2011-01-05 - 11:34
TBMM ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI KUZU SORULARI CEVAPLADI
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, 31 Aralık 2010'dan itibaren yürürlüğe giren Ceza Muhakemeleri Kanunu hükümleri çerçevesinde gerçekleşen tahliyelerle ilgili soruları cevapladı.
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu,
Ceza Muhakemeleri Kanunu (CMK) uyarınca gerçekleşen tahliyelerin ''af''
olmadığının kamuoyuna çok iyi anlatmak gerektiğini belirterek, ''Yasaya 'şunlar
şunlar, şundan tutuklu olanlar içeride kalır, diğerleri serbesttir' diye istisna
koyamazsınız; Hizbullah da çıkar, başka biri de çıkar'' dedi.

Kuzu, 31 Aralık 2010'dan itibaren yürürlüğe giren Ceza Muhakemeleri
Kanunu hükümleri çerçevesinde gerçekleşen tahliyelerle ilgili soruları cevapladı.
Kuzu, televizyonların bu konuyla ilgili haberleri veriş biçiminin kendisini çok
rahatsız ettiğini söyledi.

Burhan Kuzu, ''Sanki bir Rahşan affı gibi ortaya çıkartılıyor. Bir
taraftan 'tutuklu içeride suçunu bilmiyor, bu kadar uzun tutukluluk olur mu?'
diye dert yanıyorlar. Öbür taraftan da kendilerinin arzu ettikleri bazı kimseler
çıkamayınca bu sefer bu mevcut durumu çok farklı gösteriyorlar. Bunun bir af
olmadığını kamuoyuna çok iyi açıklamak lazım'' diye konuştu.

Ortada tutukluluk süresiyle ilgili bir tartışma bulunduğuna işaret eden
Kuzu, yakın bir zamanda Yargıtayın yaptığı açıklamada, 19 bin davanın zaman
aşımına uğradığının belirtildiğini hatırlattı. Bunun içinde birçok önemli davanın
da bulunduğunu ifade eden Kuzu, ''O bakımdan burada Yargıtay tarafından verilen
karar ya da kanunda yapılan değişiklik, netice itibarıyla tutukluluk süresiyle
alakalı olarak yapılmış bir değişikliktir. Yoksa ceza indirimidir, aftır ya da bu
manaya gelen bir şartlı tahliyedir, şartlı salıvermedir... Bu gibi kurumlar
değildir ortadaki tablo'' dedi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Türkiye ile ilgili birçok kararı
bulunduğuna dikkati çeken Kuzu, bu kararlarda tutukluluk sürelerinin uzunluğu,
davaların bitmemesi gibi nedenlerle Türkiye'nin mahkum edildiğini hatırlattı.
Kuzu, şöyle konuştu:

''Realite olarak davaların uzunluğu bu durumu ortaya çıkarmıştır.
Yargıtayın içtihadı ile beraber de bir tahliye süreci başladı. Yasalara 'şunlar
şunlar, şundan tutuklu olanlar içeride kalır, diğerleri serbesttir' diye istisna
koyamazsınız; Hizbullah da çıkar, başka biri de çıkar. Eğer kanun buysa bir
şekilde çıkar. Dolayısıyla belli bir takım suçluları öne çıkararak konuyu
rayından çıkartmamak lazım. Kaldı ki AİHM, 2 yıl ve daha üstü tutukluluk
sürelerini uzun kabul ediyor. Gerçi kendisinin elinde 4 yıl süren davalar var ama
ülkeyi mahkum ederken 2 seneyi geçmişse tutukluluk süreleri cezalandırma yoluna
gidiyor. Bunlar dışarıdan yargılanacak. Önemli bir bölümü hakkında yurt dışına
çıkış yasağı vardır. Belli sürelerde gelip imza atma durumları vardır. O açıdan
ortada çok çok, aman aman büyütecek bir mesele yok. Konuyu rayında tartışmak
lazım. Basında veriliş biçimi, sanki beraat etmişler, davullu zurnalı falan. Bu
vatandaşın kendi yaklaşımıdır. Ama ortada böyle bir tablo olduğunu da görmek
lazım.''

(11.34)