2017-11-23 - 11:15
2018 YILI BÜTÇESİ PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONUNDA
Adalet Bakanlığı, Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu, Türkiye Adalet Akademisi, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ile Hakimler ve Savcılar Kurulunun bütçeleri kabul edildi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Adalet Bakanlığının 2018 yılı bütçesinin görüşülmesine başlandı.

AK Parti Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç başkanlığında toplanan komisyonda, Adalet Bakanlığı, Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu, Türkiye Adalet Akademisi, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ile Hakimler ve Savcılar Kurulunun bütçeleri görüşülecek.

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'ün sunumundan önce, milletvekilleri usul üzerinde söz aldı.

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, "Terör örgütü elebaşısı (Fetullah Gülen) hakkında, ülkemizde yargılanmakta olduğu dosyalardaki deliller ve yakalama kararlarına istinaden, sonuncusu 3 Kasım 2017'de olmak üzere ABD'ye 7 adet iade talepnamesi ve 1 adet geçici tutuklama talebi gönderilmiştir." dedi.

Gül, TBMM Plan Bütçe Komisyonunda, Adalet Bakanlığının 2018 yılı bütçesine ilişkin sunum yaptı.

Hain darbe girişiminin ardından, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensuplarının iadeleri için yapılan çalışmalarla ilgili bilgi veren Gül, ilk olarak 19 Temmuz 2016'da FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in iadesi için ABD'ye "acil tutuklama ve iade" talebinde bulunulduğunu anımsattı.

Özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım'ın bu konuda muhataplarıyla yoğun temas kurduklarını belirten Gül, "Süreç içerisinde terör örgütü elebaşı hakkında, ülkemizde yargılanmakta olduğu dosyalardaki deliller ve yakalama kararlarına istinaden sonuncusu 3 Kasım 2017 tarihinde olmak üzere ABD'ye 7 iade talepnamesi ve 1 adet geçici tutuklama talebi gönderilmiştir." bilgisini verdi.

İade sürecinin ABD ile Türkiye arasındaki 1980 tarihli "Suçluların Geri Verilmesi ve Ceza İşlerinde Karşılıklı Adli Yardımlaşma Antlaşması" uyarınca yürütüldüğünü ifade eden Gül, şunları söyledi:

"Başvurularımız vesilesiyle bakanlığımızca ABD'deki muhataplarla düzenli görüşmeler yapılarak mevcut dosyalardaki suçlarda örgüt elebaşının bağlantısı ve darbe teşebbüsüne ilişkin bilgiler paylaşılmaktadır.

Bu hususta örgüt elebaşının kendi ülkelerinde korunmaksızın bağımsız ve tarafsız yargıya teslim edilmesi konusundaki talebimiz, beklentimiz ve ısrarımız devam etmektedir. Bunu hem uluslararası sözleşmeler kapsamında hem de ikili anlaşmalar çerçevesinde beklemek Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türk halkının hakkıdır. Bu hususta gerekli adımların atılmaması bir suçlunun korunması anlamına gelmektedir. Her türlü hukuki mücadele ve ısrar da devam edecektir."

Gül, bazı ülkelerin de FETÖ üyelerini kollayan tavırlarının kabul edilebilir bir tutum olmadığını vurgulayarak, "Özellikle FETÖ üyesi olarak tutuklu bulunan ve sözde sosyal demokrat görünümlü YARSAV'ı ele geçirerek, yargıya ve adalete nüfuz etmek için çalışan örgüt mensupları ve o dönem örgütün üyesi olarak YARSAV Başkanı yaptırılan bir kişiye ödül verilmesi de kınadığımız, kınayacağımız bir tutumdur. Anayasayı, demokrasiyi ortadan kaldırma yönünde çaba gösteren illegal terör örgütüne bu tür yaklaşımları nefretle kınıyoruz." dedi.

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensuplarının yargılanmalarına ilişkin tüm hususların kamuoyunun önünde cereyan ettiğini belirterek, "Bunun için Türk yargısının başı dik ve alnı açıktır. Yargı hem kendisine hem de ülkesine yönelen kuşatma harekatı karşısında etkin ve dinamik bir şekilde adil ve cesur kararlara imza atmaktadır ve atmaya devam edecektir." dedi.

Adalet Bakanı Gül, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, bakanlığının 2018 yılı bütçesine ilişkin yaptığı sunumda, hükümetleri döneminde vatandaşların hukuki güvencesinin artırıldığını, hak arama yollarının çoğaltıldığını belirterek, son olarak da 23 Ocak 2017'de KHK ile Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu kurulduğunu ifade etti.

Gül, tamamen bağımsız olan bu komisyonun kurulmasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) önünde derdest başvuru sayısında ciddi azalma meydana geldiğini, özellikle FETÖ üyeleri tarafından AİHM'e yapılan 25 bin civarında başvurunun OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonu'nun kurulması ve bunun üzerine yapılan itirazlar sonucu reddedildiğini aktardı.

Yargı yoluna kapalı olan KHK'larla ihraç konusunda yargı yolunun açıldığını belirten Gül, "Böylece Olağanüstü hal dönemi bile olsa temel insan haklarından sapma olmaması, insan haklarının güvence altına alınması ve bu işlemlerin yargı denetimine açılması anlamında hükümetimizin ortaya koyduğu çok önemli bir vizyon ve insan hakları paradigmasının gereği olarak çok önemli bir adım atılmıştır. Kamuoyuna açıklandığı üzere de komisyonda bu kararların yakın zamanda verilmesini bekliyoruz. Yine kararların akabinde de yargı yoluna başvuru imkanı yine hükümetimizin getirdiği düzenlemeyle açılmıştır." diye konuştu.

Yargı bağımsızlığının, demokratik hukuk devletinin olmazsa olmaz unsurlarından biri olduğunu vurgulayan Gül, yargı mensuplarının karar verirken her türlü etki ve baskıdan uzak, yalnızca hukuk kuralları ve vicdani sorumlulukla hareket etmeleri gerektiğine işaret etti.

Adalet Bakanı Gül, disiplin mahkemeleri dışındaki bütün askeri mahkemeler ile Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kaldırıldığını da hatırlatarak, böylece Türkiye'de çok uzun yıllardır tartışılan bir konunun çözüme kavuşturulduğunu anlattı.

Ayrıca Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun isminin Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) olarak değiştirildiğini ve Kurulun yapısı, üye seçim sisteminin yeniden düzenlendiğini anlatan Gül,
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin HSK'ya üye seçiminde rol üstlenmesi sayesinde milli iradenin yargı üst yönetimine yansımasının yolunun açıldığını kaydetti.

Yargılamaların makul sürede bitirilmesi ve adil yargılanma sürecinin temini için mahkemeler teşkilatının güçlendirilmesinin önemine işaret eden Gül, bu kapsamda önemli adımlar atıldığını, 2002'de adli yargıda 3 bin 581 olan mahkeme sayısının bugün 6 bin 295'e yükseldiğini bildirdi.

Bakan Gül, son 15 yılda mahkeme sayılarındaki artışın adli yargıda yüzde 76, idari yargıda 33.5 oranında gerçekleştiğini belirtti.

Yargı teşkilatının verimlilik esasına göre ele alınacağını ve iş yükü az mahkemelerin kapatılarak, ihtiyaç duyulan alanlarda mahkeme saysının artırılmasının sağlanacağını ifade eden Gül, istinaf kanun yolunun da yargı sisteminde önemli bir reform olduğunu kaydetti.

FETÖ soruşturmalarına değinen Gül, bu kapsamda ihraç edilen hakim ve savcı sayısının 3 bin 945 olduğunu açıkladı. Gül, hakim savcı sayısının iş yüküyle uyumlu bir sayıya çıkarılacağını vurguladı.

Adalet Bakanı Gül, 16 Kasım 2017 itibarıyla da tüm adalet teşkilatında OHAL Kanun Hükmünde Kararname kapsamında, 5 bin 920 personelin ihraç edildiğini, bunların yüzde 7'sinin görevine döndüğünü bildirdi.

Bakan Gül, yargının FETÖ silahlı terör örgütü tarafından kendi amaçları doğrultusunda nasıl kötüye kullanıldığına hep birlikte şahit olunduğunu belirterek, vicdanını hukukun ve gerçek adaletin hizmetine değil de bir terör örgütünün emir ve talimatlarının hizmetine sunan FETÖ mensuplarının, Cumhurbaşkanına, Yüce Meclise, seçilmiş meşru hükümete ve sonuçta demokrasi ile millet iradesine ihanet ettiklerini kaydetti.

Tarihte az rastlanan bu ihaneti yapanların, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı kavramını da istismar ettiklerine işaret eden Gül, yürütülen soruşturmaların büyük çoğunluğunda dava açıldığını, bazı soruşturmaların ise devam ettiğini, başta darbe girişimine ilişkin davalar olmak üzere, FETÖ silahlı terör örgütü ile ilgili açılan davaların hızla sonuçlanmaya başladığını aktardı.

Adalet Bakanı Gül, "Yargıya ilişkin tüm hususlar kamuoyunun önünde cereyan ediyor. Bunun için Türk yargısının başı dik ve alnı açıktır. Yargı hem kendisine hem de ülkesine yönelen kuşatma harekatı karşısında etkin ve dinamik bir şekilde adil ve cesur kararlara imza atmaktadır ve atmaya devam edecektir. FETÖ soruşturma ve davalarında yargı mensuplarının özverili çalışmaları ve hızı takdire şayandır. Milletimizin beklentisi bu davaların hızlı bir şekilde hukuk çerçevesinde sonuca ulaşmasıdır. Durum böyleyken özellikle yargı mensuplarının hedef gösterilmesi, adalete olan güveni sarsacak faaliyet ve eylemlere girişilmesini, FETÖ ve diğer terör örgütleriyle mücadelede toplum desteğini yıkmaya neden olacak çabaları ibretle izliyoruz." diye konuştu.

Bir yılı aşkın süredir fedakarca görev yapan yargı mensuplarının, bu ülke, bu devlet, millet için çalıştıklarını, bu insanların hedef gösterilmesinin büyük bir sorumsuzluk örneği olduğunu vurgulayan Adalet Bakanı Gül, konuşmasına şöyle devam etti:

"Yargı herkesin yargısı. Milletimizin, devletimizin ve yargımızın sistematik bir saldırıya uğradığı dönemde duracağımız yer bellidir, savunacağımız düşünceler bellidir. O da milli bir duruşla milletimizin, devletimizin ve yargının yanında olmaktır. Yargı hakkında itibar ve güven sarsıcı ifadeler kullanan kim olursa olsun söylemlerine, eylemlerine dikkat etmek zorundadır. Bu bir siyasi sorumluluk olduğu kadar adalet, tolum ve vicdan karşısında da büyük bir ödevdir. Bu hususta özellikle yargılamalarla ilgili o gece Anayasayı ortadan kaldırmaya, Cumhuriyetimizi, demokrasiyi ve hukuku ayaklar altına almaya çalışan bir terör örgütünü hepimiz gördük. Ama Türkiye bir hukuk devleti olarak bugün işte o örgüt üyelerini de kaldırmak istedikleri Anayasa, hukuk çerçevesinde, adil, vicdani kanaatine göre, bağımsız ve tarafsız yargı muhakeme etmekte, yargılamaktadır. Yargı kendi mevzuatı, vicdanı kanaati içinde karar vermekte; yargıya hiç kimse emir ve talimat veremez, yargı bu mücadeleyi, bu yargılamayı hukuk çerçevesinde yapar. Hepimize düşen, bu kararlara, bu yargılamalara saygı duymak ve sonuçları hep birlikte takip etmektir."

Ceza infaz sistemi ve denetimli serbestlik uygulaması hakkında da bilgi veren Gül, hükümetleri döneminde yapılan reformlarla uluslararası standartlara ve insan hakları alanındaki gelişmelere uygun, toplumsal ihtiyaçlara cevap verebilen bir ceza infaz sistemi oluşturulduğunu kaydetti.

Bakan Gül, 17 Kasım 2017 tarihi itibarıyla 384 ceza infaz kurumunda, 146 bin 63'ü hükümlü, 86 bin 69'u tutuklu olmak üzere, toplam 232 bin 132 kişinin bulunduğunu bildirdi.

AK Parti Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Ali Cevheri, yargının 15 Temmuz'da aldığı kararların tarihe geçtiğini belirterek, "Yargı organlarının bu habis urdan (FETÖ) temizlenmesi, adalete olan güveni daha da güçlendirecektir." dedi.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda ele alınan Adalet Bakanlığı ve bağlı kurumlarının 2018 yılı bütçesi üzerinde milletvekilleri görüşlerini açıkladı.

CHP İzmir Milletvekili Zekeriya Temizel, Türkiye'nin 15 Temmuz 2016'da darbe girişimi ile karşı karşıya kaldığını ve ardından OHAL ilan edildiğini anımsattı.

Normal yöntemlerle böyle bir belanın altından kalkamayacağı düşünüldüğü için OHAL ilan edildiğini belirten Temizel, OHAL'le verilen yetkiler sınırsız olmamasına rağmen bu yetkilerin iktidar tarafından sınırsız olarak kullanıldığını kaydetti.

"OHAL'in gerekli kıldığı konularda çıkarılan KHK'larda konu sınırlaması yok, ancak bu, her konuda OHAL kararnamesi çıkartılacağı anlamına gelmiyor." diyen Temizel, hangi konuların OHAL kapsamında değerlendirilmeyeceğinin belli olduğunu vurguladı.

CHP'li Temizel, KHK'larda yer alan 472 maddedeki düzenlemelerin OHAL ile ilgili olmayan konular olduğunu vurgulayarak, bu düzenlemelerden örnekler verdi.

OHAL kararnamesiyle bazı kurumların Varlık Fonuna devredildiğini anımsatan Temizel, bu konuda başvurdukları Anayasa Mahkemesi karar vermediği halde devirlerin gerçekleştiğini bildirdi.

Zekeriya Temizel, KHK ile Savunma Sanayi Destekleme Fonundan Varlık Fonu'na 3 milyar lira aktarıldığına işaret ederek, "İşte bu sözün bittiği yerdir, bunu hazmedemiyorum. Bir kamu kurumundan başka bir kuruma para verilmesi için OHAL kararnamesi çıkarılıyor." diye konuştu.

Temizel, OHAL ile yönetiliyor olmanın, hukuk devletinin dışına çıkılacağı anlamına gelmeyeceğini kaydetti.

HDP Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş, KHK'larla ülkenin dizayn edilmeye çalışıldığını savundu.

80 milyon vatandaşın önemli bir bölümünün OHAL uygulamaları nedeniyle sıkıntı çektiğini ifade eden Beştaş, OHAL'in bir an önce kaldırılması ve kararnamelerle yaratılan mağduriyetin sona erdirilmesi gerektiğini belirtti.

HDP'li Beştaş, şunları söyledi:

"Binlerce tutuklama, yüzbinlerce ihraç yaşandı. OHAL tam bir karabasan gibi Türkiye'nin üzerine çökmüş durumda. Eş genel başkanımız dahil HDP'den 9, CHP'den bir milletvekili cezaevinde, 126 gazeteci de cezaevinde. 'Cezaevinde olan gazetecilerin basın kartı yok' diyorsunuz ama onlar gazeteci. 110 avukat davalara girmekten men edildi. Türkiye tarihinde avukatlara yönelik en büyük baskıyı yaşıyoruz. Bütün bunlar, yargının tarafsız ve bağımsızlığına vurulan en büyük darbedir."

OHAL İnceleme Komisyonu'nun, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine giden başvuruları durdurmak için kurulduğunu öne süren Beştaş, "Kamudan atılanlar er ya da geç dönecek ama şu andaki mağduriyetler nasıl giderilecek? O kadar başvuru oldu ama komisyon henüz karar vermedi." diye konuştu.

"Çözüm sürecinde İmralı'da muhatap kabul edilen Abdullah Öcalan şimdi neden tecrit?" diye soran HDP'li Beştaş, demokratik siyaseti güçlendirecek adımlar atılması yerine, bu tip adımlar atılmasının ülkeye zarar verdiğini savundu.

MHP İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu, yargının, siyasi iktidarların ya da belli kişi ya da zümrenin kontrolünde olmaması gerektiğini vurguladı.

Hakim ve savcıların liyakat ve vicdan sahibi, "önce Türkiye, Türk Devleti" diyecek vasıflarda olmasının önemine işaret eden Aksu, güçlünün değil haklının korunmasının, devletin temel önceliği olması gerektiğini anlattı.

Aksu, yargı alanında yapılacak her türlü değişikliğe ilişkin, "Toplumun adalet duygusunu güçlendirecek şekilde olması gerekli." dedi.

"Hukuk güvenliği olmayan ülkelere yatırımcı gelmez." diyen Aksu, bu nedenle hukuk devleti olmanın gerekliliğinin yerine getirilmesini savundu.

MHP'li Aksu, bağımsız yargının, yargı mensuplarının kendilerini güvencede hissetmeleriyle olacağını belirtti.

AK Parti Şanlıurfa Milletvekili Cevheri ise yıllar boyunca adalette katedilen mesafenin küçümsenemeyecek kadar önemli olduğunu belirterek, 15 Temmuz FETÖ darbe kalkışmasında Türk yargısının büyük bir duruş sergilediğini ve darbe girişimini yapanlara yönelik hemen tutuklamalar gerçekleştirdiğini kaydetti.

Cevheri, "Yargının 15 Temmuz'da aldığı kararlar tarihe geçmiştir. FETÖ, yargıya da sızarak devleti ele geçirmeye çalışmak istemiştir ama milletimiz ve devletimiz buna izin vermemiştir. Yargı organlarının bu habis urdan temizlenmesi, adalete olan güveni daha da güçlendirecektir." diye konuştu.

Cevheri, 2002'de yargıda 26 bin olan personel sayısının bugün 57 bine, hakim sayısının da 9 binden 16 bine yükseldiğini aktardı.

CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba da konuşmasında cezaevlerindeki sıkıntılara değinerek, "En çok tutuklu gazeteci, en çok tutuklu milletvekili Türkiye'de." ifadesini kullandı.

Ağbaba, cezaevlerinin aşırı derecede kalabalık olduğunu vurgulayarak, "Cezaevleri o kadar kalabalık ki bazı cezaevleri artık nöbetleşe nefes alınan, nöbetleşe uyunan bir yer haline gelmiş." dedi.

CHP'li Ağbaba, infaz koruma memurlarının sorunlarına işaret ederek, bu memurların, "Polisin, jandarmanın sahibi var ama infaz koruma memurlarının sahibi yok." dediğini, infaz koruma memurluğunun da güvenlik sınıfına alınmasını istediklerini bildirdi.

*** HABERİN DEVAMINA İLGİLİ DOKÜMANLAR KISMINDAN ULAŞABİLİRSİNİZ***