
2011-11-23 - 09:16
2012 Yılı Bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonunda Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının bütçesinin görüşmelerine başlandı
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının 2012 yılı bütçesinin görüşmelerine başlandı.
Komisyonda ayrıca, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, Türk Akreditasyon Kurumu, Türk Standartları Enstitüsü, Türk Patent Enstitüsü, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu, Türkiye Bilimler Akademisi'nin 2012 yılı bütçeleri de görüşülüyor.
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, bakanlığının 2012 yılı bütçesine ilişkin sunum yaptı. Türk ekonomisinin, mali yapısı, bütçe disiplini, bankacılık sistemi, istikrarlı büyümesiyle her alanda parmakla gösterildiğini vurgulayan Ergün, hayata objektif bakabilen herkesin, Türkiye ekonomisinin son 9 yılda yaşadığı bu dönüşümü takdir edeceğini söyledi.
2023 yılı hedeflerine daha yüksek katma değerli üretim yaparak ulaşılabileceğini ifade eden Bakan Ergün, şunları kaydetti:
''Bilim ve teknoloji kapasitemizi artırırsak, ülkemizin sahip olduğu genç nüfusun, doğal kaynakların ve coğrafyanın değerini, mevcut durumun çok üstüne taşıyabiliriz.
Hükümet olarak, önümüzdeki dönemde sektör detayında mikro reformları hayata geçireceğiz. Bu mikro reformlar içinde de ar-ge, inovasyon, tasarım, markalaşma, üniversite sanayi işbirliği gibi alanların önemli bir ağırlığı olacaktır. Türkiye'de bilimsel faaliyetlerin artması, bilgi üretimin yaygınlaşması ve üretilen bilgilerin ticarileşmesi için yeni bir yapılanmaya ihtiyaç vardı.
Türkiye rekabeti nerede arayacak- Ucuz hammadde, ucuz işgücünde arayamaz. Türkiye rekabeti daha ileride aramak zorundadır. Türkiye'nin zenginliği yer altında değil, yer üstündedir. Biz bu zenginliğe, bu mirasa sahip bir toplumuz. Yeter ki bunu keşfedelim.
Önümüzdeki dönemde en çok önem vereceğimiz alanlardan birisi Türkiye'nin 81 ilinde bilim ve teknoloji merkezleri kurmak olacaktır. TÜBİTAK'ın önderliğinde yerel yönetimlerle işbirliği halinde kurulacak olan bu merkezler, çocuklarımızın ve gençlerimizin bilime olan ilgilerini artıracak, teknolojiyi daha doğru kullanmalarını sağlayacaktır.''
Bakanlığının, ülkenin bilim ve teknoloji kapasitesini artırmaya yönelik geçmiş dönemde yaptığı çalışmaları, artık çok daha üst bir seviyeye taşıyacağını anlatan Bakan Ergün, bu yılın başında uygulamaya başlanılan Sanayi Strateji Belgesinin, gerçekleştirecekleri reformlar için bir yol haritası olduğunu söyledi.
Strateji Belgesi'nde yer alan 72 eylemden 23 tanesinin, firmaların teknolojik gelişimi için kurgulandığını vurgulayan Ergün, aynı şekilde, otomotiv ve makine sektörleri için hazırladıkları strateji belgelerini de bu yıl uygulamaya başladıklarını anımsattı.
Demir-Çelik, Seramik ve Kimya sektörleri için hazırlanan strateji belgelerini de Ekonomi Koordinasyon Kuruluna sunduklarını aktaran Bakan Ergün, reel sektörle birlikte hazırladıkları ve yine birlikte uygulayacakları bu belgelerin, sektörlerin sorunlarını çözmek ve güçlü yönlerini geliştirmek açısından büyük önem taşıdığını dile getirdi.
Türkiye'nin yarım asırdan fazla bir süredir faal olduğu otomotiv sektöründe, artık üretim ve montaj başarısını, tasarım ve ar-ge alanına kaydırması gerektiğine işaret eden Bakan Ergün, ''Bu sadece milli hislerle söylenmiş sözler değil. Bir ihtiyaçtır. 50 yıllık birikimimizin üzerine yerli marka otomobil ortaya koyamazsak, bu birikimimizi taçlandıramayız. Bu imkan ve kabiliyet Türkiye'de var. Türkiye'nin bu sektörde artık kendi markasını oluşturmasının zamanının geldiğine inanıyoruz. Bakanlık olarak, bu konuda oluşabilecek bir Ulusal Odak Projesi'ne ne tür teşvik ve destekler sağlanabileceği üzerinde çalışmalar yapıyoruz. Kısa süre içinde Türkiye-de bu konuda önemli gelişmeler yaşanabileceğini düşünüyoruz'' diye konuştu.
Türkiye'de elektrikli araçların üretimi ve kullanımı, kamu alımlarında yerli makinelerin tercih edilmesi, kimya ve seramik gibi sektörlerde katma değerin artırılması için de önemli adımlar atacaklarını anlatan Ergün, bu adımların ne zaman, hangi şartlarda ve kim tarafından atılacağını da strateji belgeleriyle bir takvime bağladıklarını belirtti.
Bakanlık olarak, teknopark uygulamaları, San-Tez projesi, ar-ge merkezlerinin kurulması ve teknogirişim sermayesi desteği gibi projeleri başarıyla uyguladıklarını ifade eden Ergün, TÜBİTAK'ın hibe destek programlarının bütçesi 2002 yılında 12 milyon lira iken, bu ödeneğin 2011 yılında yaklaşık 67 kat bir artışla 800 milyon liraya çıkarıldığını kaydetti.
Ergün, 2002 yılında Türkiye'de kurulu teknopark sayısının sadece 2 iken, Türkiye'nin bugün 32'si faal olmak üzere 43 teknoparkı bulunduğunu söyledi.
2010'da ar-ge harcamalarının 2000 yılına göre 3 kat artarak 9 milyar lirayı aştığını, aynı dönemde, ar-ge harcamasının GSYİH'ye oranının ise binde 48'den binde 84'e ulaştığını anlatan Ergün, bu rakamı, 2017'de yüzde 2'ye, 2023'te ise yüzde 3'e çıkarmayı hedeflediklerini söyledi.
San-Tez ve Teknogirişim Sermayesi gibi programlarla Türkiye'de çok önemli projeler yürütüldüğünü kaydeden Ergün, 2011 sonunda 100 binin üzerinde marka başvurusuyla Avrupa'da ilk sıraya yerleşeceğini, bunun da herşeyi açıkladığını bildirdi.
Her yıl destekledikleri teknogirişimci sayısını, 100 kişiden 500 kişiye çıkardıklarını anlatan Ergün, şunları söyledi:
''Yine Teknogirişim sermayesinden yararlanan ve birinci fazda başarılı olan arkadaşlarımıza, ikinci faz için 500 bin liralık yeni bir destek programı hazırlamayı düşünüyoruz. İkinci faza geçenler ürünlerini prototipten öteye geçirip şirket kurarlarsa 500 bin destek verecek bir mekanizma üzerinde çalışıyoruz.
Patent Destek Programı, Ar-Ge Yatırım Destek Programı ile Tanıtım ve Pazarlama Destek Programı gibi yeni programları da devreye almayı planlıyoruz. Fizibilite çalışmaları tamamlanan Bilişim Vadisi'ni de yazılım ve bilişim sektöründeki firmalar için bir cazibe merkezine dönüştürecek çalışmalar yapıyoruz. Bu çalışmalarla, üretim ve ihracatımız içinde ileri teknolojili ve yüksek katma değerli ürünlerin payını yüzde 20'lere çıkarmayı hedefliyoruz. Böylece ülkemiz, teknoloji ithalatını azaltan bir ülke haline geleceği gibi, aynı zamanda teknoloji ihraç eden bir ülke de olacaktır.''
KOSGEB'in hizmet ve ticaret sektörlerine de hizmet vermeye başlaması, KOSGEB çağrı merkezinin kurulması ve 68 ilde açılan KOSGEB il müdürlükleriyle, çok daha fazla sayıda KOBİ'ye hizmet vermeye başladıklarını anlatan Ergün, KOSGEB'in, kendilerinden önceki 12 yılda KOBİ'lere 14,5 milyon lira destek sağladığını söyledi. Ergün, kendilerinin ise 2003 yılından bugüne kadar yaklaşık 400 milyon lira destek verdiklerini bildirdi.
Kendilerinden önceki dönemde kredi faiz destek programlarının da bulunmadığını ifade eden Ergün, ''Biz ise 203 bine yakın işletme için 11,3 milyar lira kredi hacmi oluşturduk, KOBİ'lerin ödemeleri gereken 1 milyar lira faizi karşıladık'' dedi.
Girişimcilik eğitimi alan 2 binden fazla kişinin KOSGEB'in Girişimcilik Destek Programından yararlandığını ve kendi işlerini kurduklarını belirten Ergün, ''Bu arkadaşlarımıza 27 bin liraya kadar geri ödemesiz hibe desteği sağladığımız gibi, sıfır faizli, 70 bin lira üst limitli, 2 yılı ödemesiz toplam 4 yıl vadeli olacak şekilde geri ödemeli destekler de sağlıyoruz'' diye konuştu.
Sanayimizin rekabet gücünü artırmak, çevre ve iş güvenliğiyle ilgili sıkıntıları minimize etmek için, OSB ve KSS çalışmalarına da büyük önem verdiklerini dile getiren Ergün, bugüne kadar altyapısı tamamlanan 143 OSB projesinin 73 tanesini kendilerinin bitirdiğini söyledi. Ergün, OSB'lerde 1 milyona, KSS'lerde ise 500 bine yakın istihdam sağlandığını belirterek, ''2012 yılında tamamlanması planlanan 9 OSB ve 6 KSS projesi ile de yaklaşık 17 bin 500 kişiye iş imkanı sağlamış olacağız'' dedi.
Bu yıl, organize sanayi bölgelerinde bulunan boş parselleri girişimcilerimize indirimli veya bedelsiz olarak tahsis etmeye başladıklarını anlatan Ergün, bu uygulamayla 60 il merkezi ve 117 ilçede yer alan 196 OSB'de 10 bine yakın parseli girişimcilere vermeyi planladıklarını kaydetti.
En önemli hedeflerinden birisinin de şu an OSB'lerde bulunan 16 meslek lisesi, 8 meslek yüksekokulu ve 16 mesleki eğitim merkezinin sayılarını artırmak olduğunu ifade eden Ergün, ''Zira sanayicilerimizin Türkiye'de kalifiye ara eleman bulma konusunda ne kadar zorlandıklarını çok iyi biliyoruz. Bazı OSB'lerin kendi üniversitelerini kurması konusunda da çalışmalarımıza başladık'' dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın, ''Bilimler Akademesi'nin özerkliğinin, diğer özerk kurumlarda yapıldığı gibi rafa kaldırıldığını, bilim adamlarını dışlayan yeni bir AK Parti arka bahçesi daha yaratıldığını'' iddia etti.
Türkiye'nin, bilim ve teknoloji alanında arzu edilen düzeyin çok gerisinde olduğunu ifade eden Ayaydın, ''Bu durum milletimizin kaderi değil, ülke yöneticilerinin yanlış, yetersiz politikalarının sonucudur'' dedi.
Ayaydın, Türkiye'de AR-GE'nin ihmal edildiğini, gereken önemin verilmediğini öne sürerek, ar-ge harcamalarının, bir ülkenin gelişmişlik düzeyini ölçmede göz önünde bulundurulan unsurların başında geldiğini belirtti.
TÜBİTAK'a 2012 bütçesinden sadece 1,6 milyar lira, TÜBA'ya 8,6 milyon lira ödenek tahsis edildiğine işaret eden Ayaydın, ''Bu tablodan bilim, ilerleme çıkar mı-'' diye sordu.
Ayaydın, Türkiye'nin, kapsamlı, köklü ve uzun vadeli uygulanabilir bir KOBİ stratejisinin bulunmadığını ileri sürerek, ''Yapılması gereken, uzun vadeli, gerçekçi bir strateji kapsamında KOBİ'leri desteklemek, onlara rekabetçi güç kazandırmak, teknik ve mali olanaklar tanımaktır. Zira ülkemizde büyümenin, istihdamın lokomotifi onlardır'' diye konuştu.
BDP Hakkari Milletvekili Adil Kurt, ''Savaş sanayisini geliştirmenin, bize bir katkısı olmayacaktır. Kendimizi akıl, fikirle korumak; silahla korumaktan çok daha mantıklı, koruma kalkanıdır. Silah sanayisi, teknolojisine yaptığımız yatırım çok akılcı, mantıklı yöntem değildir'' görüşünü savundu.
AK Parti Muğla Milletvekili Ali Boğa, Organize Sanayi Bölgelerine (OSB) arza tahsisi yapıldığını anımsatarak, ancak her ürünü üretmek yerine, söz sahibi olabilecekleri, standartları ile kurallar koyabilecekleri belli sektörleri tespit ederek, bunlara arza tahsisi yapılmasını istedi. Boğa, yatırım dalının, Türkiye için nerede önem taşıyorsa arsanın da orada olması gerektiğini ifade ederek, yatırımcılar arsa alırken, yatırım gücünü kaybettiklerini vurguladı.
İhtiyaçlar karşılanırken, önce yerli kaynaklardan hareket edilmesi gerektiğini kaydeden Boğa, yerli araç üretebileceklerini, teknoloji altyapılarının buna uygun olduğunu söyledi. Boğa, ancak bu aracı önce kendilerinin kullanmaları gerektiğini vurgulayarak, ''Tasarım, teknolojiden taviz vermeden, yerli tüketicimizin beğenisini kazanacak şekilde yerli otomobili üretmek durumundayız'' diye konuştu.
CHP Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu, bir ülkenin, kendisine özgü teknolojisi yoksa ne kadar geliri olursa olsun, ne kadar büyürse büyüsün, anlamının olmadığını belirterek, ''Suudi Arabistan, yüksek petrol geliri nedeniyle yüksek milli gelire sahip. Ancak hiçbir önemi yok. Dünyada önemli ülke, toplum değil. Bir toplumun sınıf atlayabilmesi, gelişmiş ülke olabilmesi için kendine has teknolojiye sahip olması lazım'' diye konuştu.
Bilimsel kurumları bir türlü siyasetten kurtaramadıklarını savunan Kuşoğlu, şöyle devam etti:
''Geçmişte Endülüs'ten Musevileri aldık, Osmanlı'ya getirdik bizim için çalıştı. Nazi Almanya'sından kaçan Musevileri aldık, her alanda çalıştılar. Hristiyan, Musevi hiçbir ayırımımız olmadı. Bu konuyla ilgili sıkıntımız yok. Bu kadar Musevi, Hristiyan ile çalışabilmiş bir toplumun kendi gavurlarıyla çalışamamasını anlayamıyorum. Niye çalışamıyoruz- Niye bir araya gelemiyoruz, birlikte üretim yapamıyoruz- Gavursa da gavur, geçmişte çalışmışız, şimdi de çalışalım ne olacak-
Kendi otomobilimizi yapacağımız söyleniyor. Dünya 100 yıldan önce, biz de 50 yıl önce yapmışız. Bu saatten sonra ne otomobili- Kendimize has otomobil yapacak mıyız, olmayan bir teknoloji oluşturacak mıyız- Kendimize has teknolojiyle üretiyorsak anlarım, herhangi bir markayı taklit edecekse, Mercedes'ten iyi olmayacaksa üretmeyelim. Üretelim, buna karşı çıkmıyorum ama bu kadar devrim gibi anlatmaya, kendimizi kandırmaya gerek yok.'' (12:49)
**** HABERİN DEVAMINI 'İLGİLİ DÖKÜMANLAR' BÖLÜMÜNDE BULABİLİRSİNİZ.****
Komisyonda ayrıca, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, Türk Akreditasyon Kurumu, Türk Standartları Enstitüsü, Türk Patent Enstitüsü, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu, Türkiye Bilimler Akademisi'nin 2012 yılı bütçeleri de görüşülüyor.
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, bakanlığının 2012 yılı bütçesine ilişkin sunum yaptı. Türk ekonomisinin, mali yapısı, bütçe disiplini, bankacılık sistemi, istikrarlı büyümesiyle her alanda parmakla gösterildiğini vurgulayan Ergün, hayata objektif bakabilen herkesin, Türkiye ekonomisinin son 9 yılda yaşadığı bu dönüşümü takdir edeceğini söyledi.
2023 yılı hedeflerine daha yüksek katma değerli üretim yaparak ulaşılabileceğini ifade eden Bakan Ergün, şunları kaydetti:
''Bilim ve teknoloji kapasitemizi artırırsak, ülkemizin sahip olduğu genç nüfusun, doğal kaynakların ve coğrafyanın değerini, mevcut durumun çok üstüne taşıyabiliriz.
Hükümet olarak, önümüzdeki dönemde sektör detayında mikro reformları hayata geçireceğiz. Bu mikro reformlar içinde de ar-ge, inovasyon, tasarım, markalaşma, üniversite sanayi işbirliği gibi alanların önemli bir ağırlığı olacaktır. Türkiye'de bilimsel faaliyetlerin artması, bilgi üretimin yaygınlaşması ve üretilen bilgilerin ticarileşmesi için yeni bir yapılanmaya ihtiyaç vardı.
Türkiye rekabeti nerede arayacak- Ucuz hammadde, ucuz işgücünde arayamaz. Türkiye rekabeti daha ileride aramak zorundadır. Türkiye'nin zenginliği yer altında değil, yer üstündedir. Biz bu zenginliğe, bu mirasa sahip bir toplumuz. Yeter ki bunu keşfedelim.
Önümüzdeki dönemde en çok önem vereceğimiz alanlardan birisi Türkiye'nin 81 ilinde bilim ve teknoloji merkezleri kurmak olacaktır. TÜBİTAK'ın önderliğinde yerel yönetimlerle işbirliği halinde kurulacak olan bu merkezler, çocuklarımızın ve gençlerimizin bilime olan ilgilerini artıracak, teknolojiyi daha doğru kullanmalarını sağlayacaktır.''
Bakanlığının, ülkenin bilim ve teknoloji kapasitesini artırmaya yönelik geçmiş dönemde yaptığı çalışmaları, artık çok daha üst bir seviyeye taşıyacağını anlatan Bakan Ergün, bu yılın başında uygulamaya başlanılan Sanayi Strateji Belgesinin, gerçekleştirecekleri reformlar için bir yol haritası olduğunu söyledi.
Strateji Belgesi'nde yer alan 72 eylemden 23 tanesinin, firmaların teknolojik gelişimi için kurgulandığını vurgulayan Ergün, aynı şekilde, otomotiv ve makine sektörleri için hazırladıkları strateji belgelerini de bu yıl uygulamaya başladıklarını anımsattı.
Demir-Çelik, Seramik ve Kimya sektörleri için hazırlanan strateji belgelerini de Ekonomi Koordinasyon Kuruluna sunduklarını aktaran Bakan Ergün, reel sektörle birlikte hazırladıkları ve yine birlikte uygulayacakları bu belgelerin, sektörlerin sorunlarını çözmek ve güçlü yönlerini geliştirmek açısından büyük önem taşıdığını dile getirdi.
Türkiye'nin yarım asırdan fazla bir süredir faal olduğu otomotiv sektöründe, artık üretim ve montaj başarısını, tasarım ve ar-ge alanına kaydırması gerektiğine işaret eden Bakan Ergün, ''Bu sadece milli hislerle söylenmiş sözler değil. Bir ihtiyaçtır. 50 yıllık birikimimizin üzerine yerli marka otomobil ortaya koyamazsak, bu birikimimizi taçlandıramayız. Bu imkan ve kabiliyet Türkiye'de var. Türkiye'nin bu sektörde artık kendi markasını oluşturmasının zamanının geldiğine inanıyoruz. Bakanlık olarak, bu konuda oluşabilecek bir Ulusal Odak Projesi'ne ne tür teşvik ve destekler sağlanabileceği üzerinde çalışmalar yapıyoruz. Kısa süre içinde Türkiye-de bu konuda önemli gelişmeler yaşanabileceğini düşünüyoruz'' diye konuştu.
Türkiye'de elektrikli araçların üretimi ve kullanımı, kamu alımlarında yerli makinelerin tercih edilmesi, kimya ve seramik gibi sektörlerde katma değerin artırılması için de önemli adımlar atacaklarını anlatan Ergün, bu adımların ne zaman, hangi şartlarda ve kim tarafından atılacağını da strateji belgeleriyle bir takvime bağladıklarını belirtti.
Bakanlık olarak, teknopark uygulamaları, San-Tez projesi, ar-ge merkezlerinin kurulması ve teknogirişim sermayesi desteği gibi projeleri başarıyla uyguladıklarını ifade eden Ergün, TÜBİTAK'ın hibe destek programlarının bütçesi 2002 yılında 12 milyon lira iken, bu ödeneğin 2011 yılında yaklaşık 67 kat bir artışla 800 milyon liraya çıkarıldığını kaydetti.
Ergün, 2002 yılında Türkiye'de kurulu teknopark sayısının sadece 2 iken, Türkiye'nin bugün 32'si faal olmak üzere 43 teknoparkı bulunduğunu söyledi.
2010'da ar-ge harcamalarının 2000 yılına göre 3 kat artarak 9 milyar lirayı aştığını, aynı dönemde, ar-ge harcamasının GSYİH'ye oranının ise binde 48'den binde 84'e ulaştığını anlatan Ergün, bu rakamı, 2017'de yüzde 2'ye, 2023'te ise yüzde 3'e çıkarmayı hedeflediklerini söyledi.
San-Tez ve Teknogirişim Sermayesi gibi programlarla Türkiye'de çok önemli projeler yürütüldüğünü kaydeden Ergün, 2011 sonunda 100 binin üzerinde marka başvurusuyla Avrupa'da ilk sıraya yerleşeceğini, bunun da herşeyi açıkladığını bildirdi.
Her yıl destekledikleri teknogirişimci sayısını, 100 kişiden 500 kişiye çıkardıklarını anlatan Ergün, şunları söyledi:
''Yine Teknogirişim sermayesinden yararlanan ve birinci fazda başarılı olan arkadaşlarımıza, ikinci faz için 500 bin liralık yeni bir destek programı hazırlamayı düşünüyoruz. İkinci faza geçenler ürünlerini prototipten öteye geçirip şirket kurarlarsa 500 bin destek verecek bir mekanizma üzerinde çalışıyoruz.
Patent Destek Programı, Ar-Ge Yatırım Destek Programı ile Tanıtım ve Pazarlama Destek Programı gibi yeni programları da devreye almayı planlıyoruz. Fizibilite çalışmaları tamamlanan Bilişim Vadisi'ni de yazılım ve bilişim sektöründeki firmalar için bir cazibe merkezine dönüştürecek çalışmalar yapıyoruz. Bu çalışmalarla, üretim ve ihracatımız içinde ileri teknolojili ve yüksek katma değerli ürünlerin payını yüzde 20'lere çıkarmayı hedefliyoruz. Böylece ülkemiz, teknoloji ithalatını azaltan bir ülke haline geleceği gibi, aynı zamanda teknoloji ihraç eden bir ülke de olacaktır.''
KOSGEB'in hizmet ve ticaret sektörlerine de hizmet vermeye başlaması, KOSGEB çağrı merkezinin kurulması ve 68 ilde açılan KOSGEB il müdürlükleriyle, çok daha fazla sayıda KOBİ'ye hizmet vermeye başladıklarını anlatan Ergün, KOSGEB'in, kendilerinden önceki 12 yılda KOBİ'lere 14,5 milyon lira destek sağladığını söyledi. Ergün, kendilerinin ise 2003 yılından bugüne kadar yaklaşık 400 milyon lira destek verdiklerini bildirdi.
Kendilerinden önceki dönemde kredi faiz destek programlarının da bulunmadığını ifade eden Ergün, ''Biz ise 203 bine yakın işletme için 11,3 milyar lira kredi hacmi oluşturduk, KOBİ'lerin ödemeleri gereken 1 milyar lira faizi karşıladık'' dedi.
Girişimcilik eğitimi alan 2 binden fazla kişinin KOSGEB'in Girişimcilik Destek Programından yararlandığını ve kendi işlerini kurduklarını belirten Ergün, ''Bu arkadaşlarımıza 27 bin liraya kadar geri ödemesiz hibe desteği sağladığımız gibi, sıfır faizli, 70 bin lira üst limitli, 2 yılı ödemesiz toplam 4 yıl vadeli olacak şekilde geri ödemeli destekler de sağlıyoruz'' diye konuştu.
Sanayimizin rekabet gücünü artırmak, çevre ve iş güvenliğiyle ilgili sıkıntıları minimize etmek için, OSB ve KSS çalışmalarına da büyük önem verdiklerini dile getiren Ergün, bugüne kadar altyapısı tamamlanan 143 OSB projesinin 73 tanesini kendilerinin bitirdiğini söyledi. Ergün, OSB'lerde 1 milyona, KSS'lerde ise 500 bine yakın istihdam sağlandığını belirterek, ''2012 yılında tamamlanması planlanan 9 OSB ve 6 KSS projesi ile de yaklaşık 17 bin 500 kişiye iş imkanı sağlamış olacağız'' dedi.
Bu yıl, organize sanayi bölgelerinde bulunan boş parselleri girişimcilerimize indirimli veya bedelsiz olarak tahsis etmeye başladıklarını anlatan Ergün, bu uygulamayla 60 il merkezi ve 117 ilçede yer alan 196 OSB'de 10 bine yakın parseli girişimcilere vermeyi planladıklarını kaydetti.
En önemli hedeflerinden birisinin de şu an OSB'lerde bulunan 16 meslek lisesi, 8 meslek yüksekokulu ve 16 mesleki eğitim merkezinin sayılarını artırmak olduğunu ifade eden Ergün, ''Zira sanayicilerimizin Türkiye'de kalifiye ara eleman bulma konusunda ne kadar zorlandıklarını çok iyi biliyoruz. Bazı OSB'lerin kendi üniversitelerini kurması konusunda da çalışmalarımıza başladık'' dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın, ''Bilimler Akademesi'nin özerkliğinin, diğer özerk kurumlarda yapıldığı gibi rafa kaldırıldığını, bilim adamlarını dışlayan yeni bir AK Parti arka bahçesi daha yaratıldığını'' iddia etti.
Türkiye'nin, bilim ve teknoloji alanında arzu edilen düzeyin çok gerisinde olduğunu ifade eden Ayaydın, ''Bu durum milletimizin kaderi değil, ülke yöneticilerinin yanlış, yetersiz politikalarının sonucudur'' dedi.
Ayaydın, Türkiye'de AR-GE'nin ihmal edildiğini, gereken önemin verilmediğini öne sürerek, ar-ge harcamalarının, bir ülkenin gelişmişlik düzeyini ölçmede göz önünde bulundurulan unsurların başında geldiğini belirtti.
TÜBİTAK'a 2012 bütçesinden sadece 1,6 milyar lira, TÜBA'ya 8,6 milyon lira ödenek tahsis edildiğine işaret eden Ayaydın, ''Bu tablodan bilim, ilerleme çıkar mı-'' diye sordu.
Ayaydın, Türkiye'nin, kapsamlı, köklü ve uzun vadeli uygulanabilir bir KOBİ stratejisinin bulunmadığını ileri sürerek, ''Yapılması gereken, uzun vadeli, gerçekçi bir strateji kapsamında KOBİ'leri desteklemek, onlara rekabetçi güç kazandırmak, teknik ve mali olanaklar tanımaktır. Zira ülkemizde büyümenin, istihdamın lokomotifi onlardır'' diye konuştu.
BDP Hakkari Milletvekili Adil Kurt, ''Savaş sanayisini geliştirmenin, bize bir katkısı olmayacaktır. Kendimizi akıl, fikirle korumak; silahla korumaktan çok daha mantıklı, koruma kalkanıdır. Silah sanayisi, teknolojisine yaptığımız yatırım çok akılcı, mantıklı yöntem değildir'' görüşünü savundu.
AK Parti Muğla Milletvekili Ali Boğa, Organize Sanayi Bölgelerine (OSB) arza tahsisi yapıldığını anımsatarak, ancak her ürünü üretmek yerine, söz sahibi olabilecekleri, standartları ile kurallar koyabilecekleri belli sektörleri tespit ederek, bunlara arza tahsisi yapılmasını istedi. Boğa, yatırım dalının, Türkiye için nerede önem taşıyorsa arsanın da orada olması gerektiğini ifade ederek, yatırımcılar arsa alırken, yatırım gücünü kaybettiklerini vurguladı.
İhtiyaçlar karşılanırken, önce yerli kaynaklardan hareket edilmesi gerektiğini kaydeden Boğa, yerli araç üretebileceklerini, teknoloji altyapılarının buna uygun olduğunu söyledi. Boğa, ancak bu aracı önce kendilerinin kullanmaları gerektiğini vurgulayarak, ''Tasarım, teknolojiden taviz vermeden, yerli tüketicimizin beğenisini kazanacak şekilde yerli otomobili üretmek durumundayız'' diye konuştu.
CHP Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu, bir ülkenin, kendisine özgü teknolojisi yoksa ne kadar geliri olursa olsun, ne kadar büyürse büyüsün, anlamının olmadığını belirterek, ''Suudi Arabistan, yüksek petrol geliri nedeniyle yüksek milli gelire sahip. Ancak hiçbir önemi yok. Dünyada önemli ülke, toplum değil. Bir toplumun sınıf atlayabilmesi, gelişmiş ülke olabilmesi için kendine has teknolojiye sahip olması lazım'' diye konuştu.
Bilimsel kurumları bir türlü siyasetten kurtaramadıklarını savunan Kuşoğlu, şöyle devam etti:
''Geçmişte Endülüs'ten Musevileri aldık, Osmanlı'ya getirdik bizim için çalıştı. Nazi Almanya'sından kaçan Musevileri aldık, her alanda çalıştılar. Hristiyan, Musevi hiçbir ayırımımız olmadı. Bu konuyla ilgili sıkıntımız yok. Bu kadar Musevi, Hristiyan ile çalışabilmiş bir toplumun kendi gavurlarıyla çalışamamasını anlayamıyorum. Niye çalışamıyoruz- Niye bir araya gelemiyoruz, birlikte üretim yapamıyoruz- Gavursa da gavur, geçmişte çalışmışız, şimdi de çalışalım ne olacak-
Kendi otomobilimizi yapacağımız söyleniyor. Dünya 100 yıldan önce, biz de 50 yıl önce yapmışız. Bu saatten sonra ne otomobili- Kendimize has otomobil yapacak mıyız, olmayan bir teknoloji oluşturacak mıyız- Kendimize has teknolojiyle üretiyorsak anlarım, herhangi bir markayı taklit edecekse, Mercedes'ten iyi olmayacaksa üretmeyelim. Üretelim, buna karşı çıkmıyorum ama bu kadar devrim gibi anlatmaya, kendimizi kandırmaya gerek yok.'' (12:49)
**** HABERİN DEVAMINI 'İLGİLİ DÖKÜMANLAR' BÖLÜMÜNDE BULABİLİRSİNİZ.****