2016-02-15 - 12:02
2016 YILI BÜTÇESİ PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU'NDA...
Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Adalet Bakanlığı ve Kalkınma Bakanlığı ile ilgili kurumların 2016 yılı bütçeleri kabul edildi.
Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Adalet Bakanlığının 2016 yılı bütçesinin görüşülmesine başlandı.

Komisyon, 2016 yılı bütçesi üzerindeki çalışmalarını sürdürüyor.

Komisyonda, bugünkü ilk oturumda Adalet Bakanlığı, Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu, Türkiye Adalet Akademisi, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) bütçeleri ele alınacak.

Adalet Bakanlığı bütçesinin ardından Kalkınma Bakanlığı ile Türkiye İstatistik Kurumu, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı (DAP), Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı (KOP), Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı (DOKAP) ve Kalkınma Ajansları bütçeleri görüşülecek.
Plan ve Bütçe Komisyonunda, Adalet Bakanlığı bütçesinin görüşmeleri başlamadan önce tartışma yaşandı.

Komisyon, AK PARTİ Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç başkanlığında toplandı.

HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın sunumuna başlamadan önce usul üzerine söz aldı. Komisyonda bugüne kadar 20?nin üzerinde bakanlığın bütçesinin görüşüldüğünü, bazı bakanların, sorulara yanıt vermek yerine "icraatın içinden" konuşmaları yaptığını savunan Paylan, 100 sorudan15-20?sine cevap verdiklerini, geri kalanlara yazılı olarak da yanıt vermediklerini savundu.

Paylan, "Bu, yasama organını yok saymaktır, hepimize saygısızlıktır. Bu cevaplar gelmeden bundan sonraki bakanlık bütçelerinin görüşmelerine iki gün ara verelim. Bu cevaplar gelmelidir. Bu Komisyonun itibarını hep birlikte kurtaralım. Bu konuda oylama yapalım" dedi.

Komisyonda 13 Şubat Cumartesi günü Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesi üzerindeki görüşmelerde, Bakan Süleyman Soylu'nun, "Benim ilçe başkanımı dağa kaçırdın sen. Değneksiz köy buldun dolaşıyorsun, bundan sonra yok öyle bir şey" diyerek kendisini tehdit ettiğini iddia eden Paylan, daha sonra "ben sana demedim" ifadesini kullandığını bildirdi. Bu ifadelerle ilgili olarak tutanaklarda düzeltme yapılmadığını belirten Paylan, "Genel Kurul usulleri burada uygulansaydı Komisyon Başkanı, Sayın Bakan'ı uyarıp düzgün üslupla konuşmasını isterdi ya da kınama yapmasını isterdi. En azından 'ifadelerinizi doğru bulmuyorum' demesini beklerdim. Başkan, Komisyon üyesine iftira ve tehdit içeren sözlerini doğru bulmadığını dahi söylemedi" diye konuştu.

Paylan, konuyla ilgili olarak TBMM Başkanı İsmail Kahraman ile konuştuğuna işaret ederek, "Ben bekliyorum ki bu komisyon tutum alsın. Bugün bana yapıldı, yarın size de yapılabilir. Bu düzey nasıl Genel Kurulda olmuyorsa, burada da olmamalı. Gerekiyorsa burası tutum alsın. Bu ifadelerin düzeltilmesini, Komisyonu, milletvekiline tehdit ve iftiranın yapılamayacağına dair tutum almaya çağırıyorum" ifadesini kullandı.

Paylan'ın ardından konuşan Komisyon Başkanı Bilgiç, üyelerin görüşmeler sırasında bakanlara yönelttiği sorularla ilgili olarak tutanakları ilettiklerini, Maliye Bakanlığı ile ilgili soruların yanıtlarının geleceğini, diğer bakanlıklara da yarın 11.00 e kadar cevapları göndermeleri talebinde bulunduklarını söyledi.

Bilgiç, Paylan'ın gündeme getirdiği konuda yeni bir tartışmaya yol açmak istemediğini belirtti. Bilgiç, konuşmasını sürdürürken, AK Parti Trabzon Milletvekili Salih Cora'nın laf atması üzerine, "söyleyeceklerini unuttuğunu" belirterek, kendisine söz verdi. Cora, Bilgiç'in insicamını bozduğu için özür dileyerek, şöyle devam etti:

"Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız burada yok, onu tekrar özüre davet mahiyetinde bir talepte bulunuyor. Eğer tehdit edilmişse, hakaret edilmişse, rahatsız olmuşsa, bir suç isnadı olmuşsa savcılığa müracaat edebilir. Ama böyle bir konuşma yapmasının şu anda konumuzla hiçbir ilgisi olmadığını düşünüyorum."

Bilgiç, Cora'ya, "Sizinle aynı şekilde düşünmüyoruz. Bunların hepsinin siyasi mülahazalar olduğunu ve parlamento çatısı altında milletvekilleri arasında geçen konuşmaların çözülebileceğini, milletvekilleri arasında geçen her türlü konuşmanın yargıya taşınması gerektiği konusunda sizinle hemfikir değilim" dedi.

Cora'nın "Bunun tekrar tekrar gündeme getirilmesinin doğru olmadığını düşünüyorum. 6-7 Ekim Kobani olaylarından sonra AK Parti'nin binalarına saldırıların da faili sizin Eş Genel Başkanınız Selahattin Demirtaş'tır" demesi üzerine Bilgiç, birleşime ara verdi.

Aranın ardından usul tartışması devam etti. MHP Antalya Milletvekili Mehmet Günal, Bilgiç'e, "Sayın Cora ve Paylan?a gösterdiğiniz müsamahayı bize göstermiyorsunuz. Adalet Bakanı buradayken bari adaletli olun. Burada tabii milletvekillerinin hakları korunacak. İçtüzüğe ve teamüllere uyacağız. Cevap vererek haklarımızı korumuş olmuyorsunuz. Sayın Başkan lütfen adaletli olun. Hakkımızın korunması sadece cevapların verilmesiyle ilgili değil, önce Sayıştay ile ilgili hesaplarımız kuşa çevrilmeden getirilmesi lazım. Herkesi kurallara uymaya ve hakkaniyetli davranmaya devam ediyorum" dedi.

CHP İzmir Milletvekili Musa Çam, görüşmelerde bakanların kapanış konuşmalarında işi şova dönüştürdüğünü, yanıtları yazılı bildireceklerini söyleyip gittiklerini ve genel olarak yanıt vermediklerini ifade ederek, soru önergelerinin de aynı akıbetle karşılaştığını belirtti.

AK PARTİ Rize Milletvekili Hikmet Ayar, "Sayın Bakanımızın, 'başınıza yıkarız' dediği yer neresi? Kandil'i kastederek, 'başınıza yıkarız' dedi. Kandil'de kim var? PKK var. Evet, yıkıldı, yıkılıyor. Bir de söyleyene değil, söyletene bak" ifadesini kullandı.

CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu, aynı durumun üç aydan beri Genel Kurulda da yaşandığını, siyasi partiler arasında tartışmaların saatlerce sürdüğünü belirterek, şu görüşlere yer verdi:

"Her gün aynı konularla ilgili parlamento bu ülkenin sorunlarını çözemez gibi bir algı oluşuyor. Bu yerleştirilmeye çalışılıyor. Bunlar son derece yanlış. Parlamentoyu itibarsızlaştırarak, değersizleştirerek bir yere ulaşmaya çalışıyorsak bundan herkes zarar görür. Bindiğimiz dalı kesmeyelim; millet, halk bizi izliyor. Parlamentonun saygınlığını korumak hepimizin görevi."

HDP Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım, "Bir Bakan'ın o cümleleri o kadar rahat kullanma biçiminden ben utandım" diyerek, şu ifadeleri kullandı:

"Sorunu geçiştirdiniz. Kimse Meclisin üçüncü partisine o cümleleri kullanamaz. Kalkıp özre davet edilir. Sizin temsil ettiğiniz iradeyle ilgili sorunumuz yok. İktidar partisi koltuklarında oturan bir çok arkadaşla, asla aynı çizgiyi paylaşmam ama saygı duyarım. Ancak aynı saygıyı Sayın Bakan'a duymuyorum. Okuyun o cümleleri. Bir milletvekiline, bir yurttaşa yakışır mı? DİSK?teki gelişmeler benim de kabul etmediğim gelişmeler olabilir, aynı üslupla cevap vermek bir kabine üyesine yakışmıyor. Git, bir geçmiş resimlerine, 4-5 yıl önceki cümlelerine bak. O kelimeyi sen kullandıktan sonra normal yurdum insanı o cümleleri çok rahat kullanabilir."

MHP'li Günal, "kayıkçı kavgası"ndan bıktığını belirterek, "Sayın Bakanım daha önce ortaktınız. Afedersiniz, öküz öldü ortaklık bozuldu. Oturun konuşun. Neyi yapmadıysanız, gidin konuşun. Ne bozuldu? Meclisin itibarı gidiyor. Bunu çözüme kavuşturmadan aynı mantalite devam ederse parlamentonun saygınlığı biter. Başkanlıkla ilgili pazarlığınız varsa onu gidin kapalı kapılar arkasında yapın, bizi burada yormayın. Alıyorsanız başkanlığı, veriyorsanız başka bir şey...Başka yerde yapın pazarlığınızı. Başkanlık sistemini dayatmak için biz o tuzaklara düşmüyoruz. Nerede; İmralı?da mı Dolmabahçe'de mi Oslo?da mı nerede görüşecekseniz görüşün" diye konuştu.

HDP'li Paylan, Komisyonun itibarını konuştuğunu savunarak, "Yarın öbür gün size de iftira ve tehdit olursa sizin de hakkınızı savunacağım. Milletvekilleri sorumlu davranmalı. Ama bakanlar beş kez sorumlu davranmalıdır" görüşünü savundu.

Bilgiç, tutumunun net ve açık olduğunu belirterek, teknik bir komisyon olduklarını, sürekli siyasi mülahazalarla, tartışmalarla bütçe görüşmelerinin engellenmesini doğru bulmadığını ifade etti.

Bilgiç, şunları kaydetti:

"Sayın Bakan'ın dışarıda söylediği sözler buraya taşındı, bir tartışma yürütüyoruz. Başkanlığın müdahalelerinin neler olacağı açıktır; uyarma, kınama açıktır. Bu uygulamalar Genel Kurulun kararına bağlı olan düzenlemeler olarak oluşturulmuştur. Bizim sadece söyleyebileceğimiz burada kimsenin şahsıyla uğraşmaması ve hakaret içeren sözler söylememesidir. Sayın Bakan ile de konuştuk. Sayın Bakan sizi kastetmediğini ifade etti. Ama siz diyorsanız ki beni kast etti, o zaman mahkemelerde hakkınızı arayacaksınız."

Bunun üzerine HDP'li Paylan, "Yani bir şey yapmayacaksınız?" demesi üzerine Bilgiç, TBMM İçtüzüğü'nün ilgili maddelerini okudu. Bilgiç'in, "Bakan'ın ifadelerinde tehdit olduğunu düşünmüyorum. Net olarak da sizi kastetmediğini ifade etmiştir" karşılığını verdi.

Tartışmanın ardından Adalet Bakanlığının bütçesinin görüşülmesine geçildi.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, yeni dönemde Adli Zaman Yönetimi projesini hayata geçireceklerini belirterek, kurulacak takip sistemi sayesinde geciken dosyalar için aksayan yönlerin tüm yönleriyle ortaya konularak. çözüm üretilmesinin mümkün hale geleceğini söyledi.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Adalet Bakanlığının 2016 yılı bütçesinin görüşülmesine başlandı. Bozdağ, 2016 yılı bakanlık bütçesini, Komisyon'a sundu.

Hükümetleri döneminde attıkları adımların tümünün, hukuk devletinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesine yönelik olduğunu belirten Bozdağ, 2002 yılından bugüne kadar insan hak ve hürriyetlerini genişletme yolunda atılan adımlardan örnekler verdi. Bu kapsamda Anayasa'da yapılan değişikliklerle önemli reformlara imza atıldığını kaydeden Bozdağ, hükümetleri döneminde, temel hak ve hürriyetlerin geliştirilmesi yanında yeni hak arama yollarının da getirildiğini ve bu hak arama yollarının vatandaşa yeni umutlar verdiğini ifade etti.

"Son yıllarda gerçekleşen ve kamuoyunca yakından bilinen bazı vahim hukuki yanlış ve hatalar bu yollar sayesinde düzeltilebildi" diyen Bozdağ, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru imkanının getirilmesi, Kamu Denetçiliği Kurumunun oluşturulması, İnsan Hakları Tazminat Komisyonunun kurulması, Yüksek Askeri Şuranın ilişik kesme kararlarına karşı yargı yolunun açılması gibi ciddi hukuk reformları sayesinde hak arama yollarının önündeki engellerin kaldırıldığını ve hukuk devletinin gerçek hüviyetine kavuşturulduğunu anlattı.

Bakan Bozdağ, yapısı, yargılama usulü ve kararlarıyla pek çok eleştiriye konu olan Devlet Güvenlik Mahkemelerini, CMK 250. madde gereğince kurulan Özel Yetkili Mahkemeleri ve TMK 10. madde uyarınca oluşturulan Özel Yetkili Mahkemeleri kaldırdıklarını da hatırlattı.

Herkesin yargıya güvenmesi için yargı mensuplarının bağımsız, tarafsız, Anayasa, kanun, hukuk ve vicdan dışındaki ideoloji, siyasal tasavvur ve inanç gibi bağlılıkları reddeden bir yapıda olmasının zorunluluğuna işaret eden Bozdağ, "Hükümetlerimiz döneminde atılan her adım bunun en üst düzeyde tesisine yönelik olmuştur. Hak ve adaletin korunup gözetilmediği toplumlarda huzur ve güvenden söz edilemez. Toplumsal yaşamın huzur ve güven içerisinde sürdürülebilmesi ancak adalet sisteminin etkin bir şekilde işlemesi ile mümkündür" şeklinde konuştu.

Bekir Bozdağ, adalet alanında kapsamlı bir reform iradesi ortaya konulduğunu, yapılan çalışmalarla çeşitli alanlarda önemli yollar kat edildiğini ancak daha yapılacak çok iş bulunduğunu vurguladı.

Bunun için reform iradesinin kararlılıkla sürdürüleceğini söyleyen Bozdağ, atılacak yeni adımlarla yargılamaların makul ve öngörülebilir sürede tamamlanmasını, demokrasinin daha da gelişmesini ve insan haklarının daha etkin korunmasını, yargıda şeffaflığın ve hesap verilebilirliğin artırılmasını, performansa dayalı bir sistemin kurulmasını, halkın beklentilerine duyarlı bir yapının oluşturulmasını, vatandaşların hukuki güvencelerinin artırılmasını, iş dünyasının faaliyetlerini hukuki güvenlik içerisinde sürdürmesini ve vatandaşların haklarına daha kolay ve ucuz kavuşmasını hedeflediklerini anlattı.

Bakan Bozdağ, üzerinde çalıştıkları konulardan birinin de Bilirkişilik Kanun Tasarısı olduğunu ifade ederek, tasarıyla yargının temel sorunlarından olan bilirkişilik müessesesinin kurumsal bir yapıya kavuşturulmasını ve bilirkişilerin niteliği, seçimi ve denetimi konusunda daha etkin bir sistem kurulmasını amaçladıklarını kaydetti.

"Yapacağımız bu çalışma ile yargı yetkisini hakimlerle paylaşan bilirkişilik anlayışını tamamen sistemin dışına atacağız" diyen Bozdağ, tasarının yarın Bakanlar Kurulunda görüşüleceğini de bildirdi.

İş yükünün azaltılması için idari yargıya ilişkin de düzenlemeler yapılacağını, süreci uzatan usul hükümlerinin yeniden düzenlenmesi ve alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının geliştirilmesini öngören tasarı hazırlandığını belirtti.

Bozdağ, öngörülen düzenlemeyle aynı maddi ve hukuki sebebe dayalı davaların daha hızlı çözülmesi amacıyla, "grup dava" müessesesi getirileceğini ve idarelerin taraf olduğu adli uyuşmazlıklar ile bir kısım idari uyuşmazlıklarda sulh yolunun zorunlu hale getirileceğini kaydetti.

Bekir Bozdağ, reforma tabi tutmayı düşündükleri alanlardan birinin de noterlik olduğunu bildirdi.

Halen, avukatlar, hakimler ve savcıların listeye yazılarak, noter olmayı beklediklerini ifade eden Bozdağ, şu anda sistemde bulunanların sırayla gitmesi halinde, ömürlerinin noter olmaya yetmeyeceğini kaydetti. O nedenle, Noterlik Kanunu'nda değişiklik yaparak, sıra beklemeyi kaldıracaklarını belirten Bozdağ, müktesep hakların korunacağını söyledi. Bozdağ, "Bundan sonra hukuk fakültesi mezunları noter olmak için noterlik sınavına girecekler. Noter yardımcısı olmak için de bir sınav olacak" diye konuştu.

Türkiye'deki noter sayısının bin 844 olduğunu, 2002'de ise bin 231 olduğunu aktaran Bozdağ, noterlerin baktığı işleri artırmak üzere hazırlık yaptıklarını bildirdi.

Avukatlık Kanunu'nu değiştirmek üzere hazırlık içinde olduklarını anlatan Bozdağ, taslak hazırlayarak görüşe gönderdiklerini söyledi. Son çalışmaları yaptıklarını belirten Bozdağ, "Bundan sonra avukatlığa geçişi de sınavlı hale getireceğiz. Burada da müktesepleri koruyacağız" dedi.

Adli Yardımlaşma Kanunu, Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu tasarı taslakları üzerinde çalıştıklarını kaydeden Bozdağ, bu çalışmalar bittiğinde, siyasi partilerle görüşülerek, üzerinde çalışılacağını ve parlamentoya sevk edileceğini anlattı.

Bakan Bozdağ, 2002'de 9 bin 349 olan hakim - savcı sayısının şu anda 14 bin 714'e yükseldiğini, yardımcı personel sayısının da aynı dönemde 26 bin 274'ten 58 bin 324'e çıktığını dile getirdi.

Adli yargı mahkeme sayısının aynı süreçte 3 bin 581'den 6 bin 54'e yükseldiğine dikkati çeken Bozdağ, personeli çoğaltmak suretiyle yargıdaki işleri hızlandırdıklarını belirtti.

Bozdağ, bu yıl içinde 3 bin zabıt katibi alınacağını bildirerek, "Haziran'a kadar yapılmasını planlamaktayız. Diğer alanlarda da alımlarımız yıl içerisinde devam edecektir" dedi.

Bakan Bozdağ, yıl içerisinde yapacakları en önemli değişikliğin, istinaf mahkemelerinin fiilen hayata geçirilmesi olacağını belirterek, şunları söyledi:

"Adli yargıda istinafın kurulması yasası 2004'te çıktı, ancak 12 yılı aşkın zaman geçmesine rağmen fiilen uygulamaya konulamadı. Bölge İdare Mahkemelerinin Kurulmasına ilişkin yasa da 2014'te parlamentomuzdan geçti. İdari yargıda istinaf da faaliyete geçirilemedi. Şu anda HSYK tarafından istinafın faaliyete geçirilmesi için adımlar atılmış durumda. İlke kararları yayımlandı. Tayin, atama kararnamesinin ilanı yapıldı. 18 Mart 2016'da atamalar yapılacak, 20 Temmuz 2016'da da istinaf uygulamaya geçecektir.

İstinafın hukukumuzda büyük bir değişim yaşatacağına inanıyoruz. Çünkü, istinafın faaliyete geçmesi halinde hukuk davalarından yaklaşık yüzde 89'u, ceza davalarından yaklaşık yüzde 91'i, idari davaların ise yaklaşık yüzde 80'i istinafta kesinleşecektir. İstinaf mahkemeleri bir temyiz mahkemesi değildir, ikinci derecede yargılama yapan bir mahkemedir. Bu davalar istinafa geldiği zaman, istinaf mahkemesi delilleri doğrudan inceleme, değerlendirme, gerektiğinde tanık dinleme, keşif yapma, bilirkişiye başvurma, vakaları inceleme dahil her şeyi kendisi yapacak, usul ve yasaya bir aykırılık gördüğü zaman, ilk derece mahkemesi gibi işin esasına girip, doğrudan karar verecektir. Bu yargılamayı hızlandıracağı gibi bir ihtilafta, birinci yargılamayı yapan mahkemenin incelemesi ve değerlendirmesi dışında aynı dosyaya ikinci bir heyetin ayrı bir gözle bakmasını sağlayarak, adaletin doğru tecelli etmesine, hakkın sahibini bulmasına yol açacak ve dosyaların Yargıtaydan ilk derece mahkemesine gidip gelmesi sona erecektir."

Bozdağ, yargılamaların makul sürede çözümünün sağlanması için yargıda zaman yönetimi uygulamasına geçilmesi, basit uyuşmazlıkların daha kolay ve hızlı çözümünün sağlanması ve alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin geliştirilmesinin öncelikli alanları olmaya devam edeceğini söyledi.

Uzayan yargılamanın her zaman şikayet konusu olduğunu belirten Bozdağ, bu kapsamda atılacak adımları da anlattı. Yeni dönemde bu kapsamda "Adli Zaman Yönetimi" projesini hayata geçireceklerini ifade eden Bozdağ, projeyle ilgili şu bilgileri verdi:

"Kurulacak takip sistemi sayesinde geciken dosyalar için aksayan yönler dosya, mahkeme, yargı çevresi ya da ülke geneli için tüm yönleriyle ortaya konularak çözüm üretilmesi mümkün hale gelecek. Bu kapsamda Bakanlığımızda kurduğumuz komisyonlar halen çalışmalarına devam ediyor. Komisyonların çalışması şubat ayı itibarıyla tamamlanacak ve tüm kesimlerin görüşü alındıktan sonra çalışma HSYK'ya sunularak ideal yargılama süreleri duyurulacaktır. Bu sayede vatandaşlarımız davalarının ne kadar sürede sonuçlanacağı konusunda bilgi sahibi olacaktır."

Adalet Bakanı Bozdağ, 2002'den önce merdiven altlarında, izbe yerlerde adalet dağıtıldığını belirterek, Türkiye'nin bütün mahkemelerini, adliyelerini yeniden yaparak milletin daha iyi mekanlarda adalet hizmeti almasını sağlayacaklarını anlattı. Bozdağ, 2002'den bugüne kadar 216 adalet sarayının inşaatının tamamlandığını bildirdi.

Üzerinde çalıştıkları önemli bir konunun da adli veri bankası kurulması olduğunu ifade eden Bozdağ, bu istatistiklerin tüm yargı kurumlarının, parlamentonun ve kamuoyunun kullanımına sunulabilmesi için adli veri bankası kurulması çalışmalarını sürdürdüklerini kaydetti.

Yapılan çalışmalar sonucu Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) önünde bekleyen başvuru sayısının, 4 yıllık süreçte ciddi oranda düşüş gösterdiğini söyleyen Bozdağ, bu kapsamda, 31 Aralık 2012'de 16 bin 876 olan derdest başvuru sayısının 31 Aralık 2015 itibarıyla yaklaşık yüzde 50 oranında azalarak 8 bin 450'ye indiğini anlattı. Bekir Bozdağ, AİHM tarafından Türkiye hakkında verilen ihlal karar sayılarında da ciddi bir düşüş olduğunu, 2012'de 117 ihlal kararı verilmesine karşın, 2015'de bu sayının 79'a düştüğünü anlattı.

Adalet Bakanı Bozdağ, ceza infaz kurumlarının fiziki dönüşümünü büyük oranda tamamladıklarını, Türkiye genelinde 361 ceza infaz kurumu bulunduğunu, son 13 yılda standartlara uymayan 272 kurumun kapatıldığını bildirdi.

Halen ceza infaz kurumlarında bulunan toplam 182 bin 539 kişinin 156 bin 514'ünün hükümlü, 26 bin 25'inin ise tutuklulardan oluştuğunu aktaran Bozdağ, "Avrupa Birliği ülkelerinde tutukluluk oranları yüzde 20 civarında iken, bugün itibarıyla bizde yüzde 14'tür. Bu oran 2002 yılında ise yüzde 54 idi" dedi.

Bozdağ, ceza infaz kurumlarının personel yönünden de güçlendirildiğini ifade etti. Adalet hizmetlerin sağlıklı yürütülmesi için ihtiyaç duyulan bütçenin tahsis edilmesinin önemine işaret eden Bozdağ, adalet hizmetlerine ayrılan bütçenin artırılması yönündeki çabalarının önemli oranda sonuçlarını verdiğini, merkezi yönetim bütçesinin imkanları dahilinde bütçelerinin her yıl düzenli artırıldığını da kaydetti.

***HABERİN DEVAMINA İLGİLİ DOKÜMANLAR KISMINDAN ULAŞABİLİRSİNİZ***