2014-11-24 - 12:36
2015 YILI BÜTÇESİ TBMM PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU'NDA...
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Dışişleri Bakanlığı ile Avrupa Birliği Bakanlığı'nın 2015 yılı bütçeleri kabul edildi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Dışişleri Bakanlığı ile Avrupa Birliği Bakanlığı'nın 2015 yılı bütçesinin görüşülmesine başlandı.

AK Parti Manisa Milletvekili Recai Berber başkanlığındaki komisyonda Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Birliği Bakanlığı ve Türk Akreditasyon Kurumu'nun bütçeleri ile Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı'nın Sayıştay raporu görüşülecek.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Avrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkır salona gelişlerinde komisyon üyeleriyle tokalaştılar. Bu sırada Avrupa Birliği Bakanı Bozkır, CHP'li Rıza Türmen, Faruk Loğoğlu ve Osman Korutürk ile kısa süre sohbet etti. Korutürk, Bozkır'ın iki gün önceki doğum gününü kutladı.

CHP Denizli Milletvekili Adnan Keskin görüşmeler öncesinde usule ilişkin söz alarak, dış politikada önemli gelişmeler yaşandığını belirterek, üyelerin görüşmeler bölümündeki konuşma sürelerinin 20 dakikaya uzatılmasını istedi. Keskin, Edirne Valisi Dursun Şahin'in Büyük Sinagog'a ilişkin açıklamalarını da eleştirerek, Dışişleri Bakanlığı'nın buna gerekli tepkiyi vermediğini savundu. Keskin, Vali Şahin'in görevden alınmasını da talep etti.

Bazı muhalefet partisine mensup milletvekilleri de usül bakımından söz alarak, Dışişleri Bakanlığı ile Avrupa Birliği Bakanlığı bütçelerinin ayrı ayrı oturumlarda görüşüleceğine ilişkin duyuru yapıldığını belirterek, toplantı öncesinde görüşmelerin tek oturumda gerçekleştirilmesi kararı alınmasını eleştirdiler.

Komisyon Başkanı AK Parti Manisa Milletvekili Recai Berber de komisyon üyelerinin talepleri yönünde iki bakanlığa ilişkin görüşmelerin birleştirilmesi kararı alındığını, duyuru konusunda yaşanan gecikmenin de bir daha yaşanmaması için gerekli hassasiyet göstereceklerini söyledi.

Komisyonda, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu bakanlığın bütçesine ilişkin sunum yapıyor.

Ardından Avrupa Birliği Bakanı Bozkır da sunumunu yapacak.

Çavuşoğlu, bakanlığının 2015 yılı bütçesinin TBMM Plan ve Bütçe komisyonundaki görüşmelerinde, dış politika gündemindeki temel meseleler ve izlenen politikalar hakkındaki değerlendirmelerini paylaştı.

Dünyada ve özellikle Türkiye'nin yakın komşuluk alanını oluşturan coğrafyada, tarihi gelişmelerin yaşandığı bir dönemde Dışişleri Bakanı olarak atandığını vurgulayan Çavuşoğlu, bu değişim ve dönüşüm sürecinin pek çok zorluk ve sınamayı ortaya çıkarmış olsa da önemli fırsatları da beraberinde getirdiğini belirtti. Bakan Çavuşoğlu, "Ve gururla söyleyebilirim ki ülkemiz, bu süreci etkileme ve doğru mecralara yöneltme kapasitesine sahiptir" diye konuştu.

Çavuşoğlu, Soğuk Savaş'ın sona ermesini takip eden yıllarda ortaya çıkan süreçlerin halen devam ettiğini, bunların da yeni değişim dalgalarını birlikte getirdiğini ifade etti.

Bazı bölgelerde insanların değişim taleplerine güç kullanımıyla cevap verildiğini belirten Bakan Çavuşoğlu, şöyle devam etti:

"Akdeniz havzasından Afrika ve Asya'nın en doğusuna kadar yaşamakta olduğumuz krizler, küresel istikrarı tehdit etmektedir. Ayrıca, yıllardır çözülmemiş sorunların da hareketlendiğini görüyoruz. Kitle imha silahları, yoksulluk, gelir dağılımındaki adaletsizlikler, iklim ve çevre sorunları, uluslararası terörizm, göç ve bulaşıcı hastalıklar gibi, kısa zaman öncesine kadar küresel gündemin üst sıralarında yer tutmamış yeni sorunlar da çözüm beklemektedir."

Türkiye'nin yakın komşularının yer aldığı çevrede karşı karşıya kaldığı karmaşık görüntüde üç hususun dikkat çektiğini söyleyen Çavuşoğlu, halkların despotik rejimlerce cezalandırıldığını, Avrupa'da aşırı sağ ve yabancı düşmanlığının yükselmeye başladığını ve Ukrayna ile Rusya arasında ortaya çıkan derin anlaşmazlığın, Soğuk Savaş'ın bazı unsurlarının tam manasıyla ortadan kalkmadığını gösterdiğini anlattı.

Mevlüt Çavuşoğlu, "Türkiye, tüm komşularıyla ve bölge ülkeleriyle ilişkilerini karşılıklı yarar temelinde, işbirliği ve diyalog yoluyla geliştirmeyi hedeflemektedir" ifadelerini kullandı.

Geride kalan dönemde bu hedef çerçevesinde 17 ülkeyle Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyleri'ni hayata geçirdiklerinin altını çizen Çavuşoğlu, ayrıca, serbest ticaret anlaşmalarına öncelik vererek 12 yılda 17 yeni anlaşma imzaladıklarını dile getirdi.

Vize muafiyeti anlaşması imzalanan ülke sayısının onay işlemleri tamamlanacak olanlarla birlikte 70?e yükseleceğini hatırlatan Çavuşoğlu, komşularla toplam ticaret hacminin de 2002 yılında 13 milyar Dolar seviyesinde iken geçen yıl sonu itibariyle 94 milyar Dolara ulaştığına dikkati çekti.

Bakan Çavuşoğlu, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da bölge halklarının özgürlük ve refah taleplerinin yeni dönemin temelini teşkil ettiğini ancak kendi güçlerini ne pahasına olursa olsun sürdürmek isteyen bazı rejimlerin, halklarının bu meşru taleplerini karşılamak yerine, mevcut durumu etnik ve mezhepsel fay hatları yaratmayı ve kimlik siyaseti gütmeyi tercih ettiğini anlattı.

Halkların hak ve özgürlükler için verdikleri mücadeleye en başından beri ilkeli bir destek verdiklerini belirten Çavuşoğlu, "Demokratik hayata geçişte gereksinim duydukları kapasite inşası için maddi manevi her türlü desteği sağladık" şeklinde konuştu.

Suriye'de rejimin körüklediği bir iç savaşın neticesinde, 200 binden fazla insanın hayatını kaybettiğini, 7 milyon kişinin ülke içinde yerinden edildiğini, 3,5 milyona yakın kişinin de komşu ülkelere sığındığını dile getiren Çavuşoğlu, "Bu büyük insanlık dramı karşısında Batı ülkeleri, takınacakları tavır bakımından tarih önünde çok önemli bir sınavdan geçmektedirler" dedi.

Bakan Çavuşoğlu, Türkiye'ye sığınan Suriye vatandaşları için yapılan harcamaların toplam tutarının 4,5 milyar Dolara ulaştığını, uluslararası toplumun sağladığı katkının ise 265 milyon Dolar gibi çok sınırlı bir mertebede kaldığını vurguladı.

"Suriye muhalefetine tam destek verilmediği sürece, aşırılık yanlısı gruplar çekim merkezi olmayı ve mevcut durumu istismar etmeyi, rejim de bu durumdan yararlanmayı sürdürecektir" diye konuşan Çavuşoğlu, ABD öncülüğündeki koalisyonun DAEŞ'le (IŞİD) mücadele kapsamında hava harekatı başlattığını, uluslararası toplumun dikkatinin bu bölgeye yönelmesini fırsat bilen rejimin ise muhaliflerin kontrolündeki bölgelere hava saldırılarını artırarak arazideki bazı kritik noktaları ele geçirdiğini belirtti.

Suriye rejiminin bölgede DAEŞ ve benzeri terörist örgütlerin ortaya çıkmasını ve palazlanmasını sağladığını dile getiren Çavuşoğlu, şunları söyledi:

"Dolayısıyla, DAEŞ'den kaynaklanan tehdidin ortadan kaldırılması için hava harekatının da tek başına yeterli olmayacağı açıktır. Suriye rejiminin son günlerdeki temel hedefi Halep'i çevreleyerek buradaki muhaliflerin uluslararası yardımlara ulaşmasını engellemek ve muhaliflerin Türkiye ile bağlantısını kesmektir. DAEŞ'in bölge nüfusu üzerindeki baskısı, rejimin kendi halkı üzerine hava saldırısı düzenlemeye devam etmesi, Suriye'de çok daha büyük bir insani kriz ve zorunlu göç baskısı meydana getirme riski taşımaktadır. Bu nedenle Türkiye, Suriye?nin sınırımıza yakın kısmında uçuşa yasak bölge ile güvenli bölgeler oluşturulmasını istemektedir. Zira, tüm bu yükün, Türkiye ve diğer komşu ülkelerce üstlenilmesi sürdürülebilir değildir."

Bakan Mevlüt Çavuşoğlu, bugüne kadar yüzbinlerce Suriyelinin ölümünden sorumlu olan rejimin yerini, Suriye halkının tümünü kapsayacak temsili bir hükümete bırakmasının elzem olduğunu ifade etti.

Suriye'deki çatışma ve kaos ortamından beslenen terör örgütlerinin Irak siyasetinden dışlanan grupları kendi karanlık amaçları için istismar ettiğine işaret eden Çavuşoğlu, yeni kurulan Irak Hükümeti'ne kapsayıcı ve kucaklayıcı bir çizgide hareket etmeleri halinde, güçlü destek sunmaya hazır olduklarının altını çizdi.

Çavuşoğlu, bu yeni dönemde, Irak'la ilişkileri daha üst seviyeye çıkarmayı, ayrıca DAEŞ ve PKK gibi terör örgütlerinin yok edilmesine dair işbirliğini geliştirmeyi amaçladıklarını söyledi.

Türkiye'nin, gelecek dönemde de Türkmen toplumunun Irak'taki mevcudiyetinin ve güvenliğinin garantörü olmaya devam edeceğini ifade eden Çavuşoğlu, ülkede yaşanan çatışmaların başta Musul, Kerkük, Selahaddin ve Diyala vilayetleri olmak üzere, ağırlıklı olarak Türkmenlerin yaşadıkları bölgeleri kapsadığını, bu nedenle, krizden en fazla etkilenen toplulukların başında da Türkmenlerin geldiğini anlattı.

Çavuşoğlu, "Sözkonusu güvenlik krizinin etkilerinin hafifletilmesi, ayrıca DAEŞ'le etkin mücadele sağlanabilmesi için ülkemiz Irak Hükümeti'ne ve uluslararası koalisyona destek vermektedir. DAEŞ'le mücadelenin başarılı olması, en başta Türkmen soydaşlarımızın güvenliğine hizmet edecektir" şeklinde konuştu.

Mısır'da insan haklarına ve temel özgürlüklere saygılı, siyasi açıdan kapsayıcı demokratik bir sistemin inşasının 2014 yılında da mümkün olmadığını söyleyen Çavuşoğlu, Türkiye'nin Mısır'ın istikrar ve gelişmesinin ancak bu ülkede halkın iradesine saygıyla mümkün olabileceği görüşünü savunan ilkesel ve demokrasi yanlısı tutumunun Mısır'da çeşitli çevrelerce eleştiri konusu olduğunu ve mütekabiliyet ilkesi gereğince, Mısır yönetiminin kararına karşılık diplomatik ilişkilerin 23 Kasım 2013 tarihinde maslahatgüzar seviyesine indirilmesi kararının alındığını hatırlattı.

Libya'daki krizin ciddiyetini koruduğunu belirten Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye'nin bu ülkedeki tüm taraflarla iletişim kanallarını açık tutmaya ve tarafları diyaloğa teşvik etmeye yönelik çabalarını sürdürdüğünü anlattı.

Orta Doğu bölgesindeki sorunların temelinde yer alan İsrail-Filistin ihtilafının bir an önce adil, kalıcı ve kapsamlı bir şekilde çözüme kavuşturulmasının zaruri olduğunu dile getiren Çavuşoğlu, şu ifadeleri kullandı:

"İsrail?in Kudüs ve Harem-i Şerif?in statüsünü değiştirmeye yönelik son haftalarda pervasızca yürüttüğü kışkırtıcı eylemler bölgeyi yeni bir kaosun eşiğine getirmiştir. İsrail, Harem-i Şerif ve Mescid-i Aksa?ya yönelik vahim bir ihlal gerçekleştirmiştir. İsrail'in Harem-i Şerif'in kutsiyetini ve özellikle Mescid-i Aksa'da Müslümanların inanç ve ibadet özgürlükleri başta olmak üzere temel insan haklarını pervasızca çiğneyen bu çirkin uygulamaları hiçbir şekilde kabul edilemez. İsrail bu tutumuyla barışa hizmet etmemekte, bölgeyi saracak bir yangını körüklemektedir.

Başta İslam ülkeleri olmak üzere, uluslararası alanda İsrail'in bu sorumsuz tutumuna bir an önce son vermesi ve Harem-i Şerif'teki tarihi statükonun korunması için girişimlerde bulunuyoruz. Filistin davası ve Kudüs?ün korunmasına büyük önem veren ülkemiz, İsrail?in ağır ihlallerine karşı uluslararası toplumun gereken duyarlılığı göstermesini teminen ilgili tüm platformlarda ve her düzeyde çabalarını sürdürecektir."

Bu yıl üst düzeyli temaslar bakımından İran?la ilişkilerde yoğun bir dönem yaşandığını söyleyen Çavuşoğlu, bu ülke ile bazı görüş ayrılıklarına rağmen, ikili ilişkileri karşılıklı menfaatler çerçevesinde geliştirme yönünde ortak iradenin mevcut olduğunun altını çizdi.

Türkiye için tarihi ve kültürel bağlar açısından özel bir yere sahip olan Balkanlar olduğunu söyleyen Çavuşoğlu, Sırbistan-Kosova ilişkilerinin normalleşmesi sürecinin bölge için önemine değindi. Çavuşoğlu iki ülke arasındaki diyalog sürecinin Kosova ve Sırbistan?ı AB?yle bütünleşme hedefine daha da yaklaştıracağına inancını dile getirdi.

Bulgaristan'da aralarında aşırı milliyetçi bir partinin de yer aldığı 4 partili bir koalisyon hükümeti kurulduğunu anımsatan Çavuşoğlu, bu hükümetin ilk icraatlarından biri olarak Bulgaristan Ulusal Televizyonu?ndaki Türkçe haberlerin yayından kaldırılmasını gündeme getirmesinin endişeleri haklı çıkarttığını anlattı. Çavuşoğlu, "Bu konu başta olmak üzere Bulgaristan?daki gelişmeleri yakından izliyor, soydaşlarımızın siyasi temsilcilerinin, haklarının korunması yönünde atacakları adımları desteklemeye devam ediyoruz" diye konuştu.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Kıbrıs müzakereleriyle ilgili ''Türkiye olarak, çözüme yönelik her türlü iyi niyetli yaklaşıma destek vermeyi sürdüreceğiz. Kıbrıs Türk halkına uygulanan haksız kısıtlamaların kaldırılması yönündeki gayretimiz de her platformda kararlılıkla sürdürülmektedir'' dedi.

Bakanlığın 2015 yılı bütçesinin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'ndaki görüşmelerinde konuşan Çavuşoğlu, Kıbrıs müzakereleri ve Yunanistan ile ilişkiler hakkında bilgi verdi.

Yunanistan ile mevcut Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi sürecinin sağladığı olumlu ivmenin sürdürülmesine önem verdiklerini dile getiren Çavuşoğlu, iç siyasette hareketli günler yaşayan ve 2015 ilkbaharında erken genel seçim ihtimalinden bahsedilen Yunanistan'da, kamuoyunun dikkatinin Türkiye ile ilişkilere yönlendirilmeye çalışıldığını söylemenin mümkün olduğunu belirtti.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin 25 Eylül 2014'te Kıbrıs Adası'nın güneyindeki deniz alanında sondaj faaliyetlerine başlaması üzerine TPAO'nun, yine adanın güneyinde sismik araştırmalara başladığını anımsatan Çavuşoğlu, ''Yunanistan tarafından bu gelişmeye verilen ve konuyu Türk-Yunan ilişkileri boyutuna çeken aşırı tepkiyi de az önce değindiğim çerçevede değerlendirmek mümkündür. Keza, 9 Eylül 2014'te kabul edilen 'Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığıyla Mücadele'ye dair yasa da buna örnektir. Sözde 'Pontus, Ermeni ve Küçük Asya Soykırımları'na atıfta bulunan yasa, iktidarın büyük ortağı Yeni Demokrasi Partisi'nin aşırı sağa kaptırdığı oyları geri kazanma çabasını göstermektedir'' diye konuştu.

Tasarının sahibi Adalet, Şeffaflık ve İnsan Hakları Bakanı Haralambos Athanasiu'nun, "Yasanın bir dış politika eylemi teşkil etmediği, ayrıca Türkiye dahil hiçbir komşu ülkeyi hedef almadığı" yönündeki ifadelerinin, Türkiye'nin her seviyede aktarılmış olan hassasiyetinin dikkate alındığının göstergesi olduğunu, yasanın uygulanmasını yakından takip edeceklerini kaydetti.

Yunanistan Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Evangelos Venizelos'la son defa BMGK marjında 25 Eylül'de New York'ta görüştüğünü, bu görüşmedeki talebi çerçevesinde, Venizelos?u 29-30 Kasım tarihlerinde konuk edeceğini, sözkonusu ziyaretin 5-6 Aralık'ta Atina?da düzenlenmesi kararlaştırılan Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi 3. Toplantısına da hazırlık mahiyetinde olacağını söyledi.

''Kıbrıs'ta iki halkın siyasi eşitliğine ve karşılıklı mutabakata dayalı siyasi bir çözüm istiyoruz, bu konuda bir adım önde olma anlayışımızı muhafaza ediyoruz'' diyen Çavuşoğlu, 11 Şubat'ta yeniden başlayan müzakere sürecine odaklanılmasını ve bu son fırsatın heba edilmemesini beklendiğini, ancak Rum tarafının 25 Eylül'de 9. parsel olarak belirlenen sahada sondaj çalışmasını başlattığını anımsattı.

Çavuşoğlu, ''Tabiatıyla, Rum tarafının Adanın tek sahibiymiş gibi hareket etmesine izin verilmesi mümkün değildir. Bunu ve Kıbrıs Türkü'nün bölgedeki doğal kaynaklar üzerindeki asli haklarını korumak için yapacağı her türlü çabanın tarafımızdan destekleneceğini defaatle açıklamıştık'' diyerek, bu bağlamda, Kıbrıs Türklerinin haklarının korunması adına, Barbaros Hayreddin Paşa Sismik Araştırma Gemisi'nin, KKTC tarafından TPAO?ya verilen ruhsat sahalarında 20 Ekim'de çalışmalara başladığını hatırlattı.

Rum tarafının Doğu Akdeniz'deki tek taraflı arama çalışmalarının süreci olumsuz etkileyebileceğini ilk sondaj girişiminde bulunulan 2011'den bu yana hatırlatıldığını belirten Çavuşoğlu, konuşmasında şunlara yer verdi:

*** HABERİN DEVAMINA İLGİLİ DOKÜMANLAR KISMINDAN ULAŞABİLİRSİNİZ***