONU...
TBMM Anayasa Komisyonunda, Anayasa Mahkemesinin yeniden yapılandıran tasarının 11 maddesi kabul edildi.
Anayasa Mahkemesini yeniden yapılandıran
tasarı, TBMM Anayasa Komisyonunda görüşülüyor.

AK Parti İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu başkanlığında toplanan
Komisyon, ''Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
Tasarısı''nı, Alt Komisyon metni üzerinden görüşüyor. Kuzu, ilk sözü Alt Komisyon
Başkanı, AK Parti Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün'e verdi.

Üstün, alt komisyonda, tasarının en tartışmalı konuları olan ''bireysel
başvuru'' ve ''and içme'' metninin de bulunduğu 36 maddesinde değişiklik
yapıldığını belirterek, bu değişiklikler yapılırken Yargıtayın görüşünden
yararlandıklarını, ancak bütün itirazları tasarıya yansıtmanın mümkün olmadığını
söyledi.

Daha sonra söz alan MHP Konya Milletvekili Faruk Bal, görüntü alınmasının
ardından kameraların salondan çıkarılmasına tepki gösterdi. Komisyon Başkanı
Kuzu'nun ''geçmişte o yöntemi de denedik'' demesi üzerine Bal, ''Sesinizi
yükseltmeyin, karşınızda üniversite öğrencisi değil, milletvekili var. Sizi
nezakete davet ediyorum'' karşılığını verdi. Kuzu da ''Bırak Allah aşkına''
dedi.

Bal, yargının sorunlarının ağır olduğunu ifade ederek, bunların başında
iş yükü, personel, araç-gereç azlığı, teknolojik imkanlardan yararlanamamanın
geldiğini söyledi. ''8 yıllık AKP iktidarı bu sorunlara derman olmamıştır'' diyen
Bal, iktidarın HSYK, Yargıtay ve Danıştaydan sonra şimdi de Anayasa Mahkemesinin
yapısında değişiklik yapmaya çalıştığını kaydetti.

''Eskiden HSYK, Yargıtay, Danıştay için 'iktidarın arka bahçesi'
deniliyordu, şimdi bunlar iktidarın ön bahçesi oldu'' ifadesini kullanan Bal, 387
üyeli Yargıtay ve 160 üyeli Danıştayın üye sayısı itibarıyla Guinness Rekorlar
Kitabı'na gireceğini savundu. Son dönemde yargıda yapılan değişiklikleri
''bağımsız ve tarafsız yargıya kara leke sürülmesi'' olarak nitelendiren Bal,
''Türkiye'de yargı yandaş kurum haline getiriliyor'' dedi.

Bal, madde madde eleştirdiği tasarının geri çekilerek yeniden
düzenlenmesini istedi.

CHP Konya Milletvekili Atilla Kart da son zamanlarda yargıyla ilgili
düzenlemelerle, Adalet Bakanlığı kadrolarının Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve
Danıştaya taşındığını ileri sürerek, bunun ilk tezahürünün yüksek yargı
organlarına üye seçimlerinde görüldüğünü söyledi.

Türkiye'de kadın yargıç oranının yüzde 28'ler düzeyinde iken, son yapılan
üye seçiminde bunun yüzde 2-3'lere düştüğünü ifade eden Kart, bununla kadınlara
''kariyer yapmak senin neyine? Sen kim, yargıçlık yapmak kim? Sen ancak geri
planda çalışabilirsin, sen çalışma git evinde otur'' dendiğini savundu.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi başkanlık seçiminde 153 boş oy çıktığını
hatırlatan Kart, ''Bu nasıl bir tesadüftür? 1-2 gün önce üye olanlar gelip blok
halinde boş oy kullanıyor. Bununla gelecek döneme ilişkin mesaj veriliyor''
dedi.

Kart, iktidarın, ''Silivri ve benzeri siyasi kimliği ağır basan
yargılamalardaki hukuksuzluğun temyiz aşamasını da garanti altına almak
istediğini'' ileri sürerek, kadrolaşma sayesinde, ''Silivri dediniz ama bakın üst
mahkeme de bu kararları tasdik etti'' denileceğini söyledi.

Yargıtay ve Danıştayda Adalet Bakanlığı eliyle yapılan atamalardan sonra,
mayıs ve haziranda Yargıtay, Danıştay ve Cumhuriyet Başsavcılığı seçimlerini
kontrol etmenin temel hedef olduğunu kaydeden Kart, şöyle konuştu:

''Memurlaştırılan yargıçlar tetikçilik yapacak, yapacakları başka şey
yok. Onun için onların tazminat sorumluluğunu ortadan kaldırmak gerekiyor. Onlar
artık yargıç olmaktan çıkmış, memurlaştırılmışlardır. Onlara dokunulmazlık vermek
gerekiyor. Onlara tanınan bu dokunulmazlığın yanında, ayrıca soruşturmaları
yapacak, yargılamalara esas teşkil eden hazırlık soruşturmalarını, dokümanları
oluşturacak Adalet Bakanlığı ve HSYK müfettişlerine de bu dokunulmazlığı tanımak
gerekiyor. 8-9 yıldan beri bürokratlara yönelik dokunulmazlığı işinize geldiği
gibi kullandınız. Yolsuzluk yapan belediye başkanlarına yönelik soruşturma
mekanizmasını da dokunulmazlık mekanizmasına dönüştürdünüz. Aslında faşizmin
temellerini olağanüstü bir maharetle inşa etmeye devam ediyorsunuz.''

Kart, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın iktidarın desteğiyle,
''siyasi iktidarın memuru'' gibi cüretkar ve pervasız tavırlar sergilediğini
belirterek, ''Sayın Başkan her konuda ahkam kesmek yerine önce kendi asli
görevini yap. 3,5 yıldan beri Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı Yasası, Tanık
Koruma Kanunu, 4-C mağdurlarıyla ilgili kanunu neden gündeme alıp
görüşmüyorsunuz? Birileri size talimat mı veriyor?'' diye konuştu.

AK Parti Kastamonu Milletvekili Musa Sıvacıoğlu, kendisinin geçen dönem
Şemdinli Araştırma Komsiyonu Başkanlığı yaparken, Kart'ın, komisyonla ilgili bir
konuda Ankara'da yargıya yaptığı başvurunun reddedilmesinin ardından Sincan Ağır
Ceza Mahkemesine başvurduğunu belirterek, ''Osman Kaçmaz sizin tetikçiniz miydi?
Hiçbir yargı camiası tetikçilikle suçlanamaz. Eğer yargı siyasallaşmışsa, HSYK
taraflı davranmışsa bu CHP'nin koalisyon ortağı olduğu dönemlerdir'' dedi.

Adalet Bakanlığında 12 yıl çalıştığını, o dönem yapılan bir seçimde,
Bakanlık Müsteşarı olan Yusuf Kenan Doğan'ın yanındaki Vural Savaş'a ''bak şimdi
şu seçilecek, bu seçilecek'' diye fısıldadığını anlatarak, ''Vural Savaş, buna
kızıp istifa edip ayrıldı oradan. Yine o dönem bakan olan Mehmet Moğultay'ın
kadrolaşma ile ilgili sözlerini kim gizleyebilir?'' diye konuştu.

Sıvacıoğlu'nun, o dönemde yapılacak bir seçim için dönemin Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun yanına gittiğini söylemesine CHP Manisa
Milletvekili Şahin Mengü, ''Ayıp etmişsin, niye baskı yapıyorsun?'' demesi
gülüşmelere yol açtı. Sıvacıoğlu, ''Evet, torpil için gittim. Ama başvurum hiçbir
gerekçe gösterilmeden reddedildi. 367 ve diğer konulardaki görüşleriyle
Kanadoğlu'nun nereyle bağlantılı olduğu ayan beyan ortada. Yargı şimdi gerçek
hüviyetine kavuştuğu, siyasallaşmadan kurtulduğu için hazmedilmiyor'' dedi.

Sıvacıoğlu'nun konuşmasının ardından söz alan Kart, ''Vural Savaş'tan söz
ettiniz, Müsteşar'a direndiğini teyit ettiniz. Bugün de o yargıç tipine ihtiyaç
var'' dedi.

CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü, tasarının Adalet Bakanlığı
bürokratları tarafından hazırlandığına inanmadığını, dilinin çok kötü olduğunu
belirterek, ''Büyük ihtimalle Anayasa Mahkemesinde hazırlanarak gönderildi''
dedi.

Tasarının çok iyi irdelenmesi gerektiğini kaydeden Mengü, tasarıda,
Anayasa Mahkemesi Başkanı ve üyelerine tanınan mali hakları eleştirdi.

Merhum Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok'un Anayasa Mahkemesi üyeliği
ile ilgili süreci anlatan Mengü, Özok'un CHP'ye üye olduğunu yakın çalışma
arkadaşı olarak kendisinin dahi bilmediğini ifade etti. Gazetelerde konuya
ilişkin haber çıktıktan sonra Cumhurbaşkanlığından aranarak, Özok'un üyelikten
çekilmesinin rica edildiğini kaydeden Mengü, Özok'un da üyelikten istifa ettiğini
aktardı.

CHP Antalya Milletvekili Atilla Emek'in anayasa değişikliği ile ilgili
referandum sürecinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın paketi hap şeklinde tarif
ettiğini ve ''hapı yutacaksınız'' dediğini öne sürmesi üzerine tartışma çıktı.

Atilla Emek, tasarının geri çekilmesini istedi. Emek, ''HSYK'yı AKP'nin şubesi yaptınız. Şimdi de Anayasa Mahkemesini yapacaksınız. Yargı bu denli siyasallaştırılarak nereye varılır? Bu işi aceleye getirmeyelim'' dedi.

AK Parti Uşak Milletvekili Mustafa Çetin, herkesin yargı ile ilgili
konularda soğukkanlı olması gerektiğini, ''tetikçi yargıçlardan'' söz etmenin
halkın yargıya olan güvenini ortadan kaldıracağını belirtti.

1961 Anayasası'yla ''bürokratik vesayet'' görevinin yargıya verildiğini
savunan Çetin, hakimin devleti koruma görevinin olamayacağını, görevinin adaleti
tesis etmek olduğunu kaydetti.

Çetin, ''Savcı Sacit Kayasu görevinden atılırken neredeydiniz? Şemdinli
olayı ile ilgili iddianamede Genelkurmay Başkanının adı geçti diye bir savcının
hayatı karartılmadı mı?'' diye konuştu.


MHP Mersin Milletvekili Behiç Çelik, Anayasa Mahkemesinin statüsünün
bozulmaması gerektiğini söyledi.

Tasarıyla Anayasa Mahkemesinin statüsü yükseltilerek Yargıtay ve
Danıştayın üzerine çıkarıldığını, geçmişte yapılan yanlışların tekrarlandığını
belirten Çelik, ''Eski Adalet Bakanı Mehmet Moğultay'ın yaptığının aynısını
yapıyorsunuz'' dedi.

AK Parti Manisa Milletvekili İsmail Bilen, Anayasa Mahkemesinin kanun
koyucunun yerine geçmemesi gerektiğini belirterek, Mahkemenin ''ideolojik''
kararlar verdiğini savundu.

Bu tür kararların kurumları tartışılır hale getireceğini belirten Bilen,
''Burayı sizin elinizden alıp millete vereceğiz. Onbaşı düdük çalınca esas duruşa
geçen hakimleri niye eleştirmediniz?'' dedi.

CHP Mersin Milletvekili İsa Gök, Adalet Bakanı'nın adliye ziyaretinde
bütün hakim ve savcıları adliye kapısına dizen başsavcıların yüksek yargı
organlarına üye seçildiğini öne sürdü.

HSYK'nın Yargıtay ve Danıştaya 5 bin 500 aday arasından hızla üye
seçtiğini ifade eden Gök, ''2 günde 5 bin 500 kişinin adı dahi okunmaz'' dedi.

Komisyon toplantısına hükümeti temsilen katılan Başbakan Yardımcısı
Çiçek'e hitap eden Gök, ''Sayın Çiçek, dün Sayın Erbakan'ın cenazesini kaldırdı,
bugün de Anayasa Mahkemesinin cenazesini kaldıracak. Bugün Anayasa Mahkemesinin
cenazesini kaldırmaya başlıyoruz'' görüşünü dile getirdi.

''Arap dünyasında diktatörlüğe karşı eylemler yapılırken AKP'li
arkadaşların bundan ders almamasını anlayamıyorum'' diyen Gök, diktatörlüğün
sonunun hüsran olduğunu söyledi.

Gök, ''Daha önce de söyledim. Yargıyı hükümet emrine vere vere halkın
direnme hakkına zemin hazırlıyorsunuz. Anadolu insanının direnme hakkını meşru
hale getiriyorsunuz. Bir kliğin Anadolu'daki faşizmini kuruyorsunuz. Türkiye'yi
adım adım diktatörlüğe götürüyorsunuz. Sizi uyarıyoruz. Yaptığınız yanlış. Zamanı
geldiğinde yanlış hesaplar Bağdat'tan döner'' görüşünü savundu.

Tasarıyla Anayasa Mahkemesi nezdinde bir üst yargının yaratıldığını,
Başkana ''çift oy hakkı verildiğini'' öne süren Gök, özlük hakları da
yükseltilerek ''Başkana rüşvet verildiğini'' iddia etti.


Başbakan Yardımcısı Çiçek, konuşmalarda çok suçlama yapıldığını
belirterek, ''O zaman burası Anayasa Komisyonu değil suizan, suçlama komisyonu
olur. Bu da çok doğru değil. Çünkü, suizan bir marazi haldir. Önünüze geleni
suçlarsanız bu çok doğru olmaz'' dedi.

Arap dünyasına gitmeye gerek olmadığını, orada işlerin nasıl yapıldığının
belli olduğunu ifade eden Çiçek, partiler için milletin verdiği kararların ortada
olduğunu kaydetti.

HSYK'da son olarak Danıştaya üye seçilen 51 üyeden 34'ünün 1992-93
yıllarında mesleğe başladığını, geri kalanların en kıdemsizinin ise 1998 girişli
olduğunu ifade eden Çiçek, ''Bu yıllarda kim iktidarda? Bunu herkes biliyor.
Adalet Bakanlığı kimde? Herkes biliyor. Sınavları kimlerin, nasıl yaptığı belli.
O zaman AK Parti var mı? Öyle bir parti yok'' diye konuştu.

Yargıtaya seçilen 163 üyeden 111'nin de 1992-93'te mesleğe başladığını
anımsatan Çiçek, ''O dönemde sol bir parti Adalet Bakanlığını üstlenmiş ve o
dönemde mesleğe girmiş arkadaşlarımız. Evvela bu gerçeğin çok iyi bilinmesi
lazım'' dedi.

Yargıtaya seçilenlerin en kıdemlisinin 1997 girişli olduğunu anlatan
Çiçek, birinci sınıf hakimlerin üye seçilebildiğini, bunların birinci sınıf
olabilmesi için en az 12 yıl çalışması gerektiğini, kendilerinin ise 8 yıldır
iktidarda olduklarını dile getirdi.

Çiçek, ''Hakimleri vicdanı satılık kişiler olarak nitelerseniz yargınıza
kim güvenir? Böyle bir haksızlık yapmayalım. Neticede sınırlı kadro var. Ona
talip olan birçok insan var. Seçimin olduğu yerde bir kısım insanlar bir yere
gelecek, bir kısım insanlar gelmeyecek'' ifadesini kullandı.


Çiçek, yargının tartışılmasının doğal olduğunu, Türkiye'nin açık bir
toplum olduğunu kaydetti.

Yargının verdiği kararlar ve kendi içindeki kavgalar nedeniyle
tartışıldığını ifade eden Çiçek, ''Birbirlerinin resepsiyonlarına gitmemeler
oldu. Yargı bir yerde de dönüp kendisine bakacak. Siz, hiç durmadan bildiri
yayınlayan kuruluşlar haline gelirseniz... Yargı tartışılıyor, bu yargıya zarar
vermektir... Hayır, değil. Herkes bir öz eleştiri yapmalıdır. Yargı da bunun
dışında değil'' diye konuştu.

Yargının, anayasa ile siyaset kurumuna tanınan yetkilerin önemli bir
kısmına müdahale ettiğini, ''gasp ettiğini'' savunan Çiçek, yapılan işin ülke
yararına olup olmadığına karar verecek tek organın yasama meclisi olduğunu
söyledi. Çiçek, şöyle devam etti:

''Hiç kimse kendisini yasamanın üstünde tutamaz ama yargı vermiş olduğu
birçok kararda yasamanın yetkisine müdahale etmiş, gasp etmiştir. Buna karşı da
ortak bir tavır alamamışızdır. Çünkü, konjonktürel olarak verilen o karar
lehimize ise tamam, aleyhimize ise feryat etmişizdir. Belki, şahsım da dahil,
siyaset kurumunun duyarsızlığıdır. Bu duyarsızlığın da bitmesi lazım. Bu toplumda
en büyük kahrı siyaset kurumu çeker ama en çok hırpalanan, en çok kendisine
efelenilen, en fazla yerin dibine batırılan kurum da siyaset kurumudur. Siyaset
kurumunu savunamadık.

HSYK, AKP'nin şubesi oldu... Nasıl oldu arkadaş? Anayasa değişikliği
yaptık. Müebbet hapis veren hakimlerin temyiz kudreti yok mu ki AK Parti genel
merkezinden gelen talimata bakıp 10 kişiyi oyluyor, filanca yerden gelene baş
üstüne diyor. Böyle bir şey söylenebilir mi?''

Anayasa Mahkemesi Başkanının hukukçu olmamasının bir ''nakise'' gibi
söylendiğini, Anayasa'da Anayasa Mahkemesine kimlerin seçileceğinin belli
olduğunu vurgulayan Çiçek, ''Alaycı, suçlayıcı aşağılayıcı bir üslup yakışmıyor.
Sayın Başkanı savunmak da bana düşmez'' dedi.

Çiçek, Türkiye'nin bir değişim sürecinden geçtiğini, yargının da bu
değişimden geçeceğini, değişim taleplerinin bir kısmının yargının kendisinden
geldiğini belirtti.

Başbakan Yardımcısı Çiçek, 12 Haziranda seçim yapılmasının öngörüldüğünü
anımsatarak, sözlerini şöyle tamamladı:

''Siz diyorsunuz ki biz iktidar olacağız. Eğer bu kadar siyasete açıksa,
bundan sonraki üye seçimlerini siz yapacaksınız. AK Parti kendisine mahsus bir
düzenleme yaptı, buna göre kurumlar oluştu, buna göre karar verecekler...
Böylesine suçlamalar siyaset kurumunu tepetaklak eder. Bir şeyi içimize
sindiremedik: 12 Hazirana kadar kim ne söyleyecekse söylesin. Ama birbirimizi
kırmadan, incitmeden. Allah Rahmet eylesin, vefatından sonra Erbakan hakkında çok
güzel şeyler söyleniyor. Keşke şimdi söyleyenler bunun onda birini yaşarken
söylemiş olsaydı. Siyaset kurumu daha itibarlı olurdu. Bir gün evvel tu kaka,
emri hak vaki olduğu zaman şudur, budur. Birbirimizi suçlamayalım. 3 ay sonra
seçime gideceğiz. Gidip de gelmemek var. Tekrar sokakta karşılaşmak var.
Birbirimize sırtımızı dönmek yerine elini sıkacak kadar bu işleri medeni şekilde
götürmek lazım.''

Tasarının maddelerine geçildi.

TBMM Anayasa Komisyonunda, Anayasa Mahkemesinin
yeniden yapılandıran tasarının 11 maddesi kabul edildi.

Komisyonda, Tasarının, ''Üyeliğin boşalması ve sona ermesi''ni düzenleyen
11. maddesi, uzun süre tartışıldı. Maddede, ''12 yıllık görev süresini tamamlayan
ancak emekliliğe hak kazanmayan Başkan ve Üyelere, emekliliğe hak kazanıncaya
kadar, son aylıklarının üçte ikisi tutarında tazminat verilmesi''ni öngören
düzenleme, CHP ve bazı AK Parti milletvekillerince eleştirildi.

CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü, Anayasa Mahkemesi Başkan ve
üyelerine, ''Kimseye tanınmayan bir yetkinin tanındığını'' belirterek,
düzenlemenin metinden çıkarılmasını istedi. Mengü, ''Bu çok ayıp. Hangi kurumda
var böyle bir düzenleme?'' diyerek tepki gösterdi.

CHP Eskişehir Milletvekili Tayfun İçli, DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümeti
döneminde Anayasa'da milletvekillerinin özlük haklarıyla ilgili bir düzenleme
yapıldığını hatırlatarak, ''Biz bir heyet halinde o zaman Cumhurbaşkanı olan
Sayın Sezer'in makamına çıktık. Bu düzenlemenin çıkmaması halinde veto edeceğini
söyledi. Biz bu istek doğrultusunda yeniden düzenleme yaptık. Anayasa
Mahkemesinin içtihatları dikkate alınmadan böyle bir düzenleme yapılır mı?''
dedi.

CHP Mersin Milletvekili İsa Gök de düzenlemeye karşı çıkarak, ''Devlette
böyle bir tazminat alan kurum var mı? Bunun adına rüşvet denir'' görüşünü
savundu.

Tasarıyı Anayasa Mahkemesine götüreceklerini, Yüksek Mahkemenin
kendisiyle ilgili konuyu görüşmek durumunda kalacağını anlatan Gök, ''Bunu yasama
organı olarak biz yapmayalım. Diyelim ki üyeliğe seçilen kişi daha önce
üniversitede öğretim üyesiyse, mesleğine döndüğünde 4-5 bin lira alacak, ama bu
düzenlemeye göre çalışmazsa 6 bin lira tazminat alacak. O zaman niye çalışsın?''
diye konuştu.

AK Parti İzmir Milletvekili İbrahim Hasgür, hiçbir kamu görevine nasip
olmayan bir ayrıcalığın Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyelerine tanındığını
belirterek, ''Zaten Anayasa Mahkemesi üyeliği bir ayrıcalıktır. 12 yıl görev
yaptıktan sonra bir de bu şekilde tazminat ödenmesini anlamış değilim'' dedi.

AK Parti Giresun Milletvekili Hacı Hasan Sönmez de üyelerin görev
süresini bitirdikten sonra seçilmeden önceki görevlerine iade edilmesi yönünde
düzenleme yapılmasını önererek, ''Aksi takdirde, düzenleme vicdani yönden
rahatsız edici olur'' diye konuştu.

AK Parti Gaziantep Milletvekili Mahmut Durdu ise ''Düzenlemeyi eleştiren
milletvekillerinin hassasiyetine katıldığını'' ifade etti.

Madde üzerinde uzun süren tartışmaların ardından CHP milletvekilleri
''Düzenlemenin tasarıdan çıkarılmasını'', AK Parti'li Sönmez ise ''Görev süresini
tamamlayan ancak emekli olamayan başkan ve üyelerin istekleri halinde önceki
görevlerine dönebilmelerini'' içeren birer önerge verdi.

Önergeler oylanmadan önce Hükümet adına söz alan Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, ''Maddenin yarına bırakılmasını'' isteyerek,
''Aceleye getirmeyelim, ortak bir çözüm bulalım'' dedi. CHP'li
milletvekillerinin ''Çözüm bulundu, önergeleri oylayalım'' demesi üzerine Çiçek,
''Önerge tam karşılamayabilir. Oylanırsa, ben tasarıdan yana görüş bildiririm''
diye konuştu.

Çiçek, ''Yarına kalırsa baskı görürsünüz'' diyen CHP'li İçli'ye,
''Şahsımı kastediyorsanız baskı söz konusu olmaz'' karşılığını verdi. Bunun
üzerine önergeler oylanmadan, bir sonraki maddeye geçildi. Komisyon Başkanı
Burhan Kuzu, ''Yarınki ilk işimiz bu madde olsun'' dedi.

11 maddesi kabul edilen tasarının görüşmeleri sürüyor.(13:46)