2007-10-16 - 14:46
Türk, partisinin TBMM grup toplantısında, ağır bir atmosfer altında çalışmalarını sürdürdüklerini ileri sürdü.
DTP Grup Başkanı Ahmet Türk, ''Türkiye'nin
Ortadoğu bataklığına sürüklenmesini istemiyoruz. Bu ülke hepimizin
ülkesi. Yarınlarımızın kararmasını istemiyoruz'' dedi.
Türk, partisinin TBMM grup toplantısında, ağır bir atmosfer altında
çalışmalarını sürdürdüklerini ileri sürdü. Demokrasinin gereği olarak
farklı düşüncelerini Parlamento zemininde dile getirdiklerinden dolayı
büyük tepkilerin ortaya çıktığını ifade eden Türk, parlamentoların farklı
düşüncelerin tartışıldığı, farklılıkların ortaya çıktığı, farklı
projelerin gündeme geldiği zeminler olduğunu vurguladı.
Hrant Dink'in ''Barış, kardeşlik ve demokrasi için birer güverciniz''
sözünü anımsatan Türk, ''Ama bugün bu güvercinlere saldırtılmak üzere
şahinler hazırlamış bir tabloyla karşı karşıyayız. Bir linç
politikasıyla karşı karşıyayız. Bunun izlerini ve işaretlerini almaya
başladık. Bu gerçekten vahim bir durum. Genel merkezimize kurşunlar
sıkılıyor, parti binalarımıza silahlı saldırılar yapılıyor ama hiç
kimseden çıt çıkmıyor. Failler, ikinci gün serbest bırakılıyorlar. Bu,
bize karşı çeteleri cesaretlendirmek olarak değerlendirilmeli'' diye
konuştu.
''Barışçıl ve demokratik yöntemlerle soruna nasıl katkı sunarız?''
mantığıyla Parlamentoya geldiklerini anlatan Türk, ''Düşüncelerimizde,
anlayışımızda hiçbir değişiklik yok. Ama birileri 'senin sadece susma
hakkın var, konuşmanı aleyhinde kullanırım' mantığıyla bize yaklaşıyor.
Bu nasıl bir demokratik ülke, demokrasiye nasıl katkı sağlarız?'' dedi.
-''GELECEĞİN KARARMASINI İSTEMİYORUZ''-
Ahmet Türk, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, Herri Batasuna'ya ilişkin
sözlerini eleştirdi.
''Baykal, bizim derhal dokunulmazlığımızın kaldırılarak cezaevine
gönderilmemizi istiyor'' diyen Türk, şöyle devam etti:
''Biz Herri Batasuna değiliz. İspanya da değil burası. Ancak Sayın
Baykal'ın, İspanya Anayasasını çok iyi okuması gerekiyor. 1978'de Franco
Dönemine son verildi. Bugün İspanya'da 17 özerk bölge, 50 il var. Bask
kesiminin demokratik hakları güvence altına alındı. İspanya Anayasasına
uygun bir anayasa Türkiye'de olsa biz kendimizi bile feshederiz,
siyaseti bırakırız.
Dünyada her ülkede bazı sorunlar çıkmıştır. Bu sorunların çözümü için
çalışmalar yapılmış. İspanya'da da bunlar yapıldı. İspanya ile Herri
Batasuna arasında da ciddi görüşmeler yapıldı. Bu görüşmelerden biri de
Türkiye'de yapıldı. Sorunların çözümü için akıl ve mantığımızla hareket
edelim, duygularımızı bir tarafa bırakalım. Bu ülke hepimizin ülkesi. Bu
ülkenin geleceğinin kararmasını istemiyoruz. Bizim tavrımız bunun için,
direnişimiz bunun için, bağırışımız bunun için. Bin yıl birlikte
yaşamış, kardeşliği esas almış bir yaşama anlayışına bir zarar
vermeyelim diyoruz. Bizim söylediğimiz bunlar.''
-''BU ÜLKE HEPİMİZİN ÜLKESİ''-
Sınır ötesi operasyonla ilgili tezkerenin yarın TBMM Genel Kurulu'nda
gündeme geleceğini belirten Türk, ''Askeri yöntemlerin tek başına çözüm
olmadığını her zaman söyledik. Olayı sosyal, kültürel, ekonomik
boyutlarıyla tartışmamız gerektiğini söyledik. Biz Türkiye'nin, Ortadoğu
bataklığına sürüklenmesini istemiyoruz. Bu ülke hepimizin ülkesi.
Yarınlarımızın kararmasını istemiyoruz'' diye konuştu.
Bundan önce de birçok operasyon yapıldığına dikkati çeken Türk, ''Sadece
biz değil, birçok köşe yazarı da aynı şeyleri söylüyor. Çözümü farklı
zeminde de aramak lazım; bir diyalog ortamı oluşturmak, sivil projeleri
ortaya koymak lazım. Türkiye'yi ortadoğu bataklığına sürüklemek sadece
bize zarar vermez, Ortadoğu halklarına da Türkiye'nin tamamına da zarar
verebilir'' dedi.
-''HEDEF GÖSTERME MANTIĞI DOĞRU DEĞİL''-
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'in tezkereye ilişkin
''umut ediyoruz buna gerek kalmaz'' dediğini anımsatan Türk, ''Biz de
aynı temenniyi tekrarlıyoruz. Gelin sınır ötesi operasyona dönüşmeyecek
bir mantığı hep birlikte kuralım. Sınır ötesine gerek kalmayacak bir
çalışmayı hep birlikte yapalım, bunun zeminini hazırlayalım. Biz buna
hazırız. Silahları, çatışmayı acaba nasıl durdurabiliriz, bu konuda
acaba nasıl katkı sunabiliriz, bu hesapları yaparak bugün buraya
geldik'' diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın tezkerede milletvekillerinin tavrını,
davranışını dikkatle izleyecekleri yönündeki sözlerini eleştiren Türk,
konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Başbakan hiddetle söylediği için 549 yerine 449 demiş. Şimdi o zaman
demokrasiyi inkar var burada. Eğer farklı düşünceler Parlamentoda yoksa,
o zaman demokrasinin anlamı kalmıyor. Dünyanın hiçbir demokratik
ülkesinde 'her milletvekili istediğim şekilde oy kullanacak' şekilde bir
mantığa sahip olamaz. Bu demokrasi olmaz. Bu farklılıkları inkardır.
Sayın Başbakan, yarın başka bir konuda da böyle bir tehditle
Parlamentonun önüne çıkabilir. Peki bunun önüne kim çıkacak? Bu doğru
bir yaklaşım değildir. Sayın Başbakanın halkın iradesine saygı göstermesi
gerekir.
Bugün halkımız AK Parti'ye iktidar şansını vermiş; biz bunu saygıyla
karşılıyoruz. Herkesin de halkın verdiği karara saygılı olmasını
istiyoruz. Ama farklı düşünen grupları baskı altına alma, hedef gösterme
mantığı doğru değil. Siyasi partiler arasında diyaloğun olması
gerekirken, çetelere, kendini bilmezlere bizi hedef göstermeleri; izah
edilecek bir davranış değildir. Tabii ki tezkere gündeme geldiği zaman
düşüncelerimizi geniş bir şekilde yansıtacağız.''
-''REFERANDUMDA 'EVET' DİYECEĞİZ''-
DTP Grup Başkanı Türk, 21 Ekimde yapılacak referanduma ilişkin olarak,
''Biz başından beri cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini
destekledik'' dedi.
Seçim çalışmalarında da konuyu gündeme getirdiklerini ve parti
programında da cumhurbaşkanının halka seçilmesi konusunun yer aldığını
bildiren Türk, ''Cumhuriyetin kuruluşundan bu güne kadar bütün
cumhurbaşkanı seçiminde tartışmalar çıkmış, krize yol açmış. Şimdi bunu
Türkiye'nin gündeminden çıkarmak gerekir. Halk kendisi cumhurbaşkanını
seçsin. Artık bu tartışmaların Türkiye gündeminden çıkması gerekiyor.
Halkın iradesine zaman zaman birçok konuda başvurulması gerekiyor.
Referanduma 'evet' diyeceğimizi ifade etmek istiyorum'' diye konuştu.
-''1915'İN FATURASINI BU NESLE ÇIKARMAK ÇOK DOĞRU DEĞİL''-
1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarını içeren tasarının ABD alt
komisyonundan geçtiğini anımsatan Türk, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Bu tasarı, barışçıl bir sürece katkı sunmaz. Bu tasarı, Amerika'yı
işgale yönelik bir tasarı olarak değerlendirilmeli. Birilerini tatmin
etmek veya oradaki Ermeni lobisinin gücünü almak için yapılmış.
Aslında 1915'lerde kalmış olan bir olayı bugün Türkiye'nin önüne
getirmeyi, şantaj yapmayı doğru bulmuyoruz. Türkiye'de bugün sıkıntılı
olan sürecin aşılması için; bugün ve dün sıkıntısını duyduğumuz süreçle
ilgili değerlendirme, demokratik bir refleks, Kürt sorununun çözümü
konusunda bir çalışma olsaydı, bunu kabul ederdik. Çünkü demokratik
değişimin önündeki en büyük engel, bugün içinde bulunduğumuz
koşullardır. Bu koşullarla ilgili dünyanın demokratik bir diyaloğun
önünü açmaya yönelik bir çabanın içinde olması gerekirdi. Geçirilen
Ermeni tasarısının, Ermeni halkına da bir yararı yok. 1915'in faturasını
bu nesle çıkarmak da çok doğru değildir.''
-''DÜŞÜNCELERİMİZİ TESLİM ETMEYECEĞİZ''-
Türk, 1915 olaylarının dünyaya iyi bir şekilde anlatıldığına
inanmadığını ifade ederek, ''Çalışmayı yapanların inandırıcılığı da yok.
Şimdi bununla ilgili çalışma yapılıyor içinde DTP yok. Biz bu
çalışmaların içinde olsaydık, bazı şeyleri daha etkili gündeme
getirebilirdik ve daha fazla ikna etme şansına sahip olabilirdik'' dedi.
Ahmet Türk, konuşmasını şöyle tamamladı:
''Biz, Türkiye'yi geriye götürecek, dar kalıplara itecek bir mantığın
karşısındayız. Ermeni halkıyla Türk halkının kardeşçe yaşama
koşullarının yaratılması için çaba göstermeliyiz. ABD'nin aldığı karar
gerçekten hangi belgelere dayanıyor onu da bilmiyoruz. Onu sorgulamak
lazım. Bu konuda tarihçilerin tarafsız bir komisyonun çok ciddi bir
araştırma yapması ve Türkiye'nin de artık geçmişiyle yüzleşmesi için
hazır olması gerekiyor diye düşünüyorum.
DTP, süreçle ilgili demokratik bir Türkiye ile ilgili 72 milyonun
geleceğini güvence altına alınması için çaba göstermeye devam edecek.
Düşüncelerimizi de bu konuda çok açık bir şekilde ortaya koyacağız. Bazı
işaretler veriliyor. Bedenlerimize yönelmeyi kışkırtan bir süreç ve bir
anlayışla karşı karşıyayız. Olsun... Ama beynimizi, düşüncemizi hiçbir
zaman teslim etmeyeceğiz. Beynimize inancımıza yönelen anlayışın
karşısında dimdik duracağız.''
Ortadoğu bataklığına sürüklenmesini istemiyoruz. Bu ülke hepimizin
ülkesi. Yarınlarımızın kararmasını istemiyoruz'' dedi.
Türk, partisinin TBMM grup toplantısında, ağır bir atmosfer altında
çalışmalarını sürdürdüklerini ileri sürdü. Demokrasinin gereği olarak
farklı düşüncelerini Parlamento zemininde dile getirdiklerinden dolayı
büyük tepkilerin ortaya çıktığını ifade eden Türk, parlamentoların farklı
düşüncelerin tartışıldığı, farklılıkların ortaya çıktığı, farklı
projelerin gündeme geldiği zeminler olduğunu vurguladı.
Hrant Dink'in ''Barış, kardeşlik ve demokrasi için birer güverciniz''
sözünü anımsatan Türk, ''Ama bugün bu güvercinlere saldırtılmak üzere
şahinler hazırlamış bir tabloyla karşı karşıyayız. Bir linç
politikasıyla karşı karşıyayız. Bunun izlerini ve işaretlerini almaya
başladık. Bu gerçekten vahim bir durum. Genel merkezimize kurşunlar
sıkılıyor, parti binalarımıza silahlı saldırılar yapılıyor ama hiç
kimseden çıt çıkmıyor. Failler, ikinci gün serbest bırakılıyorlar. Bu,
bize karşı çeteleri cesaretlendirmek olarak değerlendirilmeli'' diye
konuştu.
''Barışçıl ve demokratik yöntemlerle soruna nasıl katkı sunarız?''
mantığıyla Parlamentoya geldiklerini anlatan Türk, ''Düşüncelerimizde,
anlayışımızda hiçbir değişiklik yok. Ama birileri 'senin sadece susma
hakkın var, konuşmanı aleyhinde kullanırım' mantığıyla bize yaklaşıyor.
Bu nasıl bir demokratik ülke, demokrasiye nasıl katkı sağlarız?'' dedi.
-''GELECEĞİN KARARMASINI İSTEMİYORUZ''-
Ahmet Türk, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, Herri Batasuna'ya ilişkin
sözlerini eleştirdi.
''Baykal, bizim derhal dokunulmazlığımızın kaldırılarak cezaevine
gönderilmemizi istiyor'' diyen Türk, şöyle devam etti:
''Biz Herri Batasuna değiliz. İspanya da değil burası. Ancak Sayın
Baykal'ın, İspanya Anayasasını çok iyi okuması gerekiyor. 1978'de Franco
Dönemine son verildi. Bugün İspanya'da 17 özerk bölge, 50 il var. Bask
kesiminin demokratik hakları güvence altına alındı. İspanya Anayasasına
uygun bir anayasa Türkiye'de olsa biz kendimizi bile feshederiz,
siyaseti bırakırız.
Dünyada her ülkede bazı sorunlar çıkmıştır. Bu sorunların çözümü için
çalışmalar yapılmış. İspanya'da da bunlar yapıldı. İspanya ile Herri
Batasuna arasında da ciddi görüşmeler yapıldı. Bu görüşmelerden biri de
Türkiye'de yapıldı. Sorunların çözümü için akıl ve mantığımızla hareket
edelim, duygularımızı bir tarafa bırakalım. Bu ülke hepimizin ülkesi. Bu
ülkenin geleceğinin kararmasını istemiyoruz. Bizim tavrımız bunun için,
direnişimiz bunun için, bağırışımız bunun için. Bin yıl birlikte
yaşamış, kardeşliği esas almış bir yaşama anlayışına bir zarar
vermeyelim diyoruz. Bizim söylediğimiz bunlar.''
-''BU ÜLKE HEPİMİZİN ÜLKESİ''-
Sınır ötesi operasyonla ilgili tezkerenin yarın TBMM Genel Kurulu'nda
gündeme geleceğini belirten Türk, ''Askeri yöntemlerin tek başına çözüm
olmadığını her zaman söyledik. Olayı sosyal, kültürel, ekonomik
boyutlarıyla tartışmamız gerektiğini söyledik. Biz Türkiye'nin, Ortadoğu
bataklığına sürüklenmesini istemiyoruz. Bu ülke hepimizin ülkesi.
Yarınlarımızın kararmasını istemiyoruz'' diye konuştu.
Bundan önce de birçok operasyon yapıldığına dikkati çeken Türk, ''Sadece
biz değil, birçok köşe yazarı da aynı şeyleri söylüyor. Çözümü farklı
zeminde de aramak lazım; bir diyalog ortamı oluşturmak, sivil projeleri
ortaya koymak lazım. Türkiye'yi ortadoğu bataklığına sürüklemek sadece
bize zarar vermez, Ortadoğu halklarına da Türkiye'nin tamamına da zarar
verebilir'' dedi.
-''HEDEF GÖSTERME MANTIĞI DOĞRU DEĞİL''-
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'in tezkereye ilişkin
''umut ediyoruz buna gerek kalmaz'' dediğini anımsatan Türk, ''Biz de
aynı temenniyi tekrarlıyoruz. Gelin sınır ötesi operasyona dönüşmeyecek
bir mantığı hep birlikte kuralım. Sınır ötesine gerek kalmayacak bir
çalışmayı hep birlikte yapalım, bunun zeminini hazırlayalım. Biz buna
hazırız. Silahları, çatışmayı acaba nasıl durdurabiliriz, bu konuda
acaba nasıl katkı sunabiliriz, bu hesapları yaparak bugün buraya
geldik'' diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın tezkerede milletvekillerinin tavrını,
davranışını dikkatle izleyecekleri yönündeki sözlerini eleştiren Türk,
konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Başbakan hiddetle söylediği için 549 yerine 449 demiş. Şimdi o zaman
demokrasiyi inkar var burada. Eğer farklı düşünceler Parlamentoda yoksa,
o zaman demokrasinin anlamı kalmıyor. Dünyanın hiçbir demokratik
ülkesinde 'her milletvekili istediğim şekilde oy kullanacak' şekilde bir
mantığa sahip olamaz. Bu demokrasi olmaz. Bu farklılıkları inkardır.
Sayın Başbakan, yarın başka bir konuda da böyle bir tehditle
Parlamentonun önüne çıkabilir. Peki bunun önüne kim çıkacak? Bu doğru
bir yaklaşım değildir. Sayın Başbakanın halkın iradesine saygı göstermesi
gerekir.
Bugün halkımız AK Parti'ye iktidar şansını vermiş; biz bunu saygıyla
karşılıyoruz. Herkesin de halkın verdiği karara saygılı olmasını
istiyoruz. Ama farklı düşünen grupları baskı altına alma, hedef gösterme
mantığı doğru değil. Siyasi partiler arasında diyaloğun olması
gerekirken, çetelere, kendini bilmezlere bizi hedef göstermeleri; izah
edilecek bir davranış değildir. Tabii ki tezkere gündeme geldiği zaman
düşüncelerimizi geniş bir şekilde yansıtacağız.''
-''REFERANDUMDA 'EVET' DİYECEĞİZ''-
DTP Grup Başkanı Türk, 21 Ekimde yapılacak referanduma ilişkin olarak,
''Biz başından beri cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini
destekledik'' dedi.
Seçim çalışmalarında da konuyu gündeme getirdiklerini ve parti
programında da cumhurbaşkanının halka seçilmesi konusunun yer aldığını
bildiren Türk, ''Cumhuriyetin kuruluşundan bu güne kadar bütün
cumhurbaşkanı seçiminde tartışmalar çıkmış, krize yol açmış. Şimdi bunu
Türkiye'nin gündeminden çıkarmak gerekir. Halk kendisi cumhurbaşkanını
seçsin. Artık bu tartışmaların Türkiye gündeminden çıkması gerekiyor.
Halkın iradesine zaman zaman birçok konuda başvurulması gerekiyor.
Referanduma 'evet' diyeceğimizi ifade etmek istiyorum'' diye konuştu.
-''1915'İN FATURASINI BU NESLE ÇIKARMAK ÇOK DOĞRU DEĞİL''-
1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarını içeren tasarının ABD alt
komisyonundan geçtiğini anımsatan Türk, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Bu tasarı, barışçıl bir sürece katkı sunmaz. Bu tasarı, Amerika'yı
işgale yönelik bir tasarı olarak değerlendirilmeli. Birilerini tatmin
etmek veya oradaki Ermeni lobisinin gücünü almak için yapılmış.
Aslında 1915'lerde kalmış olan bir olayı bugün Türkiye'nin önüne
getirmeyi, şantaj yapmayı doğru bulmuyoruz. Türkiye'de bugün sıkıntılı
olan sürecin aşılması için; bugün ve dün sıkıntısını duyduğumuz süreçle
ilgili değerlendirme, demokratik bir refleks, Kürt sorununun çözümü
konusunda bir çalışma olsaydı, bunu kabul ederdik. Çünkü demokratik
değişimin önündeki en büyük engel, bugün içinde bulunduğumuz
koşullardır. Bu koşullarla ilgili dünyanın demokratik bir diyaloğun
önünü açmaya yönelik bir çabanın içinde olması gerekirdi. Geçirilen
Ermeni tasarısının, Ermeni halkına da bir yararı yok. 1915'in faturasını
bu nesle çıkarmak da çok doğru değildir.''
-''DÜŞÜNCELERİMİZİ TESLİM ETMEYECEĞİZ''-
Türk, 1915 olaylarının dünyaya iyi bir şekilde anlatıldığına
inanmadığını ifade ederek, ''Çalışmayı yapanların inandırıcılığı da yok.
Şimdi bununla ilgili çalışma yapılıyor içinde DTP yok. Biz bu
çalışmaların içinde olsaydık, bazı şeyleri daha etkili gündeme
getirebilirdik ve daha fazla ikna etme şansına sahip olabilirdik'' dedi.
Ahmet Türk, konuşmasını şöyle tamamladı:
''Biz, Türkiye'yi geriye götürecek, dar kalıplara itecek bir mantığın
karşısındayız. Ermeni halkıyla Türk halkının kardeşçe yaşama
koşullarının yaratılması için çaba göstermeliyiz. ABD'nin aldığı karar
gerçekten hangi belgelere dayanıyor onu da bilmiyoruz. Onu sorgulamak
lazım. Bu konuda tarihçilerin tarafsız bir komisyonun çok ciddi bir
araştırma yapması ve Türkiye'nin de artık geçmişiyle yüzleşmesi için
hazır olması gerekiyor diye düşünüyorum.
DTP, süreçle ilgili demokratik bir Türkiye ile ilgili 72 milyonun
geleceğini güvence altına alınması için çaba göstermeye devam edecek.
Düşüncelerimizi de bu konuda çok açık bir şekilde ortaya koyacağız. Bazı
işaretler veriliyor. Bedenlerimize yönelmeyi kışkırtan bir süreç ve bir
anlayışla karşı karşıyayız. Olsun... Ama beynimizi, düşüncemizi hiçbir
zaman teslim etmeyeceğiz. Beynimize inancımıza yönelen anlayışın
karşısında dimdik duracağız.''
