2012-11-13 - 23:31
2013 YILI BÜTÇESİ TBMM PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU'NDA...
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, AB Bakanlığı'nın 2013 yılı bütçesi görüşüldü. Komisyon'daki görüşmelerin ardından AB Bakanlığı'nın bütçesi oylanarak kabul edildi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, AB Bakanlığı'nın 2013 yılı bütçesi görüşüldü. Komisyon'daki görüşmelerin ardından AB Bakanlığı'nın bütçesi oylanarak kabul edildi.

Bağış, AB Bakanlığı'nın bütçesinin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'ndaki görüşmelerinde yaptığı konuşmada, 2012 yılının gerek AB'de gerek Türkiye'nin bulunduğu coğrafyada kritik gelişmelerin yaşandığı, Türkiye'nin küresel öneminin arttığı, gücünün pekiştiği bir yıl olduğunu söyledi.

Bütün bu gelişmelerin bir kez daha Türkiye-AB ilişkileri sadece taraflar açısından değil, uluslararası toplum açısından da stratejik öneme sahip olduğunu gösterdiğini vurgulayan Bağış, AB'nin yaklaşık üç yıldan beri yaşanmakta olduğu mali krizin giderek ekonomik, siyasi ve toplumsal bir krize dönüştüğünü ifade etti.

Krizin yarattığı ''sorunlar silsilesinin'' 2012 yılında da devam ettiğini kaydeden Bağış, Avrupa bütünleşmesinin belirli bir strateji çerçevesinde derinleşip, genişlemekle beraber, sorun çıktığı zaman o sorunun çözümü için kendine bir hedef koyarak ilerleyen bir yapı olduğunu belirtti.

Pek çok krizle karşı karşıya kalan Avrupa bütünleşmesinin, krizleri başarıyla fırsata dönüştürdüğünü, evrimini devam ettirdiğini söyleyen Bağış, şöyle devam etti:

''Bizim için asıl önemli olan, krizin AB'yi nasıl şekillendireceğidir. AB'nin siyasi, ekonomik ve kurumsal yapısının krizden nasıl etkileneceği ve bu yeni mimaride Türkiye'nin ne gibi roller üstleneceğidir. Kriz sonrasında karar alma yöntemleri bakımından daha esnek bir bütünleşmeye gidileceğini, geleceğin AB'sinde bazı üye ülkelerin daha yavaş entegrasyonu tercih ederken, örneğin, Avro Bölgesi ülkelerinin daha ileri bir entegrasyon modeline doğru ilerleyebileceğini düşünüyoruz.

Bu çerçevede Türkiye'nin kendisini geleceğin Avrupa Birliği'ne tam üye olacak şekilde hazırladığına kimsenin şüphesi olmasın. Türkiye bu süreçteki kazanımlarından vazgeçmeden geleceğin AB'sinde yerini alacaktır.''

AB üyesi ülkelerde AB'nin geleceği sorgulanırken, uzun süren müzakere süreci ve siyasi blokajların Türkiye'de üyelik sürecinin sorgulanmasına neden olduğunun ve Türk halkı nezdinde AB'ye olan güvenin azaldığının birer gerçek olduğuna işaret eden Bağış, şunları kaydetti:

''Hükümetimiz, AB'ye uyum kapsamında atılan her adımın, vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerini, refahını ve yaşam standartlarını yükseltmek açısından faydalı olup olmadığının muhasebesini yaparak hareket etmektedir. Sadece, 'AB istedi' diye Türk halkının zararına hiçbir adım atılmamıştır. Bu süreçte gerçekleştirilen reformlar sayesinde vatandaşlarımızın sahip olduğu bireysel hak ve özgürlüklerin kapsamı genişletilmiş, çağdaş demokrasilerin olmazsa olmazı olan şeffaflık, hesap verebilirlik, katılımcılık gibi değerler gündelik hayatımızın bir parçası olmaya başlamıştır.

AB süreci, Türkiye'de sürdürülebilir ve istikrarlı bir büyüme ortamının devamı açısından da önemli bir rol oynamaktadır. Ekonomik kazanımlar, mali yardımlar ve idari yapının güçlendirilmesi çalışmaları özellikle dikkat çekmektedir.

Türkiye, AB süreciyle birlikte ciddi ekonomik kazanımlar elde etmiş ve etmektedir. Şu an içinde bulunduğu zorlu krize rağmen AB, hala dünyanın en büyük ekonomisi ve Türkiye'nin en önemli ticari ortağıdır.''

AB'nin içinde olduğu ekonomik sıkıntıların Türkiye'nin ticaretini etkilemiş olmasına rağmen, Türkiye'nin ihracatının ve ithalatının yaklaşık yüzde 40'lık bölümünün AB ülkeleriyle gerçekleştiğine işaret eden Bağış, Türkiye'ye giren doğrudan yabancı yatırımların yüzde 85'inin, teknolojik sermayenin ise yüzde 92'sinin AB kaynaklı olduğunu belirtti.

AB'nin, aday ülkelere AB üyeliği süreci kapsamında, müktesebata uyum ve müktesebatı uygulama yönünde almaları gereken siyasi, ekonomik, yasal ve idari tedbirler için mali yardımlar sunduğunu anımsatan Bağış, bu mali yardımlar sayesinde hayata geçirilen binlerce proje ile bahsedilen dönüşümün, devlet bütçesine yük getirmeden gerçekleştirilmesinin sağlanmakta olduğunu kaydetti.

Bağış, 2007-2013 bütçe döneminde, Türkiye'nin kullanımı için yaklaşık 4,8 milyar avro hibe tahsis edildiğini bildirdi.

Türkiye'nin AB üyeliğine hazırlanmasında büyük önem taşıyan idari yapının güçlendirilmesi için farklı programlar aracılığıyla kaynak ayrıldığını vurgulayan Bağış, bu kapsamda hiçbir bedel ödemeksizin danışmanlık, eğitim, teknik destek, mal ve hizmet alımı gibi imkanlar sayesinde, kamu kurumlarının idari kapasitelerinin güçlendirildiğini kaydetti.

Bağış, ''AB destekleriyle kurulan Ulusal Ajans faaliyetleri kapsamında, 2003 yılından bugüne 300 bini aşan sayıdaki vatandaşımıza Avrupa'nın kapıları açılmıştır. Bu anlamda, ülkemizin eğitim sistemine gerçek bir uluslararası boyut kazandırılmış, insan kaynağımızın gelişimine büyük bir katkı sağlanmıştır'' diye konuştu.

Bağış, ilişkilerdeki tüm sorunlara ve müzakere sürecinde karşılaşılan siyasi engellere rağmen, AB sürecinin Türkiye'ye pek çok fırsat ve kazanım sunduğunu kaydetti.

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci EgemenBağış, AB sürecinde bazı üye ülkelerin uzlaşmaz tavırlarının, fasıl açılmasını engelleyebildiğini ancak Türkiye'yi reform sürecini başarıyla sürdürmekten alıkoyamadığını söyledi.

Bağış, AB Bakanlığı olarak, kendileri için en önemli hususun AB süreci sayesinde yaşanan sosyoekonomik dönüşüm ve siyasi reform süreci olduğunu belirtti.

Bağış, ''Bu çerçevede, aynı anda hem bu dönüşümün ülkemizdeki öncülüğünü üstleniyor hem de Avrupalı liderlere ve Avrupa kamuoyuna ülkemizin farklı alanlardaki haklı taleplerini iletme görevini layıkıyla ifa etmeye çabalıyoruz'' dedi.

Göreve geldikleri günden itibaren Türkiye'nin AB üyeliğine ilişkin haklı beklentilerini ve görüşlerini farklı ülkelerde ve farklı platformlarda anlatmaya özen gösterdiğini vurgulayan Bağış, bu çerçevede 44 ülkeye 148 ziyaret gerçekleştirdiğini bildirdi.

Bunlardan 120'sini AB üyesi ülkelere yaptığını belirten Bağış, sadece Brüksel'e 33 kez gittiğini ve AB kurumlarıyla temaslarda bulunduğunu kaydetti.

Siyasi blokajlardan dolayı müzakere sürecinde yaşanılan tıkanıklığı aşmak için Avrupa Komisyonu ile işbirliğinin devam ettiğini ifade eden Bağış, komisyon ile siyasi blokajlı fasıllarda, çalışma gruplarıyla teknik açılış/kapanış kriterlerini en kısa sürede yerine getirmek ve vize, enerji, terörle mücadele gibi Türkiye-AB ilişkileri açısından önemli konularda işbirliği mekanizmalarını güçlendirmek amacıyla pozitif gündem adı altında geçici bir çalışma yöntemi geliştirdiklerini anımsattı.

Bağış, ''Müzakerelerdeki tıkanıklığa rağmen, özellikle pozitif gündem kapsamında, bazı fasılların kapanış kriterlerinin karşılanmış olması, Türkiye'nin AB üyelik yolundaki kararlılığının bir göstergesidir'' diye konuştu.

Hükümetlerinin, vatandaşlara uygulanan Schengen vizesinin kaldırılması hedefi çerçevesinde, ilgili tüm kuruluşların koordineli ve azimli çalışmaları neticesinde önemli bir aşama kaydedildiğini belirten Bağış, ''Bundan iki üç yıl öncesine kadar vize serbestisi ifadesini bile telaffuz etmeyen AB'nin, bugün vize muafiyeti konusunda bir taslak yol haritası hazırlama noktasına gelmiş olması Türkiye'nin artan ekonomik gücünün de bir teyididir'' değerlendirmesinde bulundu.

Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan ''Türkiye'ye ilişkin Taslak Vize Muafiyeti Yol Haritası''nın 20 Temmuz 2012 tarihinde Konsey'e sunulduğunu anımsatan Bağış, şunları kaydetti:

''Bilindiği gibi, vize muafiyeti sürecinin en önemli unsurlarından biri Geri Kabul Anlaşmasının uygulanmasıdır. Bu doğrultuda, Geri Kabul Anlaşması ülkemiz tarafından 21 Haziran 2012 tarihinde parafe edilmiştir. Anlaşmanın imzalanması ise ancak Yol Haritası üzerinde mutabık kalındıktan sonra gündeme gelecektir.

Bildiğiniz üzere, ülkemizce benimsenen tutum, Geri Kabul Anlaşması ile vize muafiyetinin eş zamanlı olarak hayata geçirilmesidir. Kararlılığımız, ilkeli duruşumuz ve haklılığımız sayesinde, eninde sonunda nihai hedefimiz olan vize muafiyetini elde edecek ve vatandaşlarımızın vize çilesine son vereceğiz.''

AB müktesebatına uyum çerçevesinde halihazırda 33 teknik fasıldan 13 tanesinin müzakerelere açıldığını, bunlardan 1 tanesinin geçici olarak kapatıldığını ifade eden Bağış, geriye kalan 20 fasıldan 17'sinin AB Konseyi veya bazı üye ülkelerin siyasi nitelikli, tek taraflı engellemeleri nedeniyle bloke edilmiş durumda olduğunu söyledi.

Bloke edilmemiş olan 3 faslın ise Rekabet Politikası, Kamu Alımları ve Sosyal Politika ve İstihdam olduğunu, ülke ekonomisini doğrudan etkiledikleri için, aday ülkelerin genellikle müzakerelerin son aşamasında ele aldıkları fasıllar olduğuna işaret eden Bağış, ''Oysa biz, diğer fasıllarda olduğu gibi, bu fasılların da kendi yararımıza olan alanlarında AB standartlarına ulaşmak için ilerleme kaydetmeye devam ediyoruz. Bazı üye ülkelerin uzlaşmaz tavırları, belki fasıl açılmasını engelleyebilmekte ama Türkiye'yi reform sürecini başarıyla sürdürmekten alıkoyamamaktadır'' diye konuştu.


Türkiye'nin son 4 yılda, siyasi blokajlara rağmen, mevzuat uyumundan, siyasi kriterlere, sivil toplum diyaloğundan, mali işbirliğine, her alanda, önemli adımlar attığına, atmaya da devam edeceğine dikkati çeken Bağış, şunları söyledi:

''Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin (GKRY) sözde AB Dönem Başkanlığı da tüm spekülasyonlara rağmen, bu adımların atılmasına engel olamamıştır. Biz GKRY'ye ve onların dönem başkanlığına ilişkin olarak tutumumuzu korumakla birlikte başta Avrupa Komisyonu olmak üzere Avrupa Parlamentosu ve diğer AB kurumları ile mevcut ilişkilerimizi yakın bir işbirliği içinde devam ettirdik ve ettirmekteyiz.

Nitekim Pozitif Gündemi GKRY Dönem Başkanlığında devam ettirdik. Kıbrıs meselesinde hiçbir şekilde çözümden yana bir tutum sergilemeyen ve her vesilede konuyu Türkiye'nin AB üyeliğini istismar etmek için kullanan GKRY'nin şımarık ve statükocu tavırları Kıbrıs'ta çözümün önündeki temel engeldir. Rumların bu tavırlarına müsamaha gösterenlerin de kendilerini açıkça Ada'da çözümsüzlüğün tarafında konumlandırdıklarını her platformda dile getiriyoruz.''

Avrupa Komisyonu tarafından yayınlanan 2012 Türkiye İlerleme Raporu'nun özellikle siyasi kriterler bölümünü büyük bir hayal kırıklığıyla karşıladıklarını ifade eden Bağış, diğer taraftan İlerleme Raporu'nun Türkiye'nin 33 teknik faslın 32'isinde ilerleme kaydettiğini teslim ettiğini söyledi.

Bağış, ''Bu da bizim tüm zorluklara ve siyasi blokajlara rağmen AB müktesebatına uyum konusundaki kararlılığımızın en açık ifadesidir. Bugün AB üye ülkelerinden herhangi birine İlerleme Raporu aynası tutulsa yansıması Türkiye'nin raporundan daha olumlu olmayacaktır'' diye konuştu.

Bakan Bağış'ın bütçe sunumunun ardından söz alan muhalefet milletvekilleri, hükümetin AB politikasını eleştirdi.

CHP milletvekilleri Türkiye'nin AB üyelik sürecinin önemini vurgularken, 50 yıllık geçmişi olduğuna işaret ettiler. AB'nin Türkiye'ye yaklaşımında haksızlıklar olduğunu ifade eden CHP'li milletvekilleri, hükümetin de reformları hayata geçirmek için gerekli hız ve etkinlikte çalışmadığını öne sürdüler. Muhalefet milletvekilleri, son dönemde müzakere sürecinde fasıl açılmamasını da hükümetin başarısızlığı olarak nitelediler.

CHP İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın, konuyla ilgili, ''Hükümet Kopenhag kriterlerini hayata geçirmek yerine, Ankara kriterlerini dayatıyor'' dedi.

CHP Kocaeli Milletvekili Hurşit Güneş de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın TL Bölgesi oluşturulabileceği hakkındaki açıklamasını anımsatarak, ''Avrupa Birliği'ne girmek isteyen bir ülke TL Bölgesi'nden bahsedemez. Avro Bölgesi'ne girmeyi kabul etmeyebilirsiniz ama TL Bölgesi demecinin anlamı, 'Biz AB'yi istemiyoruz' demektir'' diye konuştu.

CHP Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş ise AB'nin çok başarılı ancak ışığını kaybeden bir proje olduğunu belirtti. Türkiye'nin üyeliğinin, ülke ve bölgenin geleceği için önem taşıdığını vurgulayan Gümüş, Avrupa'daki ekonomik krizin ve Asya'nın yükselişinin bölgeler arasında entegrasyonu gerekli kılabileceğini söyledi. Gümüş, Avrupa Birliği Bakanlığı'nın giderek önem kazanacağını dile getirerek, bu konuda geleceğe yönelik çalışmalar yapılması gerektiğini kaydetti.

MHP Antalya Milletvekili Mehmet Günal ise AB'nin artık ilerlemediğini belirterek, ''Gelin artık bu işi fazla uzatmayalım, nişanı atalım'' dedi. Günal, Türkiye'nin demokratikleşme ve şeffaflık için gereken yasaları kendi başına Meclis'ten çıkarabileceğini sözlerine ekledi.

MHP Manisa Milletvekili Erkan Akçay ise AK Parti içinde Avrupa Birliği Bakanlığı'nın kapatılmasının bile konuşulduğunu ifade ederek, ''2005'te müzakerelere başlandığı dönemdeki göreceli başarının yerinde yeller esiyor. Hükümetin AB hikayesi bitmiştir'' diye konuştu.

AK Parti Erzurum Milletvekili Cengiz Yavilioğlu ise AB üyelik sürecinin sivil topluma katkısına değindi. Yavilioğlu, sivil toplumun bakanlık bünyesindeki Ulusal Ajans'ın himayesinde ve AB fonlarından yararlanarak gerçekleştirdiği projelerin, demokrasinin yerleşmesine olumlu etki ettiğini söyledi.

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, ''Türkiye'nin tarihi dokusu da gelenekleri de kültürü de başkanlık sistemi için çok daha elverişlidir'' dedi.

Bağış, AB Bakanlığının bütçesinin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'ndaki görüşmelerinde muhalefet milletvekillerinin görüşlerini dinledikten sonra sorularını yanıtladı.

AB Bakanlığının bütçesiyle ilgili sorular üzerine, bakanlık bütçesinde yüzde 30'luk artış bulunmadığını ifade eden Bağış, bütçenin 46 milyon TL'den 52 milyon TL'ye çıktığını, artışın yüzde 13 olduğunu söyledi.

İfade edilen yüzde 30'luk artışın Ulusal Ajans'ın bütçesinden kaynaklandığını belirten Bağış, Ulusal Ajans vasıtasıyla geçen yıl 44 bin gencin Avrupa'da eğitim aldığını bildirdi.

Bu eğitime harcanan masrafın yaklaşık yüzde 70-75'nin AB fonlarından, kalan kısmın Türkiye fonlarından karşılandığını bildiren Bağış, AB üyesi ülkeler ve aday ülkeler içerisinde bu konudaki bütçesi ve gönderdiği öğrenci sayısı en hızlı artan ülkenin Türkiye olduğunu kaydetti.

Birçok ülkenin kendi ulusal ajanslarına ayrılan fonları kullanamadığına dikkati çeken Bağış, Türkiye'nin genç nüfusunun bu konudaki talebini göz önüne alan AB yetkililerinin başka ülkelerden iade edilen fonları Türkiye'ye aktardığını anlattı.

Bağış, ''Türkiye'ye gelen fonlar arttığı zaman, Türkiye'nin de bu yüzde 25'lik katkısını artırması gerekmektedir. Asıl artış ondan kaynaklanmaktadır'' diye konuştu.

Bakan Bağış, geçen yıl 44 bin olan öğrenci sayısını bu yıl 55 bine çıkarmayı hedeflediklerini, bu sayının yıl sonuna kadar 60 bine ulaşacağını ifade etti.

Türkiye'nin AB'den 2006-2013 yılları arasında yaklaşık 5 milyar Avro hibe aldığını kaydeden eden Bağış, bu miktarla gerçekleştirilen projeleri anlattı.

Önümüzdeki yıl 70 bin genci AB'ye göndermeyi hedeflediklerini de bildiren Bağış, yaptıkları çalışmaların AB'de Türkiye'ye bakışı olumlu yönde etkilediğini, German Marshall Fonu'nun yaptığı bir araştırmanın, Avrupa'da Türkiye'nin AB üyeliğine bakışın olumlu yönde arttığını ortaya koyduğunu söyledi.

Bakan Bağış, bazı sorular üzerine, AB Bakanlığı'nın personelinin kadro yapısının diğer bakanlıklardan farklı olmadığını kaydetti.

Avrupa Birliği'nin bugüne kadar pek çok kriz yaşadığını anımsatan Bağış, ''Ama Avrupa Birliği her krizden güçlenerek çıkmıştır. Evet bugün Avrupa Birliği'nin bir akıl tutulması içerisinden geçtiğini ben hala iddia ediyorum, ama bunların hepsi geçicidir. Hiçbir kriz sonsuza kadar sürmez'' değerlendirmesinde bulundu.

Başkanlık sistemi ile ilgili olarak AB içerisinde müktesebatta herhangi bir kural bulunmadığına işaret eden Bağış, AB üyesi ülkeler içerisinde başkanlık sistemi, parlamenter sistem ve kraliyetle yönetilen ülkeler bulunduğunu anımsattı.

Bağış, ''Başkanlık sistemi ile yönetilen bir ülkede 17 yıl yaşamış bir kişi olarak, bunu iddia ederek söylüyorum: Türkiye'nin tarihi dokusu da gelenekleri de kültürü de başkanlık sistemi için çok daha elverişlidir. Başkanlık sistemi hiçbir zaman bir kişinin, yani başkan olarak seçilen kişinin mutlak yönetimi anlamına gelmemektedir'' görüşünü belirtti.

Gerçek başkanlık sistemlerinde yasama, yürütme, yargı erkleri arasında görev dağılımı ve denetleme mekanizmaları iyi kurulursa o ülkelerin başarılı olduğunun görüldüğünü vurgulayan Bağış, ''Bugün dünyada ekonomik rakamları başarılı olan bütün ülkelerin başkanlıkla yönetilen ülkeler olması bir tesadüf olmasa gerek'' dedi.

Avrupa'nın yaşanan krizlerden gerekli dersleri çıkararak karar mekanizmalarında değişikliğe gideceğini öngördüklerini ifade eden Bağış, Türkiye'nin AB üyesi olsa bile Avro Bölgesine girme konusuna sıcak bakmadığını kaydetti.

Bu yıla girerken herkesin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin AB dönem başkanlığında Türkiye'nin AB sürecinin duracağını iddia ettiğini ifade eden Bağış, AB'ye, tarihinde olmayan pozitif gündemi icat ettirdiklerini vurguladı.

Siyasi sebeplerle engellenmiş sekiz ayrı fasılda çalışma grupları oluşturduklarına dikkati çeken Bağış, bu çalışma gruplarının dört ayrı fasılda kapanış kriterlerinin yerine getirildiğine dair komisyondan resmi, yazılı neticeler elde ettiklerini bildirdi.

AB reformları çerçevesinde geçen yıl kabul edilen 3. Yargı Paketi sayesinde 33 bin 500 kişinin cezaevlerinden tahliye edildiğini anımsatan Bağış, 2006 yılında tutuklu sayısı yüzde 49 iken bu sayının yüzde 25'e düştüğünü belirterek şöyle devam etti:

''Fransa'dan çok daha düşük noktaya geldik. Sorunlarımız yok demiyorum. Evet sorunlarımız var ama mükemmel bir ülke de yok. Bizi eleştiren birçok ülkedeki sorunlar bizden çok daha fazladır.''

İdam tartışmaları konusunda Bağış, Türkiye'nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu hatırlatarak, ''Burada her konu tartışılır. İdam konusu da geçmişte olduğu gibi bugün de farklı kesimler tarafından tartışılabilir, bundan daha doğal bir şey yoktur. Belki bu konuda AB'nin de tartışma başlatmasına Türkiye'deki tartışmalar vesile olacaktır'' diye konuştu.

Reform İzleme Grubu toplantılarına muhalefetin neden davet edilmediği sorusunu yanıtlarken Bağış, burada icrai sorumluluğu olan siyasi ve bürokratların tartışmalar yaptığını belirtti.

Bağış, muhalefetin katılması teklifinin Reform İzleme Grubu'nda gündeme getirildiğini ancak uygun görülmediğini kaydetti.

Bakan Bağış konuşmasının sonunda, bakanlıklarındaki kadın sayısının yüzde 54, erkek sayısının yüzde 46 olduğu bilgisini de aktararak, yöneticilerinin yüzde 60'tan fazlasının kadın olduğunu bildirdi.

Komisyon'daki görüşmelerin ardından AB Bakanlığı'nın bütçesi oylanarak kabul edildi.