2007-06-10 - 10:00
TÜRKİYE'DE ÇOCUĞA YÖNELİK ŞİDDET...
TBMM Töre ve Namus Cinayetleri ile Kadınlara ve Çocuklara Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi amacıyla kurulan TBMM Araştırma Komisyonu raporuna göre, Türkiye'de çocuğa yönelik şiddet ailede başlıyor.
TBMM Araştırma Komisyonu tarafından hazırlanan, Türkiye'de kadına ve çocuğa
yönelik şiddetin nedenleri ve çözüm önerilerinin yer aldığı rapor yayımlandı.
Rapora göre, çocuklar ilk olarak aileleri tarafından şiddet görüyor.
Çocukların ailelerinden sonra şiddetle karşılaştıkları diğer yerler ise okullar,
kolluk kuvvetleri, sokaklar, bakım yurt ve yuvaları, tutuklu ve hükümlü olarak
tutuldukları kurumlar ve çalıştıkları iş yerleri.

-ŞİDDETİN NEDENLERİ-

Raporda, özellikle ailenin sosyo-ekonomik düzeyi ile eğitim düzeyindeki
düşüklüğün aile içinde çocuğa yönelik şiddete neden olduğu vurgulandı.
Şiddetin diğer nedenleri ise erken yaşta evlilikler,erken yaşta çocuk sahibi
olma, kendini bu role hazırlamadan anne baba olma, çocuğun davranışlarının temeli
konusunda fikir sahibi olmamaları ile aile bireylerinin duygu ve düşüncelerini
birbirlerine açık olarak ifade edememeleri olarak sıralandı.

-''GEREKLİ KOŞULLAR OLUŞMADI''-

Raporda, çocuk hakları açısından Türkiye'nin, çocukların korunması,
yaşatılması ve toplumsal yaşama katılımlarının sağlanması konularında yeterli
düzeye gelemediği belirtildi.
Çocukların ''yüksek yararı'' için ''gerekli koşulların oluşmadığı''
vurgulanan raporda, ''Bütün bunların yanı sıra, her geçen gün hızla artan çocuğa
yönelik fiziksel ve cinsel şiddet, çocukların sokağa düşmeleri, suça itilmeleri
ve uyuşturucu kullanımları ciddi bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır''
denildi.
Raporda, çocuğa yönelik şiddet konusunda gereken sayısal veri
yetersizliğinin, bu alanda çalışanların en önemli problemi olduğu ifade edilerek,
bu durumun olayı hafifletmediği, gerçekten yaşanan şiddet yoğunluğunun,
kayıtların aksine günlük yaşamda sık sık görüldüğü kaydedildi.
Resmi makamlarca bu yönde yürütülen yeterli çalışma bulunmadığı hatırlatılan
raporda, şunlar kaydedildi:
''Hastaneler ve adliyelere yansıyan olgulardan da gerçekçi bir sonuç elde
etmek mümkün değildir. Çünkü, çoğu kez buradaki kayıtların ''kaza sonucu
yaralanma'' ve ''ölüm'' şeklinde tutulduğu bilinmektedir. Özellikle cinsel
istismarın kayıt dışı ve gizli kaldığı gözlemlenmektedir. Cinsel istismar
olguları için başvuru merkezlerinin olmayışı, bu olaylara eğilmeyi
güçleştirmektedir.''

-SUÇA KARIŞAN ÇOCUKLAR-

Emniyet Genel Müdürlüğü istatistiklerine yer verilen raporda, çocukların
polisin sorumluluk bölgesindeki merkezlere genellikle ''suç mağduru'' veya ''suç
işledikleri şüphesi'' sonucu getirildiği ifade edildi.
Raporda, özellikle 0-10 yaş arası 27 bin 782 çocuğun ''suç mağduru'' olduğu
için merkezlere getirildiği vurgulandı.
Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre, 2002-2005 yılları arasında Türkiye
geneli polisin sorumluluk bölgesinde suça karışan çocukların suça karışma
nedenleri ve oranları şöyle:

Geliş nedeni 0-10 yaş arası 11-18 yaş arası
------------ -------------- ----------------
Suç mağduru 27782 64542
Suç işlediği şüphesi 9304 203519
Buluntu 8315 12881
Kayıp 1194 7196

Diğer taraftan raporda, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunca (SHÇEK)
son 5 yılda haklarında koruma kararı alınan çocukların yüzde 18,6'sının, anne ve
babasının ihmal ve istismarına maruz kaldığı için korunmaya alındığı
hatırlatıldı.

-''SOKAK ÇOCUKLARININ SAYISI ENDİŞE VERİCİ BOYUTTA''-

Raporda, düşük sosyo-ekonomik düzey, parçalanmış aile, cinsel ve duygusal
şiddet, eğitimsizlik ve her türlü ihmal ve istismarın çocukları ailenin dışına,
başıboşluğa ve sonuçta sokağa ittiği belirtilerek, özellikle çarpık kentleşme
sonucu sokak çocuklarının sayısındaki artışın, ''endişe verici boyutlara''
ulaştığı vurgulandı.
Çocuk suçlulara yönelik çocuk mahkemeleri ve çocuk ıslah evleri gibi
mekanizmaların kurulması konusundaki ''yetersizlik ve gecikmelerin'' büyük sorun
oluşturduğu ifade edilen raporda, devletin genel bütçesinden bu alanda çalışmalar
yapan SHÇEK için ayrılan payın, her geçen yıl giderek azaldığı, 2006 yılında ise
bu payın yüzde 0,17 oranına gerilediği hatırlatıldı.

-''ÇOCUĞUN KATILIM HAKKI YOK''-

Raporda, Türkiye'de çocuk istismar ve ihmalinin önlenmesi konusunda merkezi
ve yerel yönetimlerce yaygın ve uygulanabilir politika, strateji, programlar
oluşturulmadığı kaydedildi.
''Çocuğun tek başına bir birey'' olarak değerlendirilebilmesine yönelik
temel bakış açısının eksikliğine dikkat çekilen raporda, çocuğun kendisiyle
ilgili ailesi veya okul yönetimince alınan kararlara ''katılım hakkının
olmaması''nın bu durumun en iyi göstergesi olduğu belirtildi.

-ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER-

TBMM Araştırma Komisyonu raporunda, merkezi yönetimlerin Çocuk Hakları
Sözleşmesi ile çocuk istismarı ve önlenmesi için öncelikle durum tespiti
yapmaları, ihtiyaçları ve sorunları belirlemeleri istendi.
Raporda, alınması gereken koruyucu ve önleyici tedbirlerin başında, sağlık
görevlileri, yargı mensupları, öğretmenler, kolluk kuvvetleri ve diğer meslek
gruplarının hizmet içi eğitim programlarında çocuklara karşı şiddete yaklaşım
konusunun yer alması gerektiği ifade edildi.
Devletin, çocuklara yönelik her türlü şiddet eylemini ortadan kaldıracak
önlemleri bir devlet politikası olarak uygulaması istenen raporda, bu alana
yönelik bir bütçe oluşturulması gerektiği kaydedildi.
Raporda, ülke çapında ilgili tüm sivil ve resmi kuruluşları kapsayacak
''2006-2010 Çocuğa Yönelik Şiddetin Önlenmesi Eylem Planı''nın hazırlanması ve
uygulamaların takip edilmesinin önemine işaret edildi.

-DİĞER ÖNLEMLER-

Raporda sıralanan diğer önlemler şunlar:
-Ülke genelinde şiddet konusunda eğitim almış personelin görev yapacağı ve
24 saat hizmet verecek ücretsiz ''ALO ŞİDDET HATTI'' oluşturulmalı.
-Çocuğa yönelik şiddet konusunda ilgili bakanlıklar veri toplamalı ve
toplumun kullanımına açık veri tabanları oluşturulmalı.
-Çocuk ıslahevlerindeki eksiklikler giderilmeli ve yetişkinlerin çocuklara
özgü tutukevlerinde tutulmamaları için gerekli alt yapı oluşturulmalı.
-Zorunlu eğitim 11 yıla çıkarılmalı.
-''Ana-Baba Okulları'' programları yaygınlaştırılarak kurumsal altyapı
oluşturulmalı.
-Çocuğa yönelik şiddet konusunda zararlı gelenekler ve görenekler tespit
edilerek ayıklanmalı.
-Çocuğa yönelik şiddet ile ilgili bilgilendirici spot eğitim filmlerin,
görsel medyada sık aralıklarla gösterilmesi sağlanmalı.
-Çocuğa yönelik şiddetle ilgili yasalar ve Çocuk Hakları Sözleşmesi
okullarda öğretilmeli ve okullardaki şiddetin ortadan kaldırılması için çok yönlü
bir kampanya başlatılmalı.
-Sağlıkla ilgili Yüksek öğretim kurumlarında mezuniyet öncesi çocuğa yönelik
şiddeti tanıma, gerekli müdahaleleri yapabilme ve şiddet gören çocuğu korumak
amacıyla gerekli mekanizmaları çalıştırabilme konularında dersler verilmeli.
-5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'na ilişkin alt yapıların ivedilikle
oluşturulması yönündeki çalışmalar hızlandırılmalı.
-Hak arama sürecindeki yasal prosedür, mağdurlar lehine basitleştirilmeli.
-Sağlıkla ilgili kayıtlar başta olmak üzere gerekli belge ve kayıtların
ücretsiz hazırlanması sağlanmalı ve bunun için gerekli yasal düzenlemeler
yapılmalı.

-DÜNYADA DURUM-

Dünya Sağlık Örgütü verilerine de yer verilen raporda, 2000 yılında dünyada
15 yaşın altında 57 bin çocuğun öldürüldüğü hatırlatılarak, çocuklara yönelik
şiddet türlerinin başında gelen fiziksel şiddet sıklığının ülkeden ülkeye
değiştiği kaydedildi.
Çocuğa yönelik şiddetin kırık, yanık, zehirlenme, istenmeyen gebelik,
HIV/AIDS ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklar gibi üreme sağlığını olumsuz
etkileyen sonuçlar oluşturduğu belirtilen raporda, şiddetin okulda başarısızlık,
depresyon, madde kullanımı gibi duygusal ve davranışsal bozukluklara da neden
olduğu ifade edildi.