
2011-11-17 - 18:40
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Adalet Bakanlığı ile yüksek yargı organlarının 2012 yılı bütçeleri görüşüldü. Görüşmelerin ardından, Komisyonda, Adalet Bakanlığı, Türkiye Adalet Akademisi Başkanlığı, Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve HSYK'nın bütçeleri kabul edildi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Adalet Bakanlığı ile yüksek yargı organlarının 2012 yılı bütçelerinin görüşülmesine başlandı.
Komisyonda Adalet Bakanlığı, Türkiye Adalet Akademisi Başkanlığı, Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve HSYK'nın bütçeleri görüşülüyor.
Bu arada, CHP İstanbul Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu, üzerinde ''Silivri infaz koruma memurluğu'' yazan gardiyan yeleği ve içinde Tutuklu Milletvekilleri Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal'ın resimlerinin bulunduğu gömlekle katıldı.
Aslanoğlu, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile tokalaşırken yeleğini çıkardı.
Aslanoğlu, Ergin'in konuşmasına başlamadan önce söz alarak, ''Tutuklu iki milletvekilimiz Adalet Bakanlığı bütçemize katkı vermek istiyorlar. Başkanlığınız bu katkıyı almak için teknik önlemleri alsın'' dedi.
İnfaz Koruma Memurlarının seslerini duyurmak için onların yeleğinden giydiğini belirten Aslanoğlu, ''Bu çalışkan insanların önünde saygıyla eğiliyorum'' diye konuştu.
Daha sonra Adalet Bakanı Sadullah Ergin, bütçe ile ilgili sunumuna başladı.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, daha etkin bir yargı için yürüttükleri faaliyetlerle, hakim ve savcı sayısını yüzde 34, adalet personeli sayısını ise yüzde 78 oranında artırdıklarını belirterek, buna paralel olarak mahkeme sayılarında da önemli bir artış sağlandığını söyledi.
Ergin, bakanlık bütçesini Plan ve Bütçe Komisyonuna sunarken yaptığı konuşmada, adalet hizmetlerine ilişkin önemli sorunlardan birinin de insan kaynakları ihtiyacı olduğunu söyledi.
Yargı alanında yapılacak tüm çalışmaların başarılı olabilmesinin, yeterli sayıda yargı mensubu ve yardımcı personel istihdamına bağlı bulunduğunu belirten Ergin, bu gerçeğe rağmen 2002 yılına kadar ki süreçte, yargıdaki iş yükü ile oranlandığında bulunması gereken yargı mensubu ve çalışanı sayısının çok düşük miktarlarda olduğunu kaydetti.
Ergin, 2002 yılından sonra, Bakanlık tarafından hakim, savcı ve yargı çalışanı sayısının uluslararası standartlara ulaştırılması amacıyla imkanlar dahilinde artırılmasına büyük önem verildiğini ifade ederek, bu süreçte hakim ve savcı sayısında 2002 yılına oranla yüzde 34 oranında artış sağlandığını bildirdi.
Bakan Ergin, iş yoğunluğunun azaltılması suretiyle dava yığılmasının önlenmesi için mevzuat değişikliğinin yanında ilk derece mahkemesi sayısının da artırılması gerektiğini belirterek, uzmanlık gerektiren bazı alanlarda ihtisas mahkemelerinin önemli işlev gördüğünü söyledi.
Yıllarca adalet hizmetlerinin yerine getirildiği binaların son derece olumsuz bir görüntüde kaldığını ifade eden Ergin, bunun giderilmesi için yürütülen çalışmalar sonununda Türkiye'nin dört bir yanında modern binaların yükselmesinin sağlandığını kaydetti.
Çağdaş infaz anlayışı doğrultusunda, son yıllarda ceza infaz sistemine ilişkin yapılan çalışmalarla büyük bir değişim ve dönüşüm yaşandığını anlatan Ergin, Bakanlığın adalet sistemi konusundaki çalışmalarının önemli bir parçasını teşkil eden ceza infaz sistemine ilişkin adımlarda, uluslararası standartların takip edildiğini söyledi.
Ceza infaz sistemindeki dönüşümün önemli bir parçasını da modern, güvenlikli ceza infaz kurumlarının oluşturulması ve yetersiz, uluslararası standartlara uymayan kurumların kapatılmasının oluşturduğunu vurgulayan Ergin, bu kapsamda 2002 yılından bu yana 59 kurumun açıldığını ve uluslararası standartlara uymayan 205 kurum ile birlikte Bayrampaşa ve Ulucanlar gibi ceza infaz kurumlarının kapatıldığını anlattı.
Ergin, hali hazırda devam ettirilen çalışmalarla kurumların kapasite sorununu çözmeyi ve 2012 yılında 38, 2013 yılında 37, 2014 yılında 31 ceza infaz kurumunu kapatmayı öngördüklerini kaydetti.
Bakan Ergin, insan haklarının korunmasının ulusal sınırları aşarak, uluslararası kuruluşların ilgi alanına girdiğini, evrensel insan hakları anlayışının yerleşmesiyle birlikte, insan haklarını koruma konusunda artık ulusal sınırların ötesinde koruma mekanizmalarının geliştiğini anlattı.
İnsan haklarını korumaya ilişkin uluslararası sözleşmelerin, bir ülkede yapılan soruşturma ve davaların uluslararası alanda tartışmaya açılmasına, eksik ve yanlışların, hak ihlallerinin değerlendirilmesine yol açtığını söyleyen Ergin, Türkiye'nin özellikle 2002 yılından bu yana insan haklarının güvence altına alınması, daha demokratik, hukukun üstünlüğüne daha saygılı bir sistem oluşturmak üzere birçok yasal ve anayasal düzenleme yaptığını anlattı.
Adalet Bakanı Ergin, şunları kaydetti:
''Daha etkin bir yargı için yürüttüğümüz faaliyetlerle, hakim ve savcı sayısını yüzde 34, adalet personeli sayısını ise yüzde 78 oranında artırmış bulunmaktayız. Buna paralel olarak mahkeme sayılarında da önemli bir artış sağlanmıştır.
Öte yandan yüksek mahkemelerin üye, savcı ve tetkik hakimi sayılarının iş yükü ile orantılı hale getirilmesi son iki yılda kaydedilen önemli bir aşamadır. Adalet hizmetlerinin fiziki altyapı sorunları da 145 yeni adalet sarayı açılarak büyük oranda çözülmüştür. Temel ceza mevzuatının yanında, Türk Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu gibi birçok kanunun yenilenmesi ile mevzuat altyapısı güçlendirilmiştir. Diğer yandan dünyaya örnek olacak nitelikte bir bilişim sistemi oluşturulmuştur. Özgürlükleri genişleten, yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı ve şeffaflığını temin eden anayasa değişikliğinin yapılması, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmasına odaklanmış mevzuat değişikliği paketlerinin çıkartılması, Adli Tıp Kurumu faaliyetlerinin etkinleştirilmesi ile ceza infaz sisteminin güçlendirilmesi de gelişme sağlanan alanlar olarak özellikle ifade edilmelidir. İzah ettiklerim ve yürütmeyi planladığımız çalışmalarla daha etkin, hızlı ve güven veren bir yargı sistemine ulaşacağımıza olan inancımı huzurlarınızda bir daha ifade etmek isterim.
Bugün için tüm yargı kurumları üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirme kararlılığıyla hareket etmektedir. Bu çalışmalar neticelerini yakında vermeye başlayacaktır. Nitekim yeni daire ve üyelerle yapısı güçlendirilen Yargıtay tarafından, hukuk dairelerinde biriken dosyaların iki, ceza dairelerinde ise üç yıl içerisinde bitirilmesinin ve neticede temyiz süresinin 6 aya kadar düşürülmesinin hedeflendiği açıklanmıştır.''
Bakan Ergin'in sunumunu tamamlamasının ardından Komisyon Başkanı Lütfi Elvan'ın kameramanların dışarıya çıkmasını istediği sırada, muhalefet sıralarından bazı milletvekilleri tepki gösterdi.
CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu, ''Kameramanlar, siz dışarı çıkın. İçeride insanlar ölüyor. Bu bir hukuk katliamıdır'' diyerek sesini yükseltti. Erdoğdu, bazı milletvekilleri tarafından uyarılınca, ''İnsanlar ölüyor, ben nasıl isyan etmeyeyim'' diye konuştu.
CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk de ''Sayın Bakan adalet sarayları yapmakla adalet olmuyor. Türkiye'de adaletsizliğin başı sensin. Kaşif Kozinoğlu nerede, nasıl öldü, bunları açıklayın'' dedi.
CHP'li bazı milletvekillerinin de konuyla ilgili tepkilerini dile getirmesi üzerine BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, ''Bu ülkede sadece Ergenekoncular içerde yatmıyor'' dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın, Türkiye'de adaletin ayaklar altında olduğunu iddia ederek, ''Adaleti sağlamakla görevli Adalet Bakanlığı ve bağımsız olması gereken HSYK da Sayın Bakanın arzu ve isteklerini yerine getiren pembe bir dünyanın has bahçesi haline gelmiştir'' dedi.
Yüksek yargının, AK Parti'nin arka bahçesi haline geldiğini, HSYK üye seçimlerine ilişkin öngörülerinin hepsinin gerçekleştiğini öne süren Ayaydın, ''Sayın Bakanımız da bu bahçede, siyasal hedefleri doğrultusunda bir taraftan fidan dikmekte, diğer taraftan hormonlu meyve ve sebzeleri toplamaktadır. İktidarın arka bahçesi haline gelen yüksek yargı ve HSYK üzerinden yargıyı kendi amaçları doğrultusunda kullanıma uygun olarak yeniden dizayn eden Sayın Bakan, sözde adalet dağıtmaya devam ediyor'' diye konuştu.
Ayaydın, HSYK ve Adalet Bakanlığının tarihe geçen uygulamalar yaptığını, HSYK'nın yaptığı atamaların tartışmalara neden olduğunu belirterek, ''Bütün bunlar ileri demokrasi adına yapılıyor. Burada emeği geçen başta İbrahim Okur ve saz arkadaşlarını kutluyorum'' ifadelerini kullandı.
MHP Konya Milletvekili Faruk Bal da adalet kavramının örselendiğini, keyfi uygulamaların yapıldığı Türkiye'den başka bir ülke bulunmadığını öne sürdü.
Hukuk devleti tanımının Türkiye için kullanılamayacağını, hukuksuz işlemlerin sayılamayacak kadar çoğaldığını savunan Bal, ''Adalet toplum için çok önemlidir, adalet 6 harften daha fazla bir anlam ifade ediyor. Adalet denildiği zaman, yasama organının hukukla sınırlandığı, hukuk devleti denilince yürütme organının hukukla sınırlandırıldığı bir ülke anlamı çıkar'' dedi.
''Anayasa değişikliğiyle Anayasa Mahkemesine yandaş hakim atama, Anayasa Mahkemesini siyasallaştırma operasyonunun gerçekleştirildiğini'' ileri süren Bal, ''Dünyanın neresinde görülmüş 80 üyesi bulunan bir Danıştaya bir anda 60'dan fazla üye atandığı, siyasallaşmayı gerçekleştirecek böyle toplu bir hareketi dünyanın hangi ülkesinde gördük'' diye konuştu.
HSYK üye seçimlerini de eleştiren Bal, AK Parti iktidarında yargı alanında ''katmerli yanlışlıklar'' yapıldığını, haksız tutuklamalar yaşandığını, ''haysiyetsiz muameleye'' tahammül edemeyen birçok kişinin, cezaevlerinde intihar ettiğini söyledi. Bal, Konya'nın Ereğli ilçesinde bir belediye başkanının haksız ithamlarla tutuklandığını ve cezaevinde intihar ettiğini anlattı.
Bal, yargı çalışanlarının özlük haklarına ilişkin taleplerin de karşılık bulamadığını ifade ederek, kendisine ayrılan 12 dakikalık sürede yargının sorunlarını anlatmasının mümkün olmadığını belirterek, konuşmasını bitirdi.
BDP Hakkari Milletvekili Adil Kurt da bazı milletvekillerin halen tutuklu bulunduklarını anımsatarak, KCK operasyonlarında gözaltına alınan yaklaşık 8 bin kişiden 3 bininin tutuklandığını, Türkiye'de cezaevlerinde 70'in üzerinde gazeteci-yazar bulunduğunu söyledi.
''Cezaevlerine sağlıklı alınan insanların tabutları ailelerine teslim ediliyor'' iddiasını dile getiren Kurt, ''Bugün cezaevinde bulunan KCK'lıların suçu neyse, onlarla aynı suçu bende işliyorum, kendimi de ihbar ediyorum'' dedi.
AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç da Adalet Bakanlığına 2002'de 1 milyar lira bütçe ayrıldığını, bugün ise bu rakamın 5 milyar liraya ulaştığını belirtti.
Referandumun ardından yargı alanında yapılan değişiklikleri anlatan Tunç, yargının tarafsızlığının ve bağımsızlığının güçlendirildiğini, hukuk dışına çıkanlardan, çetelerden, mafyalardan hesap soran bir yargı sisteminin tesis edildiğini ifade etti.
Tunç, ''Yargı sisteminin değişmesini arzu eden milletin bu isteğine karşı koymak, milli iradeyi ve demokrasiyi içine sindirememektir'' dedi. Tunç'un bu sözleri üzerine bazı CHP milletvekilleri ''milli irade hapiste'' diyerek tepki gösterdi.
Türkiye'nin ''kendi örgütümün dışında hakim-savcı mı alayım'' diyen Adalet Bakanları, ''adalet cüzdan ile vicdan arasında sıkıştı'' diyen yüksek yargı organı başkanı ve ''onama mı, bozma mı istersin'' diyen yargıçlar gördüğünü ileri süren Tunç, bu manzaraların artık yaşanmadığını, Türkiye'de hukukun üstünlüğünün AK Parti ile tesis edildiğini söyledi. Tunç'un sözleri üzerine CHP milletvekilleri ''Adalet bakanları şimdi kral, padişah. Kaptın bakanlığı, kaptın, iyisin...'' diyerek tepki gösterdi.
CHP Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum da temeli adalet olmayan bir adalet bakanlığının bütçesinin görüşüldüğünü savunarak, kanunlarda yapılan değişikliklerle mahkemelerin benzer konularda farklı kararlar vermesine neden olunduğunu ileri sürdü.
''Adam öldüren bir hukuk sistemi yarattınız. Hukuk ve anayasa dışı bir hukuk sistemi yarattınız'' diyen Batum, Adalet Bakanlığının uygulamalarında hakim ve savcıların görüşlerini dikkate almadığını, keyfi davrandığını iddia etti.
Komisyon üyesi olmadığı için 5 dakika konuşma yapan CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray da ''tek parti, tek adam iktidarının HSYK ve Anayasa Mahkemesi eliyle inşa edilmeye çalışıldığını'' öne sürerek, hükümetin halkın iradesinin önüne geçtiğini savundu.
Kaşif Kozinoğlu'nun tutuklu bulunduğu sırada hayatını kaybettiğini anımsatan Çıray, ''Cezaevlerinde neyle suçlandıklarını bilmeden tutulan başka sanıklar da ölüm tehlikesiyle karşı karşıyalar. Bu önceden bildirilmiş bir cinayet ihbarı ve suç duyurusudur'' diye konuştu.
MHP Antalya Milletvekili Mehmet Günal da Türkiye'de hukukun yozlaştığını ileri sürerek, başta ordu ve yargı olmak üzere devlet kurumlarının yıpratıldığını, vatandaşların devletine karşı güvensiz hale getirildiğini savundu.
Hükümetin kanun hükmünde kararnamelerle yasama organının yetkisini gasbettiğini iddia eden Günal, Adalet Bakanlığının da 10 yıldır beklettiği düzenlemeleri kanun hükmünde kararnamelerle yerine getirdiğini belirtti.
Deniz Feneri E.V soruşturmasını yürüten savcıların açıklanmayan sebeplerle değiştirildiğini, ''Balyoz Davası'' sanıklarından MHP Milletvekili Engin Alan'ın serbest bırakılması yönünde görüş belirten İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Şeref Akçay'ın Adalet Bakanlığı tarafından baskı altına alınarak, emekliye zorlandığını ileri süren Günal, ''AKP hükümeti kurduğu baskı mekanizmasıyla yasamadan sonra yargıyı da yanına almıştır. Artık hükümet medya yoluyla da infazlar yaptırıyor'' diye konuştu.
BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık da hukukçu olmadığını ancak bir hukukçu kadar Türkiye'deki adalet sistemini bildiğini belirterek, tutukluluğu döneminde birçok hukuksuzluk yaşadığını iddia etti ve o günlerde yaşadıklarını anlattı.
''Terörle Mücadele Kanunu'ndan dolayı bir halk 7'den 70'e terörist ilan ediliyor'' iddiasında bulunan Sakık, Muş'un Bulanık ilçesinde yaşanan olaylarda iki kişinin sebepsiz yere öldürüldüğünü savundu. Sakık'ın sözleri üzerine MHP Milletvekili Oktay Öztürk, ''Adamın evini, dükkanını yaktınız, canını kurtarmak için yaptı, ne yaptıysa'' diyerek tepki gösterdi.
Türkiye'nin hukukun ve huzurun ülkesi olmasını istediklerini ifade eden Sakık, ''Bir arada yaşayabileceğimiz tek liman hukuktur. 2012 yılı bütçesinin hukukun ve huzurun ülkesini yaratacağına inanıyorum'' dedi.
Sakık, Adalet Bakanlığı bürokratları arasında kadınların olmadığına da işaret ederek, ''Kadınların içinde olmadığı bir hukuk adil olmaz. Bizim BDP'nin kadınlara gösterdiği duyarlığın size örnek olmasını istiyorum'' diye konuştu. (18.40)
**** HABERİN DEVAMINI 'İLGİLİ DÖKÜMANLAR' BÖLÜMÜNDE BULABİLİRSİNİZ.****